Altın karakter değiştiriyor, Euro ve dolar gibi piyasada dolaşacak

43dk okuma

Küresel krizde güvenli liman olarak görülen altında son yıllarda görülen değer artışı, merkez bankaları dahil tüm bankaların ilgisini artırdı. İstanbul Altın Rafinerisi ve Gramaltın Yönetim Kurulu Başkanı Özcan Halaç, altının karakter değiştirine dikkat çekerek, “Munzam oranlarının artırılması bankalara güzel bir fırsat sunuyor. Tahminim 3-5 yıl sonra altın, dolar ve Euro gibi aramızda dolaşacak. Ceplerimizde belki altın sertifikaları olacak. Altın sertifikaları belki çek yerine geçecek. Belki ticarette dönecek, vadeleşme altın sertifikasıyla olacak” dedi.

Haberin Devamı

         

 

Küresel krizin bir anlamda sorumluları arasında gösterilerin ‘hedge fon’ yöneticiliğinden 37 yaşında emekli olan, motosiklet ve arabayla gerçekleştirdiği dünya turları ile iki kez Guiness Rekorlar kitabına giren ünlü yatırımcı Jim Rogers, krizde en güvenli liman olarak görülen altının son dönemde karakter değiştirerek, yakında döviz kuru gibi hareket eden bir yatırım aracına dönüşeceğini söylüyor. Geçtiğimiz günlerde Garanti Bankası’nın konuğu olarak İstanbul’da bir konferans veren Rogers bu konuda yalnız değil. Altının karakter değiştirdiği ve önümüzdeki dönemde finans sektörü içinde daha yaygın bir yatırım aracına dönüşeceği görüşü bir süredir uluslararası piyasalarda kabul görüyor.

 

Merkez Bankaları alıyor

Türkiye’de Merkez Bankası’nın geçen yıl munzam karşılıklarda altın oranlarını artırması, Hindistan gibi bazı merkez bankalarının rezervlerini güçlendirmek için tonlarca altın alması bütün bunları destekleyen adımlar. Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi Çin de döviz rezervlerini güçlendirmenin yanında, altın almayı ihmal etmiyor. Altın çek yerine geçecek

 

İstanbul Altın Rafinerisi ve Gramaltın Yönetim Kurulu Başkanı Özcan Halaç da, altının önümüzdeki dönemde daha da yaygınlaşan bir yatırım aracı olacağını düşünenlerden. Merkez Bankası’nın munzam karşılıklarda altın oranlarını artırmasının yatırım aracı olarak altının geniş kesimlerce benimsenmesine katkı sağlayacağını belirten Halaç, “Munzam oranlarının artırılması bankalara güzel bir fırsat sunuyor. Tahminim 3-5 yıl sonra altın, dolar ve Euro gibi aramızda dolaşacak. Ceplerimizde belki altın sertifikaları olacak. Altın sertifikaları belki çek yerine geçecek. Belki ticarette dönecek, vadeleşme altın sertifikasıyla olacak. Neyin ne getireceğini bilemeyiz. Vatandaş bir kilo altın sertifikası alarak çek senet niyetine, teminat olarak kullanabilir” dedi. Halaç, zamanla altının para gibi her yerde kullanılır hale geleceğini, altın havale, piyasaya kredi verme, altını teminat sayılması gibi uygulamaların olacağını söyledi.

Haberin Devamı

 

Yastık altından bankaya

Haberin Devamı

Türkiye’de yastık altında 250-300 milyar dolar değerinde altın bulunduğu, evlerde yatan bu zenginliğin altının bu kadar ilgi gördüğü bir dönemde ekonomiye kazandırılması gerektiğini kaydeden Halaç şöyle konuştu: “Yastık altında duran altın bir güvence olarak görülüyor ama ekonomiye gerçek anlamda bir faydası olmuyor. Bu altınların yastık altından çıkarılıp ekonomiye kazandırılması lazım. Bu nedenle rafinerinin üretmiş olduğu gram altını bankalarda mevduat olarak kabul edilir hale getirdik. Vatandaş altın aldığı zaman yastık altında tutmayacak bankaya yatırabilecek. Banka da onu işletecek ve vatandaşa kâr payı, yada faiz ödeyecek.”

 

1.3 ton altın çıktı

Haberin Devamı

Türk halkının elinde bol miktarda takı, ziynet eşyası da olduğu için bankalarla altın hesapları konusundaki görüşmelerde halktan hurda toplamanın da yolunu açtıklarını kaydeden Halaç AA muhabirine yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “Şu anda vatandaşlardan hurda altın toplama girişimi de başlattık. Güzel de gidiyor. Vatandaşlar bilgilendirilerek, ikna edilerek bir şekilde altınlar bankaya mevduat olarak geliyor. Bankalar da kâr payı, faiz veriyor. Hem yastık altındaki hiçbir şekilde kullanılmayan altın çıkıyor, hem vatandaşa bir getiri sağlanıyor, hem de bankalar bu altını kullanıyor, değerlendiriyor. Türkiye’de 5 bin ton altının yastık altında olduğunu tahmin ediyoruz. Tabii 1.3 ton bunun yanından hiçbir şey değil ama başlangıç için iyi. Bu konuda Kuveyt Türk ve Bank Asya ile çalışmalara başladık. Denizbank ile de yakında bu yönde çalışmalar başlayacak.”

 

Altın evde çoğalmaz ama bankada çoğalır

Haberin Devamı

 

ÖZCAN Halaç, bankaya 100 gram altın yatırıldığında bunun bir yıl sonra bankaya göre değişse de ortalama olarak 102 grama çıkabileceğini belirterek, şunları söyledi: “Altın evde durduğu yerde çoğalmıyor. Ama bankada çoğalıyor. Biz dünyada ilk defa bunun önünü açtık. İlk olarak ATM’lerden altın verme işine Kuveyt Türk Bankası ile başladıklarını, Denizbank ile de ATM’lerden gram altın satımına başlayacağız. Bunun sayısının önümüzdeki dönemde daha da artacağını düşünüyorum.”

Haberin Devamı

Halaç, kuyumcuların “bizim işimizi yapıyorlar” yönündeki yanlış algılamasını da çözdüklerini, kendilerinin altını alıp satmadıklarını, sadece altının yerinin değiştiğini, yastık altından çıkıp banka kasasına girdiğini söyledi. İleride vatandaşın tekrar takı aldığı zaman bankadan külçe altınını alıp gidip kuyumcudan rahatlıkla altınını alacağını ifade eden Halaç, “Aslında bir nebze yastık altındaki altının yenilenmesi gibi birşey. Kuyumcunun işi daha da artacaktır” dedi.

 

140 ton altın ithal ediyoruz

 

HURDA altının piyasaya çıkmasıyla yurt dışından altın ithalatının da azalacağını kaydeden Özcan Halaç, şu bilgileri verdi: “Biz sürekli altın ithal eden bir ülkeyiz. Son 22 yılın ortalaması yılda 144 ton altın ithal ediyoruz. Şu anda madenlerimizden çıkan altın yılda 25 ton civarı. Haliyle yastık altından altınlar çıkınca, bunun da önüne geçmiş olacağız. Muhtemelen bankalar bunu piyasaya kullandıracaktır ve hatta ihraç etme yönüne doğru da gidecektir. Biz bu altınları zamanında ithal ettik ve döviz verdik. Şimdi eğer tekrar yastık altından çıkarıp ihracata başlarsak, dış ticaret açığına da olumlu yönde etkisi olacaktır.”

 

Bankadaki altına 150 bin lira teminat gelsin

 

YASTIK altındaki altının çıkarılması için devlet tarafından teşvik görmek istediklerini belirten Özcan Halaç, şunları kaydetti: “Munzam karşılıklar artırılsın, bankalar aynı dolar ya da TL gibi altın EFT’si yapsınlar. Altın kredisindeki stopaj kaldırılsın. Vatandaşın bankaya olan güvensizliğini ortadan kaldırmak için şu anda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından bankadaki mevduatlara tanınan 50 bin TL’lik sigorta oranı yastık altından gelen fiziki altın için 100-150 bin lira olsun. Eğer bu orana çıkarsa vatandaş daha çok güvenerek bu yatırımı yapacak ve yastık altından çıkarıp bankaya koyacaktır. Şu anda bankaların emanet kasaları eminim ki altın dolu. Eğer bu sağlanırsa emanet kasadan çıkıp bankada hesaba girecek. Vatandaş sigortasız bir şekilde emanet kasada tutacağına, sigortalı bir şekilde banka hesabında tutar.”

 

Vatandaş 24 ayar gram altın alsın

 

İSTANBUL Altın Rafinerisi olarak ürettikleri 24 ayar külçelerin bankada, borsada, uluslararası arenada geçerli olduğunu, rahatlıkla para olarak da kullanılabildiğini söyleyen Özcan Halaç “O yüzden biz vatandaşı 24 ayara yönlendirmeye çalışıyoruz. Alım satımda en minimum kayıp 24 ayar altındır” dedi.

 

Altına dayalı 40 fon bulunuyor

 

* GÜNÜMÜZDE en çok tercih edilen yatırım enstrümanları arasında yer alan altının fonları da yatırımcıları cezbediyor.

* Altının yatırım aracı olarak öneminin ve hareketliliğinin artmasıyla dünyada bireysel ve kurumsal müşteriler tarafından talep edilen ve el değiştiren altın miktarı yükselirken, Türkiye’de de bankalar altın hesaplarının yanı sıra çıkardıkları altın fonları ile müşterilerine sundukları ürün çeşitliliğini artırıyor.

* İstanbul Altın Borsası (İAB) üyesi bankalar tarafından çıkartılan yatırım fonlarında bulunan altınların saklamasının yapıldığı İAB’de, 2 adet borsa yatırım fonu, 1 adet yatırım ortaklığı ve 37 adet yatırım fonu olmak üzere 40 adet altına dayalı fonun saklaması gerçekleştiriliyor.

* Mart 2012 itibarıyla İAB’de bakiyesi bulunan 16 adet altına dayalı fondaki altın miktarı 14 bin 223 kilograma ulaşırken, söz konusu rakamın parasal karşılığı 1 milyar 372 milyon 519 bin 500 liraya yükseldi.

* İAB’de saklaması yapılan altın fonlarının miktarı son 3 yılda yüzde 317,3 artış kaydetti. Mart 2009’da 3 bin 408 kilogram olan altın miktarı, önceki gün itibarıyla 14 bin 223 kilogram olarak gerçekleşti.

* Dünyada altına dayalı borsa yatırım fonlarında 19 Mart 2012 itibarıyla 2 bin 205 tonluk “rekor” düzeyde, 117 milyar dolarlık altın bulunuyor.

* Dünya üzerinde merkez bankaları tarafından da 30 bin ton civarında ve 1.6 trilyon dolar değerinde altın tutuluyor.

 

Altın 2 bin 400 dolar olur

 

DÜNYADA emtia fiyatlarının önümüzdeki 10-15 yıl boyunca yükselmeye devam edeceğini düşündüğünü söyleyen ünlü emtia uzmanı-yatırımcı Jim Rogers, bütün emtialarda önümüzdeki dönemde azalma ve hatta kıtlıkların yaşancağını öngörüyor. Bunda petrol ve doğalgazın başı çekeceğini kaydeden Rogers şunları anlattı: “Altın son 11 yılda en çok kazandıran yatırım oldu. Ben altın alıyorum, düşerse, biraz daha alırım. Altın 2 bin 400’lere kadar çıkar diye tahmin ediyorum. Tarım sektöründe de önümüzdeki dönemde fiyatlar daha da artacak. Öyleki gelecekte Lamborghini’lere finansçılar değil, çiftçiler binecek. O nedenle eğer çiftçi olmayı düşünmüyorsanız ya da olamayacağınıza inanıyorsanız, en azından çiftçilerin yakınlarında restoran, giyim mağazası gibi işler yapın.”

 

Altın neden değerli

 

ALTIN, kimyada Au (Latince 1 Aurum dan(ışıldayan-parlayan)) sembolü ile gösterilen yumuşak, parlak sarı renkte kimyasal bir element. Altının parlak sarı rengi, asitlere karşı dayanıklılığı, doğada serbest halde bulunabilmesi ve kolay işlenebilmesi gibi özellikleri, insanların ilkçağlardan beri ilgisini çekmiştir.

Altın, parlak sarı rengi ve ışıltısıyla göz alan çok ağır bir metaldir. Üstelik kolay kolay tepkimeye girmeyen çok kararlı bir element olduğu için havadan ve sudan etkilenmez. Bu yüzden hiçbir zaman paslanmaz, kararmaz ve donuklaşmaz. Bir başka özelliği de saf haldeyken çok yumuşak olmasıdır; bu nedenle kolayca dövülerek biçimlendirilebilir. Altın bütün bu özellikleriyle tarih boyunca en kıymetli metallerden sayılmıştır.

 

BES’te toplanan fon 6 milyar liraya yaklaştı tasarruf teşvik paketinde vergi avantajı geliyor

 

BÜYÜMESİNİ sürdürürken bir yandan da cari açığını düşürmeyi hedefleyen Türkiye, iç tasarruflarını artırmanın peşinde. Bunun için hazırlanan tasarruf teşvik paketi şu anda Başbakanlıkta bekliyor. Pakette küçük de olsa birikim yapmayı teşvik etmek için bireysel emeklilik’e ve mevduatta uzun vadeye vergi avantajı gelecek.

 

KÜRESEL ekonomik krizde gösterdiği performansla ve finans sektörünün sağlam duruşuyla güçlü bir ekonomik görünüme sahip olan Türkiye, büyümesini sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devam ettirmek için cari açık sorununa yapısal bir çözüm getirme arayışında. Bu kapsamda Türkiye, bir yandan başta enerji olmak üzere dışa bağımlılığını azaltmaya çalışırken, bir yandan da iç tasarruflarını artırarak cari açıkla mücadelesinde bir an evvel aşama kaydetmeye çabalıyor. Bu konuda hükümetin 2011’in son çeyreğinden bu yana daha yüksek sesle ifade ettiği ‘tasarrufların artırılması’ çağrıları ilk sonuçlarını vermeye başladı. Hükümetin bu çabalarının şu anda üzerinde çalışılan ve bireysel emeklilik sisteminin de dahil edileceği tasarruf paketinin uygulanmaya başlaması ile daha etkin sonuçlar doğurması bekleniyor.

