Kenan Başaran

1 dolar 1 lira olsa da bu lig kar getirmez

21 Haziran 2019
Kenan Başaran yazdı.

Yayıncı kuruluş, dövizdeki yükseliş nedeniyle kulüplerden dolar kurunu 3.80 TL’ye sabitlenmelerini talep etti. Ekonomik olarak zaten batakta olan kulüpler için bu talebin altından kalkmak mümkün değil. Zira onlar yabancı transferi yaparken ve bankalara olan döviz borçlarını öderken 3.80’den değil, güncel kur neyse, ondan ödeyecekler. Diğer yandan yayıncı, talebi kabul edilmez ve “Benden bu kadar” derse de kulüplerin bu resti karşıyalacak durum da yok. Zira, bu koşullarda mevcut parayı verecek yayıncı bulmak da zor. Zaten bizim ligimizin kalitesi ve bunun karşılığındaki yayın geliri esasen çelişkili. Yayın gelirimiz hormonlu şekilde büyüdü. Kulüpler buna rağmen bu parayı yanlış kullandı ve bugün devletin borç yapılandırmasına mecbur kaldı. Mutlaka bir orta yol bulanacak. Kurun sabitlemesi ancak kulüplerin bankalara olan borçlarının yeniden yapılanmasıyla mümkün olur, gibi görünüyor. Diğer taraftan yayıncı kuruluş, zarar etmesinin asıl sebebinin döviz kuru artışı olduğunu düşünüyorsa yanılıyor bence. Bu tali bir sorun. Esas sorun, sattığı malın; yani ligin güven vermemesidir. Ve ligin güveninirliliğine en büyük darbeyi de bizzat yöneticiler ve futbolun içindeki diğer aktörler vuruyor. Özellikle yöneticiler, her konuşmalarına “Ligin marka değerini yükseltmeliyiz” diyerek giriş yapıp, sonra sözü ligin ne kadar şaibeli ve beş kuruş etmez olduğuna bağlıyor! Ligin ilk devresinde iki hakemin açığa alınması sonra Kulüpler Birliği’nin bir bildiri yayınlaması, G.Saray’ın birliği boykot etmesi ve akabinde birliğin bazı üyelerinin bildiriden imzalarını çekmesi... Aylarca bunu konuştuk ve oyunun adil oynandığına dair bir kez daha kuşkulara düştük. Sadece ligin son bir aylık sürecinde verilen demeçleri alt alta koydum. Bir okuyun, sonra da bu lige para ödeyip ödemeyeceğinizi bir düşünün...

Abdurrahim Albayrak “Bir takım şampiyon yapılacaksa, açık açık ilan etsinler. Bildiğim çok şey var. Bana söylenen bir çok şeyler var.” Göksel Gümüşdağ “Orada söylediği (Albayrak’ı kast ediyor) çok enteresan bir şey var: ‘VAR’ın kayıtları elimizde.’ TFF dışında VAR kayıtları kimsenin elinde olamaz. Demek oluyor ki bu hukuk dışı elde edilmiş.” Hasan Kartal “Silahım olsa hakemi vururdum.” Ali Koç “Hakemler konusunda kurgulanmış bir düzen var” Fikret Orman: “Son iki sezonun şampiyonunu hakemler belirledi.” Fatih Terim: “Hakkımı helal etmiyorum. Kimse camiamın, takımımın, ekibimin, oyuncularımın, arkadaşlarımın, taraftarımın hakkını yiyemez.” Abdullah Avcı “Bir teknik adam golden sonra kulübeye saldıracak çete halinde, yumruk atacak, hakaret edecek -telafuz edemiyorum- sonra dördüncü hakem bunu görememiş olacak.” Şenol Güneş “Ben hakemlerin hata yaptığını hiç düşünmüyorum(!)” Ersun Yanal: “Emre Akbaba’ya geçmiş olsu. Ve bu akşam kapkara bir geceydi. Türk futboluna da geçmiş olsun!” Ahmet Ağaoğlu: “Ya şu İstiklal Marşı’nı hiç okutmayalım. Ya da 17-18 yaşındaki hala lisede okuyan, bir yandan futbol oynayan çocuklara katletmeyelim. Aradan 115 yıl geçti, hiçbir şey değişmedi. Sadece düşman değişti.” Dediğim gibi, bu alıntılar sadece ligin son bir ayına dair. Esasen sezon boyunca bu tür açıklamalar gün aşırı yapılıyor. Hal böyleyken bu mala alıcı bulmak kolay mı? Digitürk’ün abone sayılarındaki seyre bakarsanız, insanların da bu malı alma arzuların azaldığı görülüyor. Elbette abone sayıları sadece futboldan gelmiyor ancak en önemli kaynağı futbol. Ligimiz, Premier Lig kalitesinde (kalitenin de bir numaralı faktörü güvendir) olsa sizce yayıncının abone sayısı artar mı, azalır mı? Aşağıdaki tabloda abonelik rakamları var. Ticari üyelikler (cafe’ler vs) ve Digiplay abonelikleri bulunmuyor. Bu veriler paylaşılmıyor.

