Güven Özalp

AB'yle karar anına doğru

10 Kasım 2016
Bundan daha birkaç ay önce "birbirleri hakkında daha az birbirleriyle daha çok konuşma" kararı alan Türkiye ile Avrupa Birliği son dönemde atışmaktan başka bir şey yapmıyor. Gerek Ankara'dan gerekse Brüksel'den gelen sinyaller hayra alamet değil. İlişkilerin geleceğine yönelik karar anına her geçen gün biraz daha yaklaşılıyor.

Geçen yıl tarih değiştirmekte herhangi bir sakınca görmeyerek birden fazla erteleme yapan Avrupa Birliği Komisyonu’nun, Amerikan seçimlerinin sonuçlarıyla aynı güne getirmeyi “başardığı” İlerleme Raporu ve verilen tepkiler tarafların ortak paydalarda buluşmasının ne kadar zorlaştığını bir kez daha gösterdi.

AB, dün Türkiye hakkındaki 19’uncu raporunu yayımladı. 19’uncu rapor açıklandı açıklanmasına ama çekilen fotoğrafa bakıldığında 11 yıldır üyelik müzakeresi yürüten bir ülkeden bahsedildiği sonucuna varmak oldukça zor.

Son derece eleştirel ve şu ana kadar yayımlanmış en sert rapor. Bu raporun sert olması zaten bekleniyordu. Son dönemde yaşanan gelişmeler raporun daha da sertleşmesi sonucunu doğurdu. Rapor, kötüden en kötüye evrildi.

Kötüden en kötüye savrulan sadece belge değil. Gerek Türkiye’nin gerekse AB’nin çıkışları ciddi bir krizin habercisi niteliğinde. Ankara’nın rest üstüne rest çekmesine genelde fazla tepki vermeyen AB, resti görmeye başladığının sinyallerini veriyor.

Yazının Devamını Oku

AB'nin tavrı

23 Temmuz 2016
Darbe girişimi ve sonrasında yaşananlar Avrupa Birliği'nin tavrını ve bundan sonraki olası yaklaşımlarını tartışmaya açtı.

AB’nin uzun zamandır Türkiye üzerindeki etkisini kaybettiği bir sır değil. Gelinen aşamada AB’nin verdiği tepkilere Türkiye’de kulak asanların son derece sınırlı olduğu da bir gerçek. Gerek Batı medyası gerekse bazı Avrupalı siyasetçiler son bir haftadır “üyelik müzakerelerinin derhal durdurulması gerektiği” tezini yoğun bir şekilde işliyor. Kimseyi memnun edemese de AB hassas bir ortamda denge arayışında.

Konuyu soru-cevap şeklinde açmakta fayda var:

-AB darbe girişimi konusunda net tavır takındı mı? Darbe girişimi, AB tarafından net ve güçlü şekilde kınandı. AB, başından itibaren demokratik yollardan seçilmiş hükümetin ve cumhurbaşkanının yanında olduğunu ifade etti. Bu yaklaşımda herhangi bir değişiklik yok.

-Darbe girişimi sonrasında açıklamaların tonu neden değişti? AB, darbe girişiminin engellenmesinin Türkiye’de çok sayıda insan hakları ihlali yaşanmasının da önüne geçilmesini sağladığı görüşünde. Girişim sonrası süreçte de insan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına önem verildiğinden açıklamaların tonu değişti. Gelinen aşamada hukukun üstünlüğünün korunması, alınan önlemlerin orantılılığı, anayasal düzenin tam işlemesi AB’nin öncelikle üzerinde durduğu konular.

Yazının Devamını Oku

Önlemler yöntemlere yetişemiyor

16 Temmuz 2016
Fransa'nın Nice kentinde düzenlenen saldırı terörle mücadele önlemlerinin terör yöntemlerine ayak uydurmakta zorlandığını net şekilde gösterdi.

Saldırı yönteminin Avrupa için yeni ve ‘yok artık’ dedirtecek kategoride olduğu bir gerçek. Bir başka gerçek ise alınan önlemlerin ‘klasik’ saldırı olasılığı üzerine kurulu olduğu.

