Prof. Dr. Yıldız Dilek Ertürk

Dünya Emekçi Kadınlar Günü

8 Mart 2014
Bugün 2014’te, ister şehirde, isterse köyde yaşasın, hala fiziksel gücünü bir üstünlük gibi kullanan erkeğin tacizine, şiddetine, baskısına maruz kalıyor kadın.

Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Son yıllarda sanki bir bayram veya sevgililer günü gibi, kadınlara çiçek ve hediye gönderilerek anımsanan, içi boşaltılmış bir ritüel gün haline dönüşen, aslında feminist bir hareket olarak ortaya çıkan, erkeğin fiziksel üstünlüğünden dolayı eşit çalışma haklarına sahip olmamaya bir başkaldırı günü. Kadınların eşit işte çalışıp, erkeklerle eşit ücreti almamasına karşı yapılan direnişlerin sembolü bugün.

8 Mart 1857'de, New York'ta, 40000 dokuma işçisi kadın, çalışma saatlerinin kısaltılması, insanca yaşam koşulları, daha iyi ücret için grev ve direnişe girerler. Polisin işçilere saldırması, işçilerin kendilerini fabrikaya kilitlemesi ve ardından çıkan yangında 129 işçi yaşamını yitirir.

Bu olayın etkileri ve hak arayışlarının devamı neticesinde 8 Mart’ın Uluslarası Kadınlar Günü olması için önerge verilmesi ve kadının siyasal haklarının ve sendikal haklarının da gündeme gelmesiyle. 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen Üçüncü Uluslararası Kadınlar Konferansı 8 Mart’ı Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak ilan eder. Bu tarihten itibaren 8 Mart, birçok ülkede kadın hareketinin içinde olan kadınların kutlamalarına vesile olur.

***
Bugün 2014’te, ister şehirde, isterse köyde yaşasın, hala fiziksel gücünü bir üstünlük gibi kullanan erkeğin tacizine, şiddetine, baskısına maruz kalıyor kadın. Hukuk bile çoğu zaman çaresiz kalıyor koca şiddeti ile öldürülen kadının karşısında…

Bugün 2014’te hala çocuk gelinler var ülkemizde. Kendini bulamadan bir erkeğin hizmetine verilen küçük kadınlar…

Bugün sadece güzel olduğu için aptal olarak görülen ve kafası basmaz olarak algılanan kadınlar var.

Bugün reklamın ve tüketimin baş aktörü kadın. Hem tüketimi arttırmak için bilinçaltı cinsel bir obje olarak tüketilen, hem de tüketici rolü verilerek avcı reklamlara hedef olan kadın…

Yazının Devamını Oku

İnternet okuryazarlığı

18 Şubat 2014
Bilgisayar teknolojilerinde üretilen pek çok küçük boy el oyuncağı, bilgisayar donanımlarıyla çocukların oyun dünyasında yerini aldı.

Can, 12 yaşında uzaya meraklı bir hayalperest,
Eda, 11 yaşında dinamik ve tarafsız bir haberci,
Mert, 11 yaşında, doğayı, hayvanlar alemini, bugünü, insanı belgeleyen bir fotografçı,
Maya, 14 yaşında ve bir çocuk gazetesinin editörü...

Bu çocuklar, Hürriyet Çocuk Kulübü tablet uygulamasının çalışanları. Karakterleriyle çocuklarla iletişim kuruyor ve onlara bilgisayar dünyasından, tablet uygulaması ile ulaşıyorlar...

Bugün, gazete, dergi, radyo, televizyon gibi pek çok iletişim mecrası, bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi pek çok farklı teknoloji ile takip edilebiliyor. İletişim teknolojileri yaşamımızı sararken, çocukları bu uygulamalardan uzak tutmak çok güç olmaya başladı.

Bilgisayar teknolojilerinde üretilen pek çok küçük boy el oyuncağı, bilgisayar donanımlarıyla çocukların oyun dünyasında yerini aldı. Dokunmatik uygulamalar, çocukların ilgisini en az oyuncaklar kadar, hatta daha da fazla çekmeye başladı. Neredeyse bu teknolojiyi bilerek doğan çocuklar, yeni teknolojik gelişmeleri anne babalarına öğretir oldu.

Yazının Devamını Oku

Bu Sevgililer Günü'nünde nasıl seviyor, seviliyorsunuz?

14 Şubat 2014
Bu Sevgililer Günü'nünde nasıl seviyor, seviliyorsunuz? Söyleyin bakalım, nedir aşkınızın gerçeği? Tutkulu mu? Mantıklı mı? Oyuncu mu? Arkadaşça mı?

"Sevmek acı çekmektir, sevmemek ölmek.Sevmek zevktir, ama yalnız sevilmenin hiçbir zevki yoktur"Aristo Tales

Bugün gerçek anlamından uzaklaşarak, tüketimin körüklendiği, bir gün haline gelen 14 Şubat, Amerika’lı Esther Howland’ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasıyla birlikte, 19. Yüzyıl başlarından itibaren; “Sevgilim olur musun?" “Benimle evlenir misin?” yazılı aşk ve sevgi ifadesi kartların, hediyelerin verildiği bir geleneksel bir kutlama günü olarak biliniyor.

