Göksu Telmaç

Çocuklar ve cinsel istismar

25 Ağustos 2017
Çok ürkütücü bir konu olmakla birlikte maalesef çocuk istismarı ülkemizin devam eden sorunlarından biridir.

Çok ürkütücü bir konu olmakla birlikte maalesef çocuk istismarı ülkemizin devam eden sorunlarından biridir.

Araştırmalar, pek çok vakanın bildirilmediğini gösteriyor. Aileler çocuklarının tacize maruz kaldığını öğrenemeyebiliyor, öğrense de gerekli hukuki ve psikolojik desteği almadan devam edebiliyor. Destek ve tedavi alınmadan bu ağır yükün altında kalan çocuk travmatik bir yaşantıya giriyor. Yetişkinlikte dahi aşılamayan ruhsal problemlere neden olabiliyor.

Tacizci sıklıkla aile yakınları oluyor!

Taciz vakalarının pek çoğunda tacizci, ailenin yakın bir akrabası, dostu, tanıdığı olabiliyor. Çocuğun bir şekilde güven duyduğu ve yalnız kalabildiği bu kişi tarafından gördüğü taciz ve korkutma, çocuğun aileye söylemesini engelliyor. Tacize uğrama süreci de bu kısır döngünün içinde kalabiliyor.

Çocuklar bu olayı nasıl dile getirir?

Bazı çocuklar olayı direkt anlatarak aileye açıklarlar. Bunun bir oyun, şaka olduğunu söyleyen tacizciye inanıp bu oyunu aileyle paylaşırlar ya da aynı davranışları bir oyun sanıp etrafa uygularlar. Daha travmatik vakalarda korkutulan çocuk başına gelenin bir oyun olmadığını bilir ama kimseyle paylaşamaz. Bu durumda çocuğun psikolojisinde ani değişimler görülür. Uyku bozuklukları, tuvalet kaçırma, aşırı huzursuzluk, korku atakları, nedensiz ani ağlamalar ve buna benzer ani değişimler anne baba tarafından takip edilmelidir. Bu belirtiler başka bir sorunun habercisi de olabilir ancak yine de bir psikolog desteği alınmalıdır.

Ailelerin verdiği tepkilerÇocuğun söylediği dikkate alınmalı

Eğer çocuk bir şekilde korkmadan aileye bunu söylemişse bu durum asla hayal ürünü şeklinde düşünülmemelidir. Çocuğun verdiği sinyaller ve söyledikleri ciddiyetle ele alınmalıdır. Ailenin dengesi dağılır, baba kızar, etraf duyar diye düşünülerek binlerce vaka gizli kalıp normalize edilmektedir. Bu yaşadığı şey karşısında korunmayan çocuk hem ebeveynlerine hem de hayata güvenemeyecektir.

Yazının Devamını Oku

Evlilik terapiniz gelmiş olmasın?

25 Ağustos 2017
Sizinle minik bir test yapalım. Evliliğinizi ve eşinizle iletişimini düşünerek soruları yanıtlayın, ilişkinizin ne durumda olduğu konusunda bilgi edinin.

Sizinle minik bir test yapalım. Evliliğinizi ve eşinizle iletişimini düşünerek şu soruları yanıtlayın.

1- Hafta içi akşamları eve gelince…

a- Birlikte yemek yer sohbet ederiz.
b- Birlikte televizyon izleriz, pek konuşmayız.
c- Ayrı odalarda televizyon izleriz, hiç konuşmayız.

2- Özel günlerimiz…

a- Önceden planlanır ya da sürprizlerle geçer.

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuza bu deneyi yapmayın!

22 Ağustos 2017
Sizin ona ders vermek için yaptığınız o davranış, çocuğunuza

Sıkça karşılaştığım bir görüntü…

Alışveriş merkezinde önden koşarak yürüyen minik bir çocuk, arkadan gelen ebeveyni çocuğunun tam yanından yürümesini istiyor ama minik onu dinlememiş belli. Çocuk bir an kalabalıkta hızlanınca anne babasını net göremeyecek bir alana giriyor. Onu gözleriyle takip eden ebeveyn saklanıyor. Çocuğunun kendini görememesini ve kaybolduğunu sanmasını izliyor. Belli bir süre korkmasını ve bundan ders almasını istiyor.

