Harvard Tıp Fakültesi'nden Dr. Trisha Pasricha, geçtiğimiz günlerde, Washington Post’taki köşesinde magnezyum takviyelerini mercek altına aldı.
Bir kişinin magnezyum takviyesinden faydalanabileceği bazı durumlar olduğunu ancak çoğu kişinin yeterli miktarda magnezyumu gıda kaynaklarından alabileceğini vurgulayan Pasricha, magnezyum açısından zengin yiyecekleri daha fazla tüketerek bu gıdaların diğer doğal faydalarından da yararlanılabileceğini belirtti.
Oral magnezyum takviyeleri ile ilgili çalışmalarda zaman zaman çelişkili sonuçlar elde edilebildiğini, ancak verilerin oldukça sınırlı olmasına karşın genel olarak olumlu bir eğilim olduğunu belirten Dr. Pasricha, “Yine de günlük beslenmenizde magnezyum açısından zengin gıdaların miktarını artırmak muhtemelen daha iyi bir yoldur” dedi.
İnsan vücudu kendisi üretemediği için magnezyum mineralinin gıda ya da ilaç takviyesi gibi yollarla alınması gerektiğini belirten Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Aladağ, vücudumuzda kullanılan magnezyumunun hemen hemen yüzde 60’ının dişlerde ve kemiklerde, yüzde 39’unun yumuşak dokularda, yüzde 1’lik kısmının ise kanda bulunduğunu ifade etti.
1- Magnezyum vücudumuz için neden önemli?
Magnezyumun vücudumuzdaki her hücrede bulunan önemli bir iyon olduğunu, metabolizma, hücre zarları boyunca taşınma ve hormon bağlama gibi birçok önemli hücresel fonksiyon için magnezyuma ihtiyaç duyduğumuzu vurgulayan Pasricha, sağlıklı bir insanın günlük magnezyum takviyesi almasının doğru olup olmadığı konusunda şunları söyledi:
“Çok fazla magnezyum vücudunuz için toksik olabilse de düşük seviyelerde (günde 350 miligramdan az) almak, böbrek hastalığınız olmadığı sürece muhtemelen herhangi bir zarara neden olmayacaktır. Ancak bunun bir faydası da olmayabilir.”
Çalışma kapsamında 1528 kişinin sigara kullanımı, kolesterol seviyesi, vücut kitle endeksi ve tansiyon gibi sağlık verileri 12 ay boyunca incelendi. Sonuçta, esnek çalışma sisteminden en çok 45 yaş üstündeki kişilerle halihazırda kalp hastalığına yakalanma riskine sahip kişilerin fayda gördüğü anlaşıldı. Buna karşılık stresli iş ortamına sahip çalışanların kalp hastalığı risklerinin arttığı görüldü.
Harvard Üniversitesi'nden akademisyen Lisa Berkman, çalışmanın sonuçlarının özellikle kendisinden talep edilen işler ve uymaları gereken takvimler üzerinde daha az kontrole sahip orta ve düşük ücretli çalışanlar için önemli olduğunu belirtti.
Penn State Üniversitesi'nde görev yapan Orfeu Buxton ise işverenlerin personelin daha iyi bir iş-yaşam dengesi kurmasını sağlamasının önem taşıdığına, çalışanların özel hayatlarıyla iş yaşamları arasındaki çatışmanın azaltılması ve daha sağlıklı olmalarının sağlanması amacıyla iş yeri kültürünün kademeli biçimde değiştirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Biz de önce iş stresi nedeniyle sağlık sorunları yaşayanları dinledik ardından da konuyu uzmanlarla masaya yatırdık...
