Gülhan Koca

Cinsel performansı arttıran gıdalar nelerdir?

6 Eylül 2019
İnsanlar iyi bir seks hayatı için gereken besinleri keşfetmeye çalışırken, cinsel deneyimlerini de geliştirmenin yollarını binlerce yıl boyunca aramışlardır. Peki, libido ve dayanıklılığı arttırmak, cinsel yaşamınızı geliştirmek için hangi besinleri yemeniz gerektiğini biliyor musunuz?

DOLAŞIM VE DAYANIKLILIĞI GELİŞTİREN BESİNLER

Daha iyi bir kan dolaşımı, erkeklerde ve kadınlarda cinsel tepkinin artmasını sağlamaktadır. Özellikle de erektil tepki için sağlıklı bir dolaşım sistemi çok önemlidir. Kalp sağlığı da dayanıklılık için hayati bir öneme sahiptir. Başka bir deyişle; kalbiniz için iyi olan, cinsel yaşamınız için de iyi demektir.

AMERİKAN KALP DERNEĞİ’ NİN KALP SAĞLIĞI İÇİN BESLENME ÖNERİLERİ:

• Meyve ve Sebze Çeşitliliği• Tam tahıllar ve bol miktarda lif (posa)• Sağlıklı yağlar; zeytinyağı ve ayçiçek yağı gibi• Deniz ürünleri, fındık ve baklagiller

Yine yapılan araştırmalarda; Akdeniz Diyeti uygulayan metabolik sendromlu kişilerin “Erektil Disfonksiyon” (ED) problemlerinin azaldığı tespit edilmiştir.

Hem geleneksel tıpta hem de bilimsel araştırmalara göre; avokado, kuşkonmaz, fındık, deniz ürünleri ve meyve gibi kalp sağlığına faydası bulunan besinlerin, daha iyi seks ile de ilişkili olduğu görülmüştür.

Araştırmacılar, avokado tüketen insanlarda ED için bir risk faktörü olan metabolik sendrom riskinin azaldığına dikkat çekmişlerdir.

LİBİDO ARTTIRAN BESİNLER NELERDİR?

Libidoyu arttırmaya yardımcı olan besinlere antik Yunan aşk tanrıçası Afrodit'ten sonra afrodizyak adı verilmiştir.

İstiridyeler tarihin en ünlü afrodizyakları arasındadır. Bu etkisi içerdiği yüksek miktardaki çinkodan kaynaklanıyor olabilir.

Çinko hücre metabolizması, dayanıklılık ve testosteron seviyelerinin düzenlenmesi gibi birçok hayati fonksiyon için vücudun her gün ihtiyaç duyduğu bir mineraldir. Testosteron ise en önemli erkek cinsiyet hormonudur.

İstiridye en güçlü çinko kaynağı olmakla birlikte, çinko içeriği yüksek olan diğer bazı besinler ise şunlardır:

• Yengeç• Istakoz• Kırmızı et• Kahvaltılık gevrekler• Çam fıstığı

Cinsel istek sorunu oldukça komplikedir. Sadece beslenme ile değil, aynı zamanda kişinin bireysel ilişkileri, stres düzeyi ve kişisel tercihi de dahil olmak üzere pek çok faktörle ilintilidir. .

Daha fazla bilimsel araştırmaya ihtiyaç duyulmakla birlikte, bazı besinlerin libidoyu arttırdığı düşünülmektedir. Bunlar;

• Asya ve Amerikan Ginsengi

• Çemen otu

• Maca

EREKSİYONUN SAĞLANMASI VE SÜRDÜRÜLMESİNE YARDIMCI BESİNLER

Kişinin ereksiyon olma ve bunu sürdürmede zorluk çekmesi Ereksiyon Disfonksiyonu (ED) olarak adlandırılır. Üroloji Hizmetleri Vakfı'na göre ED, Amerika Birleşik Devletleri'nde 30 milyon kadar erkeği etkilemektedir .

