Prof. Dr. Yıldız Dilek Ertürk

Alışkanlıklarımız

6 Şubat 2013
Kaçış, bahane, taviz yok. Başlangıç çok zordur ama, yılmak yok. Kontrol bizde. Gerekirse ortam, arkadaş, yaşam şekli değişikliği yaparak.

Alışkanlıklarımızı yanımızda taşırız. Yorulmadan bıkmadan. Bazen onların alışkanlık olduğunu bile bilmeden...

Küçükken battaniyemize sarılır uyuruz. Battaniyem olmadan asla.

Sonra çantamızda geçmişten yadigar, küçük bir ayna taşımaya başlarız. Aynam yanımda olmadan asla...

Mutfak dolabının sol tarafında düz, sağ tarafında çukur tabaklar olmalı, başka türlü olursa asla...

Uyanınca bir sigara tüttürmeleyim, yoksa beynim çalışmaz, kahvesiz olamam asla...

Anlamlı-anlamsız, yararlı- zarralı pek çok davranış kalıbı, eşittir alışkanlıklarımız.

Bir zihinsel süreç, deneyim ve defalarca tekrar işte artık bizim de bir alışkanlığımız var.

Montaigne’e göre, “Alışkanlık insanın ikinci huyudur.”

Yazının Devamını Oku

Zeze gözaltına alındı!

10 Ocak 2013
Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü...

Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü...

Bir veli Başbakanlık İletişim Merkezi’ne bir dilekçe yazdı. ‘Şeker Portakalı’ isimli kitabı Türk örf ve adetlerine aykırı olduğu ve argo kelimeler içerdiği için, okunmasını tavsiye eden öğretmeni de suçlayarak şikayet etti. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, kitabı ödev olarak veren Türkçe öğretmeni hakkında soruşturma başlattı. ‘Şeker Portakalı’ isimli kitabı ise ‘gözaltına’ alarak kitap hakkında inceleme başlattı.

1968 yılından beri tüm dünyada çok sevilerek okunan bu kitap Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ortaöğretim öğrencilerine okutulması gereken 100 temel eser arasında.

Brezilyalı bir yazarın eseri, Türk örf ve adetlerine uygun çıkmıyor. Ne kadar ilginç.

Kitabın yazarı Jose Mauro de Vasconcelos “yoksul bir ailenin çocuğu olan Zeze’nin hikayesini, yoksulluğun evrensel yaşanmışlığıyla aktarıyor. Yaşamdan zevk almanın önemini, yoksulluğun empatik paylaşımını aktaran bu kitabı okuyan dünyanın her yerindeki insanlar ağlıyor. Zeze ile özdeşleşiyor, onun yaşam koşullarının zorluğunu algılamaya çalışıyor. Biz Zeze'nin argo sözler içerdiği idda edilen bir tangoyu dinlemesini kınıyoruz.

Her ülkenin şarkısına türküsüne girmemişmidir erotik veya argo sözler? Bunları bir çocuğun, hele ki sosyoekonomik düzeyi düşük bir yerleşkede büyüyen bir çocuğun dinlemesi mi kitabın gerçekliğine aykırı ? Tabii bizim ülkemizin böyle türküleri yok ve biz çocuklarımızı çok nezih ortamlarda büyütüyoruz!

Bazı türkü sözlerimizi hatılarsak…

Yazının Devamını Oku

Yeni yılı “an”da yaşayalım

31 Aralık 2012
Saatler saatleri, günler günleri kovalar. Haftalar, aylar, yıllar biter, geçer gider, yenileri gelir. Zamanı harcar, zaman içinde koşturur, zamana yetişmeye çalışırız. Bugün yeni yılın son günü, yarın yeni yılın ilk günü…

Saatler saatleri, günler günleri kovalar. Haftalar, aylar, yıllar biter, geçer gider, yenileri gelir. Zamanı harcar, zaman içinde koşturur, zamana yetişmeye çalışırız. Bugün yeni yılın son günü, yarın yeni yılın ilk günü… İşte bunlar ölçülebilir zamanımız. Peki, bir yılı zamanında yaşayıp bitirdiniz mi? Birikimleriniz kaldı mı? Iskaladınız mı yoksa zamanı Can Yücel’in de dediği gibi. Şimdi yeni yıla başlarken şöyle bir silkinme zamanı…

            Haydi, şimdi kalk bakalım
            Silkin şöyle bir
            At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
            Vakit zannettiğinden daha az
            Haydi, kalk bakalım,
            Şimdi YAŞAMAK ZAMANI...

