Gülcan Başer

İlişkiler

15 Ekim 2020
İlişki, karşı cinslerin birbirleriyle zaman geçirmeleri, güzelliklerini paylaşmaları demek… Karşı cinse her zaman bir hayranlık duyarız, bu denize, doğaya duyduğumuz yani tüm yaratılan şeylere duyduğumuzdan daha fazladır. Çünkü karşımızda düşünebilen, yaratabilen, sabit kalmayan özel bir enerji vardır. İnsan yaşamdaki en özellikli yaratıcı, en güçlü canlıdır.

O yüzden ilişki yaşamımızda en önemli noktalardan biridir. İlişki hakkında bizlere yanlış bilgiler verildiği için, yanlış yönlendirmeler olduğu için, çoğu insan ilişkiyi negatif yaşar; kendince doğru insanı bulamaz ve bu yüzden acı çeker. Hayatını buna enerjisini vererek geçirir ama yine de ilişki ile ilgili huzuru bulamaz. Doğduğunda anne babayı hisseder ve onları kodlar, bu kodlara göre ilişkiyi algılar, büyümeye başladığında çevresindeki ilişkileri kaybeder ve sonra bunları hayatında oluşturmaya başlar. Yani onların yaşadığı ilişkilere benzer ilişkiler yaşar.

Pozitif bir ilişki görmediği ve duymadığı için gördüklerine göre ilişki yaşamaya başlar. O yüzden dünyada pozitif ilişki yaşayan insanlar azdır. Diğerleri kendilerini şansız hisseder. Aslında şansız değildir. Fark etmeden kendi yarattığını yaşıyordur. Bilinç altında ilişki konsepti nasılsa yaşamına da onu yansıtıyordur.

Kendi iç dünyasında değişiklik yapmadığı sürece benzer olayları farklı kişilerle yaşayacaktır. İkinci olayımız mutlu olabilmeyi karşı cinse, beraberliğe bağlamamızdır. Yani “iyi bir insanla birlikte olacağım, pozitif bir insanla birlikte olacağım ve o zaman mutlu olacağım” düşüncesi… Bu düşünce tarzında olduğun sürece hiç bir zaman mutlu olamayacaksın, bu tamamen yanlış bir bakış açısıdır ve bu şekilde bakıldığında sonuç her zaman hüsran ve hayal kırıklığı olur.

Sen mutlu yaşamayı tercih edersin, o frekansta olduğun için o frekansa uygun insan girer hayatına. Yani ilişkide merkez karşı taraf değil, sensin.

Öncelikle bir birey olarak senin karar vermen gerekiyor. Nasıl yaşamak istiyorsun? Bu auranda netleştiğinde ona uyum sağlayacak kişi gelir ve istediğin güzelliği, ilişkiyi, acısız, hüsransız, huzurlu bir şekilde yaşayabilirsin.

Yani ilişki konusunda sen kimseye muhtaç değilsin.

Sadece nasıl yaşamak istiyorsan onda netleş, bunu uyum sağlayan seninle kalabilir ve diğerleri uzaklaşır.

Korkma, sen istemediğin sürece kimse sana zarar veremez, hayatının kralı sensin, sen nasıl istersen o olur.

Yazının Devamını Oku

Korku Nedir? Bize, Yaşamımıza Kattığı Eksiler ve Artılar Nelerdir?

8 Ekim 2020
Korku kaybetmek ile ilgili bir duygudur. Bir şeyi kaybettiğini düşündüğün zaman açığa çıkar. Bunun adını o an için eşin, çocuğun, para olarak adlandırabilirsin ama asıl, en dipteki nedeni ölümdür. Ölüm şu an elindeki her şeyi bırakman demek, yani kaybetmen…

Bunu şifalandırmadan hayatımızı huzurlu ve güzel yaşayamayız. Korku sevgiyi dahi yaşatmaz. Hayatınızda ya korku vardır ya sevgi. İkisi bir arada bulunamaz. Bu hayatımızdaki ilk sırada şifalandırmamız gereken bir durumdur. Bu durumu şifalandırmak demek, hayatımızda parasızlık, eşsizlik gibi eksiklik duygusunu yaşamayacağız demektir. Çünkü korku da bir dua yöntemidir. Evren korku enerjisini aldığı anda hayatımızın bu yönde oluşmasını sağlıyor. Deriz ya, “korktuğum başıma geldi”… Bunun açıklaması korktuğun anda onu yaratmaya başlaman. Bu yüzden de hayatımız gereksiz kayıplarla doluyor.

