En iyi arkadaşım bir gay

“Eşcinsel, travesti, insan…” isimli yazıma yine çok sayıda e-posta geldi. Bir kısmını yayımlayıp yorumu da sizlere bırakıyorum..

Haberin Devamı

Pazartesi günü neşeli bir yazıyla haftaya başlayacağız…

………………..

Sn. Aral, 18 kasım 2009 tarihli yazınızı okudum. İsmim Arzu, transseksüelim (erkektim kadın oldum) ve lezbiyenim. Mimarım, heykeltıraşım. Brüksel Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi mezunuyum. Master ve doktoram var. Önce yazınızdaki inanılmaz bazı yanlışlara dikkatinizi çekmek istiyorum. Öncelikle cinsel tercih lafını kaldırın ve yerine cinsel kimlik deyin. İkincisi, ''Benim, ailemden birinin ya da evladımın değişik bir cinsel seçimde bulunmamış olması sadece bir şans.'' diye yazmışsınız. Bu cümleniz ayrımcılığın ta kendisi. Lütfen söylemlerinizde heteroseksüel erkek egemen söylemleri kullanmayın. Şans sözcüğünü kullanmakla en başından eşcinselliği, travesti ve transseksüelliği bir normal dışı cinsel kimlik biçimi olarak algıladığınızı ortaya koyuyorsunuz. Normal denilen heteroseksüel cinsiyet kavramı, sadece üremeye yönelik Yahudi-Hıristiyan ahlak metodolojisinin yarattığı bir kavramdır. Çoğunluğun belli bir cinsel kimliğe sahip olması azınlığın normal dışı olarak değerlendirilmesini haklı kılamaz. Bu nedenle ''şans'' sözcüğünü kullanmış olmanız gerçekten bir talihsizliktir. Daha en başından sizinle özdeşleşmeyen cinsel kimlikleri dışlamış oluyorsunuz ki bu tamamen sübjektif bir değerlendirme olup, çok ayrımcı bir ifade tarzını ortaya koyuyor. “Son yıllarda yapılan araştırmalar eşcinselliğin yüksek oranla genetiğe bağlı olduğunu ortaya koymakta.” demişsiniz. Sizi bu konuda kimin bilgilendirdiğini bilemiyorum ama tümüyle yanlış olan bir araştırmalar ya da magazinsel bilgiler dizisinden söz ediyorsunuz sanırım. Son araştırmalar eşcinselliğin genetik olmayıp, fetüsün gelişme sürecinde hormonal yapılanmalarına bağlı olarak ortaya çıktığını kanıtladı

Haberin Devamı

Diğer bir çok yan etken de söz konusu. Eğer dilerseniz size bu konuda çok yetkin yazar, araştırmacı ve akademik çalışma adı verebilirim. Ayrıca böyle karmaşık bir konuya girmeden önce Simone de Beauvoir'dan Michel Foucot'ya Judith Buttler'a kadar çok geniş bir yazar, akademisyen, dilbilim uzmanı ve felsefeciyi okumak gerekir. Yazınızın geri kalan bölümlerindeki çoğu söyleminize katılıyorum. Ama şunu asla unutmamak gerekir ki, eşcinselliği, “Madem bizim yaşam hakkımız var, Allah yarattığına göre onların da olmalı” gibi basit bir söylem düzeyinde ele almak yerinde, insanlar ister rahatsız olsunlar, ister kabullenmesinler, bir yaşam hakkı, cinsel ve toplumsal kimliğini açıklamak ve ifade etmek hakkı, eşit yurttaş olmak hakkı, demokratik tanınma hakkı ve azınlıkların haklarının korunmasının gerçek demokrasinin gereği olduğu gerçeği bağlamlarında ele almak gerekir. Sa ygılar ve sevgilerimle.

