Zeynep Bölükbaşı

Yoga DVD’leri

16 Nisan 2007
Kişiye ve ihtiyaca yönelik yoga DVD’leri, kitaplar, TV/radyo programları ve sohbetlerin çoğalması, bireysel gelişime verdiğimiz önemin artışının bir göstergesi.

Sevgili dostum Dr. Neslihan İskit’ten güzel bir paket sürprizi aldım. İçinde üç DVD’nin yer aldığı bu paketle ilgili güzel de bir yazı hazırlamış. İlk benden okuyun...Hamileler ve çocuklar için hazırladığımız "99 sayfada Hamilelik ve Çocuk Yogası" kitabı ile kalp hastaları için hazırlanan "Kalp Yogası" kitabının halkımızdan gördüğü ilgi bizi çok mutlu etti. Bize ulaşan mailler ve telefonlardan anladık ki bu konularda mutlaka görsel bir çalışma yapmalıyız. İşte bu istekler doğrultusunda Türkiye’de ilk "Çocuk Yogası" , "Hamilelikte Yoga" ve "Kalp Yogası" DVD’leri hazırlandı.

DVD’lerde sunulan programların hepsi Memorial Hastanesi Tamamlayıcı Tıp Bölümü’nün düzenli olarak yaptırdığı programlarla desteklendiği için, bu DVD’leri alıp yaşamlarına yogayı katmak isteyen herkes Memorial Hastanesi’ndeki yoga seanslarına da katılabilir ve konuyla ilgili sorularını, programı yürüten ekibe danışabilirler.

Kalp YogasıKalp hastalığı çağımızın en önemli hastalıklarından biri. Kalp hastalıklarını tetikleyen, yaşam şartlarının zorlaşması, yeme alışkanlıklarının bozulması ve negatif düşünce stilidir. Dünyada birçok kalp doktoru, kalp ve damar cerrahı, hastalarına tamamlayıcı olarak yogayı önermektedir. Yoganın tedavi edici etkisi; kalp sağlığını artırması, kan basıncını düşürmesi, kronik stresi ve içsel stresi azaltması, bağışıklık sistemini güçlendirmesi ve insanın kendini daha iyi tanıması yoluyla olur.

Hamilelik YogasıHamilelikte yoga programı için hazırlanan DVD hamile kadına beş altın anahtar vererek, bu dönemi sağlıklı ve huzur içinde geçirmelerini sağlar. İşte bu beş altın anahtar:

Yazının Devamını Oku

Özel bir dönem masajı

9 Nisan 2007
Bahar Arı ve İsviçreli masaj terapisti eşi Manfred, bu haftaki Çekirge konuklarım... Şu anda eşiyle beraber Ankara’da hamileler ve eşlerine yönelik masaj eğitimi veren ikili, bakınız size neleri iletmemi istedi. Söz, Bahar Arı’da...

"Eşim Manfred, İsviçreli. 19 yıldır masaj, terapi ve enerji çalışmaları yapıyor. İki yıldır Türkiye’de yaşıyor. Daha önce Büyükada’da, arkadaşları Nazım ve Jarmo’nun ortağı olduğu Naya Retreats’de çalışıyordu. Biz de orada tanıştık zaten. Bense Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde araştırma görevlisiyim. Şu anda bir bebek bekliyoruz. Hamilelere eşlerinden masaj fikri de buradan çıktı.

Manfred bana hamileliğimde yaşadığım sıkıntılar konusunda yardımcı olmak üzere düzenli olarak masaj yapmaya başladı ve gerçekten çok faydasını gördüm. Şu anda beş aylık hamileyim ve diğer hamile kadınların da yakından bildiği bazı şikayetlerim oluyor. Bacaklarda şişlikler ve kramplar, sırt ağrıları gibi... Düzenli olarak yapılan masaj bu konularda gerçekten çok yardımcı oluyor. Eşim masör olduğu için kendimi şanslı hissediyorum. Daha sonra diğer hamile kadınların da eşlerinden masaj almalarının çok yararlı olacağını düşündük. Anne adayları eşlerinden aldıkları destek ve ilgiyle, duygusal açıdan yaşadıkları değişimlerle daha kolay başa çıkabiliyorlar. Baba adayları ise annelerin yaşadığı değişim ve gelişmeleri yakından takip edebiliyor.

Bunun dışında bence en önemlisi anne-baba ve bebek yakınlaşmasının sağlanması. Babalar hamile bedeni hakkında fazla bilgileri olmadığı için korkup uzak durmayı tercih edebiliyorlar. Oysa hamilelik boyunca anne adayı ve bebek için dokunarak ve hissederek kurulan böyle bir bağlantı çok yararlı oluyor. Kursun sonunda baba adayları eşlerine ve bebeklerine yaklaşma konusunda daha rahat hareket ediyor. Bunun dışında anne adaylarına da hamilelikleri süresince nasıl hareket etmeleri gerektiğiyle ilgili ipuçları veriyoruz."

Evet, Bahar Arı çok haklı. Yakın çevremdeki arkadaşlarımla hamilelikleri boyunca en çok bu değişimlerini konuşup durduk! Çiftlerin birbirine dokunması, masaj yapması zaten çok faydalı bir enerji alışverişi sağlıyorken araya bir de "ufaklığın" girdiğini düşününce, yaşanan enerji alışverişinin ve mutluluğun katsayısını hesaplayamadım ben!

