Hamit Hamutcu

Dijital dönüşüm nedir ne değildir?

25 Mart 2018
.

Son bir yılda her ‘dijitalleşme’ ya da ‘dijital dönüşüm’ sözcüklerini duyduğumda bir lira alsaydım, şu anda milyonerdim. Bir çok başka örnekte olduğu gibi, dilimize pelesenk ederek içini boşaltma yolunda olduğumuz kavramlardan birisi dijital dönüşüm. Şirketlerin verimlilik ya da müşteri bağlılığını artırma, rekabetçi olma ve hatta uzun dönemde ayakta kalma için bu kavramın gündemlerinde en üst seviyede yer alması çok normal tabii. Aslında köşemde yazdığım yazıların çoğunda kapı dijital dönüşüme çıkıyor doğal olarak. Ama çok da iddialı bir terim ve belirli bir strateji dahilinde, uzun dönemli ve bir çok (çoğu zaman karmaşık) parçadan oluşan yapısal bir yaklaşım gerektiriyor. 

Tüketicilerin dijital dönüşüm yolculuğu
Bunu anlaması belki daha kolay olduğu için buradan başlayalım. Son 20 yıla baktığımızda iki ana faktör gösterebiliriz tüketicileri dijital dönüştüren: ilki 90’ların ortasından itibaren hayatımıza giren internet, diğeri de aynı zamanlarda başlayan ama son on yılda merkeze yerleşen mobil teknolojiler. Birleştiğinde neler olduğunu hep beraber gördük: iletişim kurmamız, para harcamamız ve günlük rutinimiz içinde yaptığımız hemen her şey değişti. Tabii bunlar olurken özellikle start-up’lar (Google, Amazon ve yüzlerce diğer örnekte olduğu) başı çekti ama geleneksel sektörler de bazen hızlı bazen yavaş reaksiyon göstererek tüketicilerin dönüşümünü yakalamaya çalışırken buldu kendini. Buyrun şirketlerin dijital dönüşüm hikayesine.

Dijital dönüştünüz mü?
Şimdi bir kaç örnekle şirketler için dijital dönüşüm nasıl olur ya da olmaz ona bakalım.

Yazının Devamını Oku

Mutlu evliliğin matematiği

11 Mart 2018
.

Evlilik programlarının yasaklanmasının ardından TV dünyasında ve eş arayan müzmin bekarlar için önemli bir boşluk oluştu tabii. Uzun ve manalı konuşmalar ve bilimum kavga dövüş sonucu birbirini iyice tanıyan, seven ya da nefret eden kadın ve erkekler hayatlarının aşklarını nasıl bulacaklar bundan sonra?

İnsanların mutlu olacakları romantik partner bulma arayışı belki de insanlık var olduğundan beri olan bir problem ve bu alanda son yıllarda hayatımıza giren tek yenilik evlilik programları değil (Amerika’da Bachelor ya da Bachelorette isimli eş bulma programları hala devam ediyor bu arada). Teknolojiyi kullanan şirketler de modern şehir yaşamının getirdiği yeni zorlukları fark ederek bir çok ‘ürün’ sundu kullanıma. Sisteme girdiğiniz bir takım bilgiler, fotoğraf vb. sonucu kullanıcıları birbiriyle eşleştiren ‘arkadaşlık siteleri’ özellikle genç demografi içinde çok popüler. Beğenin beğenmeyin, etkileri çok fazla; Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre internet yeni evlenen çiftler içinde %19’la bir numaralı tanışma kaynağı olmuş durumda (arkadaşları vasıtasıyla tanışma %17 ile ikinci sırada). Sektörün büyüklüğü 3 milyar doları aşmış.

Benim ilgimi çeken ise internetin mahalledeki cevval teyzelerin yerini almaya başlamasından çok, milyonlarca kullanıcısı olan sitelerin kişileri nasıl eşleştirdiği. Bu bir algoritma problemi ve farklı sebeplerden dolayı matematikçilerin uzun zamandır üzerinde çalıştığı bir konu. Bu tür algoritmalar üniversitelerle öğrencilerden tutun böbrek bağışçıları ve ihtiyaç sahiplerinin eşleştirilmesine kadar pek çok alanda kullanılıyor halihazırda.

