BİR SORUDAN FAZLASI | Ben senin çocuğuna katlanmak zorunda mıyım?

Güncelleme Tarihi:

BİR SORUDAN FAZLASI | Ben senin çocuğuna katlanmak zorunda mıyım
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 09, 2022 14:10

Kafede çocuklar gürültü yapıyor, uçakta bebekler ağlıyor, ebeveynler tartışıyor, tepkiler, isyanlar... Sosyal medyanın en sevdiği tartışma konularından biri kamuya açık yerdeki çocuk ve ebeveyn davranışları. Bir Sorudan Fazlası serimizin yeni bölümünde bu popüler tartışmayı irdeledik...

Haberin Devamı

Geçtiğimiz haftalarda bir babanın sosyal medya hesabından yaptığı 'Uçakta ağlayan çocuğa, asansördeki bebek arabasına, restorandaki gürültücü çocuğa katlanmak zorundasınız. Yoksa yallah köyünüze' paylaşım çok konuşulmuştu. Dönem dönem çocukların, çocuklu ailelerin kamuya açık yerlerdeki varlığı tartışma konusu oluyor. Bazıları 'çocuk sesine/ağlamasına' daha fazla tolerans talep ederken kimileri de çocuk olmayan mekan ve seçeneklerin artmasını talep ediyor. 

BİR SORUDAN FAZLASI | Ben senin çocuğuna katlanmak zorunda mıyım

Biz de tekrar tekrar önümüze gelen konuyu hem çocuğu olanlarla hem de olmayanlarla konuştuk ve haberi bir uzman görüşüyle destekledik.

ÇOCUK SESLERİNE BİR DE TABLETLERDEN YÜKSELEN OYUN SESİ EKLENDİ

S.P. (37)

Haberin Devamı

Bu tartışmada hep sapla saman birbirine karışıyor. Tabii ki bebekler ağlar, çünkü konuşmayı öğrenene kadar dünyanın geri kalanına dertlerini anlatmak için ellerindeki tek araç budur. Tabii ki bebek arabasıyla asansöre binmeye çalışana yol verilir. Tabii ki otobüs şoförleri pusetle binmek isteyen yolcuya yüzünü ekşitmemelidir. Tabii ki mekanlarda ebeveyn odaları, çocuk oyun alanları, çocuk menüleri olması gerekir. Tabii ki restoranlar, kafeler biberonda yapılacak bebek maması için sıcak su desteğini yüksünmeden verebilmelidir. Tabii ki çocuklu olmak insanın uçağa binme, restoranda yemek yeme, konserde eğlenme gibi en temel haklarının askıya alınması anlamına gelmez. Bunlara kim neden itiraz etsin ki zaten?

Burada tepki gösterilen şey, artık bebeklikten çıkmış hatta okul çağına gelmiş çocukların ve ebeveynlerinin sosyal ortamlardaki tavırları. Burada tepki gösterilen şey, işten çıkıp yorgun argın iki lokma yemek yemek için gittiğiniz restoranda, aylardır görmediğiniz arkadaşlarınızla buluştuğunuz kafede iki kelime sohbet etmek istediğiniz sırada arka masadan gelen ve sürekli bir şeyler isteyen ya da bir şeylerden şikâyet eden çocuk sesleri. Son yıllarda buna bir de tabletlerdeki oyunlardan yükselen ses efektleri ilave oldu.

Haberin Devamı

Kimse bu anne babalara “Çocuğunuz 18 yaşına gelene kadar gelmeyin siz buralara” demiyor. Denen şey şu: Biz çocuğunuzun çocuk olduğunun farkındayız. Lütfen siz de yavrunuza şu an bulunduğunuz yerin ev olmadığını ve ev dışındaki hayatın kurallarının farklı olduğunu öğretin. Örneğin evde tabletin sesini istediği kadar açabileceğini, ama bir restorandaysa oyununu kısık sesle oynaması gerektiğini anlatın. Eğer bunu anlatamıyorsanız da sorunun kaynağını bulmaya çalışın. Ve lütfen ama lütfen, “O daha çocuk, anlamaz ki…” savunmasının arkasına sığınmayın. Yeri geldiğinde aynı çocuk hakkında “Bizimki çok akıllı, yaşıtlarının çok ilerisinde. Telefonu eline aldı mı yapamadığı şey yok, geçen gün teyzesine komik video atmış” diye haklı olarak övündüğünüzü unutmayın.

