Ekran başında o 3 dakika bitmek bilmedi benim için. Maçın başından bu yana bir türlü istediği ritmi bulamayan, Anadolu Efes maçın son periyodunda istediği momentumu yakalamış, Real Madrid önünde öne geçmiş, ama maçı koparamamıştı.
Başantrenörlerin tüm hünerlerini sergiledikleri o anları yaşıyorduk. Şampiyonluğun kaderini belirleyecek son topu nasıl bir oyun planıyla, kimin kullanacağına karar vereceklerdi. Salonda saniyeler ilerliyor, heyecan tavana vuruyordu.
REAL TÜM HAKLARINI KULLANMIŞTI
3 mola hakkı vardı Anadolu Efes’in. Real Madrid’in hocası son periyodda geriye düşmenin verdiği panikle tüm mola haklarını kullanmıştı.
Ergin Ataman’dan hamle bekliyordu salondaki binlerce seyirci. Ama mola hakkını maçın sonuna kadar kullanmadı. 40. dakika dolduğunda zafer ve kupa Anadolu Efes’in oldu.
UÇAĞIN İNMESİNİ BEKLEYEMEM
Ergin Ataman’a tüm gece ulaşmaya çalıştım. Telefonu kapalıydı.
Pazar günü saat 13.00’te nihayet açıldı.
Aziz Yıldırım ile girdiği başkanlık yarışında Ali Koç’un kullandığı en vurucu argümanlardan biriydi:
“Biz veda etmeyi beceremiyoruz.” Fenerbahçe tribünlerinin sevgilisi Alex’in ülkeden ayrılışını düşünün.
8 yıl boyunca verilen emeklerin karşılığı öyle mi olmalıydı? Eminim o ayrılığın acısı hala milyonlarca Fenerbahçeli’nin yüreğindedir. Alex’e ve veda konusuna boşuna gelmedim.
ALi KOÇ ÇOK HAKLI
Galatasaray Kulübü de bir efsanesini uğurladı pazartesi akşamı. Arda Turan’ı.
Yani bu ülkenin tartışmasız en büyük kariyerini. İzlerken içim acıdı.
Ali Koç çok haklı. Biz gerçekten veda etmeyi beceremiyoruz. Bırakın veda etmeyi, Gönderirken üstüne bir de hakaret ediyoruz.
HALBUKi EN GÜZEL VEDALAR GALATASARAY’DAN BEKLENiRDi
Bugün size hep deneyen, hep kaybeden, daha güzel yenilen ama sonunda bir kahramana dönüşen bir olimpik sporcudan söz edeceğim. Olimpiyat tarihinin belki de en çok konuşulan bir insan ve başarı öyküsünden... Eric Moussambani Malonga’dan. Başka bir deyişle, ‘Yılan Balığı Eric’ten.
TÜM DÜNYA NEFESİNİ TUTMUŞTU
· 2000 Sidney Olimpiyat Oyunları başladığında tüm gözler dönemin en yetenekleri atletlerine çevrilmişti. İlk kahraman bir kadındı. Aborjin kökenli atlet Cathy Freeman, olimpiyat ateşini yakarken, Avustralya hükümeti de, ailelerinden izinsizce kopardığı çocuklar için, etnik bir kıyıma sürüklediği Aborjinler için özür diliyordu.
Tüm dünya nefeslerini tutmuş, spor sahalarında mucizeler yaratan kadın ve erkek sporcuları bekliyordu.
Oyunların ilk yıldızı 17 yaşındaki Avustralyalı Ian Thorpe oldu. 17 yaşındaki bu yıldız yüzücü 400 metre serbest stilde dünya rekoru kırınca gözler bir anda yüzmeye çevrildi. Havuzda bir şeyler oluyordu. Ama bu daha fragmandı.
OLİMPİYATTA YARIŞACAK AMA YÜZME BİLMİYOR
· Şimdi biraz geriye gidelim... Sidney oyunlarından önce Uluslararası Yüzme Federasyonu bir karar aldı. Gelişmekte olan ülkelerin olimpiyat barajını geçen sporcusu yoksa, oyunlara 2 sporcuyla katılabilmeleri için özel bir kontenjan açtı. Kahramanımız Eric Moussambani Malonga’nın kaderi de bu kararla değişti.