Bir anda panikleyen çocuğun yüzü korku içinde donuyor. Ağlıyor ya da bağırıyor. Bir süre sonra ebeveyn kendini gösteriyor ve tüm süreci başından beri izlediğini hissettiren o ders verici gülümsemeyle “Yaa, beni bırakıp önden yürürsen işte böyle kaybolursun!” diyor.
Tüm bunlar birkaç saniyede olup bitiyor ama çocuk için çok ciddi bir tehlike barındırıyor.

Çocukların beyni, panik anında duygu ve mantık bağlantısını kuramaz. Yani, biz yetişkinler gibi “Çok korkuyorum ama durup sakince düşünmeliyim. Bir çözüm yolu bulmalıyım.” diyemez.

Alışveriş merkezinde çocuğunuzu gerçekten kaybettiğinizi hayal edin. Yaşadığınız korku, aklınıza gelen onlarca felaket düşüncesi, çaresizlik… Tüm bunların yanında mantık devreye girer ve güvenlik görevlisini, kamerayı aklınıza getirir. Bir çocuk ise güvenerek attığı adımların arkasından sizi göremediğinde yaşadığı yoğun kaygıyla baş başa kalır.

Korku ve çaresizlik hissi çocuğun tutulmasına neden olur. Böyle bir donma, çocuğu uzun vadede etkileyebilecek güce sahiptir.

Yazının Devamını Oku

Anne sen de ölecek misin?

18 Ağustos 2017
Bu soruyla anne babalarını hazırlıksız yakalayan miniklere verilecek cevaplar çok önemlidir.

Bir insanın psikolojik olarak sahip olduğu en iyi savunma mekanizması, bir gün öleceği gerçeğini unutarak yeni güne başlayabilmesidir.

Ölüm düşüncesi ve kaygısı sağlıklı bir bireyin her an düşündüğü bir durum değildir. Çünkü bizi hayatta tutan devamlılık güdüsüdür.

Çocukların ölüm kavramıyla tanışması da, soyut kavramlara ilgi duydukları 4 yaş ve sonrasına denk gelir. Her çocukta farklı olmakla birlikte özellikle 6 yaşın devamında ölüm, doğum, Tanrı gibi kavramları irdelerler.

Arkadaşlarından, haberlerden, büyüklerin konuşmalarından birinin öldüğünü duyduklarında akıllarına gelen ilk soru ise: “Annem babam da ölecek mi?” olabilmektedir.

Bu soruyla anne babalarını hazırlıksız yakalayan miniklere verilecek cevaplar çok önemlidir.

Yaşına uygun,
Korkutmaktan ve geçiştirmekten uzak,

Yazının Devamını Oku

Duvarları boyayan minik Picasso'lar

13 Ağustos 2017
O daha doğmadan odasını pembe, mavi ya da bembeyaz mobilyalarla döşediniz. Duvarları boyatıp dekore ettiniz. Her şey kataloglardaki gibiydi… Ta ki minik canavar bir buçuk yaş civarı yürümeyi, boya kalemlerini ve duvarı keşfedene kadar.

O daha doğmadan odasını pembe, mavi ya da bembeyaz mobilyalarla döşediniz. Duvarları boyatıp dekore ettiniz. Her şey kataloglardaki gibiydi… Ta ki minik canavar bir buçuk yaş civarı yürümeyi, boya kalemlerini ve duvarı keşfedene kadar.

Pek çok minik evin duvarlarını özellikle de kendi odasınınkini boyamaya bayılır. Neden mi? İçindeki “doğal çocuk” keşfetmeye, üretmeye ve kullanmaya programlanmıştır. Bu programı kısıtlamak, durdurmak, engellemek hem çok zor hem de çok zararlıdır. Çocukların dokunma, keşfetme, üretme yetenekleri bu yaşlarda başlar ve devam eder. Tabi ki bazı sınırlar koymak gerekir ama hareket ve düşünme özgürlüğüne değil.

Evin duvarlarının boyanmasını pek çok anne baba istemeyecektir. Bu da doğal ancak evde hayata hazırlanan bir minik dahinin olduğunu unutmamak gerekir. Ona uygun seçeneklerle bu beceri dürtüsünü pekiştirmek gerekir.

Sadece duvarları boyamak değil, sulu boya yapmak, oyun hamuru ile oynamak da pek çok anne babanın temizlik ve düzen nedeniyle engellediği aktivitelerdir.

Bu aktiviteler çocuğun ince motor, zihinsel gelişimini ve dikkatini inanılmaz şekilde destekleyen faktörlerdir. 0-6 yaşta bu beceriler engellenmemeli, aksine teşvik edilmelidir.

