Göksu Telmaç

#KadınOlmasa emek olmazdı

7 Mart 2019
Neyse ki bu dünyada kadın var, doğurmak, sahiplenmek, büyütmek, olmak ve çoğalmak var.

Hayatta en değerli şey ne diye sorsanız…

Size vereceğim cevap “emek”tir.

Emek, emeği veren herkes, emek verilen şey kadar kıymetli değil midir?

Emek veren her kimse, cinsiyet, yaş göz etmeksizin eşit değil midir?

Emekçi kadınlar, anneler, genç kızlar olmasa yaşam nasıl olurdu?

Neyse ki….

Bu dünyada,

Kadın var.

Yazının Devamını Oku

Aile bağınız ne kadar güçlü?

15 Şubat 2019
"Bizim evde herkes, söylemek istediklerini üstü kapalı değil de, doğrudan söyler."

Aile içinde birbirimize güveniriz.

Ailemizde bir dert varsa, kendi içimizde hallederiz.

Sinirlenince birbirimize küseriz.

Ailemizde eşit bir görev dağılımı yoktur.

Birbirimize karşı olan sevgi, şefkat gibi duygularımızı açığa vurmaktan kaçınırız.

Evde biri üzgün ise, diğer aile üyeleri bunun nedenini bilir.

Acil bir durumda ne yapacağımızı biliriz.

Yazının Devamını Oku

Bu yaza duygusal formda girin

11 Şubat 2019
Haftada beş kilo verdiren diyet var. Düğün öncesi diyet var. Doğum sonrası diyet var.Duygusal diyet neden olmasın?

Fazla duygularınızdan, içe atılmış kırgınlıklardan, kendinizi sevmenizi engelleyen yargılardan kurtulun.

Zayıflamak için uzmanlar genelde neler öneriyor? Ben de ruhsal önerimi ekliyorum.

İşte haftalık liste:

Bu listeyle bu yaz sahilleri düşünemiyorum.


Sevgiyle…

Yazının Devamını Oku

Bir psikopat nasıl yetişir?

5 Şubat 2019
Acımasızca suç işleyen, insanlara zarar veren, trafikte korna çaldığı için, yol vermediği için, hocası kopya çektiğinde onu yakaladığı için, öğretmeni davranış puanını düşürdüğü için, sudan sebepler için insan canına kast eden kişilerle ilgili ne çok haber okuyoruz.

Bu kişilerin çoğu, ruhsal bir bozukluktan muzdarip olduklarından değil, yaşama, insana ve kendilerine bakış açılarında bunu norm yaptıkları için kolayca suç işleyebiliyorlar. Kocaman gördükleri ben’leri zarar gördüğünde akla gelmedik sonuçlara neden olabiliyorlar.

Hepsi ihmal edilmiş, sevgi görmemiş, anne babadan mahrum insanlar mı dersiniz?

Hayır. Çok iyi ebeveynleri olan ve sağlıklı ortamlardan da çıkabiliyor suça meyilli kişiler.

Tablonun klinik ve tanı alan tarafında, “Psikopat” diye tabir edilen antisosyal kişilik bozukluğu 15 yaşından önce başlayan, yaygın bir antisosyal ve başka insanların haklarını çiğneme ile belirli bir bozukluktur. Ciddi sosyal sorunlara yol açtığından, tüm kişilik bozuklukları içinde en önemlilerinden biridir.

Diğer yandan toplumsal olarak izlenen nesil tutumları ve çocuğa öğretilen insana, kendine ve dünyaya bakış açıları da pek çok sağlıklı bireye, antisosyal eğilimi öğreti şeklinde sunabiliyor.

Çocuğunun mutlu ve öz güvenli, başarılı ve güçlü bir birey olmasını isteyen pek çok ebeveyn, çocuklarına kimi zaman yanlış, eksik, kulaktan dolma, sosyal medya üzerinden edindikleri karmaşık bilgilerle yaklaşıp süreci sağlıklı profilden çıkarabiliyorlar.

Psikolog ve araştırmacı Robert Hare, psikopatolojik özelliklere bazı örnekler vermekte. Bunların toplumumuzda ebeveyn tutumları ile nasıl daha yaygın ve patolojik hale gelebileceğine ışık tutalım mı?

Çocuğunun çok zeki ve farklı olduğunu düşünen ebeveyn, eğitimin ilk aşamasından itibaren eğitimcilere saygı ve güven duymuyor. Çocuğunun o müstesna potansiyelinin bu acemi ellerde telef olmasından tedirgin. Her an eğitimcinin tutumlarını sorguluyor. Bunu çocuğunun önünde yapıyor ve güvenli, sevgi dolu otorite olması gereken öğretmen çocuğun gözünde, hedef haline geliyor.

