Somer Sivrioğlu

Mirazur’un insan ve iyi ürün odaklı, yumuşak bir ruhu var...

29 Nisan 2023
Her yıl iki ya da üç kez dünya çapında ünlü restoran deneyimlemeye çalışıyorum. Mirazur, ‘gezici restoran’ olarak Sidney’e gelince menüsünü tatmaya gittim. Kakadu eriğiyle cennet karidesi bir tabakta buluşmuştu, beğendim. Deniz kereviti efsaneviydi ama kavunun ekşiliği dengeyi bozmuştu. Son dakika golüyse kalamata zeytin ve limonla oldu. Bu bir tatlı, hem de ne tatlı... Gecenin en iyisi!

Arjantinli şef Mauro Colagreco’nun 2006’da açtığı Mirazur, Fransız Rivierası’nın en güzel noktalarından biri olan Menton’da... Kasabanın tüm güzelliğini ayaklarınızın altına seren bir konumu var. Bahçesi geniş... Ülkemizde çok abartılı kullanılan bahçeden masaya konseptini

(100 kişilik restoran, 4 saksı nebat... Ama sorsan “Tüm otlar kendi bahçemizden” derler) dürüstçe uygulayan, mutfağı çok değerli bir restoran. 2019’da The World’s 50 Best Restaurants (Dünyanın En İyi 50 Restoranı) tarafından dünyanın en iyisi seçildi. Ama benim için bu restoranın en özel tarafı, ruhu. Özellikle bu sene Kopenhag’daki Noma’nın kapanmasının ardındaki sebepler ve ‘Menü’ filmindeki sarkastik yaklaşımlarda görüldüğü üzere, gözden düşen despotik fine dining konseptlerin aksine -ki ülkemizde hâlâ bu kafada restoranlar mevcut- insan ve iyi ürün odaklı, yumuşak bir ruhu var Mirazur’un.

Geçenlerde UNICEF’le birlikte düzenlediğimiz, depremzedelerle yardımlaşma gecesine Mauro çok istemesine rağmen maalesef Avrupa’daki işleri nedeniyle katılamadı. Ama baş şefi Luca Mattioli o harika kanguru tartar yemeğiyle bizimleydi.

Gönülleri güzel insanlar... Ee tabii, iadei ziyaret âdettendir. Biz de açıkçası Luca’yla samimiyetimizi kullanarak rezervasyonları aylar öncesinden dolmuş bir restorana -ki bu da aslında büyük yalandır, her lüks restoranın son anda gelebilecek özel misafirlere amade 2-3 masası vardır- kişi başı 695 dolar olan menüsünü tatmaya gittik. Menton’a gitmedim tabii, onlar bize gelmişti zaten. Mirazur, Sidney’e gezici restoran (residency) olarak gelmişti. Üç hafta boyunca Sidney Limanı’ndaki Gantry restoranda, ‘Mirazur dünyası’ adı altında dört farklı menü servis ettiler. Biz son haftaki meyve menüsüne yetişebildik. Öncesinde kök sebzeler, yapraklar ve çiçekler yapmışlar.


2019’da dünyanın en iyi restoranı seçilen Mirazur’un ekibi Sidney’deydi./Armut ve Sidney kaya istiridyesi...

BİR ŞEF ÇOK FARKLI LEZZETLER TATMALI

Biz “Yemeğe o kadar verilir mi”cilere yanıt verelim. Verilmez. Göreceli olarak bir maça da verilmez, bir ayakkabıya da, pula da, resme de... Ama bir de sorun bir pul koleksiyoncusuna veya benim gibi bir ‘sneakerhead’e (ayakkabı meraklısı)... Ben her yıl iki ya da üç kez dünya çapında ünlü restoran deneyimlemeye çalışıyorum. Nasıl ki iyi bir yazar çok kitap okumalı, iyi bir müzisyen çok şarkı dinlemeliyse bir şef de çok ve çeşitli lezzet tatmalı. Bu, bir şefin gelişiminde çok önemli bir etken.

Yazının Devamını Oku

Farklılıklarımızı kucaklayan bir kutlama

22 Nisan 2023
11 yıl önce bir iftar etkinliği olarak Ortadoğu lezzetleri falafel, kebap ve künefeyle başlayan Lakemba Gece Festivali, bugün Güneydoğu Asya, Hint ve Afrika mutfaklarının da temsil edildiği, camiden çıkan halkın kilisenin bahçesinde sunulan çayı içtiği çokkültürlü bir kutlamaya dönüştü. Yıldız lezzetiyse 2 bini bulan satış rakamıyla meşhur deve burger...

