Kenan Başaran

Beşiktaş'ın vurduğu gol oldu!

10 Nisan 2019
Kenan Başaran yazdı...

Peşinen söyleyeyim: Çok keyifli bir maçtı. Abartmam lazımsa da, Premier Lig tadındaydı. Beşiktaş, rüyasında bile görmeyeceği şekilde 2-0 öne geçti. Ligin ikinci devresinin çarpıcı takımı Rize, oyuna daha atak başlamasına rağmen Beşiktaş, ilk 14 dakikada 2-0’ı buldu. Bir duran top ve bir de Ljajic’in müthiş vuruşu...

Fakat, bu 2-0, dediğim gibi, oyunun gerçeklerini açıklamıyordu. Okan Buruk’un ekibi de bu bilinçle hareket edip, maç 0-0’mış gibi istifini bozmadan yüklendikçe yüklendi. Yüzde 60’a varan topa sahiplik oranı ve 13 şutla bitirdi ilk devreyi Rize. Beşiktaş ise sonuca yönelik istatistiklerde rakibinden daha verimli olduğu için devreyi önde kapattı.

2-0’dan sonra ‘Beşiktaş orta alanı’ diye bir kavram kalmadı. Siyah beyazlılar uzun toplarla çıkarken, tamamlanamayan her hücum çok hızlı bir karşı atak olarak kalesine döndü. Düşünün, ilk 45’te topla en çok buluşan isim Burak Yılmaz’dı! Vedat’ın golü de bu manada hiç sürpriz olmadı. Soyunma odasına 2-2 de girilebilirdi.

Şenol Güneş’in ikinci devreye 4-3-3’lü kurguyu değiştirmesi ve top yapan bir isimle desteklemesi elzemdi. Ama o, Rize’nin devam eden baskısına rağmen inatla bekledi. Şanslı günündeydi zira rakip beraberlik fırsatlarını kullanamazken sahneye ‘golcü’ çıktı: Burak Yılmaz, Gökhan’ın kapattığı köşeden şahane bir
vuruşla farkı yeniden 2’ye çıkardı ve “Burak’ı beğenmiyorum. İyi bir son vuruşçu değil” diyen Ahmet Dursun’a “Pardon?” dedi adeta!

Burak’ın golüne Rize cevap verse de 1 dakika sonra Güven, fişi çekti. Rize, 4-2’den sonra taktiksel disiplinden tamamen koptu. 69’da Burak’ın yerine giren Güven, maçı kopartan isim gibi görünse de esas adam Ljajic’ti. Quaresma’sız Beşiktaş’ta liderliğini ilan etti. VAR arızası da maçın kırılmasında pay sahibiydi. Zira Burak ve Güven’in ilk golünde ofsayt şüphesi vardı.

Beşiktaş, kâğıt üzerinde zor olması beklenen ve 64 dakikası da öyle geçen maçı 7-2 kazandı.Neden? Şundan: Hani, “Vurduğun gol olsun” derler ya, aynen öyle oldu. 11 şutun hepsi kaleyi buldu ve 7’si gol oldu.

Rize ise 19’da 6 isabetten 2 gol çıkardı. Farkın sebi buydu. Yoksa Beşiktaş, oyun olarak Rize’yi ezmedi.

Yazının Devamını Oku

İhtirassız ama akıllı ve planlı

8 Nisan 2019
Başakşehir, şampiyonluk coşkusu ile oynamadan mutlu sona koşuyor.

MAÇIN ilk devresinde Başakşehir’in en ihtiraslı olduğu an Emre Belözoğlu’nun yaptığı bariz faul sonrası hakeme yaptığı itirazdı! Onun dışında devreyi son derece sakin ve yavaş oynayan bir Başakşehir izledik. Bu oyun, izleyiciler açısından son derece sıkıcıydı. Şampiyonluğun en büyük favorisinin kendisine zaman ayıran insanlara sunduğu futbol elbette bu olmamalıydı. Lakin Abdullah Avcı ve ekibinin öncelikle neticeye baktıklarını biliyoruz. Onlar asla şampiyonluun son düzlüğünde mutlu sona koşan bir üç büyüğün ihtirasına sahip olmayacak. Bu takımın sırrı kaostan beslenen alışıldık ihtiras değil, akıl ve sabıra dayalı planlamadır...

