Hasan Ercazip

Rota şaştı

23 Şubat 2020
Göztepe’yi bugün Süper Lig’de bulunduğu konuma getiren en büyük etken direkt oyun becerisi. İlhan Palut ile birlikte becerili ayaklar ile çabuk ayaklar arasındaki bağlantının en üst düzeye taşınması, Avrupa hayallerine uzanan bir macerayı başlatmıştı. Bu beceriyi destekleyen ana unsur da alan parselleme başarısıydı.

Dün iç sahada olmasına karşın oyun üstünlüğünün ele alınamamasında da ana etken aynıydı. Ligde üçlü savunma oynayan tek takım olan Gaziantep, özellikle ilk yarıda alana çok daha iyi yayıldı. Üstün fizik kalitelerini, Göztepe’yi andıran direkt oyun becerileriyle de birleştirince “Kolay lokma değilim” mesajını en sert şekilde hissettirdi konuk ekip.

 

İkinci yarıda alanı daha doğru paylaşan, topu hakimiyetine alan Göztepe, buna rağmen üretim sıkıntısını aşamadı.

Teşhis belliydi: Göztepe’nin A Planı işlemiyordu.

Palut’un tedavi modeli, ön alanda çok hareketsiz kalan Kamil Wilczek’in son vuruş kalitesi yerine Jerome’un dinamizmiydi. Ve diri Jerome, altın değerindeki kafa dokunuşuyla kilidi açtı.

 

Sonrasında maçın kırılma anı Serdar Gürler’in bomboş ve kaleci ile karşı karşıya pozisyonda Günay’a teslim ettiği toptu. Serdar orada galibiyeti sigortalayamayınca, Gaziantep’in maç boyu dikkat çeken yan top üstünlüğü son dakika golü olarak tabelayı belirledi.

 

Yazının Devamını Oku

Saygıdeğer

16 Şubat 2020
Deplasmanda atılan 3 gol, alınan 3 puan, dün itibarıyla Göztepe’nin ligin dış sahada en fazla maç kazanan iki takımından biri haline gelmesi güzel.

 

Ancak benim adıma ‘büyük resim’ daha da güzel... Konyaspor bu ligin deneyimli ekiplerinden... Hafta içinde hocasını değiştirmiş. İç sahada oynuyor, galibiyete ‘ekmek-su’ gibi ihtiyacı var. Böyle bir rakibe karşı sahaya kendi kimliğini yansıtmak, “Bu oyun, benim istediğim gibi oynanacak” demek, özellikle ilk yarıda kendi oyununu dikte etmek çok değerli Göztepe için. Skordan bağımsız, Göztepe’nin geldiği bu noktaya saygı duymak gerek. Ve tabii İlhan Palut hocaya da “Emeğine sağlık” demek...

Sonrasında günün iki özel performansına bakalım. Bazı oyuncular vardır futbolda. Sessiz, sakin, gösterişten uzak gerçek emekçilerdir onlar... Takımlarına kattıkları, bir oyuncudan ötedir. Ne mutlu ki, Göztepe’de bu oyunculardan fazlasıyla var. Dün ikisi öne çıktı. Biri Alpaslan Öztürk... Gol atmadı, asist yapmadı, şovla zaten işi olmaz! Ama öylesine iki kritik savunma hamlesi vardı ki, iki golü önledi. Takımın ‘ruhani lideri’ kocaman bir alkışı hak etti...

Ve Napoleoni... Göztepe’nin sezon başında üst üste iki pas yapamayan görüntüsünden, bugün deplasmanda kendi oyununu dikte eden bir kimliğe bürünmesinde ‘İtalyan’ın payı büyük. Dün de birbirinden şık iki asistiyle gözlerin pasını sildi. Mücadelesi, oyun bilgisi ve sahaya akıl koyması da Göztepe adına büyük şans.

Beto’nun yokluğunda ‘O yoksa ben varım” diyen Göktuğ’a, attıkları gollerle Göztepe’yi uçuran iki kanat Halil ve Serdar’a, orta alanın iki dinamosu Soner ve Castro’ya kadar her dişliği iyi işledi Göztepe’nin.

Günün en merak edilen adamına gelince... Kamil Wilczek pek oyun içinde görünen bir santrfor modeli değil. Sol ayağı iyi, zaman zaman kontra çıkışlarında gösterdiği gibi oyun bilgisi iyi... Ancak ikinci yarının başında kaçırdığı gol, ondan beklentilerle örtüşür türden değildi.

