Metin Görgün

Haydi plaja

29 Ağustos 2003
<B>AVRUPA </B>Beach Volley Şampiyonası, Alanya ayağı Kleopatra Plajı’ndaki muhteşem tesiste başladı. 5000 kişilik trübünleriyle dünyanın sayılı organizasyonlarından biri haline gelen Alanya, özellikle belediye ve tüm Alanya halkıyla bu işi gerçekten üst düzeyde yapıyor.

Bu turnuva diğer serilerden çok daha önemli. Son turnuva olması nedeniyle olimpiyatlara katılım hakkını, takımların burada alacakları dereceyle ve puanla garantileme şansını yakalayacak olması heyecanı ve katılımın kalitesini çok yükseltmiş durumda.

200 bin dolar ödül

Ayrıca konan para ödülünün yüksek olması (toplam 200.000 Euro) da katılımın artmasına, iyi oyuncuların bu turnuvayı tercih etmesine neden oldu. CEV (Avrupa Voleybol Federasyonu) ve FIVB (Uluslararası Voleybol Federasyonu) arasında tatlı bir rekabet salonlardan plaja da taştı. FIVB turnuvalarının iyi Avrupalı oyuncular tarafından daha fazla tercih edilmesinin önüne geçmek için CEV bir dizi önlemler aldı.

Bu önlemlerin başında da para ödüllerini yükseltmek ve oyuncuların daha iyi yerlerde ‘Alanya gibi’ ve daha çok medyada yer bulmasını sağlamak vardı. Bunlarda başarılı olurlarsa CEV turnuvaları da beklenen ilgiyi gerek tribünlerde gerekse medyada daha fazla yer elde ederek alır.

Sabah serisi bayanlarla başladı. Ancak seyrettiğim bütün takımlar artık blok yaparak oynuyor. İzolda ile Buğra ilk maçlarında Avusturya temsilcisi Gschweidl/Swoboda ya yenilmelerinin bir sebebi de bizim alışık olmadığımız blok organizasyonundaki uyumsuzluk hem hücumda, hem defansta ortaya çıktı.

Erkeklerde ise oyun kurgusu açısından herhangi bir eksikliğimiz yok. Ancak pas atarken topun çok temiz vuruşla yapılması ve en ufak hatayı hakemlerin affetmemeleri bizi biraz zorluyor. Devreye manşet vuruşuyla pas atmak giriyor ki bu gerçek bir alışkanlık gerektiriyor. Başarılı olmak için en az 7-8 ay kumun üstünde olmak gerek. Eğer takımlarımız sponsorlar bulursa ilk sıralarda yer almamız hatta olimpiyatlarda bir takımımız olması hiç de hayal değil. Finallere kadar heyecan her geçen gün artacak. Herkesi Alanya Kleopatra Plajı’na bekliyoruz.
Yazının Devamını Oku

ÜSP gerçeği

15 Haziran 2003
<B>SPORUN</B> alt başlığında en önemli etmenlerden biri de organizasyonlardır. Organizasyonların en meşakkatlisi ve en zor kaynak bulunacak bölümü ise altyapı için olanlarıdır. 1996 yılında bir proje başlatıldı. Fikir, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'sindeki bir avuç spor aşığından çıktı. Mütevazı bu tür girişimlerin, başladığı gibi kısa bir sürede bittiğine çok kez şahit olduk. Ancak inatla iyi bir şeyler yapar ve beklentisizce devam edersen, birileri yaptığın işi görür ve bunca ekonomik kriz tantanasına rağmen geleceğin Hidayet'lerini, Süreyya'larını Gökhan'larını ve Özlem'lerini yetiştirme planına sponsor oluverir.

Son üç yıldır Ücretsiz Spor Okulları (ÜSP) projesine destek veren Turkcell gibi yürekli sponsorları yürekten alkışlıyor, bu tür uygulamaların artarak devam edebilmesini sağlayacak sponsor yasasının da bir an önce çıkmasını ümit ediyorum.

7 yıldır yapılıyor

Çok kolay yazdığım organizasyonun büyüklüğünü anlatmak için bir takım rakamlar vereyim. 1996'da başladı, yani 7 yıldır devam ediyor. 7-15 yaş gurubunda 30 bin çocuğa ücretsiz spor yapma olanağı sağlandı. Sadece geçen yıl 11'i İstanbul'da, 7'si Doğu Marmara Bölgesi'nde, 1'i de İskenderun'da olmak üzere 19 okulda 6 bin öğrenci spor yapma imkanı buldu. Emeği geçen herkesi gönülden kutlarım. Çok zor bir iş, ancak bu kadar güzel gerçekleştirilebilirdi.

