Ayşegül Domaniç Yelçe

En önemli ekolojik sorun

17 Mart 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

İklim değişikliği geleceğimizi tehdit eden ve küresel ekonomiyi temelden etkileyen en önemli ekolojik sorun. 

2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris Anlaşması, 2015 yılında Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında; iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşma. BMİDÇS 21. Taraflar Konferansı’ nda kabul edilen Paris Anlaşması' nın uzun dönemli hedefi; endüstriyelleşme öncesi döneme kıyasen, küresel sıcaklık artışının 2°C'nin olabildiğince altında tutulması. Paris Anlaşması kabulü üzerinden bir yıl geçmeden yürürlüğe giren ilk küresel anlaşma. Bu anlaşma 2020 sonrası süreçte iklim değişikliği tehlikesine karşı küresel sosyo/ekonomik dayanıklılığın güçlendirilmesini hedefliyor... 

Türkiye, “Paris Anlaşması’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi” nin 6 Ekim 2021 tarihinde TBMM Genel Kurulu’ nda kabul edilmesi ile anlaşmayı kabul eden ülkeler arasına girmiş oldu. Aslında Türkiye Paris İklim Anlaşması’ nı 22 Nisan 2016 tarihinde New York’ta düzenlenen imza töreninde imzaladı; ancak Anlaşma, 7 Ekim 2021’de yürürlüğe girdi. 

İklim Haber ve Konda geçtiğimiz günlerde “Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı” ile ilgili bir araştırma gerçekleştirdi. Söz konusu araştırma 14 Mart 2024 tarihinde yayınlandı. 2018’den beri her yıl iklim değişikliği farkındalığı konusunda toplumun nabzını ölçen verilere göre Türkiye’de her iki kişiden biri iklim krizi ile mücadelede asıl sorumluluğun Hükümet’ te / Cumhurbaşkanı’ nda olduğunu düşünüyor. Böyle düşünenlerin oranı % 55. Yerel yönetimler ise, %22 ile ikinci sırada geliyor. Belediyelerden iklim krizi ile mücadele konusundaki en büyük beklentiler, yenilenebilir enerji ve altyapı alanlarına yatırım yapılması. Ayrıca araştırma çalışmasına katılanların %75’ i yerel yönetimlerin iklim değişikliği için yeterli çabayı göstermediğini aktarmış söylüyor. 

İklim Haber ve Konda Araştırma tarafından Türkiye çapında 2833 kişiyle hanelerinde görüşme yapılarak gerçekleştirilen anket çalışmasında; giderek derinleşen iklim krizinin Türkiye’deki etkilerine, rekor sıcaklıklara, Ülkemiz’ de iklim değişikliğine karşı gösterilen çabaların nasıl algılandığına ve bu kapsamda neler yapılması gerektiğine odaklanıldı. Araştırmanın dikkat çeken sonuçları şöyle:

- Toplumun %36’sı yenilenebilir enerji yatırımları, diğer % 36’ sı ise seller ve yağmurlara karşı altyapı çalışması yapılmasını; iklim krizi ile mücadelede belediyelerin yapması gereken en önemli iki çalışma alanı olarak görüyor.

- Görüşülen kişilerin %88’i geçtiğimiz yılki rekor yaz ayı sıcaklıklarını iklim değişikliği ile bağlantılı buluyor.

Yazının Devamını Oku

“Gençliğin yetişmesine ve ülkenin kalkınmasına hizmet, bir insanlık ve vatan borcudur”

14 Mart 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

Eğitim hayatları boyunca zorlu yollardan geçen, ülkemizin aydınlık geleceği için eğitimin önemini kavramış, bu yolda üzerine düşen sorumlulukların bilincinde olan kadın hekimlerin bir araya gelmesiyle temelleri atılan Kadın Hekimler Eğitime Destek Vakfı (KAHEV), 31 Aralık 2018 tarihinde kurulmuş bulunuyor.