 Uzun yıllardır yaşadığım Avustralya, benim gördüğüm ve yaşadığım İngilizce konuşulan ülkeler arasında, çokkültürlü yaşamayı en iyi başarmış yerlerin başında geliyor. Her inanca, tercihe, etnik kökene saygılı, insanı merkeze koyan bir ülkede doğal olarak farklı kültürlerin dini ve milli bayramları da farklı kültürlerden insanların katılımıyla büyük bir şenliğe dönüşüyor.

Lakemba Gece Festivali, 2012 yılında Müslüman toplum üyelerinden Yassr Elyatim’in ramazan ayı boyunca dükkânın önünde burger satarak başlattığı küçük bir etkinlik. İki sene sonra burgerlerinde deve eti kullanmaya başlayarak hem kendi işletmesinin hem de festivalin büyümesine ciddi bir katkı sağladı. Şu an gecede 2 bin burger satışıyla deve burger, festivalin en yıldız lezzeti.

En son 2017 yılında gittiğim festivale bu sene tekrar katıldım. Başlarda Lakemba, ilçenin ünlü Haldon Caddesi’ndeki dükkân sahiplerinin ramazan ayında sadece iftarda kurdukları yemek stantlarıyla dolardı. Şimdi, dükkânların normalde akşamüstü 17.00’de kapandığı mahallelerde bile ay boyunca iftardan sahura ve tüm gün açık; belediye tarafından düzenlenen, gecede 30 bin ziyaretçi alan, yolların kapandığı bir megafestival haline geldi.



11 yıl önce bir iftar etkinliği olarak Ortadoğu mutfağının falafel, kebap, künefe gibi lezzetleriyle başlamıştı. Bugün Güneydoğu Asya, Hint ve Afrika mutfaklarının da temsil edildiği, Lakemba Camisi’nden çıkan halkın diğer sokağın kilise bahçesinde sunulan çayı içtiği çokkültürlü bir etkinliğe dönüştü.

Benim gibi çokkültürlülüğün her rengine âşık bir insan için bu mutluluk verici. Ama herkes çok memnun değil. Bazı semt sakinleri ve özellikle Müslüman kesim bu etkinliğin amacından çıktığını, cami giriş ve çıkışının çok yoğun olduğunu, iftar için yapılan bu etkinliğe herkesin katıldığını ve amacını aştığını savunuyorlar. Haklı oldukları yanlar var elbette. Sidney’in trend avcısı halkı bu tip etkinlikleri kültürel köklerinden uzaklaştırıp popülerleştirmeyi çok sever. Asya mutfağını öne çıkaran Noodle Markets, Bondi ikinci el pazarı, Carriageworks çiftçi pazarı... Trend avcılarının tüketim çılgınlığıyla köklerinden koparılıp başka hale bürünen şehir etkinlikleri...

Yazının Devamını Oku

Rock yıldızından farksız bir şefti

15 Nisan 2023
Program çekimleri sırasında hayatını sonlandırarak sevenlerini şaşırtan dünyaca ünlü şef Anthony Bourdain çok sevildi çünkü yaptığı işlerde her zaman samimi ve gerçekti. Hep halktan, sokaktan, ezilenden yanaydı. Sokağın gerçek ve renkli lezzetlerini, beyaz örtülü masaların elitist tabaklarına tercih ediyordu...

Anthony Bourdain. Televizyon şeflerinin rock yıldızı. Dünyanın en popüler yemek/seyahat programının sunucusu. Gezi-yemek programlarının devrini değiştiren adam. Dışarıdan bakınca dünyanın en şanslı adamı... Çünkü hem geziyor hem de bölgenin en ilginç yemeklerini insanlarıyla paylaşıyor, izleyenlere aktarıyor. Çok para kazanıyor. Çok seviliyor... 2018’in haziran ayında, yakın arkadaşı şef Eric Ripert’le Alsace, Fransa’da ‘Parts Unknown’ (Bilinmeyen Kısımlar) programını çektikten sonra odasına çekiliyor ve hayatını sonlandırıyor.

Tanıdık geldi mi? Örneği çok... 27’ler kulübü, modern ‘il pagliacci’lerden (komedyen) giden Robin Williams ve kalan Jim Carrey. Şan ve şöhretin getirdiği şeylerin yanında, götürdüklerinin de olduğunu gösteren örnekler... Neyse, konuyu dağıtmayalım.

