Muharrem Sarıkaya

Hangisi doğru?

10 Ağustos 2002
<B>DYP </B>Genel Başkanı <B>Tansu Çiller'</B>in, ANAP ile aralarında yürütülen seçim ittifakı görüşmelerine dönük tam bir parodoks yaşanıyor. DYP lideri Çiller, Hürriyet'in pazarlığı ortaya çıkarması üzerine, dün iki gazeteciye verdiği demeçte ‘‘Doğrudan gelmiş bir teklif yok. Benim de kulağıma geldi, ciddiye almadım’’ açıklamasında bulunmuş.

Çiller'in açıklamasından yola çıkıp pazarlığın ciddi olmadığını yazmışlar.

İlginçtir gazeteciler Çiller'e, ‘‘O zaman eşiniz Özer Çiller'in, milletvekilleriniz Barutçu ve İyimaya'nın yürüttüğü pazarlık trafiğini nasıl açıklıyorsunuz?’’ diye sorma gereği duymamışlar.

Herhalde unutmuşlar.

MARMARİS'TEN GELEN MESAJ

Çiller
'in yazdırdığı demeci okuyunca taraflara sorma gereği duyduk.

Önce pazarlığı yürüten Yaşar Topçu'yu aradık.

Topçu, pazarlık sürecini anlatmaya başladı. Çiller'in 2 Ağustos saat 16.00'da Mesut Yılmaz'ı ziyareti ile bunun tohumunun atıldığını söyledi.

Anlattığına göre, Çiller tercihli ve iki turlu seçim sistemini önermiş.

Yılmaz her ikisine de evet yanıtını vermiş.

Bunun için bir komisyon kurulması kararlaştırılmış.

ANAP'tan Grup Başkanvekili Beyhan Aslan ve Yaşar Topçu, DYP'den de Grup Başkanvekili Ali Rıza Gönül ve Ahmet İyimaya'ya orada görev verilmiş.

Aynı akşam, Topçu ve İyimaya, AB yasaları görüşülürken Genel Kurul'un arka sıralarında bir araya gelmişler. Tercih ve iki turlu için AKP ve SP'nin olumlu yanıt vermediğini İyimaya Topçu'ya aktarmış.

Bunun üzerine Topçu, ‘‘Size bir teklifimiz var’’ diyerek, önceki gün detayları Hürriyet'te de yer alan, her partinin kendi kimliğiyle seçime girdiği, sonrasında da oylarının bir sepette toplanıp sayıldığı seçim ittifakı yöntemini önermiş.

Hatta, yüzde 10 barajını aşamayan partilerin ittifak dışında kalması önerisi de Yılmaz'ın önceki gün Kanal D'deki açıklamasından önce DYP'ye bu teklif paketi içinde o gün gitmiş.

İyimaya, bunun üzerine Çiller'in yanına gidip öneriyi aktarmış.

İyimaya, dünkü görüşmemizde bunların hepsini bir kez daha doğruladı.

Topçu'nun aktardığına göre bu sırada ‘‘Özer Çiller ile kendisinin ortak bir dostu’’ devreye girmiş.

Getirdiği teklifin çok dikkat çekici olduğunu belirterek, ‘‘Özer Bey seninle görüşmek istiyor’’ demiş. Marmaris'te buluşma kararı almışlar.

Topçu da geçen cumartesi günü Marmaris'e gitmiş ve ortak dostlarının evinde saat 10.30'da Özer Çiller ile buluşup 3.5 saat konuşmuşlar.

Özer Çiller, öneriye sıcak baktığını belirtip, şu şartı getirmiş:

‘‘Bu hükümetten çekilip yıkılmasını sağlayın, Çiller'in başbakanlığında seçime gidin. Böylece ittifakın temeli atılsın.’’

Topçu
, hükümetten ANAP'ın çekilmesinin sonuç getirmeyeceğini, yıkılması için 276 oya ihtiyaç duyulduğunu, ANAP-DYP-YTP'nin oylarının da buna yetmediğini bildirmiş. Hatta, 276 bulunsa dahi, yeni hükümet kurulurken görevin önce Devlet Bahçeli'ye verileceğini, seçime kısa süre kalana kadar MHP'nin süreyi kullanabileceğini ve Çiller'in kuracağı hükümette 3 Kasım'a kadar zaman kalmayacağını söylemiş.

Özer Çiller'in bunun üzerine ikinci şartı gelmiş:

‘‘O zaman ittifakın seçim sonrasında hükümet kuracak güce ulaşması halinde 2 yıl süreyle Çiller'in başbakan olacağını açıklayın. Zaten Anayol'dan ve Ecevit'in azınlık hükümetinden alacağımız var. Başbakanlık borcunuzu ödeyin.’’

Topçu
'nun yanıtı, ‘‘AKP'nin ardından 2. parti olduğunuzu söyleyen sizsiniz. Önerdiğimiz ittifak sisteminde en fazla oyu alan parti başbakanlığı alacak. Siz 2 yıl istiyorsunuz, ben size 4 yıl öneriyorum’’ olmuş.

Liderlere konuştuklarını aktarıp, haberleşmek üzere ayrılmışlar.

