Doç. Dr. Zekayi Kutlubay

Maske ve Dermatolojik Sorunlar

22 Şubat 2021
Covid-19 salgını virüs içeren damlacıklar ve nesneler yoluyla bulaşır. Konuşma, hapşırma ve öksürme sırasında damlacıkların dağılmasını önlemek için maske takılması gereklidir. Deri, vücudun ilk savunma bariyeridir ve bu nedenle, Covid-19'un yayılmasını önlemek için deri bütünlüğünü korumak da çok önemlidir. Maske kullanımı sonucunda deride bir takım dermatolojik problemler ortaya çıkabilir.

Maske nem (hidrasyon), sürtünme ve temas reaksiyonlarına yol açabilir. Maske kullanımı yüzde kuruluk, kaşıntı, akne ve egzemaya sebep olabileceği gibi seboreik egzema, atopik egzema ve gül hastalığı (gülleme) gibi önceden var olan hastalıkların şiddetlenmesine de sebep olabilir.

Maske içerisindeki sünger şerit de dahil olmak üzere çeşitli ürünlerin üretiminde giderek artan bir şekilde kullanılan poliüretanlar, allerjik veya irritan kontakt egzamaya neden olabilmektedir. Uzun süre kullanımda allerji yapmayan, lateks, paraben, naylon, klor gibi maddeler içermeyen maskeler tercih edilmelidir. Eğer maske bölgesinde kaşıntı veya batma hissi oluşuyorsa başka malzemelerden üretilmiş maskeler denenmelidir. Maske değişikliği şansı yok veya diğer ürünlere karşı da kaşıntı veya batma hissi oluyorsa maskenin içine iki kat gazlı bez koyulabilir. Sıklıkla burun köprüsü, kulak arkası ve yanaklar etkilenir. En sık görülen belirtiler kuruluk, kaşıntı, kızarıklık, kabuklanma ve yer yer deride çatlamalardır. Tanı için yama testi yapılabilirken tedavide genellikle nemlendiriciler, kortizon içerikli kremler ve antiallerjik ilaçlar kullanılır.

Uzun süre maske takılması, solunan hava ve terin neden olduğu yüz derisindeki yüksek sıcaklık ve nem nedeniyle akneye neden olabilir. Bu tabloya “maske” ve “akne” kelimelerinden türetilen “maskne” adı verilmektedir. En sık görülen belirtiler kaşıntı hissi ve aşırı yağlanmadır. Genellikle burun üstü, yanak, çene hattı ve boyunda siyah ve beyaz noktalar ve infekte papüller görülür. Hastalara maske takma süresini kontrol etmesi ve terlemeyi azaltmak için maske içine iki kat gazlı bez koyması önerilebilir. Islanan ve kirlenen maskeler de hemen yenisiyle değiştirilmelidir. Yağlanmayı azaltıcı kozmetik ürünlerin yanında akne için özel içerikli akne kremleri dermatoloğunuz tarafından önerilecektir.

Maskenin koruyucu olabilmesi için yüze sıkıca oturması gereklidir. Maske ile akne alevlenmesi arasındaki ilişki iki faktörle açıklanabilir; maskenin kapladığı yüz bölgesinde sıcak ve nemli mikro-iklim oluşumu ve maskenin lokal baskısına sekonder yağ bezinin çıkışının tıkanmasıdır.

Yazının Devamını Oku

Akne (Sivilce) Neden Oluşur? Tedavisi Nasıl Yapılır?

30 Mayıs 2020
Korona ile savaştığımız bu günlerde hastalarımızdan gelen soruların büyük kısmı akne ile ilgilidir. Gerek pandeminin gerekse evde kalmanın getirdiği stres akneyi tetikleyebilmektedir. Bir de dermatoloğa gidememek ve dolayısıyla zamanında tedavi olamamak akneyi alevlendirmektedir.

