Hamit Hamutcu

Kartvizitimin yarısı

17 Eylül 2017
Kartvizitimde uzun yıllar soyadını taşıdığım bir kişi geliyor İstanbul'a iki hafta sonra. 2001 yılında ortaklarımla birlikte İstanbul ofisini kurduğum, sonra da 10 yıldan fazla bir süre tüm dünyada büyümesi için çalıştığım Peppers & Rogers Group'un kurucusu Don Peppers 27 Eylül'de smartcon'da konuşmak üzere burada olacak.

Bundan 25 yıl önce Martha Rogers ile yazdıkları 1to1 Future (Birebir Gelecek) kitabıyla teknolojinin iş dünyasında yaratacağı büyük devrimi öngören, CRM'in (Müşteri İlişkileri Yönetimi) bir iş yapış felsefesi olarak gelişmesinde liderlik yapan Don çok saygı duyduğum bir düşünür ve danışman. Aynı zamanda çok da iyi bir konuşmacı tabii. Don'la San Francisco'daki ofisinden yaptığımız görüşmesinden size kısa bir soru cevap aktarıyorum.

1. Tekrar İstanbul’da olmak senin için nasıl bir his?
Yanılmıyorsam geçtiğimiz on yıl içerisinde İstanbul’a en az 10 kez gelmişimdir, ve her seferinde burayı çok merak uyandırıcı bulmuşumdur – sadece tarihi veya mimari açılardan değil, aynı zamanda neşeli, arkadaş canlısı ve samimi insanlarını. Üstelik Türkleri dünyanın en enerjik ve girişimci olan insanlarından biri olarak görüyorum. Ayrıca, İstanbul’un tepelerinde yukarı aşağı ve aynı zamanda boğazın kıyısında koşmaya bayılıyorum.

2. 25 yıldan daha önce teknolojinin pazarlama üzerindeki etkisi konusunda büyük bir devrimi öngördün. Peki şimdi ne tür bir büyük değişim bekliyor bizi?
İlk ticari internet tarayıcısı (1994’te Netscape’in Navigator’ı) çıkmasından bir yıl önce, bilgisayarlar ve interaktivitenin bireysel müşteri ilişkilerinin takibi için rekabet yüzünden tüm iş alanlarında zorunlu hale geleceğini tahmin etmiştim. Buna ‘’bire bir pazarlama’’ adını vermiştim ki bu ‘’CRM’a’’ dönüştü ve hatta şimdi müşteri deneyimi veya ‘’CX’’ de denmekte. 25 yıl sonra, bilgi teknolojileri (IT) ve interaktivite dünyayı değiştirdi ve tüm işletmeler doğru CX’i müşterilerine nasıl sağlayacağını düşünmekte. Fakat bu süreçte öğrendikleri şey ise müşterisine en iyi CX’i sağlamak isteyen şirketler tüm politikalarını gözden geçirmek durumundalar – sadece pazarlama değil, aynı zamanda hedef tanımlarını (müşterilere daha iyi değerler sağlayabilmek için), finans ölçülerini (sadece dönemlik kazançları değil, müşterilerin ömür boyu bağlılıklarını) ve çalışanlarını (sadece kuralları takip eden çalışanlar değil, müşteri ilişkisi yüksek çalışanlar) incelemek durumundadırlar.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’de geleceği şekillendiren yeni girişimler

9 Eylül 2017
Bu köşede sık sık yeni girişimlerden bahsediyorum, kişisel olarak da girişimcilik ekosistemine elimden geldiğince katkıda bulunmaya çalışıyorum. Bunun sebebi teknolojinin iş modellerini ve iş yapış biçimlerini tamamen değiştirdiği bir dünyada ana itici gücün start-up’lar olduğuna inanıyor olmam.

Ayrıca, ülke olarak da rekabetçi kalmamızın tek yolunun güçlü bir girişimcilik ortamı yaratmaktan geçtiğini düşünüyorum.

İki senedir düzenlenmesinde rol aldığım smartcon konferansı bu yıl 27-28 Eylül’de gerçekleşecek. Geçen yıl olduğu gibi smartcon 2017 de özel bir start-up programı içerecek. Amacımız yüksek teknoloji üreten, AR-GE bazlı, katma değeri yüksek yeni girişimlere dikkat çekmek ve destek olmak. Start-up’ından yatırımcısına, kuluçka merkezinden kurum içi girişimcisine kadar tüm paydaşlarla zengin bir içerik olacak konferansta. Yapılan açık çağrı sonucu seçilen 14 girişim sunum yapacak, start-up ekosisteminin önde gelen isimlerinden oluşan jüri sunumları değerlendirecek ve seçilen start-up 2018 smartcon’un ana sahnesinde yer alacak. Şu ana kadar seçilen bazı start-up’lar şöyle:

EYEDİUS
Mevcut güvenlik kameralarını akıllandırarak, işlediği görüntüden yüksek güvenlik ve kontrol çözümleri sağlayan teknoloji şirketi. Yüz tanıma, insan & obje tespiti, kişi ve/veya obje odaklı senaryo bazlı özel çözümler yapabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Köşe yazarları yapay zekaya karşı

2 Eylül 2017
Daha önceki yazılarımda ortadan kaybolacak mesleklerden bahsederken pek akla gelmeyecek örneklerden biri olarak spor yazarlığını vermiştim. Şu anda bir spor karşılaşmasının standart bir şekilde yazılı anlatımı Narrative Science şirketinin yapay zeka uygulamaları tarafından yapılabiliyor. Hatta kurucusu çok yakında bir bilgisayarın Pulitzer ödülü kazanabileceğini iddia ediyor.