İntihal söz konusu değil

Nil Gün tarafından yazılan "Hayatın Büyük Sırrı-Çekim Yasası" adlı kitap ile "The Secret" filmi arasında büyük benzerlikler olduğuna dair duyumlar aldığımı yazmıştım. Nil Gün’den yanıt geldi. Yazısında özetle şunları söylüyordu: "Çekim Yasası’nı 1987’den itibaren vermeye başladığım seminerlerde ve 1989’dan bu yana aralıksız sürdürdüğüm eğitimlerimde öğretiyor, 1995’den beri piyasada satılan kaset/CD’lerimde de anlatıyorum. Çekim Yasası kitabım, yıllar önce çıkardığım ve bugün de piyasada bulabileceğiniz 2005 yılında yaptığım ’Para Dostumdur’ zihin programlaması CD’sine bakarsanız, çekim yasasının belirtildiğini göreceksiniz."

Tek derste hamile masajı kursu

Kadınlarda hamilelik süresince, yeni kiloların ve yaşanan hormonal değişikliklerin de etkisiyle vücutta ağırlık, kramp, eklem ağrıları, gaz, aşırı duygusal hassasiyet gibi şikayetler görülebilmekte. Bu kursta, bir derslik eğitimle anne ve baba adayları bilgilendiriliyor; baba adaylarının kaslardaki ağrıların gevşetilerek azaltılması ve duygusal dengenin sağlanması konularında eşlerine nasıl yardımcı olabilecekleri öğretiliyor. Anne adayları, aldıkları destek ve ilgi sayesinde, duygusal açıdan yaşadıkları değişimlerle daha kolay başa çıkabiliyor. Bilgi için: baharari@gmail.com
Yazının Devamını Oku

Secret kitap oldu!

2 Nisan 2007
<B>Olay haline gelen film "Secret"ı izleyemeyenler hiç üzülmesin, çünkü kitabı çıktı Mia Yayınevi’nden.

 Bu arada niyet edip sahip olduğunuz şeyleri bana yazmaya devam edin lütfen.</B>

Secret, yani "Sır" ile ilgili yazdığım yazıdan sonra pek çok mail aldım. Kendi hikayelerinizi yazmış, evrende var olan "sır"rı, yani düşüncelerinizin nasıl gerçeğe dönüştüğünü anlatmışsınız. Daha çok "Sır" hikayesi bekliyor ve o mail’leri önümüzdeki hafta yayımlayacağımı söylemek istiyorum öncelikle...

"Secret" ile ilgili yazımdan sonra Mia Yayınevi’nden Birol Gündoğdu arayarak bana bir müjde verdi size iletmem için. "The Secret" kitabını Türkçeye çevirmişler ve bu çarşamba kitabevlerine veriyorlarmış. Bu harika bir haberdi, çünkü filmi Türkiye’de bulmak pek kolay değil. Ama bu özel kitaba herkes ulaşabilecek. Dünyanın her yerinde aynı biçim, tasarım ve yazı karakteriyle basılan bu kitaba "Sır" değil, "The Secret" diyorum, çünkü yazarı Rhonda Byrne bunun bir marka olduğunu söylemiş ve dünyanın her yerinde böyle basılmasını istemiş. Zaten bence isminin ne olduğu değil, bize faydasının ne olduğu önemli! Hayattaki amaçlarınıza ulaşmak için bu kitabı kullanabilirsiniz. Ben, bu kitapla ilgili yeni bir "Ferrari’sini Satan Bilge" durumuyla karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum doğrusu! Yani herkes bu kitabı alacak.

Ama lütfen kitabın içinde ne dediğini anlayın. Kütüphanenizi süsleyen bir biblo gibi durmasın The Secret! Evet, çok şık bir kitap, ama içindekiler o kadar değerli ki uygulanmazsa çok yazık olur. Lafı çok uzatmadan 4 Nisan Çarşamba günü ilk iş olarak kitabevlerine uğrayıp The Secret’a sahip olun, hayatınız değişsin diyorum. Bu arada fiyatı 13 YTL olacak... Bilginize.  

<B>Kafam karıştı, cevap bekliyorum

</B>Çekim Yasası ile ilgili ocak ayında bir kitap almış ve bunu Çekirge’de yazmıştım. Nil Gün tarafından yazılan "Hayatın Büyük Sırrı-Çekim Yasası" adlı kitaptan bahsediyorum. Fakat bu yazıdan sonra bana Avukat Pınar Yüksel tarafından bir e-posta gönderildi. Şöyle diyordu:

"Zeynep Hanım, bugünkü yazınızda Nil Gün’ün Çekim Yasası adlı kitabına yer vermişsiniz. Bilmeniz gerekir ki, Nil Gün Hanım, bu kitabını ve Çekim Yasasını aynen "The Secret" isimli filmden almış, daha doğrusu çalmış. Üstelik, kitabında yaptığı intihali iyice güçlendirerek, filmden hiç bahsetmemekte, sanki tüm bunları kendisi yazmış gibi hareket etmektedir. Sizin de köşenizde kitaba bu şekilde yer vermeniz, bu kabul edilemez davranışı desteklemektedir. Lütfen "The Secret" filmini izleyin, ne demek istediğimi o kadar net anlayacaksınız ki! Ve lütfen yine köşenizde bu yanlışlığı afişe edin ve Nil Gün Hanım’a hak ettiği eleştiriyi yine kamuoyu önünde yapın!"