 

Paket Başbakanlık’ta

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ekonomi yönetiminin tasarruf oranlarını artırmaya yönelik olarak bir süredir üzerinde çalıştıkları tasarrufu teşvik paketinin geçen hafta Başbakanlığa iletildiğini açıkladı. Önümüzdeki günlerde açıklanması beklenen tasarruf paketinde, vatandaşın birikim yapmasını teşvik etmek amacıyla, yatırım ürünlerine vergi avantajları getirilecek. Bireysel emeklilik sistemine yönelik bazı vergi avantajları ve toplu ödeme yaparak erken emekliliğe imkan tanınması yoluyla vatandaşın bu sistemin içinde yer alması cazip hale getirilmeye çalışılıyor.

 

En düşük seviyede

Geçtiğimiz aralık ayında tasarrufların artırılması konusuna dikkati çeken Babacan şunları söylemişti: “Şu anda tasarruf oranımız yüzde 12’ye düşmüş durumda. Bu, tarihi en düşük seviye. Milli gelirimizin yüzde 12’si kadar tasarrufumuz var ama milli gelirimizin 22’si kadar yatırım harcamamız var. Aradaki fark zaten eşittir cari açık. Cari açığın iktisattaki denklemi, yatırımlarla tasarruflar arasındaki fark. Gelişmekte olan diğer ülkelere baktığımız zaman, yüzde 30’lar mertebesinde tasarruf oranı görüyoruz ve yüzde 30’lar mertebesinde yatırım görüyoruz. Aslında Türkiye’nin yaptığı yatırım harcaması, özel sektör artı kamu, diğer gelişmekte olan ülkelerin altında, ama tasarruf onun da altında. Dolayısıyla bir tüketim ekonomisi, israf ekonomisi olmamamız gerek. Baktığımızda şu anda maalesef hane halkımızın yüzde 45’i aylık gelirinden daha fazla harcıyor.”

 

BES’e ilgi artarak sürüyor

Türkiye’de 2004’te başlayan Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) uygulamasına ilgi her geçen yıl artıyor. Emeklilik Gözetim Merkezi’nin 2011 yılına ilişkin “Bireysel Emeklilik Sistemi Gelişim Raporu”ndan derlediği bilgilere göre, geçen yıl sonu itibarıyla sisteme katılanların sayısı 2010 yılına göre yüzde 16 artarak, 2 milyon 641 bin 843 kişiye ulaştı. Aynı dönemde toplam fon miktarı yüzde 19 büyüyerek 14 milyar 329 milyon 771 bin liraya çıktı. 2012 başında ise fonların toplam büyüklüğü 15.9

2011 sonuna kadar yapılan toplam 4 milyon 813 bin 619 sözleşmeden 1 milyon 873 bin 741’i çeşitli nedenlerle sonlandı. Sonlanan sözleşmelerin toplam kurulan sözleşmelere oranı yüzde 38.9 olurken, bu oranın yüzde 5.6’sı “Başka Şirkete Aktarım” ve “Hesap Birleştirme”, yüzde 2.1’i “Fesih”, yüzde 0.2’si emeklilik, vefat, maluliyet gibi “diğer” nedenler oluşturdu. Böylece, sisteme yeni bir sözleşme kuruluşuyla giren sözleşmelerin kendi isteğiyle sistemden çıkış oranı yüzde 30.3 olarak gerçekleşti.

 

Muğla, İstanbul ve Antalya ilk üçte Siirt artışta en hızlı

 

*2011 sonu itibarıyla yürürlükteki BES sözleşmelerinde, sisteme dahil olan kadın nüfusun yaş ortalaması 37.4.

*Erkeklerin yaş ortalaması 37.9.

*Katılımcılara ait toplam fon büyüklüğünün yüzde 59’una erkek, yüzde 41’ine kadın katılımcılar sahip.

*Katılımcılarının, katılımcıların en yoğun oldukları ilk üç il sırasıyla Muğla (yüzde 12), İstanbul (yüzde 10) ve Antalya (yüzde 10).

*Sahip olunan sözleşme adedine göre değerlendirildiğinde, katılımcıların yüzde 82.4’ünün sistemde sadece bir sözleşmeye sahip.

*İki sözleşmeye sahip kişilerin oranı yüzde 13.6, üç sözleşmeye sahip olanların oranı ise yüzde 4.

*Katılımcı sayısının il bazında artış hızıının en fazla olduğu ilk üç il yüzde 38 ile Siirt, yüzde 32 ile Bitlis ve yüzde 30 ile Sakarya olarak belirlendi.

 

Mevduatta uzun vadeye teşvik geliyor

 

TÜRKİYE’de vadeli mevduatın süresi Avrupa ülkelerine oranla oldukça kısa. Yakın bir zamana kadar 30 gün olan mevduattaki vadeler son dönemde 45 gün hatta 60 güne kadar uzadı. Ancak hükümet bu vadenin daha da uzatılmasını sağlamak için faiz ve stopaj avantajları getirmeyi planlıyor. Tasarrufun artırılması paketinde bu yönde uygulamaların yer alması bekleniyor. Türkiye’de 650 milyar lirayı biraz aşan mevduatın çok büyük bir kısmı sadece 3 ay ya da daha kısa vadede tutuluyor. Ortalama 560 milyar liranın 3 ay ve daha kısa vadede tutulması hükümeti bu alanda cazip adımlar atmaya yöneltti. Bir yıla kadar uzayan vade oranı ise toplam mevduatın içinde yüzde 5 civarında. Şu anda Türkiye’de vade farkı gözetmeksizin mevduata yüzde 15 stopaj uygulanıyor, hazırlanacak pakette bunun kademeli olarak vadesine göre düşürülmesi planlanıyor.

 

Gelişmiş ülkelerde BES’in milli gelire oranı yüzde 100’e yakın

 

*TÜRKİYE’nin yatırım fonlarında olduğu gibi emeklilik fonlarında da katedecek çok yolu var. GSMH’ya oranla yaklaşık yüzde 2 seviyesinde seyreden bireysel emeklilik sistemi (BES) büyüklüğü gelişmiş ülkelerde yüzde 100 civarında.

*BES katılımcılarının, işgücüne katılım oranına bakıldığında ise Türkiye yaklaşık yüzde 10 seviyesinde iken bu oran OECD’de yüzde 40 civarında.

*Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) geçen hafta yayınladığı rapora göre, Türkiye’deki bireysel emeklilik sisteminin GSMH’ya oranının yüzde 4’ün üzerine çıkacağı tahmin ediliyor. Bu çalışmada, mevcut yasal düzenlemelerin aynan devam etmesi halinde tahminler yürütüldü.

 

Altın rezervimiz bir yılda yüzde 143 arttı

 

KUVEYT Türk bünyesinde fiziki altın toplama çalışmaları yaparak, yastık altındaki altının ekonomiye kazandırılması yönündeki çabalara katıldıklarını söyleyen Kuveyt Türk Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İrfan Yılmaz, “Dünya genelinde süren düşük faiz ya da kâr payı oranları ve genişleyici para politikaları altın fiyatlarını yükseltirken, tüketicilerin de bu yöne ilişkin yüksek talebinin olmasına neden oldu. Bankamızın altın rezervi 1 yıl içerisinde yüzde 143 arttı” dedi.

 

KUVEYT Türk’ün geçen yılki yatırım araçları içinde en çok kazandıran ürünün altın olduğunu belirten Kuveyt Türk Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İrfan Yılmaz, “Dünya genelinde süren düşük faiz ya da kâr payı oranları ve genişleyici para politikaları altın fiyatlarını yükseltirken, tüketicilerin de bu yöne ilişkin yüksek talebinin olmasına neden oldu. Bankamızın altın rezervi 1 yıl içerisinde yüzde 143 arttı” dedi. Kuveyt Türk bünyesinde fiziki altın toplama çalışmaları yaparak, yastık altındaki altının ekonomiye kazandırılması yönündeki çabalara katıldıklarını söyleyen Yılmaz, “Altın konusunda en çeşitli ürün yelpazesine sahip olan kurumlardan biriyiz. Kuveyt Türk ATM’lerden altın verirken, nikâh salonlarına da altın veren kiosklar yerleştireceğiz. Altın dışında gümüşün fiziki olarak verilmesi olmak üzere diğer emtialar üzerine çalışmalarımızı sürdüyoruz” diye konuştu.

 

1 milyonun üzerinde işlem

2007 yılında yok denecek seviyede olan altın bankacılığının, son 1.5-2 yılda bireysel yatırımcı için önemli bir noktaya geldiğini söyleyen Yılmaz şöyle devam etti: “Bireysel bankacılığın hizmetine sunulan altın depo hesapları şu an 14.5 milyar TL seviyelerine yaklaştı. 2007 yılında sadece büyük yatırımcıların banka hazinelerini arayarak aldıkları altın, Kuveyt Türk’ün 2007 yılında 1 TL’ye bile altın alımını mümkün kılması ile birlikte büyük ilgi görmüştü. Bu devam eden ilgi sonucunda altın bugün bir bankacılık enstrümanı haline geldi. Bu konuda Kuveyt Türk’ün katkısı ispatlı çok fazladır. Bankamızda 2008 yılında toplam 200 bin altın alım satım hacmi gerçekleşirken, 2011 itibari ile bu sayı 1 milyon 85 bin işleme çıktı.”

 

Altın neden cazip geliyor

Altın fiyatlarında özellikle 2007 yılından bu yana ciddi bir artış olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu dönemde banka olarak altın hesaplarını bireysel yatırımcılara sunmaya başladıklarını kaydetti. Yılmaz, altının her yılın sonunda en çok kazandıran yatırım araçlarından bir tanesi haline geldiğini belirterek, “Dönemsel olarak artış veya azalış olsa da, yatırımcılar altın hesaplarına ilgi göstermeye devam etti. Altın fiyatlarında ki bu artış ve azalışlar talepte çok fazla değişikliklere sebep olmuyor diyebiliriz. Altına yatırım yapmak yıllardır var olan bir gelenek. Dolayısıyla bireysel yatırımcı için bu gelenekten vazgeçmek çok fazla mümkün değil ve genel olarak da fiyata karşı çok duyarlı değil. Kriz dönemlerinde bir güvenli liman olarak görülüyor ve altına talep geliyor veya altın yatırımı yapmak diğer kompleks yatırım ürünlerine göre daha basit ve daha bilinir olduğu için hane halkı da birikimlerini değerlendirebilmek için altını tercih ediyor. Fiziki altın yatırımı yapmanın maliyetinin yüksek olması ve riskleri nedeniyle bankada kaydi altın yatırımı daha da önem kazandı.”

 

Yastık altından 1.3 ton altın çıkardık

 

ALTIN fiyatlarını sürekli takip edemeyen müşterileri için “Düzenli Alım Satım” ürününü çıkardıklarını dile getiren İrfan Yılmaz şunları anlattı: “Bu ürün sayesinde kendileri için uygun fiyata geldiğinde isterlerse altınlarını bozabilecek ya da istedikleri fiyattan altın satın alabileceklerdir. Bu ürün sadece altın için değil diğer maden ve dövizler içinde geçerli. Altın fiyatlarında artışla beraber altın daha kıymetli bir hale gelmekle beraber evde bulunan altının riski de arttı. Altını evde tutmak yerine müşterilerimizin fiziki altınlarını banka hesabına geçmelerini sağlayan fiziki altın toplama kampanyalarını başlattık. Müşterilerimizin tüm fiziki altınlarını ayar ve cins fark etmeden, şubelerimizdeki altın eksperi arkadaşlarımız vasıtasıyla alıyoruz ve bu altınları müşterilerimizin altın hesaplarına geçişini sağlıyoruz. Bu sayede hem altınlar daha güvende kalmakla beraber hem de altınlara kâr payı vererek bu sayede altınlar boş kalmamış oluyor. Kuveyt Türk 2011 yılında başlattığı ve Türkiye’de yine bir ilk olan bu hizmet sayesinde 1.3 ton altını hem ekonomiye kazandırdı, hem de bireysel yatırımcının evdeki altınlarını güvenli bir şekilde kazanarak değerlendirmelerini sağladı.”

 

Altın toplama günlerine bekliyoruz

 

YATIRIM Bankacılığı alanında, BES’ten, hisse senedine birçok alanda hizmet veren bir banka olduklarını ifade eden İrfan Yılmaz, şöyle konuştu: “Ancak bizi bu alanda rakiplerimizden ayıran en temel özelliğimiz yastık altına bulunan altınları ekonomiye kazandırmak için yaptığımız “Altın Toplama Günleri” kampanyası. Müşterilerimizin bankamız bünyesindeki hesaplarında bulunan altınlarına, altın cinsinden kâr payı vermekteyiz. Yatırım fonu tarafında altın konusunda farklılaşan bankamızın Gold Plus yatırım fonu 2011 yılında en çok getiri sağlayan fon oldu. Yatırım bankacılığı hizmetlerinde Katılma Hesaplarımız için alt sınır 150 TL olurken, BES’te katkı payı ödeme tutarı minimum 82 TL. Her kesimden müşterimize aynı kalitede hizmeti vermeyi hedefleyen bankamızda, herhangi bir müşterimizin şikâyetinde gerekli görüldüğü durumlarda konu Genel Müdürümüze kadar ulaştırılmakta ve sorun muhakkak çözülmekte.”