Yazının Devamını Oku

Çocuğumla oynarken sıkılıyorum

15 Kasım 2018
Birlikte olunamayan zaman dilimlerinin karşılığı çocuğa yüzlerce oyuncak almaktan geçmiyor.

Oyun, bir çocuğun ruhunu besleyen en önemli uyaranlardan biridir. Yaşamın provasıdır. Kız ya da erkek fark etmez, her çocuk oyun ile gelişir, öğrenir, sosyalleşir.

Bebeklikten itibaren uygun oyuncak ve sözel oyunlarla oynatılan bebeklerin daha erken konuştuğu, sosyalleştiği ve duygu ifadelerini anlamada daha aktif olduğu bilinmektedir.

Ebeveynin oyundaki rolü de çok önemlidir. Oyun sayesinde çocuğunun dünyasına girer, onunla duygu aktarımı yapar ve onu besler.

Ancak oyunu oyalama olarak görmemek, çocuğun işi olarak görüp ciddiye almak ve buna göre değerlendirmek gerekir.

Pek çok ebeveyn çocuğuyla oynarken tüm dünyayı unutup onunla bütünleştiklerini, oyun sayesinde çocuklarının duygu dünyası hakkında pek çok detay yakaladıklarını ifade eder.

Bazı anne babalar ise çocuklarıyla oynayamadıklarını, sıkıldıklarını dile getirir. Bu durumda da oyuncakların ve arkadaşların, oynayacak başka bireylerin devreye girip sorunun kalmadığını düşünebilirler.

  

Günümüz ebeveyninin başta iş hayatı olmak üzere pek çok alana bölündüğü, her şeye yetişmek isterken kaygılanıp dağıldığı malum.

Yazının Devamını Oku

Ergeninizle barışın

6 Kasım 2018
Büyüdükçe daha az hata yapmasını beklemeyin.

Minik bebeğinizi kucağınıza aldığınızda tüm dünya değişir. Tamamen size ihtiyaç duyar. Henüz sizi tanımamasına rağmen onu öyle sarar ve seversiniz ki, çıkardığı minicik sesler bile iletişiminizi besler.

Giderek büyür, hızla gelişir, her tepkisi sevimli, her sözü sevgi doludur. İlk adımlarını attığında dönüp size bakar, düştüğünde size sarılıp ağlar.

Bebeklik ve ilk çocuklukta da siz onun kahramanı ve modeli olursunuz. En inatçı bebek ve çocuk bile saf sevgisini anne babasına esirgemez.

İlkokul çağlarında da durum pek rayından çıkmaz. Yeni kahramanı öğretmeni ya da yeni bir arkadaşı olsa da size verdiği önem yine gözle görülür durumdadır.

İlkokulun sonlarına doğru, on iki yaşlarına doğru minik sevgi kelebeğimizde bazı değişimler görürüz. Fiziksel olarak ergenliğe girmese bile, ruhsal ön ergenlik belirtileri artık evinizdedir.

“Ne çocuk ne yetişkin” sloganıyla özetlediğimiz ergenlikte neler yaşadığını çocuğunuz da sizin gibi takip edemez. Bir an sevinçli bir an öfkelidir. Duyguları ve davranışları hormonları gibi hızla inip yükselir.

Büyümek ister, sizden uzaklaşarak özerkleşmek ister. Ancak fazla da uzaklaşamaz çünkü hala size ihtiyaç duyduğunu fark eder.

Sizi sever, ama bunu göstermenin “bebeklik” olduğunu düşünür. Sizin ona sarılmanızı ise şiddetle reddedebilir. Sizinle dışarı çıkmak, yemeğe gitmek, akşam oturup sohbet etmek yerine evde tek kalmak, odasına kapanmak, sohbetleri kısa ve net cümlelerle başlamadan bitirmek ister.

Yazının Devamını Oku

Minik sanatkarlarınızı özgür bırakın

2 Kasım 2018
Pek çok minik, evin duvarlarını boyamaya bayılır. Neden mi?

O daha doğmadan odasını pembe, mavi ya da bembeyaz mobilyalarla döşediniz. Duvarları boyatıp dekore ettiniz. Her şey kataloglardaki gibiydi… Ta ki minik canavar bir buçuk yaş civarı yürümeyi, boya kalemlerini ve duvarı keşfedene kadar.

Pek çok minik, evin duvarlarını özellikle de kendi odasınınkini boyamaya bayılır. Neden mi? İçindeki “doğal çocuk” keşfetmeye, üretmeye ve kullanmaya programlanmıştır. Bu programı kısıtlamak, durdurmak, engellemek hem çok zor hem de çok zararlıdır. Çocukların dokunma, keşfetme, üretme yetenekleri bu yaşlarda başlar ve devam eder. Tabii ki bazı sınırlar koymak gerekir ama hareket ve düşünme özgürlüğüne değil.