Toplumda sivilce olarak bilinen akne rahatsızlığı ergenlik dönemindeki gençlerin neredeyse %90’ını etkilemektedir. Bu kişilerin %20’sinde iz kalmasına sebep olabilmektedir. Sadece ergenlerde görülmeyip, erişkinlerde de çok sık gözlenir. Akne yüz, sırt ve göğüs gibi yağ bezlerinin daha fazla olduğu bölgelerde karşımıza çıkar. Kıl-yağ bezi ünitesinin iltihaplanması sonucunda oluşur. Sık karşılaşılan bir soru, aknenin beklenen fizyolojik bir olay mı yoksa bir rahatsızlık mı olduğudur. Ergenlik döneminde zaman zaman bir kaç sivilce bulunması beklenen bir durumdur. Ancak şiddetli ve sürekli tekrar eden akne yakınmaları tedavi gerektirir. Ayrıca, ergenlik öncesi çocuklarda akne gelişimi erken ergenliğe işaret edebileceği gibi; ergenlik sonrası dönemde, özellikle kadın hastalarda çene bölgesinde akne gelişimi hormonal rahatsızlıklara işaret edebilir. Yetişkinlik dönemindeki akneye; adet düzensizliği, kıllanma artışı ve saç dökülmesi eşlik ediyorsa ileri tetkik ve incelemeyi hak eder. Hormonal bir inceleme gerekebilir.

Sık karşılaşılan diğer bir soru da besinler ile akne arasında bir ilişki olup olmadığıdır. Sağlıklı insanlarda yağlı süt ve aşırı karbohidrat tüketimi akne şiddetini artırabilir. Uygun olmayan kozmetik kullanımı ve aşırı makyaj da akneyi artırabilir. Kozmetik şikayetlere yol açması nedeniyle akne rahatsızlığı sık poliklinik başvurularına sebep olmaktadır ve zamanında tedavi edilmesi gerekmektedir. Çünkü akne izlerini ve çukurcuklarını yok etmek akne tedavisinden daha zordur.

Şikayetleri hafif de olsa şiddetli de olsa tüm akne hastalarının yapması gereken en önemli bakım işlemi, cildi uygun bir temizleyici ile yıkamaktır. Şikayetleri hafif olan hastalarda sadece krem ve jel gibi tedaviler yeterlidir. Daha şiddetli aknesi olanlarda ise antibiyotikler ya da vitamin A türevi başka ilaçlar kullanılabilir. Akne izlerinin tedavisinde lazerler, kimyasal peeling, mikroiğneleme, PRP ve  mezoterapi uygulanabilir.  

Yazının Devamını Oku

Tırnak Kırılması Neden Olur?

21 Mayıs 2020
Özellikle el hijyenine çok önem verdiğimiz bu Koronalı günlerde, hastalarımız tırnak kırılmasından daha çok yakınmaya başladılar. Tırnaklarda kırılma toplumda sık karşılaşılan bir problemdir. Kadınların daha çok dikkatini çeken bir problem olmakla beraber her iki cinste de görülebilir. Elli yaş üzeri kadınlarda daha sık görülen bu problem toplumun %20'sini etkiler. Tırnaklarda sertleşme, kırılma ve yüzeylerinde soyulma görülebilir.

Normal tırnaklar %18 oranında su içerirler. Uzun süre su içinde tutulduklarında bu oran yükselir ve tırnaklar yumuşak bir vaziyet alır. Su içeriği azaldığı zaman, tırnakların gevrekleştiği görülür. Tırnakların kırılganlığı özellikle sıcak sudan kaynaklanabilmektedir. Bundan dolayı, kırılgan tırnakları bulunan bir hastanın değerlendirilmesi sırasında onun hobileri ve mesleği de dikkate alınmalıdır.