Önlemlerin etki düzeyi çok sayıda soru sorulabilmesine olanak tanıyor…

Kamyon güvenlik bariyerini nasıl o kadar kolay aştı?

Müdahale eden polisler terörle mücadele konusunda yetkin miydi?

Yazının Devamını Oku

Bir dakika bile durmayalım (!)

27 Haziran 2016
İngiliz referandumu Türkiye'deki AB tartışmalarını da yine canlandırdı. Türk medyasının bir bölümünde ayrılma kararına verilen tepkiler neredeyse Brexit kampını gölgede bıraktı.

İngiltere’de yapılan referandumla Türkiye’de gündeme getirilen referandum fikrini kıyaslama çabasına girenlerin ikisinin aynı şey olmadığını ve kıyaslama yapmayı olanaklı kılacak neredeyse tek bir parametre bile bulunmadığını görmediklerini düşünmek istemiyorum.

Farklı açıklamalarla muğlaklığı artırılan ve ‘aslında söylenen şu’ kıvamına getirilmeye çalışılan AB’yle üyelik müzakerelerini referanduma götürme fikriyle ilgili birkaç soru sorulmalı…

-AB üyeliği stratejik hedefimiz denildi duruldu. Artık stratejik hedefimiz değil mi?

-Referanduma gidip ‘müzakereleri durduralım mı’ diye sorulduğunda hükümet hangi kamp için kampanya yapacak? Durduralım kampını mı destekleyecek, devam edelim kampını mı?

-Durdurma kampını destekleyecekse referanduma ne gerek var? Müzakerelere başlanırken halka mı soruldu? Hükümet olarak durduruyoruz dersiniz ve durur.

-Devam edelim kampını destekleyecekse yine aynı soru o zaman referanduma ne gerek var? Üzerinize düşeni yaparak nihai hedefe ulaşmaya çalışırsınız. Referandumla zaman ve enerji kaybetmeye gerek yok…

-Diyelim ki AB, Türkiye düşmanı, İslamofobik, ırkçı, şahsiyetsiz, ikiyüzlü, güvenilmez, vizyon yoksunu ve hatta bütün kötülüklerin anası konumunda. Bunu yeni mi fark ettik? 11 yıldır niye müzakerelerde tırmalayıp duruyoruz?

-Ve gerçekten AB’ye bu gözle bakıyor ve böyle hissediyorsak referanduma ne gerek var? Süreçte bir dakika bile durmayalım…

Yazının Devamını Oku

AB kritik dönemeçte

25 Haziran 2016
Avrupa Birliği'nin, 'Avrupa ortak projesine' en mesafeli duran üyesi olan İngiltere'de referandumdan çıkan sonuç, Brüksel ve yıllardır izlediği politikalar açısından şu ana kadar yapılmış en ciddi uyarı niteliğinde.

Bir ilk olma özelliğiyle Birlik açısından tarihi bir kırılma olan ayrılma kararı, yeni bir başlangıç olma potansiyeli taşımasının yanı sıra AB’yi yaşam savaşı verir noktaya itme riski de taşıyor. Brexit’in şu andan itibaren yaratmasının garanti olduğu tek şey ise değişim. Bu değişimin kapsamı, derinliği ve yönü AB’nin geleceğini şekillendirecek. Bu yeni şekillenme Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.

Daha önceki uygulamaların da net şekilde ortaya koyduğu gibi referandumlar AB’ye ve düzenleyenlere yaramıyor. İngiltere’de de bu kural değişmedi. Özellikle İngiltere gibi bir ayağı AB içinde diğeri dışında olan, diğer üyelere oranla daha fazla imtiyaz elde etmesine karşın AB’yle uyuşmazlık düzeyi daimi olan ve son dönemde ulusal egemenlik söylemlerinin tavan yaptığı bir ülke için referandum başından bu yana siyasi bir kumardı. İngiltere Başbakanı David Cameron oynadı ve kaybetti.

