En seksi sanat eleştirmeni Tim Marlow

Bu adam, bu güzel adam, İstanbul’daydı! Bir durup bakar mısınız şu fotoğraflara? Yıkılıyor değil mi? Adı Tim Marlow.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55ea0c7cf018fbb8f86731d3

O, İngiltere’nin en popüler sanat eleştirmenlerinden biri. Hatta en popüleri galiba. Radyoda program yapıyor; çok tuttuğu için, “Gel televizyonda da program yap!” diyorlar. Amaç, daha çok insan yararlansın. Belki sanat sayesinde bu dünyada bir şeyler değişebilir. O program da tutmasın mı? Tutuyor. Aynı Tim Marlow, İngiltere’nin ünlü White Cube’ünde  sergiler direktörlüğü görevini de üstleniyor.
Peki ne münasebetle Türkiye’deydi?
Açık Kapı Sosyal Sorumluluk Derneği’nin ev sahipliğinde, ‘Sovereign Art Foundation Avrupa Sanat Ödülleri’ kapsamında dünya genelinde 300 eser arasında finale kalan 30 eserin oylamasına katılmak için. Bu projeden elde edilen gelirin yarısı sanatçılara verilirken yarısı da Açık Kapı Sosyal Sorumluluk Derneği’nin sürdürdüğü ‘Koruyucu Ruh Sağlığı’ projesine bağışlanacak. Proje kapsamında, sosyal koruma altında yaşayan, ailelerinden ayrılmış, geçmişlerinde olumsuz deneyimler yaşamış çocuklara, hayatla baş etmelerini sağlayacak gerekli donanımın verilmesi amaçlanıyor. Açık Kapı, bu projeyi 2008’den beri yürütüyor, şimdiye
kadar bin çocuğa ulaşmış durumda…

Haberin Devamı

- Sanat eleştirmeni olmak ne demek?
- Sanata tutkuyla bağlı olmak demek, eğlenceli olmak demek ve insanları sıkmamak demek…

- Bir sanat eleştirmeninin yapmaması gereken tek şey…
- İnsanların üzerinde baskı kurmaya çalışmak. İlgi duymadıkları bir şeye, zorla ilgi duymalarını sağlayamazsınız. Mümkün değil.

- Siz bu işi niye yapıyorsunuz?
- Çünkü zaman içinde, insanların dünyaya bakış açılarını değiştirebiliyorsunuz. Benim için bundan daha büyüleyici bir şey yok.

- Sanatçı olmak isteyip, olamayınca eleştirmen olanlardan mısınız?
- Yok ben haddimi biliyorum. Hiçbir zaman sanatçı olmayı istemedim, olmaya çalışmadım da. Sanata yeteneğim de yoktu…

- Mourinho, iyi futbol oynayamadığını görünce antrenör olmuş…
- Bu benzetmeniz hoşuma gitti. Doğru Mourinho hiçbir zaman iyi futbolcu değildi ama şu anda antrenörlerin duayeni. Ben de kendimi sanat eleştirmenlerinin Mourinho’su olarak görüyorum.

Haberin Devamı

En seksi sanat eleştirmeni Tim Marlow En seksi sanat eleştirmeni Tim Marlow

- Sanatçıların ve sanat eleştirmenlerinin çoğu gay…
- Doğrudur. Yaratıcılıkla cinsel tercih arasında bir bağlantı kuruluyor ve bu tip bir genelleme yapılıyor. Ama bir o kadar da gay olmayan var…

- Biz şimdi olanları konuşalım. Neden büyük sanatçıların çoğu gay?
- Farklılıklardan hoşlanmayan ve ‘normal’in dışında bir şeyle karşılaşınca, bunu tehdit gibi hissedenlerin ya da yaratıcılıkta tekdüze olanların, sanatla ilgili cesur adımlar atabilmesi mümkün değil de ondan…

- Ben sizin de ‘gay’ olduğunuzu düşündüm. Genelde bu kadar yakışıklı adamlar gay oluyor…
- Teşekkür ederim.

- Peki “Ben gay değilim!” deme ihtiyacı hissediyor musunuz?
- Hayır, hiç. Dileyen, dilediğini düşünebilir hakkımda. Beni gay zannedenlerle dalga geçen gay arkadaşlarım var. Onlara göre ben gay olamayacak kadar İngiliz giyiniyorum. Ve gereğinden fazla duygusalım!

Haberin Devamı

- Sanattan anlamayan bir kadınla birlikte oldunuz mu hiç?
- Geçmişte oldum. Yürümedi tabii. Bu, insanın kendini inkâr etmesi gibi bir şey…

- Peki ya karınız?
- Ooooo çok yetenekli bir televizyon yapımcısı. Film, dans, müzik, tiyatro, resim… Aklınıza gelebilecek bütün sanat dalları hakkında benden daha fazla şey biliyor. Donanımlı bir kadınla birlikte olduğum için şanslıyım. Üstelik çok da güzel!

