Saffet Emre Tonguç

‘Uzaklarda aramam’

24 Aralık 2022
Çıktığım her yolculuğun, tanıdığım her insanın bana kattıklarıyla kendimi yeniliyorum. Bir senenin sonunda geçmiş yılın bakiyesini alırken tüm olumsuzluklara rağmen yeni yıl beni hâlâ heyecanlandırıyor. Fazla uzaklara gitmeden birkaç yakın rota önerisinde bulunayım. Belki şimdi veya sonra, yılın ilk tatili için size ilham olurum.

Bilet bulabilirseniz trenle gidin
Sofya, Bulgaristan

Hem karayoluyla hem de çok güzel bir tren seyahatiyle ulaşabileceğiniz Sofya’da keşfedilecek çok yer var. Binalarının büyük bir kısmı 2. Dünya Savaşı sonrası inşa edilen şehirde, güzel parklara, eski Bizans ve Osmanlı eserlerine rastlamak mümkün. Banya Başı Camisi şehirdeki en zarif Osmanlı eserlerinden biri. Sofya’nın hareketli alışveriş caddeleri olan Bul Vitosha ve Graf Ignatiev, Noel ve yılbaşı zamanı daha renkleniyor. Bulgar mutfağının çok tanıdık tatlardan oluştuğunu göreceksiniz. Kebabcheta (kebap), kavarma (kavurma), sarmi (sarma), gyuvech (güveç), shopska (çoban salatası), tarator (cacık), ayran, boza ve erik brendisi olan rakiya en göze çarpanlar. Şehrin yamacına kurulduğu Vitosha Dağı ise doğayla buluşmak isteyenlere farklı seçenekler sunuyor.
Gece yaşamı pek renkli
Atina, Yunanistan

Atina’da gece yaşamı, Psiri ve Plaka tavernalarında renkleniyor. Plaka Akropolis’e yakın bir bölge. Araçlar ancak belli caddelere kadar girebiliyor. Daha sonra, eski evler, taşla döşenmiş yollar ve merdivenler arasından, Plaka’nın üst kısımlarına ulaşıyorsunuz. Her köşesinden müzik sesleri sokağa taşan tavernalar ve restoranlar bu yılbaşında da sizi bekliyor. Plaka’daki restoranlarda Türk mutfağına oldukça yakın muhteşem mezeler, salatalar, kızarmış peynir, et ya da tavuk suvlaki gibi lezzetli set menüler sunuluyor. Fiks menü olsa da özenli yemekler. Atina’nın Soho’su sayılan Gazi bölgesinde son yıllarda çok sayıda, restoran, bar ve gece kulübü açıldı. Syntagma Meydanı’nın hemen yukarısında, lüks kafelerin ve özellikle marka satan mağazaların sıralandığı hareketli Kolonaki Meydanı da unutulmamalı.
Güzelliğini gölüne borçlu

Yazının Devamını Oku

İstanbul’da kışın tadı

18 Aralık 2022
Kış kendini hissettirmeye başladığında İstanbul’daysam, bir fırsat bulup yolumu Vefa’ya mutlaka düşürürüm. İlk durağım, adını bulunduğu semtten alan ve bu ismi layıkıyla taşıyan Tarihi Vefa Bozacısı olur. Sıcak leblebilerin yanında bozamı yudumlarken bu nostaljik mekânda bir zaman yolculuğunda hissederim kendimi. Sonra çıkarım sokaklara, Tarihi Yarımada’nın biraz da gözden kaçan güzel semtlerini keşfetmenin tadına varırım.

Bu hafta buz gibi İstanbul, ve sizin de aklınıza benim gibi boza düştüyse gelin birlikte kaybolalım Vefa sokaklarında. Semti anlatmaya şehrin en önemli caddelerinden biri olan Atatürk Bulvarı’ndan başlamam gerekir. Laleli’den Unkapanı’ndaki Atatürk Köprüsü’ne kadar uzanan bulvar, 2. Dünya Savaşı sırasında şehrin planını yapan Fransız Henri Prost tarafından tasarlanmış. Yapımı sırasında Bozdoğan Kemeri’nin zarar görmemesine özen gösterilmiş. Bir tarafında Vefa, diğer tarafında Zeyrek semtleri olan bulvarın çevresinde keşfedilecek çok şey var.