‘Uyutur’ gibi gözüken takım ilk 45 istatistiklerinde rakibin ezmiş. Misal yüzde 70’leri bulan topa sahiplik ve 12 şut. Zaten Avcı, maç öncesi “Topa sahip olacağız” demişti. Konya ise oyun alanını daraltma şiarıyla sahadaydı. Başakşehir, ilk bölümde 4 kez ofsayta düştü. Biri de Elia’nın iptal edilen golüydü. Başakşehir’in ilk devredeki sıkıntısı bu zamanlama hatalarıydı. Yoksa maç bir çok Başakşehir maçında olduğu gibi 1 gole bakıyordu. Ve o gol de 50’de Mossoro ile geldi. Kocaman, tatil modundan çıkmamış gözüken takımına 68’de iki değişiklikle kan ver vermek istese de hemen 1 dakika sonra Visca, müthiş bir vuruşla maçı bitirdi. Bu anormal gol, aynı zamanda, milli takıma çağrılmayan kalecileri için “Normal şartlarda Serkan Kırıntılı iyi kalecidir. Anormal şartlarda çok daha iyi kalecidir”diyen Konya’nın tepkisini de taca çıkardı!

Kayseri’de sayısız gol pozisyonuna giren ama 1 puanı uzatmanın son anında zor kurtaran Başakşehir, esasen kendi şablonuna aykırı oynamıştı. Yani o kadar pozisyona girmemeliydi. Başakşehir, bir denge takımıdır. Çok pozisyona girmez, çok gol atmaz ama çok puan alır. Tuzağa düşmez, düşürür. Dün kendi oyun karakteri ve Avcı’nın sıkça sözünü ettiği ‘oyun gücü’ne hürmet ederek oynadı ve kazandı. Lig arası da Kayseri şokunu sindirmek açısından yararlı olmuş. Gelecek hafta G.Saray, Kadıköy’e gidiyor Başakşehir de Beşiktaş’a. Haftaya ya ‘Şampi’ manşetleri atılacak veya yarış yeniden başlayacak...

Maçın adamı: Mossoro.

Yazının Devamını Oku

Beşiktaş'ı kurtaran Galatasaraylı

5 Nisan 2019
Kenan Başaran yazdı.

Kulüpler can çekişiyor. Borcu daha pahalı borçla kapatmaya çalışıyorlar. Eskiden olsa zengin başkan cebinden parayı koyar sorunu çözerdi. Bakın, bugün F.Bahçe’nin başında dünyanın da sayılı zenginlerinden bir başkan olsa dahi, kulüp bağış kampanyası yapmak zorunda kalıyor. Çünkü artık UEFA kriterleri var ve o kriterler zengin başkan modelini kaldırdı.

Buna karşın kulübü 3 milyar liranın üzerinde bir borçla devralan Ali Koç, yüklü bir hibe yaptı. F.Bahçe demek, ‘zengin’ demekti bir manasıyla. Üç büyükler için şöyle denirdi: G.Saray aristokrat, Beşiktaş halk, F.Bahçe ise tüccar takımıdır. Lakin gelinen noktada hepsi de ‘halkın takımı’ olmak zorunda. ‘Fener Ol’ kampanyası da bunun adımı.

