Zeynep Şimşek

Babanın çocuk hayatındaki önemi

22 Aralık 2020
Ataerkil toplumun bir getirisi gibi görülen babanın güçlü olması gerektiğini, ev işleri ve çocuk bakımından mesul olmayan otoriter bir figür olduğunu geçmişten bugüne gözlemlemişizdir. Bu durum babanın da kendi yaşantısında deneyimlediği bir durumsa alternatifini düşünmekte zorlanır. Ev işi yaptığında ya da çocuk bakımını üstlendiğinde toplumdan eleştiri göreceği kaygısı ve otoritesinin zayıflayacağından çekindiği için uygulayamaz.

Baba elbette ki yukarıda belirtilenlerden çok daha fazlasıdır. Çünkü bir ailede ortak ebeveynlik sağlanırsa çocuk her ebeveyniyle de sağlam ve güvenli bağlar kuracaktır. Baba, erkek çocuğu için cinsel kimlik figürü ve doğru özdeşim için oldukça önemlidir. Tıraş olmayı, olaylara bakış açısı, insan ilişkilerindeki tutumu ve özellikle anneyle kurduğu iletişim ile oğluna rol model olacaktır. Babanın oğluna tutumu yine oldukça önemlidir. Fazla eleştirilen çocuk babasına kendini beğendirmeye çalışacaktır. Beğendiremediğinde özgüven problemi baş gösterecektir ve babayı ergenlik dönemine geldiğinde rakip olarak görmeye başlayacaktır.

Baba, oğlunu kendisinin küçük versiyonu olarak görmemelidir. Çünkü çocuk ebeveyninin bir uzantısı değildir. Çocuğunu ayrı bir birey olarak görmelidir. Babalar evlatlarıyla belli bir mesafede durmak isterler, çocuğun şımaracağını ve kendi otoritesinin sarsılacağını düşünürler. Oysaki, tutarlı bir disiplinle de sevecen ve güvenli bir bağ da kurulabilir.

Kız çocuğunun hayatında baba ilk aşk olarak tanımlanır. Babanın kızına davranışları kadın cinsiyetini nasıl tanımladığını da gösterir. Yani kız çocuğu ileriki yaşantısında güçlü bir karakter, başarılı bir kadın olmasını sağlar. Baba, kızının eş seçiminde de oldukça önemlidir. Kız çocukları babalarında gözlemledikleri olumlu ve olumsuz davranışı eşlerinde ararlar. Babalarıyla sağlıklı bir ilişkileri olursa olumsuz davranışlara odaklanmazlar. Eğer güvenli bir bağ kuramamışlarsa hayatlarındaki kişiye kaçıngan bir bağ ile bağlanırlar. Kaçıngan bağlanma, tutarlı olmayan ve ilişkiyi belli bir mesafede tutmak isteyen davranışları içerir.  

Her iki cins için de özdeşim kurmak adına hem cinslerini çok izler ve davranışlarını özümsemeye çalışırlar. Karşı cins ebeveynleriyle de güvenli bir bağlanma stiliyle hayatlarında olmalarını isterler. Anne ne kadar özverili, sevgi dolu, fiziksel ve duygusal olarak çocuklarını yetiştirmeye çalışsa da baba yoksunluğu çocuk için tahribata neden olacaktır. Ortak ebeveynliği sağlamış ailelerin çocukları kendilerini değerli, özgüvenli ve duygusal denge konusunda yetiştirmiş olacaklardır.

Yazının Devamını Oku

Çizgi filmin çocuğun yaşamındaki rolü

30 Kasım 2020
Televizyon hemen her kesimin evinde olan önemli bir kitle iletişim aracıdır. Hatta yalnız yaşam süren insanlar için bir arkadaş, yoğun iş temposundan yorulan zihinlerin rahatlamasını sağlayan bir oyuncak, ebeveynler için de bir bakıcı olarak adlandırılabilir.