ED'ye katkıda bulunan fiziksel, zihinsel ve duygusal faktörleri bilmek ve bu sorunları çözmeye çalışmak esas meseledir. ED’na neden olabilen başlıca faktörler;

• Penise giden kan akışındaki problemler• Peniste bulunan sinir merkezlerindeki hasar• İlaç, radyasyon ve diğer tıbbi tedavilerin yan etkileri• Depresyon , anksiyete ve stres

Altta yatan asıl nedenin üstesinden gelmek ED için en iyi tedavi yöntemidir. Bununla birlikte, flavonoid içeriklerinin yüksek olması sebebiyle, daha fazla meyve tüketiminin ED riskinde azalma sağladığı tespit edilmiştir.

FLAVONOİDLER BAKIMINDAN ZENGİN OLAN BESİNLER:

• Çilek• Turunçgiller• Üzüm• Elma• Acı biber• Kakao• Kırmızı şarap• Çay (yeşil, beyaz ve siyah)

Ayrıca Nitrik Oksit, kan akışını ve vazodilasyonu artırarak ED' yi önlemede faydalı olabilir. Pancar kan akışı için faydalı olabilecek nitrik okside dönüşen nitratları içerir.

 [fotogaleri=4286,3316]

Daha iyi bir kan dolaşımı, erkeklerde ve kadınlarda cinsel tepkinin artmasını sağlamaktadır. Özellikle de erektil tepki için sağlıklı bir dolaşım sistemi çok önemlidir. Kalp sağlığı da dayanıklılık için hayati bir öneme sahiptir. Başka bir deyişle; kalbiniz için iyi olan, cinsel yaşamınız için de iyi demektir.

• Meyve ve Sebze Çeşitliliği
• Tam tahıllar ve bol miktarda lif (posa)
• Sağlıklı yağlar; zeytinyağı ve ayçiçek yağı gibi
• Deniz ürünleri, fındık ve baklagiller

Yine yapılan araştırmalarda; Akdeniz Diyeti uygulayan metabolik sendromlu kişilerin “Erektil Disfonksiyon” (ED) problemlerinin azaldığı tespit edilmiştir.

Hem geleneksel tıpta hem de bilimsel araştırmalara göre; avokado, kuşkonmaz, fındık, deniz ürünleri ve meyve gibi kalp sağlığına faydası bulunan besinlerin, daha iyi seks ile de ilişkili olduğu görülmüştür.

Yazının Devamını Oku

Yaz ayları ve tatilde beslenme önerileri

9 Ağustos 2019
Yaz ayları tatiller, festivaller derken hızla geçiyor... Bütün kışın yorgunluğu, stresinden sonra fırsat bulan kaçıyor bir yerlere... Kimi Ege’ye Güney’e, dövizle hala baş edebilenler yurtdışına, kimi de memleketine…

“Tebdil-i mekan da ferahlık vardır” lafını çok severim. İnsan sürekli yaşadığı evden, şehirden fırsat buldukça birkaç gün için bile olsa uzaklaşmalı. Ama gittiği yere de sıkıntıları sırtında taşımamalı Mümkün olduğunca da geride kalan her şeyi ve herkesi kısa süreliğine unutmalı. Birey olarak kendimizi şarj edemezsek eğer ne kendimize ne de başkalarına gerçek anlamda faydamız oluyor.

Bugün size şu besinin sağlığa faydaları, şöyle yaparsanız kilo verirsiniz gibi cümleler yazmayacağım. Biraz yaz sohbeti yapacağım, biraz da bu dönemlerde nelere dikkat etmekte fayda var onlardan bahsedeceğim.