FİKİR ERBULAK’IN

Futbolda bağış denilince akla hep Beşiktaş’ın 1976’daki ‘Bir Kibrit Çak’ kampanyası gelir. ‘Beşiktaş için kibrit çakın, 10 lira yakın’ sloganlı kampaya dair 24 Haziran 1976 tarihli Hürriyet’in spor sayfasındaki haberin üst başlığında şöyle: “Üstünkaya 3 milyon Beşiktaşlı’dan hiç değilse10’ar lira bekliyor”... Dönemin Beşiktaş Başkanı, Galatasaray Lisesi mezunu olan Mehmet Üstünkaya’dır. Transfere para arayan Üstünkaya’nın başvurduğu isim de bir G.Saraylı’dır. Dönemin İş Bankası Şube Müdürü Kemâl Onar... Onar, sarı kırmızılıların efsaneleşmiş genel sekretere ve başkanvekillerindendir. Mali işler onun sorumluluğunda olmuş ve Galatasaray Adası’nın alınması dahil, bir çok konuda baş rol oynamıştır. Beşiktaş’a 76’da can suyu olan ‘Bir Kibrit Çak’ kampanyasının örgütleciyisi de Galatasaraylı Onar’dır... Onar, meşhur kampanyanın fikrinin nasıl doğduğunu ve sonrasında neler yaptıklarını üç ciltlik ‘Hatırladıklarım’ kitabında şöyle anlatıyor: “Bir gün Altan (Erbulak) bende iken, sekreterim Mehmet Üstünkaya’nın geldiğini haber verdi. Hemen içeri almasını söyledim. Mehmet içeri girip de Altan’ı görünce hem şaşırdı, hem de sevindi. Hoşbeşten sonra konuya girdi. “Kemâlciğim, transfer için para lazım. Ne yapabiliriz?” dedi. Başladık bu konuda konuşmaya. Derken, Altan birdenbire “Durun, aklıma geldi. ‘Kibrit Çak’ kampanyası yapalım” dedi. “O da nesi?” demişiz ikimiz de aynı anda. “Yahu, bilmiyor musunuz? JF Kennedy’nin seçim kampanyası sırasında ne yaptığını okumamış mıydınız?” cevabını verdi Altan. Ben okumamıştım, meğerse Mehmet de okumamış. Altan gazeteciydi ya, başladı anlatmaya. Seçim sırasında Kennedy, bir stadyumda konuşma yapıyormuş. Birdenbire elektrikler kesilmiş (ya da kestirmiş), etraf zifiri karanlığa boğulmuş. Derhal pilli bir megafon istemiş ve dinleyenlere (seçmenlere)
hitaben “Görüyorsunuz, her taraf karanlık. Elektrik arızası varmış ama hepimiz birlik olursak karanlıkta kalmayız. Onun için lütfen hepimiz birer kibrit yakınız” demiş. Stadyumda elli bin kişi mi varmış altmış bin kişi mi ne, hepsi birer kibrit, olmayanlar da çakmaklarını yakmışlar. Ortalık pırıl pırıl aydınlık olmuş. Kennedy bunun üzerine “İşte birlik olursak her yer böyle aydınlık olur” demiş. Ve kampanya sonunda da bildiğiniz gibi ABD başkanlık seçimini kazanmış. Ne var ki, aslında stadyumda cereyan kesilmesi önceden planlanmış bir olaymış. Altan bunları anlattıktan sonra “Beşiktaş için de ‘bir kibrit çak’ kampanyası yapalım” diyerek fikri orta atmış, görevini yapmıştı. Üstünkaya ile konu üzerinde uzun uzun konuştuk. Nasıl başlayacağız, nasıl duyuracağız diye planlamaya başladık işi. İş Bankası açısından da bana cazip gelmişti. Bankamın ve şubemin adı daha çok duyulacaktı. Önce Beşiktaş Kulübü adına bir hesap açtık. Sonra Türkiye’nin dört bir tarafından, bankamızın şubeleri kanalı ile gelecek havaleler komisyon ve masraf alınmaksızın gönderilmesini sağladık. Ardından da bir basın toplantısıyla duyurduk. Büyük ilgi gördü kampanya. Rakam hatırlamıyorum ama Beşiktaş’ın transfer ödemelerine bir hayli katkı sağladı.”
Dönemin haberlerine göre Beşiktaş, ‘Bir Kibrit Çak’ kampanyasından 3 milyon lira kaynak sağladı. Toplanan bu 3 milyon lira, 1976 yılında transfere 6.5 milyon lira harcayan Beşiktaş için o dönem çok anlamlı olmuştu.

