Koronavirüs kâbus gibi üzerlerine çöküyor... Peki ama neden onlar?

Güncelleme Tarihi:

Koronavirüs kâbus gibi üzerlerine çöküyor... Peki ama neden onlar
Oluşturulma Tarihi: Nisan 04, 2022 13:05

Kimilerinin ailesinde koronaya yakalanan herkes hayatını kaybediyor, kiminin aylardır korona testi pozitif çıkıyor, kimileri de aşılanmasına ve kendisini korumasına rağmen defalarca Covid'e yakalanıyor. Altta yatan kronik bir hastalıkları olmamasına rağmen hangi faktörler onları koronavirüse karşı bu kadar savunmasız bırakıyor? Genetik testler bunun cevabını verebilir mi? Uzmanlara sorduk...

Haberin Devamı

Koronavirüs, iki yılı aşkın süreden beri tüm dünyada resmi verilere göre 450 milyondan fazla kişinin hastalığa yakalanmasına ve 6 milyondan fazla kişinin de hayatını kaybetmesine neden oldu. Hastalık günümüzde de hâlâ hayatı tehdit etmeye devam ediyor.

Covid-19’un ağır ve ölümcül olmasına neden olan kanıtlanmış risk faktörleri ileri yaş, erkek cinsiyet ve altta yatan hastalıkların bulunması olarak sıralanıyor.  Peki altta bilinen herhangi bir risk faktörü olmayan son derece sağlıklı kişiler Covid-19’a yakalandıktan sonra neden hastalığı ağır geçiriyorlar, hatta hayatlarını kaybediyorlar? Bu, koronavirüs ile ilgili yanıt bekleyen soruların başında geliyor. 

BU AİLEDE COVID-19'A YAKALANAN HAYATINI KAYBEDİYOR

Rizeli Genç ailesi 15 ayda tam 9 ferdini Covid-19 nedeniyle kaybetti. Hastalığa yakalanma endişesi duyan ailenin 25 üyesi, 3 ay önce aşılarını oldu. Ancak son olarak 36 yaşındaki Şenay Genç Yalçınkaya’nın da hayatını kaybetmesi, ailedeki tedirginlik seviyesini bir kat daha artırdı.

Haberin Devamı

Koronavirüse karşı büyük bir sınav veren aile üyeleri, “Aşılarımızı olduk ama bizde bir problem mi var? Genlerimiz araştırılsın” çağrısında bulunmuştu. Genç ailesinin çağrıları üzerine devreye giren Sağlık Bakanlığı'nın sürdürdüğü genetik araştırmada, aileden 14 kişinin 'riskli' olduğu belirlendi.

-- Peş peşe yaşanan bu ölümler hakkında uzmanlar ne diyor? 

-- Sağlık Bakanlığı nasıl bir genetik analiz yaptı?

-- Genetik inceleme, bu ailenin yaşadığı kayıplara son verebilecek mi?

Koronavirüs kâbus gibi üzerlerine çöküyor... Peki ama neden onlar

BAĞIŞIKLIK HÜCRELERİ KORONAYI TANIMIYOR

Korunmalarına ve aşı olmalarına rağmen 3-4 defa Covid-19’a yakalanan bazı kişilere hücre kültürü yapıldığında T lenfositlerin SARS-CoV-2’ye karşı etki göstermediğinin saptandığını belirten Doç. Dr. Ümit Savaşçı, Genç ailesinde de muhtemelen bağışıklık hücreleri ana hücresinin koronavirüsü tanımadığını, dolayısıyla virüsün hızlı bir şekilde vücuda girip birçok organı tutup ölüme kadar giden sonuçlara neden olabildiğini söylüyor.

Haberin Devamı

Savaşçı bu nedenle bu kişilerde genetik analiz yapılmasının hayati önem taşıdığını, hücre kültürü ile de bağışıklık sisteminin analiz ettirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Kendi çevresinde de 3-4 defa korona geçiren doktor arkadaşlarının olduğunu belirten Savaşçı, yapılan hücre kültürü sonucunda bir doktor arkadaşlarının koronavirüse karşı T lenfositlerin çalışmadığını yani diğer bir deyişle koronavirüsün T lenfositleri tanımadığının ortaya çıktığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: "Bu nedenle birçok organ tutulumu yaşayıp çok ağır koronavirüs atakları geçirdi. Bahsi geçen aile de aynı nedenlerden dolayı bu sorunu yaşıyor olabilir."