Özetle yayıncı kuruluş kulüplerden dövizi sabitlemekten önce, ligin değerini düşüren, ona güveni sarsan ve böylece izlenirliğini düşüren davranışları bırakmalarını istemeli. 6222 sayılı bir yasa var.

Buna göre yaptığınız her türlü suçlamayı belgelemek zorundasınız. Futbol yönetimi, gelecek sezon bu kanunu hatırlatacak uygulamalar içine girmelidir. Yoksa 1 dolar eşittir 1 TL olsa da, bu lig kâr ettirmez!

DIGITURK ABONE SAYISI

YURTİÇİ

2017

Abonelik Sözleşmesi 2.270.538

Yazının Devamını Oku

Abdullah Avcı'yı Beşiktaş'a Fatih Terim getirdi!

7 Haziran 2019
Kenan Başaran yazdı!

Abdullah Avcı, 17 Ocak’ta Medipol Başakşehir’e ‘5 yıllık’ imza attığında bile ben bunun 5 ay sürmeyeceğini düşünüyordum. Çünkü Avcı’nın şampiyon olsa da olmasa da Başakşehir’deki misyonu sezon sonunda tamamlanacaktı. Onun orada kalması ancak büyüklerden teklif gelmemesiyle mümkün olabilirdi. Ayrıca ülkemizde özellikle yerli hocalarla yapılan sözleşmelerin fiiliyatta pek fazla hükmü yok. Geleceği parlak olan teknik direktörler genelde üç büyük dışındaki kulüplere şartlı imza atar: “Teklif alırsam giderim...” Ben bunu “Almanya’dan oğlum gelirse evi boşaltırsın” diyen ev sahiplerine benzetiyorum! Ancak Avcı’nın hakikaten de gitmesinin vakti gelmişti. O son attığı 5 yıllık imza stratejik bir hamleydi. Tıpkı Beşiktaş yönetiminin “Şenol Güneş’e 3 yıllık yeni sözleşme teklif edeceğiz” demesi gibi. Bunun gerçekleşmeyeceğini de adım gibi biliyordum ki bunu yazdım da; açıklamanın hemen akabinde.

O KAVGA İLE KARAR VERDİ

Avcı, 5 yıllık imzasına sadık kalsaydı bile bu sadakati G.Saray maçında sona erecekti. Evet, Avcı’nın her şeye rağmen Başakşehir’de devam etme gibi bir düşüncesi vardıysa da bence 19 Mayıs akşamı Türk Telekom’da oynanan maçta son buldu. Avcı, o gün Fatih Terim ve kurmaylarıyla yaşadıklarından sonra “Bu iş burada olmayacak. Bana büyük bir camia lazım” dedi. Hatırlayın, Türkiye’de ilk defa bir teknik direktör yani Abdullah Avcı, Fatih Terim hakkında ‘çete’ suçlamasında bulundu! Çok zaman Galatasaray’a yakıştırılan Avcı’nın bu ifa
deyi kullanması kendisi açısından bıçağın kemiğe dayanmasından başka bir şey değildir. Avcı’yı Beşiktaş’a Terim getirmiştir. Avcı’nın Beşiktaş’a gelişi, şampiyon olduğu halde Galatasaray’dan kovulan ve bu yüzden haksızlığa uğradığını düşünen Mircea lucescu’nun gelişine de çok benziyor. Malum lucescu, Fatih Terim’i alt ederek, Beşiktaş’ı 100. yılında şampiyon yapmıştı... Seyircisizlik ligin büyük bölümünde, baskı yaratmadığı için bir avantaj olsa da son düzlükte aksine çok büyük bir dezavantaj oluyor. Avcı, büyük bir kulübün başında olsaydı bir ayda 8 puanlık farkın kapanması mümkün olur muydu? Hayır! O izin verse bile camia izin vermezdi... Avcı’nın her şampiyonluk mücadelesinde final yapamamasında camia desteğinin olmayışı büyük etkendi. PANZEHiR BULMALI Milli Takım döneminde Avcı’nın baskıyı kaldıramadığını da çokça yazıp çizdik. Evet, hakikaten o dönem büyük bir şaşkınlık yaşadı. Ama Ersun Yanal’ın da Milli Takım’da başarılı olamadığını unutmayalım. Haklı haksız, sonuçta o da kendisine yönelik hamleleri kontrol altına alamadı ve yenildi. Büyük takım çalıştırmak esasen saha dışını da çok iyi yönetmekle mümkündü. Avcı, defaatle “Sahada kalmaya devam edeceğim” diyor. O zaman işi zor. Saha dışına çıkmak demek haksızlık yapmaksa, elbet çıkmasın. Ancak saha dışına çıkmak, yönetimden taraftara ve rakiplere kadar, birçok değişkeni yönetmektir. Terim’e karşı başarılı olmak istiyorsa panzehirini üretmek zorundadır. Diğer yandan futbolda baskı ve stres, doğru yönetilirse başarının temel unsuruna dönüşür.