İlk durağımız Bozdoğan Kemeri. Tezatlar şehri İstanbul; etrafı denizlerle çevrili ama hep su sıkıntısı çekmiş. İçme suyu sorunu, büyük mimari ve mühendislik harikalarının da yaratılmasına sebep olmuş. İlk olarak Hadrianus döneminde su, kanallarla Trakya’dan getirtilerek dağıtılmış. Sadece 625 metresi günümüze ulaşan Bozdoğan Kemeri, Roma İmparatoru Valens döneminde inşa edilmiş. Adı Valens Kemeri olarak da geçiyor.
Vefa’da bozanızı içmeden önce Mimar Sinan’ın ‘çıraklık eseri’ Şehzadebaşı Camisi’ne uğrayın. 

Hayran olunası bir çıraklık

Osmanlı’nın şehri fethinden sonra su sıkıntısının boyutlarını gören Fatih bütün sistemi onartmış. Su, önce yeraltından döşenen borularla Edirnekapı’ya getirilir, daha sonra 4’üncü, 5’inci ve 6’ncı tepelere dağıtılırmış. Bozdoğan Kemeri’yle 3’üncü ve 4’üncü tepelerin arasındaki vadiyi geçmesi sağlanan suyun yolculuğu Beyazıt Meydanı yakınlarındaki ‘Nymphaeum Maximum’ yani ‘Büyük Çeşme’ denilen havuzda son bulurmuş. Osmanlıların onarıp kullandığı kemere yapılan dokunuşlar arasında Mimar Sinan ustalığı da var.

Bozdoğan Kemeri’nin altından geçince hemen solda göreceğiniz eser, Mimar Sinan’ın meşhur üçlemesini başlatan ve büyük mimarın kendini çırak gördüğü Şehzadebaşı Camisi. Koca Sinan ‘çıraklık eseri’ olduğunu söylese de detaylarına bakınca mütevazı bir tanım olduğunu göreceksiniz. Ne yazık ki acı bir hikâyesi var bu caminin: Kanuni Sultan Süleyman, 1543’te Manisa valisiyken çiçek hastalığından ölen çok sevdiği oğlu Şehzade Mehmet için yaptırmış bu eseri. Şehzade Camisi’ne gittiğinizde yanı başındaki parka uğrayın ve Burmalı Mescit’i görün. 1540’ta Kadı Emin Nureddin Osman için yaptırılan mescit, adını tek minaresinin dış yüzeyinin spiral şeklinde olmasından alıyor. Bu özelliğiyle İstanbul’da tek.
İstanbul’un en kalburüstü semtlerinden biri olan Vefa’nın zamanla çehresi değişse de sokaklarında değerli hazineler saklı. Bozacısından sonra burada akla ilk gelen yerlerden biri Dedeefendi Caddesi üzerinde 1872’de kurulan Vefa Lisesi. Mimar Kemaleddin Bey tarafından 1920’lerde 1. Ulusal Mimari tarzında yapılan binası kadar bir döneme damgasını vuran mezunlarıyla da hafızalarımızda özel bir yeri var. 15’inci yüzyıldan kalma bir caminin yerine yapılan Vefa Camisi oldukça modern bir bina. Yolu geçtiğinizde biraz ileride, solda 1741-42 tarihleri arasında yapılan Atıf Efendi Kütüphanesi’ni göreceksiniz. Molla Şemsettin Camisi Sokak’taki küçük, tuğla duvarlı Vefa Kilise Camisi ya da diğer adıyla Ayios Thedoros Kilisesi’ni görülmesi gerekenler listenize alın.

Atatürk Bulvarı’na dönüp Türk mimarlık tarihinin en önemli eserlerinden biri olan İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ) boyunca yürüyün. 8 çağdaş Türk sanatçısının 9 eserinin sergilendiği çarşı adeta bir modern açık hava müzesi gibi. İstanbul’un ilk belediye başkanı Hızır Bey’in mezarı da burada. Abdülhamit’in hareminden bir kadının adını taşıyan Şebsefa Kadın Camisi’ni ve her ayın ilk günü ziyaretçi akınına uğrayan Ayın Biri Kilisesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

İçinizi ısıtacak, ışıltılı yeni yıl rotaları

11 Aralık 2022
Yılbaşı denince aklınıza çam ağaçları, soğuk hava ve lapa lapa yağan kar mı geliyor? Oysa her daim sıcak ekvator kuşağında ve yeni yılda yazı yaşayan güney yarımkürede işler çok daha farklı. Gündüz güneşin ve denizin tadını çıkarıp akşam yeni yılı karşılamak kulağa değişik geliyor ama oldukça cazip. Bu hafta sizi sıcak rotalara davet etmek istiyorum...

