Öğretmenler ve teknoloji

Güncelleme Tarihi:

Öğretmenler ve teknoloji
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2020 09:15

Ülkemizde öğretmen adayları pek çok diğer ülkede de olduğu gibi eğitim fakültelerinde hem eğitim verecekleri alanda hem de eğitimbilim alanlarında yetiştiriliyor ve mezun ediliyor. Mezun olan eğitim fakülteliler ister Milli Eğitim Bakanlığı’nda, ister özel öğretim kurumlarında çalışsınlar öğretmen adıyla anılıyor.

Haberin Devamı

Hiç kuşkusuz öğretmen adayları ve öğretmenler sadece okullarında aldıkları eğitimle yetinmemeli ve kendilerini geliştirmeli. Öğretmenlik günün belirli saatlerinde, öğrenilen rutinlerle kendini tekrar eden, mesai bitiminde bir sonraki güne devrolan bir çalışma düzeni değil; bir hayat biçimi, ahlaki kuralların şekillendirdiği sorumluluk sahibi bir karaktere dönüşme sürecidir.

DOĞRU KAYNAĞA ULAŞMA
Bir öğretmen kendi öğretim alanlarındaki güncel bilgi ve teknikleri izleyerek daha iyi bir eğitmen olma yolunda ilerlerken, farklı alanlarda da gelişmek ve kendi alanıyla farklı disiplinlerdeki bilgileri harmanlayarak yeni yöntemler, yaklaşımlar ve tasarımlar yapabilecek konuma da gelmeli. Bu bağlamda öğretmen ve öğretmen adaylarının belge bilgi merkezlerinin yanında doğru kullanıldığında internet gibi muazzam bir kaynağa sahip olduğu da bir gerçek. Ancak, herkesin bildiği gibi internet farklı katmanlardan oluşan ve kimi zaman bu kaynakların kirli bilgi olarak tanımlanan tekrar, yalan, menşei belli olmayan ve işe yaramaz bilgilerden oluştuğu da mutlaka göz önünde bulundurulmalı. Ne yapılacak o zaman? Doğru bilgiye ulaşmak için doğru kaynaklara da ulaşmak gerekiyor. Bu yüzden öğretmen ve öğretmen adayları mesleki, kendi alanları ya da ilgilendikleri diğer alanlarla ilgili internetteki bilgilere kuşkusuz üniversite, güvenilir mesleki siteler, gazeteler, güvenilir kişiler ve kurumsal olarak kendini kanıtlamış mecralara başvurabilir. ‘Bilginin doğruluğu’ konusunda sadece içerik üreticilerinden sorumlu olmaları beklenemez. Doğru bilgi paylaşmak zorunda olan öğretmenler mutlaka, medya okuryazarlığı (aldığımız ve oluşturduğumuz mesajlar üzerine aktif sorgulama ve eleştirel düşünme) ve veri doğrulama yöntemleri konusunda eğitim almalı ve bu eğitimi öğrencilerine vermeli. Günümüzde içinde nefret söylemi, sahte haber ve cinsel istismarın normalleştirilmeye çalışıldığı devasa bir içerik kendini sürekli olarak yeniden üretiyor, çoğaltıyor ve sıradanlaşarak gündelik hayatımıza söylemler olarak sızıyor. İşte bu noktada öğretmenlerin müdahale etmesi, öğrencilerini bilinçlendirmesi, doğru bir kültürleşme süreci için hayati bir dönüm noktasıdır.

Haberin Devamı

YAŞAM BOYU ÖĞRENME
Yaşam boyu öğrenme, günümüzün en önemli kavramlarından biri. Kendini geliştirmek isteyen tüm öğretmen ve öğretmen adaylarının başvurabileceği sertifika programları, eğitimler, tartışma ortamları, bilimsel kongre ve diğer organizasyonlara kimi zaman ücretli, kimi zaman da ücretsiz olarak bulunabilir. Ayrıca, benzer bütün eğitim platformları ücretli ya da ücretsiz olarak gerek çevrimiçi gerekse kaydedilmiş ortamlardan internet üzerinde de yapılıyor. MOOC kısaltmasıyla anılan kitlesel çevrimiçi açık ders olarak Türkçeleştirebileceğimiz kurslar da hem çoğaldı, hem de tüm dünyada ve ülkemizde de ilgi görüyor. Çok çeşitli ve hemen her gereksinime yönelik Türkçe ya da İngilizce kurs pek çok farklı seçeneğiyle ilgilenenleri bekliyor.