BORCUNUZU ÖDEYİN

Ertesi gün ‘‘ortak dost’’ Topçu'ya mesajı iletmiş; ‘‘Başbakanlık borcunuzu ödeyin. O zaman ittifaka varız.’’

Bunlar olurken, Ankara'da ANAP-DYP arasında bir başka temas gerçekleşmiş.

DYP'de etkin olan eski Bakan Ömer Barutçu, ANAP'lı Çalışma Bakanı Nejat Arseven'i ziyaret ederek, ‘‘Bir fedakárlık yapın, başbakanlık borcunuzu ödeyin, ittifak önerinizi kabul edebiliriz’’ mesajını iletmiş.

Arseven, konunun içinde bulunmadığını, Yılmaz'a öneriyi aktaracağını söylemekle yetinmiş.

EVET KONUŞTUK

DYP'li Ömer Barutçu, dün sorumuz üzerine Arseven ile konuştuğunu doğruladı. DYP'li Ahmet İyimaya da sorumuz üzerine, önceki gün Hürriyet'te yer alan ‘‘Borcunu öde, ittifaka hazırız’’ yazısının ‘‘baştan sona doğru olduğunu’’ söyledi.

Daha da ilginci, Genel Başkan Yardımcılarından birinin aktardığına göre DYP'nin dünkü GİK toplantısında Ömer Barutçu'ya ittifak görüşmelerini sürdürme görevi verildi.

Şimdi ‘‘gazeteci’’ olarak şu sorunun yanıtını bulmamız gerekiyor:

Hangisi doğru?
Yazının Devamını Oku

Gizli ANAP-DYP pazarlığı Yılmaz’ın eski borcuna takıldı

8 Ağustos 2002
<B>SEÇİM</B> ittifakı için bir haftadır ANAP ile DYP arasında gizliden yürütülen pazarlıkta son noktaya gelindi. Pazarlığın noktalanması için ileri sürülen şart ise DYP'nin ‘‘Bize bir fedakárlık lazım’’ diye dile getirdiği ‘‘başbakanlık’’ konusu.

DYP, ‘‘Çiller'in başbakanlığının yolunun açılması’’ halinde ittifaka açık olduğunu ANAP'a iletmiş.

İki parti arasında bir haftadır devam eden pazarlığı yürütenler de ANAP Grup Başkanvekili Beyhan Aslan, Sinop Milletvekili Yaşar Topçu ile DYP Grup Başkanvekili Ali Rıza Gönül ve Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya.

Görüşmelerin kopma noktasına geldiği dönemlerde DYP liderinin eşi Özer Çiller ile DYP Zonguldak Milletvekili Ömer Barutçu da devreye girmiş.

TOPÇU: BİR NOKTAYA GELDİK

ANAP adına pazarlığı yürüten, Özer Çiller ile Marmaris'e kadar gidip görüşen Yaşar Topçu dün sorumuz üzerine görüşmeyi doğruladı.

Topçu, ‘‘Bizim önerdiğimiz DYP'nin sıcak batığı’’ dediği modeli şöyle maddeledi:

1- Partiler seçim öncesi kimlerle ittifak yapacaklarını açıklayacak. Seçim pusulasında bu partilerin isimleri grup halinde yan yana yazılacak.

2- Seçmen ittifak partilerine ayrı ayrı oy verecek. Ancak seçim sonrasında partilerin oyları tek sepette toplanacak ve birlikte sayılacak.

3- Yüzde 10 barajını geçemeyen parti ittifak içinde yer alsa bile seçim sonrasında oyu bu toplamın içine konulmayacak. Buna DYP'nin itirazı var. DYP yüzde 10'u geçemeyen partinin oylarının da sepete girmesini istiyor.

4- İttifakın çıkaracağı milletvekili sayısı ittifakın sepette toplanan oylarına göre belirlenecek. Milletvekili sayısı belli olduktan sonra, partilerin aldığı oy oranına göre dağılımı yapılacak.

5- En çok oyu alan parti başbakanı belirleme hakkına sahip olacak.

6- Siyasi Partiler Yasası'nda yapılacak değişiklikle, 20 milletvekilinin bir araya gelmesi halinde rahatlıkla grup kurmasının önüne set konulacak. Düzenlemeyle,
'En son yapılan milletvekili seçiminde kazanılmış olan 20 milletvekili ile grup kurulur' denilecek. Böylece seçimden çok sonra 20 milletvekilinin istifa ederek grup kurmasının önüne geçilecek.

Topçu
, DYP'nin modele ‘‘başbakanlık’’ şartıyla evet dediğini bildirdi.

Özer Çiller ve Ömer Barutçu ile yaptığı görüşmede de bunun ön şart olarak koşulduğunu vurgulayıp ekledi:

BAŞBAKANLIK PAZARLIĞI

‘‘İki önerileri var. Birincisi, mevcut hükümetin hemen yıkılıp, ittifak yapacak partilerin,
Çiller'in başbakanlığında bir hükümet kurması. İkincisi ise seçimden önce bu ittifakın hükümet kurması halinde, 2 yıl süresince Çiller'in başbakanlık yapacağının açıklanmasını istiyorlar. Biz ise 'ANAP'ın önünde oy alacağınızı söylüyorsunuz, o zaman niye böyle bir şart öne sürüyorsunuz. Kuşkunuz mu var?' dedik. Bu noktada kaldık.’’