Eğlenceli bir oyun olarak başlayan bu gelenekte, imzasız kartın kimden geldiğini doğru bulan çiftin hemen evlendirilmesi sözkonusuydu.

Zaman içinde sevgililer, hatta evli çiftler bile çiçeklerle, çikolatalarla ve hediyelerle sevgilerini hatırlatmaya ve ifade etmeye başlar.

Romantik yenen yemekler, kırmızı renk ve kalpler, aşk ifadeleri olarak günü sembolleştirmiş durumda...

Bazı Avrupa ülkelerinde kuşların çiftleşme dönemi olarak bilinen bu zaman, Antik Yunan'da Gamelyon ayına denk gelir. Ocak ayı ortası ile Şubat ayı ortası bir zaman diliminde Zeus ile Hera’nın kutsal evliliği gerçekleşir.

Yazının Devamını Oku

Sözde değil, özde ahlak

21 Ocak 2014
Ahlak bir kere yok olursa yerine konması zor olan bir değerdir. Ya vardır, ya yoktur. Ünlü filozofların da dediği gibi mutlaktır.

…Eski zamanlarda bir gün su, ateş ve ahlak askere gitmeye karar vermişler. Bir gün tatbikatta birbirlerini kaybetteklerinde nasıl bulacaklarını sormuşlar.

Bunun üzerine; Ateş, ‘Nerede bir duman görürseniz, beni orada bulabilirsiniz, oraya gelin’ demiş.

Su ise‘Nerede bir şırıltı duyarsanız, oraya gelin, beni orada bulabilirsiziniz’ demiş.

Ahlak ise ‘BENİ BİR KERE KAYBEDERSENIZ, BİR DAHA BULAMAZSINIZ BOŞUNA ARAMAYIN’ demiş.

***

Ahlak bir kere yok olursa yerine konması zor olan bir değerdir. Ya vardır, ya yoktur. Ünlü filozofların da dediği gibi mutlaktır.

Genel anlamda ahlak, ‘Toplumda kabul edilen ortak davranışların tümüdür’ şeklinde tanımlanabilir. Davranışımızı, uydurmamız gereken kurallar bütünü olan ahlak, aynı zamanda bir felsefi, eleştirel düşünce biçimidir.

Ahlak gelişiminde, toplumsallaşmanın önemli bir rolü vardır. Bu toplumsallaşma süreci içinde çocuk; toplum kurallarını, iyi ve kötüyü öğrenmektedir. 

Yazının Devamını Oku

Acemi yalancı Pinokyo

14 Ocak 2014
Konuşan bir ağaç kütüğü Geppetto isimli kukla ustasının eline geçer ve bu doğa dışı ağaç kütüğü yontarak tahta bir kukla yaratır.

Yalan söyleyemeyen kukladan, yalan söyleyebilen insana…

“Tahtadan bir kukla olarak yaratılan Pinokyo'nun tek isteği Gepetto babasının dileği gibi gerçek bir çocuk olmaktı. Ama bunu elde edebilmesi için bencil kişiliğinden vazgeçmesi gerekecekti. Bunun için Gepetto'nun sevgi dolu yuvasından ayrılıp, dünyayı keşfetmek üzere eğitici bir yolculuğa çıktı. Bu yolculuk sonunda Pinokyo, Mavi Peri tarafından gerçek bir çocuğa dönüştürüldü”.

İtalyan yazar Carlo Collodi'nin 1878'de kaleme aldığı çocuk romanı (Avventure di Pinocchio: Storia di un Burattino) Pinokyo'nun Serüvenleri: Bir Kuklanın Hikayesi’ni hepimiz biliriz. Çocukluğumuzdan beri bize yalan söyledikçe burnu uzayan tahta çocuğun masalı anlatılır.

Yalan nedir?

Yazının Devamını Oku

Veriyorum ki veresin!

14 Ekim 2013
Adağım var, eğer isteğim olursa kurban keseceğim. Büyük bir günahım var, çok kusurluyum Tanrım beni bağışla...

 "Do ut des": Veriyorum ki versin

• Adağım var, eğer isteğim olursa kurban keseceğim.
• Şükranlarımı ifade edip bana bu olanakları sunanlara teşekkür ederim.
• Büyük bir günahım var, çok kusurluyum Tanrım beni bağışla.
• Bu benim ilk ürünüm, ilk kazancım sana hak olarak sunuyorum, kabul et.

Övgü, teşekkür, dilek ve ödül gibi farklı amaçlarla bir değiş tokuş, alışveriş için verilen kurban, Latincede ‘do ut des’ olarak geçen ‘ben veriyorum, sen de ver’ anlamına gelen, bir şey alabilmek için tanrıya verilen değerli bir simgeyi temsil etmektedir.

