M. Turgay Köse

Andız pekmezi nedir? Andız pekmezinin faydaları nelerdir?

25 Ekim 2019
Andız pekmezinin faydaları nelerdir? Andız pekmezi hangi hastalıklara iyi gelir? Pekmez mi yoksa bal mı daha faydalı? Pekmez nelere iyi gelir?

“Ucuz mal alacak kadar zengin değilim” sözüne paralel olarak, bir ürün ucuz ise toplum olarak altında bir bit yeniği ararız. Bu yaklaşım çoğu zaman bizi yanıltmaz. Ancak söz konusu besinler ise bazen haksız duruma çıkartabilir. Satın alınacak besine ödenecek para ile besleyici değeri arasında ilişki aranmalıdır.

Her besin grubu için pahalı ve ucuz alternatifler vardır. Örnek olarak; etin fiyatı, yumurta ve kurubaklagillerden çok daha pahalıdır. Halbuki gereksinmemiz olan proteini, çok daha ucuza sağlayabilmektedir. Benzer şekilde elma ile muz, istavrit ile lüfer hemen hemen aynı değerdedir. Fakat elma ve istavritin fiyatı çok daha ucuzdur. Mevsimlik sebze ve meyveler, turfanda olanlardan daha ucuz, lezzetli ve besleyicidir. Hatta süt gazlı içeceklerden, yapraklı marul göbeklisinden, bulgur pirinçten, lor peyniri ise kaşar peynirinden daha besleyicidir ve fiyatı da daha ucuzdur. Her zaman için besleyici değeri yüksek, fiyatı ucuz olan alternatif tercih edilmelidir.

Örnek olarak; bal ile kıyaslandığında demir, çinko, kalsiyum, magnezyum gibi mineraller açısından çok daha besleyici olan pekmez, fiyat açısından da daha hesaplıdır. Tüm bunlara karşılık insanların gözünde balın daha sağlıklı olduğu görüşü hakimdir.

Halbuki kansızlık denilince ilk akla gelen besinlerden biridir pekmez. Ağız içinde yer alan ve aft diye tabir edilen yaralarda pekmez tavsiye edilmektedir. Bal gibi bronşite iyi gelmektedir ve aynı zamanda balgam söktürücü etkisi vardır. İshal tedavisinde de sıklıkla başvurulan besinlerden biri olan pekmezin özellikle son zamanlarda popülerliği artan bir türü de andız pekmezidir.

Andız, Doğu Akdeniz bölgesinde görülen bir çam türüdür. Pekmez bu ağacın kozalaklarından elde edilir.

İçerdiği yağ asitleri sayesinde antioksidan özellik göstermektedir. Böylelikle vücuttaki toksinleri atmaya yardımcı olmaktadır. Kalp ve damar hastalıklarından koruyucu etkiler içermektedir. Tadı biraz acımsı olsa da şifa kaynağıdır.

Çocuklar için sabah akşam bir tatlı kaşığı, yetişkinler için ise bir yemek kaşığı tüketilebilir. Arzu edilirse suya karıştırılarak da içilebilir. 

Yazının Devamını Oku

Çiriş otunun faydaları nelerdir?

4 Ekim 2019
Çiriş otu nedir? Çiriş oyunun faydaları nelerdir? Çiriş otu nasıl tüketilir?

Beslenme, pek çok insan tarafından karın doyurmak, açlığı bastırmak, canın istediği besinleri tüketmek şeklinde tanımlanmaktadır. Halbuki, vücudun ihtiyaç duyduğu enerji ve 50’ye yakın türde besin öğesinin, yeterli ve dengeli bir şekilde besinler yolu ile alınması gerekmektedir. Besinlerin içerdiği protein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri beslenmede büyük önem taşımaktadır.

Halk arasında kirkiş otu, kirgiç, çiviş, yabani pırasa, dağ pırasası, sarızambak, gülik ve güllük gibi farklı isimlerle anılan çiriş otu; mart, nisan ve mayıs aylarında yeşil yapraklarını çıkartarak pırasayı andıran, faydaları ve lezzetiyle de bu dönemin en popüler bitkilerinden biridir. Zambakgiller ailesinden gelmektedir. Sarı renkli çiçekleri olan yeşil yapraklı çok eski bir bitkidir. Ülkemizin Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Ege ve Akdeniz bölgelerinde görülmektedir.