Tırnak kırılmasının en önemli sebebi, tekrar tekrar su ile ıslanıp arkasından kuruma olayıdır. Diğer bilinen sebepler;  yaşlanma, gebelik, egzama, sedef, liken ve saç kıran gibi dermatolojik hastalıklar; travma, damar hastalıkları, kansızlık, demir ve vitamin eksiklikleri, endokrinolojik hastalıklar ve A vitamini türevi ilaçların kullanılmasıdır. Ayrıca, çevresel faktörler de tırnaklarda kırılmaya sebep olabilir: tırnaklara oje ve aseton uygulanması, protez tırnak kullanımı, tırnakların asit ve alkali ajanlar ile temas etmesi gibi. Tırnak koparma ve tırnak yeme alışkanlığı gibi psikolojik rahatsızlıklar da tırnaklarda kırılmayı artırır. Bu sebeplere bağlı olabileceği gibi tırnaklarda kırılmanın altta yatan bir sebebi olmayabilir. Tırnaklarda kırılma şikayeti olan kişilerin, çevresel risk faktörleri yok ise tiroid hormonlarına ve kan demir düzeylerine baktırmaları faydalıdır.

Bu rahatsızlığın önüne geçebilmek için altta yatan sebepler tedavi edilmelidir. Deterjanlar, asitler, alkaliler, iş/hobi ile alakalı temas eden maddeler ve ellerin ıslak kalma süresi azaltılmalıdır. Tırnak yeme veya tırnak koparma gibi alışkanlıkların önüne geçmek amacıyla psikolojik destek alınması uygundur. Kalıcı oje, protez tırnak uygulamaları, uzun süreli çok katlı oje ve aseton kullanımı mümkün olduğunca azaltılmalıdır.

Tedavide tırnaklar mümkün olduğu kadar kısa kesilmelidir. Tırnaklara özel besleyici, nemlendirici cila ve kremler uygulanabilir. Biyotin takviyesi alınması da tırnak sağlığı için faydalıdır.

Doç. Dr Zekayi Kutlubay

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Yazının Devamını Oku

Kadınlarda Saç Dökülmesi

12 Mayıs 2020
Koronavirüs salgınıyla uğraştığımız şu günlerde hastalarımızdan en çok saç dökülmesi ile ilgili sorular ve yakınmalar gelmeye başladı. O zaman biz de; kadınlarda saç dökülmesini işleyelim dedik.

Saç dökülmesi günümüzde sık karşılaşılan bir sorundur. Özellikle kadınlarda saç dökülmesinin sıklığı giderek artmaktadır. Kadınlardaki saç dökülmesini hastalık seyrine göre aşağıdaki gibi gruplandırabiliriz.

1- İz (sikatris) bırakan dökülmeler: İz bırakan dökülmelerde hastanın enflamasyon ile seyreden sistemik bir hastalığı mevcut olup bu hastalığın saçlı deri tutulumuna ikincil olarak saç dökülmesi gözlenir. Bu tipte dökülmeler liken pilanopilaris, diskoid lupus eritematosus, santral santrifugal alopesi, frontal fibrozan alopesi, Brocq’un psödopeladı, akne keloidalis ve dissekan sellülittir. Bu tip dökülmelerde enflamasyonun kontrol altına alınması ile dökülme durdurulabilir veya hızı yavaşlatılabilir. Ancak bu dökülmede erken tedavi başlanmazsa saç kökleri kalıcı olarak ölür. Çoğu hastada tam bir kozmetik yanıt elde edilemez; bu nedenle iz bırakan dökülmeler olarak adlandırılırlar.

2- İz (sikatris) bırakmayan dökülmeler: Bu sınıf dökülmeler kendi içinde üç başlık altında incelenebilir: Saç kıran, erkek tipi saç dökülmesi ve telojen effluvium.

İz bırakan dökülmelere göre oldukça sık rastlanan bu grubun tedaviye yanıtı yüksektir. Saçlar incelir, seyrelir ve günlük dökülen tel sayısı 100'ün üzerindedir.  