Ne diyelim, biraz zaman!

Yazının Devamını Oku

Destanın adı Göztepe

28 Ocak 2020
“Dört nala gelip Uzak Asya'danAkdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.”



Gürsel Aksel Stadı’na yürüyorum, ruhumu saran heyecan, beynimde Nazım’ın satırları...

“Bizim” diyorum, bu stat bizim...

Dört nala gelip Amatör Küme’nin çamurlu yollarından evin sıcaklığına uzandığımız bu mabed bizim...

Sakarya’da oynadığımız iç saha maçlarından, zor günde sığındığımız Bornova Stadı’ndan gelip “Burası Göztepe, buradan çıkış yok” diye haykırdığımız bu stat bizim...

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak...

Yazının Devamını Oku

Üretim kültürü

21 Ocak 2020
Öyle bir 90 dakika ki, bir maçtan öte... Her türlü duyguyu içinde barındıran türden...

 

İki efsane şampiyonluk yaşadığı Antalya’ya gelince yüzü gülen Göztepe taraftarını mı anlatsak, bu statta Eskişehir’in kalecisi olarak penaltılarda Süper Lig’i Göztepe’ye kaptıran Boffin’in dramını mı? Eski takımına rakip olan Tamer Tuna’nın romantizmine mi dem vursak, yoksa Tuna’yla hesabı olan bazı Göztepeli oyuncuların intikam hırsına mı!

Ama gelin duyguları bir kenara bırakıp, rakamlara yönelelim...

Ligin ilk yarısında 9 hafta Göztepe’nin direksiyonundaydı Tamer Tuna... Tuna’nın Göztepe’sine yaptığımız en büyük eleştiri kanatların verimsizliği, forvetin beceriksizliğiydi. Göztepe çalışıyor, mücadele ediyor ama ortaya kaliteli bir iş çıkaramıyordu. 9 haftalık o süreçte Göztepe’nin kanat oyuncularının ne yaptığına bakalım...

Serdar Gürler: 0 gol, 1 asist... Halil Akbunar: 0 gol, 0 asist... Yasin Öztekin: 0 gol, 0 asist...

Tuna döneminde kanatlardan gelen tek skor katkısı, 4-0’lık Kayserispor maçında sağ önde oynayan ve 2 kez ağları bulan Napoleoni’dendi.

Peki ya aynı oyuncuların İlhan Palut’la birlikte çıktıkları 8 maçta imza attığı istatistikler...

Serdar Gürler: 4 gol, 2 asist... Halil Akbunar: 3 gol, 2 asist...

Yazının Devamını Oku

Kaybedeceksen böyle kaybet

31 Aralık 2019
Şurası net...

 

 

Lider Sivasspor’a karşı, deplasmanda, dondurucu bir soğukta sahaya çıkıyorsa Göztepe... Üstelik sahaya çıkan kadro, 7 eksik nedeniyle belki antrenmanda bile yan yana gelmemiş bir 11 ise... O kadro, lidere karşı çatır çatır futbol oynuyor, kafa tutuyor, saçma sapan bir golle sahadan yenik ayrılıyorsa eğer...

Bu takıma tek söz edilmez...

Göztepe takımı kaybedecekse, böyle kaybeder.

İlhan Palut, kendisini her hafta biraz daha ileri taşıyan cesaretinden bu 7 eksiğe karşın ödün vermiyorsa... Bu hocaya da tek söz edilmez.

Sadece aklıma şu soru takıldı: Yasin oyuna alınırken, Napoleoni’yi kenara almak doğru muydu? Deniz’i oyundan alıp Napoleoni’yi en uca atmak daha isabetli olmaz mıydı?

Bu arada herkesin haftalardır birbirine sorduğu bir sorunun da kendi kendine cevabını bulduğunu belirtelim... Evet, Yasin’in bu performansıyla ilk 11’de olması mümkün değil.

Yazının Devamını Oku

Göztepe’nin farkı

23 Aralık 2019
Bornova’da maç başlayalı birkaç dakika olmuş... İstanbul’dan gelen Galatasaray muhabiri arkadaşım soruyor: Göztepe biraz fazla ofansif bir kadroyla çıkmamış mı?

 

 

Haklı... Yıllardır öyle alıştık ki pısırıklığa... Korkaklığa... Göztepe’nin kadrosu fazla cesur geliyor Galatasaray kanadına.