KRİTİK ÖDEMELER YAPILDI

Fikret Orman yönetimi 2012’de ‘Feda’ sloganıyla bir dayanışma eylemi başlatmıştı. ‘Feda’ tişörtleri satışa çıkartılmıştı ama burada esas olan nokta birliktelik ruhu oluşturmaktı. Kulübün bugün maddi olarak ikinci bir Feda’ya ihtiyacı var ama yönetim Fenerbahçe gibi bir bağış kampanyası düşünmüyor. Diğer yandan başta futbolcular olmak üzere, basketbolculara da tesislerdeki çalışanlara da maaşların ödenmesinde sıkıntı yaşanıyor. Yönetim yabancı kulüplere olan kritik ödemeleri gerçekleştirdi. Yaklaşık 9 milyon Euro’luk bir ödeme gerçekleştirildi. Yani ödeme yapılmadığı halde ‘borcum yoktur’ kâğıdını kabul etmeyen kişi ve kurumlara olan ödemeler bunlar. UEFA, 31 Mart’a kadarki ödemelerin denetimini mayıs ayında yapacak.

Yazının Devamını Oku

Bu kaos da Galatasaray'ı şampiyon yapar

29 Mart 2019
Herkes Galatasaray Mali ve İdari Genel Kurulu’nu konuşuyor. Mustafa Cengiz yönetimi ibra edilmedi.

Koltuğu devraldığı Dursun Özbek’in akıbetine uğradı bir nevi. Şimdi 30 gün içinde seçim yapılması gerekiyor ancak yönetim yargıya başvuracağını açıkladı. Ne olacağını göreceğiz. Fakat şu “Binlerce oyla seçildi birkaç yüz oyla ibra edilmedi. Böyle şey olmaz” türünden eleştirilere katılmıyorum. Genel kurulların duyurusu yapılıyor. Artık burada sorumlu davranması gereken üyelerdir. Bu konuda tüzükte değişiklikler yapılabilir.

Mesela; İbra oylamasında üye tam sayısının yarısının 1 fazlası şartı aranır” denilebilir. î“Üst üste iki genel kurula katılmayan üyelerin üyeliği düşer” denilebilir. Özellikle ikinci madde üzerinde durulmalı. Böylece daha yüksek katılım sağlanır. Üyeler şunun farkına varmalı: Mali ve idari genel kurullar seçimli kurullar kadar önemlidir. Her şeye rağmen ister divan kurulu, ister mali ve idari kurul ve isterse de olağan/ olağanüstü kurullar olsun, Galatasaray’ın kurulları bence Beşiktaş ve Fenerbahçe’ye de örnek olmalı. Çünkü Galatasaray kurulları hakikaten yönetimin başında Demokles’in Kılıcı gibi sallanıyor. Faruk Süren gibi tarih yazan bir efsanenin de gözünün yaşına bakmıyorlar, liseli Dursun Özbek’in de...

3 yıllığına seçilen başkanın koltukta 3 gün kalması bile garanti olmuyor çoğu zaman. Bunun en büyük dayanağı da başkanlık değişimlerinin şampiyonluk yarışını etkilememesi. Bunun için elimizde 3 örnek var. Şampiyonluk yarışı esnasında başkanlar değişmiş ama sarı kırmızılılar sezon sonu yine de ipi göğüslemiş... 2001-02: Mehmet Cansun-Özhan Canaydın 2013-14: Ünal Aysal-Duygun Yarsuvat-Dursun Özbek 2017-18: Dursun Özbek-Mustafa Cengiz Bu sezon da sonuç değişmezse, hiç şaşırmam... Yani kaos olarak nitelendirilen bu başkan çelmeleri, bilakis Galatasaray’ı şampiyon bile yapıyor! Her şeyden önce Galatasaray’ın aylık divan toplantıları bile seçimli genel kurul havasında geçiyor. Kürsüye çıkıp konuşan üyelerin eleştirileri camia ve yönetim üzerinde oldukça etkili oluyor. Yani divan, yönetimi zinde tutuyor. Ve kulüp bakkala para ödeyemez halde olsa bile birden fazla aday çıkıp başkanlığa talip oluyor. Diğer ezeli rakiplere bakın bir de...

