Prof. Dr. Güliz Onat

Doğum sonrası ve menopoz öncesi vajinal kaslar nasıl hızlı toparlanır?

20 Ocak 2020
Kegel egzersizi, kadın sağlığının olmazsa olmaz önerilerindendir. İdrar kaçırmadan tutun da, cinsel sağlığa, kolay doğuma, doyumlu bir orgazm deneyimine, pelvis içi organ sarkmalarının önlenmesine, doğumdan sonra vajen ve çevre dokuların toparlanıp, doğum öncesi haline dönmesine yardımcı olmaya dek sayısız yararı vardır. Ancak bu egzersizler doğru şekilde öğretilmediğinden, çoğu kadın tarafından etkisizce yapılır.

Bu yazımda, kegel egzersizlerini DOĞRU yapmanın kolay ve farklı yöntemlerini paylaşmak istedim.

Kegel egzersizleri ne işe yarar?

1948’de Dr. Arnold Kegel, bu egzersizleri genital organların gevşekliğinin tedavisi olarak önerdi. Pelvik kemik (leğen kemiği) içinde mesane, üretra (mesane açıklığı), rahim, vagina ve rektum bulunur. Bu organlar pubokoksik kas ya da ürogenital diyafram adı verilen ve pelvik tabanı oluşturan kaslar sayesinde yerinde kalır. Kaslarımız güçsüzse, bu organlar yer çekimine daha fazla direnemeyip, vagen içine sarkabilir, idrar ya da dışkı kaçırma gözlenebilir.

Kegel egzersizleri (pubokoksik) kasları birkaç saniye boyunca sıkma ve serbest bırakma yoluyla gerçekleştirilir. Bu sayede pelvik taban kasları güçlenir ve pelvis içi organlar işlevlerini daha sağlıklı yerine getirir. İlk sonuçları 4-6 haftalık düzenli egzersizden sonra görmek mümkündür.

Kegel egzersizlerinin cinsel hazzın artması da dahil olmak üzere, idrar kaçırma tiplerinden olan stres (gülme, hapşırma, öksürme, merdiven çıkma gibi fiziksel aktivite sırasında idrar kaçırma) ve urge inkontinansta (acil idrar yapma isteğiyle gelen idrarı tutamama) cerrahi olmayan bir tedavi olarak gerçekten etkili olduğu kanıtlanmıştır.

Önce doğru kasları bulun

Tuvalette idrar yaparken; kullandığımız kaslara odaklanın, idrar akışını durdurmaya çalışın ve tekrar bırakın. İşte bu hareket, pelvik tabandaki kasları basitçe sıkma ve bırakma hareketiydi. Daha iyi yapana kadar bu işlemi birkaç kez tekrarlayın. Ancak alışkanlık haline getirmeyin, idrar yolu enfeksiyonlarına davetye çıkarmaktır. Böylece kegel egzersizi yaparken hangi kasları kullanmanız gerektiğini öğrenmiş oldunuz.

Doğru kasları bulmanın diğer bir yolu da; parmağınızı vajinaya sokmak ve sıkmaya çalışmaktır. Egzersizi yaparken aynı zamanda karın, yan, sırt veya kalça kaslarınızı sıkmamaya gayret gösterin. Hedef kas grubu, idrar yaparken kullandığımız kaslardır.

Yazının Devamını Oku

Mastit sorunu yaşayan anneler emzirmeyi sonlandırmalı mı?

3 Ocak 2020
Mastit(is) meme dokusunun enfeksiyonudur ve emziren kadınlar için yaygın bir sorundur. Kadınların %20’si doğum sonu ilk 2 ay içinde en az bir kez mastit atağı geçirir. Kimisinde durum ilerler ve çözülmemiş mastit vakalarının %3’ünde meme absesi gelişir, kimisi de emzirmeyi erken sonlandırabilir. Mastit, emzirilen herhangi bir zamanda da gelişebilir. Çoğu kadın mastit geliştikten saatler sonra hastaneye başvurur, bu durum bazen tedavide gecikmeyle sonuçlanabilir.

MASTİT TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Mastitin tedavisi konusunda otorite kurumların rehberleri (guideline) olmasına rağmen, klinisyenlerin güncellemeleri ne kadar takip ettiği bilinmediğinden, maalesef bazen uygun olmayan antibiyotiklerin reçete edilmesi sonucu, mastit vakalarının iyi yönetilemediğini duyarız. Hatta anneye emzirmeyi sonlandırmasının da tavsiye edildiğini maalesef üzülerek, duydum. Bu durumda süt yapım süreci geçici ya da kalıcı hasara uğrayabilir. Ancak emzirmeyi sonlandırmayı gerektirecek bir durum değildir. Bu makaleyi, mastit hakkında annelerle uygun ve güncel bilgiyi paylaşma amacıyla hazırladım, doğru bilginin yaygınlaşması niyetiyle…

MASTİT YÖNETİMİNDE GÜNCEL YAKLAŞIM NE OLMALIDIR?

Mastite en sık neden olan mikroorganizma Staphylococcus aureus (S. aureus)’tur. 1961'den beri, peniciline dirençli betalaktamlara dirençli S. aureus izolatları tanımlanmıştır. Bunlar genellikle metisiline dirençli S aureus (MRSA) olarak adlandırılır. MRSA varlığında etkili olabilecek antibiyotik seçmek önemlidir. MRSA teşhisi, süt kültürü alınarak, konur.