Ancak bu hücre testleri herkesin yaptıracağı testler değil, sadece haberde bahsi geçen ailedeki gibi uç örneklerde inceleme yapılması gerekiyor. Savaşçı, böyle bir durumda tam izolasyonun sağlanması gerektiğini çünkü aşıların bu dönemde koruyucu olmayabileceğini ve ekstra bir ilaç tedavisinin olmadığını belirtiyor.

Haberin Devamı

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağrı Büke, bu konuda yapılan bazı araştırmaların ve bunların sonuçlarının konuya ışık tutabilecek nitelikte olduğunu söylüyor:

“Bunlardan birisi bağışık sistemle ilgilidir. Bağışık sistemde tip I interferon (IFN) adı verilen ve viral enfeksiyonlara karşı koymada ve onların çoğalmasını önlemede çok önemli role sahip bir protein yapılmaktadır. Bu proteinin yapılmasında (IRF7), IRF9 ve Toll-like reseptör3 (TLR3) adlı yapılar rol oynarlar."

Büke, "Yapılan çalışmalarda ağır Covid-19 hastalığı geçirenlerin yüzde 20’sinde bu faktörlerde görülen mutasyon sonucu tip I IFN yapılamamakta ve vücuda, hücreye giren virüs yok edilemediğinden SARS-CoV2 çoğalmakta, aynı zamanda sitokinlerin aşırı miktarda açığa çıkması ile hastalık hayatı tehdit eder bir hale dönüşebilir” diyor.

Haberin Devamı

Büke, Covid-19’un hayatı tehdit eder hale gelmesinde rol oynayabilen bir diğer faktörün de vücutta yapılan tip I IFN’a karşı zaman içerisinde gelişebilen oto-antikorlar olduğunu, bu oto-antikorların tip I IFN’u etkisizleştirerek yine yukarıdakine benzer ağır ve ölümle sonuçlanabilecek hastalığın gelişmesine yol açtığını belirtiyor ve bu durumun erkeklerde kadınlara göre daha ağır ve ciddi seyir gösterdiğinin altını çiziyor.

Büke, son zamanlarda üzerinde durulan bir başka önemli faktörün SARS-CoV-2’nin, ACE-2 reseptörü bulunan (akciğerler, kalın bağırsak, mide, böbrek, karaciğer ve diğer) hücrelere S (spike) proteini aracılığı ile tutunduktan sonra onun aktifleştirilip hücre içerisine doğru girişinde önemli role sahip olan TMPRSS2 adı verilen protein olduğunu söylüyor ve bu yapıyı şu sözlerle anlatıyor:

Haberin Devamı

İnsanlarda bu protein üzerinde doğal olarak çok çeşitli varyantlar bulunur. İngiltere’de Imperial College’deki bilimsel çalışmada bu varyantın insanların %25’inde bulunabildiği ve Covid-19’un ağır forma dönüşmesini, hastaneye, yoğun bakıma yatış gereksinimini ve hatta ölümü çok büyük oranda önlemede etkili olabildiği gösterilmiş. Bu varyant sayesinde TMPRSS2’nin virüs S proteinini aktive etmesi mümkün olamıyor. Böylece virüsün çoğalması engellenebiliyor ve hastalığın ağır ve hayatı tehdit eder hale dönüşümü söz konusu olmuyor.

Hücre kültürü tam olarak nedir? İsteyen herkes yaptırabilir mi?

Hücre kültürünün rutin olarak her Covid-19 olgusuna yapılacak testler olmadığını önemle vurgulayan Büke, bu testin detaylarını bizlerle paylaşıyor.

Virüsler hücre kültürlerinde ürerler. Yine virüsler çoğalabilmek ve fonksiyonlarını gösterebilmek için hücreye gereksinim duyarlar. Hücre içerisine giren virüslere karşı savunmada rol oynayan hücrelerden bir diğeri de T lenfositleridir. Bunlar iki türlüdür. Birisi CD4 T lenfositleridir. Bunlar söz konusu virüse karşı antikor oluşumuna yardımcı olmak amacıyla B lenfositleri olarak adlandırılan lenfositleri uyarırlar.Bir diğeri de CD8 T lenfositleridir. Bunlar da doğrudan hücre içerisine giren bir virüsü öldürürler, çoğalmasını engellerler. Bazen SARS CoV2 gibi diğer başka viral enfeksiyonlarda CD8 T lenfositlerinde hastalık sırasında sayıca azalma olabildiği gibi, bu olmasa da fonksiyon görmede bozulma olabilir. Bu durum viral enfeksiyonun kontrol edilememesi ile sonuçlanabilir. Bu durum yani CD8 T lenfosit fonksiyonlarının durumu ancak özelleşmiş bazı laboratuvarlarda ve hücre kültürleri kullanılarak bazı parametrelerin ölçülmesi ile anlaşılabilir.