28 Nisan 2018’deki Fenerbahçe Divan Kurulu’nda başkan adayı Ali Koç “Başkanımızdan sonra konuşmak olmaz” demişti. Beşiktaş’ta mevcut yönetim yılda 4 kez divan toplantısı yapılmasını çok bularak 3’e düşürttü. Yapılan divanlarda da BJK TV sadece başkanın konuşmalarında canlı yayına geçiyor! Oysa herkes “Eleştiri bizim günlük ekmeğimizdir” diyen Maxsim Gorki’ye kulak vermeli. Zira eleştiri geliştirir. Ama bu sözlerin kulüp başkanlarının umurunda olduğunu pek sanmıyorum. “Ne diyor bu yahu” dediklerini duyar gibiyim. O yüzden de bir çoğunun batma noktasına gelmesi şaşırtıcı değil!

AVCI RONALDO MU OLACAK MESSI Mİ?

Milliyet Spor Ödülleri gecesinde sevgili Didem Dilmen ile Abdullah Avcı’yı ayak üstü biraz sıkıştırdık. “Şampiyon olsanız da olmasanız da bir süreç tamamlanacak. Abdullah Avcı, Ronaldo gibi mekân mı değiştirecek, yoksa Messi gibi aynı mekânda mı kalacak ” diye sordum. Hoca tebessüm etti önce ve “Bunu uzun uzun konuşmalı. Başka bir şeyin de mümkün olduğunu göstermek istiyorum. Bir yapıyı geliştirip büyütmeyi...” Avcı’nın sözünü ettiği Başakşehir elbet. Niyet okuma olacak biraz ama bence Avcı, Başakşehir’de kalması gerekirse, bunun için kendisini de ikna edecek bir felsefe yaratıyor bu sözlerle. Büyükler defteri kapalı değil.

YARGIDAN BEŞİKTAŞ MUHALEFETİNE KÖTÜ HABER

Beşiktaş’ta muhalefet adayları boy göstermekte çekinceli davranıyor. Bunun iki temel nedeni var: ì YARISINDAN fazlası kısa vadeli olan 2 milyarı aşan borç yükü.

Yazının Devamını Oku

Beşiktaş parayı nereden bulacak?

22 Mart 2019
Kenan Başaran yazdı.

Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, günlerce Uzakdoğu’da dolaştı. Japonya ve Malezya’daki temaslarından yansıyan kareler genelde nezaket ziyaretlerindendi... Orman, esas olarak sponsor aradı.

Forma göğüs reklamı için çalışmalar yürüttü. Vodafone ile forma göğüs reklamında sona geliniyor. Ancak bu iş 10 gün içinde halledilecek bir iş değil. Orman ve yönetimi, harıl harıl para arıyor. Çünkü 31 Mart’a kadar futbolculardan “Alacağım yoktur” veya “Mayıs sonunda alacağım” kâğıdı almak zorunda. Şunun da altını çizeyim. Elbette sadece Beşiktaş krizde değil. F.Bahçe de sıkıntıda. Zaten 4 Nisan’da bağış kampanyasına start verecek. Kuruluş yıllarındaki zorlukları bir kenara bırakırsak, F.Bahçe, modern zamanlarda böyle bir darboğaz yaşamadı. 3 Temmuz’da dahi böyle bir maddi sıkıntı yaşamadı. G.Saray’da da sıkıntı var. Camia gelirinden memnun kalmasa da Riva ve Florya arazilerinin satışıyla soluklandı. Trabzon’un, Ağaoğlu da defalarca söyledi, Cumhuriyet’in 100. kuruluş yılına kadar üzerinde temlik olmayan tek kuruşu yok! Bursaspor da sıkıntıda. İşin özü, bir kaç istisna hariç, para aramayan yok. Zaten bu yüzden herkes Türkiye Bankalar Birliği’nin projesini bekliyor.