Oldukça ağır ithamı olan bir yazıydı. Hakikaten o günlerde "The Secret" filmini izlememiştim. Ve Nil Gün’ün "Çekim Yasası" kitabı sanki hep bildiğim ama açıklayamadığım şeylere bir cevap olmuştu. Ama bu e-posta da kafamı karıştırmıştı. Nil Gün Hanım’a ulaştım, buluşmak istedi, ancak onun Amerika seyahati benim işlerimin yoğunluğu nedeniyle o zaman buluşamadık. Her şey akışında ilerledi.

Yazının Devamını Oku

Secret kitap oldu!

2 Nisan 2007
Olay haline gelen film "Secret"ı izleyemeyenler hiç üzülmesin, çünkü kitabı çıktı Mia Yayınevi’nden. Bu arada niyet edip sahip olduğunuz şeyleri bana yazmaya devam edin lütfen. Secret, yani "Sır" ile ilgili yazdığım yazıdan sonra pek çok mail aldım. Kendi hikayelerinizi yazmış, evrende var olan "sır"rı, yani düşüncelerinizin nasıl gerçeğe dönüştüğünü anlatmışsınız. Daha çok "Sır" hikayesi bekliyor ve o mail’leri önümüzdeki hafta yayımlayacağımı söylemek istiyorum öncelikle...

"Secret" ile ilgili yazımdan sonra Mia Yayınevi’nden Birol Gündoğdu arayarak bana bir müjde verdi size iletmem için. "The Secret" kitabını Türkçeye çevirmişler ve bu çarşamba kitabevlerine veriyorlarmış. Bu harika bir haberdi, çünkü filmi Türkiye’de bulmak pek kolay değil. Ama bu özel kitaba herkes ulaşabilecek. Dünyanın her yerinde aynı biçim, tasarım ve yazı karakteriyle basılan bu kitaba "Sır" değil, "The Secret" diyorum, çünkü yazarı Rhonda Byrne bunun bir marka olduğunu söylemiş ve dünyanın her yerinde böyle basılmasını istemiş. Zaten bence isminin ne olduğu değil, bize faydasının ne olduğu önemli! Hayattaki amaçlarınıza ulaşmak için bu kitabı kullanabilirsiniz. Ben, bu kitapla ilgili yeni bir "Ferrari’sini Satan Bilge" durumuyla karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum doğrusu! Yani herkes bu kitabı alacak.

Ama lütfen kitabın içinde ne dediğini anlayın. Kütüphanenizi süsleyen bir biblo gibi durmasın The Secret! Evet, çok şık bir kitap, ama içindekiler o kadar değerli ki uygulanmazsa çok yazık olur. Lafı çok uzatmadan 4 Nisan Çarşamba günü ilk iş olarak kitabevlerine uğrayıp The Secret’a sahip olun, hayatınız değişsin diyorum. Bu arada fiyatı 13 YTL olacak... Bilginize.

Kafam karıştı, cevap bekliyorum

Çekim Yasası ile ilgili ocak ayında bir kitap almış ve bunu Çekirge’de yazmıştım. Nil Gün tarafından yazılan "Hayatın Büyük Sırrı-Çekim Yasası" adlı kitaptan bahsediyorum. Fakat bu yazıdan sonra bana Avukat Pınar Yüksel tarafından bir e-posta gönderildi. Şöyle diyordu:

"Zeynep Hanım, bugünkü yazınızda Nil Gün’ün Çekim Yasası adlı kitabına yer vermişsiniz. Bilmeniz gerekir ki, Nil Gün Hanım, bu kitabını ve Çekim Yasasını aynen "The Secret" isimli filmden almış, daha doğrusu çalmış. Üstelik, kitabında yaptığı intihali iyice güçlendirerek, filmden hiç bahsetmemekte, sanki tüm bunları kendisi yazmış gibi hareket etmektedir. Sizin de köşenizde kitaba bu şekilde yer vermeniz, bu kabul edilemez davranışı desteklemektedir. Lütfen "The Secret" filmini izleyin, ne demek istediğimi o kadar net anlayacaksınız ki! Ve lütfen yine köşenizde bu yanlışlığı afişe edin ve Nil Gün Hanım’a hak ettiği eleştiriyi yine kamuoyu önünde yapın!"

Oldukça ağır ithamı olan bir yazıydı. Hakikaten o günlerde "The Secret" filmini izlememiştim. Ve Nil Gün’ün "Çekim Yasası" kitabı sanki hep bildiğim ama açıklayamadığım şeylere bir cevap olmuştu. Ama bu e-posta da kafamı karıştırmıştı. Nil Gün Hanım’a ulaştım, buluşmak istedi, ancak onun Amerika seyahati benim işlerimin yoğunluğu nedeniyle o zaman buluşamadık. Her şey akışında ilerledi.

Ancak D&R’ın internet sitesinde de Çekim Yasası adlı kitapla ilgili böyle eleştiriler okudum. Her iki kitabı da okumuş, "The Secret" filmini izlemiş olarak hakikaten inanılmaz benzerlik taşıdığını, hatta aynı olduğunu söyleyebilirim. Şimdi bir kez daha buradan kendisine sormak istiyorum: Acaba bu bir tesadüf mü sevgili Nil Gün?

İlahi CMYLMZ!

Cuma akşamı Cem Yılmaz’ın saat 21.00’de Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki gösterisine yetişebilmek için telaşla çıktım Hürriyet’ten. Arkadaşlarımızla orada buluşacaktık. Bir sürü aksilik oldu, Gösteri Merkezi’ne saat tam 21.00’de gittiğimizdeyse fark ettik ki biletler yok! Ben Bostancı’daydım, ancak biletler Hürriyet binasında hálá çalışıyorlardı sanırım! Durumu anlattığımda gişe görevlisi Nevin Hanım yardımcı oldu sağ olsun. Ama bir Cem Yılmaz gösterisinde başa gelebilecek en fena şey oldu ve "geç kaldık"!