Saç kıran (alopesi areata):  Para şeklinde, yuvarlak dökülmeler meydana gelir. Saçlı deride olabileceği gibi tüm vücut kıllarını da tutabilir. Yaygın tiplerinde, vücuttaki tüm kıllar dökülebilir. Kesin sebebi bilinmemektedir. Otoimmün bir olaydır. Vücudumuzun normal hücreleri, kendi kıl köklerini yabancı kabul ederek, ona saldırır. Dökülme olsa da, kıl kökleri sağlamdır. Tedaviyle veya tedavisiz kendiliğinden geri gelebilir. Ama iyileşme süresi bazen yılları bulabilmektedir. Stres en büyük faktörlerden biridir. Mutlaka diğer otoimmün hastalıklar açısından kan testleri yapılmalıdır.

Erkek tipi saç dökülmesi: Genetik tip dökülme de denir. Kadınlarda görülme sıklığı gittikçe artmaktadır. Farklı şekillerde dökülmeler olabilir. Bazı hastalarda ön saç çizgisi korunup tepe bölgesinde seyrelme olurken, diğerlerinde erkeklerdekine benzer şekilde şakaklardan açılma başlayabilir. Çam ağacı tarzında dökülmede ise seyrelme orta hattan başlayarak bir çam ağacı gibi genişler. Erkek tipi saç dökülmesi olan kadınlarda hormonal düzensizlikler eşlik edebilir. Bu hastalarda adet düzensizliği veya menopozal süreç, kıllanma artışı ve sivilcelenme mevcut olabilir. Bu nedenle adetin 3. veya 4. günü hormon düzeyleri bakılarak gereğinde hormonal tedaviler başlanabilir. Minoksidil onay almış bir tedavi yöntemi olup günde iki defa kuru saça uygulanır. Gıda takviyelerinin de erkek tipi saç dökülmesinde faydalı olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Bu takviyeler biotin, saw palmetto ekstresi, darı tohumu, vitamin B1, vitamin B2, vitamin B3, vitamin B5, vitamin B6, vitamin C, vitamin E ve demirdir.

Telojen effluviumda kıl köklerinin yaşam döngüsünde anormal bir hızlanma söz konusu olup saçlar hızlıca dökülürler. Telojen effluviumda saç yoğunluğunda azalma söz konusudur. Saçlar yumak yumak dökülür. Özellikle duş alırken, banyo giderinin tıkandığından bahsederler. Çoğu hasta bu saçları alıp, getirir ve bizlere gösterir. Günlük dökülen saç sayısı yüzün kat kat üstündedir. Hasta "kısa zamanda kel kalacağım" korkusuyla bizlere başvurur. Telojen effluvium sebepleri arasında akut/kronik sistemik hastalıklar, romatizmal hastalıklar, ateşli hastalıklar, büyük cerrahi işlemler, doğum, abartılı diyetler, vitamin, demir ve çinko eksiklikleri, hipotirodi veya hipertriodi, ilaçlar, stres yer alır. Aniden ve hızlı saç dökülmesi olan kişilerde tam kan sayımı, vitamin değerleri ve tiroid fonksiyon testleri yapılıp; altta yatan bir sebep saptanması durumunda tedavi edilmelidir. Altta yatan nedenin ortadan kaldırılmasını takiben normal bir saç döngüsü tamamlanınca saçlar eski hacmine kavuşur.

Doç. Dr Zekayi Kutlubay

Yazının Devamını Oku

COVID-19 Deri Belirtileri

5 Mayıs 2020
Tüm dünyayı esir alan COVİD-19 virüsü hakkında bilgilerimiz gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Hastalığın, hasta bireylerin öksürme, hapşırma yoluyla ortaya saçtıkları damlacıklara diğer kişilerin elleri ile temas etmesi sonrasında ellerini ağız, burun veya göz mukozasına götürmesi ile bulaştığını artık çok iyi biliyoruz.

Koronavirüs hastalığı sıklıkla ateş, öksürük, nefes darlığı gibi solunum yolu belirtileri göstermektedir. Ciddi vakalarda ise zatürre, ağır akut solunum yolu enfeksiyonu, böbrek yetmezliği gelişmekte ve hatta ölüm ile sonuçlanmaktadır. Soğuk algınlığı ve grip benzeri belirtiler, boğaz ağrısı, kas ve kemik ağrıları, tat ve koku kaybı, yorgunluk, gözlerde kızarıklık, ishal de görülebilir.