Öte yandan kulüpler 31 Aralık 2018 itibarıyla bir mali tablo sunup “Tama artık borçlanmayacağız” deseler de ara transferde parayı yine saçtılar... Buna karşın Beşiktaş, en az harcayanlardan oldu. Beşiktaş’ın ay sonuna kadar ödemesi gereken para 16 milyon Euro (Daha önce 13 diye yazmıştım ama bunun 17 olduğu ortaya çıktı) Lens’e pazartesi 900 bin Euro ödendi. Peki yönetim bu parayı nasıl bulacak? Öncelikle yöneticiler ne yapıp edip, bu parayı bulacaklarını söylüyor. “Biz daha önce de bu sıkıntıları çok yaşadık ve nasıl aşacağımızı da biliyoruz. Üç büyükler içinde en tecrübeli yönetim biziz” diyorlar.

CEPLERiNDEN DE VERECEKLER

“Peki bu parayı nasıl bulacaksınız” diye sorduğumda aldığım yanıt şu:

· 1-Sponsorlardan gelecek bir kaynak var
· 2-Kredi temin edilecek

Yazının Devamını Oku

1 pozisyon 1 gol 3 puan

17 Mart 2019
Beşiktaş, ikincilik şansını güçlendiriyor.

Beşiktaş, 90 dakika boyunca net pozisyon bulmakta zorlandı. Özellikle ikinci devre hücuma daha rahat çıksa da gol dışında Beto’ya düşen çok fazla bir iş olmadı.

BEŞİKTAŞ-Göztepe maçı benim için 30. dakikadan itibaren başladı. Öncesinde bolca esnedim tribünde. Yekpare şekilde sahasında kalan ve Beşiktaş’a 1 metre kare bile alan bırakmayan Göztepe, maçı uzun süre kilitledi. Güneş, beklentiler doğrultusunda Ljajic ve Kagawa ile başladı. Benim de birlikte görmeyi istediğim ikili, ne yazık ki kâğıt üzerinde durduğu gibi durmadı sahada. Kanada kim geçtiyse kâr etmedi. İdeal kanat Quaresma da etkili toplar taşıyamayınca Beşiktaş devreyi pozisyonsuz kapattı. Öte yandan hücumda basitçe kaptırılan 3-4 topta Göztepe çok hızlı çıkıp tehlikeler yarattı ki birinde de golü bulsa ama ofsayta takıldı. Adriano da sakatlanıp erkenden çıkınca geriden akıllıca çıkışlar da eksildi. Pozisyonuna göre en doğru istihdam Gönül ve Quaresma’lı sağ kanattı. Ama onlar da çok iyi anlaşamadı hatta küstükleri için Gönül, serbest vuruş kullanmak için uzaktaki topu isteyen Querasma’ya bakmadı bile!

Çocukça bir görüntüydü... İkinci yarıya Güneş’in Kagawa ve Ljajic’ten birini soyunma odasında tutup Lens’le başlamasını bekledim. Ama o, ezber bozdu. Evet, Lens’i aldı ancak çıkardığı isim sakatlanan Adriano’nun yerine giren Necip’ti. Güneş, Dorukhan’ı sağa çekerek 3’lü savunmaya geçti. Bu değişikliğin ne getirip götüreceğini daha göremeden 2. devrenin ilk dakikasında gol geldi. Göztepe’nin yapamadığını Beşiktaş yaptı: Kaptığı topu 3 pasta ağlara yolladı. Ljajic-Quaresma-Burak... Son derece estetik bir organizasyondu... Gol, Göztepe’nin bloklarını da parçaladı ve daha gel-gitli bir oyun izler olduk. Heyecan da arttı fakat iki taraf da kalecileri müşkül duruma düşürecek gol pozisyonu üretemedi. Beşiktaş, hücumda çok daha rahat boş alan bulsa da net pozisyon üretemedi, çok az şut çekti. Beşiktaş açıkçası 1 net pozisyondan 3 puan çıkardı.

ÖYKÜ’LER iÇiN BAĞIŞA

BEŞİKTAŞLI oyuncular ısınmaya ‘Kök Hücre Bağışı Hayat Kurtarır! Öykü Arin’e Umut Ol’ yazılı bir pankartla çıktı. Başta Öykü olmak üzere, kök hücre bekleyen herkes için kayıtsız kalmayalım. Takımın bu pankartla çıkması için son dakika devreye girerek kampanyaya destek sağlayan Beşiktaş Asbaşkanı Umut Güner ve stat direktörü Ahmet Ateş’e de tebrikler.