KENDİ DEYİŞİYLE, MUTSUZ

Yakın zamanda bir platformda karşıma çıkan ‘Road Runner’ belgeseli, Bourdain’in hayatımıza girişiyle bu âlemden göçüşü arasındaki hikâyeyi, onu bu sona iten sebepleri de inceleyerek çok güzel işlemiş. Bir kere üstat çok yorgun. Yılın 250 günü yolda. Kalabalıklar içinde çok yalnız, bilindik bir duygu. Yakından inceleyince, kendi deyişiyle, mutsuz. Son günlerinde aradığı dostlarına sorduğu sorular hep mutluluğun eksikliğiyle ilgili. Sonra, bağımlı. 25 yıldır yurtdışında çalışan bir şef olarak, yakından bildiğim sektörümüzün en büyük sorunlarından biri olan, düzensiz ve aşırı stresli yaşamın tetiklediği alkol, kumar ve madde bağımlılığından o da nasibini fazlasıyla almış. Ama zoru başararak atlatmış olanları...

Bir kez bağımlı olduysan, o senin kaderin oluyor aslında. Ya da bağımlılık bir karakter özelliği olduğundan belki... Bourdain gibi dünyanın kurtulması en zor bağımlılıklarının biri olan eroinden kurtulsan bile bağımlı olmaktan kurtulamıyorsun. 45 yaşında jiu jitsu’ya (savunma sporu) başlayıp mavi kuşağa yükselecek, yarışmalarda dereceler alacak kadar bağlanıyor. Yılın 250 günü yolda olacak kadar işe sarıyor, sevdiği kadın için onun kavgasının neferi oluyor. Yani bağımlılık form değiştiriyor ama maalesef bitmiyor. Hayat boyu sürmesi gereken psikolojik destek ve kendine ayırdığın zaman çok önemli.

Peki, tüm dünyada niye bu kadar sevildi Anthony Bourdain? Bence birkaç sebebi var. Bir kere çok samimi.

O zamana kadar, sadece şeflerin bildiği mutfak sırlarını açıkladığı ünlü kitabında, dünyanın en büyük savaş suçlularından birinin Henry Kissinger olduğunu söylüyor ve bunu söylerken Filistin halkına olan duyarlılığında, duygularında samimi ve gerçek.

Yazının Devamını Oku

En büyük mutfak mirasları misafirperverlik

8 Nisan 2023
Fiji, Pasifik Adaları’nda 300 küçük takımadadan oluşan çokkültürlü bir ülke... Pasifik Adaları’nın yemek kültürü, Fiji mutfağının da temelini oluşturuyor. Dünyanın en eski pişirme tekniklerinden kuyuda pişirmeyi kullanıyorlar. Tropik meyve ağırlıklı körileri de önemli bir yere sahip. Kuşbaşı doğranıp Hindistan cevizi sütünde pişmiş tavuklu köriyi ülkenin her köşesinde bulabilirsiniz.

Bu sene ‘MasterChef Türkiye’ sezonu, Efendy İstanbul, Avustralya’daki yeni restoranlar ve koşuşturmalar derken tatile pek fırsat bulamamıştım. O yüzden 27 Mart’ta depremzedelere yönelik yardım yemeğimizin ardından ani bir kararla kısa bir tatil için Fiji’ye gitmeye karar verdim. Hem Türkiye’de hem de dünyada yeni nesil, doğaya duyarlı, sürdürülebilir tarzıyla dikkat çeken butik otel zincirlerinden Six Senses grubunun Malolo Adası’ndaki yeni oteline gittim. İyi ki gitmişim, çok iyi geldi. Köşeyi Hürriyet Seyahat’e çevirmeyelim, bizim işimiz yemek. Bu hafta sizlere Fiji mutfağını anlatmak istiyorum.


“Adadan her ayrılışta Fiji’nin denizini, doğasını, en çok da insanını özlüyorum.”