DYP DOĞRULADI

ANAP ile görüşmeyi yürüten DYP'li Ahmet İyimaya da, dün sorumuz üzerine, pazarlığı doğruladı. Son dönemde DYP'de öne çıkan ve adının yazılmasını istemeyen bir milletvekili de Topçu'nun aktardıklarının doğru olduğunu bildirdi, Başbakanlık noktasında tıkandığını belirterek şunları söyledi:

‘‘Hem Yılmaz'a hem de Ecevit'e başbakanlığı biz verdik. Biz onlardan alacağımızı tahsil etmek isteriz. Biz şimdi AKP'nin ardından ikiciyiz. Bizden bir fedakárlık bekliyorlarsa, onların da bu fedákarlıkta bulunmaları lazım. Baraj altındaki ANAP'ı, bir karşılığı olmadan, arkadaşlarımızı ikna edeceğimiz bir formül bulunmadan niye kuyudan çıkaralım?’’

İTTİFAKIN ŞANSI ARTIYOR

Her ne kadar pazarlık ‘‘başbakanlık pürüzüne’’ takılmış gibi görünse de DYP milletvekillerinin ağırlıklı çoğunluğu ittifak yasasının çıkması konusunda kararlı.

Ancak, ANAP ve DYP bir araya gelse bile, ittifak yasasını Meclis'ten geçirmeye güçleri yetmiyor. Buna YTP ve SP'nin de evet demesi gerekiyor.

Seçmenin nabzı ortaya çıktıkça, AKP'nin açık arayla önde gittiği görüldükçe seçim ittifakının gerçekleşme şansı da giderek yükseliyor.
Yazının Devamını Oku

Tercih ve ittifak

6 Ağustos 2002
<B>SEÇİM</B> kararını alan, AB yasalarını çıkaran Meclis'in, yıllardır üzerinde tartıştığı ancak bir adım atamadığı bir konu daha gündemine geliyor:Seçim Yasası...

Bu konuda dün alt seviyede yürütülen temaslar sonucunda ANAP ve DYP arasında uzlaşı sağlandı.

Ancak bu uzlaşı, Seçim Yasası'nın asıl tartışma konusu olan ‘‘ittifaklara olanak tanıyan’’ düzenlemeye ilişkin değil.

Anlaşma, 1991 seçiminde uygulanan ‘‘Tercihli Oy Sistemi’’ne dönük.

Yani, seçimde vatandaşa milletvekili aday listesi içinden istediği kişiyi tercih etmesine olanak tanıyan düzenleme.

1991'de birçok milletvekili listenin altında yer almasına karşın, tercih oyları ile birinci sıraya çıkıp Meclis'e girmeyi başarmıştı.

Ancak seçimden sonra bugün de mevcut olan siyasi parti liderleri tercih sisteminin sonuçlarını değerlendirirken ‘‘Halkın beğendiği kişilerin gelmesini sağlıyor, ancak parası olanlara daha fazla olanak tanıyor’’ yakınmasında bulunmuşlardı.

BİZ VARIZ

Buna rağmen, Tercih Sistemi bu hafta Meclis'in gündemine tekrar girecek.

Nitekim ANAP Grup Başkanvekili Beyhan Aslan, dün DYP'nin hazırladığı Tercihli Oy Sistemi teklifine destek vereceklerini açıkladı.

DYP Grup Başkanvekili Turhan Güven de bu konuda ANAP ile benzer görüşleri taşıdıklarını vurgulayarak, iki partinin önerisi ile konuyu Meclis gündemine bu hafta taşıyacaklarını söyledi.

DSP ise böyle bir teklifin gündeme gelmesi halinde engelleme taraftarı değil. DSP Grup Başkanvekili Emrehan Halıcı, dün telefonda şöyle dedi: ‘‘Konu DYP Genel Başkanı Çiller'in, Başbakanımızı ziyaretinde de gündeme geldi. Başbakanımız, ‘Biz desteklemeyiz, ama başka partilerle uzlaşma sağlarsanız engellemeyiz de' demişti. Bizim tavrımız bu noktada.’’

İTTİFAKA KAPALILAR

Seçime ittifak yaparak bir çatı altında girilmesini öngören düzenlemeye ise bu aşamada iki parti haricindekilerin kapısı kapalı.

DYP lideri Tansu Çiller, dün açıkça ittifaka karşı olduğunu söyledi.

DSP’nin öteden beri ittifaka karşı olduğunu da Halıcı kayda geçirdi.

Her ne kadar Kemal Derviş ittifaka olanak tanıyan düzenlemenin olması için çaba gösterse de, birlikte hareket ettiği YTP'nin yönetim kadrosunda herkesin olumlu baktığını söylemek olanaksız.

MHP'deki görüş de farklı değil; ittifaka kapalı.