Gösteri Merkezi’ne girdiğimizde 4. sıraya yerleştik. Ve tabii yakalandık! Tam onu çabuk atlattık diye düşünürken Cem Yılmaz ölüm, Hindistan anıları, spiritüellik gibi konulardan bahsetmeye başladı. Sonra sözü reenkarnasyona getirdi. Aslında hepsine mantıklı açıklamalar getiriyordu, ama epey dalga da geçiyordu. Bu konularla ilgilendiği ve bilgisi olduğu çok açıktı, yoksa bu espriler çıkamazdı. Reenkarnasyonla ilgili genel yaklaşımı söyledikten sonra (herkes bir önceki hayatında ya kral ya kraliçedir ya!) salona dönüp beni seçmez mi! "Sen reenkarnasyona inanıyor musun?" diye!

- Ben mi?

- Evet, evet, beyaz tişörtlü sen.

- Evet, inanıyorum.

- Pes, bütün bu anlattıklarıma rağmen hálá mı inanıyorsun?

- Evet.

- Peki kimmişsin?

- Kanada’da yaşayan bir erkek.

- Hmmm... Bu son gelişin mi dünyaya? Dur bakalım bundan sonra ne olarak geleceksin?

(Siyah deri koltuğuna gidip bilgisayarda araştırma yapıyormuş gibi hareketler yaptıktan sonra, şöyle dedi...)

- Maymun!

Bütün salon yıkıldı tabii ki gülmekten. Şahane bir gösteriydi. Tam 3,5 saat sahnede kaldı Cem Yılmaz! Teşekkürler!

İmza: Şimdilik Çekirge, pek yakında maymun!
Yazının Devamını Oku

Çekirge seyahatte

26 Mart 2007
Bir süredir kendimde biriktirdiğim, ama size anlatmadan edemediğim birkaç konuyu derleyip topladım efendim... 1- Ülker Kurumsal İletişim grubunun davetiyle gittiğim Amsterdam ziyaretim, Schipol Havaalanı’ndaki Meditasyon Merkezi’ni görünce daha da anlam kazandı! Uçaktan indikten sonra bavulları beklerken yanımda duran broşürleri inceledim. Ve havaalanında bir meditasyon merkezi buldum. Din, dil, ırk ayrımı yapılmadan herkesin kabul edildiği havaalanının belki de en sakin köşesine yerleştirilmiş camekan bir alandı burası. İçeride birkaç kişi vardı. Hepsi bir köşede meditasyonunu yapıyordu. İsteyen ibadetini de yapabiliyormuş. Hatta Müslümanlar için bir tuvaleti abdest almaları için ayırmışlar. Her inanca saygı duyan bu yaklaşım çok hoşuma gitti doğrusu...

2- Şu sıralar kiminle konuşsam The Secret (Sır) filmini izlemiş, ondan bahsediyor. Örneğin, Elif Dağdeviren eşiyle birlikte izlemiş ve her ikisi de çok etkilenmişler. Şimdi hayatlarına ve ilişkilerine daha farklı bir bakış açısıyla bakıyorlarmış. Bir süredir Lost, Heroes gibi içinden spiritüellik de geçen diziler pek revaçta. Bütün dünya bu tip dizi ve filmleri izliyor. Etiler’deki Ay Danışmanlık ise Film Zamanı adını verdiği günler düzenleyerek The Secret, Dokuz Kehanet, Bir Buddha, Tanrı’yla Sohbet gibi piyasada bulunması pek mümkün olmayan bu güzel filmlerin gösterimini yapıyor. Uğramakta fayda var...

Bir Buddha: Arjantin’in Buenos Aires kentinde çekilen film, çocukluk dönemlerinde yaşadıkları trajediden tamamen farklı etkilenen iki kardeşin hikayesini anlatmaktadır; biri ruhani değerleri araştıran, münzevi hayat süren biri olmuşken, diğeri sadece bilimsel doğrulara inanan bir kolej profesörüdür. Şimdi yetişkindirler, iç huzurlarını bulmak için birbirleriyle tekrar karşılaşmak zorundadırlar. Bu film, insanı kader, sevgi ve şifa gibi konularla karşı karşıya getirerek Zen felsefesinin öğrenilmesini ele almaktadır.

Tanrı’yla Sohbet: Tanrı’yla sohbet, dünya çapında milyonlarca kişinin yaşamını değiştiren Neale Donald Walsch’ın gerçek hikayesini anlatmaktadır. Neale’in yolculuğu, beklenmedik bir şekilde işini kaybetmesi ve bir araba kazasında boynunu kırması ile başlar. Bundan sonra Neale’deki değişikliklere tanıklık ederiz: Sıradan bir yaşamı varken birden bire sadece hayatta kalmaya çalışan evsiz bir serseriye dönüşür. Hayatı sürekli inip çıkan bir salıncak gibidir. Yeterli yiyecek bulabilmek, arkadaşlar edinmek ve yaşamını geri kazanmak için duygusal savaş verir. Tam her şeyin düzeldiğini düşündüğü anda birden her şey daha da kötüleşir. Tüm yaşamını başarısız hisseden Neale çok kızgındır ve Tanrı’dan yığınla sorularına acil cevap istemektedir. Sorularına yanıt alacağına inançsız olduğu halde, cevaplar gelir! Bu ruhani sohbet sonunda kitap haline gelir ve tüm dünyada 36 dile çevrilerek 7 milyon insanın yaşamını etkiler.