Hastalıktan korkarsın, o duyguyu hissetmeye başladığın anda hastalık oluşmaya başlar. Çocuğuna kötü bir şey olacağını düşündüğünde o oluşmaya başlar. Hayatımızda gereksiz, yorucu olaylar yaşamamız için bunu şifalandıralım.

Korkuyu şifalandırmanın ilk adımı ölümü düşünmek ve kabul etmektir. Doğum, yaşam, ölüm, bu döngü hakkında düşünmeye başlayalım. “Ben bu döngüdeyim, bu dünyanın döngüsü ve ben de bu şekilde burada varım.” Bunu kabul etmemiz için öncelikle bu döngü hakkında düşünmeye başlamalıyız. Devamında kabul etmeye yöneliriz. Düşünmeye başladıkça daha rahat kabul ederiz.

Hatta şöyle düşünün: şu andaki yaşamınız bir tatil, ve ne zaman isterseniz tatilinizi bitirip döneceksiniz. Buna biraz zaman ayırarak bunun üzerine çalışmanız gerekir. Çalışmalarda ne kadar rahatlayıp kabul ederseniz, o kadar yaşamınıza yansır. Daha huzurlu, keyifli, sevgi dolu yaşamak için bunu yapmamız gerekir.

Sevgi ve huzuru kabul ediyoruz ve teşekkür ediyoruz.

Yazının Devamını Oku

Covid Dönemi ve Yapabileceklerimiz

2 Ekim 2020
Güzel bir gün, güzel bir hafta… Varlığımıza, yaşamamıza ve bedenimize teşekkür edelim.

Şu anda bizi etkileyen, korkuyu tetikleyen ve huzursuz eden bir salgınla karşı karşıyayız. Bu dönemde ülkeler kapatıldı. Dışarı kapandıkça her insan kendi kültürünün, dininin ve bulunduğu bölgenin de etkisiyle kendi yaşam tarzı ile, hatta kurduğu ev, seçtiği eş, yarattığı para, yani kendisiyle baş başa kaldı. Kendi yarattığı dünyayı artısı ve eksisiyle görmeye başladı. Gerçekler açığa çıktı ve kavramları, değer verdiklerimizi tekrar değerlendirmek durumunda kaldık. Çok güçlü, özel görünen ülkelerin aslında güçlü olmadığını gördük. Kendi yaşamlarımızda mutlu olup olmadığımızı sorgulamamız gerekti.

Belirsizlik artıkça kaygı seviyemiz arttı. Sürekli bir şeylerin peşinden gitmek ve günlük koşturma yüzünden yaşamdan bir şey anlamıyoruz.

Salgının durumu ve ülkelerin vereceği kararlar ile hayatımız değişiyor. Evde kalmaktan korkuyoruz. Kendimizle kalmak neden bu kadar endişe verici? Halbuki ev insanın mabedi…Kendini şifalandırdığı, kalbinin sesini duyabildiği yer.

Evde daha çok vakit geçirdiğin bu dönem, mutsuz olduğun noktalar var ise onları gözlemleyip, değiştirmek için güzel bir fırsat. Zaten o mutsuz olduğun sahneler hep vardı. Sadece sen görmek istemiyordun, düşünmemek için kendini koşturmayla oyalıyordun. Yüzleşmek istemiyordun ama bu düzen seni yavaş yavaş yok ediyordu. Ve şu an gerçeklerle yüzleşme zamanı… Değerlendirmeyi bilirsek bu dönem bir fırsat, büyük bir şans.