Dünya Sağlık Örgütü mastitin yönetiminde antibiyotik kullanımını, şikayetlerin 24 saatten uzun sürmesi halinde önerir. Eğer 2 günlük antibiyotik tedavisine rağmen cevap alınamazsa, süt kültürü önerilir. Tekrarlayan mastit durumlarında da kültür yapılması önerilir. Antibiyotik tedavisinden sonra hala lokal şikayetler devam ederse, meme ultrasonu önerilir.

MASTİT NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Mastit, ağrılı bir durumdur. Memede kırmızı, şiş, ağrılı, hassas bölge ve bölgesel ısı artışı görülür. Halsizlik, kırgınlık, nezle/grip gibi hissetme, üşüme, bazen ateş de eşlik edebilir ancak ateşin olmaması mastiti dışlamaz. Ciddi durumlarda hastanede tedavi gerekebilir ve ardından meme absesi gelişmişse, drene edilebilir (boşaltılabilir). Son yayınlarda drene edilmemesi gerektiği yönünde bulgular da mevcuttur.

MASTİTTEN KORUNMAK İÇİN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Emzirmek: İlk haftalarda bebeği sık sık emzirerek memeyi boşaltmak: Doğum sonu özellikle 3-5. günlerde emzirme yönetimi çok önemlidir. Çünkü birden memeler sütle dolar, anne eğer buna hazırlıklı değilse, ya da bunun normal bir süreç olduğunu bilmiyorsa, panik yaşar. Bu dönemde uygun yaklaşımı bilmiyorsa, ilk kırılma noktası burada yaşanır. Sıkça emzirmek, bebeğin kavrama güçlüğü olması durumda memeyi elle ya da pompa ile boşaltmak gerekir. Burada kantarın topuzunu fazla kaçırmamak da önemli çünkü aşırı yapılan boşaltımlarda mastitten korunmak yerine mastite zemin de hazırlanabilir. Aşırı sınırı ne? Memede rahatsızlık, aşırı dolmuşluk hissedildiğinde, sadece RAHATLAYANA dek (hepsini değil) boşaltmak.

Ayna kontrolü: Yukarıdaki belirtilere ek olarak, ayna karşısında memelerde kırmızı alan varlığını sıkça kontrol etmek Emzirmeye devam: Mastit gelişmişse bile, emzirmeye devam etmek. Emzirmeyi birden kesmek, memelerde biriken sütün abseleşmesine neden olabilir.Memeyi bebeğe uygun kavratmak mastitten en güçlü korumayı sağlar. Ayrıca etkin süt boşaltma yöntemlerinin de anneye öğretilmesi gerekir. Hamile iken bir emzirme danışmanı ile tanışmak ve eğitim almak, bu nedenle gereklidir.Emzirme seansları atlamamak. Sütün birikmesinden kaynaklı pek çok sorunun önüne geçer.

ÖRNEK HİKAYE

Desteklediğim annelerden birinde doğum sonu 9. ay civarında bir meme absesi gelişmişti. Genel olarak, bu annenin bedeni ikiz besleyecek kadar sütü üretebiliyordu. Böyle bol sütlü annelerin özellikle bebeklerini slingle taşırken, çanta sapını çapraz memenin üzerinden geçirirken, emniyet kemeri bağlarken dikkatli olmaları gerekir. Sütyenleri çok gevşek ya da çok sıkı olmamalı. Bu anne gece uyurken memenin üzerine yatmıştı ve o gece boyunca hiç emzirmediğinden sabahına mastitle uyanmıştı.

Bir başka annede de takıntı düzeyinde mastit korkusu vardı. Bir kez mastit geçirmiş ve doktoru “memeni sakın dolu tutma, yoksa mastit olursun” demişti. Bunun üzerine anne memelerini sürekli sağmaya başlamıştı. Desteklediğim dönemde bebeği 2,5 aylıktı ve neredeyse bebeğinin ihtiyacından 3 kat daha fazla süt üretiyordu, buzdolabında süt koyacak yer olmadığından başka dolap almak zorunda bile kalmıştı. İşte burda anlatmaya çalıştığım şey, tam da yukarıda bahsettiğim aşırıya kaçma hali. Bu anne ile “aşırılık”tan “yetecek kadar” a nasıl ilaç dışı yöntemlerle dönüştürebileceği üzerine çalıştık.

Bir diğer annede ise, mastitten sonra elle hissedilen, dışarıdan görünmeyen bir süt bezesi kaldı, bu %3 kadında rastlanan bir durumdur. Meme ultrasonu çekildi ve sıvı örneği alınarak bakıldı, yakın takip ile izlendi. Bu anne ile emzirme düzeni üzerine çalıştık, herhangi bir sorun yaşamadı. Çalışmaya başladı ve sonra iş yaşamında emzirmeyi nasıl düzenlemesi gerektiği üzerine çalıştık. Bebeği şu an 20 aylık ve aşkla beslemeye devam ediyor.

Eğer bu tür bir şikayetiniz olduysa ya da bedeninizin süt üretmeye çokça meyilli olduğunu hissederseniz, mastitten korunma konusunda uzman yardımı almanızı ya da riskli davranışlara karşı daha dikkatli olmanızı öneririm.

