Erol Yarar üzerine tezler

Erol Yarar...
TÜSİAD’çı bir babanın oğlu... Beyaz Türk... Kolejlerde okumuş... Dünyayı bilir... Zengin...

İşte bu Erol Yarar, TÜSİAD’çıların karşısına MÜSİAD diye bir örgütlenmeyle çıkmıştı...
Nasıl da mutluydu bizim mahalle...
Hey de hey! Tam bir gol atılmıştı TÜSİAD’ın kalesine...
O zamanlar herkes MÜSİAD goygoyculuğu yaparken, biz radikal gençler olayla kafa buluyorduk...
Bir espri vardı aramızda...
Şöyle bir şey:
Erol Yarar, MÜSİAD’ın mescidinde namaz kıldırırken cemaate dönüp, “Ey cemaat... Safları sıklaştıralım... Aramıza fakir Müslümanlar karışabilir” diyormuş...

HERKESTEN DAHA MEŞHURDU

Geleceği acayip parlaktı Erol Yarar’ın...
Bir ara Tayyip Erdoğan’dan da, Abdullah Gül’den de, Bülent Arınç’tan da daha meşhurdu...
Mahalle ondan çok şey bekliyordu...
Fakat iki büyük hata yaptı:
1- 28 Şubat döneminde, sürecin ağa babalarına çok ağır laflar ederek hakkında ağır bir dava açılmasına yol açtı...
2- Özel hayatında çalkantılar yaşadı... Eşinden ayrıldı, genç bir eşle evlendi falan...
Bir de şu var: Tayyip Erdoğan’la yıldızı bir türlü barışmadı...
Öyle olmasa...
Aradan geçen şunca zamana karşın, her makam için adam aranırken, Erol Yarar nisyana mahkum edilir miydi?

ASIL BURJUVA BİZİZ

Unutulmuşluğun bahçesinde çiçekler derlemeye sürgün edilmiş Erol Yarar, geçen hafta Yeni Şafak’a verdiği bir röportajda, “Asıl burjuva biziz... Bir lokma, bir hırka istemeyiz... Bin lokma, bin hırka isteriz... Marka ayakkabı giyeriz... Açılın yoldan geliyor dandan” mealinde açıklamalar yaparak kafayı çıkarıverdi...
Bakalım bu “dikkat çekici” açıklamalar, asıl muhatabın, yani Tayyip Erdoğan’ın dikkatini çekebilecek mi?

Cüppeli’ye tek bir soru

Muhterem Cüppeli Ahmet Hoca...
Sen kendi resmi internet sitende, Yalova Termal’e giden bir hoca efendiyi, “dünya işlerine dalmış, söyledikleriyle amel etmeyen bir adam” olarak kınamışsın...
Yalova Termal Tesisleri’ne gitmek, “dünya işlerine dalmak” ya da “söyledikleriyle amel etmemek” ise...
Malta’ya gidip jet skiye binmek nedir?
Bir vaazında şu fakirin bu sualine bir cevap verebilir misin Allah aşkına...

Hangi cemaat hangi takımı tutar

HIZLI TAYYİPÇİLER
Tayyip Erdoğan’ın hasta Fenerli oluşunun etkisi altına girenler, eskiden hangi takımı tutuyor oluyorlarsa olsunlar, son 6 yıldır Fener diyorlar başka bir şey demiyorlar.

HEP MİLLİ GÖRÜŞÇÜLER
Erbakan Hoca’nın hangi takımı tuttuğu tam olarak bilinmiyor. Ancak sahih olmayan bir tevatüre göre Erbakan, Trabzonspor’u tutmaktadır... Milli Görüş’ün hastaları, bu zayıf tevatüre göre amel edip Trabzon’u tutarlar.

İSLAMCI KÜRTLER
Artık özenti mi demeliyiz, etkilenme mi, yoksa tamamen bir tevafuk mu bilmiyorum... Ama hangi İslamcı Kürt’e sorarsanız sorun, alacağınız yanıt Galatasaray olacaktır.

FETHULLAHÇILAR
Eskiden “Milli Takım” derlerdi... Ancak ne zamanki etliye sütlüye karışır oldular, takım da tutmaya başladılar... Hakan Şükür kanadı Galatasaray’ı, İhsan Kalkavan kanadı ise Beşiktaş’ı tutuyor...

İSMAİLAĞA CEMAATİ
Çarşı Grubu’yla ideolojik bir yakınlıkları yok ama sınıfsal bir örtüşme var... İsmailağa belki de bu sınıfsal beraberlikten dolayı Beşiktaş’a yakındır...

MENZİLCİLER
Muhsin Yazıcıoğlu’nun hatırına Sivas’a yakındırlar...

RADİKALLER
Eskiden futbolu küçümserlerdi... Ancak sosyalist Birikim grubunun, “futbol halkların afyonudur” cümlesini ezip geçmesinden sonra hafiften futbola yakınlaştılar... İran milli takımını dikkatle takip ediyorlar.