KAHEV’ in hedefleri;

- Her yaş grubundan, toplumun her kesiminden çocukların ve gençlerin eğitimine yönelik burs sağlamak

- Ülkenin dört bir yanındaki okulların güncel eğitim olanaklarına kavuşturulmasını desteklemek

- Toplumun kültürel, bilimsel ve sosyal gelişmesine hizmet etmek

- Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı, verimli, etkin ve eşit eğitim hizmetlerinin sağlanmasına katkıda bulunmak

- Eğitim çerçevesi içinde katılımcı bir sivil toplum hareketi yaratmak

olarak belirlenmiş durumda.

Yazının Devamını Oku

“Göz Alabildiğine Fotoğraf Yarışmaları”

11 Mart 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

1989 yılında temelleri Kocaeli’ de atılan Çağın Göz Hastanesi göz hastalıkları alanında ülkemizin donanımlı ihtisas hastaneleri arasına girmiş bulunuyor. Yurt içinden olduğu kadar yurt dışından gelen hastalarına da kaliteli sağlık hizmeti vermeyi hedefleyen kuruluş, alanında uzmanlaşmış hekim kadrosu ile tüm göz hastalıklarının tedavilerini ve tüm cerrahi müdahaleleri tam donanımlı ameliyathanelerde en gelişmiş teknolojilerle sunuyor.

“Yaşadığımız “an” lar, izlenimlerimiz, hayallerimiz ve her geçen gün değişen çevremiz… Monotonlaşan yaşamımız ve ilişkilerimiz sonucu baktığımız ama göremediğimiz nice ayrıntılar, güzellikler, yaşam bilimleri, coğrafyalar, tarihler, anılar var…” 

Kocaeli’nin köklü sağlık kuruluşları arasındaki Çağın Göz Hastanesi; 2012 yılından bu yana düzenlediği “Göz Alabildiğine Ulusal Fotoğraf Yarışmaları” ile bakıp göremediklerimize dikkat çekerken, bir yandan da fotoğraf sanatına ve fotoğrafçılara destek vermeyi amaçlıyor. Yarışma konularını 2012 yılından başlayarak sıralamak istersek;

gibi bir listeyle karşılaşıyoruz.

Bu yıl 35.yılını kutlayan Çağın Göz Hastanesi, on üç yıl önce başlattığı Ulusal Fotoğraf Yarışması’ nın yeni temasının “Göz Alabildiğine YANSIMALAR” olarak belirlendiğini açıkladı. Aynalardan su birikintilerine kadar görsel şölen oluşturan “Yansımalar” temalı yarışmaya, her yıl olduğu gibi bu yıl da çok sayıda fotoğraf sanatçısının başvurması bekleniyor. 

Çağın Göz Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Kürşat Çağın, fotoğraf sanatçılarının bakış açılarıyla göz sağlığının önemini vurgulamak amacıyla, 13 yıldan beri düzenledikleri bu yarışma serisinin kendilerinin “gurur projesi” olduğunu söylüyor. Ve şöyle devam ediyor sözlerine:

“Hayatın kaçınılmaz akışında birkaç ânı ya da rengi hatıralara kazımak için vardır sanat. Fotoğraf ise sanatın en etkili formlarından biri… Biz de gurur projemiz olarak gördüğümüz bu yarışmada bu yıl, ilhamını yansımalardan alan fotoğrafları bekliyoruz. Yurdun dört bir köşesinden fotoğrafçılar deklanşörleri aracılığıyla bizlere mitolojilere konu olan, fotoğraf ve görme ile yakından ilişkili “Yansıma” larını aktaracaklar.”

Yansımaların sadece geçmişi yansıtan ayna değil, hayal gücümüzü tetikleyen bir kapı veya ânın güzelliklerini yakalayan pencere olarak da karşımıza çıkabileceğine değinen Çağın, gözlerimizin her yansımanın ardındaki derin hikâyeleri keşfetmemizi sağladığını söylüyor.

