Bebekler dünyaya adapte olmaya çalıştıkları ilk ayını atlattıktan sonra beslenme ve uyku saatleri biraz daha düzene girer. Bunun yanı sıra yeni yaşama iyice adapte olmaya başlamıştır. En net olarak duygusal gelişimi dikkat çeker. İsteklerini ağlama davranışıyla ifade ederek ebeveyn ya da bakıcıyla iletişim kurma yolunu öğrenmiştir. Diğer gelişim alanların da yavaş yavaş belirginleşen bir süreç başlamıştır.
Bebekler ilk aydan sonra siz hareket ettiğinizde sizi takip etmeye başlar. Anne ve babayı net olarak tanır. Ses çıkaran ve hareket eden oyuncakları takip etmeye başlar. Böylece işitme duyusunun gelişimi için de basit bir test yapmış olursunuz.
Yüzüne yakın olarak renkli bir nesne tuttuğunuzda onu gözleriyle takip eder. Bu arada görme duyusunun gelişimi ve nörolojik gelişimle ilgili küçük bir değerlendirme yapmış olursunuz.
Elini ağzına götürmeye ve emmeye başlar. Bu dönem oral dönemdir ve 2 yaşına kadar bu davranışı yapması normal kabul edilir. Gelişimi açısından bu davranış engellenmemelidir. Vücut hareketlerini tamamen kontrol edemez ama iyice hareket etmeye başlar. Bu nedenle özellikle yüksek bir yerde yalnız bırakılmamalıdır.
Gündüzleri ilk haftalara göre daha az uykuda geçecektir. Gece uykuları daha fazla olacaktır. Ancak sık sık uyanacaktır. REM uykusu şeklindedir. Ve bebeğin zihin gelişimi için faydalıdır. Dil gelişimi agulama dönemi dediğimiz bizim için anlamsız onun gelişimi için anlamlı seslerdenibarettir. Etrafa gülücükler atmaya başlar. Ağlama davranışından sonra daha çok ilgi gördüğünü anlamaya başladığı için ağlama davranışı artacaktır. Karnı tok, altı temiz ama hala ağlıyorsa daha çok ilgi ve sevgi bekliyordur.
[fotogaleri=3396,3271]
Bu 6. ay ile birlikte bebek yarı yaşını tamamlamıştır. Artık daha gözlemci, daha aktif ve bilinçlidir. Büyüme hızına yetişmekte zorlanırsınız. Her hafta hatta bazen her gün farklı bir davranışını gözlemlemeniz mümkün. Şimdi bu değişimlerin en belirgin olanlarını bir gözatalım.
[fotogaleri=2129,188]
Danışan 14 aylık iken babasını kaybetmiştir. Babasının ani ölümünden sonra 1 hafta içinde yaşadığı semtten ve evinden de ayrılmak zorunda kalır. Takip eden haftalarda annesi bebeğinin davranışlarında ve alışkanlıklarında değişimler fark eder. Beslenmeyi reddetme, uyumayı reddetme, kullanabildiği sözcükleri kullanmama gibi… Tüm gelişim alanlarına etki eden bu değişimleri profesyonel biri tarafından anlamlandırmak adına bir çocuk doktoruna ve çocuk psikiyatristine götürür. Yapılan değerlendirmelerden sonra bebeklik depresyonu tanısı alır. Bu sürecin ardından ayrıntılı bir gelişim değerlendirmesi, izlenmesi ve terapi süreci için benimle iletişime geçtiler.
Yaptığım değerlendirme ile, bebekte aşağıdaki kapsamda bir gelişim geriliği gözlemledim.