 

İnternetve ATM’lerden komisyonsuz altın alınabiliyor

 

KUVEYT Türk kanalı ile alınan her altının fiziksel olarak karşılığının bulunduğunu kaydeden İrfan Yılmaz, şunları anlattı: “Müşterilerimiz dilerse hesaplarında olan altını Sertifikalı Gram Altın olarak herhangi bir Kuveyt Türk şubesinden çekebilirler. Bankamız ayrıca ATM’lerden de fiziksel olarak altın satmaktadır. Kuveyt Türk bu anlamda hem Türkiye’de hem de Dünya’da ATM’den fiziksel sertifikalı gram altın veren ilk ve tek banka konumdadır. Müşterilerimiz hafta sonu altın almaları gerektiğinde bunu ATM’lerimiz kanalı ile uygun fiyatlar ile rahatça yapabilmektedirler. Fiziki altından daha ziyade, banka da kaydi altın yatırımı yapmanın başlıca sebeplerinden bir tanesi de altın alım satımının internet üzerinden yapılabilmesi. İnternet üzerinden herhangi bir komisyon ödemeden müşterilerimiz alım satım işlemlerini gerçekleştirebiliyorlar.”

 

Kazancınızın bir kısmını mutlaka biriktirin

 

İRFAN Yılmaz, piyasaları sürekli takip edemeyen ve profesyonel yatırımcı olmayanlara şu önerilerde bulundu: “Yatırımcılara ilk ve en önemli önerimiz tüm varlıklarını ve birikimlerini sadece tek bir yatırım aracında değerlendirmemeleri olacaktır. Bir diğer önemli tavsiyemiz de, kazançlarından muhakkak belli ölçüde tasarruf etmeleri. Birikim sahipleri ilerleyen zamanlarda bir şekilde nakit ihtiyaçları olabileceğini düşünmeli, bunun için de kolayca nakite dönmelerini sağlayacak enstrümanları tercih etmeliler. Altın, döviz, hisse senedi; bu ihtiyacı karşılayabilecek yatırım araçlarıdır. Bankaların internet şubelerinden bu yatırım araçlarına kolayca ulaşmak mümkün. Bunların dışında uzun vadeli yatırım tercihlerinde de özellikle vergi avantajı nedeniyle Bireysel Emeklilik Sistemi tercih edilebilir.”

 

Emtia ürünlerinde henüz başlangıç seviyesindeyiz

 

EMTİA ürünleri olarak genelde hane halkı tasarruf sahibi kişilerin, altını tercih ettiğini kaydenen İrfan Yılmaz şu bilgileri paylaştı: “Bunun en önemli sebebi diğer yatırım araçlarının kompleks olması hem pazarlamasının zor olması hem de müşterinin yeterli bilgiye sahip olmadığı için bu ürünlerden uzak kalması. Diğer emtia ürünleri genel olarak türev ürünlerden oluşuyor. Mevzuat gereği bankalar sadece altın, gümüş ve platin hesapları açabiliyorlar. Diğer ürünler için ise borsalar üzerinden gerçekleştirilen işlemlere sadece aracılık edebiliyorlar. Türkiye’de emtia işlemlerinin yapılabildiği sadece Vadeli Opsiyon Borsası (VOB) var. Burada ki işlem hacimleri de son derece kısıtlı. Burada ki ürünlere sadece gerçekten profesyonel yatırımcılar ilgi gösterebiliyor, ürünler kompleks ve takip gerektiriyor. VOB özellikle Amerika’daki diğer ürünlerle karşılaştırıldığında başlangıç seviyelerinde diyebiliriz. Emtia ürünleri özellikle kriz dönemlerinde müşterilerin portföylerinde yer alması gereken bir ürün. Küçük yatırımcının da bu ürüne ilgi göstermesini sağlaması için mevzuat anlamında değişiklik yapılabilir. Yatırımcılar ya bankalar aracılığı ile ya da aracı kurumlar aracılığı ile bu ürüne rahatça yatırım yapabilmeli. Tabi burada bilgi seviyesi de çok önemli. Altın Türk halkının bildiği ve güvendiği bir ürün, diğer yatırım araçları için bunu söylemek zaman alacaktır. Halkın öncelikle bu yatırım araçlarını da öğrenmeleri gerekiyor.”

 

Yatırım fonları katılım bankaları için yeni alan

 

YATIRIM fonlarının katılım bankacılığında yeni bir alan olarak öne çıktığına değinen İrfan Yılmaz, bu alanda Kuveyt Türk, yenilikçi bir rol üstlenmeyi sürdürdüğünü kaydetti. Kuveyt Türk’ün yatırım fonlarına ilk adımını 2010 yılı Ağustos ayında Gold Plus altın yatırım fonu ile attığını hatırlatan Yılmaz şunları anlattı: “Faizsiz getiri üzerine kurulun Gold Plus borsa yatırım fonu birebir altın fiyatına endekslenmiş olarak İMKB’de kolayca ve dar marjlı olarak alınıp satılabiliyor. Gold Plus emtia yatırım fonunda gösterilen başarıdan dolayı, gümüşe dayalı emtia yatırım fonu için 2012 Şubat ayında çalışmalar başlatılmış olup mayıs ayının ilk haftalarında fonun İMKB’de işlem görmesi planlanıyor. Kurulacak Silver Plus gümüş borsa yatırım fonu da faizsiz sermaye piyasası ürünü olarak yapılandırılmış olup fon birebir gümüş fiyatı ile ilintili olacak. Faizsiz sermaye piyasalarının kurulması ve derinleşmesi konusunda çalışmalarımız sürüyor. Bu alanda ülkemizin ilk kira sertifikası (sukuk) ihracını uluslararası piyasalarda gerçekleştirmiş ve bu işlemle 350 milyon dolar tutarında 5 yıl vadeli kaynak temin ettik. Londra Borsasında işlem gören bu ihraç ile sağlanan kaynak ağırlıklı olarak müşterilerimizin orta ve uzun vadeli proje finansmanı gereksinimleri için kullandırılmaktadır. Kuveyt Türk olarak TL kira sertifikası ihraç ederek ülkemizdeki bireysel ve kurumsal yatırımcıların bu alandaki gereksinimlerine yanıt vermeyi planlıyoruz.

 

Küresel kriz ve Ortadoğu güven vermedi yatırımcı özel sektör tahviline yöneldi

 

YAPI Kredi Özel Bankacılık Pazarlama ve Ürün Yönetimi Direktörü İmre Tüylü, önümüzdeki dönemde Orta Doğu’daki gelişmeler ve global büyüme datalarının yakından takip edileceğini belirterek, “Yılın ilk üç aylık döneminde riskli yatırım araçları dikkat çekici performans sergiledi. Son dönemlerde, özel sektör borçlanma araçları ve banka bonoları da oldukça talep gören yatırım enstrümanları arasında yerini aldı” dedi.

 

BU yılın ilk üç aylık döneminde riskli yatırım araçlarının dikkat çekici performans sergilediğini söyleyen Yapı Kredi Özel Bankacılık Pazarlama ve Ürün Yönetimi Direktörü İmre Tüylü, önümüzdeki dönemde Orta Doğu’daki gelişmeler ve global büyüme datalarının yakından takip edileceği kanaatinde olduğunu söyledi. Son dönemlerde ekonomik koşullarda ve piyasalarda yaşanan volatilite nedeniyle risk almak istemeyen yatırımcıların anapara garantili ve koruma amaçlı fonlara yöneldiğine dikkat çeken Tüylü, “Yatırımcılardan gelen yoğun talep ile 2010 yılında anapara garantili ve koruma amaçlı fonlar pazarında yaklaşık 1.8 milyar TL, 2011 yılında ise yaklaşık 1.2 milyar TL’lik büyüme gerçekleşti” diye konuştu.

 

Özel sektör tahvil ihracı

Ancak piyasalardaki olumsuz şartlardan dolayı yatırım fonları pazarında bu sene yaşanan daralma ile beraber son dönemlerde anapara garantili ve koruma amaçlı fonlar pazarında da duraklama gözlendiğini belirten Tüylü şunları kaydetti: “Son dönemlerde, özel sektör borçlanma araçları ve banka bonoları da oldukça talep gören yatırım enstrümanları arasında yerini aldı. Piyasadaki özel sektör borçlanma araçları ve banka bonosu ihraçlarının yoğun olduğu son dönemlerde Yapı Kredi olarak, çeşitli özel sektör borçlanma araçları ihraçlarına aracılık etmekle beraber belli dönemlerde Yapı Kredi tahvil ve bonolarını ihraç etmeye devam ediyoruz. Referans alınan devlet tahvili ve bonoların getirileri üzerine ek getiri avantajı ile ihraç edilen banka bonoları, yatırımcılarımıza önerdiğimiz yatırım enstrümanları arasında yer alıyor.”

 

İnternet süreci kolaşlaştırdı

Teknolojinin gelişmesi ile beraber yatırımcılara internet veya mobil bankacılık üzerinden sunulan hizmetlerin çeşitlendiğini ve yatırımcılar için büyük kolaylık sağlandığını dile getiren Tüylü, “Yatırım Fonları’nın internet ve telefon bankacılığı kanalı ile alınıp satılması da yatırımcılarımıza hızla değişen piyasa koşullarında, her an yatırım fonu alabilme ve portföyündeki yatırım fonlarını takip ederek bozum yapabilme imkanı sunuyor. Müşterilerimiz alternatif dağıtım kanalları aracılığı ile vadeli/vadesiz mevduatlarını her an takip edebiliyor, altın hesapları üzerinden piyasa koşullarına göre istedikleri anda alım bozum işlemi gerçekleştirebiliyor.”

 

Mevduatı değerlendirirken tahvil-bono ve hisse  senediyle güçlendirin

 

TÜRKİYE’de bankacılık sektöründe yüzde 100’ler seviyesinde seyreden kredi-mevduat oranı nedeniyle piyasada fonlama ihtiyacının devam ettiğini belirten Tüylü, şunları kaydetti: “Bu nedenle mevduat faizleri hala yılbaşı seviyelerini koruyor. Önümüzdeki dönemde piyasalardaki hareketliliğin fırsat yaratmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Yatırımcılarımıza piyasadaki yüksek mevduat faizlerinden yararlanırken, dolar/TL kurunda, tahvil-bonolarda ve hisse senetlerinde güçlü desteklerden oluşabilecek fırsatları da değerlendirmelerini tavsiye ediyoruz.”

Emtia son yıllarda popülerlik kazandı

 

TÜRKİYE’de yatırımcıların daha çok döviz, altın ve hisse senedi olmak üzere geleneksel yatırım enstrümanlarını tercih ettiklerini söyleyen İmre Tüylü şöyle konuştu: “Son yıllarda yatırımcı popülerlik kazanan emtia piyasalarına da ilgi göstermeye başladı. 2010 ve 2011 yılları Türkiye’de emtia piyasalarına ilginin oldukça yoğun olduğu yıllar oldu ve emtiaya dayalı yatırım enstrümanları yatırımcıların en çok tercih ettikleri yatırım ürünleri arasında yer aldı. Yatırımcılardan gelen talepte 2010 yılında emtia fiyatlarında yaşanan yükselişin etkisi önemli oldu ve 2010 yılında satışa sunulan emtiaya dayalı ürünler yüksek getiriler sağladı. Gelişmiş ülkelerden gelecek olan talep ve Çin, Brezilya, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek büyüme hızının devam etmesiyle emtialar açısından 2011 yılının da olumlu geçmesi bekleniyordu. Ancak ABD’ye ilişkin ekonomik büyüme kaygıları, Avrupa’da ortaya çıkan ve Yunanistan, Portekiz, İtalya gibi ülkeleri etkileyen borç krizi sebebiyle emtialarda yaşanan değer kaybı ile diğer finansal enstrümanlar gibi emtialarda da ciddi düşüşler gözlendi. Bu düşüşlerin ardından göreceli olarak yatırımcıların emtiaya dayalı ürünlere gösterdiği talep azaldı.”

 

Uzun vadede değişken ve karma fon düşünebilirsiniz

 

VADE tercihi uzun olan yatırımcılara farklı varlık sınıflarından bir sepet yaparak yatırımlarını değerlendirmelerini önerdiklerini söyleyen İmre Tüylü şu tavsiyelerde bulundu: “Mevduatın yanısıra, farklı müşteri tercihlerine yönelik yatırım fonları bu anlamda iyi bir alternatif. Zira her risk profiline uygun bir veya birden çok yatırım fonu kolaylıkla bulabiliyorsunuz. Özellikle değişken ve/veya karma fonların avantajının hazine bonosu ve hisse senedi gibi farklı varlık sınıflarına tek bir fon ile yatırım yapabilmek olduğunu söyleyebiliriz. Son yıllarda avantajlı getiri oranları ile oldukça talep gören özel sektör borçlanma araçları ve banka bonoları da uzun vadede yatırım yapacak kişiler için oldukça cazip bir alternatif olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca anapara garantili ve koruma amaçlı fonlar, vade sonuna kadar beklenmesi halinde, en az anaparayı sağlamayı garanti etmesi avantajı ile tasarruflarını uzun vadede değerlendirebilecek yatırımcılarımızın tercih ettikleri bir diğer enstrüman olarak yerini alıyor.”

 

Talebe uygun altın piyasalarına yönelik ürün geliştirebiliriz

 

ALTIN fiyatlarındaki değişmeler, altına dayalı yatırım ürünlerini ve yatırımcıların bu ürünlere gösterdiği talebi etkilediğini belirten İmre Tüylü şunları söyledi: “Yatırım fonları ürün portföyümüzde yer alan, Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., B Tipi Altın Fonu’muz portföyünün en az yüzde 51’i ile sürekli olarak altın ve altına dayalı finansal araçlara yatırım yapıyor ve doğrudan altının fiyatından etkileniyor. Piyasa koşulları ve müşteri talepleri doğrultusunda altın piyasalarına yatırım yapma imkanı sunacak yeni bir alternatif yaratmayı düşünebiliriz.”

 

Bu yılın ikinci yarısına yeni ürün hazırlıyoruz

 

ING Bank Bireysel Bankacılık Pazarlama ve Özel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Cenk Tabakoğlu, bu yılın ikinci yarısında yatırım bankacılığında 2 yeni ürünü piyasaya sunmaya hazırlandıkların söyledi. ING’nin uluslararası tecrübesini Türkiye’de de derinleştirmeyi amaçladığını belirten Tabakoğlu, “Bu yeni ürünlerimizle düzenli Fon birikimine olanak sağlayacak ve yüksek montanlı birikimlerin değerlenmesini sağlayacağız. Buna ek olarak dünya çapında popüler yabancı yatırım fonlarını Türk yatırımcılarına ulaştıracak alternatifler üzerine çalışmalarımız devam eediyor” dedi.