Yaş geçtikçe anladım ki yeni yerler görmenin heyecanı bir yana, insan daha çok ailesiyle, yakınlarıyla birlikte daha sakin, huzurlu, konforlu (lüks otel vs değil) ev huzurunu bulabileceği şekilde tatil yapmak istiyor. Bu yaşıma kadar kuzenimin (ablam yaşında) Ayvalık’taki yazlığına hiç gitmemiş olan ben, bu yaz ilk defa gittim. Kuzenlerimin çocukları ile kaynaştım. Birlikte yemek hazırladık, denize girdik, basketbol oynadık, yürüyüşlere çıktık. Yoğun teknoloji ve şehir hayatından sonra bütün stresimizi attık, birlikte güzel vakit geçirdik..

Market alışverişinde diyetisyenliğimi kullanarak bazı müdahalelerde bulundum tabi ki!  Mangal arasına patlıcan kapya biber közler, kaşarlı mantarlar, bolca domates soğan ızgara vs.. Sofrayı mümkün olduğunca sadece et ve türevlerine bırakmayacak şekilde ayarlamaya çalıştım. Ee tabi arada gençler olunca ve çoğu zaman bazı şeyleri kesinlikle ağızlarına koymadıkları için kötünün iyisi olacak şekilde, onları da arada memnun etmeye çalışarak birkaç yaramazlık yaptık. İnsanız nihayetinde ve bizim arada kaçamak yapmak hakkımız. Genelde yazlıkçılar kolay ve lezzetli olduğu için sürekli mangal yapmayı tercih ederler. Etlerin pişirilme yöntemi sağlıklı olmadığı için sıkça yapılmamalı ve mutlaka eşlik edecek sebzeler ve salata da yanında yenmelidir..

Tatillerde hareket de çok önemli. Bilinçli beslenmenin yanında fiziksel aktivite konusunda da çevremizi bilinçlendirmeli ve motive etmeliyiz. Biz günün sonunda günlük adımlarımıza cep telefonlarındaki uygulamadan (yoksa da indirin mutlaka) baktık, 10 bin adımın altında kalmışsak tamamlamak için akşam yürüyüşlerine çıktık. Suyu da tabi unutmamak gerekir. Günde en az 2 lt, yaz ayları, sıcak, fiziksel aktiviteyi de göz önüne alırsak 3 lt kadar içmek gerekir.

Yaz aylarının, tatillerin olmazsa olmazı dondurma! Haftada 1 veya 2 kez mümkünse yürüyüş de yaparak 2 top kadar dondurma yemek yeterlidir. Miktarı abartmayın... Sonuçta sağlıklı bir tatlı seçeneği olsa da içinde şeker var. Bu nedenle çok da masum sayılmaz.

Ayvalık’tan sonra Midilli ‘ye geçtik kuzenimle.. Araba kiralayarak 4 günde Midilli’nin altına üstüne getirdik, gidilmesi gereken çoğu yeri gördük. En güzel plajlarında denize girdik. Yunanistan’a gidip de deniz ürünleri yememek olmazdı. Biz geç yaptığımız hafif bir kahvaltıdan sonra sahilde biraz kuruyemiş, meyve, soda ile devam ettik güne. Akşama doğru acıkınca 16.00-17.00 gibi kendimize güzel bir yer bulup karidesleri kalamarları götürdük, hem de 1 defa kızartma olarak! Porsiyonları çok büyüktü! Tek porsiyonla 2 kişi kesinlikle doyabiliyor. İlk başta tecrübesizlikten ayrı söyledik ama sonraki günlerde akıllanıp tek porsiyona düşürdük. Her yemekte bir de Greek Salatası ohhhh missss. Tabi ben yine bunu akşam yemeği olarak kabul edip sonrasında yemek yedirmedim kuzenime  Yemekten sonra da yanımızda taşıdığımız meyveleri yedik. Yola çıkmadan önce planlı olup alışveriş yapmak sağlıklı beslenmenin her yerde ve her koşulda sürdürülebilir olması için çok önemlidir. Bu şekilde tatillerde kilo almadan evinize dönebilmeniz mümkün. “Siz nasıl hep zayıf kalıyorsunuz?” diye soranlara tatilimden örnekler vererek yol göstermek istedim.. 