İstikrarlı Evliliklerin Matematiksel Formülü

Yazının Devamını Oku

Dr. Jekyll ve Mr. Hyde Sendromu

25 Şubat 2018
*

Gündüz: Beyefendi
Gece: Vahşi
Gündüz: Saygın
Gece: Sapık
Bazen: Doktor
Bazen: Katil

Yazının Devamını Oku

Tabeladaki skor (şimdilik): 3-3

18 Şubat 2018
2005’te İstanbul’da oynanan Milan-Liverpool şampiyonlar ligi finalinden bahsetmiyorum (ilk yarı 3-0 Milan üstünlüğüyle sona erdikten sonra ikinci yarı 3 gol atan Liverpool penaltılarla maçı kazanmıştı). Bir de Fenerbahçe’nin 3-0’dan çevirip 4-3 kazandığı maç vardır ama ona da girmeyelim şimdilik.

Konu Amerika ve Çin arasındaki yeni mücadele alanı: teknolojide liderlik. Amerika bir çok açıdan liderliğini sürdürüyor tabii ve Çin, Amerika’daki ekosistemin henüz çok gerisinde. Ama Çin’in çok bilinçli bir şekilde kalktığı bir atak var ve artık Amerika dikiz aynasına baktığında arkasında hızla aradaki farkı kapatan bir rakip görüyor.

Örneğin MIT üniversitesinin her yıl yayınladığı dünyanın en akıllı 50 şirketi listesinde 2014 yılında hiç Çinli şirket yoktu. Bu sene 7 tane var (hala 31 şirketi olan Amerika’nın gerisinde tabii). Aynı listede Almanya ve İngiltere’den sadece ikişer şirket var. Ya da başka bir örnekte geçen yıl ilk defa Çin’de yapay zeka konusunda yazılan akademik makale sayısı ilk defa Avrupa Birliği’ndeki 28 ülkede yazılan toplam makale sayısını geçti. Zaten Çin hükümeti 2030 yılına kadar toplam 150 milyar dolar büyüklüğünde bir yapay zeka endüstrisi yaratma hedefini açıkladı geçtiğimiz aylarda. Şimdi bu genel karşılaştırmaları bir kenara bırakıp rekabetin en yoğun olduğu Amerikalı ve Çinli üç silahşörlere bakalım.

ÜÇ SİLAHŞÖRLERİN MÜCADELESİ
Facebook, Google ve Amazon. Girdikleri alanda rakiplerini silip süpüren amansız üç dev. Karşılarına çıkması zor. Tabii Tencent, Baidu ve Alibaba değilseniz. Yıllardır bir çok web sitesine erişimi kapalı tutan Çin’den bu korumanın da desteğiyle çıkan bu üç şirket artık dünya çapında oyuncular haline geldi. Hepsi bir çok alanda faaliyet gösterdiği için birebir karşılaştırmak zor olsa da buradaki eşleşme Facebook-Tencent, Google-Baidu ve Amazon-Alibaba gibi düşünülebilir. Amerikalı olanları bilmeyen yoktur herhalde ama diğerlerini biraz daha yakından tanıyalım isterseniz.

Tencent: Çin’in en büyük sosyal medya sitesi. WeChat isimli mesajlaşma uygulamasının 1 milyara yakın kullanıcısı var ve uygulama içinden taksi çağırabiliyor, restoran rezervasyonu yapabiliyor ve ödeme gerçekleştirebiliyorsunuz. Aynı zamanda dünyanın en büyük video oyunu platformunu işletiyorlar. Snapchat’in %12’sine, Tesla’nın %5’ine sahipler. Alman uçan araba şirketine 90 milyon dolar yatırım yaptılar. Piyasa değeri şu anda Facebook’tan daha yüksek. Neyse duruyorum artık, liste çok uzun.

Baidu: Çin’deki arama trafiğinin %65’ini karşılayan Baidu’nun dünyadaki payı henüz çok küçük (Baidu %1,4, Google %92). Pazar değeri de Google’ın oldukça altında ama 2017’de 12 tane teknoloji şirketine yatırım yapmış. Sürücüsüz araba konusunda Google’ın en büyük rakiplerinden, yapay zeka konusundaki yıldızları topluyorlar. Kurucusu da Time’a kapak oldu. Ee daha ne olsun?