Haberin Devamı

Ah keşke Dilber Ay sağ olsaydı da “Çocuklara katlanmak zorundasınız, yoksa yallah köyünüze” diyen Twitter kullanıcısına o gür sesiyle bir ZORUNDA MIYIM deyiverseydi…

'EBEVEYNLİK ELEŞTİRİSİ AİLEDE BAŞLIYOR, KAFEDE DEVAM EDİYOR'

M.Ö. (45)

Bu siyah beyaz bir konu değil. Anne babalar toplumumuzda sürekli çevre tarafından yargılanıyor, ebeveynlik yeterlilikleri sorgulanıyor. Bu geniş ailede başlıyor, uçakta/kafede de devam ediyor. Bunun yarattığı baskı aslında konuşulan sorunun çözümü değil parçası hale geliyor. Öyle veya böyle bir çocuk yetiştirmiş herkes ebeveynlik hakkında ordinaryus olduğuna emin. Henüz çocuk sahibi olmamışlar ya da bunu istemediğini düşünenler de empati geliştirmek konusunda genelde noksan kalıyor. Bu tartışmanın tüm tarafları bence sorunun bir parçası olduğunun farkında değil.

Haberin Devamı

Anne baba olmanın kendilerine bir farklı bir statü sağladığını, dokunulmazlık kazandırdığını düşünen ebeveynler de çok. Bir örnek vereyim. Bir restoranda masamıza çok yakın bir yerde futbol oynayan çocukların meşin topu bizim masadamızda içeceğimize geldi ve bardak devrildi. Annesinin bize ilk söylediği 'Çocuk işte' oldu.

Tolerans geliştirirken 'Çocuk işte' ile 'Cık cık cık, bunlar nasıl ana baba' arasında bir denge bulmamız gerekiyor. Bu açıdan çocuksuz mekanların olmasını da destekliyorum, bu tartışmayı hafifletecek, tolerans dengesine destek olacak her çözümü destekliyorum.

Sonuçta bu tartışmanın ebedi kurbanı her zaman çocuklar.

PANDEMİ SONRASI ÇOCUKLARA DAHA ANLAYIŞLI OLUNMALI

P.K. (33)

Haberin Devamı

İki çocuk annesi olarak aslında benim de dikkat ettiğim bir konu çocukların olur olmadık yerlerde ağlaması. Ben de kimseyi rahatsız etmemeliyim diye düşünenlerdenim. Mesela çocuğum otobüste ağlıyorsa onu susturmalıyım, gerek bir oyuncak ile gerekirse çok tercih etmediğim halde telefon vererek. Kimseyi rahatsız etmeye hakkım olmadığını düşünüyorum ama "Gerekirse evden çıkmasınlar" diyenlere de katılmıyorum. Bence özellikle pandemi çocukları dışarıya uyum sağlamakta zorlanıyorlar. 2 yıl neredeyse eve kapandık ve şimdi dışarıya yeni uyum sağlamaya çalışıyorlar. Bu süreçte benim çocuklarım da ağlama krizleri yaşadı, hatta anne-baba dışında gördüğü herkese ağlıyordu. Parkta kendi yaşıtlarından bile korkuyordu. Bu sebeple uyum sürecinde biraz daha anlayışlı olmak gerektiğini düşünüyorum. 