İlk çağlardan bugüne kadar gelen, doğa üstü güçlere hoş görünmek, onlardan, gelecek kötülüklere engel olmalarını istemek ve yerine getirdikleri bir istekten ötürü teşekkür etmek için gerçekleştirilmiş dinsel bir tören veya bir adağı yerine getirmek için kesilen insan ya da hayvan olarak tanımlanır KURBAN.

Kurbanın geçmiş bağlantıları ve kökleri araştırıldığında bazı araştırmacıların kurban törenlerinin ritüellerini totemik tapınmaya bağladıkları görülür. Kutsal varlıklara çoğunlukla hayvanların ve bazı kültürlerde de insanların kurban olarak adandığı görülür.

Yazının Devamını Oku

Gezi Parkı çıplak !

4 Haziran 2013
Bu elbise olmaz buraya, sıkar bu doğayı, boğar, nefes alamaz bu şehir. Bu elbiseyi giydirmeyin buraya, doğayı yok etmeyin.

Teknoloji bizi esir aldı, sanal iletişim gerçek iletişimi yok etti derken, sanal iletişim gerçek paylaşımı üretti. Sanal ortam, gerçek ortamı yansıttı, gerçek sanalı yeniden şekillendirdi.

Birbirini duymayan kitleleri buluşturdu. İfade özgürlüğüne, sıkışmışlığa, ifade edilemeyene aracı oldu. Bir nevi katarsis/boşalma sağlayarak, düşüncelerin, duyguların davranışlarla aktarılmasını sağladı. Gerçek dünyada birlik ve biz duygusu yaydı. Kitleler beni ötekileştirme, aptallaştırma, yok sayma dedi…

Halk, gerçeği okudu. Kendi gerçeğini oluşturdu. Güçlerin medyasının, farklı gerçeğini yadsıdı.

***

Geleneksel pasif izleyici rolü, aktivist sosyal medya kullanıcısına dönüştü.

Halk kendi televizyon kanalını belirledi. Haber alma özgürlüğü hakkını dayatılandan ayırdı ve seçti.

Medyanın gerçeği yok sayan tutumu, karşısında halk iktidara da muhalefete de ‘çıplaksın’ dedi.

‘Bunu görüyorum, her nekadar giyinik diye bize kendini göstersen de, ben artık görüyorum ve gördüğümüde ifade ediyorum. Aktivist olmam için ille de sokağa çıkmam gerekmiyor. Elimde tava tencere vuruyorum evimde. Işıklarımı söndürüp, açıyorum. Uyandık ve farkındayız, sesimizi duyun’dedi.

Yazının Devamını Oku

Küçük Adamlara Büyük Oyunlar…

20 Şubat 2013
Genç ve araştırmacı bir yazar Ömür Kurt. Akademik bilgiyi bilimsel raflardan çıkarıp, güncel hayatın gerçekliğiyle ailelere sunuyor ve 'çocuklarınızı saran tehlikeye karşı bilinçlenin' diyor...

Gözümüzün önünde dönüp duran hipnoz halkaları bizi geçici bir uykuya yatırdı. Şimdi uyanma zamanı...

ÖMÜR KURT2013"Küçük Adamlara Büyük Oyunlar" kitabından sonsöz..

İşten yeni dönen anne, televizyonu çalıştırdı ve bir çizgi film açtı. Televizyonun karşısında oturan çocuk ise önünde hışırdayan cips paketini ve asidi üstünde tüten içecek bardağını sıkı sıkı tutmuş ekrana bakıyorudu. Ekrandan taşan müzik seslerinin altından muzipçe sesi duyulan çizgi filmdeki kahraman şöyle diyordu: “Ah aman Tanrım, çok sarhoş oldum...”(s.49).

Genç ve araştırmacı bir yazar Ömür Kurt. Akademik bilgiyi bilimsel raflardan çıkarıp, güncel hayatın gerçekliğiyle ailelere sunuyor ve ‘çocuklarınızı saran tehlikeye karşı bilinçlenin’ diyor, “Küçük Adamlara Büyük Oyunlar” isimli son kitabında.

Kurt, kitabını bir roman lezzetinde sunarken, araştırma sonuçlarına dayandırdığı günümüzün acı bir gerçeğini yüzümüze çarpıyor her sayfada defalarca...

Her gün binlerce bilgisayar oyunu ya da çizgi film hayatımıza giriyor. Yoğun reklam kampanyaları sonucunda televizyonda, internette ya da sokakta gördüğümüz ürünleri satın alıyor, onlarla mutlu olmayı öğreniyor ve hatta o ürünleri hayatımızın merkezi haline getiriyoruz. Küresel çizgi, animasyon ürünlerinin öncelikli satış hedefinde çocuklar ve gençler var. Aileleri yönlendirenler de çocuklar…(s.15).

Yazının Devamını Oku