İpek Durkal

Paul Auster yakında gelir

4 Şubat 2012
Başbakan, Türkiye’yi protesto ettiğini açıklayan Paul Auster’a “Gelmezsen gelme!” diye rest çekerken, Kemal Kılıçdaroğlu gelmeyi kabul ederse davet edebileceğini açıkladı. O zaman ben açıklayayım: Auster’ın gelmeye gönlü var. Nereden mi biliyorum? Kendisi söyledi...

Geçen haftanın en çok konuşulan konusu Hürriyet Pazar Gazetesi’nde yayınlanan Buket Şahin imzalı Paul Auster röportajı oldu. Dünyaca ünlü Amerikalı yazar, son kitabı ‘Kış Günlüğü’nün dünyada ilk olarak Türkiye’de ve Can Yayınları tarafından Türkçe basılmasına, önceki kitaplarının da çok satanlar listesinin hep ilk sıralarında olmasına rağmen Türkiye’yi protesto ettiği için gelmediğini açıklamıştı. Biraz sert ama bir o kadar da netti gerekçesi: “Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gelmeyi reddediyorum! Kaç kişi oldu? 100’ü geçti mi? Neler oluyor Türkiye’de! En çok endişelendiğim ülke. Demokrat yasaları olmayan ülkelere gitmiyorum davet alsam da. Aynı sebeple Çin’den gelen davetleri de geri çeviriyorum. Bu hükümetleri protesto ediyorum.”
Auster’a Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtı gecikmedi:
“Hapiste yatan gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gelmiyormuş, Çin’e de gitmiyormuş. Aman! Biz sana çok muhtacız sanki. Gelsen ne olur gelmesen ne olur? Kılıçdaroğlu da bu adama sahip çıkıyor. ‘Onun gördüğünü bazıları görmüyor’ diyor. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş... Bu yılki yazarlar konferansına da Auster ile Kılıçdaroğlu birlikte gider!”

HEMEN DAVET ETTİ

Tam da bu sözlerin üzerine Kemal Kılıçdaroğlu ‘Tarafsız Bölge’de Ahmet Hakan’ın bu konuyla ilgili sorularını yanıtladı. Auster’ı eğer gelmeyi kabul ederse Türkiye’ye davet etmek istediğini söyledi. Yani yazarın gelmeye gönlü varsa davet edecekmiş Kılıçdaroğlu. O halde o röportajın sonrasında Buket Şahin ile Paul Auster arasında geçen sohbetin şu bölümünü yazmakta fayda var. Şahin, Auster’a, “Bunları Türkiye’de söylemeniz, mesajınızı İstanbul’da vermeniz çok daha anlamlı olmaz mı” diye soruyor. Auster da biraz düşünüp, “Haklısınız. Daha etkin protesto etmek için gelmeyi düşünebilirim, bunu kabul ediyorum” diyor.
Bu yazıyı yazarken, Kılıçdaroğlu’nun kurmaylarına durumu ilettik. ‘Eğer gelmeyi kabul edecekse’ şartıyla davette bulunacak olan Kılıçdaroğlu için belki de ‘gelmeyi kabul edeceğinin garantisi’ oldu bu sözler ve Kılıçdaroğlu,  CHP Dış İlişkiler ve Yurtdışı Örgütlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Faruk Loğoğlu’na Auster’ı Türkiye’ye davet etme görevi verdi.
Pek tabii Auster bu konuşmayı yaparken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hışmına uğramamıştı... Ama bunun fikrini değiştireceğini sanmam. Yani sevenleri de pek yakında Auster’ı Kemal Kılıçdaroğlu’nun misafiri olarak Türkiye’de görebilir.

Ben doktor olarak çıldırdım hasta ne yapsın

Yazının Devamını Oku

Hayyam gibi imam

28 Ocak 2012
İmam, Kur’an kursu öğretmeni, kütüphane müdürü ve şair... Henüz 25 yaşında ve beş tane basılı şiir kitabı var. Adı Nurettin Şimşek... Ve bu yazıya Nusaybin’den katılıyor.