Arzu A.
……………………………………

Sevgili Ayşe Aral,

Haberin Devamı

Bugünkü yazınızı yine severek okudum ve en yakın arkadaşı eşcinsel biri olarak da hemen yazmak istedim. İş yerindeki en yakın arkadaşım eşcinsel ve gerçekten en iyi dostum. Birçok arkadaşım var hemen her kesimden ama bir şey olduğunda ilk arayacağım kişilerin en üstünde o gelir. Dostlarımı, arkadaşlarımı lise yıllarımdan beridir hiçbir zaman cinsel tercihlerine göre seçmedim, seçilmez de bence. İnsan arkadaşları ile sadece özel hayatlarını cinsel yaşamlarını mı paylaşır ki yargılar. Bu çevrenizdeki herkesi sizin gibi, sizin tercihlerinize göre yaşamasını istemekle aynı şey değil midir. Eşcinsel, travesti vs denince insanların aklında hep kadın gibi giyinen, kırıtan erkekler var oysa kendi içlerinde o kadar çok anlamadıkları eşcinsel var ki.. Ben diyorum ki herkes istediği gibi giyinsin, istediği gibi yaşasın (yapabildiği ölçüde). Yargılayan insanların da çocuklar ı var ne olacağını bilebilirler mi? İnsan karısının ya da kocasının, senelerce evlilikten sonra aslında kendi cinslerine ilgi duyduklarını ya da duyabileceklerini önceden tahmin edebilirler mi. Bazıları şirkette ya da sosyal ortamlarında gizlenmek için evlenmek zorunda kalıyorlar. Bunun doğuda zorla evlendirilmekten ne farkı var.

Haberin Devamı

Yargılarken kendimizi o yere koyarak yargılamayı öğrendiğimiz gün, insanları oldukları gibi sadece arkadaşlıkları, dostlukları için sevdiğimiz gün  bu tartışmalara da girme gereği duymayacağız  diye düşünüyorum.

Sevgiyle kalın.

Cansu E.
……………………….

Eğer Türkiye'de her işsiz fuhuş yapsaydı fuhuş patlaması olurdu! Evet! Peki heteroseksüellere göre "penisinden / vajinasından memnun olmayıp 'dönmüş' insanımsılar’a, iş veren var mı Türkiye'de? Bana doktor bir travesti, avukat travesti ya da tezgahtar travesti gösterebilir misiniz? Gösteremezsiniz! Bu yüzden korkular eşliğinde en yakınımızdan bile saklıyoruz gay kimliğimizi.

 Evet saklanmak zorunda kalmamalıyız ama bunu siz, Ayşe Arman vs. gibi bir avuç insandan başka kimse önemsemiyor emin olun. Evet Türkiye'de eşcinsellik suç değil ama yasal da değil. Ne yazık bize! Hepimizin kaçış yolu yurtdışı, yerse... :)

Haberin Devamı

İlginiz için tüm eşcinsel arkadaşlarım ve kendim adına teşekkür ederim.

Allah muhafaza!

Zeki G.
……………………..

Ayşe hanım,

Öncelikle şunu belirteyim, bu tartışmada sizinle ayni fikirdeyim.

Cinsel tercih farklılığının göz veya saç rengi farklılığı kadar normal algılanacağı bir dünya düşlüyorum. Özellikle genetik bilimindeki gelişmelerin, bu konuyu dünya üzerindeki gelmiş geçmiş bir çok tabudan biri olarak tarihe gömeceğine inancım sonsuz. Ama ne yazık ki ne dünyanın hiç bir yerinde, ne de benim güzel ülkemde, bu konu, sosyal haklar ve insan hakları açısından halen çözümlenememiş bir konu.

Dünyanın bir çok ülkesinde, evlat edinme haklarını bırakın, evlilikleri dahi yasal değil; yaşamları bir çok anlamda bir çok insandan daha zor. Aslında sosyal hayatta karşılaştıkları zorluklar açısından, engellilerle benzer bir durumda olduklarını  düşünüyorum. 'Farklı' olanı toplum dışına itme psikolojisi insanlığın genel bir ayıbı. Cinsel tercih de bu genellemeden nasibini alıyor.

Haberin Devamı

Dikkat çekilmesi gereken bir konu, emeğinize sağlık...

Gokcen.C.
…………………….

Sayın Aral,

Travestilerin ve transseksüellerin fuhuş yapma konusu ile ilgili yardımcı olma adına ben de bir kaç söz söylemek isterim.