C vitamini açısından oldukça zengin olan çiriş otu, bağışıklık sistemini güçlendirici ve vücut direncini artırıcı etkiler göstermektedir. İdrar yolu enfeksiyonlarının daha hızlı geçmesine yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda idrar söktürücü özellik göstermekte ve basur tedavisinde önerilmektedir. Özellikle romatizmal ağrıları dindirici ve adet düzenleyici etkisi bulunmaktadır. 

Çay şeklinde hazırlamak istenirse; çiriş bitkisinin yaprakları kaynar suda demlenir, biraz ılıması beklenir ve balla karıştırılarak içilebilir.

Toz haline getirilip, yine bal ile birlikte karıştırılarak tüketilebilir.

Arzu edilirse kavrularak, çeşitli otlarla veya farklı malzemelerle karıştırılıp otlu börek halinde de tüketilebilir. Oldukça lezzetli bir tada sahip olan çiriş otu yemeklerin içerisinde veya sade olarak da yenebilir.

Daha önce tüketmemiş olan bireyler için alerjen etki yaratıp yaratmayacağı konusunda kullanım miktarı zamanla artırılmalıdır. İdrar söktürücü özelliği sebebiyle aşırı tüketimden kaçınmakta yarar vardır. Bunun yanı sıra bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

Yazının Devamını Oku

Cildi gençleştiren 10 sihirli besin

21 Eylül 2019
İnsanoğlu nefes almadan yaklaşık olarak 3 dakika, su içmeden 3 gün, yemek yemeden 3 hafta kadar yaşayabilir. Dolayısıyla yaşamak için beslenmek gerekir. O halde iyi yaşamak için iyi beslenmek gerekir.

Genellikle beslenme, pek çok insan tarafından karın doyurmak, açlığı bastırmak veya canın istediği besinleri tüketmek şeklinde tanımlanır. Halbuki bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmalar, insanların 50’ye yakın türde besin öğesine gereksinimi olduğunu ortaya koymuştur. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında, gereğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği, sağlığın ve güzelliğin bozulduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur. Beslenme sadece fizyolojik bir olay olarak algılanmamalı; sosyolojik ve psikolojik bir boyutunun da olduğu unutulmamalıdır.

Herhangi bir yolla vücuda giren ya da vücut tarafından üretilen zararlı maddelere toksin veya modern bilimde serbest radikal denilmektedir. İnsanoğlu her gün birçok toksin ile karşı karşıya kalmaktadır. Bunlardan en önemlisi sigaradır. Kişi sigara içmese de etrafında içenlerden gelen duman bile yeterlidir. Alkol, gereksiz ilaç alımı, aşırı katkı maddesi kullanımı, zirai ilaçlar (pestisitler), egzost dumanı, hava kirliliği, radyasyon vb önemli toksin kaynaklarıdır.

Tüm bunlara dengesiz beslenme, hareketsiz yaşam tarzı ve stres de ilave edilince vücudun ihtiyaç duyduğu besin öğelerini karşılaması, bağışıklık sistemini güçlü tutması, stresle baş etmesi gittikçe zorlaşır. Toksinlerin vücutta artışı bağışıklık sistemini olumsuz etkiler. Bağışıklık sisteminin zayıflaması, gripten kansere kadar çok geniş bir yelpazede hastalıklara karşı risk oluşturur. Aynı zamanda en büyük organımız olan cildimizde de istenmeyen durumların ortaya çıkmasına sebep olabilir.

O halde vücudu toksinlerden arındırmak sağlık açısından son derece faydalı olacaktır. Sanılanın aksine toksinler suda değil, yağda çözünürler. Bu nedenle ideal vücut ağırlığına ve yağ oranına ulaşmak büyük önem taşımaktadır.

Besinlerde bulunan lifler (posa), tüketilen besinlerle birlikte alınan zararlı maddeleri kendi yapısına bağlayarak dışkı ile vücuttan atmaktadır. İçerdikleri flavonoidler ve polifenoller gibi doğal antioksidanların, reaktif oksijen türleri aracılığı ile oluşan doku hasarına karşı olası koruyucu etkileri bulunmaktadır.

1. Günlük uyku sürenizi 7 - 8 saat ile sınırlandırın.
2. Tütün mamulleri kullanımından kaçının, hatta böylesi bir ortamda dahi bulunmayın.