Bayram tatili geliyor. Çoğunluk 10 gün tatil yapacak. Aman dikkatli olun benden söylemesi. Yoksa öncesinde diyet yapıyorsanız verdiğiniz kiloların 3-5 kg’ını geri alarak dönmeniz olası. Ben bayramda köyümüze (Gümüşhane-Şiran) gidiyorum. Annem ve babam yaz ayları için ordalar ve onları çok özledim. Özellikle de Alzheimer’lı babamı. Orda annemin bahçesinden doğal ve taze beslenip, sabahları sobada demlenen çay ile kahvaltı edeceğim. Yemeklerimiz, ekmeğimiz yine sobada pişecek.. Dağda yürüyüşlere çıkacağız. İnternet hiç çekmiyor. Sosyal medya, whatsapp detoksu yapacağım ve tamamen sıfırlanmış olarak dönüp tam motivasyonla işlerimin başına geçeceğim. Kalın sağlıcakla.. İYİ BAYRAMLAR..

Yazının Devamını Oku

Sıfır karbonhidrat diyeti kilo vermenin en kolay yolu mu?

29 Temmuz 2019
Düşük karbonhidrat diyeti yıllarca popüler olmuştur. Son zamanlarda sıfır karbonhidrat diyeti de popüler olmaya başladı ve bu gerçekten endişe verici bir durum. Karbonhidrat içermeyen bir diyet, keto diyetinden çok daha kısıtlayıcıdır. Günlük izin verilen gramlar için kesin bir sınır bulunmamakla birlikte, bu yaklaşıma göre mümkün oldukça fazla karbonhidratın diyetten çıkarılmasını esas alınmaktadır. Düşük miktarda karbonhidrat içeren sebze ve kuruyemiş gibi besinlerin diyette sıfırlanması gibi bir durumda sağlığa faydalı besinlerden mahrum kalınmaktadır.

Nasıl ki kilo vermek için alınan yağı azaltmak yerine yağ alımını sıfırlamak sağlık açısından doğru değilse (cilt kuruluğundan hormonal dengesizliğe birçok sağlık sorununa sebep olabilmekte), karbonhidrat alımını sıfırlamak da sağlık için doğru bir yaklaşım değildir. Yağ için alınan yağın miktarı ve kalitesi önemli olduğu gibi, karbonhidratlar için de aynı şey geçerlidir. Karbonhidratları sıfırlamak yerine işlenmiş tahıllardan ve rafine şeker gibi kalitesiz karbonhidratlardan uzak durmak gerekmektedir. 

Önemli Besin Öğelerini Alamazsınız

Karbonhidratları kesmek, sınırlı besinlerde bulunan bazı vitamin, mineral, prebiyotik, lif, antioksidan ve hatta sağlıklı yağların alımını ciddi şekilde azaltır. Bunların yetersizliği sonucunda bağışıklık fonksiyonu, bilişsel sağlık, kalp hastalığı ve Alzheimer dahil olmak üzere birçok kronik hastalık riskinde artış görülebilir. Dünyanın en uzun ve sağlıklı yaşayan bölgelerinde uygulanan beslenme şekli ağırlıklı olarak bitki bazlıdır ve alınan karbonhidrat miktarı da yüksektir.

Günlük lif (posa) alımı için önerilen hedef günde en az 25 gramdır. Bu çok önemli besin öğesi sadece karbonhidrat içeren yiyeceklerde bulunmaktadır. Yüksek lifli diyet, kalp hastalığı, inme, yüksek tansiyon, diyabet, obezite ve bazı sindirim hastalıkları riskini önemli derecede düşürür. Ayrıca bağırsaktaki probiyotikler besin kaynağı olarak prebiyotikleri (bazı lif türleri) kullanırlar. Probiyotikler iltihap önleyici, bağışıklığı ve zihinsel sağlığı destekleyen yararlı bakteridirler. Lif takviyeleri de mevcuttur ancak araştırmalar yiyeceklerden elde edilen lifle aynı yararları sağlamadıklarını göstermektedir.