Mesleğim gereği yeni yılı çok farklı coğrafyalarda karşılama şansım oldu. Deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki sıcak yılbaşı kutlamaları en az karlı olanlar kadar mutluluk veriyor. Geçen yılbaşında adresim Mısır’dı. Bu seneyse Beyrut’a düzenlediğimiz kısa bir turla ılık bir havada şehri keşfedip 2023 yılını iyi niyetlerle karşılayacağız. Farklı kültürlerin geleneklerine şahit olurken yeni başlayan yılın ortak umudu ve coşkusunu kalbinizde hissetmenizi dileyerek size hâlâ güneşin ısıttığı şehirlerden önerilerimi sunuyorum...
RIO DE JANEIRO/BREZİLYA
Plajları bir başka âlem

Yeni yılın en güzel kutlandığı şehirlerden biri Rio. Adı ‘Ocak Nehri’ olarak geçen şehirdeki iki tepe, manzaranın tadını çıkarmak ve şehrin görkemine tanıklık etmek için önemli. İlki kambur anlamındaki, 30 metrelik Kurtarıcı İsa (Cristo Redentor) heykeline ev sahipliği yapan 710 metrelik Corcovado. Diğer tepe 396 metre yükseklikteki Sugar Loaf yani Şeker Ekmeği Tepesi. Plajlarsa bir başka âlem. Copacabana, Ipanema ve ailelerin tercih ettiği Leblon ilk akla gelenler. Yeni yılı karşılarken insanlar genellikle beyaz kıyafetler giyip plajda toplanıyorlar. Söylenen şarkılar eşliğinde denize çiçek bırakılması inanılmaz bir manzara oluşturuyor. Havai fişekler geceyi aydınlatırken yeni yılın renkli ve güzel geçmesi herkesin ortak dileği oluyor.
BUENOS AIRES/ARJANTİN
Romantizme adım adım

Adını sahip olduğu o latif havadan alıyor ve bunun da hakkını veriyor. Şehirle özdeşleşen jakaranda ağacının ikinci çiçeklenme mevsimini yakalayın ve mor çiçeklerin altında romantizme adım atın. Dünyanın en geniş bulvarı, zarafetin adresi Recoleta Bölgesi’yle renklerin adeta dans ettiği La Boca Mahallesi görülecekler listenizde olsun. Tigre Deltası size doğanın gücünü hatırlatsın. Müzeleri gezin. Akşam saatlerinde müziği takip edin ve daracık sokaklarda tango gösterisi yapanlara katılın. Geceyi Arjantin mutfağının lezzetleriyle taçlandırın.

Yazının Devamını Oku

Noel ve yılbaşının en davetkâr Avrupa şehirleri

4 Aralık 2022
Aralık ayı geldi; yeni bir yıla dair dilekler yeşermeye başlıyor içimizde. Geride kalan sene ne kadar zorlasa bile bizi, yeniden başlamanın umudu baskın geliyor. Bu mevsimde adeta birer masal diyarına dönüşen, Noel’i ışıl ışıl karşılayan, şatafatlı Avrupa şehirlerine çevirelim rotamızı. Bir arada olmayı, paylaşmayı, eğlenceyi hatırlayalım. Dilerim ki bu satırları okurken yüzünüzde oluşan gülümseme de bütün yılınıza yayılsın. 2023 mutluluk getirsin.