Yazının Devamını Oku

Buğday yağının faydaları nelerdir?

14 Temmuz 2019
20. yüzyılın ortalarından itibaren genetiğinin değiştirilmesi ve içerdiği gluten sebebiyle eleştiri oklarını üzerine çeken buğday için her geçen gün olumlu ve/veya olumsuz yönde haberler yapılmaktadır. Çölyak hastası olmadığı halde pek çok kişi gereksiz yere buğdayı beslenmesinden çıkarmaktadır. Halbuki Dünya Sağlık Örgütü günlük enerji alımının %50-60 oranında karbonhidratlardan karşılanmasını önermektedir. Biz diyetisyenler tam buğdayı, tam taneli tahılları tavsiye etmekteyiz. Pirinç yerine bulgur yenilmesini ya da beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği tercih edilmesini önermekteyiz.

BUĞDAY YAĞI FAYDALI MI?

Son zamanlarda kitle iletişim araçlarında buğday yağı da gündemi meşgul etmektedir. Sağlığın yanı sıra kozmetik açıdan da iksir veya mucize şeklinde lanse edilen bu yağ için pek çok faydasından bahsedilmektedir: Ciltteki güneş lekelerini, göz altındaki morluklarını ve çilleri giderdiği, kırışıklıkları azalttığı, doğum sonrası oluşan lekeleri yok ettiği, selülit ve çatlakları ortadan kaldırdığı, yaşlanmayı geciktirdiği, yanık ve yara tedavisinde etkili olduğu, hazmı kolaylaştırdığı, hafızayı ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği iddia ediliyor.

BUĞDAY YAĞI DOĞURGANLIĞI ARTTIRIRI MI?

Buğday yağının doğurganlığı artırdığı, metabolizmayı hızlandırdığı, zayıflamaya yardımcı olduğu, kan şekerini dengelediği, kötü kolesterolü düşürdüğü, kalp dostu olduğu, kanser riskini düşürdüğü vb. iddia edilse de bu bilgilerin bilimsel anlamda doğruluk payı yoktur.

[fotogaleri=3641]

BUĞDAY YAĞI CİLDİ BESLEYİP CANLANDIRIYOR

Gerçekte E vitamini içermesi sebebiyle cildi besleyici ve canlandırıcı özelliktedir. Saç derisini ve tellerini beslemeye yardımcıdır. Sinir sistemi için faydalı etkiler içermektedir. Yakın bir tarihte modasının geçeceğine ve bahsedildiği gibi mucize özellikler içermediğine tanık olacağımızı düşündüğüm buğday yağı için şu aşamada olumlu bir yorum yapmak yanlış olacaktır.

Son zamanlarda kitle iletişim araçlarında buğday yağı da gündemi meşgul etmektedir. Sağlığın yanı sıra kozmetik açıdan da iksir veya mucize şeklinde lanse edilen bu yağ için pek çok faydasından bahsedilmektedir: Ciltteki güneş lekelerini, göz altındaki morluklarını ve çilleri giderdiği, kırışıklıkları azalttığı, doğum sonrası oluşan lekeleri yok ettiği, selülit ve çatlakları ortadan kaldırdığı, yaşlanmayı geciktirdiği, yanık ve yara tedavisinde etkili olduğu, hazmı kolaylaştırdığı, hafızayı ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği iddia ediliyor.

Buğday yağının doğurganlığı artırdığı, metabolizmayı hızlandırdığı, zayıflamaya yardımcı olduğu, kan şekerini dengelediği, kötü kolesterolü düşürdüğü, kalp dostu olduğu, kanser riskini düşürdüğü vb. iddia edilse de bu bilgilerin bilimsel anlamda doğruluk payı yoktur.

[fotogaleri=3641]

Gerçekte E vitamini içermesi sebebiyle cildi besleyici ve canlandırıcı özelliktedir. Saç derisini ve tellerini beslemeye yardımcıdır. Sinir sistemi için faydalı etkiler içermektedir. Yakın bir tarihte modasının geçeceğine ve bahsedildiği gibi mucize özellikler içermediğine tanık olacağımızı düşündüğüm buğday yağı için şu aşamada olumlu bir yorum yapmak yanlış olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Dikenli incirin (Hint İnciri) faydaları nelerdir?