Bu yazıda çocuğun hayatında televizyon ve çizgi filmin ne kadar yeri olduğuna değineceğiz. Yukarıda da bahsettiğim üzere yetişkinler için zihni dağıtmada bir aktivite olarak görülen televizyon izlemek, çocuk için ne kadar uygun olabilir? 0-3 yaş beyin gelişimi için oldukça önemli bir dönemdir. Dolayısıyla algı, dikkat, bellek kapasitesinin gelişimi bu denli önemliyken zihni birçok karmaşık görselle karıştırmak ve dikkati dağıtmak ön çocukluk dönemi için istediğimiz bir şey değildir. Bu noktadan yola çıkarak,  gerekçemiz ne olursa olsun 0-3 yaş döneminde kesinlikle televizyona maruz bırakılmamalıdır. Peki izlerse ne olur? Alıcı ve ifade edici dili gecikir. Sosyalleşme problemi, ileriki dönemlerde dikkat ve odaklanma problemi, öfke sorunları, algılama ve tanımlamada güçlük yaşamak olası en önemli problemlerdir.

Bilindiği üzere bu yaş grubu gözlemleyerek öğrenir. Özellikle 3-6 yaş ve sonraki yaş skalasına sahip çocuğu olan ebeveynlerinde kişisel olarak televizyon izlemelerini sınırlandırmak doğru bir model sergilemeleri açısından sağlıklı bir yol olacaktır.

3 yaş sonrasındaki çocukların gelişim özellikleri dikkate alınarak denetimli olarak izlemeleri sağlanabilir. 3-4 yaş dönemindeki çocuk 10-15 dakikayı geçmeyecek şekilde yaşına uygun çizgi film izleyebilir. 5-7 yaş grubu gün içerisinde 25 dakika izleyebilir. Bu 25 dakikalık sürenin gün içerisinde bölünerek kullanılması önerilir.  Zaten daha fazlasını izlemeye dikkati yeterli gelmeyecektir. Onu da şu şekilde anlayabiliriz. Ailelerin sıklıkla sorduğu sorular arasında “Çocuğum izlediği bir çizgi filmi onlarca kez izlemek istiyor. Bunun sebebi nedir? Çocuk daha önce izlediği bir çizgi filmi defalarca izlemek istemesinin nedeni, çizgi filmi her izlediğinde farklı bir karesini belleğinde tutabiliyor olmasıdır.

Bir diğer önemli bir soru; “Çocuğuma uygun çizgi film seçerken nelere dikkat etmeliyim?”  Çizgi filmlerin birçoğunda kazanmak ve kaybetmek, sorun çözme yöntemi olarak şiddetin seçilmesi, akran zorbalığı, ebeveynin aldığı kararlardan memnuniyetsizlik, güçlü tarafın güçsüz tarafı ezmesi, doğaüstü güçlere sahip figürler gibi konular oldukça baskındır. Bu nedenle ebeveynler öncelikle çocuklarının gelişim özelliklerini iyi bilmeliler ve çizgi filmleri izletmeden önce kendileri izlemeliler. Hiçbir zaman çocuklarını kontrolsüz şekilde ekrana maruz bırakmamalılar. Televizyonu bir ödül olarak kullanmamalılar. Televizyon pekiştireç olarak kullanılırsa daha cazip ve ulaşılmaz olduğu mesajını alacaktır. Belirlenen süre ve sınırlamalarda tutarlı ve kararlı olunmalıdır. Eğer bu durum kontrolden çıkarsa ekran bağımlılığının yanı sıra gelişimine uygun olmayan görsellere maruz kalarak duygusal ve davranışsal problemler yaşayacaktır. Tüm gelişim alanlarına ket vurulmuş olacaktır.

Çocuğa yapılandırılmış ortamları sunmak yerine hayal güçleri ve yaratıcılıklarını ortaya koyacak aktivitelere yöneltmek ebeveynliğin en temel davranışıdır.

Yazının Devamını Oku

Ölüm kavramı çocuğa nasıl anlatılmalı?

6 Kasım 2020
Ölüm ve çocuk kelimeleri yan yana geldiğinde oldukça sıkıntılı ve üzücü bir durum olmaktadır. Çünkü ölüm bir son, çocuk ise bir umut demektir. Peki, çocuk kelimesinin yanına yakıştırmadığımız bu kelimeyi kavramsal olarak çocuğa nasıl anlatmalıyız?

