Devlet bize huni versin!

Rüyalarda Başbakan’ı, Fethullah Gülen’i filan görmeye başladıysak, altın günlerinde casus filmi senaryosu gibi muhabbet dönüyorsa, her taksi şoförünün kendi komplo teorisi varsa, HSYK’da önce bir psikiyatr ve psikologlar yüksek kurulu lazım! Ruhi durumumuz vahim!

Haberin Devamı

Başbakan’ı rüyamda gördüm! Bir grup gazeteci, ayriyeten nedense bir grup hiiç gazeteci olmayan arkadaş, Erdoğan’ın 60’lı yıllar tarzı retro döşenmiş evine (neresiyse orası) gitmişiz. Davet gibi, kokteyl tarzı ama oturmalı. Başbakan uzun bir kanepede oturmuş, yanında Arınç filan var. Hepimizle birer dakika sohbet edecekmiş. Ben bir tık gerginim. Tutup “Niye geçen gün öyle yazdın?” diye bir fırça atar ihtimali var zira! E yapmadığı şey değil! Öte yandan, arkadaşların yanında acık kahramanlık yapmak, sorulmayan sert sorular sormak arzusuyla da yanıp tutuşuyorum! Rüyanın ortasında, hissi ikilemim büyük! Yedik içtik, sıra bana geldi. Anglosakson medya mensubu stili, kendimi tanıttım “Gülse Birsel, Hürriyet” diye. (Hürriyet niye siyaset muhabiri diye beni bulup yollamış, ayrı konu!) Sonra delikanlı gibi ekledim “Biraz muhalif yazılar yazıyorum yalnız, biliyorsunuz” diye. Tayyip Erdoğan beni bir şaşırtsın! “Yoo, biz muhalefet severiz, yazılar da gayet güzel” diye bir demokratik tavır patlatsın orada! Şaşkınlıktan çat diye uyandım yemin ediyorum!
Birkaç gün önce de bir oyuncu arkadaşım, rüyasında dizi ekibi olarak Fethullah Gülen’in tatil köyüne (neresiyse orası) davetli gittiğimizi görmüş! Hoca, dini konulardan bahsetmiş, sonra da bize “Siz lazımsınız, insanları güldürmek iyi bir şey” filan demiş. O rüyada da havam binbeşyüzmüş, güzel ağırlanmışım!

Haberin Devamı

RİHANNA KOMPLOSU OLABİLİR Mİ?

Rüyalara bakılırsa hem hükümet hem cemaat cephesinde popülerim! Vahim olan, konuyla ilgisi olmayan iki sanatçının rüyalarında bunları görmesi. Tiyatroda trak gelmesi, tatiller, Oscar almak gibi rüya konuları dururken niye bilinçaltımızda Başbakan ve Fethullah Gülen? Normalde rüyada büyük adam görmek iyidir filan derler de bence bu rüyaları gerçekçi tabir etmek lazım: Millet olarak psikolojimiz iyi değil arkadaş!
Altın günlerinde siyaset konuşuluyorsa ben korkarım! Taksicilerin hepsinin ülkeyle ilgili bireysel komplo teorisi varsa, psikologların televizyona diyetisyenlerden daha çok çıkmasının zamanı gelmiş demektir! Her vatandaşın kendine özgü bir “Her şeyin arkasında … var!” cümlesi mevcutsa, iş sakat. Nokta noktayı herkes başka bir kelimeyle dolduruyor: O cemaat, şu hükümet üyesi, filanca savcı, İsrail, bilmem ne gizli servisi, Amerika, Esad, Kuveyt…. Bana kalırsa her şeyin arkasında Rihanna var. Onun gözü göz değil! Ülke şu an H3N2 gribinden daha tehlikeli bir salgınla boğuşuyor. Psikolojik bozukluk salgını! Tıp hekimlerinden özür dileyerek, bazılarını semptomlarıyla incelemek istiyorum:
Bipolar bozukluk: Halk arasındaki adı ‘manik depresif’. “Kadın deniz gibidir, bir dalgalı bir durgun” diye çok zarifçe ifade edildiği de olmuştur! Bipoları son günlerde en çok gözlemlediğim yer tartışma programları. Bir gazeteci, bir gün ateşli ateşli, bağıra çağıra, büyük enerji patlamasıyla bir şey savunuyor “Olay budur, analizim kusursuzdur, suçlu şudur ve bitmiştir” tarzında. Ertesi sabah öyle bir gelişme oluyor ki, bakıyorsun aynı adam başka kanalda sönmüş balon gibi! Bütün tezleri çürümüş. Pısık, depresif hallere girmiş. Neredeyse “Ay vallahi bana bunları sormayın anacım, bıktım, biraz güzel şeyler konuşalım, müzik filan çalalım mı?” diyecek, açacak telefonundan “Ya her şeyim ya hiçim, sorma dünyam ne biçim” çalacak stüdyoda!
Dikkat bozukluğu: 17 Aralık ve müteakip birkaç günü hatırlayın. Nasıl pürdikkat, nasıl doğru duygusal tepkiler vererek, nefes almadan izliyorduk gelişmeleri. E bir süre sonra olay üzerine olay, bomba üzerine bomba, travma bozukluğu gibi bir şey oldu bünyede. Kanıksadık mı ne? Skandal, olay, şaşkınlık, heyecan, tedirginlik, e sonunda overdose olduk! Şimdilerde bir flaş haber patlıyor, 30 saniyede sıkılıp film kanalı açıyorum. Konsantre olamıyorum kardeşim. “Ülke, florasının çeşitliliğine göre 78’e ayrıldı, her parça farklı bir rejimle yönetilecek” deseler, ancak o kalibrede bir haber dikkatimi çeker artık!
‘Anoreksiyamsı bişi’: Anoreksiyanın tam tersi gibi bir yanlış algı bozukluğu, millette dizboyu! Malumunuz, anoreksiyada çok zayıf insanlar kendilerini şişman zannederler. Biz şimdilerde, milletçe, mali olarak sıfırı tüketmek üzereyiz, kendimizi hâlâ zengin sanıyoruz! “Yok yok iyiyiz ya, fevkaladeyiz, bir şey olmaz” algısına, psikolojide ne deniyorsa, ‘Finansal Polyannacılık’ mı nedir mesela, o da var dağarcığımızda!
Paranoya: Telefonumuz dinleniyor mu? Vergilerimizi birisi yürütüyor mu? İhalelerde, sınavlarda, seçimlerde, reytinglerde, konken partilerinde dalavere var mı? Ofisimizde böcek var mı? Evimizde var mı? Varsa böcek ilaçlamacıların gizli servisler için çalışmadığını nereden bileceğiz? Biri bizi gözetliyor mu? Saydığım bu şüphelerden bir veya birkaçını son bir ayda yaşamadıysanız, arada gelip bizimle takılın. Sizin gibi vurdumduymaz tiplerin hayat enerjisine ihtiyacımız var!
Siyaset, çık bilinçaltımızdan yav! Ben rüyalarda papatya tarlalarının, deniz kıyılarının, kedilerin, erotizmin, arkadaşların filan yer aldığı bir ülkede yaşamak istiyorum. Freddie’ye bile razıyım! Memleket aydınlığa çıksın da “Midem dolu yattım, ondan” dersin, biter. Ama bu içinde yaşadığımız kâbus devam edecekse, lütfen devlet bize huni dağıtsın!

Yazarın Tüm Yazıları