Bunca olumsuz haberler içinde size güzel bir olayı aktardım. Bir değil, iki değil tam 30 bin çocuğu etraflarındaki çirkeften uzaklaştıracak böyle bir organizsyonu desteklemek ulusal bir görevdir. Yarının sorunsuz gençlerden oluşmasını istiyorsak, çocuklarımızı mutlaka sporla tanıştırmalıyız.
Yazının Devamını Oku

Hiç şık olmadı!...

24 Mayıs 2003
TELEVİZYONDA program yapmak, ya da gazetede yazı yazmak fikri ilk ortaya çıktığında çok heyecanlanmıştım. Bugünkü sosyoekonomik konumumu borçlu olduğum voleybola geri ödeme yapma imkanım doğmuştu. Özellikle hiçbir alanında beklentimin olmaması, beni alabildiğine özgür kılıyordu. Zaman içinde şu ikilemlerle karşı karşıya kaldım. (ve hala da kalmaya devam ediyorum.) İçinden geldiğim camiada dostlarımı yaptıkları işlerle ilgili olumlu ya da olumsuz eleştirmek ve bunu yaparken de gerçekleri dile getirmek. Kısacası eleştirirken bazı dostalarımı üzecektim. Ama gerçekleri dile getirmesem okurlara ve izleyecilere haksızlık yapacaktım.

Ben bu ikilemden şöyle sıyrıldım; Hiç bir eleştirimi kişiselleştirmedim, övgümü maksimumda, yergimi de dozajında kullandım. Ne görüyorsam sadece onu yazdım ve bunun sadece o anı kapsadığı mesajını vererek çıkış yolu buldum.

Gereksiz gerginlik

Bütün bunları yazmamın sebebi son günlerde Federasyon Başkanı Sayın Hüsnü Can ile yaşadığım gerginlik. Aslında bu gerginliğin hiç bir kişisel boyutu yok.

Kendisini istifaya davet etmiştim. Bunu yazarken çok düşündüm. ‘‘Bu tür yazılardan voleybol zarar görür mü?’’ diye. Ama çok önem verdiğim ve hataların telafisinin mümkün olmadığı Avrupa Bayanlar Şampiyonası'nda tanıtımımızın ve saha içi başarımızın bu anlayışla sağlanamayacağına inandığım için o istifa yazısını yazmıştım.

Bana göre bu bir çözümdü. Bu yazıdan sonra başkalarından da çözüm önerileri bekledim. Ama maalesef olmadı. Sayın Hüsnü Can'dan da, (benim yazımı teyid eden) kişisel saldırı içeren yazısından çok, kendisinin o koltukta kalmasının neden çözüm olduğunu anlatan açıklama beklerdim. Bu daha şık olurdu.

Ve bir tehlike daha

Son günlerdeki bir takım olumlu sinyallerin, (Çinli antrenör Lang Ping'in gelmesi, Macaristan'daki turnuvaya gidilmesi gibi) bu açıklamada yer almasını isterdim. Keşke bayan Lang daha önce gelip play off maçlarını izleyebilseydi, keşke yeni çalışma programı kamuoyuna daha önce açıklanabilseydi.

Dikkati çekmek istediğim çok önemli bir gelişme daha var. Arçelik'in voleybola yaptığı yatırımı kısma politikası çığ gibi büyüyebilir ve hem federasyonu, hem de voleybolu yok edebilir. Yatırımlarının karşılığını alamadığını düşünen sponsorlar için maç saatlerinden, televizyon yayınlarına kadar ne tür önlemler alınacağı kamuoyuna duyurulmalı.

Ve özellikle Sayın Hüsnü Can kulüpleri hedef almaktan vazgeçmeli. Eğer mantık, ‘‘Küçük olsun, benim olsun’’ mantığı değilse, keyfi bir takım uygulamalara son verip, planlı hareket edilmelidir.
Yazının Devamını Oku

Hüsnü Can istifa etmeli

15 Mayıs 2003
<B>EN</B> zor olanı başarısızlık anında eleştiri yapmaktır. İstenilen etkiyi yaratmanın zorluğu, düşene vurmak gibi değerlendirilme olasılığı, bir de skor yorumculuğunun kolaycılığı yapacağım yorumları zora soksa da en azından ben bu başarısızlıktan ders aldım. Erkeklerde potansiyel olduğuna inancımı kaybetmesem de bir takım oyunculara olan inancım çok yara aldı. Ancak yine de en büyük sorumlu bana göre federasyon başkanı sayın Hüsnü Can'dır. Nedenleri zaten yaptığım yorumun başlangıcında mevcut. Dikkat ederseniz federasyon üyeleri ya da kurullar diyemiyorum. Çünkü sayın Hüsnü Can her türlü kararı tek başına alarak, her işi kendi halletmeye çalışarak, yönetme çabası zaten Türk voleybolunun şu an düştüğü durumun en büyük sebebidir. Federasyon başkanlığı fahri bir iştir.