Alibaba:

Yazının Devamını Oku

Pop müzik video klibi üzerinden teknoloji analizi

10 Şubat 2018
Finansal piyasalarda sıkça kullanılan ve özellikle borsalarda oluşan balonun göstergesi olarak verilen örnekte ‘Eğer taksi şoförünüz hisse senedi tavsiyesi veriyorsa satmanın zamanı gelmiştir’ derler.

Kısa sürede çok hızla popülerleşen bazı şeylerin peşinden hayalkırıklığı yaşanması son derece muhtemeldir anlamına gelir bu. Bitcoin gibi kripto-paralar son dönemdeki güzel örneklerinden biri herhalde. Hemen her varlık balonu için düşünülen bu mantık aslında teknoloji için de geçerli. Bazı yeni teknolojiler öyle hızlı yıldızlaştırılıyor ki, kısa dönemde bu beklentilere cevap vermesi doğal olarak imkansız hale geliyor. 1990’ların sonunda internetin yarattığı heyecan kısa sürede kurulan binlerce girişim, bunlara yapılan milyarlarca dolar yatırım ve nihayetinde ekonomik gerçeklerden kopuk olarak oluşan iş modelleri sonucu batan şirketlerle (ve bu şirketlere yatırım yapıp birikimlerini kaybeden küçük yatırımcılarla) sonuçlandı. Tabii sonrasında zaman içerisinde oluşan daha rasyonel bir bakış açısı ve alınan derslerle internetin hayatımızın her alanında yarattığı dönüşüme tanık olduk.

Amerika’nın popüler şarkıcılarından Justin Timberlake’in son video klibi yapay zeka konusunda bu açıdan geldiğimiz noktayı iyi gösteriyor sanırım. Video klip Steve Jobs’a benzetilmiş sanatçının 2028 yılında Malezya’daki bir derin öğrenme konferansında sunduğu robotlu performansı içeriyor. Hatırlatma açısından derin öğrenme son birkaç yıldır yapay zeka uygulamalarının en önemli yöntemlerinden biri haline geldi. Örneğin Facebook’un fotoğraflarınızda arkadaşlarınızı bulup otomatik olarak etiketlemesini sağlayan uygulama gibi görüntü tanıma çalışmaları derin öğrenme ile yapılıyor. Sürücüsüz araba teknolojisinde de derin öğrenme kritik bir yer tutuyor. Peki son derece yeni, karmaşık ve hala gelişme sürecinin başlarında olan bir teknolojinin bir pop müzik şarkıcısının video klibinde yer alması derin öğrenme ile ilgili yaşanacak hayal kırıklığının erken bir uyarısı olabilir mi? Bunun cevabı için araştırma firması Gartner’ın düzenli olarak yayınladığı teknoloji ilerleme eğrisine bakabiliriz. Aşağıda 2017 için oluşturulan grafiği görebilirsiniz. Grafik şu aşamaları gösteriyor:

- Yeni bir teknoloji ile ilgili algının ilk başta gittikçe artan bir ivme ve büyük beklentilerle gelişmesi, sürü psikolojisi ile çok detayına bakılmadan herkesin ondan konuşmaya başlaması, yatırımın artması

- Bu beklentilerin zirve noktaya ulaşması, taksi şoförünüzün robotlardan (ya da bitcoin aldığından) bahsetmesi, gazete manşetleri atılması

- Bu beklentilerin tam olarak karşılanamayabileceğinin anlaşılması üzerine aşağı inişin başlaması, hızla trene atlayanların aynı hızda trenden inmeleri sonucu düşüşün derinleşmesi

- Dibe vurduktan sonra gerçekten faydalı iş uygulamalarının gelişmeye başlaması, sabırlı ve inançlı girişimler sonucu teknolojinin faydasının görülmeye başlanması

- Daha sürdürülebilir bir hızla teknolojinin yaygınlaşmaya başlaması

Yazının Devamını Oku

Bir gün Andy Warhol ve Steve Jobs, John Lennon’ın evindeyken

28 Ocak 2018
Lennon’ın öldürülmesinden dört yıl sonra, kendisi gibi 9 Ekim’de doğan oğlu Sean’ın dokuzuncu yaş günü partisine haliyle bir çok ünlü davetliydi.