KİLİT OYUNCUSU FiKRET ORMAN OLACAK

Avcı'nın Beşiktaş’ta öncelikle savunma ve hücum arasında bir denge yakalaması gerekiyor. Daha doğrusu hücumdan taviz vermeden, defansif terbiyeyi artırması gerekiyor. 72 gol atan takıma ‘evet’ ama 46 gol yemezse! Avcı, Başakşehir’de sadece 22 gol yedi, bu şahane. Buna mukabil sadece 49 gol atabildi. Şampiyonluğu da esasen bu yüzden kaybetti. Adebayor, Demba Ba, Robinho, Jojic, Bajic gibi çok sayıda forvete rağmen, az gol attı. Ama bu transferlerin çoğu ‘dolgu’ vazifesi gördü. Beşiktaş nasıl ki uzun bir dönem Quaresma’nın ortalarına baktı, Avcı da hep Visca’ya duacı oldu. Nitekim o  ligin kritik haftalarında sahneden çekilince mutlu son hayal oldu. Ben yine de Avcı’nın şampiyonluk için kilit oyuncusunun sahadaki 11’de değil, yönetimde olduğunu düşünüyorum. Başkan Fikret Orman, Şenol Güneş’li ilk sezondaki ayarlarına dönmezse, işi çok zor olur. O dönemdeki Orman, ekibiyle birlikte kamuoyu ile çok iyi bir iletişim kurmuştu. Ancak başarıyla birlikte irtibat kopmaya başladı; hem kendi yönetiminde hem de futbol dünyasıyla... Kâğıt üzerinde başkanlıktaki son 3 yılına giren Orman’ın artık daha cesur olması ve tamamen takıma odaklanması lazım. Ve elbetle taraftarla atılan köprüleri de yeniden kurmalı.

HOCA DA YETİŞİR

Avcı’nın yardımcısının Şenol Fidan olacağı yazılıyor. Fidan, Metin-Ali-Feyyaz’lı kadronun gizli kahramanlarındandı. 53 yaşında ve sanırım bundan sonra bir takımın başına tek başına geçme gibi bir hedefi yok. Oysa yönetimin Avcı’nın yanına gelecekte Beşiktaş’ı çalıştırabileceğini düşündüğü genç bir yardımcı vermesi daha doğru olur. Fidan yine olsun ama hedefleri olan bir yardımcı da olmalı. Neden? Avcı’dan ötürü... Okan Buruk ve Erol Bulut, onun eski yardımcılarıydı ve bugün ikisi de birer gözde teknik direktör. Bulut, Başakşehir’de idmanların yüzde 90’ını kendisinin yönettiğini söylemişti. Çünkü Avcı, yardımcılarına inisiyatif vermeyi seven bir hoca. Guti, kaç idman yönetti peki? Demem o ki Abdullah Avcı, Beşiktaş’a teknik direktör de yetiştirebilir.

Yazının Devamını Oku

Güneş artık Beşiktaş'ın da efsanesi

25 Mayıs 2019
Beşiktaş, Şenol Güneş’in değerini gelecek sezon daha iyi anlayacak.

Dört sezonluk Şenol Güneş, dönemi dün sona erdi. 2 şampiyonluk ve Şampiyonlar Ligi’nde rekorlar... Son 2 yıldaysa hüsran. Sahip olunan kadro, rakiplerin gerisinde olsaydı, ‘hüsran’ demezdim. Geçen sezon da bu sezon da şampiyonluğun favorisiydi Beşiktaş. Buna karşın bu son 2 sezon için Güneş de geçerli mazeretler ileri sürebilir.

Hemen hemen her sezon takımın önemli taşları yerinden oynadı. Hele ki bu sezon! Zamanında oluşturulamayan kadro, golcü kaosu ve mali sıkıntılar takımın enerjisini emdi. Genel olarak bakıldığındaysa Güneş’in şampiyonluklar kazandırması kadar, bir önemli yanı da yüksek profilli bir teknik direktör olmasıydı. Takımını kamuoyu önünde ezdirmedi. Söylemleriyle manşetleri etkiledi ve çoğu zaman yönetimin topa girmesine gerek bırakmaksızın Beşiktaş’ı temsil etti. Bunun değeri yeni sezonda daha iyi anlaşılacaktır; aynı karizmada bir teknik direktör alınamazsa...

