Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan eşi Emine Erdoğan ile birlikte HAK-İŞ'in düzenlediği “6. Uluslararası Kadın Emeği Buluşması"na katıldı. Haliç Kongre Merkezi'ndeki program sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, telefon gelmesi üzerine salondan ayrıldı. Erdoğan, telefon ile konuşarak dışarı çıkarken HAK-İŞ Başkanı Mahmut Arslan kürsüdeki konuşmasını sürdürdü. Erdoğan yaklaşık 15 dakika sonra salona geri döndü.
ERDOĞAN'IN KONUŞMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra Hak-İş 6. Uluslararası Kadın Buluşması'nda konuşuyor. Erdoğan'ın konuşması özetle şöyle: "Hak-İş Konfederasyonumuzun düzenlediği Kadın Buluşması'ndan dolayı tebrik ediyorum. Bu buluşmalarımızdan her biri kadınlarımızın seslerini çok daha gür duyurduğu birer platform özelliği taşıyor. Bize göre kadın meselesi tüm insanlığın ortak meselesidir. Rahmetli Neşet Erteş'in ifadesiyle; kadın insandır, erkek insanoğludur. Kadınlarımızın yaşadığı sorunların hak ve adalet merkezli bir anlayışla çözülmesi gerekiyor. Hak İş çatısı da bu mücadeleyi vermek için en uygun yer olduğuna inanıyorum. Çoğulcu ve özgürlükçü anlayışla yola çıkan Hak İş hiç şüphesiz aynı hassasiyeti kadınlar için göstermektedir.
BAŞI AÇIK KAPALI AYRIMI YAPMADIK
Bizim inancımızda nimetlerin de, mükellefiyetlerin de hepsi erkekler için erkek ve kadınlar içindir. Ayrım yoktur. Sadece fıtratta olan farklılıklar sebebiyle de içinde değişiklikler sözkonusudur. Kuran'da iyi ve temiz erkeklerle, iyi ve temiz kadınlar ile aynı şekilde kötü erkekler ve kötü kadınlar ifadeleri geçiyor. Mükafatın ölçüsü ise cinsiyet değil salih amel olarak ifade ediliyor. Israrla din adına cinsiyet üzerinden insanları ayrıma tabi tutmak ancak cehaletle izah edilebilir. Kadınların kıyafetleriyle değil; tıpkı erkekler gibi kafaların içindeki fikirle değerlendirilmesi gerektiğini söyledik. Siyasi hayatımızda hiçbir ayrımla uğraşmadık.
TEK BİR HANIMEFENDİYE...
Tek bir hanımefendiye kılık, kıyafet, başı açık veya kapalı olduğundan olumlu ya da olumsuz bir tavra girdiğimi kimse söyleyemez, tek bir örnek gösteremez. Benim anlayışıma göre özellikle kadınları birikimleriyle değil şekilleriyle değerlendirmek bu kardeşlerimize yapılabilecek en büyük hakarettir. Geçmişte maalesef pekçok kızımız okul kapılarında, hanımkardeşlerimiz işyerlerinde, sokaklarda, kamusal alanlarda pek çok hakarete mauz kalmışlardır. Bu hakareti yapanların kimler olduğunu sizler iyi biliyorsunuz. İkna odalarında kızlarımızın ne hale getirildiğini gayet iyi biliyorsunuz. Hala aynı çarpık zihniyetin artıklarıyla karşılaşıyoruz.
HERKES İSTEDİĞİ GİBİ GİYİNİR KİMSE MÜDAHALE EDEMEZ
Geçtiğimiz günlerde bir medya kuruluşunda başörtülü kadınlarımızın TSK'da çalışmalarından rahatsız olduklarından ötürü sinsi bir haber çıktı. Hani rahatsız olmuyordunuz. Bazı kafalar hala eski anlayışlardan vazgeçmiyor. Biz hiçbir kardeşimizin bu şekilde aşağılanmasına rıza göstermedik, göstermeyeceğiz. Bir barış devletini konuşuyorsak, özgürlüklerin egemen olduğu bir devleti konuşuyorsak, bu ülkede herkes istediği gibi giyinir, kimse müdahale edemez, istediği gibi inancını yaşar kimse buna müdahale edemez. Bu ülkenin vatandaşların tamamı birinci sınıf hizmete tabidir.
GENÇLERE HAYIR DİYEN KANDİL ÇOCUKLARI KANDIRMADI MI?
Şayet bunu kabullenemeyen varsa ikiyüzlülükle, riyakarlıkla, alavere, dalavere ile değil mertçe, yiğitçe çıksın ortaya söylesin fikrini. Türkiye demokratik bir devlet olduğuna göre hakem millettir. Milletimiz kimin haklı olduğunu söylüyorsa gelin onu uygulayalım. Ve ülkemizi artık böyle utanç verici tartışmalarla oyalamayalım. şimdi diyorlar ki, gençlerimiz için evet. Ama bakıyorsun birisi de çıkmış gençlerimiz için hayır diyor. Bunu Kandil'deki diyor. Bunu aklım alıyor, niye? 13-18 yaşındaki gençleri kız-erkek aldatarak bunlar Kandil'e kaçırmadılar mı? Onlara özel eğitimler vermediler mi? Ellerine silahları vermek suretiyle benim vatandaşlarımı öldürmediler mi? 16 Nisan bu tezgahı bozma günüdür, buna hazır mıyız?