ŞENOL GÜNEŞ’i KUTLAMALI

ŞENOL Güneş’in Milli Takım’la resmen anlaştığı açıklandığında ve Beşiktaş ile de sezon sonuna kadar devam edeceğinin netleşmesinden bu yana en büyük kaygı şuydu: Siyah beyazlı takım konsantre olacak mı? Fakat, Beşiktaş’ta motivasyon kaybı yaşanmadı. Diyebilirim ki ligin ilk devresinde dahi siyah beyazlı futbolcular bu kadar konsantre olmuyordu maçlara. Bardağın dolu tarafından bakalım. Türkiye’de bu pek alışık olmadığımız bir durum. Evet, bir çok oyuncunun bireysel hedeflerinin olması da mücadeleyi bırakmamalarını sağlıyor ama Şenol Güneş’i de kutlamalı... Siyah beyazlı takım bu çizgiyi korursa, ikincilik için şansını güçlendirebilir. Vida savunmayı ayakta tutarken, Burak Yılmaz da olgun bir golcünün farkını bariz şekilde her maç ortaya koyuyor.

Maçın adamı: Vida.

Yazının Devamını Oku

Yabancıma dokunma!

15 Mart 2019
Aşağıdaki tablo Türkiye futbolunun yabancı futbolcu sayısıyla imtihanıdır! Sadece bu tabloya bakıp “Yabancıyı serbest bırakın” demek kafi. Bu topraklarda futbol 1951 yılında profesyonelleşti ve ilk yabancı futbolcumuz Oscar Garo’dur.

Süreyya Paşa Ailesi’nin kurduğu Adalet Kulübü, ilk yabancıyı transfer ederek tarihe geçti. Üç büyükler bürokrasiyi de kullanarak çelme takmasaydı Adalet, bambaşka bir futbol tarihinin yazılmasına neden olabilirdi. Neyse, o ayrı bir öykü. Evet, 1951’den bugüne kadar Türkiye’nin en üst liginde 17 kez yabancı kuralı değiştirilmiş. Ve şimdi bir kez daha kuralı değiştirmek istiyoruz.

Kuralın özellikle 2000’lerden sonra sık sık değişmesinin tek nedeni kulüp yönetimlerinin beceriksizliği. Ayrıca milli takımın aldığı olumsuz sonuçlardan sonra da yabancı kuralı tartışmaya açılmıştır. Yabancı kuralı yumurta-tavuk
hikâyesine dönmüş durumda. Yabancıya sınır geliyor ve yerlinin fiyatı fırlıyor.

Kulüpler başlıyor: “Yabancı sayısı artırılsın”... Yıllardır transfer politikalarındaki yanlışlıkların vebali hep yabancı sayısına yükleniyor. Kâh artıyor kâh düşüyor. Ben yıllardır aynı görüşteyim: Sınırsız olsun. Sonuçta bugünkü izin verilen 14 yabancı kontenjanını doldurmak zorunda değilsin. Mecbur olduğun sayı 14 yerlidir. Kimse sana ille de 14 yabancı al demiyor ki...

Geçmişte uygulanan 5+1+2, 6+2+2 vs ne sonuç doğurdu? Büyük bir kaynak israfı. Milyonlarca Euro ödediğin adamı getirip tribünde oturtuyorsun. Göndermek istediğinden eli daha güçlü olan yabancı gitmiyor ve sen sözleşmeyi tek taraflı feshedip daha büyük zarar ediyorsun. Bu arada da ‘Tarık Çamdal’ gibi vakalara neden oluyorsun. Oyuncu havuzunu daraltmanın nasıl bir faydası olabilir?

