Muharrem Sarıkaya

Bahçeli'nin çıkışının nedeni

23 Temmuz 2002
<B>PLANLI</B> olmayan basın toplantılarından kaçınan MHP Lideri <B>Devlet Bahçeli'</B>nin dünkü ani basın toplantısı soruları da beraberinde getirdi.Bahçeli'yi dün, ‘‘3 Kasım için seçim kararı alınmazsa hükümetten çekiliriz’’ açıklamasına iten nedenler nelerdi?

MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, soruya şu yanıtı verdi:

‘‘Seçimi engellemek için birtakım girişimlerin olduğunu biliyor ve duyuyoruz.’’

‘‘Birtakım girişimler var’’
cümlesine bir örnekle açıklık getirdi.

Başbakan Bülent Ecevit'in, 16 Temmuz'da liderler zirvesinde 3 Kasım'da seçimin yapılmasına olumlu yaklaştığını anımsattı.

BAŞKA ŞEYLER GÖRDÜK

Konuyu DSP Parti Meclisi'ne (PM) götürmeden bir gün önce, Ecevit'in NTV'ye bir demeç verip 3 Kasım'da seçime karşı çıktığını vurguladı.

DSP PM'nin ertesi gün toplanıp karar aldığının altını çizdi.

Şandır, ANAP'ın 3 Kasım'da seçim istese de öncelikle AB yasalarının çıkması şartını koştuğunu kaydetti.

Şandır, ‘‘Seçim işinin bir belirsizliğe sürüklenip, yeni arayışların ortaya çıkarılmak istendiğini gördük. Kararlılığımızı gösterdik’’ diyerek sözlerini tamamladı.

ANLAŞMALI YAPTIK

Şandır,
bunları söylerken, ANAP Grup Başkanvekili Beyhan Aslan'ın yaklaşımı daha farklıydı.

Aslan, ‘‘3 Kasım'dan geri adım atmayız’’ dedi ve MHP'nin dün tek başına verdiği ‘‘29 Temmuz'da sadece seçim maddesiyle Meclis'in olağanüstü toplanması’’ çağrısını birlikte planladıklarını açıkladı.

Aslan, gerekçelerini de şöyle dile getirdi:

‘‘Biz de 29 Temmuz saat 14.00'te Meclis'in toplanması için teklifimizi vereceğiz. Bizim çağrımızda AB yasaları da yer alacak. Dolayısıyla MHP'nin idamın da içinde bulunduğu bir çağrının altında imzasının olması beklenemezdi. Onun için bu yönteme başvurduk. Çağrılar birleştirilecek.’’

AB PAZARLIĞI

29 Temmuz'da Meclis'in olağanüstü toplantısı konusunda anlaşma sağlanmış olsa da AB yasalarının ağustosun ilk yarısında çıkarılmasının yönteminde kesin bir sonuca varıldığı söylenemez.

ANAP, bu yasaların bir paket haline getirilmesini, içine 3 Kasım seçim kararının da konularak temel yasa halini almasını istiyor.

Dün kurulan yeni parti de yönteme olumlu bakıyor.

DYP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Ekinci de bu modele açık olduklarını, AB yasalarının 3 Kasım'da seçimin yapılmasını öngören Seçim Yasası ile birlikte temel yasa olarak gelmesini kendilerinin de istediğini söyledi.

Böylece yasalar paket halinde Meclis'e gelecek ve toptan oylanacak. Hiçbir partinin bir diğerinden kaçması söz konusu olamayacak.

Ancak MHP bu yönteme kesinlikle karşı.

AKP ise ‘‘AB yasalarının içinden istemediğimizi ayıklar, ona göre temel yasa olmasına onay veririz. Seçim maddesini ayrı tutarız’’ yaklaşımında.

MHP'nin tutumu ve AKP'nin pazarlık koşulu, AB ve seçim yasalarının birlikte temel yasa haline 330 oya gerek duymadan getirilmesini engelliyor.

Bir diğer zorluk da AB yasalarının ele alınacağı Meclis'teki ihtisas komisyonlarının çalıştırılmasında.

Her ne kadar Anayasa Komisyonu'nun temel komisyon haline getirilip, diğerlerinin tali komisyon olarak çalıştırılması üzerinde görüş ortaya çıksa da zorluk aşılabilmiş değil.

Meclis pazartesi günü ikinci kez olağanüstü toplanmaya hazırlanırken, Ankara'da siyasi pazarlık süreci henüz tamamlanmamış.

ANAP Lideri Mesut Yılmaz ve DYP Lideri Tansu Çiller'in bugün başlayıp hafta sonuna kadar devam edecek temasları birçok konuyu netleştirecek.