DİĞER İTTİFAKA AÇIKLAR

İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun hazırlayıp Meclis'e iki yıl önce verdiği ittifaklara olanak tanıyan teklifi bugün canlanırken, Meclis'te ANAP ve SP dışında buna destek verecek parti bulunmuyor.

İlginç olan ise ikisi dışındaki partilerin bu konudaki paradoksu. Bir yandan ittifaka olanak sağlayacak yasal düzenlemeye karşı çıkarken, diğer yandan, ‘‘liste ittifakının’’ pazarlığı içindeler. Geçmişte, ANAP-BBP, SHP-HADEP arasında gerçekleşen şekliyle oy oranı düşük partilerden listelerine aday alarak seçime girmek istiyorlar.

İttifakı yasaya bağlayıp seçime girerken, ‘‘Ben şu partilerle ittifak yapıyorum. Seçim sonrası da ayrılmayacağım, birlikte olacağım’’ demek yerine, bunu el altından yapmanın yöntemini arıyorlar.

Geçmişte olduğu gibi yine pazarlıklar yapılacak, ‘‘diğer partinin adaylarından 7-8 kişi’’ listelere alınacak.

Meclis'e girildiği günün ertesinde ise bu partiler ayrılıp yollarına devam edecek.

Yani, yasal olana yol verilmeyip, liste altı ittifak kurulacak.

Hem de geçmişte benzer ittifaklara giren partilerin, seçim sonrasında içine düştüğü durumu görmezden gelerek...
Yazının Devamını Oku

24 ayın gizli kahramanları

4 Ağustos 2002
<B>BUNDAN </B>tam iki yıl önce, 2000 yılının Temmuz ayıydı. Birkaç gün sonra seçim kararı dolayısıyla İçişleri Bakanlığı koltuğunu bırakacak olan Rüştü Kazım Yücelen, o dönemde İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini yürütüyordu.

ANAP Lideri Mesut Yılmaz da henüz kabinede Başbakan Yardımcılığı görevini üstlenmemişti.

Eski Başbakanlık binasında devlet bakanlarının bulunduğu bölümün ikinci katındaki odasında Yücelen'le sohbet ederken, ‘‘Bir söz istesem verir misin?’’ dedi ve sustu.

İsteğinin ne olduğunu sorduğumda, ‘‘Yine gazetecilik yaparsın’’ diyerek devamını getirmedi.

Yazmayacağımız sözünü verdikten sonra, kısa bir süre daha durakladı.

Gözlüğünü hafifçe aşağı indirdi, yine çenesini göğsüne doğru değdirdiğinde önemli açıklamanın geldiğini fark etmemek olanaksızdı. Dik bir bakışla konuşmaya başladı:

‘‘İdam kalkmalı, anadil serbest kalmalı. Bunun olması için Bakanlar Kurulu'na teklif götüreceğim.’’

Adını söylemiyordu ama bahsettiği, daha sonraki iki yıl içinde hemen her gün her siyasinin ağzından duyulacak olan Kopenhag kriterleriydi.

Bir an önce yerine getirilmesi gerektiğinin altını çiziyordu.

Verdiğimiz söz gereği sonraki günlerde konuya hiç girmedik.

Bir hafta sonra bir grup gazeteciye, ‘‘İdam kalkmalı, anadilde öğrenim ve yayın serbest olmalı’’ açıklamasını yaptığında tepkiler çığ gibi gelmeye başlamıştı.

21 EYLÜL 2000

Yücelen
buna hazırdı.

Hatta, ‘‘Kendi partimden bile çok büyük tepkiler alacağımı biliyorum’’ diyordu.

Nitekim öyle de oldu, ANAP içinden de ‘‘Rüştü Bey eski kimliğini kaybetti herhalde, Kürtçe'yi kaldırıp, idamı serbest bırakacakmış. Oldu olacak Apo'yu da serbest bıraksın’’ diyenler oldu.

Tartışmalar sürerken, 21 Eylül 2000 tarihinde dediğini yaptı ve Kopenhag kriterlerine ilişkin yasa tekliflerini Bakanlar Kurulu'na özel gündemle getirdi.

TBMM'den dün sabaha karşı çıkan ve Bekir Coşkun'un deyimiyle ‘‘uygarlık değiştiren’’ kanunların ilk tohumu da o gün Bakanlar Kurulu'nda atıldı.

Tepkiler yükselirken Başbakan Bülent Ecevit, bazı bakan arkadaşlarının olumsuz yaklaşımına rağmen tasarının arkasında durdu, bir adım geri atmadı.

Bir diğer isimsiz kahraman da Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk idi.

O günkü kararlılığı, dün günün ilk saatlerinde yasalar Meclis'ten çıkana kadar da bir nebze eksilmeden devam etti.

ÇANTA İÇİNDE GENEL SEKRETER

Yücelen,
kamuoyuna Kopenhag kriterleri ile ilgili açıklama yaptığı temmuz ayında Türkiye'de bir gelişme daha yaşandı.

Bakanlar Kurulu, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nin kuruluşuna ilişkin karar aldı.