60 yaşındaki bir erkeğin 13 yaşındaki bir kıza yazdığı notlar masum olabilir mi

/images/100/0x0/55ea0c7df018fbb8f86731d9

Beni alışveriş yaparken yakaladı.
“Bir şey danışmak istiyorum” dedi, “Kimselere anlatamadığım bir derdim var.”
“Nedir?” dedim.
“Ben 28 yıldır evliyim, üniversitede okuyan iki çocuğum var. Eşim de ben de emekliyiz. Seviyorum da onu. Şimdiye kadar bir problemimiz olmadı. Ama geçen gün, ceketinin içinde bir mektup buldum.”
“Bir başka kadına yazdığı mektup mu?” dedim.
“Hayır, öyle olsa yine bir derece” dedi, “Maddi destek yaptığımız bir aile var. Onların 13 yaşındaki kızına yazdığı notlar…”
Birden midem döndü.
60’larında bir adam, 13 yaşında bir kıza yazıyor.
“Ne yazmış?” dedim.
“Sana bu kadar hediye alıyorum, bir öpücüğü çok mu görüyorsun gibi şeyler” dedi, “Çok fena oldum. Ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı bilemedim. Aklım karıştı. Kızcağız zavallı, üst baş, öteberi alıyoruz, okul parası ödüyoruz. Nasıl yapar böyle bir şeyi? Bu, resmen kızdan, onun acizliğinden faydalanmaya çalışmak…”
“Bu notların hesabını sordunuz mu eşinizden?” dedim, “Neden böyle şeyler yazdın, diye dikildiniz mi karşısına?”
Başını hafifçe öne eğdi, “Yok” dedi, “Diyemedim, hesap mesap soramadım. Çünkü eğer bu konuda onunla yüzleşirsem, boşanmam lazım. Onu da istemiyorum. N’apayım? Unutayım mı? Yok mu sayayım? Yoksa üzerine mi gideyim? Belki bir kerelik bir şeydir, belki geçici bir hatadır. Düşünüyorum, düşünüyorum bir yol bulamıyorum. Siz olsanız, ne yapardınız?”
Hiç tanımadığım bir kadın, bana hayatına dair çok zor bir soru soruyor. Onun yerine karar vermemi istiyor.
Tabii ki veremedim.
“Haklısınız zor bir durum ama size kimse yardım edemez. Siz kendiniz bir yol bulacaksınız” dedim, “Fakat bu, yenir yutulur bir şey değil. Önce kendinizle, sonra eşinizle hesaplaşacaksınız. Çok merak ediyorsanız, benim başıma gelseydi, galiba birlikte olduğum adama yedirirdim o notları! Horoz gibi dikilir, hesap ver Allah’ın belası derdim…”
Durdu, yüzüme baktı, “Teşekkür ederim, ben aldım cevabımı” dedi ve uzaklaştı.

Haberin Devamı

En şaşırtan okur

Yüzünde belli belirsiz bir endişe…
“Merhaba” dedi, “Nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama galiba siz anlamazsanız kimse anlamaz. Yardıma ihtiyacım var…”
“Eyvah!” dedim içimden, “Yine çetrefilli bir problemle karşı karşıyayız!”
“Dinliyorum” dedim, “Elimden gelirse yardımcı olmaya çalışırım…”
50’lilerin ortasında, mazbut diyebileceğim, kısa saçlı, makyajsız, iddiasız, kendi halinde, sıradan biri. Yanımda insanlar vardı, hemen konuşmadı, bekledi, onlar gidince makineli tüfek gibi anlatmaya başladı.
Kesik kesik cümlelerle…
“Ben” dedi, “33 yıldır evliyim ve hiç orgazm olmadım. Para biriktirdim. Bir akşam yemeği yedikten sonra sevişebileceğim birilerini arıyorum. Ama güvenilir olması lazım. Başım belayı girsin istemiyorum. Nereye gideceğimi ne yapacağımı bilemedim…”
“Anlamadım” dedim, “Bana niye anlatıyorsunuz bunları?”
“Çünkü” dedi, “Erkeklerin parayla seks satın alma hakları ve imkanları var. Bir kadın için neden böyle bir imkân yok?”
“Haklısınız ama size nasıl yardımcı olabileceğimi bilmiyorum” dedim.
“Peki teşekkür ederim” dedi, ayrıldık.
Ne yalan söyleyeyim, okurlar beni her gün şaşırtmaya devam ediyor.

Yazarın Tüm Yazıları