Yazının Devamını Oku

Sonbahar Ekinoksu

13 Eylül 2012
Yaz bitiyor. Okullar açılıyor. Her eylül gibi bir kaos ve heyecan.

Yaz bitiyor. Okullar açılıyor. Her eylül gibi bir kaos ve heyecan.

Okul kayıtları, dört artı dört sorunsalı, SBS yerleştirmeleri, üniversite başlangıçları, ailesinden ayrılarak üniversiteli olacak yurt arayan gençler.

Yaz gelinleri için ev kabullerinin başlangıcı, sonbaharda evlenecek olanların son güneşli balayı sevdası. Yazlıkların kaldırılması, kışlıkların ortaya çıkması.

Yağmur, yoğunlaşan trafik, soğuyan havaya karşı yakılan kömür kokuları…

Barınma, doyma, yaşama kaygısı…

Arkada bırakılanlar, hevesle koşulanlar…

Havaların kafası karışık, soğuk mu sıcak mı? Kapıda bekleyen virütik hastalıklar. Sonbahar depresyonu…

Daha tatil bile yapamadık, ne zaman başladı bu koşturmaca?

Yazının Devamını Oku

Hediyelerinizi hazırlayın! Bayram geldi.

17 Ağustos 2012
Sevdiklerimize vereceğimiz en değerli hediye, ne altındır ne de mücevher.

Sevdiklerimize vereceğimiz en değerli hediye, ne altındır ne de mücevher. Sadece kendimizden küçücük bir parça…(Emerson)

Mutluluk hissettirme, hatırlama, değer verme gibi gizli sembolik mesaj yüklü bir iletişim simgesidir hediye. Hediye verirken karşımızdakini mutlu görmek en kolay mutluluk göstergesi. Aynı zamanda bir sosyal iletişim simgesi. Duyguları, minnet hislerini ileten, teşekkür sunan, armağan ve fiyat kelime anlamlarını taşıyan, statüsel bir araç…

Toplumsallaşma sürecinde hediyeleşme hemen hemen her kültürde önem taşımıştır. Kültürel açılımıyla farklı anlamlar içermekle birlikte, hediyeleşme olgusu ortak pencereden bakıldığında bazı önemli kıstasları içinde taşımakta.

Özellikle alınan hediyenin seçiminde en önemli püf noktası; o kişinin beğenisine, zevkine, statüsüne, bize yakınlık derecesine, kişiliğine, tarzına göre olmasına önem vermek. Kendi bütçemizi aşmadan karşı tarafı mutlu edeceğini bildiğimiz bir tercihi yapabilmek. Pahalı olmasından ziyade özenimizi simgeleyerek, karşımızdakini ezmeden statüsel bir güç göstergesine dönüştürmeden hediyeyi sunabilmek.

Yazının Devamını Oku

Sana ne?

4 Temmuz 2012
Kendi gerçeklerimizi ve sırlarımızı, herkesle paylaşmak yerine, zaman içinde doğruluğunu bildiğimiz kişilere açıklamak, kimseye, değerini ve anlamını anlayamayacağı bize özelleri, taşıyamayacağı bilgileri de aktarmamak, değiştirir belki yargıları.

Biraz tuhafız aslında. Kendimizi başkalarına anlatıp, onları yaşamımıza dahil edip, sonra da "Sen benim yaşamıma karışma" deriz kırılganca…

Birinden fikir alıp, “Sence ne yapmalıyım?” diye sordukça, o kadar çok karışma hakkını da vermiş oluruz aslında onlara. Laf uzar gider, dolaşır kulaktan kulağa çoğu zaman. Kendimiz hakkında söylediğimiz küçücük bir paylaşım bile, ulaşır meraklılarına.