Fiji, Pasifik Adaları bölgesinde, sadece 100 tanesinde yerleşim bulunan  300 küçük takımadadan oluşan çokkültürlü bir ülke. Ülkede Pasifik Adaları’nın yerli yemek kültürü, Fiji mutfağının temel özelliklerini oluşturuyor. Ada ülkesi olmasından dolayı tropik meyveler, taze deniz ürünleri, özellikle turist bölgelerinin favori lezzetlerini oluşturuyor. Ülkenin en bilinen yemeği Hindistan cevizi içinde sunulan kokoda. Genellikle mahi mahi tarzı sert, beyaz etli balık filetolarının misket limonu ve bölge biberiyle asitte pişirilmesi, Hindistan cevizi sütüyle harmanlanarak hıyar, domates, yeşil ya da kırmızı soğan gibi dokunuşlarla lezzetlendirilmesiyle hazırlanıyor. Kokoda sadece Fiji’nin değil, Hawaii’ye (Poke) kadar tüm Pasifik Adaları’nın da ortak lezzeti.


Balık köri

KÖZE ATILAN LAVA TAŞLARINDA PİŞİYOR

Tabii bu tarz yemekler daha çok turistlere yönelik... Fiji yerlilerinin yemekleri tüm Pasifik Adaları’nda ünlü. Hatta dünyanın en eski ve primitif pişirme tekniklerinden kuyuda pişirme tekniğinin Avustralya’nın Aborjin mutfağında dahi yeri var. Bu teknikte toprağın içine açılan bir çukurda Hindistan cevizi kabukları yakılıyor, köze atılan lava taşları ısıtılıyor. Daha sonra bu taşların bir kısmı çıkarılıp bir kısmı dipte bırakılıyor. Mevsime ve bölgeye göre temizlenmiş ama bütün bırakılmış tavuk ya da balık, bölgenin cassava türü patatesleriyle harmanlanıyor ve muz yapraklarına sarılıyor. Bu koca paketler kızgın lava taşlarının üzerine yerleştiriliyor ve kalan kızgın taşlar da üzerine konuyor, toprak da çukurun üzerine kapatılıyor. 3-4 saat toprak altında, güveç usulü pişen bu lezzet çıkarılarak masaların ortasında tüm köy veya kabilenin katıldığı ziyafetlerde sunuluyor.

Yazının Devamını Oku

Hem duygu hem de gurur yüklüyüm

1 Nisan 2023
Avustralya’daki ekibimle birlikte deprem bölgesine yardım toplamak için pek çok etkinlik yaptık. Ama en özeli, geçen pazar, tüm gelirin UNICEF aracılığıyla Türkiye ve Suriye’deki depremzede çocuklara bağışlandığı geceydi. Avustralya’nın en önemli şefleri bizimleydi, Sidney’in en lüks restoranı Rockpool Bar&Grill’de birlikte yemek pişirdik, ciddi miktarda da para topladık...

Kahramanmaraş depremlerinden dört gün önce gittiğim Sidney’de, bir yandan çok özlediğim çocuklarımla zaman geçiriyorum, bir yandan uzun zamandır ihmal ettiğim restoranlarımla ilgileniyorum, bir yandan da ekibimle birlikte deprem bölgesi için yardım toplamaya çalışıyorum. Restoranımız Maydanoz’da önce herkese açık bir sokak yemekleri günü düzenledik, hemen ardından da 5 gün boyunca yine özel etkinlikler-le bölgeye destek olmaya çalıştık. Fakat benim için en özeli, geçen pazar gecesi Sidney’in en lüks restoranı Rockpool Bar&Grill’de, Avustralya’nın ve dünyanın en önemli şefleriyle yaptığımız yardım yemeği oldu.

Yemek yazarı Joanna Savill’le 2010’da tanışmıştık. Hatırlıyorum, o yıl Sidney Uluslararası Yemek Festivali’nin teması Türkiye ve Ortado- ğu’ydu... Mehmet Gürs ve Musa Dağdeviren gibi uluslararası çapta bilinen Türk şeflerimiz, Yotam Otto-lenghi ve Greg Malouf gibi Ortadoğu mutfağının global kahramanlarıyla birlikte benim de bir parçası olduğum festival, kariyerime damga vurmuştu. Deprem sonrası ilk arayanlardan biri Joanna Savill oldu. Kendisine şehrin önemli şeflerinin beraber yemek pişirdiği ve geceden elde edilecek tüm gelirin UNICEF aracılığıyla Türkiye ve Suriye’deki depremzede çocuklara bağışlanacağı bir etkinlik düzenle-mek istediğimi söyledim. Aynı gün içinde ülkenin en önemli restoranlarından Rockpool’un grup şefi Corey Costelloe’yla buluşturdu beni... Hemen ekibi kurmaya başladık.