Başına da o dönemde Birleşmiş Milletler'deki görevini tamamlayıp dönen Büyükelçi Volkan Vural getiriliyordu.

Vural'ın ne bir odası, ne çalışma mekánı, ne de ekibi vardı. Tek başınaydı. Elinde bir çanta, içindeki belgelerle Türkiye'yi AB'ye taşımanın peşine düştü.

Sonunda, Başbakanlık için yapılan inşaat halindeki Tekel Binası'nda yer bulundu.

Genel Sekreter Yardımcılığı'na Büyükelçi Volkan Bozkır getirildi.

Vural ve Bozkır, yanlarında çalışacak AB müktesebatı konusunda uzman olan kişileri bulabilmek için günlerce uğraş verdi. Tarih 2000 yılının Eylül ayını gösteriyordu.
Yazının Devamını Oku

Tarihi karar

1 Ağustos 2002
<B>MECLİS </B>dün 21'inci dönemini 3 Kasım'da sona erdirmek için oy kullanırken ilginç görüntülere de sahne oluyor. Genel Kurul'da 3 Kasım'da seçim kararı alınmasına 5 saat var.

Adalet Komisyonu'nda Avrupa Birliği yasaları görüşülüyor.

MHP milletvekilleri, AB yasalarını engellemek için gayret gösteriyor.

Önlerine, diğer ülkelerin AB'ye giriş süreçlerine ilişkin birçok belge yığmışlar.

Dakikalarca bu belgeleri okuyorlar.

Bir belge, İspanya'nın idamı uygulamadan kaldırmalarına dönük 6 No'lu protokolü imza sürecine dönük.

MHP Milletvekili Salih Erbeyin, İspanya'nın, anayasasından bunu hálá kaldırmadığını söylüyor.

Komisyon ara verdiğinde, AB Genel Sekreteri Volkan Vural ve Yardımcısı Volkan Bozkır, her zamanki sakin üsluplarıyla Erbeyin'e sesleniyorlar:

‘‘Sayın milletvekili, elinizdeki belge doğru değil. İspanya, anayasasından idamı çok önce çıkardı. Bir yanlışlık yapmayın...’’

Erbeyin
aldırmıyor.

MHP dışındaki partilerin temsilcileri aynı noktada buluşuyor.

‘‘AB bizi kabul eder veya etmez. Bu ayrı mesele. Biz bu yasaları halkımız, çocuklarımız, geleceğimiz için çıkarıyoruz.’’

Nitekim, Anayasa Komisyonu'nun ardından, dün Adalet Komisyonu'nda da MHP dışındaki partiler, AB yasalarının çıkarılması için verdikleri sözün arkasında duruyorlar.

UMUT ECEVİT

Seçim kararının oylanmasına bir saat var.

Kulisler milletvekilleriyle tıklım tıklım.

Bakıyoruz, milletvekillerinin içeri girip de seçim kararına oy vermeye hiç mi hiç niyeti yok.

Herkes suskun bir şekilde bir haber bekliyor.

‘‘Seçim kararından vazgeçildi’’ denilse kuliste alkış kopacak.

Milletvekilleri aralarında seçimlerin iptal edileceğine dönük senaryolarla uğraşıyor.

Kulisleri iyi koklayan milletvekillerinden biri, adının yazılmasını istemiyor, konuşulan şu senaryoyu aktarıyor:

‘‘Seçimin yapılması için 120 trilyon liraya ihtiyaç var. Maliye'nin yedek ödeneklerinde seçim için aktaracak 120 trilyon lira yok. Ek bütçenin gelmesi gerekiyor. Ek bütçenin Plan Bütçe Komisyonu'nda görüşülmesi sırasında Başbakan istifa kararı alırsa, komisyon çalışmaz. Seçimin bütçesi olmadığından yapılması ortadan kalkar. Yeni hükümet modeli ortaya çıkar.’’

KOALİSYON HESABI

İptal umudu sadece milletvekillerinde değil, bakanlarda da var.

Turizm Bakanı Mustafa Taşar, kabine sırasında hesap yapıyor.

Dışarı çıktığında, ‘‘Yeni koalisyonu kurabildiniz mi?’’ diye sorduğumuzda, ‘‘Sağdan, soldan hesaplıyorum, çıkmıyor’’ diyerek gülüyor.

Bu sırada Başbakan Ecevit kulise çıkıp, Başbakan Yardımcıları Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz'ı zirveye davet ediyor.

Kulis bir daha hareketleniyor, ‘‘İşte Ecevit karar verdi, seçim iptal ediliyor’’ söylentisi yeniden yayılıyor.

Zirve 10 dakika sürüyor, bekledikleri sonuç çıkmıyor.

Milletvekilleri salona girip, 3 Kasım'da seçim için el kaldırıyor.

Komisyonda partilerin AB konusundaki tutumlarına bakıldığında bugün Genel Kurul'dan bu yasaların çıkıp Türkiye'nin önünün açılma ihtimali yüksek görülüyor.