YERLİ İŞİ MENAJERLERİN İŞİNE GELİR

Yabancı sayısıyla milli takım başarısı arasında kurulan bağlantıya da katılmıyorum. Mesele şudur:

Yazının Devamını Oku

Islıklar altında klas ayaklar

11 Mart 2019
Maçın 2. bölümü büyük bir gelgite sahne oldu, Beşiktaş hak etti.

ŞENOL Güneş-Beşiktaş ilişkisinin 4. sezon sonunda bitmesinde Aykut Kocaman’ın rolü var. Geçen sezonki kupa maçları Güneş-Orman ilişkisinde kırılma yarattı. Güneş-Kocaman rekabeti nedeniyle kupada gerilimi yükseltti ve Beşiktaş’a faturası şampiyonluk kaybı oldu. Kocaman da geçen sezon boyunca Beşiktaş’ı hiç dilinden düşürmedi, ki birkaç yazımda dillendirmiştim. Güneş’in ayarlarıyla oynadı; ama bilinçli ama bilinçsiz! Dün Güneş için Kocaman, Kocaman için de Güneş’ti maçın motivasyon kaynağı. Necip ve Lens tercihi maç öncesi yadırgandı. Ben de artık Muhayer gibi gençleri görmek istiyorum. Umarım Konya maçından sonra Güneş, gençlere ve Kagawa’ya daha çok yer verir, gider ayak...

BATUHAN’LIK YAPTI!

İLK 45’te önde basan Beşiktaş, Ljajic ve Burak ile iki usta işi gol buldu. Konya, Kocaman’ın geleneksel oyun terbiyesiyle alanı kapatıp, kontra aradı ve beraberliği de böyle buldu. F.Bahçe ve Kayseri maçlarında olduğu gibi dün de Beşiktaş, önde olduğu halde 2. devre düşmeye başladı ve o arada Konya ilk ciddi atağında beraberliği buldu. Güneş de son haftalarda olduğu gibi oyuna müdahalede gecikti. Kagawa, girer girmez skor 2-2 oldu, ama neyse ki girmişti! Yine de 58’de Adriano, Burak Yılmaz’a pas vermek yerine ‘Batuhan Karadeniz’lik yapmasa Beşiktaş ecel terleri dökmezdi. Maçın son bölümü büyük bir gelgite sahne oldu. Bu görüntü özellikle Kocaman takımlarının alışık olmadığı bir haldi. Maç iki taraf arasında gitti geldi. Vida’nın ikiye birdeki kritik müdahalesi maçın kırılma anıydı. Kagawa da marifetini konuşturunca Beşiktaş, ıslıklar altında da olsa, klas ayaklarıyla hak ettiği bir galibiyetle ikincilik yarışına son anda tutunabildi... Ve Karius... Bana sonunda, “Futbolcu olmak için aşırı yakışıklı” dedirtmeyi başardı (!)

BU STATLAR BİZE LÜKS

TÜRKİYE’de 40-50 bin kişilik statlar lükstür! Doldurmanız için ligin son haftasına kadar yarışta olmak zorundasınız. Çünkü bu ülkenin taraftarı futbolseverden ziyade başarıseverdir. İşte dün Vodafone Park’ı gördük; ‘yer yer büyük boşluklar’ vardı.

GÜNEŞ, KALAN HER MAÇTA ALKIŞLANSIN

BEŞİKTAŞLILAR dün “I love you Guti” diye bağırdı. Bu, Guti’ye olan aşktan ziyade kendilerini terk ettiklerini düşündükleri Şenol Güneş’e bir isyandı. Güneş’in milli takıma gideceğini aylar öncesinden yazdığımızda tepki gördük. Çünkü, “Kovulana kadar Beşiktaş’tan gitmem” diyen Güneş’e inandılar. Güneş, milli takıma gidiş sürecini iletişim anlamında iyi yönetemedi. Tamam. Ama hiçbir şekilde ıslıklanmayı hak etmiyor. Beşiktaş’a rüya gibi 2.5 sezon yaşattı. Kalan her maçta alkışlanmalıdır. Gelecek sezon kalmasının olanağı zaten yoktu. Yönetim “Yeni sözleşme önereceğiz” derken samimi değildi. Bunu da ertesi gün yazmıştım...

Maçın adamı: Burak.

Yazının Devamını Oku