HAYDAR BAŞ CEMAATİ
Cemaatin merkezi Trabzon’da olduğu için hiç kuşkusuz Trabzonspor...

Bizim mahallenin güzel insanları

YUSUF ZİYA CÖMERT
“Kayıtlar” diye bir edebiyat dergisi çıkarırdı... Muzipliği ve efendiliği kararında tutarak yazdığı edebiyat kulisi yazılarıyla dikkat çekerdi... Sonra gazeteci oldu... Yıllarca Yeni Şafak’ta düşük profilli bir çizgi izledi... Alçakgönüllü ve ihtirassız... Sonra kader onu Yeni Şafak’ın başına getirdi... Başardı... Hem de iyi başardı... Her şeye rağmen mahallenin en iyi gazetesini o çıkarıyor.

MUSTAFA KUTLU
Hikaye sanatında bir büyük ustadır Mustafa Kutlu... “Ya tahammül ya sefer” adlı kitabından beri bizim cenahın edebiyat heveslilerinin ustası olmuştur... Su gibi okunur kitapları... Ve her yeni kitabıyla daha da ustalaştığını ortaya koyar... Buna rağmen mahallemizin diğer anlı şanlı yazarları gibi asla ve kata tuhaflaşmaz.

HASAN AYCIN
Bizim mahallede şöyle bir yakınma vardır: “Falanca solcu olsaydı, el üstünde tutulurdu... Ama İslamcı olduğu için görmezden geliniyor.” Bu yakınma, sanırım en çok da Hasan Aycın için geçerli... “Çizgi sanatı”nda özgün, farklı, yerli ve şahane örnekler ortaya koyan Hasan Aycın, aynı zamanda “görünmemekten zerre kadar şikayetçi” olmamasıyla da hepimizin gönlünde yer ediyor.

Program verip köşe alırız

Eskinin mücahitleri müteahhitliğe soyunarak kurtardılar durumu.
Kafiye kolaylığı, işleri de kolaylaştırdı elbette.
Şimdi “eski” İslamcıların gayet sık göründükleri muhtelif mekânlarda yapılan “ihale, iş takibi, müsteşara telefon, lüks tüketim” konuşmaları kimseyi fazla rahatsız etmiyor.
Ortalama bilgi ve görgüye sahip kesim böyle yaparken, entelektüel iddiaları olanlar, birikimlerine uygun farklı bir yöntem deniyor.
Yıllardır yaşadıkları aşağılanmanın, yok sayılmanın, adam yerine konulmamanın intikamını böyle alıyorlar, aldıklarını sanıyorlar belki de.
Nasıl mı?
Şöyle:
Üç-beş yıl öncesine kadar kimsenin adam yerine koymadığı, şiirlerini, hikâyelerini, denemelerini basmaya tenezzül etmediği bir şair, hikâyeci veya denemecisiniz.
AKP iktidarı ile birlikte dağıtılan “ulufe”den sizin de payınıza bir şeyler düştü ve diyelim ki, bir televizyon kanalına müdür veya bir bakanlıkta “derin danışman” oluverdiniz.
Eh, Misak-i Milli sınırları dahilinde “iktidar” son derece önemlidir.
İktidarınızı kullanarak kendinizi şair, hikâyeci ve denemeci olarak kabul ettirmenizin önündeki yollar açılmıştır artık.
Sen yöneticisi olduğun televizyon kanalında edebiyat dergisi yöneticilerine muhtelif isimler altında program yaptırırsın, o da dergisinde sana köşe verir.
Sen bir romancıyı veya şairi telif ücretini ödeyerek ekrana çıkartırsın, o de seni “son zamanların en gözde edebiyatçısı” ilan eder.
İyi de, ne zamana kadar sürer bu? Elbette, iktidar bitene kadar...

Kim kimler üzerinden kariyer yapıyor

SALİH TUNA - Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan üzerinden...
ERTUĞRUL ÖZKÖK - Eski aile fotoğrafları üzerinden...
AHMET HAKAN - Vakit gazetesi, Bülent Arınç ve Unakıtan Ailesi üzerinden...
FEHMİ KORU - Aydın Doğan ve Mehmet Emin Karamehmet üzerinden...
VAKİT GAZETESİ - Aydın Doğan, Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan üzerinden...
HİKMET ÇETİNKAYA - Fethullah Gülen üzerinden...
HÜSEYİN GÜLERCE - Fethullah Gülen üzerinden...
ŞAMİL TAYYAR - Ergenekon üzerinden...

İslami kesimde Modalar Demodeler

DEMODE: Gece Yolcuları
MODA: Mazhar Fuat Özkan

DEMODE: Hidayet romanları
MODA: Türbanlı aşk romanları

DEMODE: Şiir yazmak...
MODA: Yüksek lisans yapmak...

DEMODE: Ahmet Kekeç
MODA: Salih Tuna

DEMODE: Gazetelerde cemaat kavgaları
MODA: İHL Sözlük’te cemaat kavgaları

DEMODE: Ekinlik Adası...
MODA: Bodrum... Bodrum...
Yazarın Tüm Yazıları