Evin duvarlarının boyanmasını pek çok anne baba istemeyecektir. Bu da doğal ancak evde hayata hazırlanan bir minik dahinin olduğunu unutmamak gerekir. Ona uygun seçeneklerle bu beceri dürtüsünü pekiştirmek gerekir.

Sadece duvarları boyamak değil, sulu boya yapmak, oyun hamuru ile oynamak da pek çok anne babanın temizlik ve düzen nedeniyle engellediği aktivitelerdir.

Bu aktiviteler çocuğun ince motor ve zihinsel gelişimini, ayrıca dikkatini inanılmaz şekilde destekleyen faktörlerdir. 0-6 yaşta bu beceriler engellenmemeli, aksine teşvik edilmelidir.

Hem çocuğunuzun yeteneğini geliştirmesi ve doğal ruhunu koruması hem de evinizin talan olmaması için işte size önerilerimiz:

• Evin bir duvarını ona tahsis edin ve bunu ona açıklayın. Sadece bu duvarı istediği gibi boyayabileceğini söyleyin. Pek çok çocuk buna harfiyen uymaktadır.

Yazının Devamını Oku

Uykusuz geceler cinsel yaşamı etkiliyor

11 Ekim 2018
Doğumdan sonraki ilk aylar hem dünyaya adapte olmaya çalışan bebek hem de ona bakım veren anne baba için keyifli olduğu kadar zorlu bir süreç oluyor.

CİNSEL YAŞAMIN SEKTEYE UĞRAMASI ÇİFTLERİ MUTSUZ EDİYOR

En çok da çocuktan sonraki uykusuz geceler cinsel yaşamı etkiliyor ve bu durum çiftleri mutsuz ediyor. Eşlerin hem çocuklu hayata adapte olması hem de birbirlerine yeterince zaman ayırabilmesi ne kadar mümkün!

Uykusuz geçen geceler, özellikle emziren ya da bebeğini besleyip uyutan anne için daha yorucu geçiyor. 

YATAKLARINIZI AYIRMAYIN

Bu dönemlere pek çok çift, yataklarını ayırıp ayrı yatmaya başlayabiliyor. Gün içerisinde ve akşamları baş başa geçirilen vakit ve niteliği azalıyor. Birer görev insanına dönüşen çift, cinsel olarak da yakınlaşma ve birlikte olma şansını daha az yakalıyor.

EŞ VE SEVGİLİ ROLLERİNİN DEFORME OLMASINA İZİN VERMEYİN

Bu tür zor ama geçici süreçlerde öncelikle durumun kabulünün sağlanması gerekiyor. Yani çiftler bu keyifli ama yorucu süreçte aksayabilecek şeyleri baştan kabul ederek beklentilerini bir süreliğine değiştirebilirler. Ancak eş ve sevgili rollerinin deforme olmaması adına da bazı koruma alanları oluşturulmalıdır. Örneğin minik sarılmalar, sevgi sözcükleri, beş dakika da sürse sohbet ve flört, cinsel olarak birlikte olmakla sonuçlanmasa da gün içerisinde aşkın orada olduğunu hissettirecektir.   

En çok da çocuktan sonraki uykusuz geceler cinsel yaşamı etkiliyor ve bu durum çiftleri mutsuz ediyor. Eşlerin hem çocuklu hayata adapte olması hem de birbirlerine yeterince zaman ayırabilmesi ne kadar mümkün!

Uykusuz geçen geceler, özellikle emziren ya da bebeğini besleyip uyutan anne için daha yorucu geçiyor. 

Bu dönemlere pek çok çift, yataklarını ayırıp ayrı yatmaya başlayabiliyor. Gün içerisinde ve akşamları baş başa geçirilen vakit ve niteliği azalıyor. Birer görev insanına dönüşen çift, cinsel olarak da yakınlaşma ve birlikte olma şansını daha az yakalıyor.

Bu tür zor ama geçici süreçlerde öncelikle durumun kabulünün sağlanması gerekiyor. Yani çiftler bu keyifli ama yorucu süreçte aksayabilecek şeyleri baştan kabul ederek beklentilerini bir süreliğine değiştirebilirler. Ancak eş ve sevgili rollerinin deforme olmaması adına da bazı koruma alanları oluşturulmalıdır. Örneğin minik sarılmalar, sevgi sözcükleri, beş dakika da sürse sohbet ve flört, cinsel olarak birlikte olmakla sonuçlanmasa da gün içerisinde aşkın orada olduğunu hissettirecektir.   

Yazının Devamını Oku