8 Temmuz 2019
Dikenli incir, Hint inciri ya da Frenk inciri olarak da bilinir. Dikenli incir bizim bildiğimiz normal incirden daha mı faydalıdır? Dikenli incirin faydaları nelerdir? Dikenli incir gerçekten şifa deposu mu?

Kendi ülkemizde bulunmayan ve ithal edilen sebze, meyve, tahıl, kurubaklagil gibi besinlerin sağlık açısından daha faydalı olduğuna dair halk arasında yaygın olarak karşılaşılan bir görüş mevcut. Aşina olunmayan bu tür besinlerle ilgili olarak yapılan yazılı ve görsel açıklamalar oldukça rağbet görmekte ve insanların hemen ilgisini çekmektedir. Yakın geçmişe bakıldığında kekik suyundan kuşburnu çayına, altın çilekten yaban mersinine, kinoadan amaranta kadar pek çok ürün gündemi meşgul etmiştir.

Bu tür moda ürünlerin kimisi, bilimle yakından uzaktan ilişkisi olmasa da gerek iyi pazarlama teknikleri sayesinde gerekse yalan yanlış beyanlarla vs. haksız kazanç kapısı haline gelmektedir. Öncelikle şunu akıldan çıkarmamak gerekmektedir: “Kolesterolü düşürür, şeker hastalığının çaresi, hipertansiyonu önler” gibi net ve kati açıklamaların yapılması yanlıştır. Her zaman için “önlemeye yardımcı olur” şeklinde yumuşak cümleler kullanılması gerekir.

Son zamanlarda dikkat çeken ürünlere bir yenisi eklendi: Dikenli incir, Hint inciri, Frenk inciri, Mısır inciri, Babutsa, Kilis inciri, Pabuç inciri, Kaynanadili, Kürek yemişi gibi farklı yöresel isimlerle anılan “dikenli incir” şifa kaynağı olarak lanse edilmektedir. Sindirim sistemini düzenleyerek kabızlığa, yorgunluğa, kolesterolü düşürmeye, cilt ve saç bakımına faydalı etkileri olduğu iddia edilmektedir.

Turuncu, sarı veya kırmızı renklerde dikenlerle kaplı kabuğu soyulduktan sonra meyve olarak yenebilir, suyu sıkılabilir veya yapraklarından yemek yapılabilir. Ancak fazla tüketildiği takdirde çekirdekleri bağırsaklara zarar verebilmektedir. Bazı vakalarda bu çekirdeklerin ameliyatla alınması dahi söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle tek seferde 2 veya 3 adetten fazla tüketilmemesi tavsiye edilir. Fazla tüketim durumunda şiddetli karın ağrısı ve tuvalete çıkamama gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir. 

Yazının Devamını Oku

Vişne sapı yağları yakmaya yardımcı olur mu?

3 Temmuz 2019
Vişne sapı zayıflatır mı? Vişne sapı çayı ödem atmaya şişkinlik ve mide ağrılarına iyi gelir mi? Vişne sapının yağ yakıcı etkisi var mıdır?

Günümüzde kanıta dayalı tıp alanında oldukça önemli adımlar atılıyor olsa da uzman görüşüne dayalı tıp ve popüler medyanın etkisiyle tam bir bilgi kirliliği yaşanmaktadır. Hele ki sağlık, beslenme ve diyet gibi alanlarda gündemi meşgul eden pek çok açıklamanın yapılması, baharın habercisi niteliği taşımaktadır.

Tam da bu dönemlerde tezgahlarda yerini alan vişne meyvesinin faydalarından bahsetmek dururken, vişnenin sapı moda haline getirilmektedir. Vişne saplarının önce kurutulması, ardından da kaynatılmasıyla elde edilen çay, mucizevi bir besin gibi lanse edilmektedir:

Vişne sapından yapılan çayın kabızlık, şişkinlik ve mide ağrılarını giderici, mesaneyi temizleyici, böbreklerde oluşabilecek hastalıkları önleyici, kolesterol düşürücü, yağ yakıcı, depresyona yakalanma riskini azaltıcı, astımı tedavi edici, kansızlığı giderici, uyku kalitesini artırıcı, cilt yenileyici ve toksin atıcı özelliği sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirerek kansere yakalanma riskini azaltıcı etkileri olduğu belirtilmektedir. Tabiri caizse ölüm dışında her derde deva niteliği taşımaktadır.