'42 YAŞINDA KALP SPAZMI GEÇİRDİM, İŞTEN AYRILMAMA VESİLE OLDU'
Levent Ç. (45)
Ben 16 yıl aynı iş yerinde çalıştım. İlk zamanlar işi öğrenmek için zorlanıyor, stres yapıyordum. Zamanla normale dönmem gerekirken sorumluluklarım arttıkça omuzlarıma binen yükler uykularımı kaçırmaya başladı. İş yerinde yaşadığım stresi eve de taşıyordum ve hayatım bir müddet sonra çekilmez hale gelmeye başlamıştı. Karakter olarak da rahat biri olmadığım için aklımda sürekli iş oluyordu ve sürekli kendimi gergin hissediyordum.
Eşim de bu durumdan inanılmaz rahatsız olmaya başlamıştı ama
Nefroloji uzmanı olan Sadovskaya'nın videosuna göre, doğru şekilde dışkılamak için klozete oturduktan sonra bir ayakla yere basarken, diğer ayağı yere basan bacağın üzerinden geçirip leğen kemiğine doğru bastırmak ve gövdeyi klozet kapağına bakacak şekilde döndürmek gerekiyor.
Çizim: Harun Elibol
Sadovskaya, videosunu baharda yayınladı ve o zamandan bu yana 26 milyonun üzerinde görüntüleme aldı. Videoya yorum yazan birçok kişi, tuvalette oturma pozisyonunu değiştirmenin kabızlık problemlerinin hafifletilmesinde son derece etkili olduğunu yazdı.
Kronik kabızlıkla mücadele etmenin yollarından biri kişinin beslenme düzenini değiştirmesi. Beslenme uzmanları rahat dışkılayabilmek için her gün yaklaşık 25 ila 35 gram lif yemeyi öneriyor. Sebze ve meyve tüketiminin de kabızlığı azalttığı biliniyor.
Diğer yandan uzmanlar kısa vadede yardımcı olan ancak dehidrasyona neden olabilen ve vücudun elektrolit dengesini bozabilen, uzun vadede de kabızlığı daha da kötüleştirebilen müshillerin sık kullanımından kaçınılması gerektiğini vurguluyor.
Hukuken psikolojik şiddet kapsamında değerlendirilen bu durum, çoğu zaman dile getirilmiyor, ailelerden saklanıyor, görmezden geliniyor. Belki de kaçamak görüşmelerle, sağlıksız bir evlilik yürütülmeye çalışılıyor.
Sebebi her ne olursa olsun kimsenin ailesi ile görüşme özgürlüğünün elinden alınamayacağını vurgulayan uzmanlar, evliliklerinde böyle bir duruma maruz kalan kişilerin bunu normalleştirmeden kendi sınırlarına ve özgürlüklerine bir müdahale olduğunun farkına varmaları ve bu sınırlara sahip çıkmaları gerektiğini belirtiyor.
Biz de ‘Bir Sorudan Fazlası’ serimizde eşleri tarafından benzer muamelelere maruz kalan, evliliği bozulmasın diye sineye çeken ya da çekmeyenlerle ve böyle baskı altında olan kişilerin aileleriyle konuştuk.
* * * * *
‘ASLAN GİBİ KARDEŞİMİ KAFESE SOKTU’
Ceyda H. (42)
Benim erkek kardeşimle aram çocukluğumuzdan beri çok iyidir. Aramızda yaş farkı da az olduğu için ikiz gibi büyüdük. Ben evlendiğimde abla kardeş ilişkimiz aynı şekilde devam etti. Eşim de onu çok sevdiği için yine sık sık görüşüyorduk, ta ki kardeşim evlenmeye karar verene kadar. Evlenmek istediği kızı hiç tanımıyorduk; üniversitedeyken sevgili olmuşlar, sonra da evlenmeye karar vermişler. İlk tanıştığımızda sevdim aslında gelinimizi, hiçbir problemim yoktu ama zamanla kardeşimi eskisi gibi görememeye başladım. ‘Evlilik telaşıdır, evlenince eski düzenimize döneriz’ dedim ama hiç öyle umduğum gibi olmadı. Evlendikten sonra daha beter oldu, kardeşimin yüzüne hasret kaldım.