"Sır"rın sırrı ne?: The Secret adındaki bu etkileyici film, hayatımızda neyi istersek sahip olabileceğimizi anlatıyor. Aslında evrenin Çekim Yasası’nı psikologlar, metafizikçiler, Kuantum fizikçiler, yazarların anlatımıyla dile getiriyor. Mantığı da düşüncelerin nesneye dönüşeceği kuralı... Bunu nasıl yapacaksınız? Yaratıcı prosesin 3 aşaması var:

1- İstemek

2- Cevap

3- Kabul etmek

Aynı sevgili Nil Gün’ün Çekim Yasası kitabında anlattığı gibi hayatınızı değiştirmek için her sabah şükredin, minnettar olduğunuz şeylerin listesini yapın ve tasavvur edin. İsteğinizi şimdiki zamanı kullanarak gözünüzün önünde canlandırın ve hep sonucu düşünün. Bunu para, ilişkiniz ya da sağlığınız için uygulayabilirsiniz.

Eğer aranızda Sır’rı izleyip uygulamışlar varsa bana yazsınlar lütfen!

İNANÇLARI DEĞİŞTİREREK DÖNÜŞÜM

(İrem Orhon- Uygulama-Pratik Yöntemler)

The Secret (Sır) filmi bütün dünyayı etkiliyor. Ancak sadece niyet yeterli olmuyor, harekete de geçmek gerek. Nasıl harekete geçebileceğimizi bir seminerde görüp, deneyimleyebilirsiniz. Bunun için 31 Mart-1 Nisan günleri, cumartesi-pazar 11:00-18:00 saatleri arasında düzenlenen İnançları Değiştirmek seminerine katılmanızı öneririm. Çünkü bu Sır’rı çözecek bir seminer.

İrem Orhon bizlere vereceği bu semineri Amerika’da Onkolog Dr. Carl Simonton’dan bizzat almış. Sıkıntıya ve strese neden olan; olaylar değil, bizim onlara bakış açımızdır. Günlük yaşantımızda gösterdiğimiz reaksiyonların, içimizde gerçekleşen yıkımların, çektiğimiz acıların tek sorumlusu, bize bu hisleri yaşatan salgıların aktive olmasına neden olan inanç ve düşünce kalıplarımızdır.

Zihni doğru kullanmayı öğrenerek yönetilenden yönetene geçmek... Bu, sadece sizin elinizde! Uygulamalı olan bu seminerde, 2 ana uygulama ve arada küçük uygulamalar bulunuyor.

AY Danışmanlık&Eğitim Merkezi: Tel: (0212) 352 93 50 www.aydanismanlik.com
Yazının Devamını Oku

Gençlik yogası

19 Mart 2007
Kimi hocalar yogayı dönemlere ayırarak özelleştirmeyi uygun bulmuyor. Ancak esas olanın alınan fayda olacağı düşünülürse, yoganın birleştirici gücüne teslim olalım derim. "99 Sayfada Hamilelik ve Çocuk Yogası" adlı kitabı İş Bankası Kültür Yayınları için Dr. Neslihan İskit ile birlikte hazırladık. Ben konuyla ilgili aklıma gelen her şeyi sordum, o yanıtladı. Sonrasında Neslihan Hanım, Gençlik Yogası’ndan bahsedince bunu da yazmak istedim. Anlaşılan yoga, hayatımızın her döneminde var olacak! Ben de elimden geldiğince aktarmaya çalışacağım.

Ergenlik ve gençlik döneminde çocukların vücutlarında kimyasal ve fizyolojik büyük değişiklikler meydana gelir. Aynı zamanda çocukların enerji seviyeleri de gelişir ve daha aktif hale gelir. Enerjilerdeki bu ani değişiklik, dengesizliklere neden olur. Vücut kimyası ve fizyolojisindeki değişim onların zaman zaman isyankar olmalarına ve ruh hali değişikliklerine yol açar. Düzenli olarak yoga yapıldığında enerjilerde bir denge sağlanır, manevi değerler ve kişilik olarak daha sağlıklı ve güçlü çocuklar olurlar. Bu durum hem fizik beden, hem de akıl bedenleri için menfaat sağlar.

Yoga filozofisine göre, sağlıklı bir omurga yapısı aklın sakinliğine yol açar. Yoga omurganın iki yanından çıkıp bedeni saran sinirleri stimüle etmek için tasarlanmıştır. Omurgayı twist (büken, kıvıran) ettiren ve öne, arkaya, sağa ve sola eğen hareketler özellikle bunun için tasarlanmıştır. Bütün kategorileri ile oturarak, ayakta, sırt üstü ve yüz üstü yatarak yapılan yoga duruşları, omurgayı oluşturan her bir omuru birbirinden hafifçe ayırır. Bu da omurlar arasında bulunan disklerin dolgunlaşmasına, buradaki kan akımının artmasına ve özellikle serebrospinal sıvı denilen beyin-omurilik sıvısının akımının rahatlamasına neden olur.

Erkek çocuklar özellikle ergenlik döneminde ağırlık çalışarak ya da farklı spor dallarıyla uğraşarak bacak ve kol kaslarını güçlendirirler. Ama çoğu zaman omurgaları son derece rijittir. Yaptıkları bu spor onların özellikle sırt kaslarının kasılmasına neden olur. Yoga tüm bedendeki kasları uzatarak omurganın daha esnek olmasını ve bedendeki oransızlığın aşılmasını, spor aktiviteleri sırasında çalışmayan kasların da çalışmasını sağlar. Kaslardaki uzatma çalışmaları başlarda zor gelebilir ancak zamanla daha esnek olunur ve hareketleri yapmak kolaylaşır.