Brexit, Türkiye’nin olası üyeliğinin, nüfusunun İngiltere’ye akın edeceği gibi tahminler üzerinden propaganda malzemesi yapıldığı, göç sorununun bilinçsizce konu edildiği, İngiltere’nin AB’den elde ettiklerinin dikkate alınmadığı ya da çarpıtıldığı propagandanın ürünü. Brüksel’in öncelikle ders çıkarması gereken unsuru ise yaşlı neslin Brexit, gençlerin ezici şekilde AB’de kalma yönünde oy kullanması oluşturuyor.

Ayrılık sürecinde izlenecek detaylar teknik anlamda net şekilde belirlenmiş olsa da bunun uygulamaya yansıtılması iki taraf için de zorlu ve sancılı bir süreci kaçınılmaz kılacak. Ayrılık takvimin işlemeye başlaması için İngiltere’nin resmi bildirimde bulunması gerekiyor. Bu bildirim sonrasında tarafların en geç iki yıl içinde ayrılığı sonuçlandırma yükümlülüğü var. Ayrılık anlaşması taraflarca imzalanıncaya kadar İngiltere, AB üyesi olmayı sürdürecek. Bu süre içinde AB’ye yönelik yükümlülükleri ve üyelikten kaynaklanan hakları geçerli olacak.

Yazının Devamını Oku

AB mecburen değişecek

22 Haziran 2016
İngiltere'nin Avrupa Birliği'nde kalıp kalmayacağının belirleneceği yarınki referandumun sonucu ister kalma isterse çıkma yönünde olsun Birlik üzerinde kaçınılmaz etkileri olacak.

23 Haziran tarihi İngiltere açısından olduğu kadar AB açısından da son derece önemli dönüm noktalarından biri niteliğinde. Sonuç ne olursa olsun işlerin olduğu gibi yürütülme ihtimali ve imkânı ‘sıfır’.

İngiltere’deki referandum AB açısından tam bir kumar. AB’nin masadan mutlak kazanan olarak kalkma ihtimali ise yok. ‘Evet’, AB açısından ‘kötünün iyisi’ niteliğinde. ‘Hayır’ ise AB’nin başına çok daha ciddi dert açma riski içeriyor. Her iki durumda da AB’nin dağılma aşamasına gelmemek için zamanlı, gerekli ve kararlı adımlar atması gerekecek.

AB’nin sağ kanattan olduğu kadar sol kanattan karşı karşıya kaldığı ve her geçen gün biraz daha derinden hissettiği darbeler merkez siyasi akımların mevcut durum ve işleyişe göz yummasını imkansız hale getirdi. İngiltere referandumu sonrası eylemsizlik hali gelişmelerden ders alınmadığı anlamına gelecektir ki bunun sonuçları ağır olur.

Hem ‘evet’ hem de ‘hayır’ AB üzerindeki baskıyı artıracak. Siyaseten intihar etmek isteniyorsa tercih edilebilecek en iyi yöntem adım atmayarak statükoyu korumaya çalışmak olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Hansjörg Haber Vakası

19 Haziran 2016
Avrupa Birliği'nin en büyük delegasyonu Türkiye'de. Delegasyonun büyüklüğünden midir, Ankara-Brüksel hattındaki ilişkilerin kırılganlığından mıdır yoksa atananların tavrından mıdır bilinmez AB tarafından Ankara'da görevlendirilen büyükelçiler görev sürelerinin sonunu görmekte oldukça zorlanıyor. Bunun son örneği geçen hafta istifa eden Büyükelçi Hansjörg Haber.

Türkiye’ye atanması da oldukça sıkıntılı olan Haber’in istifası aslında sürpriz değildi. Göstere göstere geldi. Belli süredir yaşanan sıkıntılara, Haber’in geçen ay bir grup gazeteciye verdiği brifingde vize muafiyetiyle ilgili süreçte Türkiye’nin tavrını, özellikle de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarını eleştirerek, “Bir atasözümüz var, ‘Türk gibi başlayıp Alman gibi bitirmek’ diye, burada tersi oldu” ifadelerini kullanması eklendi. Bu açıklamalar sonrası yaşananları ise kontrolden çıkan bir iletişim kazası olarak nitelemek mümkün.