Benim aslan gibi kardeşimi kafese soktu resmen, kendisi de aslan terbiyecisi gibi elinde kırbaçla kardeşimi sirk hayvanına çevirdi.
ABD’de son belirlemelere göre 22 çocuğun sıkılabilir ambalajlı elma püresi yedikten sonra kurşun zehirlenmesine maruz kaldığı haberleri, birçok aileyi endişelendirdi. FDA, ebeveynleri çocuklarına belirtilen üç markanın bazı elma pürelerini yedirmemeleri konusunda uyardı.
Bu markalar Türkiye'de bulunmasa da kurşun zehirlenmesi ülkemizde de yaşanabilen tehlikeli bir durum.
-- Peki kurşun zehirlenmesine neden olan şey ambalajlar mı ürünün içeriği mi?
-- Kurşun zehirlenmesinin belirtileri neler?
-- Başka neler kurşuna zehirlenmesine neden olur?
-- Zehirlenme bebek ve çocukları daha mı fazla etkiliyor?
-- Kurşun maruziyetini önlemek için ne yapmalı?
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Cevriye Kübra Cenkçi ve Gıda Mühendisi Ebru Akdağ ile kurşun zehirlenmesine dair tüm merak edilenleri konuştuk. 11 SORUDA KURŞUN ZEHİRLENMESİ DOSYASI...
SAKARLIKTAN SANMIŞTI MEĞER HAYATİ RİSK TAŞIYAN HASTALIĞI VARMIŞ
İngiltere Liverpool’da yaşayan Hannah, kollarında ve bacaklarında beliren morlukların sakarlığından kaynaklandığını düşünüyordu. Sorun sadece bu morlukların sık yaşanması değildi. Hannah, vücudunu bir yerlere hafifçe vursa bile morluklar beliriyordu. Bir keresinde kızının attığı kumandanın gözünün üstüne hafifçe dokunmasıyla kocaman bir morluk oluştuğunu söyleyen Hannah, yaşadıklarını Daily Mail’e anlattı:
“Normalde oldukça formda olmama, haftada en az iki kez koşmama rağmen Eylül başında doğa yürüyüşü yaparken nefesim kesildi. Ailem hep benim onlar kadar fit olmadığım konusunda şaka yapardı ama annem anemik olabileceğim için kan testi yaptırmamı önerdi.”
Daily Mail’e konuşan acil müdahale uzmanı Dr. Ann Nainan, bir dizi faktörün insanların daha kolay morarmasına neden olabileceğini belirtti. Yaşa bağlı olarak kolajen kaybı sonucu cildin inceldiğini, kılcal damarların daha kırılgan hale geldiğini, bunun genellikle elleri, kolların ön yüzeyini, yüzü ve boynu etkilediğini, morlukların kaybolmasının birkaç ay sürebileceğini söyleyen Nainan ekledi:
“Kolay morarma aynı zamanda kan sulandırıcı gibi bazı ilaçların yan etkisi olabilir veya aşırı içki tüketimine bağlı karaciğer veya böbrek hastalıklarından kaynaklanabilir. Daha az yaygın olarak hemofili veya lösemi gibi daha ciddi bir sağlık durumunun işareti de olabilir.”
HAFİF BİR DARBEDE BİLE MORARIYORDU
Hannah, pratisyen hekimiyle görüştüğünde 6-8 haftadır semptomlar gösteriyordu. Kan testi için randevu almıştı ancak test yaptıramadan önce bir masayı katlarken dudağını çarptı. Dudağı hemen şişti. Bu kadar hafif bir darbe olmasına rağmen Hannah eve döndüğünde diş etleri simsiyah olmuş, ağzı kanamaya başlamıştı. Şişliği indirmek için üzerine soğuk kompres yapan Hannah sonuç alamadı. Ertesi gün gittiği pratisyen hekim onu acil kan testi yaptırması için yerel bir hastaneye sevk etti.