Ancak seçimin 3 Kasım'da yapılıp yapılamayacağı konusundaki kaygılar dün karar alınmasına rağmen hálá devam ediyor.
Yazının Devamını Oku

Meclis'in tabanı niyetsiz

30 Temmuz 2002
<B>SEÇİM </B>kararı almak için olağanüstü toplanan Meclis Genel Kurulu tıklım tıklım. Liderlerin ve bakanların hepsi tam kadro Meclis'te.

DSP'deki parçalanma sonucu grup kuran Yeni Türkiye dolayısıyla Genel Kurul Salonu'nda yerler de değişmiş.

Özellikle DSP'li milletvekilleri, salona girdiklerinde, daha bir ay önce oturdukları sandalyelerde MHP'lileri görünce kısa bir şaşkınlık geçiriyor.

Meclis'i birinci parti olarak kapatan DSP, Genel Kurul'da iktidar partilerine ayrılan yerde en geriye düşmüş.

Olağanüstü toplanma kararı alındıktan sonra milletvekilleri kendini kulise atıyor.

Nasıl partinin tabanı seçmense, Meclis'in tabanı olan milletvekillerindeki seçim kaygısı her adımda hissediliyor.

Hapsi, karşılaştıkları gazetecilere, milletvekili arkadaşlarına aynı soruyu yöneltiyor:

‘‘3 Kasım'da seçim olacak mı?’’

ÇİFTE DİKİŞ

Kulisin girişinde ANAP'tan istifa ederek DYP'ye geçen eski başbakan Yıldırım Akbulut, Eyüp Aşık, Burhan Kara, Mahmut Bozkurt'un yanına gelenlerin sorusu da aynı.

Akbulut sorulara, ‘‘Eh olacak artık herhalde’’ diye kısa yanıt verdi.

Aşık kararlı ses tonuyla ‘‘Bu seçim olur. Hem de Seçim Kanunu değişikliğiyle seçim kararı alınır. Çifte dikiş atılır’’ dedi.

Yüksek Seçim Kurulu'nun bazı isteklerinin yanı sıra seçim kararının kanunla alınması gerektiğinin nedeni şöyle açıkladı:

‘‘1987'den beri, her seçim zamanı listeye giremeyenler bu Meclis'i açtırmayı başardı. Hem de hiçbir parti desteği olmadan. Şimdi DSP ve SP seçim istemiyor. Çok daha rahat açtırıp, seçim kararını iptal ettirebilirler. Onun için karar yetmez, kanuna da bağlamalıyız.’’

Kanun olması halinde, iptalinin önündeki engeli de sıraladı:

‘‘Milletvekili listeleri ekim başında açıklanırsa, kendini listede bulamayıp isyan edenler Meclis'i toplayıp kanunu değiştirecek sayıya ulaşsalar bile, değiştirdikleri kanun da Cumhurbaşkanı'na gidecek. Cumhurbaşkanı da herhalde alınan seçim kararının iptaline onay vermez, 15 gün bekletir, Meclis'e iade eder. İsyan edenler tekrar toplanıp kanunu iptal ettirene kadar seçim yapılmış bitmiş olur.’’

MHP Grup Başkanvekili İsmail Köse de ‘‘çifte karar’’ çıkaracaklarını belirterek, ‘‘Önce kararı alırız. Ardından yasasını da çıkarırız’’ dedi.

RET VERECEĞİM

Seçimi garantiye almak için formüller geliştirilse, parti yönetimleri ‘‘Biz varız’’ dese de buna rağmen ret diyecek milletvekilleri de var.

Eski bakan ve ANAP eski Teşkilat Başkanı Ersin Taranoğlu da bunlardan biri. Taranoğlu, ‘‘Ret oyu vereceğim. Bu seçim sistemi ve yasalarıyla seçime gidilmemeli’’ dedi.

Taranoğlu'nun yanında duran ANAP Genel Başkan Yardımcısı Erkan Mumcu'ya baktık. O da gülümseyerek, ‘‘İnanın seçim değil de sanki yeni bir hükümet çıkacakmış gibi geliyor bana’’ dedi ve sustu.

Muhalefet kulisinde seçim için ek bütçenin Maliye Bakanı Sümer Oral tarafından Meclis'e gönderilmemiş olmasına dikkat çekilerek, ‘‘Seçimin olması zor’’ görüşü dile getiriliyordu.

Oral'a ulaşıp bu kaygıyı aktardığımızda yanıtı şöyle oldu:

‘‘Seçim kararı çıkmadan ek bütçesi çıkamaz. Önce karar alınır, bizim hazırlığımız ek bütçeyi göndeririz. Bir günlük iş, seçimin mütemmim cüzüdür. Bir aksilik yok.’’

Meclis'te milletvekilleri kendi durumlarını en iyi şu cümleyle özetliyorlardı: ‘‘Hem ağlarız, hem gideriz...’’
Yazının Devamını Oku

Seçim kararı ve Ecevit'in kaygısı

28 Temmuz 2002
<B>MECLİS </B>3 Kasım'da seçim ve AB yasalarını görüşmek üzere yarın toplanırken, parlamentodaki durumun özeti şu: Bir parti, diğerine kesinlikle güvenmiyor.

Partilerin durumuna gelince...