Elimde beş ayrı kitap ve bizim ekipten Gülden Aydın’a el yazısıyla gönderilmiş bir mektup... Diyor ki mektupta: “25 yaşımdayım ve tek derdim var; kendimi her an, her gün daha fazla geliştirebilmek. Hayatı ve insanları biraz daha anlamaya çalışmak. İşte bunun için durmadan ama asla durmadan okumak... Doğu’nun şu puslu havasında kendimi kurt dolu şu havaya kaptırmadan bir şeyleri bilebilmek, öğrenebilmek, insanlarımız için...”
Mektup Nusaybinli yazar-şair Nurettin Şimşek’ten...
Şimşek, Nusaybin İmam Hatip lisesini bitirdikten sonra kamu yönetimi eğitimi almış. Siyaset Akademisi’nde iki dönem eğitim görmüş. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çalışmış, imamlık, Kur’an kursu öğretmenliği yapmış. Şimdi bir yandan sosyoloji okuyor diğer yandan da Nusaybin İlçe Halk Kütüphanesi Müdürü...
2002’den bu yana yazdığı şiirleri 2010’da beş kitap olarak basılmış. www.benyazarım.com yayınevinden çıkan kitaplarda Şimşek, aşkı, dostluğu, barışı, sevgiyi anlatmış. Kitapları kendisinin kişisel çabasıyla Güneydoğu bölgesi kitapçılarında satılıyor ancak Şimşek şiirlerini İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde de duyurmak istiyor. İşte bu yüzden ‘Doğu’nun şu puslu havasında kendimi kurt dolu şu havaya kaptırmadan’ diyor ve soruyor: “25 yaşımdayım ve kitap yazıyorum, elime silah almıyorum, fena mı?”
Aslında onunki, içinde bulunduğu şartlara isyan: “Bir Attila İlhan bir Cemal Süreya değilim, bunu biliyorum” diyor mektubunda Şimşek “Ama bir ‘hiç’ de değilim” diyerek şairliğinin altını çiziyor...
Kadınlar üzerine yazdığı ve ‘Allah’tan Nemlenen Sevgilide Demlenen Düşünceler’ adını verdiği yeni kitabını tamamlamış. Basımı için yayınevleri için görüşüyor.
Şimşek imamlık, Kur’an kursu öğretmenliği gibi meslekler yapmış-yapıyor olmasına rağmen şiirleriyle birtakım klişeleri de yıkıyor...

ŞİİRLERİNDEN DİZELER

Yazının Devamını Oku

Pilot regl olunca

21 Ocak 2012
Yeni gösterisinde kadınlık hallerine gönderme yapan Cem Yılmaz diline kadın kaptan pilotları doladı

Cem Yılmaz, Van’da yaşanan deprem nedeniyle ertelediği gösterisini geçen hafta sahnelemeye başladı. Ancak aynı hafta sevgilisi Ahu Yağtu’nun hamile olduğu ve yakında evlenecekleri ortaya çıktı; gösteri güme gitti. Medyada Yılmaz’ın evliliği konuşuladursun gösteriye gidenler yeni esprileri ve doğaçlama tavırlarıyla Cem Yılmaz’a bir kez daha hayran kaldı. Yakında evlenecek ya, esprilerinde evlilik, hamilelik, bebek, kadınlar başı çekiyor.
Regl ve menopoz dönemlerini diline dolamış şimdi de.