Bu soruya bilimsel bir yanıt arayan The Economist dergisinde yayımlanan habere göre, bir kişinin çekici olup olmadığına saniyeler içinde karar veriyoruz ama aşk denen bağımlılık herkeste aynı işlemiyor. Araştırmalar, bir kişi âşık olduğunda beyninin farklı bölümlerinin aynı anda çalışarak mutluluk, heyecan, bağlanma gibi duygularını tetikleyen adrenalin , dopamin, oksitosin gibi kimyasalları serbest bıraktığını gösteriyor.
Peki ilk görüşte kalbimizin gümbür gümbür atması, ellerimizin terlemesi, karnımızda kelebeklerin uçuşmaya başlamasının adı ne? Eğer ilk görüşte aşk gerçekten varsa, bu gerçekten sağlıklı ve sürdürülebilir bir ilişkiye yol açabilir mi yoksa etkisi çabuk mu geçer? Bu soruları Psikolog Belgin Arslantaş'a sorduk. Ama öncesinde hem ilk görüşte âşık olanlarla hem de "Onun adı aşk değil" diyenlerle konuştuk.
İLK GÖRÜŞTE RESMEN ÇARPILMIŞTIM
Bilge A. (41)
Ben hayatımda bir kere âşık oldum o da ilk görüşte aşktı. Önceden hiç inanmazdım buna, "Öyle şey mi olur?" derdim ama meğer oluyormuş ve ne kadar şanslıyım ki ben de yaşadım bu duyguyu.
21 yaşındaydım ve o güne kadar iki tane sevgilim olmuştu. Diğer ikisini de çok beğeniyordum ve çok güzel vakit geçirdim ama hiç böyle deli gibi âşık olmamıştım.
Üniversitede okurken Erasmus programı ile yurt dışına gitmeye karar verdim. O zaman hayatımda biri vardı ve benim bu kararıma çok kızdı. Ona sormadan karar verdiğim için onu önemsemediğimi, ilişkimizi bitirmek istediğimi düşündü. Aslında öyle düşünmüyordum ama bittiği için de çok üzülmedim açıkçası. "Biraz yalnız kalmak bana çok iyi gelecek" diye düşünüyordum. Gittiğim ülkede de sevgili bulmayı düşünmedim hiç. Arkadaşlarım "Hadi bak kaç aydır hayatında biri yok, şöyle etrafına baksana azıcık" diye dürtüyorlardı ama benim gerçekten hiç enerjim ve isteğim yoktu.
Haftanın üç günü bir kafede yarı zamanlı çalışmaya başlamıştım, orada da hiç ilgimi çeken biri olmamıştı. Ta ki o delikanlı çalıştığım kafeye gelene kadar.
Çocuklar yaşları kaç olursa olsun anne babalarının ayrılmasını istemez. Ancak ebeveynlerden birinin vefat etmesi ya da boşanma sonrası, diğer ebeveynin tekrar evlenmek istemesi söz konusu olabilir.
Çocuklar küçükken bu evlilik kararına itiraz gelmesi kaçınılmaz olsa da sorun çıkaran sadece küçük yaştaki çocuklar olmuyor. Yaşını başını almış yetişkin çocuklar da anne ya da babalarının evlenmesine itiraz ediyor, onların bu isteğinden utanıyor, etraftan çekiniyor ve engel olmaya çalışıyor.
Özellikle, 60-70 yaşından sonra evlenmek isteyenler, “Bu yaştan sonra ne evlenmesi, bizi rezil mi edeceksin? El âlem ne der? O seninle emekli maaşın için evleniyor...” gibi pek çok itirazla hatta "Eğer evlenirsen bizi unut" gibi tehditlerle karşı karşıya kalabiliyor.
Biz de ‘Bir Sorudan Fazlası’ serimizde hem yeniden evlenen ebeveynlerle hem de böyle evliliklere itiraz eden çocukları ile konuştuk.
* * * * *
KÜÇÜK BİR KIZ ÇOCUĞU GİBİ ÇOCUKLARIMDAN İZİN İSTEDİM