VAKİT KAYBETMEYİN

Bu hikayelerden yola çıkarak, mastit konusunda sizi nazikçe farkındalığa davet ediyorum. Lütfen böyle bir sıkıntı yaşayınca sosyal medyada yardım arayarak, vakit kaybetmek yerine, bir hekim, ardından da emzirme sürecinizin uygun yönetilmesi için bir emzirme danışmanı/ebe/hemşire ile görüşün. Hekim ilaçla tedavi eder, bu gereklidir. Emzirme yönetiminizde yapılan bir hatayı emzirme danışmanı ile daha kolay bulabilirsiniz, eğer yapmayı tekrarladığınız uygunsuz emzirme davranışları varsa maalesef tedavinizden sonra mastit yine tekrarlayabilir.

Mastitsiz günler görmek dileğiyle, sağlıcakla… 

Mastitin tedavisi konusunda otorite kurumların rehberleri (guideline) olmasına rağmen, klinisyenlerin güncellemeleri ne kadar takip ettiği bilinmediğinden, maalesef bazen uygun olmayan antibiyotiklerin reçete edilmesi sonucu, mastit vakalarının iyi yönetilemediğini duyarız. Hatta anneye emzirmeyi sonlandırmasının da tavsiye edildiğini maalesef üzülerek, duydum. Bu durumda süt yapım süreci geçici ya da kalıcı hasara uğrayabilir. Ancak emzirmeyi sonlandırmayı gerektirecek bir durum değildir. Bu makaleyi, mastit hakkında annelerle uygun ve güncel bilgiyi paylaşma amacıyla hazırladım, doğru bilginin yaygınlaşması niyetiyle…

Mastite en sık neden olan mikroorganizma Staphylococcus aureus (S. aureus)’tur. 1961'den beri, peniciline dirençli betalaktamlara dirençli S. aureus izolatları tanımlanmıştır. Bunlar genellikle metisiline dirençli S aureus (MRSA) olarak adlandırılır. MRSA varlığında etkili olabilecek antibiyotik seçmek önemlidir. MRSA teşhisi, süt kültürü alınarak, konur.

Dünya Sağlık Örgütü mastitin yönetiminde antibiyotik kullanımını, şikayetlerin 24 saatten uzun sürmesi halinde önerir. Eğer 2 günlük antibiyotik tedavisine rağmen cevap alınamazsa, süt kültürü önerilir. Tekrarlayan mastit durumlarında da kültür yapılması önerilir. Antibiyotik tedavisinden sonra hala lokal şikayetler devam ederse, meme ultrasonu önerilir.

Mastit, ağrılı bir durumdur. Memede kırmızı, şiş, ağrılı, hassas bölge ve bölgesel ısı artışı görülür. Halsizlik, kırgınlık, nezle/grip gibi hissetme, üşüme, bazen ateş de eşlik edebilir ancak ateşin olmaması mastiti dışlamaz. Ciddi durumlarda hastanede tedavi gerekebilir ve ardından meme absesi gelişmişse, drene edilebilir (boşaltılabilir). Son yayınlarda drene edilmemesi gerektiği yönünde bulgular da mevcuttur.

Emzirmek: İlk haftalarda bebeği sık sık emzirerek memeyi boşaltmak: Doğum sonu özellikle 3-5. günlerde emzirme yönetimi çok önemlidir. Çünkü birden memeler sütle dolar, anne eğer buna hazırlıklı değilse, ya da bunun normal bir süreç olduğunu bilmiyorsa, panik yaşar. Bu dönemde uygun yaklaşımı bilmiyorsa, ilk kırılma noktası burada yaşanır. Sıkça emzirmek, bebeğin kavrama güçlüğü olması durumda memeyi elle ya da pompa ile boşaltmak gerekir. Burada kantarın topuzunu fazla kaçırmamak da önemli çünkü aşırı yapılan boşaltımlarda mastitten korunmak yerine mastite zemin de hazırlanabilir. Aşırı sınırı ne? Memede rahatsızlık, aşırı dolmuşluk hissedildiğinde, sadece RAHATLAYANA dek (hepsini değil) boşaltmak.

Ayna kontrolü: Yukarıdaki belirtilere ek olarak, ayna karşısında memelerde kırmızı alan varlığını sıkça kontrol etmek Emzirmeye devam: Mastit gelişmişse bile, emzirmeye devam etmek. Emzirmeyi birden kesmek, memelerde biriken sütün abseleşmesine neden olabilir.

Yazının Devamını Oku

Doğum yaparken ağzınızı açık tutun

20 Aralık 2019
Doğumda “kendi şarkısını söylemek” muazzam keyifli ve fizyolojik olarak da kolay bir doğum gerçekleşmesine katkı sağlıyor.

Doğumhanede yıllarımda annelere nasıl ıkınacağını tarif ederken şöyle derdik:

“Ellerinle masanın kenarındaki demirleri tutup, ordan güç alarak, (hem soğuk demirler onlara iyi geliyor), derin bir nefes al, çeneni göğsüne değdir ve var gücünle AĞZIN KAPALI, ıkın”

Oysaki şimdi artık “ıkın” yerine, “bebeğine yol ver” diyoruz ve bu yumuşacık söylemin, yumuşacık doğumları da beraberinde getirdiğini gözlemliyorum. Dil kullanımı hayatın her alanında olduğu gibi, doğum alanında da mucize Söz büyüdür” Kesin bilgi...

Şimdi ağzın AÇIK ya da KAPALI olmasına değineceğim.