Işıl ışıl manzara
PRAG

Dar sokaklarda yürürken kendinizi yüzyıllar öncesinde, ortaçağda hissedebilirsiniz. Eski şehir meydanına ulaştığınızda karşılaşacağınız ışıl ışıl manzarayla günümüze dönebilirsiniz. Sekiz kulenin ortasında kalan bu meydandaki Noel tezgâhlarını ve süslü ağaçları, etraftaki kafelerden birine oturarak doyasıya izleyin. Eski şehir meydanının dışında Wenceslas Meydanı’nda da bir Noel pazarı kuruluyor. Burası daha çok yeme-içme ağırlıklı. Noel tatili başladıktan sonra sokaklarda ‘sazan’ satıldığını görürseniz hiç şaşırmayın çünkü bu Çeklerin geleneksel Noel yemeği.
Gemiyle keşfedin
STRAZBURG

Avrupa’nın en eski ve en büyük Noel pazarlarından ‘Christkindelsmärik’in ışıltısı 29 Kasım’da başlayıp 31 Aralık’a dek sürüyor. Şehrin merkezindeki 11 değişik noktada kurulan alışveriş zincirindeki favorim, Rue des Orfèvres. Strazburg’u keşfetmek için Château des Rohan’ın önünden kalkan gemilere binip şehri nehrin üzerinden gezmenin ayrıcalığını yaşayabilirsiniz.
Ara sokakları gezin

Yazının Devamını Oku

Bulutların üzerinde, dağların zirvesinde

27 Kasım 2022
Her mevsimi ayrı güzeldir dağların. Farklı bir özgürlük duygusu verir insana. Sanki dünyanın tepesinden, her şeye çok uzaktan bakıyormuş gibi hissedersiniz. 16 yaşımdan beri kayak yapıyorum. Mesleğim gereği dünyada kayak sporunda yıldızlaşan neredeyse her yere gittim. Zirveye doğru yaptığım o yolculuk her seferinde beni heyecanlandırıyor. Hele metrelerce yüksekte, gerçekten bulutların üzerinde olma deneyimini anlatmaya kelimeler yetmez. Sizler için de bir liste hazırladım.

Hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle çok özel bir coğrafyada yaşıyoruz. Gerek yaz gerekse kış turizmi adına o kadar çok seçenek var ki... Madem önümüz kış, kayak sezonunun heyecanıyla ben de size güzel bir kayak merkezi listesi hazırladım. Sporun yanında eğlence olsun diyenlerin tercihi Uludağ, toz kar meraklılarının gözdesi Kartalkaya ve Alpler’deki gibi kristal kar arayanların favorisi Sarıkamış olabilir.
Her zaman gözde
ULUDAĞ-BURSA

Eskiden Olimpos adıyla anılan Uludağ Türkiye’nin en gözde kayak merkezlerinden biri. Bunun en önemli sebebi Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birine yakın olması. Bursa’ya 35 km mesafedeki Uludağ’da 11 teleski (insanları yukarı çıkaran sistem), 11 telesiyej (teleferiğin açık hali), 22 tane de lift (başlangıç noktasına taşıyan alet) var. Zirvenin 2.543 metre olduğu dağda kayak pistleri 1.800 metreden başlıyor. Birinci bölgede dağda ilk yapılan tesisler, ikincide yeni işletmeler var. Batı Anadolu’nun en yüksek zirvesi olan Uludağ’ın diğer özelliği muhteşem doğası ve 1961’den beri milli park statüsünde kabul edilmesi. Size güzel bir önerim daha olacak: Bursa’dan kayak merkezine teleferikle yaklaşık yarım saatte ulaşabilirsiniz.
İstanbul’dan uzaklaşmadan
KARTEPE-İZMİT

Sapanca Gölü’ne tepeden bakan Kartepe, İstanbul’a sadece bir saat uzaklıkta. Ormanın içinden geçen güzel bir yol, kıvrılarak sizi zirveye taşıyor. Merkezde kayak ve snowboard düşkünleri için 42 kilometrelik pist alanı, 14 doğal pist, 3 telesiyej ve 2 adet teleski var. Yeni başlayanlar için kolay pistlerde, ustalar için dik tepelerde, doğa düşkünleri için ağaçların arasında kaymak mümkün.