Ketojenik diyet yapanlarda keto flu (ketojenik diyet gribi) görülebilmektedir. Semptomları; baş ağrısı, beyin bulanıklığı, sinirlilik, baş dönmesi, mide bulantısı ve kas ağrılarıdır. Bunun sebebi yediğimiz tüm karbonhidratların % 60'ını kullanan beynin farklı bir yakıt kaynağına adapte olmaya çalışması ile ilgilidir. Kilo kaybetmek uğruna karbonhidratlardan vazgeçmek bu semptomların artmasına ve sağlığın bozulmasına sebep olmaktadır.

Aşırı katı olan herhangi bir diyet sosyal yeme zorluğunu da beraberinde getirir. Katı diyet yapanlar genellikle yemek yerken arkadaşlar ve aile ile bir araya gelmekten kaçınmaktadırlar. Sınırlarının dışına çıktıklarında ise aşırı suçluluk duyarlar hatta depresyona girerler. Sıkı diyetler uygulamak kişilerde ciddi ölçüde yeme bozukluğu davranışlarına dönüşür ve kişinin yaşam kalitesi ve zihinsel sağlığı bozulmaya başlar. Yapılan bazı çalışmalarda sağlıklı karbonhidrat içeren bitki bazlı diyetlerin, depresyon da dahil olmak üzere duygusal iyilik halinde önemli gelişmelerle ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır.

Sıfır karbonhidrat diyeti uzun vadeli kilo kaybı veya optimal sağlık için gerekli değildir ve tavsiye edilmemektedir. Araştırmalar lif bakımından zengin besinler içeren bitki bazlı bir diyetin (avokado, zeytinyağı ve kuruyemiş gibi tekli doymamış yağlar, mercimek, kuru fasulye gibi bitki bazlı proteinler) Tip 2 diyabetin önlenmesinde ve tedavisinde büyük rol oynadığını göstermektedir. Karbonhidratı orta ila yüksek olan bitki bazlı diyetlerin, kilo kaybı oluşturduğu, sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotasını desteklediği, insülin direncini ve yaşlanma ile ilişkili bileşiklerin oluşumunu azalttığı bilinmektedir.

Sıfır karbonhidrat ile sadece yağ ve proteinden beslenmek kilo vermenin kolay bir yöntemi olabilir ama doğru bir yaklaşım değildir. Sürdürülebilir olması da çok zordur. Nişastalı besinler yerine yaşınıza, cinsiyetinize, ideal kilonuza ve aktivite seviyenize bağlı olarak vücudunuzun yakıt gereksinimlerine uygun miktarda posadan zengin, kompleks karbonhidrat içeren meyve, sebze ve tam tahılları günlük beslenmenize ekleyin.

Yazının Devamını Oku

Bir diyet efsanesi: Haşlanmış limon diyeti

27 Temmuz 2019
Şimdilerde internette “Haşlanmış limon diyeti ile 1 ayda 20 kg verin!” şeklinde bir haber görüyorum. Bu diyete göre 2-3 parça zencefil, 5 adet limon, 4-5 diş sarımsak blender’dan geçiriliyor ve...

Biz diyetisyenler çok alıştık danışanlarımızın ya da etrafımızdaki insanların bize sıkça “Şöyle bir diyet ya da böyle bir besin/bitki/bitki çayı/ürün varmış, çok hızlı kilo verdiriyormuş… Ne düşünüyorsunuz? İşe yarar mı?” gibi sorularına.