Yazının Devamını Oku

Bugün, “Dünya Kadınlar Günü”

8 Mart 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü insan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesini; ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasını amaçlayan özel bir gün. Bu özel gün, kadın hakları hareketinde bir odak noktası oluşturuyor. 

Dünya Kadınlar Günü 1910 yılından itibaren bazı ülkeler tarafından kutlanıyor olsa da esas itibariyle, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 16 Aralık 1970 tarihinde aldığı karar doğrultusunda üye ülkeleri kendi geleneklerinde ve tarihlerinde uygun bir günü Uluslararası Kadın Hakları ve Uluslararası Barış Günü ilan etmeye davet etmesi sonucunda resmileşti. 

Türkiye’de ise 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında iki komünist kız kardeş Rahime ve Selimova ve Cemile Nuşirvanova’ nın girişimi ile gerçekleştirildi. Bu tarihten sonra, uzun yıllar 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamalarına izin verilmedi. 1975 yılında ‘Birleşmiş Milletler Kadın On Yılı’ ilan edildi. Birleşmiş Milletler üyesi olan Türkiye’de de ‘Kadın Yılı Kongresi’ yapıldı. 

‘Kadın’ konusunda çalışan pek çok sivil toplum kuruluşu var ülkemizde. Ben bugünkü yazıma bunlardan ikisini konu almak istiyorum: 

Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) 1986 yılından beri yoksulluk ve eşitsizliklerin var olmadığı, güçlü bir toplum oluşturmaya katkıda bulunmak amacıyla kadınların yaşamlarını iyileştirme çabalarına destek olmak ve yerel kalkınmadaki liderliklerini güçlendirmek için çalışıyor. Bu doğrultuda, bireysel ve kolektif kapasite geliştirme, kooperatifleşme, ekonomik güçlenme ve afet/göç alanlarında programlar yürütüyor. 

Kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olan KEDV, dar gelirli kadınların yoksullukla mücadeledeki uzmanlıklarına; ailelerini ve toplumu geliştirme, dönüştürme güçlerine inanıyor ve onlarla ilkeli bir ortaklık anlayışı içinde çalışıyor. Tüm projelerini onların ve çevrelerinin sinerjisiyle geliştiriyor. Yerel yönetimler ve toplumdaki diğer aktörlerle iş birliği yapıyor. 

KEDV’ e, 29.01.2001 tarih ve 2001-2009 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kamu yararına kuruluş statüsü verilmiş bulunuyor.

KEDV, kadınların yaşamlarını, toplumlarını ve dünyayı dönüştürmeleri için güçlendirilmelerini misyon edinmiş bulunuyor.

Yazının Devamını Oku

Müzik engel tanımaz

6 Mart 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

Bugün sizlere farklı bir konuda yazmak, müzikten söz etmek, istiyorum. Benim için, müzik ruhun sıradan bir gıdası değil, vazgeçemeyeceğim temel gıdası…  En zor zamanlarımı müzik kolaylaştırmış, en büyük acılarımı müzik hafifletmiştir hep. Ben, müzik eşliğinde çalışır, müzik eşliğinde okur ve müzik eşliğinde yazarım. Dinlenirken ise, görüntülü müziği yeğlerim. Klasik batı müziği dinlemek istersem “Mezzo”, klasik Türk müziği dinlemek istersem “TRT Müzik” kanalını izlerim.

Geçtiğimiz günlerden birinde işlerimi bitirip de dinlenmek için oturduğumda, “Mezzo” kanalını açtım yine. Billur gibi bir ses, piyano eşliğinde, aryalar söylüyordu, Thomas Quasthoff…

Thomas Quasthoff Alman asıllı bir bas-bariton; ama ilk ününü söylediği romantik lietler ile kazanmış. Bach’ın kantatlarından, solo caz emprovizasyonlarına varan geniş bir repertuvara sahip. Quasthoff, 1959 yılında, Almanya’da, özürlü bir bebek olarak gelmiş dünyaya. Özürlü doğmasının nedeni ise, annesinin hamilelik dönemindeki mide bulantılarına karşı kullandığı “thalidomide” adlı ilaç.