Bu yazıyı okul öncesi yani 0-6 yaş dönemini baz alarak yazıyorum. Okul öncesi dönem somut bir dönemdir. Yani genel olarak kavramları çocuğa, elle tutulur gözle görülür bir formda anlatmamız gerekecektir. Öncelikle çocuğun ölümü nasıl tanımladığı ve ölümden ne anladığını öğrenmekte yarar var. Çünkü çocuğun düşündüğünden ve gelişim alanının üstünde bir açıklama yapmamız çocuğun bu kavramı düşündüğünden daha abartılı anlamasına neden olabilir. Onu dinledikten sonra, ölümü doğanın gerçeği, doğanın başlangıcı ve sonu olan bir döngüsü olarak eşleştirmesini sağlamak doğru bir yol olacaktır. Örneğin, çiçekler açar tekrar solar. Güneş doğar ve tekrar gece olur. Hayvanlar ve insanlar da doğar ve ölürler. Ölmek ise artık organlarımız bizim nefes almamız için yeterince sağlıklı değildir. Kalbimiz artık güçlü değildir ve atamaz. Kalbimiz atmadığında da nefes alamayız ve ölürüz. Bu şekliyle okul öncesi çocuğuna anlatmak çok gerçekçi olacaktır. Çünkü çocuklar gerçek yaşamdan soyutlanarak yetiştirilmeliler.

Çocuğa gerçekçi anlatımlarda bulunmak çocuğun gelişimi için çok önemlidir. Yanlış bilgiler ve çocuğun geçiştirilmesi çocuğun kaygısını çok daha fazla arttıracaktır. Zihnindeki sorulara cevap bulamaması gelişimsel ve davranışsal problemleri beraberinde getirecektir.

Okul öncesi dönemdeki çocuğun gelişiminde iki önemli unsur vardır. Bunlardan birincisi benmerkezci olması ikincisi ise somut düşünme döneminde olmasıdır.

Ben merkezci unsurda, yakın bir çevrede kayıp yaşadıysa kendini sorumlu tutması somut düşünmede ise ölümün bir son olmadığını ve bir şekilde ölen kişinin geri döneceğini düşünmesidir.

Ölen kişinin dönmediğini gördükçe ve süre uzadığında, problem davranışlar baş gösterecektir. Bu noktada öncelikli olarak yukarıda ölüm kavramı ve döngüsünü çocuğa güvendiği bir kişi tarafından anlatılması iyi olacaktır. Burada yine önemli bir konu, çocuğa bir uzman tarafından değil de çok yakın ve güvendiği birisi tarafından söylenmelidir.

Çocuklar mezarlık ziyareti yapmalı mı?

Mezarlık ziyaretleri bu yaş grubu için doğru olmayacaktır. Ölen kişinin toprağın altında olduğunu söylemek yine çocuğu zihinsel karmaşaya sokacaktır. Çünkü bu yaş grubu canlı-cansız kavramını bilmez ve anlamdıramaz.

Bu dönemde çocuğa olabildiğince sakin ve güvenli bir ortam sunulmalıdır. Oyunlarında yakın çevresinde kaybettiği kişiyle de oynuyor ya da canlandırıyor olabilir. “O artık yok, gelmeyecek” gibi cümleler söylemek de hata olacaktır.

Yazının Devamını Oku

'Mavi Bebek' tehlikesine karşı ebeveynler nelere dikkat etmeli?

14 Temmuz 2020
Sanal dünyada ardı arkası kesilmeyen, çocuklarımızı fiziksel ve ruhsal olarak tehdit eden durumlara bir yenisi daha eklendi. Bu tehlikenin adı “Mavi Bebek”

Mavi Bebek; Momo, Mavi Balina oyunlarına benzer formda ilerliyor. Bir korku seansı da denebilir. Çocukların sırayla komutları yerine getirmesi istenir. Hatta banyoya gitmesi ve elindeki bebeği sallaması isteniyor. Üstelik bu oyuna çocukların ulaşması çok daha kolay. Sosyal hesap aracılığı ile link gönderiliyor. Aslında burada oyun elbette önemli değil. Asıl önemli olan konu bu ve bu gibi oyunların çocuğun hayatında ciddi tehdit oluşturuyor olması. Çocuk oyunu kurallarına göre oynadığında kendine fiziksel zarar veriyor çünkü ailesine zarar verileceği söyleniyor. Kendine fiziksel zarar vermekten kurtulduysa tedavisi güç psikolojik hasarlar bırakıyor. Bu konunun temeline çocukların internet kullanımı nasıl olmalıdır ve bilgisayar oyunlarında nelere dikkat etmelidir? sorularını irdeleyerek inebiliriz.

