Prof. Dr. Yıldız Dilek Ertürk
Prof. Dr. Yıldız Dilek Ertürk
Prof. Dr. Yıldız Dilek ErtürkYazarın Tüm Yazıları

Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Eğer kadın ve erkek eşit haklara sahipse, neden insan hakları tanımlamaları yeterli olmuyor?

Haberin Devamı

Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Son yıllarda sanki bir bayram veya sevgililer günü gibi, kadınlara çiçek ve hediye gönderilerek anımsanan, içi boşaltılmış bir ritüel gün haline dönüşen, aslında feminist bir hareket olarak ortaya çıkan, erkeğin fiziksel üstünlüğünden dolayı eşit çalışma haklarına sahip olmamaya bir başkaldırı günü. Kadınların eşit işte çalışıp, erkeklerle eşit ücreti almamasına karşı yapılan direnişlerin sembolü bugün.

8 Mart 1857'de, New York ‘ta, 40000 dokuma işçisi kadın, çalışma saatlerinin kısaltılması, insanca yaşam koşulları, daha iyi ücret için grev ve direnişe girerler. Polisin işçilere saldırması, işçilerin kendilerini fabrikaya kilitlemesi ve ardından çıkan yangında 129 işçi yaşamını yitirir.

Bu olayın etkileri ve hak arayışlarının devamı neticesinde 8 Mart’ın Uluslarası Kadınlar Günü olması için önerge verilmesi ve kadının siyasal haklarının ve sendikal haklarının da gündeme gelmesiyle. 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen Üçüncü Uluslararası Kadınlar Konferansı 8 Mart’ı Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak ilan eder. Bu tarihten itibaren 8 Mart, birçok ülkede kadın hareketinin içinde olan kadınların kutlamalarına vesile olur. 

Haberin Devamı

***
Bugün 2016’da, ister şehirde, isterse köyde yaşasın, hala fiziksel gücünü bir üstünlük gibi kullanan erkeğin, tacizine, şiddetine, baskısına maruz kalıyor kadın. Hukuk bile çoğu zaman çaresiz kalıyor koca şiddeti ile öldürülen kadının karşısında… 

Bugün 2016’da hala çocuk gelinler var ülkemizde. Kendini bulamadan bir erkeğin hizmetine verilen küçük kadınlar…

Bugün sadece güzel olduğu için aptal olarak görülen ve kafası basmaz olarak algılanan kadınlar var.

Bugün reklamın ve tüketimin baş aktörü kadın. Hem tüketimi arttırmak için bilinçaltı cinsel bir obje olarak tüketilen, hem de tüketici rolü verilerek avcı reklamlara hedef olan kadın…

***

Tersi durumlar yok mu? Özgürlüğü ve eşit hayat bakışını, kendine yakıştıran kadınlar yok mu ? Var elbette, ancak toplumun geneline oranladığımızda, kadının ne giyeceğine, nasıl çalışacağına nerede oturacağına karar veren yine erkek bakışı değil mi?

Haberin Devamı

Erkekten sonra gelen, erkeği doğurup, besleyince ana, onu eyleyince karı, gözünü okşayınca günah olan obje…KADIN

Peki eşitlik adına erkekleşen kadınlar yok mu? Dünyaya teknik ve empati yoksunu bakış barındıran, acımasız, katı, kadına düşman kadınlar… Elbette onlar da var… Oysa kadın olmanın farkı, duyarlı olabilmek, anlayışlı olabilmek, ana olabilmek. 

Kadına duyarlı, eşit haklara inanan, kadınla birlikte yürüyen, kadın haklarını kazanma savaşı veren erkekler yok mu? Elbette onlarda var… 

Varolsunlar…

Fizyolojik eşitlik değil aranan, hak ve özgürlüklerde eşitlik. Kadın kadın olarak, erkek erkek olarak donatılmış. Erkek ağzıyla konuşan kadın olmak değil, kadın haklarına sahip olmak.

Haberin Devamı

Dobra kadına hala, erkek gibi kadın denmekte ülkemizde…

Söylemde, işte, yaşamda eşitlik, uygulamada eşitlik ve erkekle bir bütünün yarısını oluşturabilmek… Temel olan insan hak ve özgürlükleri…

Bugün Atatürk Türkiye’sinde hala devrimleri korumaya ve yaşatmaya çalışırken, Türk Kadını’na altın bir tepside sunulan, erkekle eşit çalışma ve yaşama koşullarını sürdürmek için ve bu hakkı korumak için ‘Bir toplumun, bir milletin erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana geldiğini’ tanımlayan Atatürk’ün sorusunu hatırlamamız gerekir;

“Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin?” 

Haberin Devamı

İnsan haklarına saygılı tüm kadın ve erkeklerin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü kutlu olsun…

Erkekten sonra gelen, erkeği doğurup, besleyince ana, onu eyleyince karı, gözünü okşayınca günah olan obje…

KADIN

İnsan eşittir, özgürdür, kararları arasından seçme hakkına sahiptir.