Ünlü tenorun boyu, bacak kemiklerinin kısalığına bağlı olarak, 120 cm. dolaylarında; kolları ise yok denebilecek kadar kısa. Almanya’daki Hanover Konservatuvarı’na, konservatuvara girmek için gerekli olan üstün yeteneği yok sayılarak, piyano çalamadığı için kabul edilmemiş. O da, herhangi bir kuruma bağlı olmaksızın sürdürmüş müzik eğitimini. Müzik kariyeri başlamadan önce, altı yıl süre ile, NDR’de radyo sunuculuğu ve çeşitli  televizyonlar için seslendirme çalışmaları yapmış.

Münih’teki ARD Enternasyonal Müzik Yarışması’nı kazanması, müzik kariyerinin kapılarını açmış Quasthoff’a. 1955 yılında katıldığı Oregon Bach Festivali ise Amerika ile tanıştırmış onu. Sonra da festivaller festivalleri, başarılar başarıları kovalamış…

Quastfoff’un dünyanın en ünlü müzik şirketleri için doldurduğu sayısız müzik kaydını ve kazandığı ödülleri tek tek saymak istemiyorum burada. Söylemek istediğim dehasını herşeye rağmen engelinin önüne geçirebilmiş olması.

Dehası engelinin önüne geçmiş bir başka ünlü müzisyen ise, Itzhak Perlman. Perlman, İsrail asıllı Amerikalı bir keman virtüözü ve orkestra şefi; adı genelde 20. Ve 21. yüzyılın önde gelen keman virtüözleri arasında anılıyor.

Perlman radyoda dinlediği bir klasik müzik konserinden sonra kemana ilgi duyuyor. ABD’ye gitmeden önce, Tel Aviv Müzik Akademisi’nde ilk müzik eğitimini alıyor. Eğitimine Juilliard School’da ünlü keman virtüözü Ivan Galamian ile devam ediyor. Tüm Amerikan halkı onu 1958’de katıldığı Ed Sullivan Show ile tanıyor. 1963 yılında Carnegie Hall’de ilk kez sahne alıyor. 1964 yılında kazandığı bir yarışmanın ardından da dünya turnelerine başlıyor ve böylece ünü tüm dünyaya yayılıyor.

Yazının Devamını Oku

II. Ulusal Suna Korad Şan Yarışması

3 Mart 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

İstanbul Opera Derneği, İstanbul’da; ülkemizde ve uluslararası sanat platformlarında opera ve sahne sanatlarının gelişmesine ve geniş halk kitlelerine yayılmasına katkıda bulunmak amacıyla, Eylül 2022’ de kurulmuş bulunuyor.  Derneğin kurucusu ve fikir annesi; Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı Opera Ana Sanat Dalı Başkanı Soprano, Doç. Dr. Tülay Uyar Hatip. Kurucu üyeleri arasında ise kendisiyle birlikte; AKM Sanat Yönetmeni Remzi Buharalı, Opera Rejisörü Aytaç Manizade, Orkestra Şefi Paolo Villa, Besteci Prof. Dr. Hasan Uçarsu, Ses Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İsmail Koçak, İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) Baş Dekoratörü Efter Tunç, Opera Sanatçısı Otilia İpekKevork TavityanNejat Işık Belen ve Prof. Dr. Murat Volkan Dülger yer alıyor. 

İstanbul Opera Derneği, Türkiye’ nin devlet desteksiz kurulan ilk operası.