MHP'nin AB yasaları konusundaki duruşunda değişiklik yok. AB yasalarından idam, öğrenim ve yayın dışında kalan 10 maddeden bazılarına, düzenleme yapılmak kaydıyla desteğe hazır.

MHP ile birlikte AKP ve YTP'deki kaygı ise AB yasaları gerekçe yapılıp seçimin engelleneceği...

SEÇİM ENGELLENİR Mİ?

AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, ANAP'ın AB yasalarının hepsini bir paketin içinde getirmekle seçimi engelleme arayışında olduğunu iddia etti. AKP, AB yasalarından idam dışında kalanların rahatlıkla çıkması için paketin üçe bölünmesini istiyor. Planlarına göre; birinci pakette, MHP de dahil, bütün partilerin üzerinde uzlaştığı maddeler yer alacak. İkinci pakette; anadili öğrenme hakkı ve anadilde yayın ile bazı partilerin soğuk baktığı Vakıflar Yasası gibi düzenlemeler bulunacak. DYP, ANAP, DSP, YTP ve AKP oylarıyla bu maddelerin hemen çıkacağına inanıyorlar.

Son pakette yer alan idamın kalkmasını MHP ve AKP dışındaki bütün partiler istediği için Kapusuz'a göre geçmesinde sorun olmayacak.

AKP'nin bu görüşünü YTP ve MHP de taşıyor.

YTP Genel Sekreteri İstemihan Talay, 3 Kasım'da seçim konusunda kararlı olduklarını belirterek şöyle dedi: ‘‘Önce AB yasaları demenin anlamı yok. AB yasaları 3 Kasım seçimini erteletilip, bu Meclis'le yola devam etmenin yöntemi olmamalı.’’

YTP, Meclis'teki komisyonlara yeni üyelerini bildirmiş. Talay, öğrenim, dil ve yayın ile ilgili maddelerde bazı düzenlemeler yapılması için komisyonda uğraşacaklarını bildirdi.

Değişiklik olmasa da AB yasalarına tam destek vereceklerini açıkladı.

ANAP: İDAMI TÜRBANA ÇEVİRDİLER

‘‘Seçimi ertelemenin yöntemini arıyorlar’’
suçlamasının muhatabı ANAP'ın Grup Başkanvekili Nihat Gökbulut ise ‘‘Asıl onların oyunu ortada’’ dedi. Gökbulut, 3 Kasım'da seçime destek vereceklerini söyledi ve ekledi:

‘‘İdamı ayrı getirip çıkarmamanın, çıksa bile seçim propagandası yapmanın yolunu arıyorlar. Türbanda da aynı şeyi yaptılar. Sorun olmayan, uygulanmayan bir konuyu şimdi idamda yaptıkları gibi Türkiye'nin büyük meselesi yaptılar. Aynı oyunu oynuyorlar.’’

ECEVİT'İN IRAK PLANI

Seçime karşı olan DSP, kendi bakanının da katkısıyla hazırlanan AB yasaları konusunda atak görünmek istemiyor.

Nitekim Grup Başkanvekili Emrehan Halıcı da bunu doğruladı ve ‘‘Siyasi popülizme alet olmak istemiyoruz’’ dedi.

Halıcı, Meclis'ten seçim kararının çıkacağından şüpheli.

Başbakan Bülent Ecevit ise böyle bir dönemde seçime gidilmesinin büyük sıkıntı doğuracağına inanıyor. Bakanlarıyla dün yaptığı toplantıda bunu kayda geçirmiş. AKP'nin birinci parti çıkaması, HADEP'in de barajı aşmasının sorun olacağına inanıyor. Bir diğer kaygısı, ABD'nin Irak operasyonu.

Ecevit, ‘‘Dış güçlerin Türkiye'yi Irak operasyonunun içine çekmek için yapacakları politik manevraları en iyi kendisinin önleyebileceğine’’ inanıyor.O nedenle seçimin olmaması gerektiğini kayda geçiriyor. Bütün bunlara rağmen yarın olağanüstü toplanacak Meclis'ten seçim kararının çıkması kaçınılmaz görünüyor. AB yasalarının tümünün çıkacağını söylemek ise bugün için olanaksız. Seçim kararı alan Meclis'in, bir daha toplanıp kararını iptal ettirmek için uğraşabileceği şüphesi ise herkeste mevcut.
Yazının Devamını Oku

Hangisi doğru?

25 Temmuz 2002
<B>HÜRRİYET'</B>in dün manşetinde yer alan Yeni Türkiye Genel Başkanı <B>İsmail Cem'</B>in, AB paketiyle ilgili ANAP Lideri <B>Mesut Yılmaz'</B>a sözleri kulisleri de, kafaları da karıştırdı. Haberimize göre Cem, AB paketiyle kendilerine gelen Yılmaz'a, ‘‘Paketin içinden idam ve kültürel haklara ilişkin üç maddeyi çıkarın’’ diyordu.

Cem ayrıca, idam ve kültürel haklara ilişkin üç maddenin ayrılıp teklif haline getirilmesi durumunda imza desteği vermeyeceklerini, imzaların hükümet içinden bulunması gerektiğini de Yılmaz'a iletmişti.