Annenin bebeğiyle ilgili gözlemleri ve ev ortamında yaşadığı sıkıntılar ise;
Bu vakayla ilgili değerlendirmelerimi şu şekilde özetleyebilirim:
Bebek şu an 26 aylıktır. Bebekteki tüm bu değişimler ve tepkisel davranışlar hayatındaki köklü değişimleri anlamlandıramadığı için görülüyor. Babanın ani olarak gidişi terkedilmeye gösterilen bir tepki, çünkü 26 aylık bu bebeğin ölümü algılama süreci, bir şeyin eksikliğini hissetmek şeklindedir. 1,5 yıl boyunca bebeğin babayla geçirdiği zaman dilimleri en az anne kadar uzun olduğundan bebek babayı birinci ebeveyn olarak görmüştür. Kısacası öz bakım becerileri ortak olarak karşılandığından, danışanın süreçten etkilenme şiddeti de bu yoğunlukla paralellik gösteriyor.
Ağırlıklı olarak beslenme esnasında babanın eşlik etmesi, şimdi yemek yemeği reddetmesine neden oluyor. Uyku bozukluğunun kaynağı ise annesinin de gideceği duygusuna sahip olmasındandır. Bu yüzden sürekli annenin kucağında olmayı istiyor. Dikkat çeken bir başka husus ise, ortamda bir erkek varsa ve çok acıkmışsa, beslenme esnasında o kişinin de olmasını istiyor. Ya da ağlama nöbetlerinde bir erkeğin müdahale etmesiyle daha kolay sakinleşiyor.
Bu noktada terapi sürecinde yaptığımız uygulamalardan da bahsetmek istiyorum;
Tüm bu ilerlemeler sayesinde, bu sürecin bebeğin gelişimine olumsuz etkileri azalmıştır. Oyun park zamanları, deniz kampları, akranlarıyla buluşma zamanları gibi ruhsal rehabilitasyon ile keyif alacağı etkinlikler planlanmıştır; kendini ifade etme tarzı, işaret dili veya bazen de tek heceli sözcükler çıkarması ile kendini göstermeye başlamıştır. Öfke nöbetleri sonlanmış, ağlama ve kolay ikna edebileceği kişilere karşı inatlaşma şekline dönüşmüştür. Terapi anneninde yoğun çabalarıyla hızlı bir şekilde ilerlemiştir. Danışanın takibi devam etmektedir.
Yerine karar alabileceğimiz, söz hakkının olduğu durumlarda bile söz hakkı vermeye değer görmediğimiz, giyeceği ayakkabıdan, arkadaşlık ilişkilerine, seçeceği meslekten hayatını paylaşacağı eşe kadar seçimlerine müdahale edebileceğimiz bir insan.
Çocuk, ilk çocukluk döneminde daha özgürdür; istediği kıyafeti seçebilir, ebeveyni ile istediği tarzda konuşur, arkadaşlarını seçebilir, istediği oyunu oynar. Ancak ergenlik ve yetişkinlik dönemine geldiğinde asıl karar verme merci kendisi olması gerekirken ebeveyni “çocuk” un önüne bir set çeker. “Biz senin aileniz buna biz karar vermeliyiz” der.
Böylece ilk gelişim döneminde özgür olmaya alışmış olan çocuk, ergenlik döneminde arkadaş dahi seçemeyecek duruma gelir. Çocukken sen büyüdün yalnız başına bir şeyler yapabilirsin gibi öz güven destekleyici cümleler kuran ebeveynler, söz konusu meslek seçimi veya eş seçimi gibi sorumluluğun %100 kişide olması gereken noktada, çocuklarını desteklemek yerine çocuklarına karşı koyan bir davranış sergiliyorlar.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta; ilk çocukluk döneminde çocuğa nerede durması gerektiğini anlayacağı davranışlar sergilemeliyiz ki ergenlik döneminde müdahalemiz ilişkilerimizi sarsmıyor olsun. Çocuklarımızı büyütürken, nasıl tercih yapmaları gerektiğini ilk gelişim dönemlerinde doğru bir biçimde öğretebilirsek yaptıkları seçimlerden rahatsız olma olasılığımızı azaltmış oluruz.