 

En çok kazandıranlar

Tabakoğlu geçen yıl en çok kazandıran yatırım ürünleriyle ilgili şu bilgileri verdi: “Geçen yıl piyasa genelinde en çok kazandıran yatırım araçlarını incelediğimizde altın içerikli ürünler ön plana çıkıyor. Anapara koruma amaçlı yatırım fonları lansmanlarımız kapsamında yıl boyunca farklı içerikli ürünleri yatırımcılarımıza sunduk. En son 2-10 Nisan döneminde talep topladığımız 7’inci Alt Fon ile BNP Paribas Oscillator DR Emtia Endeksi performansına yatırım yapma fırsatını müşterilerimize sunduk. BNP Oscillattor Emtia Endeksini baz alacak 7.ALT fon kapsamında müşterilerimiz enerjiden sanayi metallerine 19 farklı emtianın potansiyel fiyat artışından yaklaşık 1 yıllık vade sonunda yararlanmış olacak. Buna ek olarak fon stratejimizi değerlendirirken yabancı yatırım fonları kapsamında müşterilerimize neler sunabileceğimizi alternatifleri değerlendiriyoruz. Özellikle ABD ve Euro bölgesi gibi gelişmiş ekonomilere ya da gelişmekte olan dünyanın yükselen yıldızı olan ekonomilere yatırım yapma imkanı sunan borsa endekslerini ETF ve Fon Sepeti ya da Hedge fon kapsamındaki alternatifler ile birlikte değerlendiriyoruz.”

 

85 milyon talep toplandı

Yatırımcılar arasında “güvenilir liman” olarak değerlendirilen altına olan ilgi ve talebin her dönem yoğun olduğunu belirten Tabakoğlu şöyle konuştu: “Yatırımcılarımıza 1 yılı aşkın süredir ING Bank B Tipi Altın Fonu sunuyoruz ve 85 milyon TL hacme ulaştık. Bununla birlikte Anapara Koruma Amaçlı Yatırım Fonlarımız kapsamında da altın içerikli ürün sunduk ve toplamda 85 milyon TL talep topladık. Son dönemde özellikle altın içerikli ürünlere olan talepte artış gözlemliyoruz. Onun haricinde sektördeki yeni gelişme ve düzenlemelere paralel olarak önümüzdeki dönemde uzun vadeli ürünlere talebin artacağını bekleyebiliriz. Ayrıca Bireysel Emeklilik Sistemini teşvik edici yeni yasal düzenlemelerin açıklanmasıyla birlikte BES ürününe yönelik ilginin artması da söz konusu olacaktır. Bununla birlikte Anapara Koruma Amaçlı yatırım fonları, anapara kaybetme riski olmadan getirisi değişken alternatif piyasalara risk almadan yatırım yapma fırsatı sağladığı için yatırımcılara alternatif sunmaya devam edecektir.”

 

Altını ‘gram gram’ alıp satmaya imkan veriyoruz

 

ALTINA yönelik çok sayıda farklı ürünlerinin bulunduğunu belirten İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Erdal Aral, “Bunlardan biri vadesiz mevduat niteliğinde olan ve gram olarak alınıp satılan “Altın Depo Hesabı” ürünü, bir diğeri “Yatırım Hesabı” aracılığı ile müşterilerimize sunduğumuz ve gram altına, tam Cumhuriyet Altınına ve yarım Cumhuriyet Altınına eşdeğer kaydî altın ürünlerimiz” dedi.

 

TÜRKİYE İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Erdal Aral, altına yatırım yapmak isteyen müşterilerine farklı ürünler sunduklarını belirterek, “Bunlardan biri vadesiz mevduat niteliğinde olan ve gram olarak alınıp satılan “Altın Depo Hesabı” ürünü, bir diğeri “Yatırım Hesabı” aracılığı ile müşterilerimize sunduğumuz ve gram altına, tam Cumhuriyet Altınına ve yarım Cumhuriyet Altınına eşdeğer kaydî altın ürünlerimiz” dedi. Bu ürünlerin dışında B Tipi Altın Yatırım Fonu ve farklı vadelerde ihraç edilen korumalı Altın Yatırım Fonlarının bulunduğunu kaydeden Aral, ayrıca altın işletme kredisi ve altın ihracat kredisi ürünleri sunduklarını söyledi.

 

Emtiada yolun başında

Altın fiyatlarındaki artışın, bankalar tarafından altın bankacılığı kapsamında müşterilere sunulan ürünlerde ciddi talep artışı yarattığını söyleyen Aral şöyle devam etti: “Bu durum bankaların altın bankacılığına daha fazla yönelmelerine ve müşterilere sunulan ürün ve hizmetlerin çeşitlendirilmesine yol açtı. Ancak Türkiye’de bankacılık sektöründe emtia fiyatlarını değerlendiren ürün sayısı giderek artmakla birlikte özellikle gelişmiş ülkelere kıyasla ülkemiz piyasalarında fazla derinlik olmadığı söylenebilir. Yerli yatırımcılarımız emtiaya ağırlıklı olarak yatırım fonları aracılığıyla yatırım yapıyorlar.”

 

30 milyar TL büyüklük Türkye’deki yatırım fonu yatırımcı sayısının, 2008 sonundan bu yana yaklaşık yüzde 9 artış gösterdiğini belirten Aral, “Bu artış, ülkemizde yatırım fonlarına olan ilginin yükseliş trendinde olduğuna işaret ediyor. Diğer taraftan yatırım fonu sektörünün 2011 yılı itibarıyla ulaştığı 30 milyar TL’lik portföy büyüklüğü, GSYİH’nin ‘Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) yüzde 2.3’üne denk gelmektedir. Bu oran ABD’de yüzde 73, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yüzde 32 civarlarında. Bu açıdan bakıldığında, yatırım fonu sektörümüzün kayda değer bir gelişim potansiyelinin bulunduğu sonucuna ulaşılmak mümkün” şeklinde konuştu.

 

BES’e destek önemli

Aral şöyle devam etti: “Uzun vadeli tasarruf alışkanlığının henüz yeterince gelişmediği ülkemizde, mevcut tasarrufların GSYİH’ye oranı oldukça düşük düzeylerdedir. Bu durumun nedenlerinden biri, bireysel emeklilik sistemimizin (BES) henüz istenilen ölçüde gelişmemiş olmasıdır. Bu anlamda tasarrufların artırılmasına yönelik her düzenlemeyi olumlu buluyoruz. Bireysel emeklilik sisteminin teşvikine yönelik adımların atılmasının, sistemin önümüzdeki dönemde kayda değer bir büyüme sergilemesine katkı yapacağını tahmin ediyoruz.”

 

Özel sektör tahvili yüzde 543 arttı

 

YATIRIM araçlarında online işlemlerin payının son yıllarda dikkat çekici ölçüde arttığını kaydeden Erdal Aral, şu bilgileri verdi: “Önceki dönemlerden farklı olarak son dönemlerde altın mevduat ürünlerine ve özel sektör borçlanma araçlarına olan talep dikkate değer ölçüde arttı. Altın mevduat bakiyeleri 2010 yılı sonunda 2.4 milyar TL iken, 2012’ye gelindiğinde bu rakamın 5 kattan fazla arttığı görülüyor. Özel sektör borçlanma araçları bakiyelerindeyse aynı dönemde yüzde 543’lük artış meydana gelmiştir. Müşterilerimiz altın alım satım işlemlerinin büyük çoğunluğunu internet üzerinden gerçekleştiriyor.”

 

Yatırımcı sepet oluşturmalı

 

SON dönemde ekonomik görünümde iyileşme görülmekle birlikte küresel krizin son bulduğunu bu aşama söylemenin mümkün olmadığını düşündüğünü kaydeden Erdal Aral, “Yatırımcılarımızın, portföylerini geleceğe dönük beklentileri ve risk algıları doğrultusunda şekillendirmeleri ve birden fazla araca yatırım yaparak “sepet” oluşturmaları faydalı olacaktır. Bu doğrultuda uzun vadeli yatırımlarda mevduat, altın, kamu ve özel sektör borçlanma araçları ve hisse senetleri tercih edilebilir. Bunlara ek olarak profesyonel portföy yöneticilerince yönetilen yatırım fonları da yatırımcılarımızca değerlendirilmelidir” tavsiyesinde bulundu.

 

Borsa kısa vadeli yatırım aracı olarak görülmemeli

 

ŞEKERBANK Bireysel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Abdurrahman Özciğer, Türkiye ekonomisinin mevcut makro performansını ve uzun vadeli potansiyelini dikkate alındığında orta-uzun vadede borsanın ve yine bu paralelde hisse ağırlıklı yatırım fonlarının yatırımcılara önemli fırsatlar sunmaya devam edeceğini söyledi. Yatırımcıların borsayı kısa vadeli bir yatırım aracı olarak görmemeleri gerektiğini kaydeden Özciğer, “Yatırımcının borsaya yatırımı uzun vadede ekonominin ve şirketlerin geleceğine yapılan bir yatırım olarak değerlendirmesi büyük önem taşıyor. Hem sermaye piyasalarımızın hem de bu bağlamda ekonomimizin gelişmesi adına yatırımcılarımızda bu algıyı oluşturabilmek büyük önem taşımakta. Tabi ki sermaye piyasalarımızın gelişmesiyle birlikte yatırım araçlarının çeşitliliği de her geçen gün artmakta ve yatırımcılara her türlü piyasa koşulunda getiri imkanı sunabilecek ürünler de bulunuyor” dedi.

 

İlk üç ayda 16 işlem

Makro ekonomik istikrarın sağlanması, faiz oranlarının gerilemesi ve Hazine’nin borç çevirme oranının düşmesi ile Türkiye’de özel sektör borçlanma araçları için daha uygun bir ortamın yakalanmış olduğunu söyleyen Özciğer şöyle konuştu: “Özellikle Ekim 2010 tarihinden itibaren mevduat bankalarına da borçlanma aracı ihracına izin verilmesi ile birbiri ardına ihraçlar gerçekleşti. 2010 yılında gerçekleşen 15 ihraç ile yurt içinde anonim şirketler (banka+şirket) yaklaşık 2 milyar TL ihraç gerçekleştirdi. Özel sektör borçlanma araçlarında asıl sıçrama 2011 yılında yaşandı ve ve yurt içinde yaklaşık 16.5 milyar TL’lik ihraç yapıldı. 2012 yılının ilk üç ayında da bu süreç hız kesmeden devam ederken 16 işlem ile yaklaşık 7.2 milyar TL’lik ihraç gerçekleşti. Bu sebeple uzun vadeli yatırım planları içerisinde mutlaka özel sektör tahvillerinin özellikle de bankaların çıkardığı tahvillerin olması gerektiğini düşünüyoruz.”

 

Profesyonel destek

2008 yılında ABD’de mortgage piyasasında çöküşle başlayan küresel krizin uzantılarının boyut değiştirerek Avrupa borç krizine dönüştüğüne dikkat çeken Özciğer şu değerlendirmede bulundu: “Birçok risk ve fırsatı içinde barındıran 2012 yılı için bu aşamada, hem global çapta hem de lokal anlamda dönem dönem volatilitenin tekrar artabileceği belirtilebilir. Bu paralelde yatırımcılara, özellikle Avrupa cephesindeki gelişmeleri yakından takip etmeye devam etmelerini ve global çapta varlık fiyatlarında yılbaşından bu yana oluşan hızlı primlerin ardından gelinen seviyeler itibariyle bir miktar temkinli duruşlarını korumalarını öneriyoruz. Bununla birlikte, sermaye piyasalarımızın gelişmesiyle birlikte yatırım araçlarının çeşitliliği de her geçen gün artmakta ve yatırımcılara her türlü piyasa koşulunda getiri imkanı sunabilecek ürünler bulunmaktadır. Bu bağlamda, yatırımcıların yatırımlarını yönlendirirken profesyonel destek almaları, hem farklı yatırım araçlarından faydalanarak riski dağıtmaları hem de piyasada her an oluşabilecek fırsatları yakalayabilmeleri adına büyük önem taşıyor.”

 

Altın mevduatının payı toplamın yüzde 1.6’sına erişti 14 milyar lirayı aştı

 

MERKEZ Bankası’nın zorunlu karşılıklardaki altın oranını yüzde 10’dan 20’ye yükseltmesi ve vatandaşın altına olan ilgisi bankalardaki toplam mevduat içinde altına dayalı mevduatın miktarını artırdı. Vakıfbank Genel Müdür Yardımcısı Hasan Ecesoy, toplam mevduatın içinde altına dayalı mevduatın oranının yüzde 1.6’ya ulaştığını belirterek, 2011 başında 2.4 milyar TL olan bankaların kıymetli maden depo hesaplarının 14.3 milyar lirayı aştığı bilgisini verdi.

 

ALTIN fiyatındaki yukarı yönlü trend ve Merkez Bankası’nın zorunlu karşılıklarda altın oranını yüzde 10’dan yüzde 20’ye yükseltmesi Türk bankalarının altına dönük uygulamalara ilişkin bakışını önemli ölçüde değiştirdi. VakıfBank Genel Müdür Yardımcısı Hasan Ecesoy, Merkez Bankası’nın son dönemde uyguladığı geleneksel olmayan para politikası bileşiminde altını da yoğun şekilde kullanmadığını belirterek, “Bankacılık sektörünün kıymetli maden depo hesaplarının son dönemdeki gelişimi incelendiğinde, 2011 başında 2.4 milyar TL olan tutarın 2011 yılı sonunda 14.3 milyar TL seviyesine kadar yükseldiği görülüyor. Söz konusu gelişme, bir yandan bankacılık sektörünün faiz geliri elde edemediği zorunlu karşılıklar uygulaması, dolayısıyla katlandığı maliyeti bir dereceye kadar hafifletirken, diğer yandan Merkez Bankası rezervlerinde artışa neden oluyor” dedi.