Eğer bir hak için savaş vermek gerekiyorsa, elde edilmemiş bir hak vardır ortada.

Kadın, hakları için savaş veriyorsa, demek ki bir hak, bir insanlık hakkı, aranıyor bugün hala…

***

İnsan, kadın erkek, hak kelimeleri bir arada veya tek başlarına kafa karıştırıyorlar. Tanımlarda birisinin üstünlüğü yok. Kadın ve erkek ikisi de insan, o zaman neden kadın haklarına gerek duyulmuş, sonra da erkek hakları çıkmış ortaya?

Haberin Devamı

Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Peki, uygulamada eşit mi bu iki insan cinsi birbirine?

İnsan: Gelişmiş bir beyine, soyut düşünme yeteneğine, konuşma kabiliyetine, alet kullanma ve üretme becerisine sahip primat türü. Akıllı insan, bilen insan anlamına gelen Latincesi Homosapiens olan canlı türü.

Bütün insanlar özgür, onur ve hakları yönünden eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. (İnsan Hakları Evrensel Bildirisi:Madde 1)

Kadın: İnsan türünün iki cinsinden biri, erkeğin tamamlayıcısı. Yetişkin dişi insan.

Erkek: İnsan türünün iki cinsinden biri, kadının tamamlayıcısı. Yetişkin eril insan.

Hak: Bireyin, diğer insanların kendi hayatlarını yaşama şekline müdahale etmeden, kendi yaşamına yön verme özgürlüğü.

İnsan Hakları: En başta yaşam ve özgürlük olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine kavuşma; yasanın koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma; barışçıl amaçlar için toplanma ve dernek kurma; evlenme, mal ve mülk edinme; çalışma, işini seçme özgürlüğü; din, vicdan düşünce ve anlatma özgürlüğü hakları (İnsan Hakları Evrensel Bildirisi).

Kadın Hakları: Kadınların erkeklere eşit şekilde sahip olduğu sosyo-ekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamına verilen isim.

Erkek Hakları: 1980'lerde kadın haklarına bir yanıt olmak üzere tanımlanan bir hareket. Hareketin amacı erkeklere ilişkin konuları ortaya koymak ve erkeklere yönelik kurumsal ve toplumsal ayırımı kaldırmaktır. Büyük ölçüde geleneksel veya cinsiyet ideolojisini onaylamamaktadırlar.

Eğer kadın ve erkek eşit haklara sahipse, neden insan hakları tanımlamaları yeterli olmuyor?

***
Kadınların daha eşit ve daha yaşanılır dünya için başlattığı mücadele, temel cinsiyete dayalı ayrımcılığın kabul edilemezliği noktasında birleşti.

1857 yılında, Amerika’da bir grup işçi kadının daha insanca bir yaşam isteğiyle, eşitsizliğe ve ayrımcılığa, uzun ve insanlık dışı çalışma koşullarına karşı mücadeleye başladıkları 8 Mart, zaman içinde, tüm dünya kadınlarının kutladığı bir gün haline geldi.

***

Evet kutlanmaya başlandı ama haklar ve uygulamalar ne derece örtüştü.

Bugün evinde, işinde hem çalışan hem istismar edilen, hem de  tacize uğrayan kadın yok mu? Bitti mi?

Peki, ya şiddet.

Erkeğe doğanın hediyesi, kas gücünün, bir eşit olmama göstergesi olarak kullanım şekli şiddet.

Her şey çok gelişti ve değişti değil mi? Modern haklarımız ve koruyucu sistemlerimizi var artık!

Bugün kadına yönelik şiddete karşı, vurduğunuz yer görünmesin iz ve kanıt bırakmadan dövün erkek söylemi, yasaların kaşısında çılgınca işlemeye devam ediyor. Tabii bazıları buna aldırmadan alenen fiziksel, zihinsel ve ruhsal izler bırakmaya da devam ediyor kadın üzerinde.

Okumuş, ekmeğini kazanmayı hak edinmiş kadın için bile hala zor yaşam,

Nazımın Hikmet’in dediği gibi ne yazık ki hala hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonda gelen kadınlarımız var…

Bugün 2016'da...

Ve kadınlar
Bizim kadınlarımız:
Korkunç ve mübarek elleri
İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
Anamız, avradımız, yarimiz
Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
Ve soframızdaki yeri
Öküzümüzden sonra gelen…

Kadının toplum içerisinde “birey” olarak kabul eden Türk Medeni Kanun’u benimseyen, Türk kadınına Ata’mızın küçük bir hatırlatması var…

“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin?”

Kadının temel hak ve özgürlüklerine saygı göstermek insan olmanın da en büyük kıriterlerinden biridir. İnsan hakları bir ayırımcılık içermeden hepimiz için geçerlidir.

EY KAHRAMAN TÜRK KADINI,
SEN YERDE SÜRÜNMEYE DEĞİL, OMUZLAR ÜZERİNDE GÖKLERDE YÜKSELMEYE LAYIKSIN.


Mustafa Kemal ATATÜRK

Yazarın Tüm Yazıları