Çevrenize bir bakın, hasta olanların enerjileri düşük, mutsuzlar. Aynı evde, aynı iş yerinde biri yakalanırken, diğeri yakalanmıyor. Hastalık, korkusu yüksek, gergin, ve stresli olan insanlara geçiyor.

Özellikle bu dönemde enerjini ve moralini yüksek tutman gerekiyor. Yaşamın güzel olduğunu, bir hediye olduğunu gözlemle ve hisset. Şu an seninle olanların tadını çıkar. Bizler buraya güzellikleri deneyimlemeye geldik, hoşumuza gitmeyen sahneleri değiştirebiliriz. Bu bizim elimizde. Yaşama ve kendimize saygı duyup, bizi geriye çeken duygu ve düşüncelerden uzak durmayı seçebiliriz. Bu Covid-19 dönemi biraz daha sürecek ve bundan sonra hiç bir şey aynı olmayacak. Düzende değişiklik olacak, ancak çoğu insan bunu algılayamayacak, üzerinden bir buçuk sene geçtikten sonra bu yaşam şeklini de normal görecek, değişimin farkına varamadan başka düzende yaşayacaklar. Dünyanın düzeni değişecek.

Şu an nakit paralarınızı harcamayın, bir şeye yatırım yapmayın çünkü her şey değişecek. Nakit sıkıntısı yaşanacak, fiyatlar düşecek, para el değiştirecek, devletleri yönetenler dahi değişecek, insanlar farkına varmadan robotlaşacaklar.

Bu dönemde çevrenin, ülkenin, insanların enerjisinden çıkıp kendi istediklerimize odaklanıp, mutlu olacağımız şeyleri yapalım. Görüşmekten keyif almadığın insanlarla görüşme ve içindeki gücü hissetmeye başla. Maddi, manevi kendi yaşamını güzelleştirecek şeyleri düşün. Zamanını seni mutlu eden şeyleri yaparak değerlendir. Çünkü sen gücünü hissederek yaşadıkça dışarının etkisi her geçen gün azalacak, ne ekonomideki değişiklikler ne de hastalıklar sana dokunamayacak. Ve güçlendikçe dışarıda olanlar seni hiç etkilemeyecek.

Yazının Devamını Oku

“Sevgi İle Yaşamak”

24 Eylül 2020
"Sevgi ile yaşamak”…Bunu sürekli, her yerde duyuyoruz ama hayatımıza gerçekten nasıl uygulayabiliriz bilmiyoruz. Sevgi şifadır, ruhunu ve bedenini iyileştirmendir. Özellikle bu dönemde korku ve güvensizliğin artmasıyla birlikte sevgiden uzak hayatları daha sık görüyoruz. Ve sevgisini yaşayamayan bir insan yok edici enerjiye dönüşüyor, ve bu intihara da gidiyor.

Sevgiyi yaşayamamızdaki kök neden korku ve insanlara güvensizliktir.

İnsanları kötü görür ve kendimizi kapatırız.

İnsanlar kötü değil, bu yaşamda yanlış bakış açısı ve yanlış öğretilerden dolayı insanları negatif görüp yaşamın da güzel olmadığını düşünürüz. Bizler bu dünyaya yaşamın güzelliğini tadını çıkarmak ve deneyimlemeye geldik. Dans, yemek, sevmek, sevişmek… Bunları hissederek, çoşkuyla yaşamak için buradayız. Her birimiz kendimizden sorumluyuz, ve ancak bunu idrak edince yaşamdaki çoşkuyu ve sevgiyi görebileceğiz.

Bizler şu an kayıp ruhlarız. Kendi evinden uzak, başka yerlerde, evine dönmek isteyen ama evini bulamayan… Çoğumuz kendimizden uzak olmamızın verdiği acı ve üzüntünün farkında değiliz, hala eşin olmayışı, paranın olmayışı yüzünden üzüldüğümüzü zannediyoruz. Yani üzüntünün içimizde değil, dışarıda olanlar veya olmayanlar ile alakalı olduğuna inanıyoruz. Halbuki bütün dünyadaki insanların mutsuzluğu bu döngüden kaynaklıdır.

Yazının Devamını Oku