Yazının Devamını Oku

Büyülü kentin bilinmeyenleri

20 Kasım 2022
Hayat bu ya, her zaman dümdüz olmuyor yollar. Tökezliyoruz, düşüyoruz, kalkıyoruz ama devam ediyoruz yaşamaya. Hele ki bu kadar kıymetli bir coğrafyada yaşarken. Zor zamanlarımda benim için en kıymetli can simidi, tarih. Bugün beni yorunca geçmişten gelen dersler kulağıma küpe oluyor, yıllar öncesinden dilden dile dolaşan hikâyeler ruhumu rahatlatıyor. Ve sonra usulca ‘Bu da geçecek’ diyorum kendi kendime. O yüzden size bu hafta, İstanbul’un sokaklarında gözden kaçan büyüleyici güzellikleri anlatmak istedim. Umarım bu değerleri hatırlamak kalbinizdeki umudu canlandırmaya ilham olur

I. Ulusal Mimari Akımı’nın güzelleri
Hal ve kaymakamlık binaları-Kadıköy

Anadolu Yakası’na ne zaman vapurla geçseniz onunla göz göze geliyorsunuz. 1927’de bir İtalyan mimar tarafından tasarlanan yapı, itfaiye garajı, hurda deposu ve hal binası olarak kullanılmış. 1980’lerin başında restore edilen bina İ.Ü. Devlet Konservatuvarı tarafından kullanılmaya başlamış. Haldun Taner Sahnesi’ne de ev sahipliği yapan hal binası günümüzde devam eden restorasyonla tam bir sanat merkezi olarak kapılarını açacağı günü bekliyor. Hal binasının yanındaki Harf Devrimi’ni anlatan Atatürk heykelini biraz geçince I. Ulusal Mimari Akımı’na ait bir diğer eser çıkar karşınıza. Bir dönem Kadıköy Kaymakamlık Binası ya da eski ismiyle Kadıköy Şehremaneti olan yapı, şu anda Tarih, Edebiyat ve Sanat Kütüphanesi. 1913’te inşa edilen yapının mimarı Rum asıllı Konstantinos P. Kirkiakidis.

Dileğiniz için anahtar alın
Ayın Biri Kilisesi-Fatih

Yazının Devamını Oku

Sanatın açtığı kapıların ardına bakalım

13 Kasım 2022
Bir seri sergiden öte, farklı platformlarda bir buluşma alanı olarak tasarlanan İstanbul Bienali’nin bazı mekânları, sergilerden bile ilgi çekici. Ücretsiz olarak gezebileceğimiz bienal 20 Kasım’da sona eriyor. Çocukların ara tatiline denk gelen bu son haftada umarım siz de yazımı okuyup sanatın rehberliğinde şehri keşfetmenin benzersiz tadına varırsınız.

Çok özel bir lisan bence sanat. İnsanlar arasında görünenin ötesinde bağlar kuran, ne olduğumuzu, nereden geldiğimizi sorgulatan, duyguları dalgalandıran, aslında farklılıklarımıza rağmen ne kadar benzer olduğumuzu hatırlatan bir yol. Mağara resimlerinden bu yana insan olmanın vazgeçilmez bir parçası. Canım İstanbul eylül ayından beri, ne mutlu ki sanatın istilası altında. Contemporary Istanbul’un 17’nci edisyonuyla aynı tarihte başlayan 17. İstanbul Bienali, yeni sezonda perdelerini açan tiyatrolar, operalar, baleler, müzikaller, bugünlerde devam eden 26. İstanbul Tiyatro Festivali ve dahası... İnsanların coşkusunu gördükçe, zor zamanların ardından ruhumuzun iyileşmek için sanata ne kadar ihtiyaç duyduğunu bir kez daha fark ediyorum.

Neredeyse çini kalmadı

Bir seri sergiden öte farklı platformlarda bir buluşma alanı olarak tasarlanan İstanbul Bienali’nin bazı mekânlarını, yoğun programıma rağmen Ayrıcalıklı Rotalar programının çekimleri vesilesiyle gezme şansım oldu. Özellikle şehrin gizli hazinelerini bir süreliğine yeniden canlandırdıkları ve hafızalarımızı tazeledikleri için İstanbul Kültür Sanat Vakfı’na teşekkür ediyorum. Şimdi sizi de çok etkilendiğim birkaç mekânda ufak bir gezintiye çıkarayım.
Çinili Hamam

Pantokrator Manastırı ya da günümüzdeki adıyla Zeyrek Kilise Camisi, Zeyrek’in en ünlüsü olsa da The Çinili Hamam özellikle geçirdiği restorasyon sonrasında özel bir ilgiyi hak ediyor. Bu çifte hamam 1540–1546 arasında, Kaptanıderya Barbaros Hayrettin Paşa tarafından Mimar Sinan’a ısmarlanmış. Beşiktaş’ta dini eğitim veren bir okula maddi destek sağlamak amacıyla inşa edilen yapı, Sinan’ın bilinen en erken tarihli hamamları arasında ve Osmanlı hamam mimarisinin en önemli örneklerinden biri. Yapı aynı zamanda Ferzan Özpetek’in ünlü ‘Hamam’ filminin bazı bölümlerinin çekildiği yer.