 

Altına yatırım arttı

Merkez Bankası’nın Ekim 2011’den itibaren yabancı para zorunlu karşılıkların yüzde 10’una kadar olan kısmının altın olarak tesis edilebilmesi imkanı tanındığını hatırlatan Hasan Ecesoy şunları kaydetti: “Kasım 2011’den itibaren de Türk Lirası zorunlu karşılıklar için benzer bir uygulamaya gidildi. Nisan 2012 itibariyle de Türk Lirası zorunlu karşılıklar için tesis edilebilen altın oranı yüzde 10’dan yüzde 20’ye yükseltildi. Yasal düzenleyici kuruluşların bu tür düzenlemelerinin katkısıyla sektör de altına ilişkin yatırımlarını artırdı. Bu sürecin hız kazanmasını bekliyoruz. Önemli olan, altın bankacılığının geliştirilerek sistem dışındaki altın tasarruflarının bankacılık sektörü kanalıyla ekonomiye kazandırılması.”

 

Mevduatın yüzde 1.6’sı

Ecesoy geçen yıldan bu yana alınan kararlarla hızla artış gösteren altına dayalı mevduatın toplam mevduat içindeki payına ilişkin şu bilgileri verdi: “Son güncel verilere göre altına dayalı mevduat ve benzeri yatırım ürünlerinin toplam yatırım ürünleri içerisindeki payı yüzde 1.6 seviyelerinde. Bankaların kıymetli maden depo hesaplarının parasal büyüklüğünün de 14 milyar TL’yi aştığını söyleyebiliriz. Türkiye’de yastık altında tutulan önemli bir miktarda altın olduğu biliniyor. Bankaların altına dayalı yeni yatırım ürünleri ile yastık altında bulunan altınların belirli bir kısmının ekonomiye kazandırılması bile altına dayalı yatırım ürünlerinin oranlarının sektör içerisindeki payının önemli ölçüde yukarı çekilmesini sağlayacaktır.”

 

Altın bankaların faiz dışı gelirlerini olumlu etkiliyor

 

TÜRKİYE’de altın bankacılığı, küresel finansal krizinin etkilerinin artması ve güvenli liman arayışlarıyla birlikte daha ağırlıklı olarak gündeme gelmesinin olumlu etkileri olduğunu kaydeden Hasan Ecesoy, şunları söyledi: “2008 yılında Türk Parası Kıymetini Koruma Kanunu’nun 32 sayılı kararında yapılan değişiklikle, altın kredisine paralel olarak altın mevduatı uygulaması da yaygınlaşmaya başladı. Altın ve altına dayalı ürünler bir yandan faize duyarlı kesimin alternatif yatırım aracı arayışına cevap verirken, diğer yandan altın işlemleri bankaların faiz dışı gelirlerini olumlu yönde etkiledi. Türkiye ekonomisi açısından yastık altında tutulan altınların bankalarda yatırıma dönüştürülebilmesi, tasarrufların artırılmasına önemli ölçüde katkı sağlayacaktır diye düşünüyoum.”

 

Kısa değil arta vadede  altında yükselişin sürmesi bekleniyor

 

ALTIN fiyatında yükselişin devam etmesini beklediklerini belirten Hasan Ecesoy bunu şöyle açıkladı: “Ekonomik iyileşmenin henüz istenilen düzeye ulaşmaması, global likidite artışı, enflasyon beklentileri, altın talebindeki artış, ülkelerin altın rezervlerini artırma amaçları, önümüzdeki günlerde altın fiyatlarındaki yükselişin devam etmesini destekleyecek önemli faktörlerden. Özellikle, küresel ekonomik görünüme ilişkin riskler, bununla birlikte merkez bankalarının genişletici politikaları ve risk algılamaları, bu faktörler arasında öne çıkıyor. ABD ve Euro Bölgesi’nde devam eden ekonomik sorunlara karşın henüz yapısal anlamda kalıcı çözümlerin üretilmemiş olması, bu ülkelerin para birimlerine olan güveni de azaltıyor. Bu durum yatırımcıların, daha güvenli yatırım araçlarına yönelmesine neden olurken, altın da buna bağlı yüksek seyrini sürdürüyor. Piyasalardaki belirsizliğin devam ediyor olması, merkez bankalarının altın rezervlerini artırmalarına neden olurken, nispeten daha olumlu bir ekonomik görünüme sahip gelişmekte olan ülkelerden altına gelen fiziki talep de son yıllarda artış gösterdi. Ancak altın üretimi talebi karşılayacak kadar hızlı artmadı. Ayrıca tarihsel analizler de altının yukarı yönlü hareketinin devam edebileceğine işaret ediyor. Ancak bu analiz orta vadeli bir bakış açısını yansıtmakta olup kısa vadede geçen yılın zirvelerini yeniden görmemiz bu yıl içerisinde mümkün olmayabilir.”

 

Bu yılın ilk yarısında ‘altın’  kredisini yetiştirmeyi planlıyor

 

VAKIFBANK’ın, altın bankacılığında son dönemde ürün çeşitliliğini artırdığını söyleyen Hasan Ecesoy bankanın altına dayalı ürünleriyle ilgili şu bilgileri verdi: “Emanet niteliğinde altın yatırım hesapları ve altına dayalı geleneksel B tipi yatırım fonuna ilave olarak bu yılın başında Anapara Korumalı Altın Fonumuzun ihracı gerçekleştirildi. Bu ürün ana paradan kayıp riskini göze almayan ve altın fiyatlarındaki yükselişten yararlanmak isteyen yatırımcılarımıza yönelik olarak tasarlandı. Yine bu yılın başında yeni bir ürün olarak mevduat niteliğindeki Altın Çağı Hesabı’nı yatırımcılarımıza sunduk. Banka olarak fiziksel altın satışına da aracılık yapıyoruz. Özellikle uluslararası geçerlilikteki saflık derecesinde ve standartlarda değişik ağırlıklardaki altınlar ile GAP, Sinan ve Osmanlı Vakıf Altını gibi özel koleksiyon altınları yatırımcılarımıza sunuyoruz. Son dönemde altın fiyatlarındaki gelişmelere ek olarak Merkez Bankası’nın rezerv ve zorunlu karşılıkların yönetiminde altının ağırlığını artırıyor olmasının, hem bankacılık sektöründe hem de yatırımcı kesiminde altın talebinin ve altına dayalı ürünlerin artışına neden olmasını beklemekteyiz. Özellikle yastık altındaki altının sisteme kazandırılması son derece önemli. Önümüzdeki dönemde altına dayalı Anapara Korumalı Fonları düzenli olarak ihraç etmeyi planlıyoruz. Önemli bir diğer projemiz olan Altın Kredisi’ni ise bu yılın ilk yarısında müşterilerimizin hizmetine sunmayı hedefliyoruz.”

 

Enflasyon riski altına yöneltti yatırımcısı kazançlı çıktı

 

TÜRKİYE’de altının geleneksel bir yatırım aracı olmasına rağmen, mevcut altın yatırımlarının ekonomiye kazanımının çok sınırlı kaldığını belirten HSBC Portföy Yönetimi Genel Müdürü Namık Aksel, “Bu anlamda Merkez Bankası’nın son yaptığı hareketlerle zorunlu karşılıkların bir kısmının altın olarak tutulmasına imkan sağlaması, kenarda tutulan bu önemli altın yatırımının ekonomiye kazandırılmasına yardımcı olacak” dedi.

 

GELİŞMİŞ ülke merkez bankalarının uyguladığı genişlemeci para politikalarının sonucunda olarak ortaya çıkan enflasyon riski karşısında korunmak için altının son dönemlerde yatırımcılar tarafından önemli ölçüde ilgi gördüğünü söyleyen HSBC Portföy Yönetimi Genel Müdürü Namık Aksel, buna paralel olarak, yeni ürünlerin ortaya çıkışı konusunda da finans endüstrisinde yeni arayışların söz konusu olduğunu kaydetti. Altının Türkiye’deki geleneksel yatırım araçlarından biri olduğunu vurgulayan Aksel, “Ancak halkın altın yatırımlarının çoğu sistemin içerisinde olmadığı için atıl olarak kenarda bekletiliyor. Merkez Bankası’nın son yaptığı hareketlerle zorunlu karşılıkların bir kısmının altın olarak tutulmasına imkan sağlaması, kenarda tutulan bu önemli altın yatırımının ekonomiye kazandırılmasına yardımcı olacağını düşünüyorum” dedi.

 

Emtia’ya endeksli fon

Merkez bankasının zorunlu karşılıklarda altın oranını artırmasını oldukça önemli bulduklarını ve desteklediklerini belirten Aksel şöyle konuştu: “Geçtiğimiz iki yıllık süreçte altın fonları büyüklüklerinde önemli artışlar meydana geldiği ve altın mevduat hesaplarına yatırımcı ilgisinin arttığı görüldü. Türkiye’de Emtia’ya dönük ilgi dönem dönem artış gösteriyor. Bugüne kadar, bu konudaki talebi altın mevduatı, altın fonları ve Emtia’ya endeksli ana para koruma amaçlı fonlarla karşıladığımızı söyleyebiliriz. HSBC olarak ana para korumalı fon ihraçlarında yatırımcının ihtiyaçlarını merkeze koyan bir yaklaşımla her ihraç için HSBC Grubu’nun uluslararası tecrübesinden de faydalanarak çözüm üretiyoruz. Yine de emtia yatırımları konusunda yurtdışı örneklerle karşılaştırıldığında borsa yatırım fonlarının önemli bir ağırlık kazandığı görülüyor. Farklı emtia grupları için Türk finans piyasasında da bu enstrümanlar emtia yatırım için iyi bir alternatif olabilir.”

 

Risk-getiri ilişkisi

Geçmiş dönem tecrübeleri, risk getiri ilişkisinin ortalama yatırımcı profilinde henüz tam anlamıyla kavranamadığını ifade eden Aksel Türk tüketicisinin yatırım fonlarına yaklaşımı konusunda şunları söyledi: “Tasarruf eğiliminin halen OECD ortalamalarının altında seyretmesi, hızlı büyümenin finansmanı için bankaların mevduat ihtiyacı gibi nedenler ile yatırım fonu endüstrisinde son beş yıllık dönemi göz önüne aldığımızda büyümenin durduğu izlenimini veriyor. Ancak Bireysel Emeklilik Fonlarında istikrarlı büyüme tüm hızıyla devam ediyor. Önümüzdeki yıllarda, müşterilerin profil ve yaşam döngüsünün neresinde olduğuna göre değişen ihtiyaçlarına göre şekillenen satış yaklaşımları önem kazanacaktır. Bu yaklaşımın önemli bileşenleri olarak risk yönetimi, profesyonel yönetim gibi kavramlar ön planda olacak ve bu konuda tüm saflarda bilincin artırılması gerekecek.”

 

Uzuna vadede yatırım aracı kısıtlaması olmamalı

 

UZUN vadeli planlarda yatırım aracı bazında bir kısıtlama olmaması gerektiğine inandıklarını söyleyen Namık Aksel şöyle devam etti: “Uzun vadeli yapılacak yatırımlarda da risk getiri tercihi analizi ile kollektif yatırım araçlarının kullanılması yatırımcılar için büyük önem arz ediyor. Hiç kuşkusuz ilk akla gelen örneği de Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ve emeklilik fonları. BES, çok iyi detaylandırılmış ayrı kanunu, önemli vergi avantajları, uzman ve lisanslı portföy yöneticilerinin yönettiği, etkin gözetim ve kontrol sistemleri ile donatılmış çok önemli bir tasarruf platformu. Bunun dışında kişisel yatırımlarda uzun vade için büyüyen Türkiye’nin büyüyen şirketlerinin hisselerine bir miktar yatırım ayırmak akıllıca olacaktır. Tabi bu yatırımı yaparken yine işin uzmanlarından faydalanılmasını ve yatırım fonlarının kullanılmasını öneriyoruz.”

 

Altın fonu yüzde 35.1 ile en çok kazandıran oldu

 

2011 yılının varlık sınıfları bazında önemli dalgalanmaların ve kayıpların yaşandığı bir yıl olduğunu hatırlatan Namık Aksel şunları söyledi: “Zor geçen ve Avrupa ekonomilerinde yaşanan çalkantılar dolayısıyla ağustos ayından itibaren global piyasaları negatif etkileyen unsurlar yatırımcıları güvenli liman arayışına, altına yatırıma yöneltti denebilir. Altın fiyatlarındaki artışa paralel olarak HSBC altın fonu, tüm yatırım fonları içinde 2011 yılında yüzde 35.16 ile en yüksek getiriyi sağlayan fonlar arasında yerini aldı.”

 

Nüfus genç, BES’te potansiyel çok

 

KURULDUĞU 2003 yılından bugüne kadar geldiği seviye göz önüne alındığında, bireysel emeklilik sisteminin büyüme trendinin dikkat çekici nitelikte olduğunu vurgulayan Namık Aksel, “Fakat, OECD nüfus istatistiklerine bakıldığında Türkiye’de bireysel emeklilik sistemi büyüklüğü hâlâ tatmin edici bir noktada değil. Nüfusun yaş ortalamasının 28 yıl olduğu ve 2025 yılına dönük yapılan tahminlerde 60 yaş nüfusun toplam nüfusa oranının hâlâ yüzde 10 düzeyinde kamasının beklendiği bir ortamda bireysel emeklilik alanında oldukça önemli bir potansiyel söz konusu. Hükümetin bireysel emeklilik kanunda yapmayı planladığı düzenlemeler ve bu sistem içine girecek kişilere verilecek teşviklerin tasarruf eğilimine önemli katkılar yapacağını düşünmekteyiz ve çok olumlu karşılıyoruz.”