Gerçi bu kaza olmasaydı da Haber’in ipi Brüksel tarafından çekilmişti. Dönemin AB Bakanı Volkan Bozkır’ın sert tepkisi, Haber’in Dışişleri Bakanlığı’na çağrılması ve sonrasında yaşananlar bu istifayı hızlandırdı. İstifa gelmeseydi Brüksel, Haber’i görevden alacaktı.

Brüksel’in kurcalanmasından fazla hoşlanmadığı bu istifanın arka planını anlamak için kulislerden sızan bilgilere göz atmakta fayda var. Haber’in açıklamalarından ve çalışma tarzından duyulan rahatsızlık çeşitli kanallarla Brüksel’e iletilmiş, Bozkır ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun AB yetkilileriyle yaptığı temaslarda Haber’in tavrı şikayet edilmiş olsa da Türkiye’nin “Çekin bu adamı” mesajını doğrudan vermesi ya da istenmeyen kişi ilan etme yaklaşımı olmadı. Zaten bunlara gerek de kalmadı.

Brüksel’deki ana sıkıntı Haber’in çalışma sistemi ve performansıyla ilgili gözüküyor. Haber’in Türk makamlarla gerekli bağı kuramadığı ve ilişki düzeyinin tatmin edici seviyede olmadığı, sınırlı kaldığı görüşü hakim. AB Türkiye Delegasyonu’nun Haber’i yeterince iyi yönlendirememesi, kendisinin de gerektiği ölçüde proaktif olamaması da süreci hızlandıran unsurlar arasında sayılıyor. Açıklamaları öncesinde görevden alma yönünde bir niyet zemin kazanmıştı. Biriken bazı unsurlara yaptığı açıklamanın etkileri eklenince bardak taştı. AB Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Haber’den görevi ivedilikle bırakmasını talep etti. Gelen bilgilere göre Haber de istifasından doğrudan Mogherini’yi sorumlu tutuyor.

Yazının Devamını Oku

GKA Olmazsa Olmaz

8 Haziran 2016
Vize muafiyeti sürecinde yaşanan tıkanıklık ortalığı zaten karıştırmıştı. Terörle Mücadele Yasası başta olmak üzere vize muafiyeti için karşılanmayan beş kritere ilişkin tartışmaya şimdi de geri kabul anlaşması (GKA) eklendi.

GKA’nın odakta olduğu sürece ilişkin muğlak ve zaman zaman teknik gerçeklerden uzak siyasi açıklamalara bir de medyada yer alan “askı, dondurma, rest” haberleri eklenince karmaşanın boyutu daha da artıyor.

Oysa teknik açıdan konu herhangi bir karmaşıklıktan son derece uzak ve bir o kadar da net. Vize muafiyeti isteniyorsa izlenecek yol en ince detayına kadar belli: GKA uygulanmadan Avrupa Birliği’nin vize muafiyetine yeşil ışık yakma ihtimali sıfır.

UYGULAMA ŞART

Süreci basitçe anlatmakta fayda var. GKA, Türkiye üzerinden yasa dışı yollarla AB’ye geçmiş üçüncü ülke vatandaşlarının iadesini öngören bir belge. Bu belge vize muafiyeti süreciyle birebir bağlantılı ve 72 kriterden oluşan yol haritasının ana unsurlarından biri. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde onay verdiği ve “Türkiye’nin hassasiyetlerini de dikkate alan bir yol haritası” olarak nitelediği paketin kriterleri de, şartları da bir sır değil. 2013 sonunda iki tarafın attığı imzalardan bu yana bu kriter ve şartlarda herhangi bir değişikliğe gidilmedi.

Yol haritasında yer alan 72 kriter içinden 68’inciye bakıldığında şu ifadelerle karşılaşılıyor: “AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nın tüm maddeleriyle uygulanması.”

Yazının Devamını Oku