Anlatıyorum kendisine... Göztepe’nin İlhan Palut geldiğinden bu yana çift forvet oynadığını, ligde klasik ön libero kullanmayan tek takım olduğunu, Fenerbahçe maçına da deplasmana da böyle çıktığını...

Şaşırıyor.

Bende ise bir mutluluk. Çünkü “Ben de bu oyuna güzellikler katabilirim” diyen cesur bir hocası var Göztepe’nin...

İki hafta önce yazdığım gibi, hayat da cesurları seviyor.

Rakibin adından korkmayınca, 1 puana takla atmayınca, savunmada kaldığın anlarda bile hücuma dair bir planın olunca, gülümsüyor futbol tanrısı sana.

Yazının Devamını Oku

Pes!

16 Aralık 2019
Yalan yok... Pek umutlu değildim Gençlerbirliği deplasmanından... Son haftaların formda iki ismi Soner ve Alparslan’ın yokluğunun Göztepe’yi sarsabileceğini düşünmüştüm.

 

Aslına bakarsanız, yanılmışım! İki kritik ismin yokluğuna karşın sahadaki duruşundan ödün vermedi Göztepe... ‘Deplasman’ demedi, topa sahip olmayı seçti. ‘Beraberlik bana yeter’ demedi, rakibin üzerine gitti. Skoru bir tarafa bırakırsınız, aslında gayet de iyi futbol oynadı.

Ancak tüm olmayacak işler bir 90 dakika içine sığmıştı adeta!

Göztepe öyle 3 gol yedi ki, 3’ünün asistini de kendi oyuncularının yaptığını söylesek hata olmaz! İlk golde Beto’nun ne tecrübesine ne de klasına yakışmayan boşa çıkışı... Yetmezmiş gibi Jerome’un üzerinden geçen topa dokunamaması... İkinci golde Serdar Gürler’in fizik kurallarını zorlayan kafa topu çıkışı ve ıskası... Üçüncü golde Gassama’nın taç ya da kornere atabileceği topu Stancu’ya ikramı... İnanın akıl alır gibi değildi! Şöyle bir maç eğer 2010-11 sezonunda oynansa, emin olun en az 10 klasör iddianame yazılırdı! Bu kadarına ancak ‘pes’ diyebilir insan!

Bir teknik adamın görevi takımını doğru kurgulamak, doğru kadroyu bulmak, doğru taktikle maça çıkarmak. Ancak futbol, dünkü gibi 3 akılalmaz hatayı affetmiyor.

Ankara’da bırakılan 3 puan kadar, bir kritik karta da dikkat çekmek gerekiyor. Berkan Emir’in cezalı duruma düşmesi, önümüzdeki haftaki Galatasaray maçı için savunmanın solunda kocaman bir boşluk oluşturdu. Leo’nun bu boşluğu ne kadar doldurup dolduramayacağını gelecek hafta göreceğiz.

Son söz...

Hem yeni stat hem de İlhan Palut, ligin ikinci yarısına ‘santrfor gibi bir santrfor’ ile girmeyi sonuna kadar hak ediyor.

Yazının Devamını Oku

Hayat cesurları sever

8 Aralık 2019
 Aykut Kocaman üzerine yıllarca tartışıp orta noktayı bulamasak da, severim Serdar Ali Çelikler’in o yorumunu... Yüzde 100’ü kapsamasa da, en azından yüzde 90’ı için geçerlidir bence de “Türk futbolu, Türk teknik adamlar yüzünden ileri gitmiyor” sözleri!

 

 

Peki neden?

“Çok koştuk, çok mücadele ettik” sığlığında boğulmak yerine oyunu güzelleştirmeyi düşünen belki de bir elin parmakları kadardır çünkü! Herhangi bir deplasmana gittiğinde takımı mümkünse 11 ön liberodan kurmak, kendi ceza alanında 90 dakikayı geçirip 1 puana ‘yatmak’ kolay gelir çoğuna! Rakibi nasıl kilitleyeceğini düşünür ama o rakipten topu aldığında kontraya hangi düzenle çıkacağına kafa yormaz pek!

‘Cesaret’ ise en zor bulunan özelliktir.

Skordan, dünkü galibiyetten bağımsız İlhan Palut’un iki haftadır çıkardığı 11’lere bu pencereden bakmak gerek.

Ligin hücum etkinliği en yüksek takımı Fenerbahçe ile oynarken, orta sahayı eksiltip forveti ikilemek!

‘Hayata tutunma’ maçına çıkan Ankaragücü deplasmanına da yine aynı şekilde çıkmak!

Yazının Devamını Oku