Tabii siz bunlara asla inanmayın. Çünkü bu bilgilerin kanıta dayalı tıp ile yakından uzaktan ilişkisi yoktur. Keşke bu yazılan faydalar gerçek olsaydı. Bu durumda doktorların iş yükü, ülkelerin sağlık harcamalarına harcadıkları bütçeler, ölümler vs. oldukça düşerdi. Peki, hiç faydası yok mudur? En azından sıvı alımınızı artırıcı etkiler gösterir. Aynı zamanda kiraz sapı gibi vücuttaki ödemi atmanıza yardımcı olabilir. Bunların dışında pek de bir beklenti içine girmeyin ve çözümü bilimde arayın.

Yazının Devamını Oku

C vitamini rehberi

23 Haziran 2019
İşte C vitamini faydaları ve C vitamini alabileceğiniz besinler...

C vitamininin güçlü bir antioksidan olduğunu söyleyen Uzman Diyetisyen Turgay Köse, C vitamininin vücuttaki işlevlerini anlattı...

Beslenme, pek çok insan tarafından karın doyurmak, açlığı bastırmak, canın istediği besinleri tüketmek şeklinde tanımlanmaktadır. Böylesi bir yaklaşımla simit, ayran veya İskender kebap, meşrubat, künefe tüketerek de beslenmiş olunur. Halbuki beslenme; insanın, büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan öğeleri alıp vücudunda kullanabilmesi olarak tanımlanır.

HER BESİNDEN YETERLİ MİKTARDA ALINMALI

Bugüne değin yapılan bilimsel araştırmalar insanların 50’ye yakın türde besin öğesine gereksinimi olduğunu ortaya koymuştur. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında, gereğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği, sağlığın bozulduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur. Herhangi bir besin öğesinin tek başına etkinliği yoktur. Bütün besin öğeleri birlikte alındığında vücut normal büyüme ve gelişimini, sağlıklı ve güçlü çalışmasını sürdürür. Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin öğelerinin her birinin yeterli miktarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması durumu yeterli ve dengeli beslenme olarak tanımlanır.

BERABER TÜKETİLDİĞİNDE ETKİSİNİ ARTIRAN BESİNLER

Çeşitli besinler birlikte tüketildiğinde, besin öğeleri birbirinin etkisini artırmakta ve vücuda daha yararlı hale gelmektedirler. Bu duruma en iyi örneklerden biri; yeterli miktarda alınan C vitamininin, demir mineralinin emilimini artırmasıdır. Örnek olarak; kahvaltıda yenen yumurtadaki demirin emilimi, içilen taze sıkılmış portakal suyundaki C vitamini ile artırılabilir. Izgara balık ile yeşil salata tercih edilmesi, ciğer şiş yanında soğan ve maydanoz yenilmesi de benzer etkiyi sağlar.

Besinlerin içerdiği protein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri beslenmede büyük önem taşımaktadır. Bu besin öğelerinden ilk akla gelenlerden biri olan C vitamini vücuttaki işlevleri, eksiklik ve fazlalık durumunda ortaya çıkabilecek durumlar vs aşağıda özetlenmektedir:

D VİTAMİNİ REHBERİ İÇİN TIKLAYIN!

  

C VİTAMİNİNİN VÜCUTTAKİ İŞLEVLERİ

Kollajen dokunun sağlamlığı, bağ dokusu sentezi, yaraların kapanması, vücutta demir, folik asit ve kalsiyumun kullanımı, bağışıklık sisteminin güçlü olması açısından önemlidir. Nitrozaminin oluşumunu engelleyici etkisi ile birçok kanser ve kalp - damar hastalıklarına karşı etkilidir. Antialerjik ve antibakteriyel etkisi vardır. Vücutta demir mineralinin emilimini artırarak kansızlığı önlemeye yardımcı olur.

YETERSİZLİĞİNDE NE OLUR

Yorgunluk, kas zayıflığı, kaslarda ağrı hissi, enfeksiyon ve strese duyarlılık, ateş, iştah azalması, kansızlık, diş etlerinde şişme ve kanama, diş dökülmesi, eklemlerde şişme, depresyon, nefes darlığı, skorbüt hastalığı görülebilir.