18’inci yüzyılda bölgede yaşanan depremler ve yangınlar sonrasında hamamın duvarlarını kaplayan ayırt edici mavi-beyaz İznik çinileri tahrip olmuş ve 1874’te Parisli bir antikacı tarafından satılarak Avrupa’nın en önemli müzelerinin koleksiyonlarında yerini almış. Yurtdışındaki çinileri görmek için maalesef Victoria&Albert, Louvre veya British Museum’a gitmeniz gerek. Bu çinilerin bir kısmı hâlâ hamamın erkekler kısmının sıcaklık bölümünde görülebiliyor. 19’uncu yüzyılda bir İranlı tarafından bağışlanan mermer çeşme, gösterişli kemerler ve süslü kubbeler de dikkatli gözlerden kaçmayacaktır. Gürsel ailesinin özverili çabasıyla 2010’dan beri süregelen titiz restorasyon çalışmalarının ardından mekân, müze-hamam kompleksi olarak faaliyete geçecek. Bienal izleyicileri açıldığı tarihten neredeyse 500 yıl sonra, kadınlar ve erkekler bölümleriyle yeniden özgün işlevine kavuşmadan önce, mekânın hamam bölümlerini görme fırsatı buluyor.

Siirt Pazarı’na geçin

Bu büyüleyici mekânı ilk gün sanatçı Jeff Koons ile gezdim. The Çinili Hamam’ın ardından hemen yakınındaki Siirt Pazarı’na gittik. Siz de öyle yapın. Halk arasında Küçük Siirt olarak bilinen pazarın farklı atmosferi İstanbul’daki kültür çeşitliliğinin en canlı örneklerinden. Oradan çıkıp Valens Su Kemerleri’nin altından geçin. 1.600 yıllık bir tarihin içinden geçmek çocuklar için oldukça sıradışı bir deneyim...

Yazının Devamını Oku

Renklerine hayran kalacağınız rotalar

30 Ekim 2022
Çok klasiktir ama yine de sonbaharın renklerinin dansını hatırlatmayı kendime görev bilirim. Mevsimin melankolisine kapılıp bu güzel zamanı kaçırmayın. Geçen hafta yurtdışından başladığımız güz yolculuğumuza bu hafta cennet ülkemizle devam edelim...

Doğası sizi büyüleyecek
BOLU

Sonbaharın güzelliğinin adeta resmigeçit yaptığı bir yer Bolu. Sünnet Gölü, Gölcük ve Abant Tabiat Parkı gözde duraklar. Popülerin dışındaki rotalara meraklıyım derseniz Çayköy Göleti, Şirinyazı, Aladağ Göleti, Sülüklü Göl, Karagöl, Çubuk Gölü gibi alternatifler de var. Her gittiğinizde doğanın büyüsüne kapıldığınız Yedigöller’i saymazsak listemiz eksik kalır. Bolu’ya 42 kilometre uzaklıktaki bu coğrafya sonbaharda tam bir renk cümbüşü! Bu doğa harikası, adını sahip olduğu 7 gölden almış: Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl.
Şarj olmuş gibi hissedeceksiniz
KARTEPE-KOCAELİ

Kışın kayakseverlerin adresi olan Kartepe sonbaharda daha da güzel. Şelale, dere, orman, sessizlik… İster günübirlik ister hafta sonu gidin, burada geçirdiğiniz vakitte şarj olmuş gibi hissedeceksiniz. Gitmişken Maşukiye’ye uğrayın. Yayla Deresi’nin alabalıklarını da tatmayı ihmal etmeyin.
Tarihe keyifli bir adım

Yazının Devamını Oku