Sizin de belirttiğiniz gibi kimse bu zor şartlar altında fuhuş yapmak istemez. Bu konunun bir yönü, ancak asıl can alıcı olan ve travestileri fuhuş yapma konusunda seçeneksiz bırakan zorunluluklar da var. Bu insanlar çarşıdan ekmek almıyor, cinsel dönüşüm yaşıyor. Bir kere bu iyi anlaşılsın. Bunun da son derece pahalı bir süreci var. Sürekli hormon tedavisi, tüyler için lazer epilasyon, yüzle ilgili çeşitli estetik operasyonlar ve nihayet transseksüel ameliyat. Taktir edersiniz ki bunlar çok pahalı işlemler. Ülkemizde bunlar sosyal sigorta kapsamı dışında, ki olsa ne yazar, zaten tt bireyler kimliklerinden dolayı ya işten atılıyor ya da iş bulamıyor. Bu madalyonun bir yüzü. Dahası, büyük şehirlerde bu insan kenar mahallede oturamaz. Mecburen merkezi semtlerde ev tutuyorlar ve oralarda hem evler pahalı hem de onlara daha da pahalı veriliyor.

Bugün travesti ve transseksüellerin etrafında dönen fuhuş ülkemizdeki genel fuhuş çarkının belki binde biri bile değildir. Ama nedense sadece bu insanlar -belki görünür oldukları için- göze batmaktalar. Yine de keşke bütün şartlar tt lerin istediği şekilde olsaydı da hiç kimse fuhuş yapmasaydı. Ama üzücü olsa da bu şartlar devam ettiği sürece onların da başka seçenekleri yok.

Deniz. D.

Kaos GL yazarı

……………………


Selam

Gecen hafta da size bir email göndermiştim okul arkadaşım ile ilgili çok nazikçe hemen cevap göndermiştiniz. ;)

York'ta yaşıyorum (UK- New York değil yani :). Demiryolları signalling mühendislik firmasında çalışıyorum. Ofisimizde daha önce ismi Graham (erkek) olan ve son altı yıldır  Grace (kadın) olarak yaşayan bir system engineer var.. 20 sene evli kalmış çocuklarını babası olarak yasamış. Sonra ayrılmış eşinden bi süre bekarlıktan sonra(büyük ihtimalle gay* hayattan sonra)  Tayland'a gidip operasyon olmuş.. İşin en garip kısmı, orada ayni kendisi gibi operasyonlu daha önce Christopher(erkek) sonradan Christine(kadın) olan birisiyle tanışıp tekrar York'a dönmüş.. Şimdi kendisi Christine ile beraber yaşıyor. Grace geniş omuzlu, hafif kalın sesli  55 yaşında ama fit bir kadın. Ben ilk başladığımda farkını bilmiyordum sağ olsun bana ilk günümde inanılmaz yardım etti.. Bense hiç bir şey fark etmeden onu çok sevdim. Sonra ofisteki diğerlerinin bana açıklamaya çalışmaları üzerine "aaa yaa oldum.. :)

Maalesef biraz bossy bi tip olduğundan, sesi çok yüksek telefonda olduğunda rahatsız edici olduğundan ve belki de değişikliği yüzünden özellikle erkekler tarafından çok arkadaşça yaklaşılmıyor Grace'e... Arkasından bi dolu şakalar.. Benimle çok samimi çünkü ben onu seviyorum. O da bana yakın hissediyor ama asla bildiğimi bilmiyor.. Ya da söz konusu değil öyle bir muhabbet. Eskisinden konuşurken "when I was a little girl" diyor... Herhalde öyle inandığından..

İngiltere’de böyle yaşayan çok insan var. Hatta biraz da komik bi olay; bizim firmanın diğer branchinda iş toplantısından bi gün önce kadın olup da ertesi gün toplantıya erkek kıyafetiyle gelip “Bundan sonra bana Brenda değil Benjamin demenizi rica ediyorum” deyince toplantıya devam etmek mümkün olamamış.. Brenda bu yaz ameliyatını oldu.. Hatta operasyon detaylarını ofiste isteyene anlatmış...