 

Yabancı varlık fonlarına Türk yatırımcıları sunacak

 

YATIRIM bankacılığında yurtdışında olup da Türkiye’de olmayan ürünler konusunda Namık Aksel şunları anlattı: “HSBC Global Investment Funds şemsiyesi altında Luxemburg’da kurulu ve yabancı yatırımcıların alabildiği Türk hisse senetlerine yatırım yapan Turkey Equity Fund Türkiye’de olmayan bir fon. Bu fon HSBC Global Asset Management tarafından kurulmuş fakat, yönetimi ve danışmanlık hizmeti HSBC Portföy Yönetimi tarafından gerçekleştiriliyor. Bunu yanında, HSBC grubunun yatırım konusundaki önemli tecrübelerini aktararak yurtdışında ihraç ettiği bazı fonların Türk finans piyasalarına ve Türk yatırımcılarına kazandırmak için bazı projelerimiz devam etmekte. Bu proje kapsamında yurtdışı varlık gruplarına yatırım yapan ve aktif yönetimin ön plana çıktığı fonların lokal bir verisyonunu Türk yatırımcılarının hizmetine sunmak arzusundayız.”

 

1 yıldır yükselen altın krizde daha da kıymetlendi

 

AK Portföy Genel Müdürü Alp Keler, altının 11 yıldır yükselişini sürdürmesinin yatırımcının gözünde özellikle kriz döneminde güvenli liman algısını daha da güçlendirdiğini söyledi. Keler, “Küresel krizde uygulanan parasal genişleme politikaları ve faizlerin tarihi düşük seviyelerde bulunması da altına yönelik ilgi artışını destekledi. Yurt içinde son 2 yılda anapara koruma amaçlı fonlara yönelik ilgi de katlanarak arttı” dedi.

 

KRİZ sonrası 3 yıllık dönemde güvenli liman algısı global anlamda altın başta olmak üzere değerli madenleri en popüler yatırım araçları haline getirdi. Ak Portföy Genel Müdürü Alp Keler, bu süreçte uygulanan parasal genişleme politikalarının ve faizlerin tarihi düşük seviyelerde bulunmasının altına yönelik ilgi artışını desteklediğini söyledi. Yurt içinde son 2 yılda anapara koruma amaçlı fonlara yönelik ilginin de katlanarak arttığını gözlemlediklerini belirten Keler, “Hisse senetleri, emtialar ve para birimleri gibi çeşitli riskli varlıklardaki getiriye iştirak imkanı veren bu ürünler, yatırımcılar açısından kayda değer bir alternatif olmaya devam ediyor” dedi.

 

Tasarrufta teşviki bekliyor

Türk yatırımcısının altına olan ilgisinin, altın fiyatlarında onbir yıldır süren yükseliş trendine paralel olarak katlanarak arttığını belirten Keler şunları kaydetti: “Finansal araçların yaygınlaşması ve içeriğinin yatırımcılar tarafından anlaşılması, Türkiye’de geleneksel olarak yastık altında yapılan yatırımların, zaman içerisinde altın fonları, altın gram hesabı ve altına dayalı anapara korumalı fonlar gibi yatırım araçlarına yönelmesini sağladı. Bu süreçte ekonomik sisteme dahil olmamış altın yatırımlarını ekonomiye kazandırmak için yapılan yeni düzenlemelerin altın bankacılığını geliştirmesini ve bu trendin ivmelenerek devam etmesini bekliyoruz. Biz de bu süreç içerisinde yapılacak düzenlemeler doğrultusunda çıkartacağımız yeni ürünler ile bu potansiyelin ekonomiye kazandırılmasına destek olmayı hedefliyoruz.”

 

İlk emtia fonunu çıkardı

Kriz sonrasında önemi daha fazla ortaya çıkan global emtia piyasalarının yoğun hammadde ithalatçısı olan Türkiye’yi yakından ilgilendirdiğini kaydeden Keler şöyle devam etti: “Yurt dışında emtia, hisse senedi ve tahvil-bono gibi alternatiflerin arasında köklü bir yatırım aracı olarak kabul görmüş durumda ve yatırımcılar emtia sınıfına yatırımlarını özellikle vadeli işlemler borsaları ve borsa yatırım fonları üzerinden gerçekleştiriyorlar. Türk yatırımcısının ise, altın dışındaki emtia piyasalarıyla tanışmasının uzun bir geçmişi olduğu söylenemez. Bu alanda halka arz edilen ilk emtia fonunu Mayıs 2011’de Ak Portföy olarak Türk yatırımcısına biz sunduk. Bu süreçte yatırımcılarımızı bilgilendirerek, özellikle Emtia Fon Sepeti Fonu, Altın Fonu ve Anapara Korumalı Fonlar aracılığıyla yatırımcılarımızın emtia piyasalarıyla tanışmasını kolaylaştıran alternatifler sunmaya devam ediyoruz.”

 

Altın yatırım fonu yüzde 31 getiri sağladı

 

ALP Keler, Akbank’ın geçen yıl yatırım bankacılığında en çok kazandıran ürünlerini şöyle sıraladı: “2011 yılında bir önceki yıl olduğu gibi en çok kazandıran yatırım ürünü Akbank T.A.S. B Tipi Altın yatırım fonu oldu. Bu fonumuz yatırımcılarına yüzde 31’lik bir getiri sağladı. 2011 yılı içerisinde, Ak Portföy’ün yenilikçi kurum kültürü paralelinde Türkiye’de ilk kez halka arz edilen emtia fon sepeti fonu ve Franklin Templeton ile ortak olarak kurulan bölgesel hisse senedi yatırım fonları gibi ürünlerimizi yatırımcılarımıza sunduk. 2012 yılı içerisinde de yatırım ortamının seyrine ve kanuni düzenlemelere bağlı olarak yenilikçi ürünleri yatırımcılarımıza sunmayı hedefliyoruz.”

 

Yatırımların yüzde 73’ü aylık vadeli mevduatta

 

PORTFÖY yönetimi alanında ve yatırım fonları özelinde yurtdışında olup Türkiye’de olmayan bazı ürünlerin bulunduğuna dikkat çeken Alp Keler, şunları anlattı: “Bu ürünlerin Türkiye pazarında olmaması hem hukuki düzenlemeler ile hem de Türk yatırımcısının alternatif ürünlere olan ilgisi ile alakalı. Uzun yıllar, yüksek enflasyon ve yüksek faiz ortamında yatırım yapmış olmanın sonucu olarak, Merkez Bankası Finansal İstikrar raporunda da yer aldığı üzere hanehalkı yatırımlarının yaklaşık yüzde 73’ü aylık vadeli mevduata yönlendirilmiş durumda. Yatırım kültürünün gelişmesi ve faiz seviyelerindeki düşme trendinin sürmesi halinde farklı yatırım araçlarına doğru eğilim artacak ve buna bağlı hukuki düzenlemelerin yapılması ile bu ürünler Türkiye pazarına da girecektir görüşündeyiz. Mevcut portföyümüzde yurtdışı bağlantılı olarak Franklin Templeton ile ortak olarak kurulmuş olan Akbank Franklin Templeton fonları, yurtdışı piyasalar üzerinden emtialara yatırım fırsatı sunan Emtia Fon Sepeti Fonu gibi farklı bölgelere ve enstrümanlara yatırım yapmak isteyen yatırımcılar için alternatif ürünlerimiz bulunuyor.”

 

Uzun vadede daha riskli ürünler tercih edilebilir

 

PİYASALARDAKİ kısa vadeli dalgalanmaları göz ardı ederek, orta ve uzun vadeye odaklanan yatırımcıların portföylerinde göreceli olarak daha riskli kabul edilen varlıklara yer vermeleri söz konusu olabileceğini söyleyen Alp Keler, “Bu sebeple risk tercihleri paralelinde, uzun vadeli tahvil bono ağırlıklı fonlar, hisse senedi fonları ve emtia fonları ile daha dengeli bir portföy yapısı oluşturulabilir. Geleneksel yatırım aracımız altının da, diğer riskli aktiflerden farklı ve biraz da karmaşık bir fiyatlama dinamiğine sahip olması açısından, orta-uzun vadeli bir portföyde yer verilebilecek bir enstrüman olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda kullanılacak araçlar, risk getiri beklentisinin, yatırım tutarının ne olduğu ile değişkenlik gösterecektir. Bu nedenle de yatırımcıların doğru bir planlama için, risk getiri beklentileri paralelinde bankalar, aracı kurumlar ve portföy yönetim şirketlerinden destek almaları daha uygun olacaktır.”

Son önemde kişisel yatırımcılara global vadeli piyasalara yatırım imkanı veren alım-satım platformlarının da yaygınlaştığını gördüklerini belirten Keler, “Ancak çok yüksek kaldıraç oranlarıyla alım satım yapılan bu piyasalar, bu konuda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmayan bireysel yatırımcılar için oldukça yüksek risk içeriyor” uyarısında bulundu.

 

Yatırımcının kişisel risk tercihi önemli

 

ALP Keler, yatırımcının birikimlerini nasıl değerlendirmesi konusunda standart bir cevabın bulunmadığını belirterek şunları kaydetti: “Dünyada belki de yatırımcı sayısı kadar çeşitli risk algısı ve yatırım eğilimi bulunuyor. Bu sebeple bireysel yatırımcıların öncelikle kişisel risk tercihleri konusunda emin olmaları gerekir. Bu, yatırım kararının temel verisidir. Buna paralel olarak yatırımcıların çok sayıdaki yatırım enstrümanlarından “kişisel yatırım evrenlerini” belirlemeleri gereklidir. Yatırımcılar, ne kadar risk alarak, ne kadar getiri elde etmeye istekli olduklarını ve bu getiri için yatırım yaparken, ne kadarlık bir kaybı tolere edebileceklerini belirleyerek, portföy yönetim şirketlerinden destek alarak, kendilerine en uygun yatırım araçlarından oluşmuş bir yatırım portföyü oluşturabilirler. Mevcut konjonktürde risk tercihi açısından muhafazakar yatırımcıların mevduat, repo ve kısmen daha kısa vadeye odaklanmış tahvil-bono ağırlıklı fonlar olmak üzere sabit getirili enstrümanları tercih etmeleri uygun olabilir görüşündeyiz. Koruma amaçlı fonlar da, gerek daha riskli enstrümanların getirisine katılım imkanı vermesi gerekse anapara koruma avantajı sebebiyle risk konusunda temkinli yatırımcılar için uygun alternatifler arasında yer alıyor.”

 

Yatırım fonları pazarı yatay bir seyir izledi

 

TÜRKİYE’nin birlikte değerlendirildiği diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla halen gelişmekte olan bir yatırım fonu piyasasına sahip ve yatırım fonu pazarının büyüklüğü son yıllarda yatay bir seyir izlediğini kaydeden Alp Keler şöyle konuştu: “Kişi başı gelirin ve buna bağlı olarak tasarruf oranlarının düşük olması, yatırımcıların uzun yıllardır alışmış oldukları yüksek mevduat faizleri gibi etkenler Türk yatırımcılarının yatırım felsefelerini şekillendirdi. Önümüzdeki dönemde faizlerin düşme trendini sürdürmesi halinde, alternatif yatırım araçlarının öne çıkacağını tahmin ediyoruz. Yeni SPK kanunun yürürlüğe girmesi ve yatırımcıların yatırım fonları gibi alternatif yatırım araçlarına yönelmeleri ile bir süredir yatay seyreden yatırım fonu sektörünün gelişiminin hızlanacağını öngörüyoruz.”

 

‘Altın’gününe çağırdı mevduatını bir yılda 5 kattan fazla artırdı

 

ALTINA olan ilginin dünyada doğuya gidildikçe arttığına dikkat çeken Bank Asya Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Eğriboyun, “Türkiye’de bankacılık sektörü olarak altın mevduatında bir yılda 5 kattan fazla artış gözlendi. Bank Asya özelinde de benzer bir trend yaşadık. Bankamızın altın mevduatı 1.6 ton civarındayken yıl sonunda 9.5 tona yükseldi” dedi. Eğriboyun bankanın altına dönük yeni ürünlerinin özellikle Anadolu’da yoğun ilgiyle karşılandığını söyledi.

 

DÜNYA genelinde doğuya gittikçe kıymetli madenlere bireysel ilginin daha da yüksek olduğunun bilindiğini belirten Banka Asya Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Eğriboyun, Türkiye’nin de bir ölçüde bu resmin içinde yer aldığını söyledi. Son yıllarda küresel krizin etkisiyle de altına olan ilginin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artışından bankacılık sektörünün yararlandığını kaydeden Eğriboyun, “Bankacılık sektörü olarak altın mevduatında bir yılda 5 kattan fazla artış gözlendi. Bank Asya özelinde de benzer bir trend yaşadık. Müşterilerimiz uluslararası piyasalarda Euro ve dolara karşı oluşan güven krizi ve altın fiyatlarının neredeyse hiç düşmeden yükselişinin de etkisiyle yoğun şekilde altın varlıklarını artırdılar. Bankamızın altın mevduatı 1.6 ton civarındayken yıl sonunda 9.5 tona yükseldi” diye konuştu.

 

Anadolu’dan yoğun ilgi

2012 yılında ise Bank Asya’nın müşterilerine altın konusunda daha geniş yelpazede hizmet vermek amacıyla yeni ürünler geliştirdiğini belirten Eğriboyun şöyle konuştu: “Müşterilerimizin ellerinde veya kiralık kasalarda takı ve benzeri şekilde tuttukları altınlarını bankamızda 24 ayar gram altın olarak tutabilecekleri bir çalışma yaptık. Bu sayede müşterilerimiz altınlarını, saklama masrafı, ayar düşüklüğü ve çalınma riski gibi olumsuzluklardan kurtulmuş olarak güvenli bir şekilde ve uluslararası standartlarda bankada muhafaza etmiş olacak. Bu ürünümüzü yeni başlattık ve özellikle Anadolu’da önemli bir ilgiyle karşılaştık. Bunun yanı sıra kısa süre sonra altın mudilerimiz için kâr payı alabilecekleri altın katılım hesabı ürününü sunmayı planlıyoruz. Merkez bankasının altın mevduatını zorunlu karşılık olarak tutacağını açıklamasından sonra bankaların önümüzdeki dönemde altınla ilgili ürünlerde yoğunlaşmasını bekliyoruz.”