SICAK BASTI, CAMI AÇIN

Kadınların regl öncesi, sırasında ve sonrasındaki değişken ruhsal durumlarıyla dalga geçen komedyen, özellikle ‘sıcak basan’ ve ‘sinirli’ kadınların durumuna dikkat çekiyor. Örnek olarak da bir kadın gösterip, “THY’de Airbus kaldıran kadın pilot ne yapsın? ‘Ay ateş bastı, cam açın’ mı diyecek! Veya kendisine ‘Kaptanım’ diyene, “Kaptan deme bana!’ diye sinirlenecek mi” sözleriyle kahkaha tufanı kopartıyor.
Cem Yılmaz, “Gözümle gördüm, tanıyorum Airbus’un kadın pilotunu” deyince kimdir bu kadın pilot diye araştırdım. Kendisine, regl döneminde uçağın içinde ne yaşadığını soracaktım. Hakikaten küçücük kokpit, basınç filan insana basabilir çünkü...
THY’de çok sayıda kadın pilot varmış. Ancak bir türlü sayı alamadım çünkü bu tür bilgileri vermiyorlarmış. Eh kadın pilotlarının sayısına devlet sırrı muamelesi yapan bir kuruma, “Kadın pilotlarınız uzun uçuşlarda sıkıntı yaşıyor mu” diye soramadım haliyle...
Neyse ki hostes bir arkadaşım var, ona sordum, 10 civarı kadın pilot olduğunu söyledi: “Siz ne yaşıyorsunuz uçakta? Mesela iki kez su isteyen ya da çok konuşan yolcuyu terslemek filan geliyor mu içinizden” dedim, uzun uzun profesyonellikten bahsetti; o kadar ısrar ettim ki sonunda, “Bak etrafına herkes ne yaşıyorsa biz de onu yaşıyoruz” dedi, kapattı telefonu...

Anılar canlandı

Yazının Devamını Oku

Kendimi 155’e ihbar ettim, çünkü...

14 Ocak 2012
Bir polis müdürü düşünün; ekibinin nasıl çalıştığını görmek için çatıya çıkıp kendisini ihbar ediyor... Üstelik silahlı. Bu olay Aydın’da yaşandı

Geçen hafta o yoğun gündemin içinde bir haber beni hem umutlandırdı hem de keyiflendirdi. Aydın’da geçen Kasım’da göreve gelen Emniyet Müdürü Turan Temel, polislerin çalışma şeklini kontrol etmek için tebdil-i kıyafet bir parti binasının çatısına çıktı. Buradan 155’i arayıp kendisini ‘şüpheli şahıs’ olarak ihbar eden Temel, beklemeye başladı. Ekipler sekiz dakika sonra olay yerindeydi. Temel aşağıya inmişti. Yakaladılar, üst araması yapıp silahı buldular ve ‘susma hakkını kullanan’ şüpheliyi ekip otomobiline götürdüler. Tam bu sırada bir polis memuru, müdürünü tanıyınca tatbikat yarım kaldı...
Emniyet Müdürü Temel’e, “Yakalanışınızı beğendiniz mi” diye sordum, “Dört dörtlük değildi” cevabını aldım. “Amacım ekiplerin olay yerine intikalinin ne kadar sürdüğünü kontrol etmek ve sivil vatandaşa nasıl davrandıklarını kendi gözümle görmekti. Arkadaşlarımız sekiz dakikada geldi ki, bu bizim için biraz uzun bir süre. Dikkatli davranıp beni olay yerinde yakalamaları da güzeldi ancak haklarımı yüzüme bildirmeleri gerekiyordu; bunu yapmadılar. Belki beni ekip otosuna bindirdikten sonra söyleyeceklerdi ama olmaz, yakaladıkları an söylemeleri lazım. Bir-iki eksiğimiz var” diye ekledi Temel.
“Başınıza tatsız bir olay gelir diye hiç endişe etmediniz mi? Ya bir yanlış anlama olsaydı, neticede silahlısınız” dedim, “Yok” dedi. “Belki çok hafif bir sıkıştırma olabilirdi ama olmadı. Artık Emniyet’te mevzuatın dışında davranmak mümkün değil. Biz kendi artımızı eksimizi gördük, zaten olayın ardından hemen bir bilgilendirme toplantısı yaptık...”