Dernek; opera sanatının en üst düzeyde icra edilmesi ve bu sanatın yaygınlaştırılması için opera yarışmaları ve sempozyumlar düzenliyor, ustalık sınıfı opera stüdyosu eğitimleri ve onur ödülleri veriyor. 

İstanbul Opera Derneği, ayrıca; genç profesyonel opera sanatçılarının eğitimlerini ileri düzeyde devam ettirebilmeleri ve genç sanatçıların kariyerlerinde ilerleyebilmeleri için konserler düzenlemek, profesyonel opera prodüksiyonlarında başrol söyleyebilmeleri için gerekli altyapıyı onlara kazandırmak amacıyla İstanbul Opera Stüdyosu’ nu kurmuş bulunuyor. 

Opera Derneği tarafından her yıl genç opera sanatçılarının motivasyonlarını ve performanslarını yükseltmeleri için fırsat yaratmak, kariyerlerinin başlangıç aşamasında onlara destek olmak amacıyla Ulusal Suna Korad Şan Yarışması’ nı düzenleniyor. Yarışmaya 33 yaşını aşmamış genç opera sanatçıları ile Türkiye’de üniversitelerin opera bölümlerini okuyan öğrenciler katılabiliyor. Yarışma sonucunda birincilik, ikincilik ve üçüncülük dışında mansiyon ödülü, jüri özel ödülü, üniversite kategorisinde de en genç opera sanatçısı özel ödülü veriliyor. 

Türk opera tarihini ismini altın harflerle yazdıran Koloratür Soprano Suna Korad emsalsiz sesi, tekniği ve ifadesiyle dünyanın her yerinde hayranlık uyandırmış bir sanatçımız. Maria Callas, Renate Scotto, Tito Gobbi, Yehudi Menuhin, Mario der Monaco, Renate Tebaidi ve Rudolf Nuriyev gibi dünyaca ünlü sanatçılarla beraber dünyanın en önemli opera sahnelerinde konserler ve temsiller yapan Suna Korad’ a 1981 yılında Türk Hükümeti’ nin sanatçılara verdiği en yüksek unvan olan “Devlet Sanatçısı” unvanı verilmiş bulunuyor. Korad, opera sanatçılığı kariyerinin dışında, Opera Bölüm Başkanı olduğu Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’ nde birçok başarılı opera sanatçısı yetiştirmiş bulunuyor. 

Değerli Sanatçımız Suna Korad adına düzenlenen Şan Yarışması, ilk kez, 29-31 Mayıs 2023 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Yarışmanın galibi İstanbul’ dan Eda Umay Akan oldu. İkincilik ödülünü Cansu Özel, üçüncülük ödülünü Duha Alkan aldı. Mansiyon ödülleri ise Zeynep Seray Özcan, Berna Yücel ve Sezgin Hamızoğlu’ na verildi. Suna Korad Gençlik Özel Ödülü’ ne de Jenişya Yaeş ile Buket Filiz lâyık görüldüler. 

II. Ulusal Suna Korad Şan Yarışması 11-14 Mart 2024 tarihleri arasında Süreyya Opera Sahnesi’nde gerçekleştirilecek.

Yazının Devamını Oku

“Mucizevi” Konaklama ve Yaşam Merkezi

25 Şubat 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

1964 yılında kurulmuş olan, Türk Kanser Derneği, Türkiye’nin en köklü sivil toplum kuruluşlarının başında geliyor. T.C. Bakanlar Kurulu’nun 1964/6-3728 sayılı kararı ile Kamu Yararına Çalışan Dernekler statüsünü kazanmış ve 74/8750 sayılı kararı ile de Türk adının kullanım hakkına sahip olmuş bulunuyor. Dernek, topluma koruyucu sağlık hizmetlerini ulaştırmak ve toplumda erken tanı bilincini oluşturmak için ücretsiz sağlık tarama hizmetlerini kesintisiz olarak halkımıza sunuyor. Aynı zamanda belediyeler ve kurumlarla iş birliği içinde, toplumu kanser hakkında bilgilendirmek amacıyla seminer ve konferanslar düzenliyor.