Bizim gibi deprem bölgesine yardım etkinlikleri yapan, Tulum restoranın şefi ve Melbourne’deki guru-rumuz Coşkun Uysal ve Suriyeli göçmenlere destek için beraber çalıştığımız şef Shane Delia, gelmeyi ka-bul ettiklerini söyleyince sevinçten havalara uçtum. Bu durum, Avustralyalı diğer ünlü şefleri ikna etmem için bana kolaylık sağlayacaktı...


“Etkinliğin biletleri kişi başı 750 dolar olmasına rağmen hemen satıldı.”

TV yüzlerine ihtiyaç vardı

Önce yıllarca beraber etkinlik yaptığımız, mutfaktaki kız kardeşim diyebileceğim Lauran Murdoch ve Tequila Daisy’nin şefi Hamish Ingham’ı ikna ettim; dostluğumuzu kullanarak... Sonra Brisbane’deki en iyi restoranların şefi, dostum Ben Williamson ekibe dahil oldu. 12 yıldır beraber çalıştığımız OzHarvest adlı yardım kuruluşunun şefi Jez Wick, etkinliğe kuruluşlarının amacı doğrultusunda, kurtarılmış (artakalan malzemelerle yapılmış) mezelerle katılmak istediğini iletti. Kadro yavaştan oluşuyordu. Fakat sadece 100 kişi ağırlayabileceğimiz bu etkinliği yüksek fiyattan satabilmek için televizyon yüzü olan şeflere ihtiyacımız vardı. ‘Kitchen Nightmares Australia’ (Mutfak Kâbusları Avustralya) programını yapan İrlanda asıllı şef Colin Fassnidge, giriş-gelişme-sonuç şeklinde hazırladığım uzun davet yazısına her zamanki nüktedanlığıy-la “OK, whatever” (Tamam ya, her neyse) diye cevap verince taşlar yerine oturmaya başlamıştı.

Yazının Devamını Oku

Kendi kaderini çizen şef

25 Mart 2023
Joe’s Table’ın dünyada örneği var mı, bilmiyorum. Ama biz Sidneyliler bu konsepti çok sevdik. Yemekler aynı zamanda servise ve bulaşığa da bakan tek bir kişinin yani şefin elinden çıkıyor. Paçayı geceden pişirip eti kemiklerinden ayırıyor. Hindistan cevizli dondurmayı 30 dakikada yine kendisi hazırlayıp sunuyor.

Hizmet sektöründeki yetişmiş personel sıkıntısı sadece Avustralya’da değil, tüm dünyada önemli bir sorun. Saati 25 doların üzerinde ücretler, artan emeklilik vergisi ve Z Kuşağı’nın yoğun çalışma ortamına adapte olamaması hepimizin uğraştığı dertler... Ve restoranlar bu durumla baş etmek için farklı yöntemler geliştiriyor.

Tayland mutfağı konusunda tecrübeli bir şef Joe Kitsana. Pandemiden önce çok değişik ve sadece Sidney’de değil, tüm dünyada konuşulan bir konsepte imza atmıştı. Muhasebeden satın almaya, bulaşıktan rezervasyona; restorandaki her konuyla bizzat uğraştığı bir Tayland mutfağı restoranı açtı. Sidney’in ilk ‘one-man show’ (tek kişilik performans) restoranı Joe’s Table’ın (Joe’nun Masası) dünyada örneği var mı, bilmiyorum. Ama biz Sidneyliler bu konsepti çok sevdik.

Bir kere Joe, doğal bir ev sahibi. Restorana sadece rezervasyonlu 20 müşteri kabul ediyor ve gittiğinizde sizi kapıda mutlaka kendisi karşılıyor. Kendisi demek saçma oldu, zaten başka kimse yok ki! Menüsü küçük olsa da oldukça teknik beceri isteyen bir seçkiden söz ediyoruz. Paçayı geceden pişiriyor, eti kemiklerinden ayırıp kullanıma hazır hale getiriyor. Hindistan cevizli dondurmayı 30 dakika işleme tabi tutarak yine kendisi yapıyor. Sanırsınız yemekler aynı anda hem servisi hem bulaşığı halleden tek bir kişinin elinden değil, tecrübeli bir ekibin elinden çıkıyor.

 
Kırmızı körili ördek, menünün öne çıkan yemeklerinden...