Haberin Devamı

UZAKTAN ÖĞRETİM
Birkaç aydır yaşadığımız, Dünya gibi ülkemizi de etkisine alan salgın nedeniyle okulların kapatılması ve eğitimin uzaktan devam etmesi süreci teknolojinin ve onu doğru kullanmanın önemini bir kez daha ortaya koydu. Uzaktan eğitim süreci başlayınca Zoom, Teams, Meet, Discord, Connect gibi pek çok platform hemen her uzaktan çalışan için günlük kullanılan terimler haline geldi. Kimileri çevrimiçi platformları kullanırken paylaşmamaları gereken bilgileri de vererek maddi kayıplar da yaşadı. Geleneksel ve yeni medyada bu konularla ilgili pek çok haber ve öneri bombardımanı da yaşandı. Ancak kısa sürede uyum sağlayarak dersleri, toplantıları ve hatta sohbetleri bile bu çevrimiçi iletişim ortamlarıyla gerçekleştirir olduk. Bu ortamlara sıcak bakmayanlar dahi zorunluluktan sadık birer kullanıcı oldu.
Ancak, internet altyapı olanakları tüm öğrenci ve öğretmenler için eşit olmadığından özelikle bu dönem için tam istenildiği gibi fayda sağlanamadı. Fayda sağlandığı düşünülen uygulamalarda da aslında tam da istenen sonuçlar alınamadı. Başarının ölçülebilmesi, kazanımların verilendirilebilme sürecinde ciddi sıkıntılar yaşandı. Bunda aniden gelen zorunlu eve kapanmanın öğretmen ve öğrencileri hazırlıksız yakaladığı gerçeğini de unutmamak gerekiyor. Çevrimiçi uzaktan eğitimin en önemli özelliği iyi planlama gerektirmesi ve içeriklerin ve sunum hazırlıklarının önceden bitirilmiş olası gerektiği. İnternet ilk kullanılmaya başlandığında dosya transferi, küçük mesajlaşmalar, web siteleri ve basit etkileşim içeriyordu. Teknoloji ve internet altyapısının gelişmesi ve kullanıcıların uzmanlaşarak beklentilerini dillendirebilmeleri ölçüsünde kullanım gelişti ve farklılaştı. Öğretmenler ve öğretmen adayları bu tür uygulamaları kullanırken eksik gördükleri ya da geliştirilmesi gereken kısımları üretici kurumlarla iletişime geçerek talep edebilir ve gelişmesini sağlayabilirler. Hatta kendileri bireysel ya da takımlar halinde yeni uygulamalar da geliştirebilirler.

Haberin Devamı

GÖRSEL VE İŞİTSEL GELİŞİM
Eğitimde dijital teknolojinin varlığı etkileşimli görsel ve işitsel ögelerin kullanılmasını zorunlu kılar. Görsel ve işitsel ögeler çeşitli stok sitelerinden ücretli ya da ücretsiz olarak temin edilebileceği gibi öğretmen ya da öğretmen adayları tarafından da üretilebilir. Ancak, her iki durumda da öğretmen ya da öğretmen adaylarının estetik ve sanatsal açıdan gelişmiş olası gerekiyor. Üretilen öğretim materyallerinin öğrencilerin beğenilerini kazanmak ve anlaşılmasını sağlamak buna bağlı. Maalesef eğitim sistemimizde önemsenmediği için resim ve müzik gibi dersler geçiştirilerek yapıldığından öğrenciler sanat ve estetik duyguları tam gelişmeden mezun oluyor. Dolayısıyla bu eksiği kapatacak bir takım çalışmaları da öğretmen ya da öğretmen adayları yapmak durumunda. Materyallerin ara yüzlerinin öğrencilerin sevdikleri popüler oyunlar ve uygulamalarla benzer olması hatta lisansı alınarak birebir kullanılmasının ciddi bir ilgi yarattığı günümüzde kabul edilen bir gerçek. Öğretmenler özellikle yaptıkları çalışmaları ve deneyimlerini bilimsel ya da mesleki platformlarda paylaşmalı bilgi ve deneyimlerini bu vesileyle çoğaltmalı.

Haberin Devamı

EĞİTİMCİLERİN DİJİTAL TEKNOLOJİLERDEN KAÇINMASI MESLEKLERİNİN SONU OLABİLİR
Günümüz toplumları risk olgusunu artık yerel değil küresel olarak yaşıyor. Covid 19 salgını da bunun en önemli örneklerinden biri. Çin’de ortaya çıktığı düşünülen salgın çok kısa sürede dünyayı etkisi altına alınca kapanma durumunda kalan toplumlar alternatifler üreterek yaşamlarını ve mesleklerini sürdürmeyi denedi. Salgın sonrası toplumunda öğretmen ya da öğretmen adaylarının da tam olarak neyle karşılaşacaklarını öngörmek zor. Ancak, özellikle dijital teknolojinin virüs bulaştırmadan iletişimi devam ettirebilmesi bu alanda yaratıcı çözümleri geliştirmenin gerekliliğini gösteriyor. Artık eğitimcilerin dijital teknolojilerden kaçınması ve bu konudaki gelişmelerden uzak durmaları mesleklerinin sonu olabilir. Yeni normalleşme döneminde eğitimcilerin teknolojilerin kullanımının geliştirilmesi için katılımlarının artması bekleniyor. Öğretmenler artık, çevrimiçi ortamlarda gerek teknik gerekse de içerik sorunlarına cevap bulan, içerik üreten ve var olan içeriği kamu yararına filtre edebilme yetileriyle kendilerini donatan ve bu durumun mesleki eğitimlerinin bir parçası olması konusunda kamuoyu yaratmakla yükümlü olan kişiler.

Haberin Devamı

PROF. DR. SELÇUK HÜNERLİ KİMDİR?
Prof. Dr. Selçuk Hünerli, 1985 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü’nden mezun oldu. 1993’te İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Bölümü’nde gazete karikatürlerinin söylemi konulu teziyle yüksek lisans; 2000’de ise yine aynı enstitünün radyo, televizyon, sinema bölümünde animasyon filmlerinde yazın uyarlamalarıyla ilgili teziyle doktora çalışmasını bitirdi. 1997’de İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon, Sinema Bölümü’nde araştırma görevlisi olan Prof. Dr. Hünerli, 2002’de İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi İletişim Tasarımı Bölümü’nde yardımcı doçent, 2006’da doçent ve 2012’de de profesör oldu. 2014’te İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü’ne geçen Prof. Dr. Hünerli, halen aynı bölümde bölüm başkanlığı görevini yapıyor. Hünerli, animasyon, göstergebilim, karikatür, grafik tasarım, iletişim, bilişim ve eğitim alanlarında dersler veriyor ve araştırmalar yapıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!