Ergenlik çağındaki kız çocuklarının göğüsleri büyümeye başladığında, göğsün ön bölümündeki büyümeye ve ağırlık artışına bağlı olarak, omurgayı yerinde tutan sırt kaslarında zayıflama olur. Omurgada istenenin aksine öne eğilmede artma meydana gelir ki bu da anatomik yapının bozulmasına yol açar. Göğüs açıcı ve arkaya eğilme gibi yoga duruşları ile kollar, omuzlar ve sırt kasları güçlendirilir; bedene göğsün ön bölgesindeki ağırlık artışına rağmen dengede kalması öğretilir.

İç organlardaki büyüme ve değişim, aşırı stimüle olmuş sinirler ve bazılarının diyet yapmak zorunda olması, onların keyfini kaçırır. Yoga günlük streslere karşı organların daha sağlıklı olmasına yardım eder. Ruh hali değişimlerine ve büyümeye bağlı ağrılara ve aynı zamanda ergenliğe bağlı hormonal değişimlere bir denge getirmede yardımcıdır. Bu büyüme periyodunda yoga, kasılmış kasların, tendonların ve ligamentlerin gevşemesi ve kemiklerin güçlenmesi için gereklidir. Bazı duruşlar mensturial krampları hafifletir, enerji bloklarına bağlı baş ağrısı, sinüs problemleri, mide ve bağırsak sistemi irritasyonu ile sindirim sorunlarını da rahatlatır.

Yoga yapıldıkça aklı ve bedeni birleştirir. Farkındalığı artırır, kendini düşünme ve kendine güveni geliştirir. Sonuçta daha sakin, huzurlu, uysal, barışsever, kendine güvenli ve dünyaya uyum sağlamada daha pozitif bir bakış açısı kazandırır.

İki ünlü yoga hocası İstanbul’a geliyor

Manju Pattabhi Jois: Ashtanga Yoga’nın dünyada en önde gelen isimlerinden Manju Pattabhi Jois, 25 Nisan-1 Mayıs tarihlerinde İstanbul’daki YogaŞala’da Ashtanga Yoga kursu verecek. Ashtanga Yoga’nın yaratıcısı, Mysore Hindistan’da bulunan "Yoga Research Institute"un kurucusu ve başkanı olan Pattabhi Jois’un oğlu olan Manju Pattabhi Jois, Ashtanga Yoga’yı 7 yaşından itibaren babasından öğrenmeye başlamış. Ve babası ile birlikte 1975’te Ashtanga Yoga’yı ABD-Kaliforniya’ya getirmiş. O zamandan beri de orada derslere devam etmekte.

Manju’nun eğitim tarzı öğrencileri tarafından yoğun, manevi yönleri öne çıkan ve esprili olarak tanımlanıyor. Geçtiğimiz yıl ben de bir dersine katılmış, temposundan, disiplininden ve arada yaptığı esprilerden çok hoşlanmıştım. Bu fırsatı kaçırmamanızı öneririm. Detaylar için YogaŞala’ya 0212-241 00 67 no’lu telefondan veya info@yogasala.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Michael Saunders: İngiliz "Hatha Yoga" hocası Michael Saunders, 24-25 Mart tarihlerinde YogaŞala’da dört ders verecek. Michael, katılımcı sayısını ders başına 22 ile kısıtlı tutmak istediğinden yer oldukça kısıtlı ama hálá yer bulabilme ihtimali var.

Michael, yoga eğitimini Kavailydharma Institute’de tamamlamış. 25 yıldır Londra’da eğitim veriyor. Ayrıca Münih, Kitzbuel, Cannes, Crete, İstanbul, Nantucket, Colorado ve Sri Lanka’da da düzenli olarak özel ve grup dersleri veriyor.
Yazının Devamını Oku

Mimik çizgilerine son

12 Mart 2007
Ben fazlasıyla mimikleriyle konuşan, yaşayan biriyim. Bu nedenle yüzümde herkesten hızlı çizgilenme olacağını düşünüyorum. Eğer siz de benim gibiyseniz, Dünya Ulusoy’dan yüz jimnastiği öğrenerek cildinizi diri tutabilirsiniz. Hadi ayna karşısına!

Ağlıyoruz, gülüyoruz, sinirleniyoruz. Binbir şekle giriyor suratımız. Evet, olacaklar belli, herkes gibi biz de bir gün yaşlanacak, derin çizgilere sahip olacağız. Ancak göstereceğim birkaç yüz egzersiziyle bunu geciktirmeniz mümkün. Bu aktiviteyi yılda 4 kere 3’er hafta yapmanız yeterli olacaktır. Üç hafta sonra fark edeceksiniz ki parmaklarınızın desteği olmadan gergin bir cildiniz var, hiç fena değil!

l Yüzünüze iyi gelen iki harf olduğunu biliyor muydunuz? A ve O... Ara sıra "Aaaaaa" ya da "Ooooo" diye ayna karşısında 40 saniye haykırın.

l Kilodan olduğu düşünülse de ikinci çene (gıdı) başın yanlış duruşundan kaynaklanan bir durumdur.

l Rahat olabileceğiniz kadar dikleşin. Hep havaya doğru bir iple çekildiğinizi düşünün. Bu pozda iken karşıya, aynaya bakın. Olduğunuz yerde kulaklarınızı oynatın. Bunu her ayna karşısına geçtiğinizde yapabilirsiniz.