Aşkım seni bir sinemaya götüreceğim ömür boyu unutamayacaksın

Arda Turan sevgilisi Sinem Kobal’a sinema kapattığında görgüsüz olduğunu iddia edenler çıkmıştı. Oysa ben bayılmıştım bu fikre. Kaldı ki sinemacı dostlarımız, filmleri vizyona girmeden önce küçük arkadaş grupları için bu tür aktiviteler düzenler. Birkaç kere benim de içinde bulunduğum gruba da sinema kapatılmışlığı oldu ve itiraf ediyorum: Çok eğlenceliydi.
İstanbul’da Alkent’in içinde bulunan Hillside Wings Cinecity de bu trendin farkına varmış. Mimar Mahmut Anlar’a hazırlattığı yeni konseptiyle sinema salonlarını ‘butik’ anlayışa dönüştürmüş.
Doğum gününden evlilik teklifine kadar pek çok özel gün için kapılar açılmış.

Yazının Devamını Oku

Fişekçi’nin işaret fişeği

7 Ocak 2012
Bunca yıl sadece romanları, ödülleri ve açıklamalarıyla gündeme gelen Orhan Pamuk’u magazin dünyasına armağan eden ‘Dünyanın en seksi sanatçısı’ Karolin Fişekçi oldu.

Orhan Pamuk... Nobel ödüllü bir yazar... Romanları 60 dile çevrildi. Time onu dünyanın en etkili 100 kişisinden biri seçti. Ve bir gün Hintli yazar sevgilisi Kiran Desai ile Hindistan’ın Goa plajında fotoğraflandı... Aşklarını kabul ettiler. Mesleki ve kişisel olarak birbirlerine duydukları hayranlığın altını çizmek dışında üzerinde konuşmadılar.
Gelelim bugüne...
“Edep sınırım biraz yukarıda” diyen ve daha da ileri atlayışta bulunup kendisini ‘Dünyanın en seksi sanatçısı’ olarak tanımlayan Karolin Fişekçi ile iki hafta önce New York’ta kol kola görüntülendi Pamuk...

MAHREMLER DÖKÜLDÜ

Bir röportajında, “Sansasyonel işler yapmayı seviyorum” diyen genç ressam bu fotoğraflarla girdiği hayatımızda şu kısacık sürede öyle sansasyonlara imza attı ki, yıllardır yaptığı o erotik resimler ve top-tüfek üzerinde çektirdiği seksi fotoğraflar bile bu kadar ses getirmemişti...
Fişekçi meğer bir işaret fişeği bekliyormuş konuşmak için... Pamuk hakkında bugüne kadar bilmediğimiz (Ve okuyucusu olarak asla bilmek istemeyeceğimiz) tüm mahremler bu sayede bir bir döküldü ortaya...
“İlişkime sahip çıkmak için bu röportajı veriyorum” diye konuya giren Fişekçi o gün bugün ilişkisine sahip çıkıyor, hiç susmuyor. Pamuk’un birlikte olduğu tüm kadınları da bir kalemde harcıyor. Üstelik bunları, araya sıkça attırdığı, “Meşhur olmak isteseydim, birlikteliğimizi çok daha önce duyururdum” mesajlarıyla yapıyor.

Yazının Devamını Oku

İngiliz erkekleri biraz yaratıcılık lütfen!

31 Aralık 2011
Yapılan bir araştırma, İngiliz erkeklerinin hiç beğenmedikleri yemekler için bile eşlerine, “Çok lezzetli olmuş” gibi yalanlar söylediğini ortaya koydu. Şimdi İngiliz erkeklerine, “Yeni yılda eşinize karşı dürüst olun” deniyor. İngilizler, patatesi fazla haşladı diye karısını tekme tokat döven erkeklerin yaşadığı coğrafyamızdan dürüstlük dersi almalı.

