Bozkırdaki orkide

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Tam kırk yıl önce bozkırın göbeğine Prof. Dr. Orhan Oğuz tarafından atılan küçücük tohum hayat bulmuş ve nadide bir çiçek olmuş.

1958 yılında başlatılan bu zorlu savaş, Prof. Yılmaz Büyükerşen ve arkadaşlarının insan üstü gayretleriyle mega bir üniversite yaratmış.

Dünyanın en güzel kampuslarından birine sahip olan üniversite, dev ağaçların, yemyeşil parkların arasında yükselen modern yapıları, düzenli yolları ve ulaştığı bilimsel çizgisiyle insana gurur veriyor.

Anadolu Üniversitesi'nde bugün 600 binden fazla öğrenci öğrenim görüyor.

Bunların 17 bini sürekli, 600 bini ise ‘‘açıköğretim’’ diye tanımlanan uzaktan eğitim alıyor.

Bozkırın ortasındaki bu nadide çiçek, bugün uluslararası mega üniversitelerden biri haline gelmiş.

Ama Rektör Prof. Engin Ataç ile arkadaşları, binden fazla öğretim görevlisi ve binlerce öğrenci, bugün geldikleri yeri yeterli bulmuyorlar.

Daha ileriye, daha mükemmele ulaşmak için büyük bir çaba içindeler.

* * *

Pazartesi günü bu üniversitede olağanüstü bir heyecan yaşandı.

Üniversitenin 1998-1999 öğretim yılına başlama töreni vardı. Törene Cumhurbaşkanı da katıldı.

Üniversitenin 40. kuruluş yıldönümü nedeniyle yönetim, Cumhurbaşkanı Demirel ile seçilen otuz dokuz kişiye fahri doktorluk unvanı verilmesini kararlaştırmıştı.

Cumhurbaşkanı, bilim ve düşünce adamları, gazeteci, sanatçı ve sanayiciler arasından seçilen kırk kişi de aynı heyecanla törene katıldılar.

İlk cüppeyi Demirel giydi.

Sonra alfabetik sırayla aralarında birçok tanınmış kişinin bulunduğu fahri doktor adayları tek tek sahneye davet edilerek cüppelerini giydiler.

Bu anlamlı unvana layık görülenler arasında üç de gazeteci vardı.

Üç usta. Biri benim gazeteciliğe başladığımda yazı işleri müdürüm olan ve meslekte çok şeyler öğrendiğim Hasan Pulur, karikatür ustası Turhan Selçuk ve yıllarca başarılı gazetecilik yaptıktan sonra siyasete atılan, sonra yeniden mesleğine dönen Orhan Birgit.

Onlar cüppelerini giyerken meslektaşları olarak büyük bir heyecan ve gurur duydum.

Yıllarca birlikte çalıştığımız Hasan Ağabey'i ben hiç bu kadar heyecanlı görmemiştim.

Fahri doktora unvanını aldıktan sonra üç beş kelime söylemek için kürsüye geldiğinde ilk kez onun sesinin titrediğine tanık oldum.

‘‘Bu ödül bana değil, beni bugünlere getiren mesleğime ve meslektaşlarıma verilmiştir’’ dedi.

* * *

Bu onuru paylaşanlar arasında Erdal İnönü, Çelik Gülersoy, Cemal Kutay, İzzet Baysal, Rahmi Koç, Yetka Güngör Özden, İdil Biret, Suna Kan, Lütfi Akad, Adalet Ağaoğlu ile pek çok değerli bilim adamı ve sanatçı vardı.

Tören, baştan sona Türkiye'nin geldiği çizgiyi göstermesi bakımından da son derece önemliydi.

40 yıl önce bozkırın ortasında atılan temel, bugün bir bilim, kültür ve sanat abidesi olarak yükseliyor.

Anadolu Üniversitesi, verdiği çağdaş, dünya standartlarına eş eğitimle bilimin ve sanatın beşiği olan Anadolu uygarlığının soylu bir mirasçısı olduğunu kanıtlıyor.

Televizyon kanallarımız sazlı sözlü, göbekli şovlardan, garip habercilikten biraz sıyrılıp Anadolu Üniversitesi'ni Türk insanına tanıtsalar inanın büyük görev yapmış olurlar.

Cumhurbaşkanı Demirel törende ‘‘Bütün rektörleri Anadolu Üniversitesi'ni görmeye çağırıyorum’’ dedi.

İzin verirlerse ben bu çağrıya bir ekleme yapmak istiyorum:

‘‘Anadolu Üniversitesi'ni yalnız rektörler değil, herkes gidip görsün.’’

Görsün ki cumhuriyetle daha çok gurur duysun.



Yazarın Tüm Yazıları