Bir medya mensubu olarak, Güneş’e demokratik tutumundan ötürü teşekkür ediyorum. 4 yıl boyunca bir çok olumsuz eleştirim oldu ve o da hepsini olgunlukla karşıladı. Bu nezaket, pek kolay bulunmuyor, malum.... Sadece milli takıma gidiş sürecinde, biraz daha şeffaf olabilirdi.

Hepimizin bildiğini haddinden fazla süre gizlemesini yadırgadım. Ki en kötü günde bile desteğini esirgemeyen Beşiktaş taraftarının son dönem kırgınlığı da biraz milli takım sürecinde yürüttüğü politikadan kaynaklandı... Bu arada dün o teşekkür plaketini Güneş’e Fikret Orman vermeliydi. Hepsi bir yana, Beşiktaş’ın Şenol Güneş’li yılları oldukça tutkulu geçti; kazansa da kaybetse de. Güneş, Trabzonspor’un olduğu kadar, artık bir Beşiktaş efsanesidir de. Zaten efsanesi olduğu milli takımda başarılar diliyorum. Attila İlhan ile veda ediyorum ona: “...çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili”

İDDİA YOKSA VEFA DA YOK

Yeni stada geçilip şampiyonluklar yaşanınca Fikret Orman, “Artık Beşiktaş taraftarı değişti” demişti. Çünkü doluyordu. Ben de “Bunu yarıştan kopulan bir sezonda test edeceğiz” demiştim. Dün stat boştu. Çünkü şampiyonluk kaçtı. Sırf Şenol Güneş’e veda etmek için bile tıka basa olmalıydı. Geçen sezonun sloganı vefaydı ya hani!

GÜNEŞ, ‘GÜVEN VERDİ VE GİTTİ’

Geçen sezon 4. olduğu için sezonu haziranda açan Beşiktaş, aynı akıbeti yaşamamak için dün sahaya çıktı. İki takımın da tüm hatları arasında büyük bir gevşeme vardı. İki taraf da kaleye sorunsuz gitti ve bu da zaten skora yansıdı. Güven’in beceri ve fırsatçılığı Beşiktaş’ı soyunma odasına 3-1 önde götürdü. Rehavete kapılan Beşiktaş’a cezayı Koita kesti. 3-2’den sonra maç her türlü sonuca açık bir hal aldı. Ligin Karius 2 gol yese de çok kritik kurtarışlar yaptı ve siyah beyazlıların daha uzun tatil yapmasında büyük pay sahibi oldu. Ama dünkü maçın en büyük anlamı Güven Yalçın’ın anlamını ve Larin’in de anlamsızlığını tescillemesi oldu. Ve aynı zamanda Güneş’in de giderken Beşiktaş’a bıraktığı en güzel miraslardan oldu. Tabir caizse ‘Güneş, Güven verdi ve gitti’...

Yazının Devamını Oku

Terim: "Başkan teknik direktör"

24 Mayıs 2019
Fatih Terim... Kuşkusuz bir teknik direktörden çok daha fazlası. O varken, hiçbir Galatasaray Başkanı’nın ‘Florya’ya çıkarma yapmasına’ veya ‘soyunma odasına inmesine’ gerek yok.

Gerçekten de futbola dair anahtarlar ona teslim edilir. Bu anahtar esasen sadece Florya’nın kapısı da değildir, futbola dair tüm kapıların anahtarıdır. Fatih Terim, Türkiye futbol kültürünün kodlarını çok iyi çözmüş bir isim. Hatta, bu kodların büyük bölümünü de o yazmıştır.

Bir sezonu, adeta bir dizi veya film gibi senaryosunu başta sona yazabiliyor. Sezon boyunca nerede duygusallığı yükseltip düşüreceğini veya gerilimi nerede yükseltip düşüreceğini çok iyi biliyor. Bazen kaybedeceğini gördüğü takımını ve suskunluğa boğulmuş taraftarları oyuna yeniden sokmak için tribüne çıkma, haftalarca ceza alma pahasına kaos fitilini ateşleyebilir. Mehmet Arslan’ın ifadesiyle bu ‘kontrollü bir kaos’tur...

65’LİK BİR BIÇKIN

Bu sezondan bir örnek: Türk Telekom’da 2-0’dan 2-2’ye gelmiş bir Fenerbahçe derbisi... Mücadele ‘olaysız’ tamamlansa, takımı ve kendisi eleştirilecekti. Ama malum biz haftalarca çıkan olayları konuştuk. Arkasından gelen cezalarla camiayı ve taraftarı ‘konsantre eden bir mağduriyet oluşturuldu ve şöyle sloganlaştı: “Bizi şampiyon yapmayacaklar”...