Kavramsal ve performans sanatının öncülerinden olan anne Yoko Ono kocasının önünde suikaste uğradığı New York Manhattan’daki binada yaşamaya devam ediyordu. Gecenin son dakika katılanlarından biri de kendisiyle ilgili bir dosya hazırlayan gazeteci David Scheff tarafından davet edilen genç girişimci Steve Jobs’dı. Jobs hediye olarak piyasaya yeni çıkan bir Macintosh getirmişti ve Paint programının başına oturan küçük Sean için fare kullanarak şekiller çizmeye başlamak çok kolay olmuştu.

Tüm bunları hayranlıkla seyredenler arasında pop-art akımının en bilinen ismi ve yaşarken de son derece popüler ve tartışmalı bir sanatçı olan Andy Warhol ve sokak sanatından aldığı ilhamla eser üreten sanatçı dostu Keith Haring de vardı (Warhol da Lennon gibi saldırıya uğramış ama şans eseri hayatta kalmıştı yıllar önce). Warhol gördüklerine inanamıyordu, bu mucizevi bir şey diye heyecanla bağırıyordu. Warhol bilgisayar başına oturduğunda biraz acemilik çektikten sonra (önce fareyi havada dolaştırmış, aynen fırça gibi) ilk çizimini yaptı: bir daire!

Warhol bir yıl sonra Commodore bilgisayarlarının reklam yüzü olmuştu. Amiga 1000 modelinin lansmanında o zamanın en güçlü renk çözümüne sahip Paint programında Blondie grubunun solisti Debbie Harry’nin resmini çizdi, 1987’deki ölümüne kadar bilgisayar büyük sanatçının minik bir oyun alanı oldu. 40 yaşın üzerinde olanlar için çok nostaljik çağrışımlar yapmıştır tabii Commodore ve Amiga markaları.

Warhol öidükten sonra bilgisayar çizimleri ortadan kayboldu, ta ki bir sanatçı akıbetini merak edip işlerin peşine düşünceye kadar. Warhol arşivlerinden çıkan 40 kadar diskette 28 imajı Carnegie Mellon üniversitesinin yardımıyla restore etmeyi başardılar. O dönemde bir disketin kapasitesi 360 kilobayt, çıkan imajların büyüklüğü ise 200x300 pixel idi. Bunların günümüz skalasında ne kadar küçük olduğunu hayal etmemiz zor. Neyse, yolunuz Pittsburg’a düşerse Warhol Müzesi’ndeki sergiyi gezip, teknoloji ve sanatın yakın tarihini birlikte görebilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

2018 Öngörüleri – III

7 Ocak 2018
Ve sohbet serimizin son konuğu Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin gelişmesi için en çok çalışan ve en saygı duyulan isimlerinden biri olan Joachim Behrendt.

15 yılı aşkın bir süre içinde Türkiye’de önce Nexum Boğaziçi’ni kuran, sonrasında da BIC Melek Yatırım Ağı’nın kurucularından olan Joachim’in bir ayağı bugünlerde Berlin’de, yatırımcısı olduğu girişimlere uluslararası imkanlar da yaratmaya çalışıyor. Buyrun keyifli sohbetimize.

1- 2018 yılı için en çok hangi teknoloji ve inovasyonlar için heyecan duyuyorsunuz?
Son zamanlarda Berlin’de katıldığımız birkaç teknoloji ve girişimcilik konferansına bakarsak, blockchain teknolojisi kullanarak finansal işlemleri gerçekleştiren (yalnızca kripto para birimlerinden ve ilgili spekülasyonlardan bahsetmiyorum) ya da yapay zeka ve makine öğrenimi temelli ürün ve servisleri olan girişimler dışında, farklı bir odağa sahip yeni işler bulmak neredeyse imkansız. Bu teknolojilerin önümüzdeki 20 yıl içerisinde dünyayı tahminlerimizin de ötesinde şekillendireceğine inanıyorum. Bu günlerde yeni fikir arayışında olan girişimcilere verebileceğim tek tavsiye, söz konusu teknolojileri anlamaları ve bu gündemle yeni niş pazarlarda yaratabilecekleri erken çözümlere odaklanmaları yönünde olacaktır.