Kesin olan bir şey var ki, Ankara'da siyaset daha çok su kaldırır.
Yazının Devamını Oku

3 Kasım'da seçim olacak mı?

21 Temmuz 2002
<B>BAKANINDAN </B>milletvekiline, parti yöneticisinden yabancı misyon şefine kadar Ankara'da hemen herkesin birbirine yönelttiği tek soru var:‘‘3 Kasım'da seçim olacağına siz inanıyor musunuz?’’

Başbakan Bülent Ecevit'in dün parti Meclis Grubu sonrasında yaptığı, ‘‘Seçimlerin en erken 2003 Nisan'ında yapılmasını istiyoruz’’ açıklaması da 3 Kasım'da seçimin olacağı kaygılarını artırmış durumda.

Buna, her ne kadar 3 Kasım'da seçim kararından memnuniyetini dile getirmiş olsa da Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, ‘‘Siyasi Partiler ve Seçim Yasaları’’nda değişiklik yapılması talebini de eklemek gerekiyor.

PARTİLERİN POZİSYONU

DSP, ‘‘3 Kasım'da seçime hayır’’ kararı ile pozisyonunu netleştirirken, parlamentodaki diğer partilerin tavırları şöyle özetlenebilir:

MHP: İktidarın büyük ortağı MHP, gündeme bizzat taşıdığı ‘‘3 Kasım'da seçim’’ kararından geri adım atma niyetinde değil. Bunun için de seçim kararı alınırken, AB ile ilgili yasalara karşı Meclis'te direnişini sürdürecek. AB karşıtı oyları sandığına taşıma gayretinde.

ANAP: AB yasalarının ağustosta çıkması kaydıyla, dünkü MKYK'sında aldığı karar doğrultusunda 3 Kasım'da seçime gitmekte ısrarlı. Bunun gerisinde ekim ayındaki AB İlerleme Raporu yatıyor. Ağustosta AB yasaları çıkması ve ekimde İlerleme Raporu'na Türkiye'ye AB'ye tam üyelik için müzakere tarihi verilmesi görüşünün konulması halinde ANAP seçim süresince bunu işleyecek. AB yasalarına karşı çıkanların Meclis'te başarılı olması halinde bunu da seçimlerde işleyecek. Bir diğer planı ise AB yasaları çıkmazsa hükümetin bozulup kendisinin de içinde bulunacağı yeni bir koalisyonla yola devam etmek.

DYP: Bir yanda öteden beri savunduğu AB yasaları, diğer yanda ise mevcut koalisyonun iktidarında bu yasaların çıkarılacak olması. DYP mevcut hükümetle AB yasalarının çıkarılmasının ve kaymağının ANAP tarafından yenilmesinin önüne geçmeye çalışıyor. Hedefi, hükümetin yıkılması, kendisinin de içinde bulunduğu yeni bir koalisyonun yasaları çıkarıp 2003 Nisan'ına kadar yola devam etmesi.

AKP: AKP'de iki görüş çarpışıyor. Birinci grup; Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın 3 Kasım'da yapılacak seçime giremeyeceğinden yola çıkıp, 2003 Nisan'ında seçime gidilmesi, bu süre içinde Erdoğan'ın siyasi yasağının kaldırılması için çaba gösterilmesi gerektiğini dile getiriyor. İkinci görüş ise Erdoğan olmasa bile hemen seçime gidilmesi taraftarı. Seçimin nisana kalması halinde karşılarına şubatta siyasi yasağı bitecek olan Necmettin Erbakan önderliğindeki Saadet Partisi'nin çıkacağı, kendilerinden oy koparacağı düşüncesinde. Bundan dolayı şu an yelkenlerine doldurdukları rüzgár ile seçime bir an önce gidilmesini istiyorlar. AKP'de ikinci görüşün ağırlığı öne çıkmış durumda.

SP: Milli Görüş'ün ikinci temsilcisi Saadet Partisi, 3 Kasım seçimlerine olumlu bakmıyor. Erbakan'ın şubatta sona erecek yasağının hemen ardından partinin başına geçmesini istiyor. Nisanda da Erbakan önderliğinde seçime girip barajı aşacak oy oranına ulaşmayı hedefliyor.

YT: DSP'den ayrılan milletvekillerinin yarın kuracağı ve Yeni Türkiye adını alacak parti de 3 Kasım'da seçim istiyor. Bugün yakaladıkları olumlu havayı oya tahvil etme niyetindeler. Ancak seçim kararı alınmazsa bu hükümetin yıkılıp kendilerinin de içinde bulunacağı bir hükümetle Nisan 2003'e kadar da gitmeye de razılar.

İSYANCILAR: Bütün bunların ötesinde, liste dışı kalacak milletvekillerinin oluşturacağı grubu da hesaba katmak gerekiyor.