CİRONUN YARISI PERSONELE GİDİYOR

Joe aynı benim gibi, 1995’te Avustralya’ya göç etmiş. İlk 10 sene Longrain ve Sailor’s Thai gibi zamanının en iyi Tayland restoranlarında çalışmış. Sonra ortağıyla birlikte kendi işletmelerini kurmuşlar. Ortağından ve yönetmesi gittikçe zorlaşan işgücünden yılınca 2016’da mütevazı bir sandviççiyi satın alarak, 20 kişilik Joe’s Table’ı açmış. Yer bulmaksa hayli zor.

Joe’ya neden tek başına çalışmayı seçtiğini sorduğumda verdiği cevaplar çok ikna edici. Bir kere Avustralya’da işgücü inanılmaz pahalı. Toplam cironun neredeyse yarısı personel giderine gidiyor. Ayrıca işgücü oldukça tecrübesiz ve iş sorumluluğu konusunda ciddi sıkıntılar var. Örneğin burada sabah işyerini arayıp “Dün akşam çok içmişim, bugün gelemeyeceğim” demek gayet normal karşılanıyor. Tüm bu maliyetlerden ve sorumsuzluklardan yılan Joe da kaderini kendi eline almış.

Yazının Devamını Oku

Taha bir kelebek ürkekliğinde yaşayıp gitti; bize kalan, dünyanın en acı kısa hikâyesidir...

18 Mart 2023
Küçük, mütevazı mutfağına hayallerini sığdırmaya çalışan bir gençti Taha Duymaz. 6 Şubat’ta Kahramanmaraş depremlerine Hatay’da, halasının evinde yakalandı. Bina yıkıldı, ne yazık ki günler sonra cansız bedenine ulaşıldı. Evinde pişirdiği yemekleri videoya çekerek çok kısa sürede binlerce takipçiye ulaşmış, nahif bir çocuktu. Bir gastronomi eğitimi alma hayali vardı. Olmadı, yetmedi zaman.

Taha Duymaz’ı sosyal medyadan gelen mesajlarla tanıdım. Hatay’ın Yayladağı ilçesine bağlı Güveççi Köyü’ndeki evinin mutfağında mütevazı şartlarda yemek yapıyordu. “Arkadaşlar, kanalıma hoş geldiniz” yapmacıklığındaki içeriklerden sıkılanlar, sosyal medyada onu başka bir yere koydu. İçtenliği, masumluğu etkiledi hepimizi... Azdan, özden mükemmeli yaratan Anadolu insanının ve mutfağının sıcaklığını, samimiyetini gördük yemeklerinde. Bu sayede de popüler oldu.

Ama sosyal medyadan popülerlik kazanmış herkes gibi o da lince, sanal zorbalığa maruz kaldı. Şaşırdı haliyle. O zaman daha 16 yaşında bir çocuk... Katıldığı programlarda anlatıyor... Açtığı canlı yayının altına ‘Mutfağın ne kadar pis, fakir’ yazan, özünde ruh fakirliğinin ve sığlığın ta kendisi olan zorbalara ne çok üzüldüğünü... Başka bir programda “Beni hiç seven yok, takipçilerim dışında” diyor. Ah be evlat! O kadar iyi biliyorum ki bu duyguları. Bir bilsen, senin o seni çok sevdiğini düşündüğün takipçilerin de hakaret eden de sana aynı yakınlıkta... Adı üstünde, takipçi. Bir gün canı sıkkındır, yaptığın hiçbir şeyi beğenmez, küfreder. Ertesi gün çok sever, az sonra da unutur. Çünkü annesi yemeğe çağırmıştır.


Taha Duymaz 20 yaşındaydı. Bir röportajında “Hepimizin ömrü kelebek gibi, gelip geçiyor” demişti.

Programdan çıkan her gence aynı şeyleri anlatmaya çalışıyorum. Yaptığınız içerik, elle tutulur olsun. Şov değil, yemek üretin. Sosyal medya popülerliği GDO’lu hızlı tüketim gıdaları gibidir. Yersin, biter; beslemez, doyurur sadece.