Sayın Hüsnü Can'ın da bu fahri göreve talip olurken iyi niyetinden, voleybol adına verdiği mesaiden en ufak şüphem dahi yok. Ne yazık ki, bunca emeğe karşı, gelinen nokta tam bir kaos ve en son Avrupa Şampiyonası elemesiyle de skandala dönüşmüş durumdadır.

Oyuncuların sakatlıkları, bir takım üzücü hadiselerden dolayı kadronun zayıf kalmasını anlayabiliyorum. Benim takıldığım ve gelecekte de en büyük kaygım olacak şey federasyonun her şeyi yapıyormuş gibi davranıp aslında hiçbir şey yapmaması durumudur. Yazımın başında da söylediğim gibi ben bu olanlardan ders aldım.

Atamayla olmalı

Federasyon bir hizmet yeridir. Ancak bazen ne kadar istersek isteyelim iyi sonuçlar elde edemeyebiliriz. Yani doku tutmayabilir. Eğer gerçekten amaç kişisel beklentiler değil voleybola hizmetse istifa etmek yeni bir heyecan adına çok doğru bir adım olabilir. Önümüzde voleybol markasının tanıtımının zirveye taşınabileceği 2003 Bayanlar Avrupa Şampiyonası var. Benim şu anda ortaya çıkıp istifa söyleminde bulunmamın en büyük sebebi, daha vakit varken yapılacak bir federasyon başkanlığı değişikliği. Bence bunun bir atamayla halledilip geniş katılımlı acil durum komitesiyle de desteklenmesi gerekli.

Bu şekilde maçlar başladığında voleybolu Türkiye'nin en önemli gündemi haline getirmenin çözümleri ele alınmış olur. Geç kalmadan bu konuda neler yapılabileceğinin bir an önce açık bir platformda dile getirilmesi gerekmektedir. Şu anda kısa vadeli bir çözüm gerekiyor. Uzun vadeli planların hazırlığı yapılmalı, ancak bir sonraki stepte gündeme alınmalı.

Açıkça konuşmak gerekirse 2003 Bayanlar Avrupa Şampiyonası'nı da rezil etme lüksümüz voleybol adına yok. Bu yüzden de aklıma gelen en radikal ve uygulanabilir çözüm bu diye düşünüyorum.

Uzun zamandır voleybol ailesinde hiçbir konuda bu kadar çoğunluk aynı fikirde olmamıştı. Sayın Hüsnü Can'ın, keyfi ve plansız uygulamalarıyla geldiğimiz noktada tek çözüm ve ortak talep, kan değişikliğinin bir an önce bir treni daha kaçırmadan gerçekleşmesidir.

Yazının Devamını Oku

Hepiniz istifa edin

11 Mayıs 2003
<B>KENAR </B>yönetim, bu maçlarda tam anlamıyla sınıfta kaldı. Bu kadar önem verdiğimiz (biz öyle sanıyoruz) maçlarda Türkiye'nin en iyi kenar yönetimiyle mi beraberiz? Bu sorum sayın Federasyon Başkanı Hüsnü Can'a... Gerçekten en iyileri bunlar mı? Önce bana, sonra da Türk halkına bunun cevabını samimi olarak vermesini istiyorum. Neder kenar yönetim diyoruz? Portekiz nasıl bir takım? Defansı seven, kısa boylu. Böyle takımlara karşı en iyi hücum şekli ortadan saldırmaktır. Bu nedenle, ortaya stil olarak pas atması (topu dinlendirdiğinden) daha zor olan Ufuk'un yerine Hüseyin'le başlayıp, özel talimat verilmesi gerekirdi. Bu arada sahada görev yapan oyuncuların da böyle bir maçı, hem de İstanbul'da kaybetmenin ayıbı da onların apoleti oldu. Emeği geçen herkesi istifa davet ediyorum. Bazen en doğru iş, yeri geldiğinde bırakabilmektir.
Yazının Devamını Oku

İnanamıyorum

10 Mayıs 2003
<B>SAYGIDEĞER </B>federasyon üyeleri, sevgili voleybolseverler, sayın teknik heyet ve siz sahadaki oyuncular... Bu havanın yeterli olacağını düşündüyseniz, hep beraber çok yanıldığınızı, önemsemediğiniz Ukrayna, size acı bir şekilde gösterdi. Böylesine önemli bir olayı önce Türkiye'nin gündemine, sonra da camianın gündeminde ilk sıralara oturtmamak en büyük ayıbımız.