1980 sonrası gerçekleşen 1987, 1991, 1995 ve 1999 seçimlerinde bu grubun Meclis'i tekrar toplayacak sayıya erişip seçimleri iptal ettirmek için yaptıkları girişimler hálá hafızalarda canlılığını koruyor.

Geçmişte herhangi bir partinin desteğini almayan isyancıların şimdi DSP ve SP gibi destekçileri de olacak.

Bu nedenle Meclis, ağustosta toplanıp seçim kararı alsa da bir kez daha olağanüstü toplanmaktan kurtulamayacağa benziyor.
Yazının Devamını Oku

Derviş'in Baykal sonrası mesajı: Oluşumun içindeyim, yola devam

18 Temmuz 2002
<B>DSP'</B>den ayrılan milletvekillerinin kuracağı partinin üçlü yönetim (troyka) kadrosu içinde yer alan Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı <B>Kemal Derviş, </B>dün CHP Lideri <B>Deniz Baykal</B> ile 2.5 saat süren görüşmesi sonrasında yeni oluşum içindeki arkadaşlarına şu mesajı gönderdi: ‘‘Oluşumun içindeyim. Bir ayrılığım yok. Yola devam ediyoruz...’’

Aktarıldığına göre Derviş, Baykal ile görüşmeye gitmeden önce de İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan'ı bilgilendirmiş.

Baykal ile randevunun iki hafta önce alındığını, özel bir önem atfedilmemesi gerektiğinin altını çizmiş.

Yeni kurulacak partinin başarılı olabilmesi için elinden gelen desteği göstereceğini de sürekli kayda geçirdiği bilinen bir gerçek.

BEKLENTİM YOK

Derviş,
bunu söylese de yakınındaki bazı arkadaşları yeni oluşum konusunda kendisi kadar berrak değil.

Onlara göre, yeni oluşumun liderliğini İsmail Cem yerine Kemal Derviş üstlenmeliydi. Gerekçeleri ise şöyle özetlenebilir:

‘‘Yeni oluşum büyük bir yük. Bunu ancak kamuoyu popülaritesi yüksek olan Kemal Derviş kaldırabilir.’’

Gelecek haftadan itibaren bu konuda yeni bir gelişmenin ortaya çıkacabileceği umudunu taşıyanlar da yok değil.

Anacak Derviş, yakın arkadaşlarından bazılarının bu zorlamasına soğuk.

Derviş'in, bu yöndeki beklenti içinde olan arkadaşlarına verdiği yanıt şöyle özetleniyor:

‘‘Genel Başkanlık, Başbakanlık gibi bir arayışım da beklentim de yok. Bunlar bana ters geliyor. Benim tek bir hedefim var; ekonomiyi düze çıkarmak. Ülkeyi sıkıntıdan kurtarmak...’’

Aktarıldığına göre, 3 Kasım'da seçim için alınan karardan da hoşnut.

AÇMAZ

İstifasını geri alması için ricada bulunan Cumhurbaşkanı'nın, önceki günkü görüşmesinde de ‘‘Görevinize devam edin’’ dediği Derviş'in en büyük açmazı, parti ve hükümetteki görevini birlikte nasıl yürüteceği.

Bir yanda ‘‘devletin en üst makamından’’ gelen ‘‘görevinin başında kalacaksın’’ talimatı.

Diğer yanda, birlikte hareket konusunda ‘‘söz verip tokalaştığı ve bundan kesinlikle geri adım atma düşencesinde olmadığı’’ hafta başında kurulacak olan partisi...

Ekonomiyle ilgili yoğun işleri dolayısıyla, partinin program ve örgütlenme ile ilgili siyasi işlerine yardım için zaman bulamamak.

BAKANLAR DA PROPAGANDA YAPAR

Böyle bir cendere arasında, yapılması öngörülen 3 Kasım seçimlerine gidilirken siyasi propaganda kampanyalarına katılabilecek mi?

Bunun yanıtını dün kendisine en yakın isimlerden biri olan Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan şöyle verdi:

‘‘Niye, bakanlar seçim çalışması yapmıyorlar mı? Onlar meydanlara çıkıp partileri için seçim propagandasına katılmıyorlar mı? Kemal Derviş de İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan ile el ele tutuşur, seçim meydanlarını dolaşır. Üçlü fotoğraf verirler. Bunda bir mahzur var mı?’’

Derviş,
dün parti çalışmasını yürüten arkadaşları Cem ve Özkan ile görüşürken partinin kimliği de ortaya çıkıyordu:

‘‘Sosyal demokrat omurgalı, temsilindeki yelpazesi geniş, radikal uçlar hariç kapısı her kesime açık siyasal parti...’’