Çocuklarımız bizim en kıymetli varlıklarımız onların sağlıklarını korumak en temel isteğimiz ve vazifemizdir. Nasıl ki, çocuğumuzu belli bir yaşa kadar yalnız başına dışarıya çıkmasına müsaade etmiyorsak sınırlandırılmamış bir internet kullanımına da izin vermemeliyiz. Çünkü sınırsız internet demek, yalnız başına dünyayı gezmek demektir. İlk duraktan itibaren başına gelebilecekleri hayal bile etmek istemeyiz. Konuya bu noktadan bakarsak alacağımız kararlar daha net ve işlevsel olacaktır.

Yukarıda da belirttiğim üzere bu gibi oyunlar sosyal hesaplar üzerinden de gönderiliyor. Pek sıkça sorulan soruya bu yazı aracılığı ile cevap bulalım.

Sosyal hesap kaç yaşında kullanılmalıdır?

13-15 yaş aralığından itibaren sosyal hesap kullanılabilir. Ancak şifresi mutlaka ebeveyninde de olmak koşuluyla ve bu bilgi mutlaka çocukla paylaşılmalıdır. Takip ettiği hesaplar düzenli olarak kontrol edilmelidir. Paylaşılan fotoğraflar da yine ebeveynin süzgecinden geçmelidir.

İnternet kullanımı daha erken yaşlara çekildi bu sebeple sınırlandırılmış sitelere girilmesi sağlanmalıdır. Çünkü çocuğunuzun elinde bir dünya var ve gelişimine aykırı bir yazı veya görselle karşılaşması çok mümkün.

Oyun seçimine gelecek olursak nasıl okuma yazma için belli bir yaş gözetiriz, oyunlarda çocukların duygusal, ruhsal, bilişsel gelişimleriyle paralel olmalıdır. Hatta seçilen oyunu öncelikle siz oynamalısınız ya da uzman görüşü ile seçmelisiniz.

Ebeveynler için öneriler;

Yazının Devamını Oku

Boşanma sürecinde çocuklar

19 Mayıs 2020
Hiçbir ilişkiye bir süre sonra biteceği düşüncesiyle başlanmaz tabii ki, ancak sevgi ve saygı süreç içerisinde azaldığında, kişilerin başlangıçta sorun etmediği; statü ve kültür farkı, geçim sıkıntısı, hayatı yorumlama tarzlarındaki farklılıklar gün yüzüne çıkabilir. Bu ve benzer sebeplerden dolayı, kırılmalar yaşanmaya başlar.

Ev içerisinde uzun süreli küskünlükler, sorumlulukların aksaması ve bireysel bir yaşam sürme isteği gibi sorunlar başlar. Tüm bunlar direkt olarak çocuğun yanında yaşanmasa dahi, çocuklar en büyük özellikleri olan gözlem yapma yoluyla gerginliklerden etkilenmeye başlarlar.

Sağlıklı bir boşanma toksik (zehirli)  bir ilişkiden çok daha iyi olabilmekle birlikte yine de en son düşünülmesi gereken bir karar olmalıdır. Öncelikle düzeltmeye yönelik gerekli adımlar atılmalıdır. Örneğin, bir çift terapisinden yardım alınarak uzlaşı sağlanabilir. Eğer tüm yollar denendiyse, tek çözüm boşanmaysa ve bu kararın dönüşü yoksa çocukla paylaşılmalıdır.

Çocukların yaş düzeylerine göre boşanmayı anlatma şekli değişiklik gösterebilir. Bu noktada ortak bir dil kullanmak, ifadelerde tutarlı olmak hangi yaş döneminde olursa olsun en temel doğru davranıştır. Bazı ebeveynler kendileri açıklamak yerine bir akraba, kendi ebeveynleri ya da bir uzmanın açıklamasının daha iyi olacağı yanılgısında olabiliyorlar. Ancak bu doğru bir yaklaşım değildir. Bu durum, anne, baba ve çocuk içerisinde gerçekleştirilecek yapılandırılmış bir sohbet ile açıklanmalıdır.

Boşanma sürecinde başlıca dikkat edilmesi gereken davranışlar şöyledir; eşler birbirlerine suçlayıcı olmayan bir dil kullanmalı, ortak ifadeler kullanarak birbirlerini desteklemeli. Anne ve baba olmaya devam edeceklerini, bu kararın çocuğun kendisiyle bir ilgisinin olmadığını da vurgulayarak, mantıklı ve sakin bir açıklama yapmaları gerekmektedir. 