Peki deri belirtileri görülür mü? Evet bu hastalıkta aynen diğer viral hastalıklarda olduğu gibi deri belirtileri görülebilmektedir. Çoğunlukla deri belirtileri hastalık başladıktan sonra ortaya çıkar. İtalya'dan yayınlanan bir çalışma %20 hastada deri belirtilerinin olduğunu bildirmektedir. Biz, Cerrahpaşa Hastanesi'nde Covid nedeniyle yatan hastaların deri bulgularını takip edip topluyoruz, amacımız bulgularımızı yurtdışında yayınlamak.

Covid-19 hastalığında görülen belli başlı deri bulguları aşağıdaki gibidir.

1- Ürtiker (Kurdeşen): Tüm vücutta yaygın, kaşıntılı, kırmızımtrak şişlikler şeklinde ortaya çıkabilir. Bölgesel olduğu gibi yaygın da olabilir. Çok kaşıntılıdır, 24 saatten az bir sürede söner fakat akabinde tekrar çıkar. Eğer ateşle beraber kurdeşen varsa Covid açısından dikkatli olunmalıdır.

2- Chilblain (Yalancı soğuk yanığı): El ve ayak parmaklarının uçlarında sınırlı canlı kırmızı ya da mor renkte döküntüler vardır. 

3- Kızarıklıklar: Tüm vücutta yaygın ya da bölgesel olabilen uzun süre devam edebilen pembe-kırmızımsı döküntüler.

4- Parmak uçlarında gangrenler: Hastalıkta trombus/emboli denilen pıhtı ve pıhtı atmalarından dolayı uçlarda doku nekrozları, gangrenler görülebilir. Yer yer ülsere, siyah kabuklu yaralar gelişir.

5- Su toplayan kabarcıklar:

Yazının Devamını Oku

Corona Günleri ve Egzema

21 Nisan 2020
Covid-19 salgını ile uğraştığımız şu günlerde dikkat etmemiz gereken en önemli iki nokta; el hijyeni ve maske takmaktır. İzole kalarak, evde kalarak, gereksiz yere dışarı çıkmayarak hem kendimizi hem de yakın çevremizi virüsten koruyabiliriz. Eğer dışarı çıkmak gerekiyorsa el temizliği ve hijyeni önem kazanmaktadır.

Ellerimizi en az 29 saniye kadar su ve sabun ile yıkamak en iyi virüsten korunma yöntemidir. Çünkü elimizle enfekte ortamlardan aldığımız virüsleri ağız, burun ya da gözlerimizden vücudumuza iletiriz. El yıkarken mutlaka suyu israf etmemeye özen göstermeliyiz. El yıkama imkanımız yoksa içinde alkolik solüsyonlar olan el dezenfektan ya da antiseptiklerini tercih edebiliriz. Fındık kadar bir dezenfektanı her iki elimize sürüp 5-10 saniye kadar kurumasını beklemek yeterli olacaktır.

Sık el yıkama ve dezenfektan kullanıma bağlı olarak ellerde kuruluk, kabuklanma, çatlama, yanma ve kaşıntı bu günlerde sık karşılaşılan şikâyetlerdir. Sadece su ile yıkamak bile zamanla bu şikayetleri başlatabilir. Bu şikâyetler el egzamalarına işaret eder.  Önlem alınmadığı durumlarda bu şikâyetler ilerleyerek elde sulantılı yaralara yol açabilir. Bu günlerde elbette el dezenfeksiyonuna oldukça önem vermek zorundayız. Bu nedenle dezenfektanlara bağlı gelişen egzamalara, toplumun her kesiminde özellikle sağlık çalışanlarında daha sık rastlar olduk. 