Sahadan ayrılan oyunculara sorsanız, ‘‘Kimse kötü oynamadı. Nasıl oldu da yenildik?’’ derler ki, inanın haklılar. Erkan, Barış ve zaman zaman da Aykut... Bu saydıklarım da sadece hücumda varlar. Biz bu rally point sistemini ülke olarak öğrenemedik. Her sayının önemli olduğunu, kritik anlarda sonuca gidecek oyuncu yaratamamanın sıkıntısını Avrupa kupalarından beri yaşıyoruz.

Diğer üç takımı da izledim. Bu grupta düştüğümüz hale inanamıyorum. Yazık, gerçekten ayağımıza gelen fırsatları bir şekilde tepmeyi alışkanlık haline getirdik.
Yazının Devamını Oku

Geleneğe uydu

28 Nisan 2003
<B>TARTIŞILAN,</B> angarya olarak değerlendirilen Türkiye Kupası Bayanlar Finali'nde, Eczacıbaşı, Güneş Sigorta'yı finaller öncesi eleyen sürpriz takım Telekom'a karşı beklendiği gibi rahat oynayarak maçı 3-0 kazandı. Türk Telekom, seyretmeyi her zaman sevdiğim Güzin'in oyun tarzıyla direndiyse de, kendisine güvenleri geri gelmiş Eczacıbaşı karşısında tutunamadı.

Sezon içinde çok önemli 2 oyuncusu Çiğdem ve Mesude'nin sakatlanmasıyla darboğaza giren Eczacıbaşı, Zetova'nın transferi ve de İzolda'nın smaçör oynatılmasıyla yepyeni bir sayfa açtı. Öyle ki bu yeni düzen oturunca Eczacıbaşı takımı sezon başından bu yana daha iyi oynamaya başladı.

Ortada Kounova ve Özlem'in bloktaki etkinliği, Bahar ve Natalia ikilisinin çabuk toptaki uyumu, Eczacıbaşı'nın rahat oynamasını sağlıyor.

Gerek turnuvanın, gerekse maçın en başarılı smaçörü Zetova bu karşılaşmalar için bir gömlek yukarıda kaldı. Eczacıbaşı zor olanı başarıp bu sezonu da geleneğine uygun çifte şampiyonluk kazandı, kutluyorum.
Yazının Devamını Oku

Erdemir hak etti

30 Mart 2003
<B>DALAMAN'</B>da üç gün boyunca muhteşem bir atmosfer vardı. Voleybola gönül vermiş genç ve dinamik seyirciler, takımları coştururken, bizlere misafirperverlik örneğinin en güzelini gösteren belediye başkanı Şevket Durmuş ve il müdürü Ünsal Kutluhan'a voleybol camiası adına binlerce teşekkür...

Erdemirspor-Arçelik rekabetinde her zamanki gibi kalite ve heyecan vardı. Sahada galibiyete inanmış ve güçlü rakibini iyi çalışmış bir Erdemirspor vardı. Özellikle arka orta defansında inanılmaz toplar çıkardılar. Ali Peçen'in ısınmadan sakatlanmasıyla bir anda kendini libero olarak bulan Cengizhan, muhteşem oynadı. Pasör Koch adeta zincirlerini kırmış, özgürce hem ortayı çok iyi kullandı, hem de günün smaçörü Bulgar Vladimir'i muhteşem kullandı. Sinan ve Ali Yılmaz galibiyette büyük rol oynadılar. Mehmet ve Barış, Koch'a ‘‘Bunca zamandır neredeydin? Neden bize pas atmadın?’’ deseler yeridir.

Arçelik, bütün kurgusunu Vladimir'i durdurmaya göre ayarlamış. Maçı kurtarmak için her değişikliği yaptılar. Ancak Orhan'ın, Volkan'ın ve de Stefanov'un çabaları sonucu değiştirmeye yetmedi. Teknik ve taktik yönden incelediğimizde Belçikalı antrenör Georg Strimilon'un hesapları tuttu ve Erdemirspor, genel anlamda çok iyi oynayarak haklı bir galibiyet aldı.
Yazının Devamını Oku