Bir diğer önemli kararları ise şöyle özetleniyor:

‘‘Kendi kimliği ile gireceği seçimlerde, radikal uçlar hariç merkez partilerle ittifaka açık olmak...’’
Yazının Devamını Oku

Ankara'da kim ne hesap ediyor

16 Temmuz 2002
<B>DSP'</B>deki istifalarla hükümetin sallandığı Ankara'da, her partinin bir hesabı var. Partilerin hesapları ve senaryoları şöyle özetlenebilir:

DSP: ECEVİT BİZİ KURTARIR

Birinci parti olarak katıldığı koalisyonun en küçüğü haline gelen DSP'de ‘‘Siyasi Rambo’’ olarak görülen Ecevit'in, ‘‘bir çıkış yolu bulup içine düştükleri badireden kendilerini kurtaracağı’’ görüşü hákim.

DSP'deki ağırlıklı beklenti ise şöyle:

‘‘Hükümet düşürülse de yerine yenisi kurulana kadar devam eder. Yeni bir hükümetin Meclis'ten çıkma ihtimali yok. Seçime kadar devam ederiz.’’

MHP: MEVCUT HÜKÜMETLE SEÇİM

Lideri Devlet Bahçeli'nin dün vurguladığı gibi MHP'deki görüş de aynı: Mevcut hükümetle seçime gitmek.

ANAP'ın çıkıp, yerine DYP'nin alındığı koalisyon modeline de açıklar. MHP'ye, yeni bir hükümet modelinin içinde kendilerinin yer alamayacağı kaygısı hákim. Nitekim, Cumhurbaşkanı'nın görevi Bahçeli'ye vermesi halinde ANAP ve yeni oluşumcularla bir araya gelmelerinin olanağı yok.

DYP ile hükümet kurma yoluna gitmeleri halinde, güvenoyu için sayı yetmiyor (127+85: 212). Güvenoyu için gerekli 276'ya ulaşmak için 64 sandalyeye daha gereksinimleri bulunuyor.

Bunun için de AKP ve DSP'nin kalan milletvekillerinin desteğine ihtiyaçları var. Bunun olanaksızlığını görüyorlar.

MHP'nin planı mevcut hükümetin, 3 Kasım'da yapılmasını istedikleri seçime kadar devamı yönünde.

ANAP: DÜŞENE KADAR DEVAM

‘‘10 gün içinde kurulacak bir hükümet modeli çıkmadan’’
hükümetten istifaya kesinlikle kapalılar.

Ayrılmaları halinde koalisyonun DYP ile yola devam edeceğini düşünüyorlar. Bu nedenle, DSP'den istifa eden milletvekili sayısının 65'ten aşağı olmaması gerektiğinin altını çiziyorlar. Nedeni de olası bir MHP-DYP-DSP koalisyonunda güvenoyu için gerekli 276'ya ulaşılamayacağını görmek.

ANAP'ın tek hedefi, Ecevit istifa edene kadar hükümette kalmak.

DYP: TUR BANA GELSİN

DYP, hükümetin bozulması ve Cumhurbaşkanı'nın MHP'ye tur attırdıktan sonra, 2. parti olarak hükümet kurma görevinin kendilerine gelmesini bekliyor.

Çiller'in bu aşamada ANAP ve yeni oluşumculara, ‘‘Gelin başbakanlığımda hükümeti kuralım. AB yasalarını birlikte çakaralım’’ çağrısında bulunmasının hesabı yapılıyor.

Yeni oluşumcuların sandalye sayısının kendilerine geçmesi halinde İsmail Cem'in başkanlığındaki bir hükümete, ancak dışardan destek verebileceklerini belirtiyorlar. DYP'nin hedefi, içinde bulunacağı hükümet modelinde bir an önce seçim.

YENİ OLUŞUMCULAR

Partiyi bu hafta tamamlayıp, Meclis'te grup olma kararındalar.

İstifa edip kendilerine katılacak milletvekili sayısının 85-90 arasında olabileceğini kayda geçiriyorlar.

Hedefleri kendilerinin de içinde bulunduğu bir hükümetle mart sonunda yapılacak seçime kadar gitmek. Yakaladıkları rüzgárı oya tahvil etmek. Eğer olmuyorsa, Cumhurbaşkanı'nın kuracağı bir seçim hükümetiyle hemen seçime gidilmesinden yanalar.

AKP VE SP'NİN PLANI

SP, 22 Şubat 2003'te yasağı sona erecek olan Necmettin Erbakan'ın liderliğinde seçime gitmek istiyor. Bunun için seçimlerin nisan başına kadar ertelenmesi arayışındalar.

AKP ise Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde bir seçime gitmek istiyor.

