Bunları iyi tanıyın!

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Ülkemizde ‘‘Müslümanlık’’ adına gazetecilik yapan, dillerinden Allah, Kuran, din, iman gibi kavramları hiç düşürmeyen bazı tipleri iyi tanımak gerekiyor. Bunlarda her türlü yalan ve iftira var... Ve bunu ‘‘Müslümanlık’’ kisvesine bürünerek yapıyorlar.

Dinci Akit Gazetesi'nde yazı yazan Hasan Karakaya isimli bir şahıs, günlerden beri bir okuyucumu ihbar edip hapse attırdığımı iddia ediyordu! Ben de bu olayın ne olduğunu merak ediyordum. En sonunda, 4 Mayıs 1998 tarihli köşesinde, hadiseyi yarım sayfalık bir yazıyla açıkladı! Yazının başlığı şöyle:

‘‘Emin Çölaşan: Okurunu Hapsettiren Yazar’’

Bir olay anlatıyor. Tarsus'tan Cumali Akbaş isimli biri bana faks çekmiş, ben de onu ihbar edip hapse attırmışım! Yazısında daha sonra benim için aynen şu ifadeleri kullanıyor:

‘‘Bugün, onun gammazcılığında zirveye çıkmış bir olayı gündeme getireceğim. İspiyonlamadan rahat edemiyor... Olay tam bir yüz karası... Böyle bir ihanete imza attı... Okurunu bile ihbar edip mahkûm ettirdi... Okurunu ispiyonlayan bir yazar... Hâlâ gammazlıyor insanları...’’

Merak ettim, yazısında verdiği dosya numarasından yola çıkarak, Tarsus adliyesinden bu dosyanın tümünü getirttim. Şimdi size olayı dosyadaki belgelerden aktaracağım ve bunların nasıl yalan yazdığını kanıtlayacağım.

Cumali Akbaş isimli bir şahıs, Tarsus postanesinden bana bir faks çekmek istiyor. Faksta Cumhurbaşkanı Demirel'e hakaret ediyor. Postane müdürü bu faksı Tarsus savcılığına gönderip suç duyurusunda bulunuyor. Adam yakalanıyor, yargılanıyor, bir yıl hapis cezası alıyor. Ceza ertelenmiyor, karar Yargıtay tarafından onanıyor ve 5 ay hapis yatıyor.

Hadise bu.

*Ê*Ê*

Müslümanlık adına yazı yazan Hasan'ın yalan ve iftirasını şimdi mahkeme dosyasındaki belgelerle çürütmeye başlıyorum:

Tarsus PTT Müdürü İrfan Petek imzasıyla savcılığa gönderilen 20 Ekim 1995 tarihli yazı: ‘‘Cumali Akbaş tarafından Emin Çölaşan'a gönderilen faks ilişiktedir. Suç unsuru taşıdığı görüşüne varılmıştır. Bilgilerinize.’’

Sanık yakalanıyor, savcılık ifadesini alıp 95/5588 sayılı fezlekeyi hazırlıyor:

‘‘Cumhurbaşkanı'na gıyapta hakaret ettiği anlaşılmış olup, olay savcılığımıza Tarsus PTT müdürlüğünün yazısıyla intikal ettirildiğinden...’’

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, 25 Aralık 1995 tarihli yazısından:

‘‘Sanığın gazeteci Emin Çölaşan'a göndermek istediği faksta Cumhurbaşkanı için (...) dediği... Hakkında takibat yapılması...’’

Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı Esas 96/23 sayılı iddianamesinden:

‘‘Sanığın gazeteci Emin Çölaşan'a hitaben yazdığı ve Tarsus PTT'si kanalıyla göndermek istediği faks yazısında Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiği...’’

Tarsus 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Demirel'e hakaret ettiği gerekçesiyle sanığı bir yıl hapse mahkûm ediyor. Mahkemenin Esas 96/9l sayılı gerekçeli kararından:

‘‘Sanığın Emin Çölaşan'a faksla göndermek istediği yazının...yetkili müdür tarafından Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı'na fotokopisinin gönderildiği...’’