Türk Kanser Derneği, kurulduğu günden bu yana; “kanser hastalığı ile ilgili tüm konularda dünya çapında bilgi ve gelişim merkezi olmak, ulusal kanser bilincinin oluşturulması ve dünyadaki merkezlerle entegre çalışmalarıyla öncü kuruluş olarak bilinmek ve dünyada referans olarak gösterilen yenilikçi bir dernek olmak” vizyonu ile yürütüyor çalışmalarını.

Kanser hastaları için psikolojik destek çok önemli. Kanserin yaşamı tehdit eden önemli bir hastalık olması hem hastayı hem de yakınlarını psikolojik açıdan etkiliyor. Hasta için gelecek kaygısı, yaşam ideallerinin tehdit altında olması, güç ve kontrolün her şeye yetmeyebileceği gerçeği, sosyal rollerin değişimi, organ ya da saç kaybı yaşama gibi beden değişiklikleri, bağımlı ve muhtaç olma gibi hisler hastada ve hasta yakınlarında endişeye neden oluyor. Hastalığın etkilediği organa göre; biyolojik etkileri, hastalık algısı ve tetkik süreçlerinin yorucu psikolojik etkileri, tedavilerin yan tesirleri nedeniyle de psikolojik sıkıntılar yaşanabildiği bilinen bir gerçek. Mutsuzluk, isteksizlik, hayattan tat almama, uykusuzluk, yorgunluk, iştahsızlığın yanı sıra endişe atakları, öfke nöbetleri ve ölüm korkusu sıklıkla bu sürece eşlik ediyor. Bu dönemde hastaya gerekli psikolojik destek sağlanmazsa, hastalığın beden üzerinde yarattığı etkilerin kontrolü de ister istemez güçleşiyor.

Psikolojik desteğin kanser hastasını yaşama bağladığının, medikal tedavinin olumlu etkilerini büyük ölçüde artırdığının bilincinde olan Türk Kanser Derneği, kanserle mücadele eden hastalarına ve yakınlarına, ücretsiz olarak psikolojik danışmanlık hizmeti sağlıyor.

Gerek yetişkin gerekse çocuk kanser hastaları; ikamet ettikleri şehirlerde onkoloji hastanesi bulunmadığı ve/veya büyük şehir hastanelerimize gelmelerinin şart olduğu durumlarda maddi imkansızlıklardan dolayı başlarını sokacak bir ev bulamayabiliyorlar. Kanserle mücadele eden hastalar ve aileleri; yazın park ve bahçelerde yatarak kışın ise akrabalarının evlerine sığınarak, bazen bir göz odada tedavilerine devam etmeye çalışabiliyorlar. Daha da acısı, onkoloji hastanelerinin bulunduğu şehirlerimizde kalacak yeri olmadığı için kanser tedavisine devam edemeyen hastalarımızın var olma ihtimali…

Kanser hastalarının bu büyük sorununa çözüm getirebilmek amacıyla; İstanbul Şişhane’ de bulunan Türk Kanser Derneği Merkez Binası’ nda, Mucizevi – Konaklama ve Yaşam Merkezi hayata geçirilmiş bulunuyor. Mucizevi’ nde, hastalara ve refakatçilerine tedavileri boyunca ücretsiz olarak:

gibi pek çok yaşamsal hizmet veriliyor. İhtiyaç sahibi kanser hastalarının bu hizmetlerden faydalanabilmek için 0212 238 30 30 numaralı telefondan derneğe ulaşmaları yeterli.

Türk Kanser Derneği Genel Müdürü Özlem Egeli; “

Yazının Devamını Oku

Burun fonksiyonları 

23 Şubat 2024
Merhabalar sevgili okurlar.  