BU GENÇLER 15 TEMMUZ'DA KENDİLERİNİ İSPAT ETTİLER
Artık milletimize gidiyoruz. Seçme yaşını 18 olarak kabul ediyorsun da seçilmeyi niye kabul etmiyorsun? Zor olan seçmektir. Seçilmek seçmeye göre daha kolaydır. Biz gençliğimize güveniyoruz. Bu gençler 15 Temmuz'da kendilerini çok ama çok farklı ispat ettiler. F-16'ların karşısında gençlerimiz durdu, kadınlarımız durdu. Ölüme yürüdüler. Göğsünü bombalara, mermilere siper ettiler. Böyle bir gençliğin ön açmalasınız. Dünyada oluyor da benim ülkemde Ayşem, Fatmam, Mehmedim niye olmasın? Şahsen 2017 yılında hala bu meseleleri konuşuyor, tartışıyor olmaktan ben ar ediyorum, utanıyorum, sıkılıyorum.
KİM HAYAT TARZI AÇIYORSA TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜN GÖSTERGESİDİR
2053 dediğim zaman 2071 dediğimde birileri dalga geçti. Sadece evlatlarımızı değil torunlarımızı konuşacağız. Bizler lider bir ülkeyi inşa edeceksek, lider bir ülkeyi ihya etmenin tohumlarını atacaksak, onun projelerini şimdiden yapmak durumundayız. Bölgemizde siyasi ve beşeri haritaların çizildiği, 100 yıllık oyunların yeniden tedavüle sokulduğu ortamda bu meseleyle meşgul olamayız. Kim inanç ibadet, saç sakal tartışması açıyorsa bilin ki bu millete ve ülkeye zarar vermek istiyor. Bugün her kim hayat biçimi tartışması açıyorsa bilin ki sebebi kendi hayat tarzının tehlike altında olması değil; tam tersine kendi dışındaki hayat biçimlerine tahammülsüzlüğüdür.
16 NİSAN'DA BU İKİ KESİME ÇOK GÜVENİYORUM
Kendilerine gizli iktidar gücü devşirenlerin inşallah sonu geliyor. 16 Nisan'da milletimiz nihai tokadını vuracak ve son sözünü söyleyecektir. Bu konuda iki kesime çok güveniyorum: Birisi gençlerimiz, diğeri gençlerimiz. 18-25 yaş arasında milyonlarca gencimiz var. Tarihi bir fırsatı yakalayarak aman ha o günü kaçırmayın. Kapı kapı dolaşacağız, durmak yok, yorulmak yok. Gençler 16 Nisan'da geleceğimize sahip çıkmaya hazır mıyız? Hanımlar 16 Nisan'da hala sizi istismar peşinde koşanlara derslerini vermeye hazır mıyız?
KADINA ŞİDDET UYGULAYAN KİMSE ZAVALLININ TA KENDİSİDİR
Batı dünyası aile tahribatı nedeniyle hızla çöküşe doğru sürükleniyor. Biz bu oyuna düşmeyeceğiz. Aile kurumuna sıkı sıkıya sahip çıkacağız. Aile içinde şiddet asla tasvip edilemez. Bizim inancımızda ayrım yapılmaksızın insanların tamamı eşref-i mahlukattır. Haksız yere zulme uğrayan her kişi insanlığın vicdanında kanayan bir yaradır. Kadını zayıf, korumasız, aciz görerek ona şiddet uygulayan kimse zavallının ta kendisidir. Kendi üstünlüğünü göstermek için kadına el kaldıranların durumu cahiliye devrinde kız çocuklarına diri diri toprağa gömenlerden farklı değil. Kadını bir meta gibi pazarlayan anlayışla köle dönemlerinde kadınları pazarlayanların arasında bir fark yoktur.
15 TEMMUZ'DAN SONRA KADINLARIMIZA BİR DE CAN BORÇLANDIM
Siyasette 40 yıldır verdiğim mücdalemde iki faktör vardır. Birincisi daima bana destek olan bir eşe ve çocuklara sahip olmamdır. İkincisi de gençlik kollarımdan ve 1989 yılındaki ilk adaylığımdan itibaren tüm siyasi çalışmalarımda hanımların etkin şekilde yer almasıdır. Bugün de katıldığım toplantılarda, ziyaret ettiğim şehirlerde en büyük dayanışmayı, muhabbeti, iltifatı hanım kardeşlerimden görüyorum. 15 Temmuz gecesi sokaklara dökülerek canları pahasına, ülkesini ve milletini savunanların arasında ne kadar çok hanım kardeşimiz olduğunu sizler de görüyorsunuz. Şehitlerimizin arasında 11 hanım kardeşimiz de vardır. Marmaris'te şahsımı yok etmeye gelen teröristler bizi bulamayınca orada aralarında kadınların da bulunduğu polis kardeşlerimize saldırdı. İki yakın korumamı şehit ettiler. Kadın polislerimizi darp ettiler. 15 Temmuz'dan sonra kadınlarımıza bir de can borçlandım."