Dikiş, nakış ve kadın sanatçılar

Sanat tarihine adı geçmiş ve başarılı -hatta zaman zaman “deha”- olarak tanımlanan sanatçıların çoğunlukla erkek sanatçılardan oluştuğu bilinir. Ne var ki bu durum, özellikle 20. yüzyılda yapılan araştırmaların da etkisiyle geçerliliğini kaybetti. Amerikalı sanat tarihçisi Linda Nochlin, 1971 yılında kaleme aldığı “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?” başlıklı makalesinde bu durumu aslında ironik bir başlıkla ele alarak bu konuya dikkat çekmişti. Sanat tarihinde büyük kadın sanatçıların yer almamasının temel nedeninin, sosyal yaşam dinamikleri gibi sanat tarihinin de eril bir bakış açısıyla ele alınarak yazıldığını belirtiyordu bu makalesinde. Bu sosyal yaşam dinamikleri farklı yüzyıllarda ve farklı kültürlerde değişiklik geçirmiştir. Yine de hala özellikle yaşadığımız coğrafyaya bakıldığında durumun pek de iç açıcı olmadığını açıkça söyleyebiliriz.

Haberin Devamı

Tarih öncesi dönemde kadın figürleri çoğunlukla tanrıça, kabile lideri ya da şaman gibi sıfatlarla yer aldıkları heykeller ya da kayalara yapılmış resimler olarak karşımıza çıkar. Zaman zaman erkek yöneticilerin eşleri olarak sanat tarihinde yer bulan kadın figürlerinin üzerine, Orta Çağ’a doğru karanlık çökmeye başlar. Sanatın, felsefenin, bilimin en parlak dönemi olarak tarihe geçen Rönesans Dönemi’nde kadın figürlere resimlerde ve heykellerde eş, kutsal anne, izleyenden gözlerini kaçıran çekingen masum figürler olarak yer verilir. Örneğin bu dönemde bahsedilen “deha” sanatçılar erkektir. Çizgi filmlere dahi karakter olarak giren bu sanatçıların ve izleyen yıllardaki “büyük” erkek sanatçıların gölgesi kadın sanatçıların üzerindedir. Kapalı ve gizli bir mekân olarak ev içindeki işlerle vaktini geçirmek zorunda kalan kadınların içinden, o yıllarda neden hiç büyük sanatçı çıkamadığına bu koşullarda çok da şaşırmamak gerekir. Bu durum günümüze kadarki süreçte elbette büyük bir değişim geçirdi. Kadınlar her alanda olduğu gibi sanatın tüm alanlarında da varlıklarını kanıtladı.

Haberin Devamı

Dikiş, nakış ve kadın sanatçılar

Zamanının çoğunu evde geçiren büyükannelerimiz, ciddi bir emek harcayarak dantel, nakış, kanaviçe gibi ev dekorasyonunda yerini alacak el işi ürünler üretirdi. Kumaş, iğne, ip, yün gibi malzemelerle yapılan ve kadın emeğini çağrıştıran el işine dair ürünlerin uzun yıllar boyunca sanat pratikleri içinde yer alması tartışılmaya bile kapalı bir konuydu. İkinci Dünya Savaşı sonrası, kadın hakları ve feminizm için de bir hareketlenme oluşmasına zemin hazırlayan toplumsal dönüşümler sayesinde, kadın sanatçılar bir yandan varlıklarını ortaya koyarken bir yandan da kadın emeğine ait olarak görülen bu tür malzemeleri sanat pratiklerine dahil ettiler. Bu malzemelerle çalışan sanatçılardan çok sayıda örnek verilebilir ancak günümüz Türkiye sanatından bahsedecek olursak, bazı sanatçıların bu malzemeleri oldukça etkili bir şekilde kullanarak söylemlerini görselleştirdiğini görebiliriz. Çalışmalarında iplerden oluşturduğu figürlerle toplumsal ve kişisel hafıza, göç, cinsiyet gibi kavramlardan yola çıkan Gözde Ju bu sanatçılardan biri.

Haberin Devamı

Sanatçının işlerine bakıldığında, dantellerin önünde duran karakalem çizimleri andıran iplikten oluşmuş figürler canlanmış gibi hissedilebilir. Çiçekler, kadınlar, anılar bir araya gelip izleyenle karşılıklı bir sohbete girecek gibi sıcak bir ortam duygusu verir. Benzer malzemelerle çalışan diğer bir sanatçı Gözde İlkin de ortak bir hafızayı paylaştığı herkese oldukça tanıdık gelebilecek şekilde buluntu kumaşlar, masa örtüleri, perdeler üzerine geçmişi hatırlatan desenler ve motifler çalışır. Doğaya ait formların yanı sıra ailesinden kalan eşyalardan da yola çıkarak oluşturduğu çalışmalarında, izleyenlerle kolektif belleğe dayalı bir bağ kurar. Her iki sanatçının da yaptığı çalışmalarda sarkan ipler, sanki köklerimizi bize hatırlatıyor gibidir.

Haberin Devamı

Gözde Ju ve Gözde İlkin’in sergilerinde bulunup işlerini incelemek bizi biraz geçmişe götürür. Ev sıcaklığını hissettirirken aile ve toplum kavramını sorgulatır. İnce ve titizlikle işlenmiş kumaşlar ve ipler bizi köklerimize yaklaştırırken içinde bulunduğumuz toplumun kadına ve kadın emeğine olan yaklaşımını düşündürür. Gözde İlkin’in devam eden kişisel sergisi “Invisible Bonds, Companion Roots” Paris-B Galeri’de, Gözde Ju’nun “Yüzünde Bir Ev” isimli kişisel sergisi Fırın Art Space’te görülebilir.

 

Yazarın Tüm Yazıları