Yazının Devamını Oku

Armağanınla kucaklaş: Kadından- anneye dönüşüm deneyimi

4 Kasım 2019
Zaman zaman bebeğine gizli gizli öfkelenirken yakalıyor musun kendini?

Usul usul özgürlüğün sanki elinden kayıp, gidiyormuş gibi geliyor mu?

Belki itiraf edemiyorsun kendine...

Kendine vakit ayırmak öyle zor olmaya başladı ki...

“Ben” iken; “ben-İM” vakt-İM, benim sevdiğ-İM şeyler, ben-İM uyk-UM, benİM bedenİM derken; o kutsal buluşma anından sonra bir anda “ben” “sen” oldu, ben-İM’ler, SENİN oldu.

9 ay boyunca bedenimi, uykumu, yediklerimi paylaştım senle.

Ve kavuştuktan sonra bedenim artık senin, sen istedikçe seni emziriyorum.

Uykum, senin uykuna göre artık.

Yediklerimi bile senin gazına, allerjilerine göre seçer oldum.

Yazının Devamını Oku

Memeyi sıkınca süt gelmiyorsa sütüm bitmiş mi demektir?

15 Ekim 2019
Emziren annelerin en büyük korkularından biri sütünün kesilmesidir. Memeden süt gelmediği zaman anne sütünün kesildiği endişesi ile korkuya kapılırlar. Peki, memeden süt gelmemesi sütün kesildiği anlamına mı gelir? Memeden süt gelip gelmediği nasıl anlaşılır? memelerdeki süt neden biter?

Memeyi sıkınca sütün gelmesi ya da gelmemesi; o anki meme doluluğu hakkında bilgi vermez sevgili anneler

Süt gelme/gelmeme durumu tamamen tesadüfi bir sonuçtur. Meme doluluğu hakkında bilgi vermez, bu sizi yanıltmasın. 

Memenin dolu ya da boş olduğunu anlamak için bu meme ucunu sıkma olayını genelde kullanmamalı, çünkü bu uygun bir yöntem değildir.

Meme dolu/boş olduğunu anlamanın tek yolu; memeleri avuçlayarak, ne kadar dolu olduğunu hissetmeye çalışmaktır. Mesela emzirme /pompa öncesi dokunun ve doluluğuna 1-10 arası puan verin. Emzirme/pompa sonrası yine dokunun ve öncesine kıyasla bir puan daha verin, bir azaltma olmuş mu, farketmeye çalışın. Bunu pratik ettikçe zaman içinde doluluğunu daha iyi anlar duruma geliceksiniz.

Aslında memede süt hiç bitmez, çünkü boşaltılmaya başladığı andan itibaren, süt yapımı yeniden başlar. Yani memeyi sıkınca süt geldiyse (tamamen tesadüf eseri çünkü süt hiç bitmez) ama yumuşak hissediyorsan, bu dolu olduğu anlamına da gelmez.

Yazının Devamını Oku

Doğum ve emzirme travması

24 Haziran 2019
Bu yazımda; tıbbi uygulamaların bebekler, çocuklar ve kadın bedeni üzerindeki travmatik etkilerinden bahsetmek istiyorum. Tıbbi uygulamaya maruz kalmanın travma sebebi olabileceği fikri, pek çoğumuz için şaşırıtıcı da olabilir. Aslında, bu konu sağlık per

Bu yazımda; tıbbi uygulamaların bebekler, çocuklar ve kadın bedeni üzerindeki travmatik etkilerinden bahsetmek istiyorum. Tıbbi uygulamaya maruz kalmanın travma sebebi olabileceği fikri, pek çoğumuz için şaşırıtıcı da olabilir. Aslında, bu konu sağlık personeli tarafından yeterince bilinmiyor. Bazı rutin uygulamaların hazırlık aşamasında, hareket etmelerini önlemek için çocukları “bohça” gibi bağlıyorlar. “Hücre hafızası” düzeyinde, mesela sezaryenin kadın bedeninde ya da aşı, ameliyat gibi uygulamalarda bebek ve çocukların bedeninde neler olup bittiği ve bunun hayatımızın sonraki bölümlerine yansımaları konusunu detaylandırıcağım. Hatta daha önceki “Aşı yapılırken emzirmeyi talep edin” başlıklı makalemde de bahsettiğim noktaları destekleyici olacak, uzun yıllardır travma üzerine çalışan ve travma çözümlemesinde “somatik deneyimleme” yöntemini geliştiren Dr. Peter Levine’in bulgularına yer vermek istiyorum.

Mesela herhangi bir operasyon (buna sezaryen ya da dil bağı kestirme gibi basit ve küçük uygulamalar da dahil), bebek/kadını uzun süre hareketsiz bırakıyor. Bilinç açık olmasa bile, hareketsizlik, dokuların kesilmesi gibi uygulamalar, beden tarafından hayatı tehdit eden bir olay olarak algılanır, hücreler tarafından kayıt altına alınır ve hücre hafızasında saklanır. Biz entellektüel düzeyde operasyonun yararına inanıyor olsak bile, ilkel beynimiz buna inanmaz. Beden, kendisini ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalmış gibi algılar. 6 hafta ile 18 ay arası değişen gecikmeli reaksiyonlar gösterebilir (1).