Koronaya yakalanan herkesin hayatını kaybettiği bu aile için Sağlık Bakanlığı nasıl bir genetik analiz yaptı? 

Büke, Sağlık Bakanlığı’nın nasıl bir analiz yaptığı konusunda detaylı bir bilgi bulunmadığını ancak genetik analizin muhtemelen tip I IFN’un yapımında etkili olan IRF7, IRF9, TLR3 ve diğer tip I IFN yapımı baskılayan etkili diğer protein yapılarında doğuştan bağışık sistem hatası sonucu görülen mutasyonları araştıran analizler olduğunu belirtiyor. 

“Genetik bir analiz olmayan ancak immünolojik test olan tip I IFN’a karşı oto antikorların varlığının da araştırılması söz konusu olabilir, ancak genetik analiz olarak en kuvvetle muhtemel araştırılan TMPRSS2 proteini üzerinde “rs 12329760” varyantı’dır. Bu varyantın olmaması hastalığın ağır ve hayatı tehdit eden türde Covid-19 seyrine neden olabileceği çalışmalarla vurgulanıyor.” diyen Büke, söz konusu bu analizlerin ölümlerin kesin sebebini ortaya koymada tek başına açıklayıcı olmadığını düşünüyor.

Bu kişilerde aşı gerekli korumayı sağlamıyor mu?

Dr. Büke bu sorumuza şöyle yanıt veriyor: "Enfeksiyon hastalıklarına karşı kullanımda olan tüm aşıların etkinliklerini değerlendirmede aşının uygulandığı konağın yaşı, altta yatan ve bağışık sistemi üzerine etki eden herhangi bir hastalığın ya da tedavinin olup olmaması rol oynar. Bu faktörler aşıya yanıt oranını etkiler. Covid-19 aşılarının da etkinlikleri hem yaş grupları hem altta yatan hastalıkların da varlıkları da göz önüne alınarak Faz 3 çalışmaları ile ortaya konmuş ve bu sayede Covid-19 aşıları dünyadaki sağlık otoriteleri tarafından acil kullanım onayları alınarak kullanıma girdi.

Yukarıda açıklanan IRF7, IRF9, TLR3 ve hatta tip I IFN üzerine etkili protein yapılarında mutasyon varlığı ve tip I IFN’a karşı oto antikor oluşumu ya da TMPRSS2 proteini üzerinde “rs 12329760” varyantının varlığı ya da yokluğu aşıların etkinliğini etkileyen faktörler değildir. Buna karşın bu faktörlerin saptanması özellikle böyle kişilerde Covid-19’a karşı korunma önlemlerine sıkı sıkıya uyulmasının sağlanması, Covid-19 aşılarının ve tekrar dozlarının mutlak şekilde böyle kişilere yapılarak hastalıktan maksimum düzeyde korunmaya çalışılması önemlidir." 

Neden bazı kişiler tekrar tekrar Covid-19’a yakalanıyorlar?

Büke, Covid-19 ile hastalığı geçirmenin uzun süreli bir bağışıklığa neden olmadığını vurguluyor ve hastalık başladıktan bir süre sonra antikorların oluşmaya başladığını, üçüncü aya doğru antikor düzeylerinin yüksek düzeylere ulaştığını, altıncı aya kadar ise düşme eğiliminde olduğunu belirtiyor. Bu süreçte B hücrelerinin antikor üretimine katkı sağlamakta bazı kişilerde biraz daha uzun süreli işlev gördüğünü ve bu sebeple Covid-19 geçirenlerde bir süre daha antikor saptanabileceğini sözlerine ekliyor. 

Aynı şekilde Covid-19 aşılarının da hastalığı geçirenlerde olduğu gibi bir yanıt oluşturduğunu ve aralarında bazı farklılıklar olmakla birlikte belirli bir süre için hastalığa karşı koruyabildiğini biliyoruz. Yapılan çalışmalar üç doz mRNA aşısı sonrası bellekli B hücrelerinin daha güçlü bir hale geldiğini ve bunun da Omicron gibi varyanta karşı daha güçlü bir koruma sağladığını ortaya koydu ancak aşı ile oluşan bu durum da uzun süreli değil. Biraz daha uzun süreli ve güçlü koruma hastalık geçiren kişilerde hastalıktan bir süre sonra aşının uygulanması ile sağlanabiliyor.