‘Erkekler beyaz yalanlarla yırtıyor’ başlığını görünce sandım ki, aldattıkları eş ya da sevgililerine beyaz yalanlar söyleyip durumu idare ediyorlar. Meğer konu evlilik diplomasisiymiş. Geçen hafta İngiltere’de yapılan ve Daily Mail’de yayınlanan bir araştırmaya göre, her üç İngiliz erkeğinden biri eşleriyle çatışmadan kaçınmak için beyaz yalanlar söylediğini kabul etmiş.
En sık başvurulan beyaz yalanlar şöyle: “Yemeklerin çok lezzetli”, “Saç şeklini ve rengini beğeniyorum”, “Bu elbise sana çok yakıştı”, “Kilo almış gibi görünmüyorsun” ve “Otomobili çok iyi kullanıyorsun”.
Karısıyla çatışmaktan kaçan bir erkeğin ruh halini anlamamız zor. Ne de olsa bizim coğrafyada itinayla çatışma ortamı yaratılıyor. Örneğin kadın yemek yapıyor ve adam beğenmiyor. Bu memnuniyetsizliğini karısını hastanelik edene kadar döverek gösteriyor. Abarttığımı sanmayın; daha geçen Ağustos ayında Trabzon’da adam patatesleri fazla pişirdiği için eşini tekme tokat dövüp hastanelik etmedi mi? Başka örnekler de var: Örneğin kendi elleriyle tuttuğu balıkları istediği gibi pişirmeyen eşine sitemini dayakla ifade eden koca...
İngilizler demişler ki araştırma sonunda, “Eşleriyle yüzleşemeyen erkekleri dürüst olmaya ve gerçekleri itiraf etmeye davet ediyoruz, böylece yeni yılda yepyeni bir sayfa açma fırsatı yakalayabilirsiniz.”
Biraz bizim erkeklerden ders alsalar, biraz dürüstlük öğrenseler...
Bizimkiler bu konuda hayli bonkör çünkü. Bir davete gitmek için hazırlanan eşine, “Bu ne biçim makyaj böyle, maymuna benzemişsin” diyeni de gördüm, “Tombalak, şu haline bak, bıraksam seni buradan aşağı kadar yuvarlana yuvarlana gidersin” diyeni de... “Top gibi oldun”, “Çirkin”, “Öküz”, “Dana gibisin”, “Sen kim çocuk bakmak kim, sen kendine bile bakamazsın” gibi gerçekçi, samimi, içten ifadelere de alışkındır bizim kadınlar...

RÜYADA KEDİ GÖRMEK

Tabii işin içine yaratıcılık da katmak lazım. Örneğin, bayram temizliğini güzel yapmadı diye karısını pataklayan hatta kendisi yetinmeyip bu eğlenceden faydalansın diye yanına babasını ve erkek kardeşini de alan erkeklerimiz var. Rüyasında gördüğü kediyi, karısının hırsızlık yaptığına yorup, bu rüya üzerine yatakta, rüyadan habersiz mışıl mışıl uyuyan kadını döven de...

Yazının Devamını Oku

Ben buradayım Charlie nerede

24 Aralık 2011
Godiva çikolatalarının New York’taki genel merkezinde şirketin CEO’su Jim Goldman ve baş şef Thierry Murret ile buluşacağımı öğrendiğimde; meşhur ‘Charlie’nin Çikolata Fabrikası’ndan Charlie Bucket’mışım gibi heyecanlandım

‘Charlie’nin Çikolata Fabrikası’nı izleyenler, altın bilekliği bulup fabrikanın tüm sırlarını ve sihrini öğrenmeye hak kazanan minik Charlie’nin o büyülü dünyadaki maceralarını bilir. Hemen bir plan yaptım. Çikolatayla ilgili her şeyi bu en yetkin iki isimden birinden öğrenmeli, hiç olmadı onlardan birine “Çikolata sanılanın aksine, asla kilo yapmaz” dedirterek vicdanımı temize çıkartabilmeliydim.
Ne kadar çabalasam da bunu dedirtemedim ama çikolatanın mutluluk verdiğini ve bambaşka şeyleri öğrendim. Daha önce lüks sınıfta tanımlanan 1926 Belçika kuruluşlu Godiva dört yıl önce satın alındığı Yıldız Holding tarafından erişilebilir ürün olarak konumlandırılmış. Örneğin Cheese Cake Factory tarafından Godiva’nın çikolatalı cheese cake’leri Amerika’da Starbucks’larda satılmaya başlanmış. Cheese Cake Factory’nin adını duyunca bile çığlık attığımı gören Yıldız Holding Başkan Yardımcısı Burak Elmas Şubat’ta Türkiye’de yapacakları yeni çalışmayı fısıldadı yazmamam kaydıyla.