Travma oluşumuna neden olabilecek yaygın tıbbi uygulamalardan bazıları şunlardır:

Bir doğum günü partisinde, birkaç çocuğun birarada olduğu bir ortamda, insanlardan korkması, diğer çocuklardan kaçması ve anneye bağımlı davranışlarıyla dikkatimi çeken 2 yaş civarında bir çocuk görmüştüm. Bu tür davranışlarıyla diğerlerinden sıyrılıyordu. Aklıma çocuğun bir travmaya maruz kalabileceği ihtimali geldi ve annesi ile sohbete başladım. Annesine “Geceleri ağlayarak uyanır mı?” diye sordum. Annesi gözleri kocaman açılarak, nerden biliyorsun dercesine yüzüme hayretle baktı ve “Evet, hem de gece de birkaç defa” dedi. Ardından doğum şeklini, annenin gebeliğinde ruhsal açıdan stresli olup olmadığını ve doğduktan sonra çocuğun herhangi bir kaza geçirip geçirmediğini sordum. Anne sezaryenle doğum yapmıştı, hamileyken stresli bir çalışma ortamına maruz kalıştı ve çocuk 1 yaş civari bacağını kurarak, uzun süre alçıya maruz kalmıştı.

Sağlık çalışanları iyilik ve faydalı olma niyetiyle yaklaşır buna şüphe yok ancak yeni bilgiye karşı direçli bir yaklaşımları vardır, bu bazen istendik sonuçlar da doğurabilir, ancak yukarıda bahsedilen uygulamaların kalıcı ve uzun süreli etkilerini anlamaları şarttır. “Aşı yapılırken emzirmeyi talep edin” başlıklı makalemden sonra çokça tepkiler aldığım gerçeğini yeri gelmişken, onların dirençlerini belirtmek adına örnek vermek isterim. Bazen onların, siz ebeveynlerden daha fazla bilgilenmeye ihtiyaçları olabilir. Travma önlenemez, hayatın bir olgusudur ancak iyileştirebilir ya da en aza indirgenebilir.

Yazının Devamını Oku

Bebeklerde meme reddine karşı nasıl önlemler alınmalı?

20 Haziran 2019
Memeyle kavga ettirmeyin

Bebeklerde meme reddi neden yaşanır? Biberon kullanımı meme reddine neden olur mu? Memeyi reddeden bebeğe nasıl yaklaşmak gerekir? Memeyi reddeden bebeği emzirmeye zorlamak doğru mu?

Yaklaşık yedi senedir uğraştığım emzirme danışmanlığında, “En çok hangi şikayetle başvuru oluyor?” sorusunun cevabıdır meme reddi… Özellikle bebeklerin büyüme atakları yaptıkları 3. hafta, 6. ve 12. hafta gibi zamanlarda daha sık görülür.

Bunun dışında herhangi bir zamanda da ortaya çıkabilir. Birkaç nedenden kaynaklanır. En sık nedenlerden biri biberon kullanımıdır. Biberona alışan bebek, onun kolaylığını memede bulamayınca, kolayı seçerek, memeyi red eder. Bazen de büyüme atağına girer. Her gün güzelce emen bebek, birden memeyi istemez, anne aç olduğunu düşünerek, emzirmeye zorlar, bebek iyiden iyice daha çok reddeder ve memede bir kavgadır alır başını gider.

MEMEYİ REDDEDEN BEBEĞE NASIL DAVRANMAK GEREKİR?

Meme reddi durumlarında birazdan sıralayacağım tavsiyeleri uygulayabilirsiniz. Ancak hiç yapılmaması gereken ama annelerin sıkça yaptığı birşey var ki; o da bebeği “emmeye zorlamaktır.” Bebek almadıkça, anne zorlar, zorlanan bebek ağlar, memeyi ittirir, anne kendini red edilmiş hisseder, öz güveni kırılır sanki bunu “yavrusunun kendisini red edişi” gibi algılar ve olumsuz duygulanımlara kapılması sonucu sütün memeden dışarı akışını sağlayan mekanizmayı istemeden engellemiş olur (oksitosin refleksi). Süt inmeyince de “sütüm yok/yetmiyor” gibi düşüncelere kapılır.

MEMEYİ REDDEDEN BEBEĞİNİZİ ZORLAMAYIN

Halbuki süt oradadır, hücrenin içindedir. Ancak memeyi zorlamayla ortamda oluşan olumsuz duygulanım ve koşullar işleri iyice işin içinden çıkılmaz hale dönüştürür. Anne memeyi zorladıkça bu kısır döngü sürer gider… Sonuç gergin ve üzgün bir anne, huysuz ve memeyi almakta inatlaşan bir bebek.

Yapılacak şey memeyi sadece teklif etmek, almadığı takdirde zorlamamaktır. Teklif etme sıklığınızı arttırabilirsiniz.

AYNA NÖRONLAR

Başka bir canlının hareket ve duygularını sadece gözlemlemek bile beyinde “ayna nöron” adı verilen hücrelerin aktive olmasını sağlayarak, kişinin gözlemlediği canlıya göre tepki oluşturmasını sağlar. Buna örnek olarak film izlerken hissettiklerimizi verilebilir. Henüz sözcük dilini kullanarak, kendini ifade edemeyen bir bebeğin bakımı konusunda bu yetenek annelere onları anlamaları imkanı sunar. Örneğin gece emmek için uyanan bebekten önce annesinin uyanması gibi.