Yani açıkçası, bilmiyorum eğer bu insanlar interview'e geldiklerinde tercih edilebilirler miydi... Çok bilmiyorum işverenin genel tavrını böyle şeylerde. Ama Grace and Ben zaten bu firmada çalışıyordu ve en ufak bi tepki discrimination olarak nitelendirileceği için ve bu kişiler haklarını çok iyi bildikleri için kimsenin en ufak bi imaya dahi hakkı yok.. Aslında zor yaşadıkları öyle kabullenilmeye çalışmak. Grace inanılmaz confident işini bilen bi kişi ama içinde neler yaşıyor onu bilmek zor. Grace'in partneri Christine ile Christmas partide tanıştık.. Grace kadın olarak inandırıcı ama Christine'nin yanına kimse oturmak istemedi ben oturdum...

Türkiye’deki son durumlarını bilmiyorum bu konuda ama kabullenilmeleri burada bile çok kolay değil.. Devlet  tarafından iş yerlerinin personel departmanları tarafından uygulamak zorunda olan haklar olmasa daha zor olurdu onlar için.. Türkiye’de böyle kimselerin fuhşa itilmediğini iddia eden kişiler acaba deneyebilirler miydi bir ofis ortamında kadın kılığında bir erkek ya da erkek kılığında bir kadın olarak çalışmayı... Bırakın işe alınmayı.. Öyle bir baskı, tepki ya da garip bakışlara maruz kalmayı açıkçası ben göze alamazdım...

sevgiler Hale
……………..

Ayşe Hanım,

18 Kasım 2009 tarihinde yazdığınız yazıya itafen benim de söylemek istediklerim var. Ben biseksüel bir bayanım. 23 yaşımdayım. Birçok ortama girdim, birçok insan gördüm, tanıdım, dertleştim. Travestilerin de eşcinsellerin de işi gerçekten Türkiye sınırları içinde zor. Yurt dışında da yaşayan biri olarak bunu kolaylıkla söyleyebilirim. Eşcinselliğin hastalık olmadığını ve psikologlara gidip düzeltilebilecek bir rahatsızlık olmadığını savunanlardanım. Düşünsenize ataerkil bir millettesiniz, ailenin erkek çocuğusunuz ama yanlış bir bedendesiniz. E bu çocuk ne yapsın? Hissettiği gibi yaşayacak elbette. Zorla biriyle evlendirilse değişecek mi, erkekliği geri mi gelecek? HAYIR! Ya da bir kızın diğer bir kıza ilgi duyması, onu beğenmesi, ona baktığında tek tek güzellikler bulabilmesi, bu duygusallığın artmasıyla ona do kunabilmek istemesi... Bu kıza da ailesinden devamlı erkek arkadaşın neden yok, ne zaman evlenip çoluk çocuğa karışacaksın gibi baskılar olması bu kızı değiştirecek mi? Bu da kocaman bir HAYIR! Zaten bir yaşa geldiğinde hep çevreye senin evli olmaman, evlendikten sonra ne zaman çocuk yapacaksınız baskıları yapmasını hiç anlamamışımdır... Sanki hepsinin derdi bitti bir tek sizin evlenip barklanmanız kaldı!

Eşcinseller bana göre kendi bedenlerinden mutlu olup (istisnalar var) hemcinsine ilgi duyan insanlardır. Travestiler ise kendilerini kadın olarak görmek isteyen ama işlev olarak hem erkek hem kadın olmayı tercih etmiş insanlardır. Benim bir travesti arkadaşım vardı. Kendisi bazı operasyonlardan geçmiş ve baktığınızda harika güzelliğe sahip bir kadın görüyorsunuz. Geçimini maalesef fuhuştan sağlıyor ve çok da iyi para kazanıyor. Bir sohbetimizde ben ona neden erkeklik organını kestirmiyorsun dedim. O da gelen müşterilerinin bundan hoşlandıklarından söz etti. Anlayacağınız gelen adamların görüntüsüne aldanmamak gerekiyor. O adamlarında bastırdığı, yaşamak isteyip de yaşayamadığı fanteziler var.