Nitekim bu slogan Kadıköy’deki derbiden sonra telaffuz da edildi... Başakşehir ile oynanan final maçında rakip 1-0 öne geçtiğinde de benzer durumlar yaşandı... 1-0 öne geçen Başakşehir’e karşı oynamak ve öne geçmek çok kolay değildir, bunu hepimiz biliyoruz. Ama Başakşehir’in gol sevinciyle birlikte kulübeler arasında bir muharebe cereyan etti.

O kavganın Başakşehirliler’i zihnen kırdığı aşikâr... Terim, mizacıyla da çok kimlikli bir isim... 65 yaşında ama futbolculuğundaki gibi hâlâ daha ‘bıçkın’... Bu da gerektiğinde tüm kariyerini ve bulunduğu pozisyonları gözardı etmesine neden olabiliyor. Büyük bir hırsa sahip... Ve almış olduğu kupalarla tatmini mümkün değil. Muhakkak ki ancak Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuyla dinmesi mümkün bir hırs bu. Bu sezon başında, yetersi olduğu açık olan kadrosuna rağmen, bu hayalini dillendirmekten geri durmadı...

ELEMAN DEĞİL!

Kendisini yakından tanıyanlar muhakkak ki çok müşfik olduğunu da söyleyeceklerdir... Evet, Fatih Terim, sadece bir teknik direktör değildir. Ki son Milli Takım görevinde bile unvanını ‘Türkiye Futbol Direktörü’ olarak değiştirmişti.

Yazının Devamını Oku

Şenol Güneş kendini inkar edince

19 Mayıs 2019
Hücumu seven Güneş, 2 maçta bundan vazgeçti ve 2 hedeften de oldu.

HAKEM yönetimi hariç, Trabzon’da aslında Galatasaray-Beşiktaş derbisinin ilk devresinin aynısı oynandı ilk 45’te... Beşiktaş, tek ciddi pozisyonuna ancak 42. dakikada Burak Yılmaz ile girebildi. O dakika kadar Trabzonspor’un tek kale oynadığı bir devre izledik. Atiba-Medel gibi savunmacı orta sahaya rağmen Beşiktaş’ın bir kez daha denediği ‘önce durdur’ yine tutmadı. Sosa-Yusuf-Abdülkadir Ömür’lü ‘ölüm üçgeni’nin kısa pas oyununa dayanan Trabzonspor, Beşiktaş’ın kalesine elini kolunu sallayarak gitti. Siyah beyazlılarsa sadece ‘topu uzaklaştırma’ oyunu oynadı! Hani Burak’ı, bir kez dahi olsun uzun bir topta kaçıramadı. Güneş, G.Saray’a karşı da bu anlayışla sahaya çıkmış, ancak devre biterken yenilen gol, planları bozmuştu. Güneş, memleketindeyse daha şanslıydı, zira Trabzon bir çok fırsatı heba edince soyunma odasına berabere girmeyi başardı. 0-0’lık sonuç Güneş’in taktiğinin başarısından değil, Trabzon forvetlerinin bahtsızlığındandı. Ve Karius’un da hakkını yememek lazım. Alman, sezon ikinci devresinde kendini bulabildi.

Güneş, ligin ikinci devresinde 16 maçta 40 gol atan takımını iki haftadır neden en güçlü silahı olan hücum marifetinden mahrum ederek oyuna başlıyor, anlamış değilim... Burak geldikten sonra bu takımın yediğine değil, sadece attığına bakması gerekiyor çünkü. İkinci devreye Adriano-Kagawa ve Medel-Necip değişiklikleriyle girdi Güneş... Ve Beşiktaş, topa ortak olmaya başladı. Ne var ki 53’te geriye düştü. Novak’ın golünde Beşiktaş savunmasını ayıpladım. Mirin, Abdülkadir Ömür’e müdahale etmek yerine yanında koşarken, diğerleri de Novak’a idmanda bile olanak bulamayacağı bir kafa vuruşu şansı verdi!

Taraftarının da coşkulu desteğini arkasına alan Trabzonspor, büyük bir iştahla saldırmaya devam etti ve Karius yine 2 mutlak topu çıkardı; dakikalar 60’ı gösterirken... Ve bu dakikadan sonra Trabzon, biraz daha geriye yaslanıp kontrayı kollamaya başladı.

F.BAHÇE DEĞiL, TRABZON

FENErBAHÇE sezona ‘değişim’ sloganıyla girdi. Volkan Demirel’i de değişime direnç diyerek kadro dışı bıraktı ama sonra caydı. Trabzonspor ise kaleci onur Kıvrak ve Burak Yılmaz’a neşteri bir kez vurdu ve bir daha caymadı. Ve en kötü günde bile Ünal Karaman’dan caymadı. Takım bazında gerçek değişimi Trabzonspor yaptı.

ZOR GÜNLERE MERHABA!