Ancak ayna nöronlar karşılıklıdır. Örneğin bebekler de, gergin ve stresli bir anneyi hissedip, aynı tepkileri gösterebilirler. Diğer yandan yenidoğandaki stres de; annede stres yaratıp, fiziksel gerginlik oluşturur, annenin bebeğini sakinleştirme, içgüdülerini dinleme ya da bebek tarafından verilen mesajları anlama becerilerini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle sürekli ağlayan bir bebeğin öncelikle anne ve babasını sakinleştirmekle işe başlarım her zaman.

MEDİTASYON YAPIN

AYNA NÖRONLAR anne ya da bebekten biri gergin ise diğerinin de gerginleşmesine neden olabilir. Bu nedenle annenin sakin ve rahatlamış olması meme reddinde uygulanacak altın kuralımdır. İnstagram hesabımdan takip edenler bilir, annelere bu amaçla sıkça meditasyon yapmalarını öneririm.  Önce anneyi ruhsal olarak sakinleştirmek, bebeğin emzirme problemine de fayda sağlayabilir.

BAĞLANMANIN TELAFİSİ

Lohusalıkta emzirme sorunları genellikle bağlanmanın bozulması sonucu gelişir. Bağlanma ilk olarak doğumdan hemen sonra ten tene temasla gerçekleşir. Ancak bunun yapılamadığı durumlarda telafi edilmesi mümkündür.

Telafi uygulaması; bebeğin yeterince ısıtılmış bir odada sadece alt bezi ile annenin çıplak üst bedenine yerleştirilmesiyle gerçekleşir. Anne ve bebek birlikte banyo yaparak, sonrasında da nemli halde iken ten temasını sağlayarak, telafiyi gerçekleştirir. Bu koşullar, bebeğin amnion sıvısı ile nemli olduğu hemen doğum sonrası bağlanma anını çok iyi taklit eder. Eğer travmatik bir doğum deneyimi yaşanmışsa, banyo suyuna lavanta yağı gibi bitki yağları eklenerek rahatlatıcı aromatik etkiden yararlanılabilir. Bebekler doğumdan sonra genellikle hep aynı hareketleri yapar, ayakları ile kendisini memeye doğru yöneltir, memeyi yakalamaya çalışır. Bu uygulamada annelerde yoğun duygular açığa çıkar. Birçok anne için ilk ten temasının sağlandığı an kendilerini gerçekten anne olarak hissettikleri andır.

Ten temasıyla bağlanmayı telafi ettiğim bir anne: 

“Emzirmenin bu kadar keyifli bir şey olduğunun farkına şu an varıyorum. Şimdiye kadar herkes beni bir yandan çekiştirdi, öyle tutma, böyle tut diye... Emzireceğim diye boynum, omuzlarım tutulmuştu. Halbuki emzirmek ne kadar doğal ve keyifli bir süreçmiş. Bebeğimi ilk defa şu an hissettim” (6 günlük bebek annesi, ilk bebeği, 26 yaşında).

TEN TEMASI

TEN TEMASI, meme redlerinde de uygulanabilecek, iyileştirici özelliği yüksek, basit bir uygulamadır. Fayda sağlanana dek gün içinde çeşitli sıklıklarda uygulanabilir. 10 gün üst üste, günde 10 kere ve 10’ar dakika olacak şekilde. Genellikle aileler, bebeklerin çıplak üşeyebileceği kaygısını taşır. Bu kaygının doğru olmadığını anlatmak için, instagram hesabımda yayınladığım emzirilen memedeki termografik verilerin gösterildiği posta bakabilirsiniz. 

BİRLİKTE BANYO YAPMAK/YENİDEN DOĞMAK

Bebeklerin emmeye programlı doğmuş olması ve doğuştan getirdiği bu yetenek ilk aylarla sınırlı değildir. Gerçekten de klinik deneyler, bu içsel yeteneğin belki de en az bir yıl daha uzun süre devam edebileceğini göstermiştir. Anne ve bebek ılık suyun içinde, bebeğin sırtı annenin karnına değecek şekilde, bir kuvete birlikte girdiklerinde, bu bebeklerin memeye doğru hareket ettikleri ve emzirme sürecini başlattıkları görülmüştür. Buna birlikte banyo yapmak adı verilmiştir. O dönemde bu teknik yeniden doğma olarak popülerlik kazanmıştır. Benim de sıklıkla uyguladığım bu yöntem, meme reddi yaşayan üç ay civarı üç bebekte olumlu sonuçlar vermiş, iki bebekte ilk denemede, üçüncü bebekte ikinci denemede sonuç almıştık.

BÜYÜME ATAKLARINDA MEME REDDİNİN NORMAL OLDUĞUNU KABUL EDİN

Bebekler bazı dönemlerde büyüme atağı yaparlar. Bunu, büyük bir sıçrayış gerçekleştirecek bir uzun atlamacının, engelden atlaması için bir adım geriye gidip, hız kazandıktan sonra sıçrayışını gerçekleştirmesi gibi düşünebilirsiniz. İşte bu geri adımlarda bebeklerde meme redleri görülmesi son derece normaldir. Bu dönemde aynı zamanda uykusuzluk, iştahsızlık, huysuzluk hali görülür. Ancak anne bu şikayetlerin hepsini meme reddine bağlayıp, uykusuzluğu sütün az oluşuna, iştahsızlığını da memeyi red edişine bağlar. Halbuki genel olarak bu geçici bir dönemdir. Nasılki bizler hasta olduğumuzda keyifsiz ve iştahsız oluyorsak ve keyifle yemek yerine sadece hayatta kalmamıza yetecek kadar yiyorsak, bebekler de öyle... Üstelik bir, iki dakika aldığı süt bile ona yeter. Geceleri emerek, gündüzki açığını kapatır. 