Buna ilave olarak benim bir düşüncem daha var. Her heteroseksüelin içinde biraz lezbiyenlik veya biraz gaylik var diye düşünüyorum. Buna yaşadığım ve gördüğüm bazı şeylerden örnek vererek açıklayacağım. Kız kıza olan gruplarda bulunduğumda, kızlar hep birbirlerinin orasını burasını mıncıklar, devamlı bir öpme ve sarılma isteği, hep bi temas halindelerdir. Ama yüzlerine deseniz ki sende biraz lezbiyenlik taraf görüyorum, hiç heyecanlanıyor musun bir kıza dokunduğunda gibi şeyler söylediğinizde ' ay deli misin be ben erkeklerden hoşlanıyorum, hiç öyle bir isteğim de yok' derler. Ancak eşcinsellik konusu geçtiğinde de pür dikkat dinlerler. Garip gelir onlara ama garip geldiği kadar da kendilerinden bir şeyler bulduklarından kendilerini sorgulamaya başlarlar ve kolay kolay da dışa vuramazlar. Çünkü bastırılmış duygu lardır bunlar. Açıklanması güçtür. Bu tür kızsal yaklaşmalar ta ilkokuldan başlar, bazen ana okuluna kadar da inebiliyor. Diyeceksiniz ki çocuk daha bilmiyor ki ne yaptığını. Ama kendini keşfetmeye başlıyor. Ya açığa çıkıyor ya da bi yerlerde kıstırılmış olarak kalıyor. Ama illaki bir yerden çıkıyor o bastırılmışlık. Erkek ortamlarında da mesela soyunma odalarında birbirlerini incelemeleri ya da erkeklerin toplaşıp mastürbasyon yapması... Bunları sapıklık olarak adlandıracak birçok insan var ama o sapıklık diye adlandıranlar aslında bunları yapan ve yaşayanlar. Kendilerini kendilerine açıklayamayan insanlardır.

Ayşe Hanım, size çok teşekkür ediyorum böyle konuları köşenize koyduğunuz ve tartışmaya açtığınız için. İyi çalışmalar.

HANDE E.
……………………….

Sayın Ayşe Aral yazılarınızı zevkle okuyorum.

Konunuza gelince ben bu tür cinsel tercih konularına hiç de olumlu bakmıyorum. Oğlu insanın da bakmadığını biliyorum ama onları öyle kabul etmek modernlik gibi gösterildiği için  “mış gibi” davranılıyor kanısındayım. Medyada gördüğümüz tercihlerinden dolayı kendini hanfendi ya da beyefendi rolü yapanlar saygınmış gibi davranılsa da için için dalga geçildiğini tahmin ediyorum. O insanların bir zavallı olduğunu düşünüyorum. Genlere bağlı olduğunu da düşünmediğim gibi olsa olsa genetiği değiştirilmiş olanlar olarak görüyorum. Görünce de utansınlar diye gözlerinin içine bakıyorum. Rahatsız olduklarını görünce seviniyorum. Çünkü kötü örnekler. O yüzdende ya çok ortada görünmüyorlar ya da gece ortaya çıkıyorlar hepsi. Acilen ünlüsü ünsüzü tedavi olmalılar, zira ölünce nasıl toprağa gireceklerini bilseler hemen iyileşirler bence bunlar. Tamamen benim düşüncelerim kimseye şirin görünme gayreti içinde olmadığım için gayet rahat yazdım. Sevgiyle ve başarıyla kalın

Nurgün K.
…………………………..

Ayşe Hanım,

İyi günler. Size bu yazıyı NY'dan yazıyorum. Yazdıklarınıza genelde katılıyorum. Yanlız bir konuda Türkiye'deki insanların büyük çoğunluğu yanılgı içindeler. O yanılgı da eşcinselliğin bir "Tercih" olduğu yönünde. Siz de yazınızda bunu söylemiş ve ardından eşcinselliğin (son yıllardaki araştırmalara göre demişsiniz) yüksek oranla genetiğe bağlı olduğunu belirtmişsiniz. Bu aslında sizin yazınız içerisinde de bir çelişki oluşturuyor.