MÜHİM OLAN İÇ GÜZELLİK

CEO Goldman, markanın Türk patronu Murat Ülker ile yüzde 30 büyüdüğünü ve 77 ülkede 450’nin üzerinde satış noktasına ulaştıklarını anlatırken paketlemeye verdikleri öneme dikkat çekiyor. Zaten Goldman bunları söylerken dikkatim çoktan Swarovski taşlı kutuya kitlenmişti. 130 dolara satılan bu Swarovski taşlı çikolata, en pahalı ürünleri. Yani neymiş, ‘Mühim olan dış değil iç güzelliğidir’ klişesi kocaman bir yalanmış! Bunu ben değil, markası pazarlamada Nike ve Coca Cola gibi şirketlerle birlikte dünyanın en iyi 10 firmasından biri kabul edilen koskoca CEO söylüyor! Hatta diyor ki, “Görsellikten hiçbir koşulda fedakarlık etmedik. Hatta her ülkenin özel günleri için ayrı ambalaj ve ürün çalışması yaptık”... Örneğin, markanın en büyük pazarından biri olan Çin’in Ocak’ta kutlayacağı Dragon yılı için ejderha figürleriyle donatılmış kutular, çikolatalar. Sevgililer Günü için de aşkı anlatan figürlerle pek tabii kalpli çikolatalar hazırlanmış. Sevgililer Günü’nde en çok çikolatayı Japonya’da satıyorlarmış. Japonya’da kadınlar sevgililerine çikolata hediye
ediyormuş. Kadınlar edebilir tabii... Erkekler etsin de göreyim.

YENİ TREND ANNEANNE FORMÜLLERİ

Şef Murret’a çikolatanın sihirli formülünü sordum. “Bu 15 sayfalık, çok uzun, karışık ve asla açıklamayacağımız bir formül” dedi ve diğer sırlarını anlattı:

Yazının Devamını Oku

Göz görmese de gönül duyar

17 Aralık 2011
Görmek, duymak, konuşmak, dokunmak, vs. aslında ne büyük lüks... Ülkemizde bunlardan birini ya da birkaçını birden yapamayan sekiz buçuk milyondan fazla kişi var...

Onlar Andre Gide’in bir romanını ellerine alıp, gece yatağa yatıp, gözlerinden uyku akarken, dur şu sayfa da bitsin de öyle uyuyayım diye diye ellerindeki romanının sonunu getiremiyorlar.
Dışarıda yağmur yağarken cam önünde bir koltukta Amin Maalouf ile bir dünya seyahatine çıkamıyorlar.
Halil Cibran’ın ‘Gönül Sırları’nı dinleyemiyorlar.
Hoş bunu engelli olmayıp ama yine de yapmayan o kadar çok insan var ki... Lafı fazla uzatmayayım, ‘Bir fark yaratsak yeter, Türkiye’ye değer’ sloganıyla yola çıkan Türk Telekom geçen hafta Türkiye’nin ilk görme özürlüler telefon kütüphanesini hizmete soktu. GETEM (Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji Laboratuvarı) ile ortak hazırlanan projede birbirinden değerli yazarların 237 eseri gönüllüler tarafından seslendirildi.

SİZ DE KİTAP OKUYABİLİRSİNİZ

Projenin tanıtım filminde görme engelli bir genç, sıcacık kahvesini alarak camın önündeki koltuğa oturuyor, telefonuna kodladığı (800) 219 91 91’i çevirerek Dostoyevski’nin dünya klasikleri arasındaki eseri ‘Suç ve Ceza’nın baş kahramanı Raskolnikov’un hikayesine ortak oluyor...
Tanıtım filmi, döneme uygun olması açısından Ukrayna Kiev’de çekilmiş. 1800’lü yıllardaki St. Petersburg saman pazarı yeniden inşa edilmiş. 150 yardımcı oyuncu ve kostümleriyle o dönem canlandırılmış.

Yazının Devamını Oku