Bence en azından köşe yazarlığı uzun süre bilgisayarların gazabına uğramayacak. Peki acaba bir yapay zeka uygulaması bir köşe yazarının yüzlerce yazısını incelese o yazarın kaleminden çıkmış gibi bir yazı hazırlayabilir mi? İngilizce roman yazan bot’lar var uzun süredir, örneğin bundan 10 sene önce bilgisayarların Anna Karenina’nın hikayesini Haruki Murakami stilinde yazdığı Gerçek Aşk isminde bir roman var. Ama bildiğim kadarıyla bahsettiğim şekilde Türkçe olarak yazı yazabilecek bir çözüm yok.

Ben de acaba Hürriyet’in usta yazarlarının özellikle politika dışı olan yazılarını (örneğin Pazar günü köşeleri gibi) bir algoritmadan geçirsek ve onların stilinde ama benim yazdığım konularla ilgili yazılar ortaya çıksa nasıl olur diye düşünmeye çalıştım. Ve onların bayram hoşgörüsüne de sığınarak bazı örnekler hazırladım. Belki bir gün birileri böyle bir uygulama geliştirir. Şimdilik sürç-i lisan yapmışsam affola.

ERTUĞRUL ÖZKÖK
MARS RESEPSİYONUNDAN AKILDA KALANLAR
Elon Musk’ın Mars’a ilk defa giden uzay aracının dönüşünü kutlamak amacıyla Los Angeles Kodak Tiyatrosu’nda verdiği resepsiyondaydım. Mars’a gidilip gelinmesi insanlık için büyük bir adım şüphesiz. Daha önce defalarca Oscar törenlerini de izlediğim, Hollywood Bulvarı üzerindeki bu görkemli salona girerken gözüme kırmızı halı üzerinde Monica Bellucci çarptı. Daha sonra Dolce & Gabbana’dan olduğunu öğrendiğim, siyah ve sade müthiş bir elbise vardı üzerinde. Duyduğum kadarıyla Paris’in 14. arrondissement’ındaki evinde Domenico Dolce bizzat almış ölçülerini. Kadınlar için en güzel yaş 53’tür dedirtti herkese.

Yazının Devamını Oku

Start-up çağında atasözü ve deyimler sözlüğü

28 Ağustos 2017
Bir kısmı klişe, bir kısmı acımasız, bir kısmı zihin açıcı pek çok tavsiyeyi güzelim atasözü ve deyimlerimizle acaba nasıl kısa ve öz ifade edebiliriz diye düşündüm ve start-up çağına uygun bir alternatif mini-sözlük hazırladım aşağıda.

Son yıllarda çok fazla start-up’la tanışma fırsatım oldu. Endeavor’da gayet önem verdiğim mentorluk ve jürilik görevleri, smartcon konferanslarımızdaki start-up bölümleri ve çeşitli yerlerden gelen davetler sonucu yaptığım toplantı ve görüşmeler sayesinde Türkiye’deki ekosistemi yakından tanıdım. Ayrıca kendi çalışma hayatım da neredeyse tamamen girişimci olarak geçti.

Bu süre içinde yeni girişimlere verilen bir çok tavsiyeye şahit oldum, tabii ben de kendi fikirlerimi söyledim bol bol faydası olur belki diye. Bir kısmı klişe, bir kısmı acımasız, bir kısmı zihin açıcı pek çok tavsiyeyi güzelim atasözü ve deyimlerimizle acaba nasıl kısa ve öz ifade edebiliriz diye düşündüm ve start-up çağına uygun bir alternatif mini-sözlük hazırladım aşağıda.

Bir elin nesi var iki elin sesi var: Birden fazla kurucusu olan girişimlerin daha başarılı olacağını düşünüyorum. Ortakların farklı güçlü yanlarıyla birbirini tamamlamaları, zorluklarda destekleşmeleri ve birbirlerini cesaretlendirmeleri, büyüme/yayılma gibi planlarda görev paylaşımı yapabilmeleri, birinin içeriyi toplarken öbürünün müşteride olabilmesi gibi bir sürü avantajı var bence. Aile bireylerinin ortak olmasına biraz mesafeli baksam da nadiren çok iyi örnekler de çıkabiliyor.

Derdini söylemeyen derman bulamaz: Girişim ekosistemi içinde aktif ve bağlantılı olmak çok önemli. Mobil uygulamayı nasıl daha etkin kullanacağınız, bir dağıtım kanalına nasıl girebileceğiniz, kritik bir potansiyel müşteriye nasıl ulaşabileceğiniz, yüksek performanslı çalışanları nasıl motive edeceğiniz gibi bir çok küçük büyük problem çözmeye çalışırken daha önce benzer sorunları yaşamış, bağlantı sağlayabilecek kişiler en büyük destekçiniz olacaktır. Yeter ki siz derdinizi paylaşın.

Yazının Devamını Oku