'ONLARDAN BİRİSİ BENİM ÇOCUĞUM DA OLABİLİR'

S.G. (31)

Bulunduğum yerlerde çocuklar durmadan hareket edip, ses çıkarıp birilerini rahatsız ettiğinde ben asla rahatsız olmuyorum. Çünkü onlardan birisi ilerde benim çocuğum da olabilir. Bu sebeple sırf çocukları var diye hayatta yapmak istedikleri şeyleri kısıtlamalarını doğru bulmuyorum. Çocuklar geleceğin yetişkinleri ve bir şekilde hayatta her zaman olacak bir durum. Bazı insanların bundan rahatsız olmalarını anlayabilsem bile haklı bulmuyorum. Bir şekilde hepimiz toplumda yaşıyoruz ve birbirimize anlayış gösterip saygı duymamız gerektiğini düşünüyorum.

'KALKIP BAŞKA YERE GEÇİYORUM'

Z.O. (25)

Gezdiğimiz ya da oturduğumuz mekanlarda biraz da olsa kafamızı boşaltmaya gidiyoruz. Zaten stresli geçen günün sonunda ise bir çocuk ağlaması duyduğumda çok rahatsız oluyorum. Ancak sonra kendimi sakinleştirip, ‘Sonuçta çocuktur ağlar’ diyerek odağımı değiştirmeye çalışıyorum. Tabii bu her zaman mümkün olmuyor. Durum uzun süre devam ederse mutlaka o ortamdan uzaklaşıyor, bir kafede oturuyorsam da kalkıp başka bir yere geçiyorum. Çocuklu ailenin oradan kalkmasını beklemiyor veya istemiyorum. Çünkü nasıl kimse benim keyfimi bozamazsa ben de kimsenin keyfini bozamam.

'SOSYALLEŞMEK ÇOCUKLARIN DA İHTİYACI'

B.Ç. (26)

Sosyalleşmek yetişkinler için olduğu kadar çocuklar için de çok önemli bir ihtiyaç. Özellikle anne baba ile birlikte sosyalleşmek, dışarda birlikte yemek yiyip, kahve içebilmek bence çok kıymetli. Elbette anne babanın empati yaparak, başkalarının özgürlüğünü kısıtlamamaya, etrafa rahatsızlık vermemeye dikkat etmeleri gerekiyor. Sosyal hayatta var olma kuralları gözetilir ve bu kuralları bilen bilinçli çocuklar yetiştirilirse çocuklu ailelerin toplum için bir rahatsızlık oluşturacağını düşünmüyorum. Her çocuk anne ve babanın aynasıdır ve bilinçli yetişkin olma yolunda anne babayı gözlemleyecekleri tüm ortamlar mühim. "Biz rahatsız oluyoruz çocuklar kafeye gelmesin" bakış açısı bence anlamsız çocuklu ailelerden ben rahatsızlık duymuyorum.

'GÖREV EBEVEYNDE'

T.G. (27)

Çocukların sosyal ortamdaki davranışlarının ebeveynlerinin kontrolünde olduğunun kanaatindeyim. Ses çıkardıkları takdirde rahatsız olmuyorum. Çünkü yetişkin düşünme yetilerine sahip olmadıklarından başkalarını rahatsız edebilme ihtimalleri ebeveynleri tarafından onlara aktarılmalı. Tabii davranışın boyutu şiddetli olduğunda yalnızca 'gürültü' yaratıldığı için rahatsız olduğum doğru. Ama bu bir çocuğu suçlamam veya kızmam gerektiği anlamına gelmiyor. Ağlayan çocuğun muhakkak rahatsız olduğu bir durum vardır. Çevresindeki diğer bireyleri rahatsız etmeden çözmek de ebeveynlerin görevidir.

BİR SORUDAN FAZLASI | Ben senin çocuğuna katlanmak zorunda mıyım

ÇOCUKLARIM SEBEBİYLE PEK ÇOK DAVETE GİTMEDİK

D.A. (39)