2- Start-up’larda bazı kişisel başarılar görüyoruz fakat genel etki hala kısıtlı. Türkiye girişimcilik ekosisteminin başlıca sorunları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Son yıllarda oldukça muhteşem başarılar gördük ancak neredeyse hepsi 10 yıl önce e-ticaretin gelişmesi esnasında kök salanlar arasından çıktı. O dönemde bu pazar, Türkiye’nin genç ve teknik açıdan yeterli nüfusu, mükemmel internet, lojistik ve elektronik ödeme sistemleri altyapılarının desteğiyle gelişti ve en sıcak pazarlardan biri haline geldi.

E-ticaret dalgasının ardından, pek çok girişimin uluslararası alanda tanınmasını sağlayamadık. Türkiye’de gördüğümüz girişimlerin büyük çoğunluğu; B2B’den ziyade B2C (son tüketici) iş modelinde olan ya da pazar yeri yaratarak global anlamda başarıya ulaşan yabancı girişimleri, yetersiz finansman ve başa baş noktasına ulaşması güç olan problemli iş modellerine rağmen kopyalamaya çalışıyordu. Türkiye’de hala keşfedilecek çok sayıda niş pazar alanı olsa da, bir girişimci olarak B2B iş modellerine odaklanmanız halinde, gerçek bir müşteri problemini ortadan kaldıran inovatif bir çözüm yaratarak çok daha başarılı olabilirsiniz. Hali hazırda büyük oyuncuların yer aldığı ve devasa pazarlama harcamalarını zorunlu kılan ya da finansal geri dönüşün uzun zaman alacağı pazarlardan uzak durmanızı tavsiye ederim.

3- Son olarak Türkiye’deki yeni teknoloji girişimcileri için sizden birkaç cümle alabilir miyim?

Yazının Devamını Oku

2018 Öngörüleri - II

24 Aralık 2017
Geçen hafta başladığım sohbetlere bu hafta da Türk Telekom CEO’su sevgili Paul Doany ile devam ediyoruz.

1- 2018 yılı için en çok hangi teknoloji ve inovasyonlar için heyecan duyuyorsunuz?Kitlelerin hayatında katma değer yaratabilen projeleri kişisel olarak heyecan verici buluyorum. Hiç kuşkusuz nesnelerin interneti ve yapay zeka alanında pek çok ürünü takip ediyoruz. Yaşanan tüm bu gelişmelerin bir anlam ifade etmesi için insanların gündelik yaşamlarına dokunabilmeleri gerekiyor. Bu sebeple sıklıkla Türkiye’deki internet penetrasyonunun artmasını ve ülkedeki dijital uçurumun azaltılmasını savunuyorum.

Bugünün dünyasında internet yalnızca ülkelerin ekonomik kalmasında kritik bir rol oynamakla kalmıyor, tüketicilerin sosyal refahının yükselmesine de katkıda bulunuyor. bağımsız bir araştırma kuruluşuna göre, Türkiye’de sabit geniş bant penetrasyonunun %25 artmasının, ülkenin gayrı safi yurt içi hasılasına 130 milyar dolar katkıda bulunacağı ve 500 bin kişilik ek istihdam yaratacağı öngörülüyor. Bu anlamda Türk Telekom’un geniş bant ağının merkezinde yer alarak Türkiye’nin her şehrine 246 bin km uzunluğunda fiber internet sağlıyor olmasından gurur duyuyorum. Dijital dünyanın avantajlarını daha fazla haneye ulaştırabilmek adına durmaksızın çalışmaya devam edeceğiz.

Şüphesiz ki nesnelerin interneti, yapay zeka ve artırılmış gerçeklik alanlarında yaşanan gelişmelerden dolayı oldukça heyecanlıyız ve bu dikeylerde neler yapabileceğimize odaklanmış durumdayız. Bu gelişmelere ek olarak, artan işlemci gücünün ve büyük veri analitiğinin önümüzde pek çok kapı açacağının farkındayız. Blockchain de takip ettiğimiz teknolojiler arasında finans, üretim ve tedarik zinciri gibi alanlarda son derece kritik değişimlerin habercisi olarak ön sıralarda yer alıyor.

İnsanların gündelik yaşamlarına dokunarak yaşam kalitelerini arttıran teknolojilerin geliştirilmesi için çalışıyor ve bu amaçla çeşitli ortaklıklar kuruyoruz. Örnek verecek olursak:

Yazının Devamını Oku