Reklam alıyor diye eleştirdiler onu, o yaşta 14 kişilik ailesine bakmasını alkışlayacaklarına... Ha şunu da bilin: O aldığı reklam da bir gedik doldurmazdı. Eski tenceresini eski diye eleştirenler yeni tencere gelince, ‘Şımardı bu, reklam peşinde’ diye linçlediler. Yine eski tencereye döndü evladım çekinip. Bu sefer de “Yeni tenceren vardı, niye saklıyorsun, sömürü yapma” diye yüklendiler. Taha’yı acımasızca eleştiren sanal zorbalara bir teklifim var. Taha gitti bu âlemden. Şimdi eleştirecek birini arıyorsanız onun bu gencecik yaşında, denetimsiz bir yapının altında kalmasında sorumluluğu olanları eleştirin. Yapabilir misiniz? Yapamazsınız. Çünkü zorbalığın kanunudur zayıfa yüklenip güçlüye tapmak.

O yaşlardaki her çocuğun kaygılarıyla doluydu, beğenilmek istiyordu. Gitti, estetik yaptırdı o güzelim yüzüne. Birileri beğenmedi diye... Bitmez o birileri evlat, istekleri bitmez. Çünkü asıl beğenmedikleri sen değildin, kendileriydi. Hayat da beden de

Yazının Devamını Oku

İyi insanların desteğiyle atlatacağız...

11 Mart 2023
O kadar büyük bir afetle karşı karşıyayız ki üzerinden 1 ay geçmesine rağmen hâlâ pek çok ihtiyaç var. Biz de ekibimizle birlikte, burada, Sidney’de, elimizden gelen yardımları toplamaya devam ediyoruz. Bu ay sonunda Avustralya’nın önde gelen 10 şefiyle gelirinin tamamı UNICEF’e bağışlanmak üzere bir gece düzenliyoruz.

Bir ay önce üstümüze binalarla birlikte, nasıl geçeceğini bilemediğimiz bir acı çöktü. Canımız çok yandı, hâlâ da yanıyor. Hatay’a, Osmaniye’ye, Taha’ya (Duymaz, yemek videolarıyla tanınan fenomen), sahibini bekleyen dört ayaklı dostlarımıza, ailesini kaybeden yavrularımıza yanıyor içimiz. İhmalleri, gecikmeleri sorgulayanlar hain ilan ediliyor, ses çıkarmayanlar yandaş... Konuşsan bir dert, konuşmasan duyarsızlık! Dünyanın en verimli, en güzel topraklarında bir kez daha olan olduğuyla kalıyor, kaybedenler acılarıyla... Bize de yazmak düşüyor.

Bu acının içindeki ender umutlarımızdan biri, meslektaşlarımın inanılmaz bir hız ve özveriyle bölgeye gitmesi ve orada onbinlere yetecek mutfaklar kurması oldu. Hemen deprem sonrası aradığım ve maalesef dayısını kaybettiğini yeni öğrenen Türev (Uludağ) kardeşim ilk gün gittiği bölgeden neredeyse hiç dönmedi. Sevgili Ebru Baybara Demir’le beş ayrı şehirde, KYK yurtlarında mutfaklar kurdu ve onbinlerce kişiye her gün sıcak yemek çıkarıyorlar. Şef Maksut Aşkar kaybettiği yakınları ve şehrinin acısını içine atarak Antakya’da günlerce, tek bir kare fotoğraf paylaşmadan, yemek ve yardım dağıttı. Sevgili Ömür Akkor, en anlamlı inisiyatiflerden birine imza atarak Kahramanmaraş Elbistan’daki bir restoranı sürdürülebilir bir konseptle Yeniden Hayat Lokantası’na çevirdi.


Şeflerin kurduğu sahra mutfakları Türkiye’nin dört bir yanından gelen gönüllülerin desteğiyle çalışıyor.

Yol arkadaşlarım Mehmet Yalçınkaya Kahramanmaraş’a, Danilo Zanna Malatya’ya gitti. MasterChef Türkiye yarışmacılarımızla birlikte, dış çekimler koordinatörü Jale Sarı organizasyonuyla inanılmaz bir ağ kurarak ihtiyaç sahiplerine sıcak yemek servis etmeye başladılar. İlk günden itibaren bazıları hep orada, bazıları dönüşümlü gidiyor. Hepsinin yüreğine, emeğine sağlık.

Efendy restoran ekibimizin bir kısmı Hatay Samandağ’a, bir kısmıysa Gaziantep İslahiye’ye gitti ve orada yemek çıkardı. Şeflerimiz gerek ekip olarak, gerek münferit hareket ederek bölgeye akın etti. Herkes bir şekilde yaraları sarmaya uğraştı, uğraşıyor.

İŞİMİZ BİTMEDİ, DAHA YENİ BAŞLIYOR

Yazının Devamını Oku