Peki çocuğumuz soru sorduğunda nasıl cevaplamalıyım?

Çocuklar “Ben nerede yaşayacağım, bir daha annemi ve babamı göremeyecek miyim, başkasıyla mı evleneceksiniz, okulum değişecek mi, arkadaşlarıma ne diyeceğim, yaramazlık yaptığım için mi boşanıyorsunuz?” gibi sorular sorabilir, çünkü çocuğun kafa karışıklığının olması ve cevap beklemesi çok normaldir. En önemli kriteriniz açık ve dürüst olmak olmalıdır. Bir daha asla evlenmeyeceğim demek,  sizin de emin olmadığınız bir cevap olduğundan “Şimdi böyle bir planım yok, olduğunda mutlaka çok önceden haber vereceğim,” baba ya da anne şehir dışındaysa “Her istediğinde yanında olacağım” demek de yine gerçekçi olmayan bir cevap olacaktır. Burada parantez açmak gerekirse, olabildiğince mevcut konumu değiştirmemek çocuğun bu süreci kolay karşılamasına yardımcı olacaktır.

Yaşlara göre çocuğuma nasıl anlatmalıyım?

Okul öncesi dönemdeki çocuklar, benmerkezci düşünce sistemine sahip olduğundan kendinin yaptığı herhangi bir davranıştan dolayı olduğunu düşünebilir. Bu nedenle açıklama yaparken buna dikkat edilmesi gerekmektedir. Ergenlik dönemindeki bir gencin de bu konuyla ilgili agresif davranışlarını anlamak ve konuşma fırsatı verilmesi yine çok önemlidir. Ergenlerle ilgili bir diğer önemli durum ise, ebeveynlerin iletişim dillerinde yapıcı olmaları gerekliliğidir. Ergenlik dönemindeki çocukla iletişimsel olarak ulaşılamazsa akranlarıyla çok daha fazla zaman geçirerek, aile düzeninden uzaklaşabilir. Aynı zamanda duygusal boşlukları farklı alışkanlıklarla doldurmak isteyebilecektir.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda uyku terörü nedir? Neden yaşanır?

9 Mart 2020
Basit kâbuslarla karıştırılan, gece terörü ya da uyku korkusu olarak da adlandırılan uyku terörü; bir uyku bozukluğudur. Çocukların geceleri düşmanı haline gelen gece terörü hakkında Uzman Pedagog Zeynep Şimşek, ailelere tavsiyelerde bulundu.

UYKU TERÖRÜ NEDİR?

Uyku terörü, bir uyku bozukluğudur. 2 yaş döneminden, ön ergenlik dönemine kadar yaşanılan bir durumdur. 2-11 yaş aralığında görülür. Rem uykusu adı verilen aşamada yani uykunun en derin aşamasında ortaya çıkar. Bu da; çocuk uykuya daldıktan sonra ortalama 90 dakika içinde gözlemlenmektedir. Çocuğun aniden uyanması, çığlık atması, ağlaması, hızlı nefes alıp vermesi, yoğun kalp çarpıntısı olarak kendini gösterir. Çocuk yatakta oturur vaziyette ve gözleri açık da olabilir. Ancak çocuk hala uyuyordur ve ertesi gün yaşanılanları hatırlamayacaktır. Bu yaşanılanlar aileyi oldukça korkutan durumlardır. Bu kaygılandıran ve korkutan anların, gecede bir kez yaşandığı görülmektedir ve 1-5 dakika sürmektedir. Çocuğun tekrar uykuya geçişi de bazen 30 dk’ya kadar çıkmaktadır.

UYKU TERÖRÜ NEDEN OLUR?

Uyku terörü genellikle 3,5 yaş dönemindeki çocuklarda görülme sıklığı en üst seviyeye ulaşmaktadır. Cinsiyete göre görülme sıklığı farklılık göstermemektedir. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte; gün içerisinde stres oluşturacak durumlara maruz kalınması, uyku düzensizliği, ateş, kullanılan ilaçlar da etkilemektedir. Kesin olmamakla birlikte bir diğer neden ise; aile bireylerinden birinin çocukluk döneminde aynı durumu yaşamış olması da uyku terörüne neden olduğu söylenebilir.