El egzamalarının iki alt tipi mevcuttur: irritan ve allerjik egzemalar. İrritan el egzamalarına yol açan etken maddeler allerjik yatkınlık olmaksızın herkeste reaksiyona yol açabilir; yanma ve batma şikâyeti daha ön plandadır ve şikâyetler etken maddenin temasını takiben birkaç saat içinde gelişir. Allerjik el egzamalarına yol açan maddelerin reaksiyona sebep olabilmesi için kişide allerjik yatkınlık olması gerekmektedir. Yatkınlığı olan kişilerde etken allerjene karşı duyarlanma gerekmektedir bu nedenle şikâyetler etken madde ile ilk temasta değil takip eden sonraki temaslarda gelişir. Kaşıntı şikâyeti ön plandadır. Sabunlar ve dezenfektanlar nedeniyle her iki tipte de el egzaması gelişebilse bile irritan el egzamaları daha sık gözlenmektedir. İrritan el egzamaları, "ev hanımı egzaması" olarak da bilinir. Elleri sudan çıkmayan ev hanımları, bulaşıkçılar ya da obsessif bir şekilde çık sık ve dakikalarca el yıkayanlarda sık görülür.

İrritan egzama derinin allerjenlere karşı fiziksel bariyerini bozduğu için allerjik egzamalara da yatkınlığa yol açar. Allerjik egzamaların tanısında yama testi kullanılmaktadır. Dezenfektanlar ve sabunlar içinde sık yer alan allerjenler, nikel,  formaldehid, sodyum metabisulbat, kuarterneryum, thiuram ve koku maddeleridir. El egzaması gelişen hastaların alışkanlıkları incelendiğinde ise sık el yıkamanın bu hastalardaki en sık alışkanlık olduğu saptanmıştır; ikinci sırada ellerin sıklıkla dezenfektanlanması yer almaktadır. Sık eldiven kullanımı da el egzamaları olan hastaların ortak bir özelliğidir. Eldivene karşı allerjisi olan kişilerde saptanan en sık allerjen latekstir. Bunun yanı sıra, ellerinde önceden bir deri rahatsızlığı olan kişilerde el egzamalarının görülme sıklığı deri bütünlüğünün bozulmuş olması nedeniyle artmıştır. Bilinen sedef veya atopik egzaması olan kişilerde allerjik ve irritan el egzamalarının sıklığı artmıştır.

Özellikle bu günlerde ellerinde kuruluk ve egzama gelişenler, ellerini sık sık nemlendirerek derinin bariyer fonksiyonunu güçlendirmelidirler. Nem derimizin en üst tabakasında allerjen ve irritan maddelere karşı fiziksel bir bariyer oluşturarak bu maddelerin derinin daha derin kısımlarına geçip zarar vermesini engeller. Kullandığımız nemlendiriciler allerjen koruyucu maddeler içermemelidir. El egzamaları gelişmesi durumunda tedavide kısa süreyle orta güçlü kortizonlu pomadlar ve kremler kullanılabilir.  İçerisinde seramid, argan yağı, shea yağı, gliserol, zeytin yağı, kayısı yağı, provitamin B5 gibi deriyi koruyan ve bariyerini güçlendiren maddeler içeren nemlendiriciler tercih etmekte fayda var. Nemlendiriciler bu süreçte hem derinin bariyer fonksiyonunu güçlendirir hem de kortizonların yan etkilerine karşı korur.

Doç. Dr Zekayi Kutlubay

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı

Yazının Devamını Oku

Adı Sıkıntılı, Kendisi Kaşıntılı Hastalık: Uyuz

25 Şubat 2020
Uyuz, 0.3 mm boyutunda bir böceğin (parazit) neden olduğu bir hastalıktır. Yaygın görülen bir parazit hastalığıdır. Son iki yıl içinde görülme sıklığı yaklaşık olarak 5-10 kat artmıştır. Çok kaşıntılı bir hastalıktır ve gece kaşıntısı görülür. Hastalar kaşıntıdan geceleri uyuyamazlar ve geceleri kaşıntıyla uyanırlar.