TRABZON fren yapınca Beşiktaş da istemeye istemeye beraberlik golünü attı. Ama skorun aldatıcı olduğu biraz sonra ortaya çıkacaktı. Bordo mavililer, “İstediğim an golü atarım” deyip, yeniden hızlanınca, 4 dakika sonra tekrar öne geçti. Beşiktaş aslında maçı ilk yarıda kaybetti. G.Saray derbisine şampiyonluk için çıkan Beşiktaş, değil şampiyonluk, 3.’lüğü bile kaybetmekle yüz yüze kaldı. Bunun da temel nedeni G.Saray ve Trabzon maçlarındaki taktiksel değişimdi. Meteliğe kurşun sıkan kulüp için ligi 2. bitirip Şampiyonlar Ligi ihtimali kovalamak çok önemliydi. Ama Güneş, yoktan var ettiği zirve şansını iki büyük maçta, kendi felsefesine ters düşerek, yok etti. Kadrosunda büyük değişim olacak Beşiktaş’ı gelecek sezon için akıllı hamlelere büyük ihtiyacı olacak. Zira para yok. Esasen bu daha iyi... En iyi örneği de Trabzon’dur. ‘Yok sezonu’nda geleceğin takımını inşa ettiler.

Maçın adamı: Sosa.

Yazının Devamını Oku

Biz birbirimizi yerken Şampiyonlar Ligi yalan olacak!

17 Mayıs 2019
Koskoca iş insanı Ali Koç, TV’de bağış topluyor. Yadırgamıyorum, çünkü deniz çoktan bitti ve yapılabilecek başka bir şey yok. Beşiktaş’ın da borcu büyük, G.Saray’ın da Trabzon’un da... Avrupa’dan menlerin söz konusu olduğu futbolumuzun en önemli can suyu Şampiyonlar Ligi’dir.

Ayak basar basmaz para basan bu ligde bu sezon şampiyon 82, ikinci 78 milyon Euro kazanacak! Süper Lig’deki şampiyonluk kavgası da yıldızdan ziyade, kasaya konulacak sıcak para içindir.

Pazar günü G.Saray ve Başakşehir, bir servet maçı yapacak. 1. Dünya Savaşı’nın yıkımlarını müthiş şekilde anlatan Erich Maria Remarque’nin ‘Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’ romanının adından feyz alırsam, ‘Batı Cephesinde Yeni Çok Şey Var’ diyeceğim. Zira UEFA, Şampiyonlar Ligi’ni daha da kıymetli hale getirmek için düğmeye bastı. Adı ‘Lig 1’ olacak. Lig 2 ve Lig 3 de olacak. Küme düşme geliyor. Ve bu ligde oynamak bizim için çok daha zor olacak.

UEFA Başkanı Ceferin, detaylarını bugün açıklayacak. Peki Türkiye mevzuyu konuşuyor mu? Hayır! Varsa VAR, yoksa VAR! Herkes birbirini şaibeyle suçlayıp, paçasından tutup aşağıya çekmekle meşgul. Konuyu sosyal medyada ve radyolarda Emrah Kayalıoğlu, Hüseyin Özkök ve Mert Aydın gibi bir kaç meslektaşım ısrarla gündeme getirip yetkililere “Ayılın” diyor.

Avrupa’daki her puan herkesi daha çok ilgilendirecek. O halde Süper Lig başta olmak üzere, liglerimizi ‘güvenilir’ ve ‘nitelikli’ hale getirmeliyiz. Şu dillere pelesenk ‘marka değeri’ni yükseltmek için somut adımlar atma zamanı geldi de geçti. Bir ‘ürün’ün değerinin artmasının ilk şartı ‘güvenilir’ olmasıdır. Bu, pazardan alınan terlik için de galeriden alınan araba için de geçerlidir. Futbolu yönetenler, bugünden tezi yok, 2024’te planlanan Lig 1 için bir ‘acil eylem planı’ hazırlamalı. Şu üç madde elzem: Güven veren, adil bir lig. î Kimsenin gözünün yaşına bakmayan sıkı mali denetim. Sadece tüketen değil, üreten ve satan bir lig. Taslağa göre; yeni Devler Ligi’nin 32 takımı, 2020-24 arasındaki 4 yıllık puanlar baz alınarak oluşturulacak. Sonraki sezon, 8 takım ligden düşecek.

Bu 8 takım aralarında maç yapacak ve 4’ü Lig 2’ye düşecek. Aynı ülkeden en fazla 5 takım olacak. Diğer yandan, Lig 2’nin yarı finalistleri Lig 1’e yükselecek. 4 takım da yerel liglerinde şampiyon olan takımlar arasında oynanacak play-off’tan gelecek. 24 takım arasında kalabilen, kendi liginde şampiyon olamasa da Lig 1’de devam edecek... Gruplar 8’er takımlı olacağı için maç sayısı ve kazanç da katlanacak. İşte, bugün kayıkçı kavgası veren kulüplerimizin yeni yapıda yer alabilmesi için hem sportif hem de mali açıdan reform şart. Lig 1, Lig 2 ve Lig 3 ile birlikte yerel ligi büyük iniş çıkışlar yaşamadan birlikte taşıyabilecek bir güce ulaşmaları lazım. Yoksa bizim için yeni Şampiyonlar Ligi hayal olacak!