AİLELERİN YAPMASI GEREKENLER NELERDİR?

Belirtildiği üzere, uyku terörü aileleri oldukça korkutan bir durumdur. Ama aileler doğru bir yol izleyerek bunu çözümleyebilirler. Öncelikle çocukta görülen bu semptomların nedeni başka bir durumun habercisi olup olmadığı doktora gidilerek; doktorun önereceği EEG gibi bazı ölçme araçları kullanılarak kesin tespitin yapılması gerekmektedir. Yani bu semptomların nöbet olup olmadığı kesinleştirilmelidir.

PEKİ, ÇOCUK KÂBUSU YAŞARKEN NE YAPILMAMALIDIR?

Yapılmaması gerekenler arasında çocuk kesinlikle sarsılmamalı, zorla uyandırılmaya çalışılmamalıdır. Yüzüne su, kolonya gibi şeyler sürülmemelidir ve asla tokat atılmamalıdır. Çünkü bu durum onu çok korkutacaktır ve çocuğun yaşadığı kâbusun sıklaşma ihtimalini arttıracaktır. Bunun yanı sıra; kendisine ve etrafına zarar vermesine neden olacaktır. Gözlemlenmesi ve dikkat edilmesi gereken diğer hususlar ise şu şekildedir; Çocuk üst üste bu durumu yaşıyor ise, uyandığı saat dilimi not edilmelidir. Ertesi gün çocuk o saat aralığında uyandırılabilir ve bu süre içerisinde uyanık kalması sağlanabilir.

Diğer husus ise, uyku düzeni aksatılmamalıdır. Gündüz uyku süreleri uzatılabilir. Uykuya geçişte ışık kaynakları kapatılmalıdır ve uykuya geçişte masal anlatılabilir ya da sakinleştirici bir müzik eşliğinde uykuya geçmesi sağlanabilir. Uyku terörü 5 günden fazla tekrar ettiyse, çocuğun kaygı ve stres düzeyini anlamak adına mutlaka psikolojik desteği de kapsayacak olan bir değerlendirmeden geçmesi önerilmektedir.

Uyku terörü, bir uyku bozukluğudur. 2 yaş döneminden, ön ergenlik dönemine kadar yaşanılan bir durumdur. 2-11 yaş aralığında görülür. Rem uykusu adı verilen aşamada yani uykunun en derin aşamasında ortaya çıkar. Bu da; çocuk uykuya daldıktan sonra ortalama 90 dakika içinde gözlemlenmektedir. Çocuğun aniden uyanması, çığlık atması, ağlaması, hızlı nefes alıp vermesi, yoğun kalp çarpıntısı olarak kendini gösterir. Çocuk yatakta oturur vaziyette ve gözleri açık da olabilir. Ancak çocuk hala uyuyordur ve ertesi gün yaşanılanları hatırlamayacaktır. Bu yaşanılanlar aileyi oldukça korkutan durumlardır. Bu kaygılandıran ve korkutan anların, gecede bir kez yaşandığı görülmektedir ve 1-5 dakika sürmektedir. Çocuğun tekrar uykuya geçişi de bazen 30 dk’ya kadar çıkmaktadır.

Uyku terörü genellikle 3,5 yaş dönemindeki çocuklarda görülme sıklığı en üst seviyeye ulaşmaktadır. Cinsiyete göre görülme sıklığı farklılık göstermemektedir. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte; gün içerisinde stres oluşturacak durumlara maruz kalınması, uyku düzensizliği, ateş, kullanılan ilaçlar da etkilemektedir. Kesin olmamakla birlikte bir diğer neden ise; aile bireylerinden birinin çocukluk döneminde aynı durumu yaşamış olması da uyku terörüne neden olduğu söylenebilir.

Belirtildiği üzere, uyku terörü aileleri oldukça korkutan bir durumdur. Ama aileler doğru bir yol izleyerek bunu çözümleyebilirler. Öncelikle çocukta görülen bu semptomların nedeni başka bir durumun habercisi olup olmadığı doktora gidilerek; doktorun önereceği EEG gibi bazı ölçme araçları kullanılarak kesin tespitin yapılması gerekmektedir. Yani bu semptomların nöbet olup olmadığı kesinleştirilmelidir.

