Ambargo İran'ı zorlamaya başladı

Bu yıl Cannes'da toplanan Dünya Politika Konferansı'nın herhalde en hararetli tartışması Orta Doğu ile ilgiliydi.

Haberin Devamı

Benim yönettiğim ve konuştuğum panel, sadece verilen sürede kalmadı, akşam yemeğinde de devam etti.
 Â
Konuşmacılar, Amerikan diplomatları, Fransa'nın en deneyimli İran uzmanları, İsrailli parlamenter ve istihbarat bilgileriyle yüklü kişiler olunca, ortaya bambaşka bir manzara çıktı.
 Â
Doğrusu, dinledikçe korktum.
 Â
Yanıbaşımızda patlayacak bir savaşın kokularını aldım.
 Â
 İran şu anda nükleer bomba yapmaya çok yaklaşmış durumda. Ancak henüz ilke kararı alınmış değil. Bu kararı da, Dini Lider Hamaney alacak.
 Â
Karar alındıktan sonra İran, yaklaşık 6 ayda bombayı üretecek duruma girebilecek. Tüm istihbarat bilgileri,  önümüzdeki yılın en kritik dönemi oluşturduğuna işaret ediyor.
 Â
Tahran'a yönelik ambargo, İran'ı rahatsız ediyor.
 Â
Son rakamlara göre, petrol akışına getirilen kısıtlama sonucunda, ülkenin aylık kaybı 3 milyar doları buluyor. Pazar, son derece rahatsız. Bu tempoda devam ederse, iç huzursuzluk daha da artacak.
 Â
İşin tehlikeli yanı, ambargo İran'ı caydırmıyor, aksine köşeye sıkıştırıyor. Bir başka deyişle, bomba yapmaya niyeti olmasa dahi, Tahran’ın bu baskı karşısında, başka çaresi kalmayacak ve bomba üretiminin düğmesine basacak.

Haberin Devamı

AMAÇ, İSRAİL'İ VURMAK DEĞİL, KENDİ GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAK

Batılı kaynaklar, İran'ın nükleer bomba sahibi olmak istemesinin altında İsrail'i yok etmek isteği yatmadığını, zira bunun tüm Filistinliler ve bölgedeki diğer Arap ülkelerini de yok etmek veya büyük zarar vermek anlamına geleceğini belirtiyorlar.
 Â
Peki İran neden nükleer silah istiyor:

   1- ABD ve İsrail'e karşı, Kuzey Kore gibi bir korunma şemsiyesine sahip olmak.
   2- Şii dünyasını, Suudi Arabistan, Mısır, Türkiye gibi dev Sünni ülkelere karşı koruma altına almak, caydırıcılığını arttırmak ve İsrail 'in nükleer gücünü dengelemek.
   3- Pakistan dışında, bir başka Müslüman ülkenin bomba sahibi olmasının getireceği prestije kavuşmak.
 Â
Biliyorsunuz, İran bütün bu iddiaları reddediyor. Bomba peşinde koşmadığını ve tek amacının nükleer enerjiye kavuşmak olduğunu belirtiyor.
 Â
Ancak kimseleri inandıramıyor.
 Â
İnandıramadığından dolayı da olası bir savaşın kokuları artıyor. Çok tehlikeli bir sürece giriyoruz.
 Â
İşin kötü yanı, ABD istihbarat örgütleri ve uzmanlarının hesaplamalarına göre, ister İsrail, ister ABD, bu nükleer tesisleri havadan ne kadar vururlarsa vursunlar, hiçbiri İran'ın- bomba yapma niyeti varsa- bu programını tümüyle de durduramıyor.
 Â
Ancak 2 ile 4 yıl arasında bir erteleme sağlıyor, o kadar.
 Â
Yani, savaşın getireceği büyük zararlar karşısında, avantajı da pek önemli değil.
Â
 İşte durum böylesine karmaşık.

Haberin Devamı

SAVAÅžTA KÄ°M NE ROL OYNAYACAK?
 Â
Şimdi de gelin, bu sorunda rol alan ülkelerin tutumuna bakalım:

   1- İSRAİL: Bu ülke için İran'ın nükleer silah sahibi olması kabul edilemez. Ne pahasına olursa olsun bunu önleyecekler. Tercihi, ABD'nin vurması veya ABD ile birlikte kendilerinin harekete geçmeleri. İsrail için en kötü senaryo, tek başına İran'ı vurmak zorunda kalmak. Kudüs, İran'ın nükleer projesini engellemek için savaşı göze aldığı konusunda, dünyayı ikna etmiş durumda.
   2- ABD: Irak ve Afganistan'dan ağzı yanan ve çıkma sürecine giren Washington, yeni bir askeri maceraya girmek istemiyor. Ancak, İsrail'in tek başına harekete geçmemesi için, kısıtlı da olsa destek sağlamak zorunda kalacağını hesap ediyor. Tek ümidi, Rusya ile birlikte masaya, Filistin ve bölgeyi nükleer silahlardan arındıracak bir teklif getirip, savaşı engellemek. Bunu başaramazsa, savaş kaçınılmazlaşacak.
   3- RUSYA: ABD'yi bu bataklığa batırmak için, İran'ı destekliyor. Suriye'yi bu nedenle koruması altında tutuyor. Üstelik, bir savaş çıkması petrol fiyatlarını patlatacak. Bu da Rusya'nın çok işine gelecek.
   4- ÇİN: Tam aksine, petrol ithalatçısı olduğu için, bölgede savaş istemiyor. Bu açıdan,
 ABD ile birlikte hareket etmeye hazır.
   5- TÜRKİYE: Bu konuda çok etkili olmasa dahi, Ankara ne İran'ın nükleer silah sahibi olmasını ne de bu varsayımdan hareket eden ABD'nin bu ülkeye ambargo uygulamasını istiyor. Bir savaş durumunda en büyük zararı göreceklerden biri konumundaki Ankara, tüm gücüyle diplomatik çözüm peşinde koşuyor.

Haberin Devamı

SONUÇ: HERŞEY RUS-ABD PAZARLIĞINA BAĞLI...
 Â
Herşey dönüp dolaşıp bir Rus-ABD pazarlığına bağlanıyor. Eğer, iki başkent Filistin sorununa çözümü de kapsayan küresel bir formül üzerinde anlaşır, İran'a güvenliğinin korunacağı güvencesi verilirse, sorun aşılabilir. Aksi halde, eninde sonunda felaket bölgenin kapısını çalacak.
  Â
Bizler de bunun faturasını ödeyeceğiz

Yazarın Tüm Yazıları