Nüfusu 1 milyonu bulmayan Ekvator Gine’sinde şehir merkezlerine afişler asıldı. “Olimpiyatlarda yarışacak ve Ekvator Gine’sini temsil edecek yüzücüler aranıyor.” Ama ülkede yüzme bilen sayısı o kadar kısıtlıydı ki. Ancak birkaç kişi başvurdu.
Çünkü konu hassas, çünkü bugün ligin sıralamasını etkileyecek karşılaşmalar var.
Sonunda kararımı verdim ve yarını beklemedim.
*
Biliyorsunuz, Ferhat Gündoğdu başkanlığındaki Merkez Hakem Komitesi aralarında Cüneyt Çakır’ın da olduğu 13 hakemi men etmişti.
Bu hakemlerin itirazları Tahkim Kurulu’da kabul edilmiş Gündoğdu MHK’si de istifa etmişti.
Serdar Çelik başkanlığındaki komite de ilk icraat olarak bu hakemleri görevlerine iade etti.
Bu kararla Cüneyt Çakır’ın 2022 Dünya Kupası’nda maç yönetmesinin de önü açıldı.
*
iDDiA: TFF Başkanı Nihat Özdemir, MHK Başkanı’na “Masrafları İsviçre ödesin, Çakır’a izin verelim” talimatı verdi. Bu talimata rağmen MHK, İsviçre’ye yazı göndermedi. Özdemir’in istifasından sonra talimat ortadan kalktı ve Cüneyt Çakır’ın İsviçre’de maç yönetme şansı elinden alındı.
Türk futbolu ilginç günlerden geçiyor. Hoşgörünüze sığınarak bu durumu o çok bilindik söz ile açıklamak istiyorum:
“At izi, it izine karışmış” durumda.
Merkez Hakem Kurulu’nun (MHK) 13 Süper Lig hakemine görevden el çektirmesi ile birlikte ortalık toz duman oldu.
Her iki kanattan gelen haberlere temkinli yaklaşmak, 2 değil, 3-4 kez doğrulatmak gerekiyor. Şimdi size bir olay anlatacağım...
MHK-TFF-hakem tartışmalarının ne boyuta ulaştığını çok açık ve bir şekilde ortaya koyacak bir olay. Ama dedim ya, haberi 2 değil, birçok kaynaktan doğrulatmak gerekiyor. Bu endişeyi yaşayınca ister istemez olayı sorularla anlatmayı daha doğru buluyorum...
CÜNEYT ÇAKIR, KATAR’A GiDEBiLECEK Mi? KENDi LiGiNDE GÖREV ALAMAYAN BiR HAKEMi FIFA NEDEN DÜNYA KUPASI’NDA GÖREVLENDiRSiN
Merkez Hakem Komitesi’nin bazı hakemleri liste dışı bırakmasından sonra en büyük sorulardan biri Cüneyt Çakır’ın, Katar’da düzenlenecek 2022 Dünya Kupası’nda maç yönetip yönetemeyeceği idi.
1- Türkiye, haftalardır Merkez Hakem Kurulu’nun (MHK) ‘hakem operasyonu’nu konuşuyor. Ve hakemler manşetlerden inmiyor. 13 Süper Lig hakeminin görevden el çektirilmesiyle birlikte özellikle Cüneyt Çakır hedef haline geldi.
Hürriyet’in dünkü manşetinde okuduğunuz gibi Çakır’ın, hakemleri, MHK’ye karşı örgütlediği, MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu’yu protesto etmeye çağırdığı, hatta bunları yapmayanları, “Cüneyt abiniz sizi takip ediyor” diyerek tehdit ettiği ileri sürüldü.
· BİRİNCİ SORU ŞU: Nedir bu Cüneyt abi meselesi?
· İKİNCİ SORU İSE: Nedir bu hakem operasyonu?
2- AYNI SEZONDA BİR HAKEM BİR TKAIMIN 6 MAÇINA ÇIKAR MI KARDEŞİM
· Dilerseniz ikinci sorudan başlayalım... Türkiye Futbol Federasyonu’nda (TFF) ağırlıklı olarak Karadenizlilerin içinde bulunduğu bir ekip, futbolda bir çeteleşme olduğuna ve bu çeteleşmenin başaktörünün hakemler olduğuna inanıyor. Bazı hakemlerin ağırlıklı olarak bazı takımların maçlarına atandığını düşünüyorlar.