FAZLALIĞINDA NE OLUR

İshal, böbrek taşları, akyuvarların parçalanması, demir zehirlenmesi görülebilir. Yüksek dozlarda alındığında bağırsakta B12 vitaminini parçalayabilir.

GÜNLÜK GEREKSİNİM

Sağlıklı, normal bireylerde günlük 60 - 75 mg C vitamini alınması yeterlidir. Ortalama 200 gram meyve veya 1 porsiyon sebze yemeği veya 1 kase karışık salata yenilmesi ile karşılanabilecek bir miktardır. Ancak sigara içenlerde günlük 100 mg C vitamini önerilmektedir.

  

C VİTAMİNİ KAYNAKLARI

Sadece bitkisel kaynaklı besinlerde bulunur. Kuşburnu, kırmızı ve yeşilbiber, koyu yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar, çilek, turunçgiller, brokoli, kivi, domates, kavun, patates C vitamininden yana zengindir.

C vitamini güçlü bir antioksidandır. Ancak ısı ve ışığa karşı duyarlıdır. Besinler demir, bakır ve oksijen ile temas ettiğinde veya uzun süre bekletildiğinde C vitamini kaybı oluşmaktadır. O nedenle besinler soyulduktan veya doğrandıktan sonra en kısa sürede tüketilmeli ya da pişirilmelidir.

SUPLEMAN KULLANMALI MI?

Besinler içerisinde vitamin ve mineraller dengeli olarak bulunur. Aşırı miktarda besin öğesi tüketilse bile toksik olan dozlara ulaşmak pek mümkün değildir. O nedenle besinleri yeterli ve dengeli miktarlarda tüketmek en doğrusudur. Gerek görülürse bir uzman kontrolünde alınmaları daha sağlıklı olacaktır. Ancak özellikle ülkemizde vitamin ve mineral desteklerinin gereksiz kullanımları ile sık karşılaşılmaktadır. Suplemanlar için azı karar, ortası yarar, çoğu zarar düşüncesi ile yola çıkılmalıdır. Bazı suplemanların aşırı tüketimi kısa dönemde kusma, ishal, alerjik reaksiyonlar ve saç dökülmesi gibi sorunlara, uzun dönemde ise böbrek taşlarına, karaciğer ve sinir sistemi hasarına neden olabilir.

  

DOĞAL VİTAMİNLER TERCİH EDİLMELİ

Yağda eriyen vitaminler vücutta depolandıkları için yüksek doz alımları durumunda toksik etki göstererek zehirlenmelere hatta ölüme bile neden olabilirler. Örnek olarak aşırı A vitamini alımı durumunda karaciğer ve kemik hasarı, baş ağrısı, saç dökülmesi, bulanık görme, dudakların çatlaması, ishal ve doğumsal bozukluklar görülebilir. Aşırı D vitamini alımı kemik ve böbrek hasarına neden olabilir. O nedenle her şeyde olduğu gibi vitaminlerde de doğal olanı tercih etmekte yarar vardır.

[fotogaleri=1340]

Beslenme, pek çok insan tarafından karın doyurmak, açlığı bastırmak, canın istediği besinleri tüketmek şeklinde tanımlanmaktadır. Böylesi bir yaklaşımla simit, ayran veya İskender kebap, meşrubat, künefe tüketerek de beslenmiş olunur. Halbuki beslenme; insanın, büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan öğeleri alıp vücudunda kullanabilmesi olarak tanımlanır.

Bugüne değin yapılan bilimsel araştırmalar insanların 50’ye yakın türde besin öğesine gereksinimi olduğunu ortaya koymuştur. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında, gereğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği, sağlığın bozulduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur. Herhangi bir besin öğesinin tek başına etkinliği yoktur. Bütün besin öğeleri birlikte alındığında vücut normal büyüme ve gelişimini, sağlıklı ve güçlü çalışmasını sürdürür. Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin öğelerinin her birinin yeterli miktarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması durumu yeterli ve dengeli beslenme olarak tanımlanır.

Çeşitli besinler birlikte tüketildiğinde, besin öğeleri birbirinin etkisini artırmakta ve vücuda daha yararlı hale gelmektedirler. Bu duruma en iyi örneklerden biri; yeterli miktarda alınan C vitamininin, demir mineralinin emilimini artırmasıdır. Örnek olarak; kahvaltıda yenen yumurtadaki demirin emilimi, içilen taze sıkılmış portakal suyundaki C vitamini ile artırılabilir. Izgara balık ile yeşil salata tercih edilmesi, ciğer şiş yanında soğan ve maydanoz yenilmesi de benzer etkiyi sağlar.