O nedenle Anayasa Mahkemesi'nin kuruculuktan ayrılması için verdiği 21 Ekim öncesinde seçim istiyor. Olmazsa, oluşacak bir hükümete dışardan destek verip karşılığında Erdoğan'ın yasağının kaldırılmasını planlıyorlar.

Sonuç olarak şu söylenebilir ki, Ankara'da herkesin bir hesabı var.
Yazının Devamını Oku

Hükümet satrancı

11 Temmuz 2002
<B>ANKARA'</B>daki siyasi santrancın perde gerisindeki oyun planları, dünden itibaren ortaya çıkmaya başladı. Oyun planını daha net görmek için bir ay kadar önceye gitmek gerekiyor.

Özellikle ANAP cephesinden aktarılan, MHP'den de onay gören gelişmeye göre, bir ay önce DYP'den siyaset dışı aracılarla ANAP'a şu mesaj ulaştı:

‘‘Sizinle birlikte hükümet olmaya hazırız...’’

İddia o ki, aynı mesaj DSP'ye de gitti.

Hedef, AB yasalarını süratle çıkaracak MHP dışı hükümet modeliydi.

Bundan sonraki aşamada partilerin siyasi santranç tahtasındaki hamleleri şöyle gerçekleşti:

DSP'NİN HAMLESİ

DSP'nin usta oyuncusu Bülent Ecevit'in rahatsızlanması, hamlelerinde aksaklıklara neden oldu.

Genel Merkez'de, oyun kurucusu Hüsamettin Özkan'ın, karşı takımın elini güçlendirmek için kendilerine yanlış hamleler yaptırdığı kanaati gelişti.

Onlara göre Özkan'ı yanlış hamleler yapmaya iten de ANAP'tı.

Özkan oyun dışına çıkarıldı. Ancak Özkan'ın ardından bu kadar çok istifanın geleceği tahmin edilemedi.

DSP'nin hazırlandığı karşı hamle şöyle özetlenebilir: MHP ile birlikte hareket edip, ANAP'ın yerine DYP'yi koalisyona alıp kasımda seçime gitmek.

MHP'NİN HAMLESİ

Koalisyonun diğer ortağı MHP de DSP gibi Özkan'ın hamlesinin gerisinde Mesut Yılmaz'ın olduğuna inanıyor.

Ecevit ve kendilerinin dışlanıp, DSP'den istifa edenlerle birlikte bir hükümet kurulacağını görünce, kasımda seçim hamlesini yaptı.

Hedefi, hükümet dışına itilmenin önününe set çekmek, diğer yandan ‘‘bu dönemde çıkmasına razı olmadığı’’ AB yasalarını engellemek.

Bir diğer büyük hamlesi ise ANAP'ı koalisyondan uzaklaştırmaya dönük.

Koalisyondan dışlanan ANAP'ın bakanlarının yerine de DYP'den atama yapılarak koalisyonun yoluna devamından yanalar.

MHP'ye göre, Başbakan istifa etmeyeceği için hükümet de düşmüş sayılmayacak.

ANAP'lı bakanların yerine DYP'lilerin atanmasıyla, kasımdaki seçime hükümette girmeyi hedefliyorlar.

Kanunen Ecevit istifa etmediği için hükümet de düşmüş sayılmayacak.

Yanıt veremedikleri soru şu; buna Cumhurbaşkanı onay verir mi?

ANAP'IN HAMLESİ

ANAP'lıların aktardığına göre, bir ay önce başlayıp son zamana kadar da devam eden DYP'nin ‘‘Birlikte AB hükümeti oluşturalım’’ çağrılarına son dönemde sıcak yanıt vermişler. .

Çiller'in, son hafta kendilerini dışlayıp, DSP-MHP-DYP koalisyonuna yöneldiğini görmeleri üzerine, karşı atağa geçmişler.

Buna göre, kavga da etseler, üzerlerine saldırı da olsa, mevcut hükümetten bir adım atmayacaklar.

En geç kasımda yapılacak seçime de Ecevit'in başkanlığındaki bu hükümetle gitme kararındalar.

MHP'nin kendilerine danışmadan erken seçim teklifini Meclis'e vermesiyle koalisyon protokolünün bozulduğunun ilan edildiği görüşündeler.

Bundan böyle idamın kaldırılması ve kültürel haklar ile ilgili AB yasalarını muhalefetle anlaşıp çıkarmanın önündeki engelin de kalktığına inanıyorlar; hükümetten ayrılırsa MHP ayrılsın görüşündeler.

Tabii bu arada, DSP'den istifa edenlerin sayısında büyük bir artış olur ve yeni bir yapı ortaya çıkarsa, bunu da değerlendirecekler.