MEME= STRES GİBİ ALGILAMAMALIDIR

Ancak bu dönemde memeye zorlanırsa, meme ve stres duygusu arasında bir ilişki kurar. Büyüme atağı geçtiğinde bile memeye geldiğinde bu ilişkiye bağlı strese girrr ve gerginleşir. Destek olduğum ailelerden birinde bunu bizzat yaşamıştım. Bebek üç aylıktı ve şikayeti meme reddiydi. Bebek daha annesinin memesini görür görmez derin ve hızlı solunum yapmaya başlıyor, ellerini yumruk yapıyor ve birkaç saniye içinde ağlamaya başlıyordu. Anneye zorlayıp zorlamadığını sorduğumda çok zorladığını söyledi. Bebek meme ile stres ilişkisini kurmuştu. O bebeğe bağlanmanın telafisi, ten teması ve birlikte banyo uygulamalarını yapmıştık. Büyüme atağı geçince memeye tekrar dönmüştü.

SÜTÜNÜZÜ SAĞIN

Büyüme atağı geçene dek, annenin bebek memeden almadığı takdirde sütünü sağması, süt üretiminin devamlılığını sağlar. Boşaltılmayan meme, bir süre sonra süt yapımını da “ihtiyaç nasılsa yok” diye düşünüp, azaltır. Memeye, ihtiyaç olduğu mesajını vermek istiyorsak, memeyi tıpkı emzirirkenki aralıklarda boşaltmak gerekir.

UYKUDAYKEN EMZİRİN

Yukarıda örneğini verdiğim bebekte ve telefon danışmanlığı ile uzaktan yardım ettiğim pek çok ailede, bebeğin uykuya dalış sırası ya da uyanmak üzere olduğu yarı uykulu dönemde memeyi emdiğini keşfettik. Emmek, onlarda içgüdüsel olarak var olan bir refleks olduğundan, henüz tam üst beyin faaliyetleri başlamadan memeyi teklif etmek, kendiliğinden emmeyi de beraberinde getirmişti.

YARDIM ALMAKTA GEÇ KALMAYIN

Son olarak, işin içinden çıkamadığınız durumlarda profesyonel yardım almakta lütfen gecikmeyin. Kulaktan dolma bilgiler ya da internette okuduğunuz bilgiler çoğu zaman fayda sağlar ancak baktınız olmuyor, yardım alın. Çünkü hangi yöntemin Sizin bebeğiniziçin fayda sağladığına karar vermeniz güç olabilir. Her bebek kendine özeldir ve genel bilgiler sadece geneldir, bebeğinize özel değil.

Aşkla besle sevgili anne…

Yaklaşık yedi senedir uğraştığım emzirme danışmanlığında, “En çok hangi şikayetle başvuru oluyor?” sorusunun cevabıdır meme reddi… Özellikle bebeklerin büyüme atakları yaptıkları 3. hafta, 6. ve 12. hafta gibi zamanlarda daha sık görülür.

Bunun dışında herhangi bir zamanda da ortaya çıkabilir. Birkaç nedenden kaynaklanır. En sık nedenlerden biri biberon kullanımıdır. Biberona alışan bebek, onun kolaylığını memede bulamayınca, kolayı seçerek, memeyi red eder. Bazen de büyüme atağına girer. Her gün güzelce emen bebek, birden memeyi istemez, anne aç olduğunu düşünerek, emzirmeye zorlar, bebek iyiden iyice daha çok reddeder ve memede bir kavgadır alır başını gider.

Meme reddi durumlarında birazdan sıralayacağım tavsiyeleri uygulayabilirsiniz. Ancak hiç yapılmaması gereken ama annelerin sıkça yaptığı birşey var ki; o da bebeği “emmeye zorlamaktır.” Bebek almadıkça, anne zorlar, zorlanan bebek ağlar, memeyi ittirir, anne kendini red edilmiş hisseder, öz güveni kırılır sanki bunu “yavrusunun kendisini red edişi” gibi algılar ve olumsuz duygulanımlara kapılması sonucu sütün memeden dışarı akışını sağlayan mekanizmayı istemeden engellemiş olur (oksitosin refleksi). Süt inmeyince de “sütüm yok/yetmiyor” gibi düşüncelere kapılır.

Halbuki süt oradadır, hücrenin içindedir. Ancak memeyi zorlamayla ortamda oluşan olumsuz duygulanım ve koşullar işleri iyice işin içinden çıkılmaz hale dönüştürür. Anne memeyi zorladıkça bu kısır döngü sürer gider… Sonuç gergin ve üzgün bir anne, huysuz ve memeyi almakta inatlaşan bir bebek.

Yapılacak şey memeyi sadece teklif etmek, almadığı takdirde zorlamamaktır. Teklif etme sıklığınızı arttırabilirsiniz.

Başka bir canlının hareket ve duygularını sadece gözlemlemek bile beyinde “ayna nöron” adı verilen hücrelerin aktive olmasını sağlayarak, kişinin gözlemlediği canlıya göre tepki oluşturmasını sağlar. Buna örnek olarak film izlerken hissettiklerimizi verilebilir. Henüz sözcük dilini kullanarak, kendini ifade edemeyen bir bebeğin bakımı konusunda bu yetenek annelere onları anlamaları imkanı sunar. Örneğin gece emmek için uyanan bebekten önce annesinin uyanması gibi.