Hem çocuğunuzun yeteneğini geliştirmesi ve doğal ruhunu koruması hem de evinizin talan olmaması için bazı önerilerim olacak:

Yazının Devamını Oku

Psikolog yerine falcıya gitmek

31 Temmuz 2017
İyi bir falcı size pek çok şey söyler. İlişkinizin evliliğe gideceğini, elinize para geçeceğini, düşmanlarınızın baş harflerini…

Çoğumuz hayatımızda en az bir kez fal baktırmışızdır. Bu eğlenceli ve merak uyandırıcı bir aktivite olarak görüldüğünde sorun yoktur. Ancak buna yüklenen anlam derinleştiğinde işler karışabiliyor.

Bazen “psikoloğa gitmek yerine falcıya gidiyorum. Daha çok rahatlıyorum” diyenlerle karşılaşıyorum.

Bir psikolog olarak bunu üzüntüyle değil anlayışla karşılıyorum. Çünkü burada temelde yatan ihtiyacı görebiliyorum.

Yaşamdaki sorunları, geleceğe yönelik iyi şeyleri, ne yapmak gerektiğini bir başkasından kehanet gibi duymak hem kolay hem de sorumluluk almadan yapılacak bir süreci sunmaktadır.

Bunu sadece fallarda değil bazen arkadaşlarımızdan ya da başkalarından duymak isteriz.

Sorunlarımızı önümüze alıp çözümler ve sistemlerimiz, şemalarımız, bilinçaltı içeriklerimiz hakkında düşünmek zor ama yararlı olsa bile…

İyi bir falcı size pek çok şey söyler.

İlişkinizin evliliğe gideceğini, elinize para geçeceğini, düşmanlarınızın baş harflerini…

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuz TV’de neler izliyor?

25 Temmuz 2017
Akşam eve geldiniz acele bir yemek telaşı ve ardından kanepeye uzandınız. İşte günün beklenen anı. Pek çok aile gibi bu saatlerde açılan televizyonu izlerken de günün stresinden uzaklaştığınızı fark ediyorsunuz. Ama unutmayın televizyon sizi gerçek dünyad

Akşam eve geldiniz acele bir yemek telaşı ve ardından kanepeye uzandınız. İşte günün beklenen anı. Pek çok aile gibi bu saatlerde açılan televizyonu izlerken de günün stresinden uzaklaştığınızı fark ediyorsunuz. Ama unutmayın televizyon sizi gerçek dünyadan da uzaklaştırabilir!

Sizinle birlikte yan koltukta oturan ya da halıda oynayan çocuğunuz da sizinle birlikte televizyonu izlemesi oldukça önemli bir süreçtir. Sizlerin izlediği diziler, haberler onun küçük hayal dünyasında ve psikolojisinde kalıcı hasarlara neden olabilir.

Dizilerdeki tehlikeler

Hemen her gün izlenen dizilerdeki şiddet, cinsellik, ihtiras içerikli görüntüler 12 yaşından küçük çocuklar üzerinde olumsuz etkiler taşır. Çocuk, erken tanıştığı bu soyut kavramları iyi bir alana yerleştiremez, taklit etmeye çalışır, analiz edemeden etkilenir ve model alır. Özellikle ilkokul öncesi çocukların bu gibi görüntülerden etkilenerek fobiler, kaygı bozuklukları ve sapkın davranışlar geliştirebildiği görülmektedir.

Özellikle şiddet, hırsızlık, cinayet, gasp, tecavüz içerikleri birkaç saniyeliğine de olsa çocuğun psikolojisinde ömür boyu etkiler yaratabilir. Bu gibi durumların mubah olduğunu ve kabul edilebilir olduğu anlamını çıkarabilir. Normalize edip içselleştirebilir.

Haberlerdeki ölüm, terör, şiddet içerikleri de aynı etkiyi yaratabilir. Bu tür görüntüleri çok fazla izleyen çocukların gece tek yatmada, anne babadan ayrı hareket etmede, evde tek kalmada ciddi kaygı ve korku yaşadıkları gözlenmektedir.

Yazının Devamını Oku

Anneciğim son bir kez daha

19 Temmuz 2017
Çocuklar söylediğiniz her sözü dikkate alır ve kaydeder. Fikirler ve tarifler oluştururlar. Verileri önce davranışlarına sonra da kişiliklerine yerleştirirler.

“Anne bir çizgi film daha…

Anne biraz daha parkta kalalım…

Bir tur daha binmek istiyorum.

Anne bu son.

Son bir çikolata daha...

Söz başka bir şey istemeyeceğim.

Yazının Devamını Oku