Bu konuda çok tecrübeli bir kişi olarak (15 yıllık çok güzel aynı-cins birlikteliğim var) size söyleyebileceğim şey şu: Eşcinsellik bir tercih değildir nasıl hetorosexuellik bir tercih değilse. Ancak "Tercih": Hayatı olduğunuz gibi mi yaşamak yoksa olmanız gerektiği gibi yaşamaktır. Yani closetin dışında mı yaşamak ("openly gay" olarak) ya da closetin içinde kalıp toplumun baskısına boyun eğip dışarıdan bakılınca "straight", içeri de ise büyük çelişkiler yaşayan "gay" hayatı mı yaşamak. İşte tercih budur. Aslında bu bizim toplumumuzda "dilemma" kelimesinin en güzel örneklerinden biridir. Diğer bir deyişle "Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal". Yani iki seçenek de baş ağrıtıcı cinsten. Normal olanı olduğun gibi yaşamak ve ne kendine ne de çevrendekilere yalan söylemek. Fakat, bu konuda dürüst olmak yani "openly gay" olarak yaşayabilmek Türk toplumunda çok z or.

Yazınızda şöyle belirtmişsiniz "Dünyanın her yerinde eşcinseller ve travestiler diğer insanlarla aynı haklara sahipken, bizde niye farklı?". Bu doğru bir gözlemleme değil. Sadece bir elin parmakları kadar sayılı ülkede eşcinseller evlenebiliyor mesela. Yani kanun önünde eşit değiller. Bunun en güzel örneği kendini "Dünyanın en adil demokrasisi" sanan ABD. Burada evlenmeyi bırakın (bir kaç eyalet hariç) kanun önünde birlikteliğinizin hiç bir hükmü yok. Mesela, eğer bir Amerikan vatandaşı karşı cinsten yabancı birisiyle evlenirse yabancıya ABD'de oturma izni hemen veriliyor. Fakat ayni cins beraberlikler için bu mümkün değil.  Diğer bir örnek de  Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nin (Don't Ask Don't Tell) politikası, yani onlar sana sormayacaklar ve sen de gay olduğunu söylemeyeceksi n. Eğer söylersen rütbene, verdiğin yıllara bakılmaksızın çıkartılırsın ordudan. Tabii ki, çok iyi kanunlar da var, örneğin birisini sexual yaşamı (sexual orientation)'dan dolayı dövmek/öldürmek "Nefret suçu" (Hate crime) kapsamına giriyor ki o da suçun normal cezasının katlanarak artmasını sağlıyor. Ya da, NY'da mesela, eşcinsel bir çift el-ele dolaşabilir ve hetoralar gibi öpüşebilir. Ama, aynı şeyin Texas'da ya da Oklohoma'da yapılabilmesi imkansız.

Sonuç olarak, eşcinsellerin hakları çok az sayıdaki ülkelerde (İspanya, Hollanda, Belçika, Kanada, vs.) tam anlamıyla hetorolarinkine eşit. Daha doğrusu bir ayırım söz konusu değil. Diğer bir deyişle anayasada belirtilen haklar "insan" olarak herkese eşit olarak sağlanıyor.

Bu konuyu köşenize getirdiğiniz için çok teşekkürler.

Size başarılı, mutluluk ve sağlıklı günler diliyorum,

Zeki H.

……………..

Sayın Ayşe Hanım,

8 yıldır Kanada'da yaşıyorum. İlk geldiğimde eşcinselleri biraz yadırgamıştım; başımı çevirdiğim her yerde görür hale gelmiştim. Burada herkes o kadar rahat ki, devlet dairelerinde bile çalışabiliyorlar. Demek istediğim, burada kimse kimseye, "O straight, bu gay, şu lesbian" demiyor. Eski müdürüm bayan, Kanada Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nda çalışıyor. Evlenmiş, ve 2 çocuk doğurup boşanmış. Sonra başka bir bayanla aynı eve taşınıp, hayatının geri kalanını lesbian olarak geçirmeye karar vermiş, çocukları da onlarla yaşıyor. Daha önceki müdürüm erkek, Kanada Milli Eğitim Bakanlığı'nda çalışıyor. Evliymiş, boşanmış; ya sonradan tercihini değiştirmiş, ya da o da bir zamanlar baskı altında kalmış; şimdi erkek arkadaşı ile yaşıyor.