Ancak ayna nöronlar karşılıklıdır. Örneğin bebekler de, gergin ve stresli bir anneyi hissedip, aynı tepkileri gösterebilirler. Diğer yandan yenidoğandaki stres de; annede stres yaratıp, fiziksel gerginlik oluşturur, annenin bebeğini sakinleştirme, içgüdülerini dinleme ya da bebek tarafından verilen mesajları anlama becerilerini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle sürekli ağlayan bir bebeğin öncelikle anne ve babasını sakinleştirmekle işe başlarım her zaman.

Yazının Devamını Oku

Süt annelik hakkında doğru bilinen yanlışlar

31 Mayıs 2019
Günümüzde gittikçe azalan anne sütü ile besleme oranlarına karşılık, formül mamanın giderek yaygınlaştığını görmekteyiz. İstatistikler içler acısı…

Günümüzde gittikçe azalan anne sütü ile besleme oranlarına karşılık, formül mamanın giderek yaygınlaştığını görmekteyiz. İstatistikler içler acısı…

Birkaç on yıl öncesine göre anne sütü alan bebekler giderek azalmakta.. İlk altı ay sadece anne sütü ile besleme oranı 2008’de % 40.14 iken, 2013’de %30.1’e düşmüştür (1). Oysaki tüm otorite sağlık kurumları bir bebek için en sağlıklı besinin anne sütü olduğunu vurguluyor (2). Bu makalede bebek beslenmesinde mamanın yerine alternatif olabilecek insanlığın tarihi kadar eski “süt annelik” hakkında doğru bilinen yanlışlara yer verdim. Yanlış bilgiyi doğrusuyla değiştirmek niyetiyle, şifa olsun…

Günümüzde mama takviyesi oldukça yaygın bir uygulama olmasına rağmen, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Global Strategy in Infant and Young Child Feeding (2003) bülteninde, kendi annelerinden anne sütü alamayan/yetersiz alan bebekler için seçenekler arasında en iyi olanın; kendi annesinin sütünün sağılıp verilmesi; sağlıklı bir süt anneden ya da süt bankasından edinilmiş sütlerle beslenmesi olduğunu bildirmektedir (2,3). Buna göre; formula (mama) kullanımının yaygın olmasına karşın DSÖ formuladan daha öncelikli olarak, bağışçı sütünü önermektedir.

Otorite kurumların süt paylaşımı konusundaki görüşlerine aşağıda yer verdim. Amerikan Pediatristler Akademisi; bütün preterm bebeklerin anne sütü alması gerektiğini, pastörize edilmiş bağışçı sütünün kullanılması gerektiğini belirtmektedir (3). Kanada Pediatristler Birliği ve Food and Drup Administration; hastalık yapan mikroorganizmaların bulaşma riskinden dolayı işlenmemiş anne sütü paylaşımını uygun bulmamaktadır (4,5 ). Yani tarama testinden geçen ve pastörize edilmiş anne sütünü önermektedir. ABM (Academy Breastfeeding Medicine) günümüzde informal süt paylaşımını sağlıklı bebekler için potansiyel yararları olan ve giderek artan bir uygulama olarak tanımlarken riskleri azaltma rehberi doğrultusunda ve mümkün olan en güvenli şekilde yapılması gerektiğini vurgular (6).

Süt paylaşımı konusundaki endişeler, bir sağlık profesyoneli tarafından bağışçının sistematik olarak değerlendirilmeden, sütünün bebeğe verilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durum hastalıkların geçişi, süte karışmış tıbbı ilaç, yasadışı ilaç ve madde, çevresel etkilere maruz kalma, sağma ve depolanma sırasında sütün bakterilerle kontaminasyonu gibi riskleri içermektedir.

Özetle; tüm otorite kurumlar, bir emzirme danışmanı ya da sağlık personeli gözetiminde, risk taraması yapıldıktan ve pastörize edildikten sonra süt paylaşımının yapılmasını onaylar.

Kur’an’da (Bakara 2:233 ve Talak 65:6) annelere bebeklerini emzirmeleri önerilmektedir. Müslüman dünyasında “Mahram” adı verilen bir durum söz konusudur. Kur-an’a göre süt annelik yapan kadının kendi çocuğu ve süt annelik yaptığı bebek kardeş sayılır. İleride olası bir evlilik durumunda bu çocukların evlenmesi yasaklanır. Bu kısıtlamanın altında yatan sebep; süt ve genetik materyal geçişi arasındaki muhtemel geçiştir. Eğer bebekler düzenli olarak aynı süt annenin sütü ile beslenirse, benzer epigenetiplere sahip olabilirler. İleride olabilecek süt kardeşlerin evlilikleri, akraba evlilikleriyle benzer sonuçlara neden olabilir. Yani İslam dini süt kardeşlerin ileride evlilikleri durumunda tıpkı akraba evliliklerindeki sakat çocuk doğumlarını önlemek için “mahram”ı getirmiştir. Bu durum, Müslüman’lıkta süt annelik yasaktır şeklinde yorumlanmamalıdır. Müslüman dünyasındaki süt annelik kriteri; alıcının dönörün kim olduğunu bilmesi esasına dayanır (7).

Yazının Devamını Oku