Aldıkları kararların % 100 sorumluluğunu almalarını sağlamak sizlerin elinizde…
Ebeveyn olarak öğrenmeniz gereken en önemli şey, “Çocuklarınıza güvenmek”. Eğer çocuklarınıza güvenirseniz ve bu değeri onlara verirseniz onlar da kendilerine güvenmeyi öğrenecekler. Çocuğunuzun yaşına uygun sorumluluklar verip ve bazen hata yapmasına da fırsat vererek; sonunda kendi kendisine “bu bana ne öğretti, bundan nasıl bir ders çıkarabilirim?” demesini ve farkındalık kazanmasını sağlayarak ona güveninizi göstermeye başlayabilirsiniz.
Çocukluk çağında gelişen güvenin ileriki yaşlarda gelişen sosyal ilişkilerine transfer edildiği biliniyor. Gelişim psikolojisi ve psikanaliz alanlarında çalışmaları olan, özellikle insanların sosyal gelişim teorisi ile tanınan ve "Kimlik bunalımı" kavramını ilk kez kullanan Amerikan Psikolog Erik Erikson'un psikososyal gelişim modelinde de güven duygusu ilk basamaktır.
Peki ailelerin güven duygusunu zedeleyici en temel davranışları nelerdir ve dışarıdan masum gibi görülen bu vaatler çocuklarda ne tür etkilere neden oluyor?
Gerçek dışı vaatler bazen o an ki durumu kurtarmak adına yapılan bazen de elde olmayan nedenlerden ötürü yerine getiremediklerimiz olarak ikiye ayrılıyor. Nedeni ne olursa olsun bu tip karşılayamadığımız vaatlerle çocuklarımızın saf ve masum inanma duygularını ellerinden alıyoruz. Ancak aile çocuğunun neden böyle olduğunu ya hiç anlamıyor ya da anladığında iş işten geçmiş oluyor.
Örneğin; “Yemeğini yersen seni parka götüreceğim”, “Şimdi uyursan, uyanınca sana sürprizim var” vb. gibi vaatleri kullanarak çocuğumuza yaptırmak istediğimiz şeyler için süslü yalanları kullanıyoruz. Çocuk yemeği yiyip bir hevesle kapıya fırlıyor ama anne-babası parka götürmeyeceğini söylüyor ya da uyandığında sürprizi arıyor, olmadığını görüyor. İşte bu gibi anlar yüzünden anne- babasını algılama şekli değişmeye başlıyor.
O zaman kadar sakin olan çocuk hırçınlaşıyor, kızgınlık duygusuyla hareket ediyor. İlerleyen zamanlarda çocukta güven duygusu yalan söyleme davranışıyla kodlanıyor. Ergenlik döneminde arkadaşlarına, öğretmenlerine ve ailesine yalan söylemeye başlıyor. Yetişkinlik döneminde müdürüne, iş arkadaşına, eşine durumu idare etmek adına yalanlar söyleyebiliyor. Bir şekilde yalanlarının çocuk üzerindeki etkilerine şahit olan ebeveynler ise; “Çocuğum için yaptım, hatırlamaz, unutur sandım”, “O biraz daha fazla yesin gelişsin, ödevini yapsın, başarılı olsun diye vaatlerde bulundum, o esnada imkânlar da uygun olmadığından ya çok sonra ya da hiç yerine getiremedim” gibi cümlelerle kendilerini savunuyorlar.
Lütfen kelimelerinizin gücünü farkında olun ve çocuk yetiştirmedeki etkisini asla göz ardı etmeyin!
İnsanlar sürekli kendilerinin ne kadar şanssız olduğundan, ilişki kurdukları insanlar tarafından yalan söylendiğinden, aldatıldıklarından, atlatıldıklarından, insanlardan saygı görmediklerinden, gösterdikleri sevginin bir türlü karşılığını alamadıklarından bahsederler. Ve buna benzer birçok konuda hayata, evrene, duygulara, bazen sesli, bazen de sessiz haykırışlarda bulunurlar. Tüm bu diyalogların size de çok yakın hatta iç sesiniz kadar tanıdık geldiğine eminim ve tabii ki anlıyorum da... Hepimizin yaşanmışlıkları, inançları, değer yargıları var ama hiç başka bir açıdan da bakmayı denediniz mi? Hadi gelin tüm bu kalıplardan birlikte çıkmaya çalışalım, kendimize şu soruları soralım ve cevaplarını dürüstçe arayalım.