Bakanlar Kurulu'nun dünkü toplantısı öncesinde ANAP'lı bakanlar tarafından da dile getirilen bu senaryolar karşısında Yılmaz'ın arkadaşlarına verdiği şu talimat da dikkat çekici:

‘‘Hükümetten ayrılmamız yönündeki oyuna gelmememiz lazım. Susun...’’

Bütün bu oyunlar şunu gösteriyor ki, koalisyonun ömrü dün bitti...
Yazının Devamını Oku

Özkan'ın odasındaki gözyaşları

9 Temmuz 2002
<B>ÜÇ </B>yıl boyunca koalisyona ilişkin kararların alındığı merkez üssü yine bakanlar ve milletvekilleriyle dolu. Başbakan Bülent Ecevit ile görüşmesi sonrası istifa kararı alan Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın odasındayız.

Özel kalemi odası, Başbakanlık üst düzey bürokratları ile dolu.

Özel Kalem Müdürü Necdet Türkyılmaz duvara yüzünü dönmüş ağlıyor.

Üst düzey bürokratlar, sekreterler de aynı durumda.

Kapı aralanıyor, TBMM Başkanvekili Ali Ilıksoy görülüyor.

Onun da gözleri dolmuş, kolanyalı mendille yüzünü siliyor.

Hemen arkasında Özkan görünüyor.

Bakıyoruz, onun yüz mimikleri her zamanki gibi. Gülerek, ‘‘Buyurun gelin’’ diye içeri davet ediyor. Ancak kendisi yıllardır Ecevit ile arasında koridor oluşturmuş arka odaya geçip kapıyı kapatıyor.

Özkan'ın odasının bir köşesinde Manisa Milletvekili Cihan Yazar oturuyor. Elini yüzüne kapatmış sessizce ağlıyor. Yanındaki İstanbul Milletvekili Bahri Sipahi de gözyaşları içinde.

BEYAZ KÁĞIT GETİRİN

Devlet Bakanı Recep Önal ise elinde kalem masada bir şeyler ararken, Plan Bütçe Komisyonu Başkanı Metin Şahin'e sesleniyor:

‘‘Metin istifayı yazacağım, káğıt arıyorum, bulamıyorum arkadaş...’’

İmdadına Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Şağar yetişiyor.

Özel kaleminden bir tomar káğıt alıp kendisine uzatıyor.

Ilıksoy ve Önal, Özkan'ın masasının üzerinde istifalarını yazıyorlar.

Yaşananları bir kenarda sessizce izliyoruz. Bu aşamada gözümüz Metin Şahin'e çevriliyor.

YAKIŞANI YAPTIM

Daha bir şey sormadan o söylüyor:

‘‘Elimde komisyonun bir raporu var. Maliye Bakanlığı'na yarın (bugün) sabah randevu verdim. Bir saatlik bir iş. Toplantı bittiğinde istifamı açıklayacağım...’’

Bu sırada Özkan odaya giriyor. İstifa metnindeki şu cümleyi okuyor:

‘‘Bugüne kadar Sayın Ecevit ile geldim, onunla giderim dedim, bugün bu sözümü de tutuyorum, hatta onun isteği üzerine, ondan önce gidiyorum...’’

Bir süre duraklıyor, şu cümleyi üstüne basarak okuyor:

‘‘11 yıl sonra Sayın Başbakan'dan siyasette duygusallığa yer olmadığını da öğrendim...’’

Bu aşamada Cihan Yazar'ın sessiz ağlaması hıçkırığa dönüşüyor.

Özkan, ‘‘Cihan arkadaş ağlanacak ne var?’’ diye müdahale edip ekliyor:

‘‘Ben bana yakışanı yaptım. Siz de size yakışanı yapmışsınız. Bundan sonrasına bakalım...’’

ŞİMDİ KAFAM RAHAT

Başbakan ile arasında geçen konuşma hakkında tek kelime etmiyor, ‘‘Olmaz, ona karşı saygısızlık etmiş olurum’’ deyip susuyor.

Sadece şunu söylüyor:

‘‘Ben Başbakan'a karşı duygusallığımı hiç kaybetmemiştim. Ama bugünkü konuşmamda siyasette duygusallığın olmayacağını kendisinden öğrendim. Bundan sonra kafam daha dinç. Bugüne kadar bu işe odaklanmıştı ve başka işe çalışmıyordu. Şimdi rahatladım. Milletvekili olarak yola devam...’’

ÖRGÜTLE İSTİFA

Özkan'
ın odasından ayrılıp bir alt kata iniyoruz. Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin odasında da aynı görüntü hákim.

İstifasını soruyoruz; ‘‘Etmeyeceğim’’ demiyor, ‘‘Ben örgütümle hareket ederim. Yarın (bugün) açıklayacağım’’ diyor.

Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz ise odayı boşaltmış. Bugün Gaziantep örgütüyle birlikte istifasını açıklayacağı bildiriliyor.

Saat 18.00 itibarıyla DSP'deki depremin merkez üssü haline gelen Başbakanlık'a bu görüntüler hákim oluyor.
Yazının Devamını Oku

DSP'de karar günü

7 Temmuz 2002
<B>GRUP</B> Başkanvekili <B>Emrehan Halıcı</B>'nın, önceki gün Başbakan Yardımcısı <B>Hüsamettin Özkan</B>'ı hedef alan açıklaması, DSP'de bir süredir perde arkasında yaşanan çekişmeyi de ortaya çıkardı.Halıcı'ya yaptırılan önceki günkü açıklamanın DSP'de yarattığı algılanma ise çok faktörlü.

Açıklamayla ilgili olarak herkesin kendisine göre komplo teorisi var.

Önce, Halıcı'nın açıklama yaptığında yanında yer alan ve ‘‘Genel Merkezciler’’ olarak isimlendirilenlerin yaklaşımını görmek gerekiyor:

Partide, ‘‘Rahşan Ecevitçiler’’ olarak isimlendirilen ekip, Hüsamettin Özkan ve arkadaşlarının ‘‘Ecevit'i Başbakanlık'tan uzaklaştırıp koltuğunu kapma’’ çabasında olduğuna inanıyor.

Hatta, Özkan'ın ANAP Lideri Mesut Yılmaz başta olmak üzere, muhalefet partileri ve işadamları ile plan içinde olduğu kanaatini de taşıyorlar.

‘‘Bunu kanıtlayacak güçlü delillerin’’ ellerinde olduğunu belirtiyorlar.

Başbakan Yardımcılığı görevinden alınması halinde ‘‘hükümeti tutan tutkal fonksiyonunun olmadığının ortaya çıkacağı’’ görüşündeler.

ÖZKAN TARAFI

Özkan
ve arkadaşları ise Halıcı'ya kızgın.

‘‘Halıcı, bakan olabilmek için plan içinde plan yapıyor’’ görüşündeler.

Buna rağmen açıklama yapmadan önce içeriğinden Başbakan Ecevit'in bilgi sahibi olup olmadığı sorusunun yanıtını arıyorlar.

Özkan ve arkadaşlarının yanıtını aradığı bir diğer soru ise şu:

‘‘Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, Ecevit'e doğrudan ‘Çekil' dediği halde neden kendisine bir şey söylenmiyor. Liderler Zirvesi'nde Ecevit'i savunan Özkan değil miydi? Parti içinde ‘Dokuzlar' olarak isimlendirilenler de Genel Başkan'a çekil çağrısı yaparken, niçin onlara dönük bir söz söylenmiyor da Özkan hedef alınıyor?’’

Bu aşamada, üzerinde durdukları bir diğer konu ise, Derviş'in önceki gün İstanbul'da bankacılara, ‘‘Aktif siyasete giriyorum’’ yönündeki sözleri.

Ecevit'e ‘‘Çekil’’ diyen Derviş'in DSP içinde siyasete girmesinin düşünülemeyeceğini vurguluyorlar. Dolayısıyla Derviş'in CHP'ye yöneleceği ve DSP'den çok sayıda milletvekilini de yanında sürükleyebileceği görüşü dile getiriliyor.

Özkan'ın hükümetin bugüne kadar ayakta kalması için gösterdiği gayretleri sıralıyorlar.

Bundan sonra ‘‘sessiz kalmamaları’’, açıktan mücadeleye girmeleri gerektiğini belirtiyorlar.

Özkan'ın kendileri gibi düşünüp düşünmediği sorusuna ise verilen yanıt farklı oluyor.

‘‘Bu kez olsun artık...’’

KARAR TOPLANTISI

Bu kanatta açıklamayı, ‘‘Ecevit'in hükümeti bozma planının bir adımı’’ olarak değerlendirenler de var.

Aralarında bakanların yer aldığı bu kanada göre, Özkan'ın gitmesi halinde hükümetin devamı zor.

İyimser bakış içinde olanlar da şu ilginç senaryoya inanıyor:

‘‘Ankara'da bir oyun oynanıyor. Oyunun içinde Ecevitler yok. Amaç, MHP'siz bir hükümet modeli çıkarırken, DSP'yi parçalamak. Bir taşla 5 kuş vurmak.’’

Diğer görüşe göre, kasasında 40 trilyondan fazla parası bulunan DSP'nin Rahşan Ecevit tarafından ‘‘enstitü haline getirilmek’’ istendiği.

Bu görüşler içinde Özkan ve arkadaşlarının geleceğe dönük net bir oyun planı olduğunu söylemek zor.