Konuşmadan duramaz insan. Konuşmadan duramadığımız gibi, bazen dinlemeden de edemeyiz. Hep başkalarının aktarımları kulağımızda çınlar durur. Arkadaşımızdan bile şüphe eder duruma geliriz, bu kulaktan kulağa, dilden dile aktarılarak gelen bilgilerle…

***
Antik Yunan filozofu Sokrates’le bir tanıdığı arasında şu konuşma geçer.

- “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun ?”

- “Bir dakika bekle” diye cevap verir Sokrates.

- “Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna

Yazının Devamını Oku

Gelişmeleri Kaçırma Korkusu (FOMO)

27 Haziran 2012
Sanal ortamlarda harcadığınız zamanın giderek artması aile ve arkadaşlarınızı ihmal etmenize, işinizi aksatmanıza neden oluyor mu? Eğer yeterince sanal ortamda bulunmadığınıza inanıyorsanız içinizde bir boşluk hissi, karamsarlık, huzursuzluk veya sinirlil

Facebook, Twitter vb sanal ortamlara girmeden duramıyor musunuz?

Sanal ortamlarda harcadığınız zamanın giderek artması aile ve arkadaşlarınızı ihmal etmenize, işinizi aksatmanıza neden oluyor mu?
Eğer yeterince sanal ortamda bulunmadığınıza inanıyorsanız içinizde bir boşluk hissi, karamsarlık, huzursuzluk veya sinirlilik gibi belirtiler oluyor mu?

Eyvah, çağımızın bağımlılığı sizi de ele geçirmiş durumda: FOMO ( Fear Of Missing Out: Olan Gelişmeleri Kaçırma Korkusu)

***

İnsan kaynaklı tüm teknoloji ürünleri gibi yeni iletişim teknolojilerinin açılımı da olumlu ve olumsuz pek çok etkisiyle, toplumsal değişim sürecini çok hızlı geliştirdi ve yaygılaştırdı. İletişim teknolojilerindeki bu gelişmeler çoğunlukla toplumsal diğer değişim ve gelişim unsurlarının önünde giderek ve insan yaşamında ani değişikliklere neden olduğu gözlenmekte. Bu hızlı gelişimin kontrolsüz bir şekilde yaşama girmesi, yeni teknolojinin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda ciddi bir karmaşa yaratmakta.

Yeni iletişim teknolojilerini kullanan ve hayatlarını bunlar üzerine kuran bireylerde, rahatlama ve kaçış etkisi nedeniyle davranışsal; kolay ulaşılabilirliği ve gereksinimi duyulan duygunun tatmin edebilme aracı olması nedeniyle duygusal; hazır gündemin takibi, inanç ve değer sistemlerini yerleştirme gücü nedeniyle düşüncesel olarak teknolojik gelişimlerle donatılmış mecralara karşı bağımlılığın kolayca yerleşmiş olduğunu görmekteyiz.

İnternet, üzerinden bağlanılan sosyal ağlarla yeni alışkanlıklar ve yeni kullanım şekilleri inşa edilmeye başlandı. Her yeni gelişmenin arkasındaki bozucu etkiler gibi aniden yaşama giren bu değişik kullanımlar, yeni alışkanlıklar bağımlılıkların gelişmesine neden olmakta.

Yazının Devamını Oku

Şirinler

6 Haziran 2012
Şirinler hayal ürünü olsa da Peyo Cullifors, böyle bir dünyayı kurmanın zor olmadığını göstermek istemiş bizlere.

Bugünkü yazımız bir konuğumuzun kaleminden.

Hasan Öztürk, okumayı ve araştırmayı seven otuz beşinden sonra tekrar okuma şansı yakalayarak en büyük tutkusu olan gözlem yapmayı, insanları ve toplumları inceleme isteğini, akademik kariyeriyle pekiştirmek isteyen, genç yaşta hayata atılarak çalışan ve üç çocuğu olan, Açık Öğretim Lisesi ve Üniversitesi ile okuma sevdasını gazetecilik alanında sürdüren ve kendini geliştirme serüveni bitmeyecek olan değerli bir okurumuz.

Keyifli okumalar

***

Yazının Devamını Oku