Dediğim gibi, başta yadırgamıştım. Ama şimdi, onların da insan olduğunu, cinsel tercihlerinin aslında bir hastalık olmadığını anlayacak kadar ufkum genişledi.

Ufkumu genişletemediğim ve genişletemeyeceğim kısım ise...

Eşcinsellerin evlenmesi bazı ülkelerde yasallaştırıldı.. Evlensinler, ya da evlenmeden aynı evde yaşasınlar, burası beni ilgilendirmez. Benim karşı çıktığım nokta, bu insanların çocuk yetiştirmeleri. Yanlış yetiştirecekler, demiyorum. Ama böyle ailelerde yetişen çocukların, diğer çocuklardan farklı olacağını düşünüyorum. Bu çocuklar, eşlerden hangisine anne, hangisine baba diyecek? Yoksa ikisine de anne/baba mı diyecek? Arkadaşlarından görüp/duyup, sorular soracak, örneğin lesbian bir çifte "Anne benim babam nerede?" Cevaplarını bu küçük çocuklara nasıl verecekler? "Senin baban yok evladım." "Senin 2 tane annen var." "Birimize baba diyebilirsin." Okulda, çekirdek ailenin en az 3 kişiden (anne, baba ve çocuk) oluştuğu öğretiliyor. Sonra evde, bir aile olduklarını bu çocuklara nasıl açıklayacaklar? Haydi açıkladılar diyelim, bu çocuklar nasıl yetişecekler? Onların tercihleri nasıl olacak? Ve ne kadar sağlıklı olacak?

D.G..

………………………

Selamlar Sayın Aral

Eşcinsellerle ilgili yazınızı okudum. 2 sene öncesine kadar asla derdim, onları Lut kavminin günahkar kalıntıları olarak görürdüm. Ama ne zaman ki onlarla (gay, biseksüel kadın ve erkekler) tanıştım insan gibi insan olduklarını anladım. İnsan önyargılarıyla gezmemeli hep. Onları arada tatile gönderip dinlenmelerini sağlamalı. Fetişist camiasından (ben de bir fetişistim) çok sevdiğim ve saygı duyduğum kişiler var. Dediğim gibi hepsi saygın insanlar. Öyle basında gördüğümüz gibi falçatalarıyla dolaşmıyorlar. Zaten dolaşanlar da kendilerini korumak için. Aslında önyargıların nedeni empati eksikliğinden kaynaklanıyor. Onları da yaratıcı öyle yaratmış. Onları kabul etmeyip reddedersek tanrıyı reddederiz bence. Çünkü o, onları öyle yarattı...

İnanın her gün görüşüp konuştuğum insanların gay olduklarını, crossdresser (karşı cins gibi giyinenler), biseksüel olduklarını, köle (mazoşist) olduklarını unutuyorum. Kendim gibi görüyorum. Onları hiç yadırgamıyorum onları özüme kattım. Onlar ben ben, onlar oldum...

Heteroseksüelim ve gay bir ilişkiye hazır değilim şu an (pasif olarak isteyenler oluyor). İtiraf ediyorum onları çok ama çokk seviyorum ama gay olmaktan, biseksüel olmaktan da o kadar çok korkuyorum. Nedenini bilmiyorum. (Unvanımın başında daha doğrusu alnımda "ibne" yazılır diye paranoyakça bir korkuya kapılıyorum aslında)

Dilerim demek istediklerimi iyi ifade edebilmişimdir. Parantez aralarına sıkıştırdım duygularımı ama neyse duygularımı Türkçeleştiremiyorum artık anlayıverin gari:)

Sevgi ve saygılarımla...

Weber.

 

Yazarın Tüm Yazıları