ALMANYA KARŞI

Yeni Şampiyonlar Ligi aslında UEFA’nın Avrupa Kulüpler Birliği ECA’ya verdiği bir taviz. Zira ECA’nın lokomotif kulüpleri, uzun zamandır bir ‘Avrupa Süper Ligi’ kurmayı konuşuyor, hatta harekete geçmeye de hazırlanıyordu. Bir yandan yeni format için hazırlık yapmak gerekirken öte yandan da yerel ligleri korumak içen esasen UEFA’ya direnmek lazım. Hüseyin Özkök, önceki gün Twitter hesabından Almanya Kulüpler Birliği’nin yeni Şampiyonlar Ligi’nin formatını kabul etmeyeceklerini açıkladığını yazdı. Almanlar, yeni formatın yerel liglere zarar vereceğini duyurdu. Çok haklılar

Yazının Devamını Oku

Sıkıcı bir pazartesi maçı

14 Mayıs 2019
İki takım da futbol açısından izleyenleri tatmin etmedi.

BEŞİKTAŞ, Şampiyonlar Ligi, Alanya da Avrupa Ligi hedefini kovalasa da stressiz bir maçtı. Geçmiş haftalara bakıldığında hücumları savunlarından daha güçülü olan iki takımın mücadelesiydi aynı zamanda, dün akşamki... Ama 90 dakika pek de bu doğrultuda geçmedi. Geçen hafta Galatasaray’a yenilmesinin dışında, hakem tarafından rencide edildiğini de düşündüğüm Beşiktaş mümkün mertebe oyuna iştahlı başlamaya çalıştı. Alanya’nın sayılmayan ofsayt gerekçesiyle iptal edilen golünden sonra iyi bir hücum organizasyonuyla öne geçen Beşiktaş, devamında aynı olgunluğu gösteremedi. Final paslarındaki yanlışlar kenardaki Güneş’i de epey kızdırdı. Alanya, bir duran toptan eşitliği buldu. İlk duran toptan bulduğu golü VAR, ofsayt gerkeçesiyle iptal ettiği de hatırlanırsa, Beşiktaş’ın duran toptaki bu aymazlığı affedilir değildi.

BURAK'I BESLEYEMEDİ

İlk devre ortalıkta pek gözükmeyen Quaresma, 54’te şık bir vuruşla kendisini hatırlattı. Sonra yine kayıplara karıştı. Zaten Ljajic’in takımın liderliğini üstlenmesinden bu yana Portekizli oyunun anlaşının merkezinden çıkmıştı. Esasen ikinci devre öne çıkan siyah beyazlı oyuncu söylemek de pek mümkün değildi. Oyun zekâsını hep övdüğüm Adriano, yine gösterişiz ama işlevsel şekilde oynadı. Karius da işini yapanlardandı. Burak, yine çalışkan da ama dün akşam doğru şekilde beslenmedi. Alanya da hücum anlamında beklediğim etkinlikte değildi. Skor avantajı Beşiktaş’ın Alanya’ya açık alanda yakalanma ihtimalini azalttı.

Buna karşılık set oyununda Akdenizlilere bir iki önemli şans tanındı. Oyunun tamamına bakıldığında gerek tribünlere gidenleri gerekse de ekran başındakileri tatmin eden bir maç izlemedik. Beşiktaş sadece skor lazım olduğu anlarda kendisini biraz zorladı. Alanya da karşılık vermeye çalışırken çok da agresif bir görüntü çizmedi. Maç uzatma dakikalarında ateşlendi. Alanya beraberlik golünü bulacakken dönüşünde Beşiktaş 3. golden oldu. Aslında bu görüntüyü ben maçın genelinde bekliyordum. Toplamda sıkıcı bir pazartesi maçıydı! Cumartesi günü Trabzon’da Beşiktaş’ın alacağı sonuç, ligdeki sıralamasını büyük ölçüde belirleyecek. Kazanarak dönerse, son ligin son haftasında Şampiyonlar Ligi biletini sürpriz şekilde alabilir...