Acaba hangimiz burnumuzun koku alma dışında ne işe yaradığı konusu üzerinde düşünmüşüzdür? Ben, yardımcım -daha doğrusu can yoldaşım- Mercan Türkmenistan’ a pasaportunu uzatmaya giderken kızımın yanına taşınmamış olsaydım, muhtemelen aklıma bile getirmeyecektim bu konuyu. 

Zeynep’ in can yoldaşı, aynı zamanda da Mercan’ ın ablası olan Gevher rahat nefes alamıyor. Burnumuz, en bilinen fonksiyonuyla, koku almamızı sağlıyor. Ancak burun, koku almanın yanı sıra, vücutta özellikle dış etkenlere karşı hem klima hem de filtre görevi gerçekleştiriyor.  

Solunum yoluyla vücuda alınan hava, burun yoluyla filtre ediliyor; dış dünyadaki bakteri, mikrop vs. gibi unsurlardan arındırılarak vücut iç işleyişine kazandırılıyor. Aynı zamanda burun yoluyla dış dünyadan alınan hava, yine burun yoluyla vücut işleyişi ve dengesine uygun nitelikte nemlendirilerek ve ısıtılarak, ideal havaya dönüştürüldükten sonra akciğerlere gönderiliyor. Bütün bu işlemler, saniyeler içerisinde sürekli olarak ve ortamın sıcaklığı, kirliliği, nemi değerlendirilerek burun tarafından hızlıca gerçekleştiriliyor. 

Burun, sürekli ve hızlıca gerçekleştirdiği bu filtre ve klima fonksiyonlarını, ancak solunumun normal olduğu durumlarda yerine getirebiliyor. Burun fonksiyonlarının normal işleyişinin bozulması temel olarak, herkeste mevcut olan ancak daha sonra büyüme göstererek sağlık sorunlarına sebep olabilen burun eti dolayısıyla meydana geliyor. 

Burun içerisinde, konka adı verilen ve solunan havayı temizleyip ısı bakımından da dengeleyerek akciğerlere yönlendiren, içleri kan damar ağlarından oluşan dokulara burun eti (halk arasında daha aşina olduğumuz haliyle genzi eti) adı veriliyor. Temel görevi, akciğere yönlendirilen havayı temizleyip ısıtarak termostat görevi görmek olan burun eti, ortamın sıcaklığına göre şişebilme veya küçülebilme özelliği taşıyor. Havanın sıcak olması durumunda, kan damarlardan çekilerek etler küçülüyor ve solunan sıcak havanın vücut sıcaklığına uygun olarak düşürülmesi sağlanıyor. 

Burun fonksiyonları olarak bilinen ve yukarıda da belirtilen görevlerin bir kısmı, burun etinin görev kapsamına giriyor. Burun etleri, teneffüs edilen hava içindeki toz, mikrop, bakteri gibi unsurları burunda normal olarak sürekli üretilen mukoza salgısı yoluyla temizleyerek akciğerlere gönderiyor. Böylece burun etiyle hava temas eder etmez akciğer hava keseleri otomatik şekilde açılarak, efor sarf etmeden temiz havayı alıyor. Burun deliklerinden birinin sırayla 2-3 saatte bir açılıp kapanmasıyla, akciğerlerin çalışması düzenlenmiş oluyor. 

Hepimizde, sağ ve sol burun boşluklarında üçer adet olmak üzere, toplam altı adet burun eti bulunuyor. Bu altı adet burun etinin içerisinde en çok çalışan burun eti; burunda en alt bölgede yerleşik bulunan, alt konka adını alan organ. Solunum yoluyla alınan havayı ilk karşılayan alt burun etleri, havanın sıcak, soğuk ya da kirli oluşuna göre büyüyüp küçülme gösteriyor.  

Burun etlerinde büyüme meydana gelmesinin sebepleri ise, şu şekilde sıralanabiliyor: 

Yazının Devamını Oku