 

Daha alacak çok yol var

Yatırım bankacılığının uluslararası bankacılıkta önemli bir rol ve pay olduğuna değinen Eğriboyun, şunları anlattı: “Özellikle yatırım danışmanlığı ve vergi danışmanlığı en önemli faaliyet alanları olarak söylenebilir. Yatırım bankacılığı bireysel ürünlerin yanı sıra kurumsal anlamda şirket birleşmeleri, satın almalar ve borçlanma programları gibi hizmetler de veriliyor. Türkiye’de yatırım bankacılığından ziyade daha çok özel bankacılık (private banking) faaliyetlerinden bahsedebiliriz. Bu alanda bankaların dövize dayalı ürünlerden emtiaya dayalı ürünlere kadar oldukça geniş ürün yelpazeleri var. Türkiye’nin halen emtia’yı finansal ürünlere çevirip bunu yatırımcıya çeşitlendirerek sunma noktasında alacak çok yolu var. Borsalarımız bu konuda gerekli çalışmaları yapıyorlar. Kurumsal bilgi birikimi ve teknolojik yetkinlikler olarak büyük bir gelişme gözlemliyorum.”

 

İsviçre ve Hollanda’da BES’in milli gelire oranı yüzde 100’ü aşıyor

 

*BUGÜN dünyada en büyük kurumsal yatırım ve tasarruf sistemi olarak ön plana çıkan bireysel emeklilik fonlarının büyüklüğü 19 dolar seviyesinde yer alıyor.

*Dünyadaki emeklilik fonlarının büyüklüklerine bakıldığında gelişmiş ülkeler ilk sıralarda. 2010 yılı verileri itibariyle bireysel emeklilik sisteminin ülkelerin GSMH’lerine (Gayri Safi Milli Hasıla) oranı ABD’de yüzde 72.

*İsviçre’de yüzde 113, Hollanda’da lüzde 128, İngiltere’de yüzde 88 düzeyinde.

*Türkiye’de ise, bu oran 2011 sonu itibariyle yüzde 2.3

*Türkiye’de BES kuruluşundan bu yana hızlı bir gelişme kaydetti. 2003 sonunda 42 milyon TL seviyesinde olan BES toplam fon büyüklüğü 2011 sonunda 14.1 milyar TL seviyesine geldi.

*Katılımcı sayısı ise 41 bin 112 kişiden 2.6 milyon kişiye ulaştı.

 

BES’in 2023’de 200 milyar TL’ye ulaşması bekleniyor

 

BİREYSEL Emeklilik Sistemi’yle (BES) yapılacak tasarrufun ülke geleceği ve ülkenin mali yapısının daha sağlıklı bir yapıya kavuşması açısından son derece önemli olduğunu kaydeden Feyzullah Eğriboyun şu değerlendirmeyi yaptı: “BES katılımcılara emeklilik geliri sunma temel işlevinin yanı sıra birçok makroekonomik işlev de üstleiyor. BES’in yaygınlaştığı ülkelerde finans ve sermaye piyasaları derinlik kazanıyor, tasarruf artıyor ve artan bu tasarruflar yatırıma yönlendirildiğinde ekonomik gelişim hızlanıyor. Dolayısıyla bireysel emeklilik mevzuatında yapılacak değişiklikler ve getirilecek yenilikler sisteme katılımı ve sistemde devamlılığı sürdürülebilir bir biçimde artıracak ve sistemin geniş kitleler tarafından kullanılmasına imkan verecek. Fon büyüklüğünün 2023 yılında 200 milyar TL’ye yükselmesi bekleniyor. Bu büyüklük milli gelirimizle kıyaslandığında ise yüzde 6.8’lik bir oranı ifade ediyor.”

 

Altın ürünlerimiz geçen yıl yüzde 35 getiri sağladı

 

BANK Asya’nın geçen altın ürününe yatırım yapan yatırımcıların ortalama yüzde 35 getiri sağladıklarını belirten Feyzullah Eğriboyun, “Ancak son dönemde altın da yaşanan gerileme kazançları bir miktar geriletti. Bunun yanı sıra döviz yatırımcıları da ortalama yüzde 19 civarında getiri sağladı. Yine geçen yıl borsa yatırımcıları ise riskten kaçış neticesinde global borsalarda yaşanan satış dalgasından etkilenerek yüzde 20 civarında kayıp yaşadı.”

 

Altının yüzde 27’sini internetten aldılar

 

BANK Asya’nın altına dönük ürünlerinin internet üzerinden de alınıp satılmasının mümkün olduğunu kaydeden Feyzullah Eğriboyun, “Biz Bank Asya olarak altın mevduat ürünümüzü çıkardıktan kısa süre sonra bu ürünü internet şubemize de koyduk ve çok olumlu geri dönüşler aldık. Yıl başından bugüne yapılan altın işlem hacmimizin yaklaşık yüzde 27’si online bankacılıktan yapılan işlemlerden oluşuyor. Bu oldukça iyi bir rakam” şeklinde konuştu.

 

Bu yıl emtiada potansiyel yüksek

 

FEYZULLAH Eğriboyun bu yıl hangi ürünlere yatırım yapılması konusunda şu tavsiyede bulundu: “Uluslararası piyasalardaki belirsizlik ve bunun Türkiye’ye yansımaları sebebiyle genel resim sıkça değişebiliyor. Genel bir varlık seçimi tavsiyesi olarak emtia tarafında potansiyel olduğunu söyleyebilirim. Döviz tarafında ise Euro’nun yılın geri kalanında ise ilk çeyrekten çok daha volatil bir döviz cinsi olacağını düşünüyorum.”

 

2010’dan bu yana altına olağanüstü talep geldi

 

SON dönemin en gözde yatırım aracı altının fiyatındaki değişimi ve beraberinde gelen yatırım alışkanlıklarındaki değişimi Feyzullah Eğriboyun şöyle özetledi: “ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) başta olmak üzere merkez bankalarının tamamı parasal genişlemeye gitti. Bunun neticesinde yatırımcılar likidite artışı ve bunun olası enflasyonist etkilerinden korunmak için borsalara ve özellikle de emtia piyasalarına yöneldi. Yatırımcıların özellikle riskten korunmak için altına ve diğer kıymetli madenlere yönelmesiyle bu emtialarda rekor seviyeleri gördük. Altının ons (31.10 gr) fiyatı uluslararası piyasalarda 1920 dolara kadar yükseldi. Yurt dışında yaşanan bu hareketlilik yurt içine de yansıdı. Özellikle 2010 sonu ve 2011 başından itibaren müşterilerimizden altın alımına yönelik olağanüstü bir talep geldi. Emtia ile birlikte özellikle SPK’nın FX diye tabir ettiğimiz döviz alım satım işlemlerine yönelik getirdiği düzenlemelerle birlikte bu işlemlerin daha güvenli hale gelmesi de bu işlemlere ilgi duyan müşteriler için önemli bir gelişme oldu. Bankalar olarak hali hazırda yoğun şekilde verdiğimiz FX hizmetlerimize devam ediyoruz. TL’nin uluslararası piyasalarda işlem hacminin artmasıyla birlikte fiyatlamanın rekabetçi olması, bu yöndeki bireysel ve kurumsal ilgiyi artırıcı bir etken oldu. Bu anlamda özel bankacılık müşterilerimize altın ve döviz işlemlerinde daha iyi fiyatlamalarla hizmet veriyoruz.”

 

Faizdeki düşüş özel sektör tahvillerini öne çıkardı

 

SON dönemde aktifleşen özel sektör tavhillerinin faizlerin düşme trendiyle birlikte yatırımcı için popüler bir ürün haline geldiğini söyleyen Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Erün, “Hisse senedi işlemleri, vadeli işlemler ve yatırım fonları alım satımı internet üzerinden rahatlıkla yapılabiliyor. Bu durumda yatırımcı tercihlerine yön verebiliyor” diye konuştu.

 

GARANTİ Bankası Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Erün faizlerde düşüş sürecine girilen dönemden itibaren, yatırımcıların alternatif getiri arayışına girdiğini belirterek, “Bu dönemde, özel sektör tahvilleri ve özellikle anapara korumalı fonlar öne çıktı. Ayrıca altına olan talebin artmasıyla, altına dayalı yatırım yapan ürünlere de ilgi yoğunlaştı” dedi. Erün, internet kullanımının yaygınlaşmasıyla artık çoğu ürünün internet üzerinden alınıp satılabildiğine dikkat çekerek, “Hisse senedi işlemleri, vadeli işlemler ve yatırım fonları alım satımı internet üzerinden rahatlıkla yapılabiliyor. Bu durumda yatırımcı tercihlerine yön verebiliyor” diye konuştu.

 

Ana para korumalı fon

Altının yıllardır yatırımcıların gözde yatırım araçlarından biri olduğunu kaydeden Erün şunları söyledi: “Altın yıllardır popüler bir yatırım aracı olsa da işlem hacmindeki ve talepteki artışın asıl kaynağı son yıllarda giderek büyüyen Borsa Yatırım Fonları (BYF). Bu fonlar sayesinde altını anlık alıp satmak ve fiziksel olarak sahip olmadan da getirisinden faydalanma imkanı sağlanmış oldu. Bu global gelişmenin Türkiye’ye de yansıması oldu. Türkiye’de de altına dayalı ürünlerde ciddi bir artış görülürken bankacılık sektörü bu alana daha fazla yatırım yapmaya başladılar. Altın mevduatları ve altın fonu yanında son dönemde sunmaya başladığımız anapara korumalı altına dayalı fonlar da yatırımcının ilgisine sunuldu.

 

Emtiaya dayalı ürünler

Erün, Türkiye’de yatırımcıların, birikimlerinin hâlâ ağırlıklı olarak likit fonlarda olduğunu görmekle birlikte son yıllarda özellikle anapara korumalı fonların piyasaya girmesiyle yatırım fonlarına olan ilginin arttığını söyledi. Önümüzdeki dönemde de bu ilginin devam etmesini beklediklerini kaydeden Erün şöyle devam etti: “Anapara korumalı fonların yanında likit fon dışında kalan nitelikli fonlara da ilginin artmasını bekliyoruz. Emtiaya dayalı ürünler uzun süredir piyasalarda işlem görüyor, ancak Türk yatırımcısının bu ürünlere ilgisi bir süre öncesine kadar zayıf kaldı. Son dönemde ihraç edilen fonlar sayesinde yatırımcılarda emtiaya karşı ilginin arttığını görüyoruz, ancak yatırımcının tercihi daha çok anapara korumalı fonlara yönelik. Yurtdışında ise doğrudan belli emtia gruplarına yatırım yapan fonlara da oldukça yüksek bir talep var.”

 

Uzun vadeli yatırımlar makro ekonomik temele oturtulmalı

 

GÖKHAN Erün, uzun vadeli yatırım planları konusunda şu tavsiyelerde bulundu: “Uzun vadeli yatırımlar makroekonomik temellere oturtulmalı. Öncelikle faizlerin hâlâ yüksek olduğunu, uzun vadede faizlerin düşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Faizlerin düşmesi ise özellikle hisse senedi için olumlu bir ortam yaratacaktır. Türkiye’nin güçlü büyüme potansiyeli dikkate alındığında uzun vadede en cazip yatırımın hisse senedi olduğunu düşünüyoruz.”

Bireysel emeklilik fonları, yatırım fonları içerisinde son yıllarda en çok artış gösteren alan olduğunu kaydeden Erün bu konuda şunları söyledi: “Tüm dünyada olduğu gibi özellikle hükümetin burada tasarrufu arttırmak amacıyla yeni önlemler almasıyla beraber mevcut büyümenin artarak devamını bekliyoruz. Şu anda Türkiye’nin dünyadaki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında düşük oranda seyreden tasarruf oranlarındaki artışın emeklilik sistemiyle sağlanmaya çalışılmasının çok doğru bir yaklaşım olduğunu ve emeklilik sistemi için de çok önemli bir artış potansiyeline işaret ettiğini düşünmekteyiz.”

 

Yeni varant türlerine hazırlanıyor

 

VARANT işlemlere de değinen Gökhan Erün, “Yurtdışında oldukça yaygın olan varant işlemleri artık Türkiye’de de yapılmaya başlandı. Türkiye’deki tarihi çok yeni olmasına rağmen, işlem hacimleri yüksek seviyelere ulaştı. Yakın zamanda yeni varant türleriyle piyasadaki yerimizi almayı planlıyoruz” dedi.

 

Yatırımlarınızı TL’de tutun

 

SON dönemde global piyasalarda oynaklığın tarihi seviyelerine göre çok yükseldiğini belirten Gökhan Erün, yatırımların yönlendirilmesi konusunda şunları söyledi: “Üstelik belirsizliğin giderek arttığı bir ortamdayız. Böyle ortamlarda amaç öncelikle yatırımları korumak olmalı. Türkiye için baktığımızda Merkez Bankası’nın TL’de daha fazla değer kaybını istemediği ortada. Bu yüzden de faizler bir süre daha yüksek seyredecek, bu da sabit getirili enstrümanları diğer seçeneklere göre daha cazip kılacak. Bu nedenle yatırımların TL olarak yapılmasını ve çoğunluğunun sabit getirili enstrümanlara ayrılmasını öneriyoruz. Ancak piyasalardaki bol likidite nedeniyle hisse senetlerinde de değer kazancı potansiyelinin korunacağını düşünüyor ve gerilemelerde hisse senetlerine yatırım öneriyoruz.”

 

Bankalar üzerinden alınan altının gramı eksik olmaz afette kaybolma riski yok

 

BANKALAR aracılığıyla yapılan altın yatırımlarının her zaman daha güvenli olduğunu belirten Denizbank Altın Bankacılığı Grup Müdürü Cem Turgut Gelgör, “Fiziksel altın alım satımlarında karşılaşılabilecek sahte altın, ayar düşüklüğü veya gramajının eksik olması gibi riskler ortadan kalkar. İstendiği zaman bankadan çekilebilir. İhtiyaç duyulan tutar kadar bozdurulabilir, TL ve dövize dönülebilir. Afette kaybolma riski yoktur, her türlü afette banka hesaplarındaki altın garanti altındadır. Hırsızlık ve çalınmaya karşı da en güvenli alternatiftir.”