Gerçekten yeterince adil miyim ki, adalet bekliyorum?
Gerçekten ait miyim ki, aidiyet talebindeyim?
Gerçekten dürüst müyüm? Ve yaneden sürekli bana yalan söylenildiğini düşünüyorum?
Gerçekten bireysel sınır ve özgürlüklere saygı duyarak mı ilişkilerimi yürütüyorum? Öyleyse bana karşı bu sınırlar neden ihlal ediliyor?
Gerçekten koşulsuz bir sevgi nasıl olur, karşımdakine sadece insan olduğu için sevgi duymaktan ne kadar haberdarım? O halde hakkım olan sevgi bana neden gösterilmiyor?
Hayata her ne veriyorsak aslında o da bize tüm duygularımızı biraz eksik biraz fazla aynalama yaparak geri veriyor. Bu yaşadıklarımız süreç içinde ilişkileri yaşarken ektiklerimiz, biçilenler de halihazırda yaşadıklarımız olabilir mi biraz irdeleyelim istedim.
Farkında olarak yaşadığımız bir hayat olsun, bilinçle hareket ettiğimiz mutlu, umutlu, gerçekçi beklentilerimizin olduğu güzel bir ömür olsun.
Korumacı Ebeveyn Tipi
Sen beceremezsin ben yaparım.
Demokratik Ebeveyn Tipi
Yardıma ihtiyacın olduğunda ben buradayım.
Ailelerin çocuklarıyla kurduğu iletişimde kullandıkları kelimeler amacının dışına çıkmasına neden olabilir. Hangi davranışı kazanmasını istiyorsanız ona yönelik davranışlar sergilemeli ve uygun ifadeler kullanmalısınız. Tüm bunlar içinde en başta çocuğunuza güvenmeyi öğrenmeniz gerekirmektedir. Demokratik ebeveyn tipinde, koşulsuz kabul ve güven sağlıklı büyümesinde önemli bir anahtardır.
Korumacı Ebeveyn Tipi
Kıracaksın, oyuncağı bana ver! Demokratik Ebeveyn Tipi
Oyuncağın içindeki parçalarını merak etmeni anlıyorum.
Evdeki oyuncaklar çocuklarınız keşfetmek isterken bozulabilir. Çünkü çocuklar bazen oyuncakların içindekilerini ve mekanizmaların nasıl çalıştığını da merak ederler. Korumacı ebeveyn tipinde çocuk fanusta gibidir. Çocuğun her davranışına müdahale etme ve itiraz etme davranışı baskındır. Demokratik ebeveyn de ise, uzlaşmacı ve yardıma açık bir tavır vardır.
Korumacı Ebeveyn Tipi
Ben yediririm, sen döküyorsun.
Demokratik Ebeveyn Tipi
Döksen de sorun değil.
Aşırı korumacı ebeveynler, çocukların yaşına uygun dönemlerde, yaşına uygun sorumlulukları üstlenmelerine izin vermezler. İlerleyen zamanlarda ise, sorumlulukarını yerine getirmediklerinde suçlayıcı bir tavır sergilerler. Demokratik ebeveynler ise, çocuklarının artı yönlerini görmek isterler ve yine çocuklarında desteklenmesi gereken yönleri görmek için imkan yaratırlar.
Korumacı Ebeveyn Tipi
Ben gidip annesiyle konuşayım.
Demokratik Ebeveyn Tipi
Bu konuyu çözebileceğini biliyordum.