Bunun için bugün akşam Ankara'ya gelecek olan Özkan ile görüşmek ve ne yapacaklarına karar vermek istiyorlar.

Şurası söylenebilir ki; pazartesi gününden itibaren DSP'de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Yazının Devamını Oku

TOBB'un Sezer ziyareti

4 Temmuz 2002
<B>BAŞBAKAN Bülent Ecevit</B>'e önceki gün kibar dille <B>‘‘Çekil’’</B> çağrısında bulunan TOBB yönetimi, bugün Cumhurbaşkanı <B>Ahmet Necdet Sezer</B>'e gidiyor. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile bugün saat 11.30'da gerçekleşecek ziyareti konuştuk.

Hisarcıklıoğlu'na şu soruyu yöneltik:

‘‘Kendisine bildiriyi sunduğunuzda ne yapmasını isteyeceksiniz?’’

TOBB Başkanı, soruya bildirinin üslubu içinde kibarca yanıt verdi:

‘‘Herkes kendi yetki, sorumluluk ve gücü çerçevesinde hareket etmelidir. Biz bu çerçevede sorumluluğumuzu yerine getirdik. Herkes de sorumluluğunu yerine getirmeli.’’

Hisarcıklıoğlu
, bildiriyi sunma turuna Cumhurbaşkanı'ndan başlama gerekçesini de şöyle açıkladı:

‘‘Kendisi devletin başıdır. Anayasa gereği hükümetin de başıdır. Bildirideki görüşlerimizi dikkate alıp gereğini yapacağına inanıyoruz.’’

SERZENİŞ

TOBB Başkanı açıkça söylemiyor, ancak yönetim kurulu üyelerinin Sezer'den beklentisi ‘‘hükümet ve ekonomide ortaya çıkan eşgüdüm eksikliğine’’ el koyması.

Hatta, bu konuda Sezer'e serzenişler de geliyor.

Örneğin 7 Haziran tarihinde Çankaya Köşkü'nde yapılan AB ile ilgili liderler zirvesinden bu yana bir aya yakın zaman geçti.

AB yasalarıyla ilgili olarak, Meclis olağanüstü toplanamadığı takdirde ekim ayı ortasına kadar bir ilerleme sağlanamayacağı da görülüyor.

AÇMAZ

Bu aşamada Cumhurbaşkanı'nın açmazı da ortaya çıkıyor.

Göreve geldiği günden bu yana, eski Cumhurbaşkanları gibi hükümet işlerine doğrudan müdahil olmayan Sezer'in, bundan sonra da aktif bir rol üstlenmesi beklenilmemeli.

Anayasa'nın kendisine çizdiği sınırların ötesine geçmeyen, ‘‘telkin veya tavsiyede’’ bulunurken dahi dikkatli davranan Sezer'in, TOBB'un istediği şekilde Ecevit'i istifaya daveti zor bir ihtimal...

Daha da ilginci, Başbakan'ın önceki gün üç gazeteciye verdiği demeçte, ‘‘Cumhurbaşkanı da sağlığımın düzelmesini istiyor’’ diye başlayan cümlesinde Sezer'in de kendisinin devamından yana olduğunu ima etmesi.

İKİLİ YÖNETİM

Bu durumda ne olacak?

Başbakan görevine devamda kararlılığını sürdürmesi halinde, hukuken yapılacak bir işlem yok.

Bu açmaz sadece devlet katında değil, bizzat DSP'de de yaşanıyor.

Ecevit'e ‘‘saygıda kusuruna’’ rastlanılmamış, DSP'li bakanın dünkü sözleri de bunun açık göstergesi:

‘‘Başbakan 3 ay önce çekilseydi bugünden daha rahat olurduk. Şimdi hastalandı da çekildi olacak. Yarın ise zorla çektirdiler noktasına gelecek. Her geçen gün aleyhimize...’’

Bundan sonrasına ilişkin tahminine gelince;

‘‘Bunları kendisinin de gördüğüne, yumuşak bir geçiş yapacağına inanıyorum. Kendisi DSP Genel Başkanlığını yürütür, Başbakanlığı içimizden bir arkadaşa verir. Zaten bakanlık sayısında azaltma gündemdeydi. Yeni kabine oluşurken bu da gerçekleşir. Meclis'teki güç oranına göre bakanlık dağılımı yeniden yapılır. MHP'nin de razı olacağına inanıyorum.’’

Bunlar söylense de, devletin zirvesinin de, hükümetin de, sivil toplum örgütlerinin de, hatta tüzüğünde ‘‘Genel başkan istemezse olağanüstü kongre seçimli olamaz’’ hükmü bulunan DSP'nin de odaklandığı nokta aynı:

Ecevit istemeden hiçbir şey olmaz...
Yazının Devamını Oku