Büke, hastalığı geçirmenin, tam doz aşı olmanın, ya da hastalık ve sonrasında aşılanmanın uzun süreli korunma sağlamadığını, hastalığın yeniden geçirilmesinin sürpriz olmadığını söylüyor ama tüm bunların hastalığın ağır ve hayatı tehdit edecek bir seyir göstermesinin önünde çok yüksek oranda koruyucu bir kalkan özelliğinde olduğunu ifade ediyor ve şöyle konuşuyor:

“Aşılanan ya da hastalığı geçiren kişilerin maske kullanımı, mesafe kuralı ve hijyen kurallarına dikkat etmemesi de antikor yapımında ve hücresel bağışıklıkta rol oynayan hücrelerin de zamanla ortadan kaybolması sonucu yeniden hastalığın geçirilmesine davetiye çıkarıyor.

Hastalığın yeniden geçirilmesinde rol oynayan bir diğer faktör de her seferinde bulaştırıcılık özelliği artan varyantlar. İlk ortaya çıkan virüs ile karşılaştırıldığında delta varyantı en az iki kat daha fazla, Omicron varyantı da bulaştırıcılığı Delta varyantınınkinden en az 2 kat daha fazladır. Yine altta yatan ve bağışıklık sistemi etkileyen türde hastalığı olan ya da bu türden tedavi alan kişilerde de yeniden Covid-19 gelişme sıklığı yüksektir. Bu nedenle özellikle de bu tür risk grubundaki kişilerde dördüncü doz aşı önerileri ve uygulamaları söz konusudur."

Covid-19’u semptomatik ve asemptomatik geçirmek de genetik durum ile ilişkili midir? 

Büke, yapılan çalışmalarda IRF7, IRF9, TLR3 ve diğer tip I IFN yapımı üzerine etkili protein yapılarında doğuştan hata sonucu mutasyon varlığı ve yine tip I IFN’a karşı oto antikor varlığının semptomatik ve asemptomatik olgularda araştırıldığını ve asemptomatik olgularda bu tür farklılıklar görülmediğini dile getiriyor.

Koronavirüs kâbus gibi üzerlerine çöküyor... Peki ama neden onlar

14 AYDIR KARANTİNADA, TESTİ SÜREKLİ POZİTİF

Bir diğer ilginç olay da İstanbul’da yaşayan 56 yaşındaki Muzaffer Kayasan’ın başına geldi. Lösemi hastası olan Kayasan, 14 ay boyunca 80 kez Covid testi yaptırdı ve her seferinde " pozitif" sonucu ile karşılaştı. 

Belli aralıklarla hastanede tedavi gören Kayasan'ın oğlu ve eşi yanında kaldı ama onları testi hep negatif çıktı. Covid-19 semptomları yok ama testi sürekli pozitif. Bu durum nasıl açıklanabilir?

Covid-19 kalıntıları hala vücudunda ise bulaştırıcılığı söz konusu mu? 

Büke, virüsün bulaştırıcı olup olmadığının PCR testi ile saptamanın mümkün olmadığını, bunun için alınan örneklerden kültür yaparak virüsün hücre kültüründe üreyip üremediğini araştırmak gerektiğini çünkü hücre kültüründe üreyen virüsün canlılığından ancak o zaman söz edebileceğini belirtiyor. Kronik hastalığı olan, özellikle de bağışıklık sistemini baskılayan hastalığı bulunan ya da bu türden ilaçları kullananlarda bulaştırıcılık süresinin uzayabileceğini belirtiyor ve devam ediyor:

“Herhangi bir risk faktörü olmayan bir kişide bugün için bulaştırıcılığın 10'uncu ya da 12'inci günden sonra kalmadığı kabul edilir. Laboratuvar şartlarında yapılan bir çalışmanın sonucuna göre SARS-CoV-2’nin küçük bir parçasının koparak solunum yolu hücresi içerisine dahil olabileceği ve bunun virüsün çoğalmasına ve hastalık gelişimine neden olmayacağı saptandı. Bu durum hücre içerisine dahil olan virüsün küçük bir parçasının SARS-CoV2’nin PCR testi ile araştırılan proteinlerinden herhangi birini içeren bir yapısını içeriyor ise testin pozitif çıkmasına neden olabilir. Ancak bu durumun hastalığa ya da virüsün bulaştırıcılığı anlamına gelmediği de vurgulanıyor. Bu laboratuvar araştırması tek bir merkezde saptanan bir veri olduğu için bunun yeni çalışmalar ile ortaya konulmasına ihtiyaç var."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!