Habere ilk tepki YT'li milletvekillerinden geldi.

AB konusunda titiz olan milletvekilleri, bu sözlerin doğru olup olmadığını sorguluyorlardı.

Nitekim saat 09.25'te YT Genel Başkanı İsmail Cem'in yazılı açıklaması geldi.

Cem, ANAP ile görüşmelerinde haberimizde yer aldığı gibi bir konuşmanın olmadığını belirtip, ‘‘Tümüyle yanlış’’ diyordu. Hatta açıklamasını ‘‘ANAP'ın söz konusu değişim paketini YT'nin kamuoyunda ve TBMM'de destekleyeceğini Sayın Yılmaz'a bildirdik’’ cümlesiyle bitiriyordu.

Ancak YT'den ve ANAP'tan gelen haberler tersi yöndeydi.

Bu da bizi Cem ile görüşüp ‘‘işin aslını’’ öğrenmeye itti.

CEM'İN SÖZLERİ

Öğleden sonra Cem ile görüşme olanağı bulduk.

Cem, ANAP'a getirdikleri paketten idam, öğrenim, yayın konularını çıkarmalarını önerdiklerini doğruladı. Gerekçesini de ‘‘MHP ve AKP destek vermiyor. Geçmesi zor olur’’ diye açıkladı.

Cem, geriye kalan 10 madde üzerinde Meclis'te bir uzlaşının olduğunu, dolayısıyla üç madde haricinde diğer maddelerin geçmesine olanak sağlanabileceğini kayda geçirdiklerini de bildirdi.

Bu aşamadan sonra sorularımız ve Cem'in yanıtları aynen şöyle oldu:

Soru: Ayrılmasını istediğiniz idam, öğrenim ve yayın konularını içeren teklifin altında sizin imzanız da olacak mı?

Cem:
Bizim yaklaşımımız şudur. Bir defa hükümet ortaklarının tavrını göreceğiz. Sayın Yılmaz ortaklarıyla görüşecek. Ondan sonra da evet, evet, biz hem bunu destekleyeceğiz. Söylediğim, üçlüye ilişkin kaygımızdır. Muhtemelen ona ilişkin biz bir yasa teklifi vereceğiz. Böylece bunların gerçekleşmesi halinde, bu özgürlüklerin istismar edilip kötüye kullanılmasını engelleyeceğimizi, sınırlayacağını düşündüğümüz yasa tekliflerini de getireceğiz.

Soru: Meclis'in olağanüstü toplantısında bir teklifin görüşülmesi için 110 imzaya gerek var? Teklifinize imza desteği bulabilecek misiniz?

Cem:
Efendim, isteyen imzalar isteyen imzalamaz. Anlatabildim mi? Ben bizim partinin tutumunu söylüyorum. Bizimle bu konuyu konuşan ANAP'lı arkadaşlarımıza biz bunu söyledik. Dedik ki, idam, yayın, öğrenim konusunun Türkiye'de çok geniş bir kesim, bölücü amaçlarla istismar edileceğinden kaygılı ve buna tepki gösteriyor. Bunu yeni değil, bakan iken de söylemiştim. Özgürlüklerle sorumluluklar bir dengedir. Bu AB Konvansiyonu'nda da aynen böyledir. Dolayısıyla biz elbette özgürlük alanını genişleteceğiz. Ama bunun istismarını da sınırlayacak hukuki değişimleri de birlikte yapalım Türkiye olarak. Bizim bu inancımız olduğu için bunu önereceğiz. İsteyen imzalar isteyen imzalamaz. İsteyen kabul eder isteyen kabul etmez.

Cem, ANAP'ın teklifine yeterli imza bulamaması halinde, buna destek olacaklarının altını çizerken, şartını da getirdi: ‘‘Önce hükümet ortaklarının ne yapacağını görmeliyiz.’’

YILMAZ: HAYIR DESTEK ALMADIM

Bu kez görüşmenin diğer tarafı ANAP Lideri, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ile konuştuk.

Cem'e yönelttiğimiz soruyu Yılmaz'a da yönelttik.

Yılmaz, Cem'in aksine haberimizin doğru olduğunu belirterek söze başladı ve şöyle devam etti:

‘‘Orada bize söylenen, paketin içinden MHP'nin itiraz ettiği idam, öğrenim ve yayının çıkarılıp bunların ayrı teklif olarak getirilmesi yönündeydi. Biz de ‘Bu üç maddeyi ayrı bir teklif halinde getirirsek imza verir misiniz?' diye sorduk, ‘Hayır' yanıtını aldık. Önce MHP'nin itiraz etmediği maddelerin çıkarılıp, diğer üç maddenin sonra gündeme alınabileceğini, bu üç madde çıkmazsa da önemli olmadığını, bir sonraki dönemde görüşülebileceğini söylediler. Ben o görüşmede bahsedildiği gibi kayıtsız şartsız destek almadım.’’

Görüşmenin iki tarafı Cem ve Yılmaz'ın sözleri yukarıdaki gibi.

Takdir okurun...
Yazının Devamını Oku