Yapılmaması gerekenler arasında çocuk kesinlikle sarsılmamalı, zorla uyandırılmaya çalışılmamalıdır. Yüzüne su, kolonya gibi şeyler sürülmemelidir ve asla tokat atılmamalıdır. Çünkü bu durum onu çok korkutacaktır ve çocuğun yaşadığı kâbusun sıklaşma ihtimalini arttıracaktır. Bunun yanı sıra; kendisine ve etrafına zarar vermesine neden olacaktır. Gözlemlenmesi ve dikkat edilmesi gereken diğer hususlar ise şu şekildedir; Çocuk üst üste bu durumu yaşıyor ise, uyandığı saat dilimi not edilmelidir. Ertesi gün çocuk o saat aralığında uyandırılabilir ve bu süre içerisinde uyanık kalması sağlanabilir.

Diğer husus ise, uyku düzeni aksatılmamalıdır. Gündüz uyku süreleri uzatılabilir. Uykuya geçişte ışık kaynakları kapatılmalıdır ve uykuya geçişte masal anlatılabilir ya da sakinleştirici bir müzik eşliğinde uykuya geçmesi sağlanabilir. Uyku terörü 5 günden fazla tekrar ettiyse, çocuğun kaygı ve stres düzeyini anlamak adına mutlaka psikolojik desteği de kapsayacak olan bir değerlendirmeden geçmesi önerilmektedir.

Yazının Devamını Oku

Üç yaşındaki çocuğun psikolojisi nasıldır?

21 Kasım 2019
3 yaş, çocuğun en kritik davranışlarının bir arada gözlemlendiği bir dönemdir. Benlik ve mülkiyetin geliştiği bu dönemde çocukta bu durumun getirdiği inatçılık davranışları görülecektir. Peki, 3 yaş psikolojisiyle ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.

Bu dönemde çocuklardaki benlik ve mülkiyetin geliştiğine dair en önemli göstergeler; isteklerini ertelemede yeterli sabrın olmaması, bol miktarda soru sorması, tuvalet eğitimi kazanması, bağımsızlığını ilan etme isteği, sosyal ilişkilerde iletişimin artması ve buna bağlı problemlerin çıkması gibi davranışlardır. Bir nevi ergenlik döneminin bir tanıtım filmini izlediğimizi düşünebiliriz. Ancak her şey o dönemdeki kadar da kaotik değildir.

Bireyselliğini kazanma isteği, sorumluluk alma konusunda hevesli olacağı anlamına gelir. Özbakım becerilerini yerine getirebilir ve tişörtünü veya bağcıklı olmayan ayakkabısını kendisi giyebilir. Bunlarla birlikte biraz daha aktifleşerek mutfakta yardımcılığı üstlenebilir. Ve en önemlisi de sizinle bir yetişkin edasıyla geçmiş ve gelecekle ilgili derin sohbetler edebilir. Yine de zaman kavramının oturmayışı, yoğun hayal gücü veya yalan söyleme davranışı olarak görülebilir, ancak bazen kendini cezadan korumak ya da yukarıda belirttiğim gibi olmasını istediği şeyleri anlatmaktan ibaret de olabilir. Bu noktada ilk fırsatta “yalancı” etiketini yapıştırmamakta fayda vardır. Hatta bu yaş grubundaki çocukların bu durumu yönetmesi zeka pırıltısına örnektir. Cinsel kimlik gelişimi de bu yaşa tekabül eder. Cinsiyetine uygun rolleri çok rahat üstlenir, bu yüzden ebeveynin doğru model olması çok kıymetlidir.

Bu dönemdeki gelişmeleri “dil ve öğrenme” ve “sosyal ve duygusal yaşam” olarak ikiye şekilde inceleleyebiliriz.

Dil ve Öğrenme:

• 3 yaş grubu çocuğunun beyni yetişkin beyninin iki katı daha etkindir. Bu nedenle çok fazla soru sorar ve oynadıkları oyunlarla ilgili sorulara istekle cevap verirler ve bu oyunlarda gerçek yaşamda oluyormuş gibi (-mış gibi) oynarlar. Oyun kurar ve akranlarıyla daha anlamlı oyunlar oynamaya başlarlar.

• 4 yaşına kadar dikkat süreleri ve odaklanmaları kısadır. Bunun nedeni beynin en son olgunlaşan bölümünün prefrontal korteks (beynin gereksiz bilgilerini eleyen ve odaklanmamızı sağlayan bölüm) bölümü olmasıdır.