Hiç kimse, başkasının çocuğuna katlanmak zorunda değil. Hiç susmadan ağlayan çocuk sesi gerçekten büyük bir işkence. Eğer çok ağlayan, çok huysuzlanan bir çocuğunuz varsa önlemini almak zorundasınız. Ben de iki çocuk babası birisi olarak ağlayan çocuk sesine dayanamıyorum. Kendi çocuklarım da çok sorunlu olmasalar da toplu taşıma araçları başta olmak üzere kamusal alanlarda benzer durumlarla beni ve eşimi zor durumda bıraktılar. Ancak çocuğumuz ağladığı zaman diğer insanları rahatsız etmemek adına elimizden geleni yaptık. Örneğin çoğu zaman düğün gibi birçok davete gitmedik. Mecbur kalmadıkça yolculuk yapmadık. Hatta benim ehliyetim bile yoktu. İlk çocuğum olduktan sonra bir otobüs yolculuğunda 'bebekli yolculuğun ne kadar zor olduğunu' görünce, önce ehliyet ardından da araba almak zorunda kaldım. Araba alana kadar da elimizden geldiğince toplu taşıma aracı kullanmadık. Çocuklarım büyüdü. Yani bebek değiller artık ancak hâlâ parkta, bahçede, uçakta diğer insanları rahatsız etmemek adına elimizden geleni yapıyoruz. Olağan dışı durumları, rahatsızlığı olanları ayrı tutuyorum ancak bebekler dışında çocuğun sesli bir şekilde ağlaması ve ebeveynlerinin tutumu bir görgü kuralı. Çocuğunuzu iyi bir şekilde yetiştirirseniz ağlasa bile kimseyi rahatsız etmez. Bence ağlamanın da bir adabı ve kültürü var. 

Rahatsız olan da var, olmayan da…

Çocuk Psikoloğu Büşra Kupik ise bu konuya iki farklı açıdan yaklaşılması gerektiğini söyleyerek, “Öncelikle çocuğun ağlama nedenini ve sonra o durumun ebeveynleri tarafından nasıl karşılandığını iyi tespit etmek önemli. Çocukların konuşmayı öğrenmeden önce ebeveynleri ile iletişim kurup ihtiyaçlarını ifade etmesine en büyük yardımı olan davranışlardan biri ağlamaktır. Karnı acıktığında, canı acıdığında, hasta olduğunda, sıkıldığında ve bu gibi birçok durumda ağlaması gayet anlaşılır bir durum” ifadelerini kullandı.

İSTEDİKLERİNİ YAPTIRMAK İÇİN AĞLIYORSA…

Kupik, sağlıklı bir çocuğun yaşı ilerledikçe ve sözcüklerle iletişim kurmayı öğrendikçe ağlamanın yerini sözel ifadeye bırakması gerektiğinin altını çizerek, “Fakat bu yine de her durumda mümkün olmayabilir. Çocuğun canı acıdığında, hasta olduğunda veya üzgün hissettiğinde ağlaması gayet sağlıklı bir tepki iken istediklerini yaptırmak için ağlaması ya da hoşuna gitmeyen durumlarda kendini ağlayarak ifade etmeyi öğrenmiş olması pek de sağlıklı olmayan bir durum. Dolayısıyla bu konuda ailenin ağlama davranışına nasıl bir karşılık verdiği önemli bir detay olarak karşımıza çıkıyor. Canı acıdığında veya gayet insani bir duruma tepki olarak ağladığında ebeveynlerinin ihtiyacını görerek şefkat göstermesi, öpmesi, sarılması, sakinleştirmeye çalışması gelişimsel açıdan önem arz eder. Ancak çocuğun ağlamasıyla başa çıkmakta zorlanan ebeveynler mutlaka bir uzmana danışmalı” dedi.

ÇEVRE BASKISI EBEVEYNİ STRESE SOKAR

Kupik, modern çağın bir getirisi olarak büyükşehirlerde insanların daha fazla strese maruz kaldıklarını söyleyerek, “Bunun getirisi olarak da daha tahammülsüz bireyler haline geliyoruz. Kimi zaman etrafta susmadan ağlayan bir çocuk sesi kişiler için başa çıkılamaz bir durum olabilirken o sorunu nasıl çözebileceğini bilemeyen ebeveynlere çevreden gelen toplum baskısı da stresini arttırabilir. Bu sebeple karşılıklı anlayış ve durumu çözmeye odaklanmak her iki taraf için de daha işlevsel olur” diye konuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!