Sanık avukatı Önder Ege'nin Yargıtay'a verdiği temyiz dilekçesinden:

‘‘Karara konu olan yazı, Emin Çölaşan'a fakslanmak istenen bir yazıdır. Eğer PTT görevlisi bu konuda bir ihbar yapmamış olsaydı, bu yazı Emin Çölaşan ile müvekkilim arasında kalacak ve açığa çıkmayacaktı...’’

İşte size bir yalanın tüm belgeleri. Ağızlarından Allah, Kuran, din, iman sözcüklerini düşürmeyenlerin insanlara nasıl acımasızca iftira attıklarının ve gerçekleri çarpıttıklarının somut örnekleri. Ben okuyucumu gammazlamışım, hapse attırmışım!

Yazısının hesabını Hasan isimli bu şahıstan yargı önünde soracağım. Bakalım bu kez ne diyecek!.. Acaba o yazıyı da kendi köşesinde ‘‘başkasının yazdığını’’ mı iddia edecek!.. Aşağıdaki bölümü okuyunca, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Bu olayı da belgelerden aktarıyorum.

*Ê*Ê*

Sözünü ettiğim Hasan Karakaya isimli şeriatçı, köşesinde Adalet Bakanı Seyfi Oktay'a hakaret eder. Tazminat davası açılır, tazminata mahkûm olur. Ayrıca, şeriatçı gazetenin sorumlu müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu ile birlikte, ikisi hakkında ceza davası açılır.

Sanıklar mahkemeye gelmezler. Bunun üzerine tutuklama kararı çıkarılır. Sonuçta bulunurlar ve Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde 30 Eylül 1997 günü ifade verirler.

Mahkeme tutanağından, Hasan'ın ‘‘yeminli’’ ifadesinden:

‘‘Benim gazetede köşem var. Ancak zaman zaman yazı gönderemiyorum. Boş kalmasın diye bu köşede yazılar yayınlanıyor. İddianamede belirtilen yazılar bana ait değildir...’’

Aynı şahıs, 27 Eylül 1997 tarihli köşesinde, yani yukarıdaki ifadesinden tam üç gün önce ise bu konuda şöyle yazıyor:

‘‘Gidip ifade vereceğiz ve (Seyfi Oktay hakkında) niçin öyle yazdığımızın gerekçelerini ortaya koyacağız.’’

Komediyi ve sergiledikleri ‘‘Müslümanlığı’’ görüyor musunuz!

Dahası var! Gazetenin sorumlu müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, mahkemede bakınız ne diyor:

‘‘O yazıları İbrahim Yeşiltaş isimli biri yazdı. Bu şahıs Kırıkkale, Cumhuriyet Caddesi 13/2 adresinde oturmaktadır...’’

Yaaa, işte böyle! Bunlar karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar!

Adamın köşesinde kendi ismiyle ve resmiyle yazıları çıkıyor ve bunu inkâr edip ‘‘Başkası yazmıştı’’ diyebiliyor! Diğeri ise Kırıkkale'de bir isim ve adres verip hedef şaşırtmaya yelteniyor!

Tazminat davasında yazıyı sahipleniyorlar, ceza davasında zoru görünce kıvırtıyorlar.

İşte size bunların Müslümanlığı! Nerede dürüstlük, nerede doğruluk?.. Nerede yüreklilik?.. Sıkıyı görünce imzalarını bile inkâr ediyorlar.

Böylesine korkan, kendi yazılarını bile inkâr edip suçu başkalarına yıkmaya kalkışan tipler!

Bir başka marifetleri de, kaybettikleri tazminatları ödememek için şirketlerin içini boşaltıp yeni şirketler kurmak!.. Çünkü herkese hakaret ediyorlar ve sürekli tazminata mahkûm oluyorlar.

Onlar adına değil de, Müslümanlığı böylesine kullanmaya kalkışan yüreksiz din tüccarları adına üzülüyorum.













Yazarın Tüm Yazıları