Bunun için de geçmiş sezonlardan görevlendirme örnekleri veriyorlar. Bazı hakemlerin bir takımın maçına 6-7 kez çıktıklarını ve o takımların maçları için özel olarak görevlendirildiklerini iddia ediyorlar.
Bu tür karşılaştırmaları hiç sevmiyorum. Ama Manchester City- Liverpool maçı dün futbolun zirvesiydi.
Beni etkileyen sadece futbol değil, iki takım oyuncularının birbirlerine ve futbola duydukları saygıydı.
Maçın bitiş düdüğü ile birlikte Pep Guardiola ve Jürgen Klopp’un birbirlerine sarılmaları bu saygının zirvesiydi. Bu muhteşem gösteriden sonra Fenerbahçe-Galatasaray derbisini izlemek ve bu mücadeleden futbol beklemek beni derin bir endişeye sevk etti.
Ama ben her iki maçtan da keyif aldım...
RAHATLIKLA ŞAMPİYON OLABİLİRLERDİ, FENERBAHÇE ADINA ÜZGÜNÜM
Önce Fenerbahçe’den söz edeyim... Onlar adına üzgünüm. Üzgünüm çünkü rahatlıkla şampiyon olabilecekleri bir sezonu, teknik direktörlerini kurban vererek ikincilik mücadelesine çevirdiler. Ne kulüp içi ne de kulüp dışı etkilerden Pereira’yı koruyamadılar. Bu ligin kesinlikle en iyi kadrosuna sahip takımıydı Fenerbahçe. Ve kesinlikle favorisiydi. Ama ne süreci ne krizi ne de lig maratonunu sağlıklı yönetebildiler.
Dünkü maçta da iki takım arasında belirgin bir fark vardı.
Kadro derinliğine ve kalitesine sahip olan Fenerbahçe, Galatasaray önünde favorimdi.
Maçtan önce skoru sorsanız, vereceğim yanıt çok açık olurdu: - Yönetimi düşmüş, taraftarı tarafından teknik direktörü aforoz edilmiş, ligde iddiası kalmamış Galatasaray’ın bu maçı kazanması çok zor.
Yanıldım. Galatasaray belki de bu sezonun en iyi ilk yarılarından birini oynadı. Ta ki, Kerem Aktürkoğlu’nun sakatlandığı dakikaya kadar. Bu sakatlık takımın hücum etkinliğini azaltsa da defansta yardımlaşma alan ve adam paylaşımıyla sarı kırmızılılar ilk yarıyı önde kapadı.
O ENDiŞE DEVAM EDiYOR
Ama bu güzel başlangıca rağmen Galatasaray’da çözülemeyen, sezon başından bu yana devam eden, saha içinden, tribüne yansıyan bir endişe vardı.
- Bir gol yersek bu maçı kaybederiz. 2-0’dan sonra karşılaşmanın kalan dakikalarını bu duygu ile oynadı Galatasaray. Gelecek sezon için sarı kırmızılı takımın önce bu duyguyu yenmesi gerekiyor. Sonra da rakiplerini. Ama tribünlerden yükselen ve teknik direktörü protesto eden seslerle bu duygu yenilmez. Galatasaray taraftarının, Galatasaray’ı temsil eden teknik direktörüne karşı takındığı olumsuz tutum kabul edilebilir değil.
GOMiS 2-3 YAŞ GENÇ OLSA
Karşılaşmanın ikinci önemli mesajı Gomis’ten. Orta alan ile forvet arasında kurduğu bağlantı tüm forvetlere ders olacak nitelikte. Özellikle de Mustafa Muhammed’e. Onun orta alanda aldığı her top hücuma olumlu katkı yaptı. Ama Gomis’in de en büyük handikapı yaşı. 2 yıl önceki attığı gollerle, bu sezon kaçırdıklarını karşılaştırdığınızda ne demek istediğimi anlayacaksınız. Gomis’in beyni ile bedeni ne yazık ki aynı uyumla çalışmıyor. İnsan düşünmeden edemiyor, “Keşke 2-3 yaş daha genç olsaydı.”
KEREM’SiZLiK ETKiLEMEMELi