Besinlerin içerdiği protein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri beslenmede büyük önem taşımaktadır. Bu besin öğelerinden ilk akla gelenlerden biri olan C vitamini vücuttaki işlevleri, eksiklik ve fazlalık durumunda ortaya çıkabilecek durumlar vs aşağıda özetlenmektedir:

D VİTAMİNİ REHBERİ İÇİN TIKLAYIN!

Yazının Devamını Oku

Ruşeym nedir, yararları nelerdir?

20 Haziran 2019
Her 1 ton buğdayın işlenmesinden 1 kilo elde edilen ruşeym, vitamin ve mineral bakımından oldukça zengindir. İçerdiği lif sayesinde tok tutarak zayıflamaya da yardımcı olan ruşeymin faydalarını Uzman Diyetisyen M. Turgay Köse anlattı.

Embriyo olarak da adlandırılan ruşeym, buğdayın özü demektir. Ruşeym; tohumun üremesini ve çimlenmesini sağlayan kısmıdır, dolayısıyla buğdayın hayat kaynağıdır. Buğday ruşeymi tüm tanenin yaklaşık olarak % 3’ünü oluşturur. İçeriğindeki esansiyel yağların acıma süreci hızlı olduğu için ruşeymin buğdaydan ayrılması unun raf ömrünü uzatır. Buğdayın işlenerek una dönüştürülmesi aşamasında, özel ayrıştırma işlemi uygulanır ve bunun sonucunda 1 ton buğdaydan sadece 1 kilo ruşeym elde edilir.

Diyet posası (lifi), bitkilerin yapısında bulunan, sindirim sisteminde vücuda emilemeyen ancak organizma için faydalı olan kısmıdır. Posa, sağlığın sürdürülmesi için faydalı, hastalıkları önleyici ve tıbbi beslenme tedavisinin bir bileşeni olarak gösterilir. Diyet posası, sağlıklı beslenmenin önemli bir parçasıdır. Genellikle birçok vitamin ve minerali de içerdiğinden, posadan zengin beslenme sağlıklı bir yaşam tarzının da göstergesi sayılabilir. Posalı yiyeceklerin diyette artırılmasıyla, çiğneme ve dolayısıyla tükürük salgısının artışı, besin alımının ise azalması söz konusu olmaktadır. Yüksek posalı diyetlerle beslenen toplumlarda kalp hastalıkları, divertikül hastalıklar, hemoroitler, kolon kanserleri, şeker hastalığı, şişmanlık nadir görülür. Ruşeym, içerdiği lif sayesinde tokluk hissi sağlayarak zayıflamaya yardımcı olabilir. Burada bir noktanın altını çizmek gerekir: Su veya kas kaybı durumunda vücut ağırlığında bir azalma söz konusu olsa da gerçek zayıflama yağ kitlesindeki kayıplarla mümkün olabilir. Dengeli bir beslenme ve egzersiz programı dışında ne ruşeym ne de başka bir besin yağ yakıcı bir özelliğe sahip değildir. O nedenle ruşeymi “mucize” bir besin gibi algılamamakta yarar vardır.

Sağlıklı beslenmek veya zayıflamak isteyen kişiler ruşeymi günlük beslenme planlarına çok kolay ekleyebilirler. Taze veya kuru meyvelere, meyve salatalarına ilave edilerek tüketilebilir. Ayrıca soğuk süt, yoğurt, çorba veya salatalara da eklenebilir. Yemek pişirilirken baharat yerine de kullanılabilir. Beslenme açısından oldukça faydalı olan ruşeym her yaşta yenebilir. Özellikle lif kullanımında sakınca bulunan kişiler ile emilimi engelleyen ve ince bağırsakta hasarlar oluşturan bir sindirim sistemi hastalığı olan çölyak hastaları tarafından tüketilmemesi gerekir.

Ruşeym, aktarlardan satın alınabildiği gibi çeşitli firmaların paketlenmiş ürünleri de alınarak günlük beslenmeye dahil edilebilir. Nemin fazla olmadığı kuru bir ortamda ve ağzı kapalı bir şekilde saklamakta yarar vardır.

Yazının Devamını Oku