Korumacı ebeveyn tipinde, çocuk akranlarıyla sorun yaşadığında ebeveyn koruma duygusuyla müdahale etmek ister. İyi niyet gösterilerek yapılan bu davranış çocuğun sorun çözme ve iletişim becerisine ciddi bir darbedir. Demokratik ebeveyn ise, soruna yönelik çocuğuna sorular yönelterek analitik düşünme becerisinin gelişmesine katkıda bulunur. Ve çözümü bu yolla bulmasını sağlar.
Korumacı Aile Tipi
Çocuk: “Baba tuvaletim geldi.”Baba: “Annene söyle!”
Demokratik Aile Tipi
Annenin işi var tuvalete gitmene ben yardım edebilirim.
Korumacı ebeveynde anne figürü daha baskındır. Çocuğun genel ihtiyaçları ve öz-bakım ihtiyaçları anne tarafından karşılanmaktadır. Baba otoriteyi ifade eder. Demokratik ebeveynde ise, adil ve ortak kararların alındığı bir aile ve çocuğun saygıyı hissettiği bir aile yapısı vardır.
Korumacı Ebeveyn Tipi
Sen beceremezsin ben yaparım.
Demokratik Ebeveyn Tipi
Yardıma ihtiyacın olduğunda ben buradayım.
Ailelerin çocuklarıyla kurduğu iletişimde kullandıkları kelimeler amacının dışına çıkmasına neden olabilir. Hangi davranışı kazanmasını istiyorsanız ona yönelik davranışlar sergilemeli ve uygun ifadeler kullanmalısınız. Tüm bunlar içinde en başta çocuğunuza güvenmeyi öğrenmeniz gerekirmektedir. Demokratik ebeveyn tipinde, koşulsuz kabul ve güven sağlıklı büyümesinde önemli bir anahtardır.
Korumacı Ebeveyn Tipi
Bebeklerin ne zaman konuşacağı ebeveynler için merak ve heyecan konusudur. Diğer gelişim alanlarında olduğu gibi dil gelişimi süreci ve konuşmaya başlama yaşı da bireysel farklılıklar gösterir.
Dil ediniminin akıcılık kazanması belli aşamalar gerektirir. Örneğin, bebekler 0-2 aylık süreçte ihtiyaçlarını ağlayarak ya da jest-mimiklerini kullanarak ifade ederler. Bu jestler, bilinçsiz ve refleksiftir.
Ağlama, jest ve mimiklerle başlayan kendini ifade etme süreci, anlamlı sözcüklerle kendini ifade edebilen yetişkin konuşması olarak devam eder.
0-12 ay arası “Agulama dönemi”nde; özellikle dudak seslerini içeren ba-ba/ma-ma vb. gibi seslerin yanına sessiz harfler getirerek hece tekrarları yaparlar. Dudak sesleri dışında, da-da/de-de gibi ek sözcükler de kullanırlar ve yetişkin tepkilerine göre bu heceleri sıklaştırırlar. Amerikalı ünlü dil bilimci Chomsky'e göre, bebeklerin bu dönemde dünya dillerindeki seslerin tümünü çıkarma yetenekleri vardır, yani konuşmaları evrenseldir.
12-18 ay arası “Tek sözcük kullanımı dönemi"nde; bebeklerin alıcı dili iyi, ifade edici dili biraz daha sınırlıdır. Bu dönemde bebeklerin çıkardığı kelimeler genel de isimdir, az da olsa fiil veya zarf kullanabilir. İlk sözcükler temel ihtiyaçlardan kaynaklı ortaya çıkar; mama, su, ver, at vb. gibi. Ve yetişkinler tarafından pekiştirildikçe, bebek kelimeyi daha sık süreçlemeye başlar.
18- 24 ay arası “İki sözcüklü birleşimler dönemi”nde; bebeklerin jargon kullanımı devam eder. 20 ila 100 arasında sözcük kullanımı vardır. Anne mama, dede gel, abi bak... Konuşmanın giderek geliştiği ve karmaşıklaştığı görülür.