Eski Beyaz, eski Okan

İkisi de üst üste gelince tam bir nostalji oldu. Önce Beyazıt Öztürk’ün, sonra Okan Bayülgen’in eski görüntülerini izledim, ne kadar gençlermiş ne kadar gençmişiz dedim...

Benim Hüriyet’te yazmaya başlamamla, onların televizyon maceraları aynı yıllara denk düşüyor.

Yani medyada beraber piştik.

Beyazıt son programında yıllar önce Uğur Dündar’ı ağırladığı bölümü yayınladı.

Ne söyleyeceğini şaşıran, elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen, ekranda acemi mi acemi bir Beyaz izledik...

Geçen gün görünce, "Ben o Beyaz hakkında nasıl iyi şeyler yazmışım" dedim.

"Ben de kendimi gördükçe şaşırıyorum" dedi.

Beyaz işin komiğini iyice çıkarmak için Uğur Dündar’lı bölümde özellikle kendisinin en kötü olduğu anları seçmiş.

Büyük bir televizyonculuk ve medeni cesaret örneği.

* * *

Bu nostaljik etkiyi üzerimden atamamıştım ki, Sinan Çetin’in Romantik’ini izledim.

Bambaşka bir Okan Bayülgen çıktı karşıma.

Yasemin Kozanoğlu ve Teoman o kadar değil ama Okan’ın 7 yıl önceki hali çok daha çocuksu geldi bana...

Selahattin Duman da çok değişmemiş 7 yıl içinde.

Sinan Çetin’in yılan hikayesine dönen bu filmi 2 Mart’ta vizyona girecek.

Belki Sinan Çetin filme her yıl yeni bir şey eklediği için bazı sahneler kopuk kopuk geldi bana, devamlılık problemleri gözüme çarptı, anlatıcının ağırlığını fazla buldum.

Yeşilçam melodramı gibi başlayıp başka bir hikayeye açılan Romantik’in fotoğraflarını ise sevdim.

Merak ediyorum aynı hikayeyi Sinan Çetin bugün çekse aynı oyunculara rol verir miydi?

Aynı kurguyu yapar mıydı?

Benden size tavsiye; 7 yılda tamamlanmış filmi bu gözle izlemek ilginç oluyor.

Fotoğraf çekmek

Bugün söz Okan’dan açıldı devam edeyim...

Kendisini bu ara neredeyse her gün EKAV Sanat Merkezi’nde görüyorum.

Orada kurduğu platoda yaşı 70’in üzerinde olan tiyatro sanatçılarının fotoğraflarını çekiyor.

Nejat Uygur, Gazanfer Özcan, Metin Serezli, Erol Günaydın gibi Türk tiyatrosunun usta oyuncularını fotoğraflayan Okan Bayülgen, Zamanın Tozu adını vereceği sergisini 20 Mart’ta aynı yerde açacak.

İlk kez vizör arkasında izlediğim Okan Bayülgen’in fotoğraf sanatçısı olarak işine büyük saygı gösterdiğini gözledim.

Okan 24 tiyatro sanatçısını çekecek.

Geçen gün Ali Poyrazoğlu’nu fotoğraflıyordu; "İyi de sen 70 yaşında değilsin ki" diye takıldım Ali Poyrazoğlu’na...

Hışmına uğramamak için, "Ama tiyatroya katkın 170 yıllık" diyerek kurtardım olayı.

Böyle eğlenceli geçiyor Okan’ın fotoğraf çekimleri.

Geçen gün de Engin Cezzar’la "Metin Akpınar’ı düşün" esprisi yapıyorlardı.

Meğer Cezzar, Metin Akpınar’ı düşününce gülmeye başlarmış.

Gerçekten de Okan, "Metin Akpınar’ı düşün" dedikçe Cezzar kahkahalarla gülüyordu.

Bu arada Cezzar sigarayı bırakalı 4 yıl olmuş, "Rüyamda kendimi sürekli sigara içerken görüyorum" diyor.

Sigarayı bu kadar özlemle anlatan başka birini görmedim.

Yandım Ali’nin başarısı

Son Osmanlı Yandım Ali, büyük bir gişe başarısı elde etti.

Filmi 5 haftada 891.795 kişi izledi.

Bu gidişle 1 milyon barajını aşacak gözüküyor.

Oysa Yandım Ali’den kimse böyle bir başarı beklemiyordu.

Seyircinin farklı bir hikayeye, komedi dışında da çekilmiş iyi filmlere ilgi göstereceğinin en iyi kanıtı oldu Yandım Ali.

Hala izlemediyseniz, kaçırmayın.

İyi gişe yapan bir diğer film de Çılgın Dersane oldu.

Film dört haftada 685.590 kişi tarafından izlendi.

Görünen o ki hedef kitlesini, genç izleyiciyi yakaladı film.

Faruk Aksoy bunu dizi olarak televizyona uyarlamalı, sinemadaki gişe başarısının ekrana rating olarak yansıyacağından şüphem yok.
Yazarın Tüm Yazıları