 

DENİZBANK Altın Bankacılığı Grup Müdürü Cem Turgut Gelgör, altına yapılan yatırımın bankalar aracılığı ile gerçekleştirilmesinin her türlü koşulda güvenli saklamayı sağladığına vurgu yaparak, “Vadeli altın hesapları bir yandan altının değer artışından yararlanırken diğer yandan yatırımcısına faiz kazanma imkânı veriyor” dedi. 2011 yılında sektörde mevduat rakamlarının yüzde 260 büyüdüğünü belirten Gelgör, “DenizBank’ta mevduat yüzde 500 büyüdü. 2011 yılında DenizBank’ta altın mevduatı sahibi sayısı 11 kat artarak 1000’den 11 bine ulaştı” diye konuştu.

 

Altın ürünleri çeşitlendi

Son bir yıl içerisinde müşterilerin altın ve altına dayalı yatırım ürünlerine olan taleplerinin artmasına paralel olarak, bankalar da altına dayalı yatırım ürünlerini çeşitlendirerek farklı beklentilere uygun ürünler sunmaya başladıklarını hatırlatan Gelgör şunları söyledi: “Bankamız altın bankacılığında en geniş ürün yelpazesine sahip banka olma özelliği ile diğer bankalardan farklılaşıyor. Bugün Altın Bankacılığı’ndan en geniş ürün yelpazesine sahip olan DenizBank olarak uzun zamandır sunduğumuz Vadesiz Altın hesabının yanı sıra, 2010 yılında B tipi Altın fonunu, son bir yıl içerisinde ise Vadeli Altın Hesabını ve düzenli altın biriktirmeyi sağlayan Altın Biriken Hesabı müşterilerimizin hizmetine sunmaya başladık. Bunun yanı sıra şubat ayı başında, altının yükseliş öngörüsüne dayalı yüzde 100 anapara koruma amaçlı fonumuzu halka arz ettik. Önümüzdeki bir yıllık dönemde altının yükseleceğini düşünen ve aynı zamanda anaparadan kayıp yaşama riskini almak istemeyen yatırımcılar fona yoğun ilgi gösterdi.”

 

İşçilik ücreti ödenmez

Altına dayalı ürün gamını artırırken, kolaylık sağlamak amacıyla internet şubesinden Altın Mevduat hesap açılışı ve Altın Fon başvurusu almaya başladıklarını kaydeden Gelgör, altına yapılan yatırımın bankalar üzerinden yapılmasının yararlarını şöyle anlattı: “Müşterilerimiz altın alım-satımı ve altın havalesi gibi işlemlerini de yine bu kanallar üzerinden kolaylıkla yapabiliyorlar. DenizBank’ta açılan altın hesaplarında, müşterilerimiz fiziksel altın alım satımlarında yüksek maliyetlere yol açabilecek işçilik ücreti ödemezler. Bankamız altın hesapları 24 ayar üzerindendir. Fiziksel altın alım satımlarında karşılaşılabilecek sahte altın, ayar düşüklüğü veya gramajının eksik olması gibi riskler ortadan kalkar. İstenildiği zaman bankadan çekilebilir. İhtiyaç duyulan tutar kadar bozdurulabilir, TL ve dövize dönülebilir. Afette kaybolma riski yoktur, her türlü afette banka hesaplarındaki altın garanti altındadır. Hırsızlık ve çalınmaya karşı da en güvenli alternatiftir.”

 

24 saat alım-satım yapılabilir

 

ALTINDA alım ve satım işlemleri şubelerden, AçıkDeniz internet bankacılığı ve çağrı merkezlerinden yapılabildiğini belirten Turgut Gelgör, şöyle konuştu: “Internet şube üzerinden 7/24 işlem yapılması mümkün. Altın Biriken Hesap ile de müşterilerimiz önceden verdikleri talimat ile düzenli dilerse şubeden dilerlerse internet bankacılığı üzerinden aylık ya da 3 aylık sürelerle düzenli olarak çeyrek, yarım, tam veya gram şeklinde altına yatırım yapabilir, çok uygun faiz oranları ile altınlarına altın katabilirler.”

 

Nikah salonlarına yakın altın ATM’leri kuracak

 

DENİZBANK’ın altına dönük yeni ürünleriyle ilgili Turgut Gelgör, şunları söyledi: “Son olarak hayata geçirmeyi planladığımız hurda altın toplama uygulaması ile müşterilermizin yastık altı olarak da tabir edilen, kiralık kasalarında veya kişisel imkanları ile muhafaza ettikleri fiziki altınlarını bankamız mevduat hesaplarında yatırarak güvenli bir şekilde üstelik faiz getirisi ile değerlendirmelerini sağlıyoruz. Ayrıca bu uygulama ile mevduat müşterilerimize fayda sağladığımız gibi altın ticareti ile uğraşan tüm müşterilerimize de uygun koşullarda finansman desteği yaratıyoruz. Bunu yaparken de tüm kredi ürünlerinde sektör dinamiklerini gözönüne alarak sektöre özel kredi değerlendirmesi yapıyoruz. 2012 yılı içerisinde yapılacak bir diğer yenilik Altın ATM projesi ile özellikle evlilik dairelerine yakın noktalarda DenizBank ATM’lerden gram altın alma imkânı sunacağız.”

 

Sokakta yürürken yatırım arttı altının yüzde 66’sı artık online kanallardan alınıyor

 

TEB Bireysel ve Özel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Mendi, sokakta yürürken bile yatırım yapmaya imkan vermesi gibi birçok nedenle online yatırım kanallarını giderek yaygınlaştığını söyledi. Mendi hisse senedi, yatırım fonu, döviz alış-satışı, vadeli mevduat gibi her zaman ilgi gören ürünlerin dışında son dönemde online kanallarda en çok öne çıkan yatırım ürünlerinden birinin de altın işlemleri olduğunu belirterek, “2012 ilk çeyreğinde online kanallardan yapılan altın işlem hacmi, 2011 ilk çeyreğine göre yüzde 60 arttı. Tüm bankada yapılan altın alış-satış işlemlerinin yüzde 66’sı online kanallar üzerinden yapılıyor. Hisse senedi alış-satış işlemlerinin yüzde 55’i online kanallardan yapılıyor” dedi.

 

 

İNTERNET kullanımının artmasına paralel olarak hem online kanalları kullanan müşteri sayısı hem de müşterilerin online kanallardan yaptıkları bankacılık işlemlerinin sayısı sürekli artıyor. Türk Ekonomi Bankası (TEB) Bireysel ve Özel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Mendi, teknolojinin hayatın her alanında olduğu gibi bankacılıkta da giderek daha yaygın kullanılmaya başlandığına dikkat çekerek, “Hisse senedi, yatırım fonu, döviz alış-satışı, vadeli mevduat gibi her zaman ilgi gören ürünlerin dışında son dönemde online kanallarda en çok öne çıkan yatırım ürünlerinden biri de altın işlemleri oldu. 2012 ilk çeyreğinde online kanallardan yapılan altın işlem hacmi, 2011 ilk çeyreğine göre yüzde 60 arttı. Tüm bankada yapılan altın alış-satış işlemlerinin yüzde 66’sı online kanallar üzerinden yapılıyor. Hisse senedi alış-satış işlemlerinin yüzde 55’i online kanallardan yapılıyor” dedi.

 

Sokakta yürürken yatırım

Tüketicinin ilgisinin beslediği online kanalların son derece hızlı bir şekilde geliştiğini belirten Mendi, şunları kaydetti: “Bankalar bu gelişmeye paralel olarak online kanallardan daha uygun teklifler sunmaya başladı. Şubeye gitmeye gerek olmadan evden, işyerinden hatta sokakta cep telefonundan yatırım işlemlerinin kolayca yapılabilmesi yatırım işlemlerinin daha çok online kanallara kaymasına neden oluyor. TEB olarak biz de yatırım ürünlerinin online kanallardan yapılmasını arttırmak için hem tüm yatırım ürünlerinin online kanallardan yapılmasını sağlıyor hem de kampanyalar düzenliyoruz.”

 

Çalkantılarda para korundu

Son yıllarda yatırımcıların özellikle farklı yatırım araçlarına olan ilgisinin arttığını vurgulayan Mendi şöyle konuştu: “Bu durum yatırım fonlarına da aynı şekilde yansıdı. Anapara Koruma Amaçlı fonlar son dönemde yatırımcıların gözdesi oldu. Bu fonlar yaşanan tüm çalkantılara rağmen, riskli ürünlere bu fonlar sayesinde yatırım yapan yatırımcının anaparasını korumayı başardı. Önümüzdeki dönemde de yatırımcılarımızı piyasada farklılık yaratacak iki yeni fonumuzla tanıştıracağız. Bunlardan ilki TEB B Tipi Taktik Varlık Dağılım Değişken Fonu ve TEB B Tipi Kısa Vadeli Bono Fonu. Bu fonlardan ilki aktif yönetim stratejisine sahip, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve altın gibi ürünlerde kısa pozisyon alabilen bir fon olacak, diğeri olan B Tipi Kısa Vadeli Bono Fonumuz ise yatırımcılar çok az risk alarak, bono piyasalarına yatırım yapmalarını sağlayacak.”

 

Yatırımları ‘mevdu-fon’da birleştirdik

 

YATIRIM fonlarını çeşitli ürünlerle birleştirip, yatırımcıların hizmetine sunmanın, çok daha verimli ve etkin bir yöntem olduğunu düşündüklerini kaydeden Gökhan Mendi şunları anlattı: “Bu kapsamda ‘mevdu-fon adını verdiğimiz yeni ürünümüzle yatırımcılar yatırım yaptıkları mevduatın belli bir kısmı ile yatırım fonu almaları halinde, çok cazip faiz oranlarına erişebiliyorlar. Genel olarak baktığımızda, önümüzdeki dönemde yatırımcıların, farklı yatırım araçlarına yatırım yapmak için seçecekleri ürünlerin yine Yatırım Fonları olacağını düşünüyorum. Özellikle Karma ve hisse ağırlıklı fonlarda artış bekliyorum. Profesyonel bir ekip tarafından yönetilen fonlar, yatırımcılar için en iyi ve en performanslı yönetimi sağlamaya çalışıyor.”

 

Altınla birlikte anapara korumalı fonlar gözde

 

ÖZELLİKLE müşterilerin anaparalarını korumayı amaçlayan anapara koruma amaçlı fonlar ile günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri mevduat hesaplarında ciddi bir artış gözlemlediklerini kaydeden Gökhan Mendi, en çok tercih edilen yatırım araçlarını şöyle sıraladı: “Müşteriler bir yandan mevduata alternatif getiri elde edebilecekleri ürün arayışındayken bir yandan da olabildiğince likit kalmak istiyorlar. Bunun dışında bankaların endeksli mevduat, farklı türde DCD’ler gibi opsiyon ürün seçeneklerinde de ciddi gelişmeler görüyoruz. Ayrıca uzun vadeli mevduat ürünlerinde bankalar olabildiğince ara dönem ödemeli ürünlere ağırlık veriyor. Son dönemde yastık altı altının ekonomiye kazandırılması amacıyla bankaların altın hesaplarına yoğunlaştığını görüyoruz. TEB olarak biz de Altın Hesabını vadesiz ve vadeli olmak üzere tüm müşterilere sunuyoruz. Geçtiğimiz seneye baktığımızda en çok kazandıran iki ürün altın ve döviz oldu. Özel bankacılık müşterilerimiz de portföylerinde taşıdıkları döviz ve altın üzerinden cazip getiri elde ettiler. Bu sene de yeni anapara korumalı fonları ihraç etmeye devam ediyor olacağız.”

 

BES’te yüzde 60 vergi avantajını kullanmıyor

 

BİREYSEL Emeklilik Sistemi’nin (BES) Türkiye’de sadece 9 yıllık bir geçmişi olduğunu hatırlatan Gökhan Mendi şunları kaydetti: “Türkiye’de bireysel emeklilik fonlarının milli gelire oranının gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında daha gideceği çok yol olduğu görülüyor. Sektöre getirilecek teşviklerle fonların milli gelire oranının gelişmiş ülkelere yaklaşması açısından önemli bir fırsat olacak. Bu sebeple sisteme yönelik her türlü kamusal desteğin hayata geçmesi, katılımcılar için önümüzdeki döneme ilişkin bir yatırım olduğunun belirtilmesi bizim için çok önemli. Sektörün, sisteme katılımları teşvik için vergi avantajı oranlarını artırmanın yanı sıra bu avantajdan yararlanmayı kolaylaştıracak düzenlemeler talep ettiği biliniyordu. Şu anda sistemdeki katılımcıların yüzde 60’a yakını mevcut vergi avantajını kullanmıyor. Vergi avantajının ‘doğrudan’ yapılması, katılımcı sayısını arttıracaktır. Bu sektörün desteklenmesi hem istihdamın artması hem de cari açığın azaltılması yönünde ülkemiz ekonomisine hem de katılımcılara ciddi fayda sağlayacak.”

 

Kaybolan bavulun yerine ihtiyaçları karşılıyoruz

 

GÖKHAN Mendi TEB’in özel bankacılık hizmetlerini şöyle anlattı: “Özel bankacılık müşterilerimiz için TEB Portföy Yönetimi A.Ş. vasıtasıyla “Özel Portföy Yönetim” hizmeti vermekteyiz. Müşterinin risk algısı ve yatırım beklentileri analiz edildikten sonra varlık yönetimi TEB Portföy A.Ş.’nin uzman Portföy Yöneticileri tarafından yapılmaktadır. Bu hizmeti alabilmek için 500 bin TL alt sınır bulunuyor. Özel bankacılık müşterilerimize verdiğimiz TEB Özel World Signia Card ile tüm dünyada sunduğumuz indirimler, asistanlık hizmetleri, çok kapsamlı bir seyahat sigortası ile müşterilerimiz, çok nadir bulunan bir çiçek temininden, dünyadaki etkinliklere bilet alınması, seyahatlerinde geciken, kaybolan bavul gibi istenmeyen durumlarda, giyecek ve ihtiyaçlarının sigortadan karşılanması gibi geniş bir alanda hizmet alabiliyorlar.”

 

 

Haberle ilgili daha fazlası: