Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Bilim ve aklın yolundan gidenler çalı çırpıda gül bitiriyor, ya biz?

Kaloriferli evlerinizi, trafik sıkışıklığı ve gürültüsünü bırakıp tatile çıktığınızda uzaktan gördüğünüz, kenarından veya içinden geçtiğiniz köy ve kasabalarda yaşayan dar gelirlilerin nasıl ısındığını, yemeğini pişirdiğini, çamaşırını yıkadığını hatırlar mısınız?

Geçmişte yüksek tavanlı, kocaman sofaların, salonların nasıl ısıtıldığını, hamamlarda sıcak suyun nasıl sağlandığını hiç düşündünüz mü? Peki günümüzde ABD’nin ileri gelen Yale ve Columbia üniversitelerince her yıl yapılan sürdürülebilirlik endeksi değerlendirmesinin Davos’ta açıklanan fakat kamuoyumuza pek yansımayan sonucunu biliyor musunuz? 2005 dünya şampiyonu Finlandiya’nın elektrik enerjisinin yüzde 25’ini hangi kaynaktan ürettiği hakkında bir fikriniz var mı?

AB neden acaba 2002 yılında ‘Biyokütle Günü’ kutladı ve 2003’ten bu yana da süresini uzatarak ‘Biyokütle Günleri’ kutluyor? Kırık yıllık adayı olduğumuz AB’nin niye taa 1995 yılında kurmuş olduğu AEBIOM, bugünkü adıyla EUBIOM ‘Avrupa Biyokütle’ örgütlenmesi var? Türkiye dışındaki tüm üye ve aday ülkeler hangi akla hizmetle bu örgüte üye olmuşlar? AB niçin 1997 yılında Altener Programı ile yenilenir ve biyokütle enerjisini teşvik kararını açıklarken 14 milyon hektar arazide üretilecek biyokütle enerjisiyle kırsal kalkınma ve kırsalda 500 bin yeni iş alanı öngörüsünü resmileştirmiştir? (www.europa.eu.int/comm/energy/en.ctore.htm)

ABD’DE 3.2 MİLYARDOLARLIK BÜTÇE

Öte yandan teknoloji lideri ABD’de daha 1974’te Selüloz, Atıklar ve Organiklerin Enerji ve yakıt üretiminde kullanımı arge desteklenmesi yasası, 1977’de de PL 95-113 yasasıyla ABD Tarım Bakanlığı’nca fosil yakıtlar yerine kullanım için ilk dört biyokütle enerjisi pilot üretim tesisi tahsisatının ayrılması ile başlayıp Clinton döneminde 1999’da durup dururken ‘Bitkisel Kaynaklar ve Biyokütle Enerjisi’ kararnamesini izleyen yasa ile 3.2 milyar dolarlık araştırma-geliştirme ve teşvik bütçesi ayrıldı ki? Peki petrol için savaş çıkarttığı tartışması süren Bush yönetiminin 2003-2008 dönemini, ‘Biyokütle Enerjisi Çok Yıllık Planı’ ilan etmesine ne demeli? (www.kei.re.kr/files/journal/sub/07_04_03.pdf)

TÜRKİYE’DE BU TÜR SORUNLAR YOK MU?

Çalı çırpı, odun enerjisinin ‘küresel’ olmakla beraber Türkiye’yi pek etkilemediği (!) düşünülen iklim değişikliği gibi bir paranoya ile ilgisi olabilir mi acaba? Galiba var! Öyle ki daha 1992 yılındaki Rio Zirvesi’nde şimdi Sayın Kemal Derviş’in başına geçtiği UNDP bu konuda rapor sunmuş (www.undp.org/seed/energy/contents.html). Konu Türkiye’ye pek yansımamış olan Rio+5 Zirvesi’nde de gündeme gelmiş(www.ecouncil.ac.cr/rio/focus/summary/energy.htm). Kyoto Protokolü kapsamında BM Gıda ve Tarım Organizasyonu çerçevesinde de yer almış. Gene kamuoyumuza az da olsa yansıma şansı bulmuş olan Johanesburg Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi çerçevesinde de nasıl geliştirileceği planlanmış (www.fao.org/docrep/X0010E/X0010e02.htm).

Bu konu, Türkiye’nin 50 yıldan uzun süredir üyesi olduğu ve Türkiye Milli Komitesi bulunan Dünya Enerji Konseyi tarafından kapsamlı şekilde ele alınmış. Aynı şekilde gene uzun süredir üyesi olduğumuz Uluslararası Enerji Ajansı ‘IEA Bioenergy’ adı altında alt örgütlenmeye gerek duymuş (www.ieabioenergy.com/links.php). Anlaşılan bu konu pek öyle çalı çırpı toplayıp, odun keserek yakma konusu değil, altında başka şeyler var.

Biyokütle enerjisinin popülaritesinin altında, iklim değişikliğine karşı etkili olabilen yenilenebilir enerji olması yanında, toprağı erozyondan koruyan, ıslah eden, çölleşmeyi engelleyen, çorak ve tarım dışı kalmış arazilerin değerlendirilmesini sağlayarak işgücü yaratan, kırsal eğitim düzeyinin yükselmesini teşvik eden birçok özellik yatıyor (www.britishbiogen.co.uk/bioenergy/21stcenturyfuel/ bionrgsdkey.html).

Eğer bu nedenlerle dünya enerji tarımı, ormancılığı ve agroforestrisi ile biyokütle enerjisi üretimi üzerinde dururken Türkiye’de fazla bir şey yapılmıyorsa Türkiye’de iklim değişikliği zararı, erozyon, kuraklaşma, çoraklaşma ve çölleşme, kırsal işsizlik ve fakirlik ile enerji bağımlılığı sorunlarının hiçbiri yok demektir!

FİNLANDİYA NEDEN EN İYİ ÜLKE?

Artık seyahatlerinizde karşılaştığınız bitki örtüsünü kaybetmiş çıplak toprakları veya üzerinde sapsarı otlar bitmiş bozkırları gördüğünüzde yüreğiniz burkulmasın. Yılda 10 milyar dolar gibi miktarlara ulaşabilen enerji faturasının da önemsiz(!) olduğundan emin olabilirsiniz. Eğer önemli olsa idi Türkiye de biyokütle enerjisi (çalı çırpı dahil olmak üzere) ve diğer yerli enerji kaynakları ile ilgilenme gereksinimi duyardı...

Finlandiya’nın herhalde bu tür sorunları boyunu aşmış olsa gerek! Şimdi Finlandiya soğuk iklimine karşın dünyanın en büyük kapasiteli biyokütle enerji santralını inşa ederek elektriğinin yüzde 25’ini yetiştirdiği söğütlerin odunundan vs. elde ediyor. Sonra da dünyanın en sürdürülebilir çevresine ve ekonomisine, kaliteli yönetimine sahip ülke seçiliyor...

Atalarımız zamanında, ‘Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez’ demiş. Fakat yukarıdaki konunun uzmanı Doç. Dr. A. Ergin Duygu (duygu@science.ankara.edu.tr) tarafından kaleme alınan ‘Türkiye’de çalı, çırpı enerjisi’ adlı yazıya göre günümüzde durum tamamen değişmiş. Diğer bir deyişle, bilim ve aklın yolundan gidenler artık çalı ve çırpıda da ‘gül’ bitiriyor! Evet, ‘Ayinesi iştir kişinin láfa bakılmaz.’ Çok teşekkürler Ergin Bey...
Yazarın Tüm Yazıları