VAR'DAN ÖNCE İNSAN

VAR’da milimle ofsayt gerekçesiyle iptal golerin iptal edilmesinin futbolun ruhuna aykırı olduğunu daha önce de yazmıştım. Dün Alanya’nın iptal edilen golü de vicdanen ikna edici değildi. Nitekim Beşiktaş taraftarı da ikna olmamış ki, kararı protesto etti. Zaten bu ölçümlere olan inandırıcılık da azaldı. Misal omuza koyduğunuz ölçü noktasını 1 milim oynatmanız bile sonucu değiştirebilir. Öyle ya o noktayı koyan da insan.

Maçın adamı: Adriano

Yazının Devamını Oku

Beşiktaş'ta seçim var, vaat yok

10 Mayıs 2019
Hürser Tekinoktay’ın Fikret Orman’a karşı aday olması takdire şayan. Ancak 6 manifesto yayınlamasına rağmen seçim vaatleri pek bilinmiyor. Fikret Orman’ın açıkladığı yeni bir vaat yok.

Beşiktaş’ta pazar günü seçim var... Fikret Orman ve Hürser Tekinoktay yarışacak. Ne yazık ki çok büyük bir heyecan yok. Orman, yönetim kurulunda ufak bir değişiklik yaptı. Tekinoktay’ın listesiyse kamuoyu için pek tanıdık değil. Evet, Tekinoktay’ın şansı düşük. Ama stratejilere boğulan ‘büyük muhalefet’in aday çıkartmadığı bir dönemde, Tekinoktay’ın Orman’a karşı aday olması takdire şayan. Konvansiyonel medyada kendine hemen hemen hiç yer bulamadı. O yüzden de seçim vaatleri pek bilinmiyor. Oysa, eğitimden ekonomiye, altyapıdan kulüp yönetim modeline kadar 6 tane manifesto yayınladı. Tekinoktay, özetle özkaynaklara dayanan bir futbol takımı, mali disiplin, tasarruf, dijital ortamda üzerinden üyelerin denetimine açık şeffaf bir kulüp kasası ve Barcelona gibi yüzbinlerce üyeli kongre yapısına sahip bir Beşiktaş vaat ediyor.

Kendisinin adaylığı gibi hedefleri de idealistçe... Ben bunu önemsiyorum zira kulüplerin ekonomik olarak yönetilemez hale geldiği günümüzde açıkçası Don Kişot’lara çok ihtiyaç var. Seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılan Fikret Orman’ın açıkladığı yeni bir vaat yok. Mevcut vaziyet devam edecek. Daha önceleri de duyurduğu Fulya’da AVM inşaatına başlayacak yeni dönemde. Ama esas olarak kongre üyeleri, kendisinden yüklü borcu nasıl eriteceğini anlatmasını istemeli. Geçmişe fatura çıkarmayı artık bırakıp, nasıl çözümler düşündüğünü somut olarak anlatması talep edilmeli. Tekinoktay, tasarruf, mali disiplin, gelirin yüzde 65’ini aşmayan maaş harcaması ve borçların yeniden yapılandırılması gibi önerilerde bulunuyor.

7 yıllık bir başkanlık tecrübesine sahip olan Orman’ın da kendisini bağlayacak bir borç yönetim modeli sunması lazım. Artık “Borç şunun yüzünden oluştu, bu yüzden büyüdü” gibi mazeretleri tekrarlamanın manası yok. Nihayetinde siz bunları tekrarladıkça ne faiz borcunuz azalıyor ne de geliriniz artıyor... Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’ne bu sezon da katılamazsa mali krizi derinleşecektir. Ne yapıp edip yeni gelir kaynakları yaratması elzem. Federasyon ve Türkiye Bankalar Birliği’nin hızlı başlayan yapılandırma projesinden uzun zamandır ses seda yok. Hasılı başta Beşiktaş olmak üzere, kulüplerin kendi B planlarını acilen oluşturması şart...

YALNIZLAR BEŞİKTAŞ'I

Beşiktaş, ayağına kadar gelen şampiyonluk şansını Türk Telekom Stadyumu’nda kullanamadı. Bunun çeşitli nedenleri vardı: Hakem Bülent Yıldırım, iki takım arasında fena halde bir tercih yaptı ve yalnız kalan Beşiktaş oldu.

Beşiktaş yönetimi, gerilimi yükseltmemek; takımın dikkatini bozmamak adına G.Saray yönetiminin hakemler üzerinde oluşturduğu gündeme dahil olmadı. Ama kendi takımının yanında olduğunu, hakkını hukukunu koruyacağı duygusunu da hiç vermedi. Şenol Güneş ve ekibini yalnızlık duygusu içinde yolladı.

Beşiktaş, Vodafone Park’ta 3-0 öndeyken bile, 2 bin Fenerbahçeli’nin son dakikaya kadarki desteklerine şahit oldum. Ama aynı şeyi geçen hafta Beşiktaş taraftarı için söyleyemem. Skora yenik düşüp, takımını yalnız bıraktılar.

YENİ HOCA LUCESCU MU?

Yazının Devamını Oku