Şimdi size şakak, alın, elmacık kemiği ve göz kapağı için işinize yarayacak birkaç hareket göstereceğim. Egzersizi yaparken yüz ifadeniz gergin değil, tam tersine yumuşak olsun.

Unutmayın, bakışlarınız yumuşak olmalı ve adım adım çizgilerinizi açıp güçlendirdiğinizi düşünmelisiniz. Bir de öneride bulunayım. Telefonla konuşurken mümkün olduğunca ayna karşısına geçin, çünkü böylece mimiklerinizi kontrol edebilirsiniz.

1) Kendinizi rahatlatın, balonları şakaklarınıza yerleştirin. Sonra balonları avuç içiyle bastırın. Yüz ifadeniz yumuşak olsun, kafanızın içinden düşünceler geçip gitsin. Hiçbirine odaklanmayın. Sadece balonu hissedin. Hafifçe balonu bastırıp tekrar rahatlayın. Şakaklarınızı ve balonu hissetmeye çalışın. Bunu 12 kere tekrarlayın.

2) Elleriniz yine şakaklarda. Omuzlarınız aşağıda olsun, böylece duruşunuz da daha dik ve rahat olur. Şimdi parmaklarınızla hafifçe başınıza bastırıp tekrar çekin. Bunu bir sağ, bir de sol için yapın. Avuç içi şakaklarda kalmaya devam etsin. Bunu 60 kere tekrar edin.

3) Balonun biri başınızın üstünde, diğeri de çenenizin altında olsun. Avuç içi balonla temasını kaybetmesin. Bu pozisyonda kalarak başınızı aşağı ve yukarı hareket ettirin. Eller ve balonların sabit olması ve ellerin balona uygulayacağı baskı, bu hareketteki önemli ayrıntı. Bunu 21 kere tekrar edin.

4) Parmaklarınız alın ya da kaşlarınızın üzerinde olsun. Omuzlar her zaman olduğu gibi rahat. Bu duruşu kaybetmeden burnunuzu ileri ve geri hareket ettirin. Bu hareketi eğer ayna karşısında yapıyorsanız ifadeyi ve mimiklerinizi hemen fark edeceksiniz. Lütfen 60 kere tekrar edin.

5) Gözlerinizi kapatın ve rahatlayın. Şimdi sağ gözünüzü açıp kapama işlemini 60 kere tekrar edin. Bittikten sonra sol taraf için uygulayın.

6) Dik durmaya devam ediyor musunuz? Eğer cevabınız hayır ise lütfen önce doğru duruş pozisyonuna gelin. Gözünüzü kapatın ve parmağınızı gözünüzün üstüne koyun. Gözlerinizi biraz daha sıkı kapatın ve tekrar normal kapanış pozisyonuna gelin. 60 kere tekrarlayın.

7) Parmaklarınızı şakaklarınıza koyun ve onları hafifçe geriye çekin. Gözleriniz hafif çekik durumda iken parmaklarınızı ileri geri hareket ettirin. Bunu 60 kere yaptıktan sonra gözlerinizi tekrar gergin duruma getirin. Şimdi de gözlerinizi açıp kapatın. Bunu da yine 60 kere tekrar edin.

Şu an nasıl hissediyorsunuz? Bir farklılık var mı, bilemiyorum. Ancak bu egzersizi düzenli yaptığınızda 3 hafta sonunda fark göreceğinize eminim. Hoşçakalın! Bilgi için:

dunyaulusoy@hotmail.com
Yazının Devamını Oku

Anadolu yakasında yoga yapmak üzerine

5 Mart 2007
Nerede kalmıştık" diyeceğim. Çünkü Anadolu yakasında yoga yapmanın zorluğu üzerine yazdığım yazıdan sonra pek çok e-mail aldım. Tabii ki beklediğim gibi çoğu, Anadolu yakasında yoga merkezi olup da yazımda adı geçmeyenlerdendi. Yerim elverdiğince mail’leri burada okuyacaksınız. Ama bir noktayı özellikle belirtmek istiyorum. Benim bu yazıyı yazmaktaki amacım ortalığı karıştırmak ya da kimseyi kayırmak değildi. Yoga yapan ve felsefesini benimseyenlerin beni anlayacağını ümit etmiştim. Çoğunluk anladı diyebilirim. Her zaman söylediğim gibi hayata ve yazılarıma "iyi niyetimi" yansıtmaya çalışıyorum. Art niyet arayan varsa onları da iyi niyete davet ediyorum.

Yanda, Anadolu yakalı Çekirge okuyucularının, yoga eğitmenlerinin mail’lerini okuyacaksınız. Hepsini yanıtladım. Görüş belirtmek isteyen varsa beklerim efendim.

Güzel bir hafta dileğiyle...


Anadolu yakasında gönlümce bir yoga merkezinin olmadığını yazdım, ama iyi etmedim sanırım. Tavrımı, tarzımı bilenler sakinlikten ve huzurdan yana olduğumu söyleyeceklerdir. Amacım kesinlikle var olan merkezleri kötülemek değildi. Ayrıca benimle aynı fikirde olan okuyucularım da vardı. Peki n’oldu? Mail’lere bakınız efendim.