Uyuz insana zorunlu bir parazittir. Yani yaşaması için insan derisine ihtiyacı vardır. İnsan vücudu dışında en fazla 3-4 gün yaşayabilir. Parazitler ortalama 4-6 hafta yaşarlar ve dişiler deri altında kazdıkları tünellere yumurtalarını bırakırlar. Dişi parazit canlı deride dakikada 2.5 cm yol katedebilir. Uyuzlu bir kişide normalde 12 parazit bulunur. Ama bağışık sistemi düşük kişilerde, kortizon tedavisi görenlerde ve AIDS pozitif olanlarda milyonlarca parazit görülebilir. Ayrıca sokak çocuklarında yüzlerce parazit saptanabilir.

Toplumun her kesiminde görülebilir. Fakat salgınlar yapabilmesi nedeniyle, özellikle bakımevleri, yurtlar, koğuşlar, kamplar, hastaneler gibi yerlerde ve sosyoekonomik düzeyi düşük toplumlarda, hijyen koşullarının iyi olmadığı yerlerde daha sık görülür.

Uyuz, direkt temasla bulaşır. Bir kişiden başka bir kişiye geçmesi için en az 15 -20 dakikalık yakın temas şarttır. Cinsel temas ve aynı yatakta yatma ile de bulaşır. Deri teması dışında uyuzlu bir kişinin eşyaları, giysileri ile de bulaşabilir.

Tipik deri döküntüleri, deri yaraları ve gece kaşıntısı uyuz teşhisini koydurur. Eğer teşhis konulamıyorsa, şüpheli belirtilerin olduğu yerleri büyüteç veya mikroskop ile incelemek tanı koymayı sağlayabilir. Uyuz parazitini, yumurtasını ya da hayvanın parçalarını görmek tanıyı destekler.

Özellikle el parmak aralarında, el bileği ve kıvrım bölgelerinde uyuzun belirtileri görülür. Bu alanlarda, küçük su toplayan kabarcıklar ya da tünel dediğimiz parazitin deri altında açtığı yollar görülür. Bazen vücutta yaygın kızarıklık ve tırnak izleri de görülebilir. Erkeklerde özellikle genital bölgeye bakmak gerekir, peniste kabartılar görülebilir. Kadınlarda ise meme başı bölgesinde kırmızımtrak kabuklu yaralar görülebilir. Bebek ve küçük çocuklarda gece kaşıntısı ile beraber yüz, avuç içi ve ayak tabanında döküntüler varsa yüzde yüz uyuz tedavisi verilmelidir.

Tedavide uyuzlu kişi, önce banyo yapmalıdır. Kurulandıktan sonra hafif nemliyken, çeneden aşağı ayak parmak uçları dahil her yere ilaç sürülmelidir. Hasta aynı giysilerini giymeli ve en az 12 saat yıkanmamalıdır. On iki saat sonra yıkandıktan sonra temiz giysiler giymelidir. Tüm yatak çarşafları, havlular vs değiştirilmelidir. Giysiler ve yatak çarşafları makinede 60 °C'de yıkanmalıdır. Bir hafta sonra bu işlem aynen tekrar edilmelidir. Hastanın yakın çevresi, kaşıntı olsun ya da olmasın mutlaka tedavi edilmelidir. Son zamanlarda piyasada mevcut olan ilaçlara dirençli uyuz vakaları ile sıkça karşılaşmaktayız. Her türlü ilacı denemesine rağmen tedavi olamayan hastaların sayısı çoktur. Bu tür hastaları yapma ilaçlar ile tedavi etmek gerekebilir. Yurt dışından ilaç getirtmek zorunda kalabildiğimiz hastalar da bulunmaktadır. Bazen de elimizdeki ilaçları, daha uzun süre ve daha sık uygulamak gerekebilmektedir. Sonuçta iyi bir temizlik ve hijyen uyuzdan korunmada önemlidir..

Yazının Devamını Oku