• Hikaye dinlemeyi severler ve basit cümlelerle anlatırlar, eş anlamlı sözcükleri ise anlayamazlar.

• Zamanın akışını kavramlaştırırlar. Geçmişte olan olayları anlatabilirler.

Yazının Devamını Oku

3 aylık bebeğin gelişimi

3 Ekim 2019
Bebeklerin çok hızlı geliştiği bir gerçek. 2 ayı geride bıraktınız ve bebeğiniz artık 3 aylık. Bu süreçte sizi neler bekliyor? Bebeğin hareketleri, öğrenme tarzı, uyku düzeni… İşte 3 aylık bebek gelişimine dair önemli bilgiler…

Bebekler ilk bir yılda hızlı bir gelişim gösterir. Bu sebeple bebekleri ay ay incelemek gelişim sürecinin sağlıklı olup olmadığını anlamak adına bize ipuçları verir. 3. ay bebeğin dış dünyayla bağlantı kurduğu, yakın ve aktif iletişime geçiştiği aydır. Bu sebepledir ki, sık gördüğü kişileri ayırt etmeye başlar. Örneğin, anneyi tanır ve o geldiğinde heyecan duyar. Ellerini ve ayaklarını hareket ettirir. Yine çok sık gördüğü kişileri, az gördüğü kişilere nazaran daha heyecanlı bazen de gülerek karşılar. Yani bu ay, gelişim süreci içerisinde anlamlı ve önemli bir dönemdir.

3. ayda bebekler artık refleks hareketlerden bilinçli hareketlere geçerler. Örneğin, bebeğe gülümsendiğinde bebeğin de gülmeye başlaması gelişiminin bir parçasıdır. Bunun yanında çıkardığı sesler, bir kumrunun sesini andırır nitelikte, yani cıvıldama gibidir. Artık sizi anlamaya başlar ve kendisini, ağlamanın dışında bu şekilde de ifade etmeye çalışır. Bebekle bu dönemde çok konuşmak önemlidir. Anlaşıldığını ve ilgilenildiğini hissettiğinden sakinleşmesi de kolay olacaktır. Bu dönemde göz ve ses takibi başladığından dolayı yanına yaklaşıp konuştuğunuzda kafasını size çevirmeye başlar. Bebeğin yüz hizasında bir nesneyi yatay veya dikey hareket ettirdiğinizde hareketlerinizi takip eder. Fiziksel gelişimine baktığımızda ise ellerini bir nesneyi yakalamak için kullanabilir, kafasını tutmaya çalışır. Yüz üstü yatırdığınızda dirsekleriyle kalkmak ister, ellerini ve ayaklarını ağzına götürebilir.

Ağız yoluyla dünyayı keşfetmeye çalıştığından, eline geçen nesneleri ağzına almak ister. Bu sebeple bebeğin bakımından sorumlu kişiler, onu tehlikeye sokacak nesnelere ulaşmasını önlemelidir. Gelişimi için ağzına alabileceği ve emme duygusunu tatmin edeceği oyuncaklarla desteklenmesi beklenir.

Dil gelişimi de bu aydan itibaren desteklenmelidir. Bebekle gün içerisindeki aktiviteler planlanabilir. Sesli, mekanizmalı bez kitaplar kullanılabilir. Büyük görselli sağ ve sol beyni geliştirici kartlar da dil ve bebeğin bilişsel gelişimi için önerilir. Bunun yanı sıra evin diğer odaları gezdirilip tanıtılabilir.

Bebek artık gece-gündüz ayrımını net bir şekilde yapar, bu nedenle gece uykuları daha uzundur. Örneğin, gece 10 saate kadar uyuyabilir. Gün içerisinde de uzun olmamakla birlikte 2-3 kez uykuya geçebilir. Bu uykuların da 1-1,5 saat kadar olması beklenir.

Son olarak ebeveynlerin bebeklerinin gelişimini bireysel farklılıkları da göz önüne alarak gözlemlemelerini belirtmeyi önemli görüyorum. Çünkü erken tanı ve erken müdahale için ebeveynin ya da bakım sağlayan kişinin gözlemleri kıymetlidir. Bununla birlikte her 3 ayda bir gelişim değerlendirmesi için uzman desteği alınmasını da mutlaka öneriyorum. 

Yazının Devamını Oku