"Yaklaşık 5 yıldır Bağdat Caddesi üzerinde "sadece" yoga yapılan bir merkezde haftanın her günü yoga yapıyorum. Yoganın bir din olarak anlatılmadığı, insanların sömürülmediği, sadece beden ve zihin birlikteliği üzerinde çalışılan bir merkez. Adresi: Bağdat Cd. No: 256/3. Yoga eğitmeni Ersin Saran. Tel: (0216) 355 09 97... Bir arayın dilerseniz." Tanya Kalay

"Güne Kelebek’teki yoga merkezi yazınızı okuyarak başladım. Anadolu yakasında benim de gittiğim "Caddebostan Yoga Center" var ve son derece keyifli. İlgilenenlere belki köşenizde duyurmak isterseniz: www.caddebostanyogacenter.net. Pilates dersleri de veriliyor. Ben yoga mix’e gidiyorum. Cumartesi günleri sabah 09.30’da başlıyor derslerimiz ve meditatif yoga, hareketli yoga, yoga masaj gibi birçok yöntemi bir arada uyguluyoruz, son derece keyifli oluyor. Yardımcı olabildiysem ne mutlu, çünkü ben de yaklaşık bir senedir bu yakada, evime yakın, üşenmeden gidebileceğim bir yoga merkezi arıyordum. Sizin de yazdığınız gibi yoga dersi almak için o korkunç trafiğe girmek akıl kárı değil çünkü. Burayı tesadüfen buldum ve gayet memnunum." Bilge İnal

"Yazınızı okurken size gerçekten çok hak verdim. Evi Kadıköy’de olup da karşıda yoga dersine gitmek oldukça yorucu bir durumdur. Aynı zorlukları 8 yıl boyunca hocama giderken yaşadım. Yogayı çok sevmesem benim için de çok yıldırıcı hatta vazgeçirici olabilirdi. Ancak yoga seven ve 12 yıldır yaşatmaya çalışan biri olarak bütün zorluklara alıştım. Günümüzde yoga çalışmaları artmakta ve çeşitli merkezler açılmaktadır. Bunlar her geçen gün artacaktır. Ben ilk başladığım yıllarda ne bir hoca ne de okunacak kitap vardı. Şimdi malzeme o kadar çok ki, bu da memnuniyet verici. Ben, Ayşe Yoga olarak Kalamış’ta 7 yıldır akşam dersleri veriyorum. Gündüz çalışıyorum. Talebelerim de hem karşıda hem Anadolu yakasında çalışan kesimdir. Hocam Adnan Çabuk’tan aldığım öğreti ile klasik yogayı öğretiyorum. Belki faydam olur diye size yazmak istedim. Tel: (0216) 343 19 58 (Akşam 18.00’de kadar)." Ayşe Belce

"Sevgili Zeynep, Anadolu yakasında yoga merkezi eksikliğini anlatan yazını okudum. Bu konuda ben de seninle aynı düşünceleri paylaşıyorum. Bu yakanın iyi, modern bir yoga merkezine ihtiyacı var. Hem de acilen. Ben Anadolu yakasında oturup, Avrupa yakasında çalışıyorum. İş çıkışları, sosyal hayat programlarımı da Avrupa yakasında yapıyorum. Çünkü buranın enerjisini ben de yüksek ve farklı buluyorum. Ama yoga yapmayı planladığım hafta sonları da artık Avrupa yakasına geçmeyeyim diyorum. Benim gibi düşünen, bir yoga sınıfını da dolduracak Anadolu yakalı çıkar mı etrafımdan? Çıkar. Hem de çok rahat... ’Nasıl olsa Anadolu yakasının yeterince dingin ve huzur veren bir yaşam tarzı var, yoga merkezi tutmaz’ diye mi düşünülüyor, ara sıra aklıma gelirdi. Konuya parmak basman hoşuma gitti." Serra Akar

"Samimiyetle söylemeliyim ki, bugün almış olduğum pek çok telefon ve e-mail sebebiyle sizi rahatsız etme gereği duydum. Lütfen samimiyetimden hiçbir şüpheniz olmasın.

Yazınızdan sonra beraber yoga çalışmaları yaptığım pek çok dost beni aradı. Bazıları ’Herhalde yoga merkezinizi kapattınız, öyle mi’ diye sordu, bazıları ise ’Hocam demek ki biz gayet kötü bir yere geliyormuşuz’ dedi.

Zeynep Hanım, mümkün olduğunca ticariliğe kaçmadan 17 yıldır Anadolu yakasında yoga çalışmaları yapıyorum. Bu yakanın ilk yerleşik ve yalnızca yoga çalışmalarına yer veren mekanını, 1990’da Göztepe’de oluşturdum.

32 yıldır yoga ve spiritüalizmin içindeyim ve samimiyetle söylemeliyim ki bundan kaynaklanan pek çok tecrübeyi de aktararak çalışmalarımıza yalnızca yoga ile devam ediyoruz.

Bireysel olarak ben Bilgi Üniversitesi ve Bilgi Eğitim’de de yoga çalışmaları yaptırmaktayım. Ama buranın yeri bambaşka. Çalışmalarımızın bir bölümünü hizmet amacıyla ücretsiz yapmaktayız ve hatta bunu imkanlar elverdiğince daha da yaymak amacındayız. Pek tabii ki daha fazla kişiye ulaşmak ve onlara bu büyütmeyi düşünmediğimiz sıcak mekanda hizmet etmek isteriz. Umarım serzeniş sayılabilecek e-mailim sizi kırmaz, zaten öyle bir amacı da yok. Bir müsait zamanınızda buluşup görüşmeyi, fikir alışverişinde bulunmayı çok isterim."

Ersin Saran
Yazının Devamını Oku