Hacettepe’den mezun olduğumdan beri 14 yıldır bu mesleği yapıyorum. Özellikle zayıflama alanında çalışıyorum ve kişilerin ideal ağırlıklarına ulaşmalarına, fazla kiloya bağlı bozulmuş kan değerlerinin düzene girmesine şahit oluyor, onlara sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırdığım için mutlu oluyorum. Meslek hayatımın başından beri sürekli sağlıklı olup olmadığını düşünmeden, mucizevi ve hızlı kilo verdiren diyetler peşinde koşan bir grup insan modeli ile karşılaşıyorum. Çıkan her popüler diyeti deneyerek metabolizmasını bozan ve sağlığıyla oynayan insan grubu var.

Şimdilerde internette “Haşlanmış limon diyeti ile 1 ayda 20 kg verin!” şeklinde bir haber görüyorum. Bu diyete göre 2-3 parça zencefil, 5 adet limon, 4-5 diş sarımsak blender’dan geçiriliyor ve 2 litre sıcak su ile karıştırılıyor. Sonra her sabah 1 çay bardağı kadar aç karınla içiliyor ve hiçbir diyet yapmadan 20 kilo veriyorsunuz! Şişmanlığın çözümü bulunmuş ve biz diyetisyenlere artık hiçbir iş kalmamış bu durumda! :) Ben hep merak ederim; ilk kim kafadan uydurdu da bunu yazdı, nasıl oldu da yaygınlaştı ve insanları buna inandırdı diye… Zira biz yıllardır bilimsel şekilde sağlıklı beslenerek kilo vermeyi anlatmaya çalıştığımız halde bu kadar etkili olamıyoruz.

Evet, limon çok sağlıklı... C vitamini açısından zengin bir besin. C vitamininin yağ yakımını desteklediğini gösteren bilimsel çalışmalar da mevcut. Bu özelliği ile sadece limonun değil, diğer C vitamininden zengin olan tüm besinler de yağ yakımını desteklediğini söyleyebiliriz. Ama yine de limon ya da C vitaminin kilo kaybına etki ettiğine dair kesin bir şey söylemek için yeterli bilimsel çalışma bulunmamaktadır. Ayrıca C vitamini ısıya, ışığa, beklemeye duyarlı bir vitamindir. Yani sıcak ile temas ettikçe vitamin kaybı olur ve etkisi azalır. C vitamini içeren besinlerin taze taze, doğranır doğranmaz tüketilmesi gerekir. Bu nedenle limonun haşlanarak tüketilmesi sizin için hiçbir fayda sağlamayacaktır. Sabahları sıcak su içmişsiniz içmemişsiniz bunun hiçbir önemi de yok. Sıcak su yağ yakmaz, üzgünüm ama içinde limon olsa da bir işe yaramaz.

Limonun güzel tarafı salatalarda lezzet verici olması ve yağa, tuza olan gereksinimi azaltmasıdır. Şekerli, kalorisi yüksek bir içecek yerine ev yapımı bir limonata içmek elbette çok daha doğru bir tercih olacaktır. Limon hayatınızda hep var olsun, yemeklerimize ve içeceklerimize tat katsın, sağlığınızı korusun. Detoks içeceklerde yerini alsın ve metabolizmamızı hızlandırsın ama kaynatmadan! Ne olursa olsun yeterli ve dengeli beslenmediğiniz, hareket etmediğiniz sürece hiçbir besin ya da hiçbir kür mucize değildir, olamaz!

Kilo vermek istiyorsanız profesyonel yardım alın ve mutlaka kararlı, azimli ve sabırlı olup size söylenenleri uygulayın. Hızlı verilen kiloların çoğunun sudan olduğunu ve giden kiloların fazlasıyla geri geleceğini de unutmayın! Sağlıklı beslenmeyi bir yaşam tarzı haline getirerek hayatınız boyunca ‘diyet’ kelimesinden uzak durmak sizin elinizde!

Yazının Devamını Oku

Yumurtanın kabuğu da faydalı

4 Temmuz 2019
Peki, bu kadar faydalı olan yumurta kabuğu nasıl tüketilmeli?


Güçlü kemik oluşumu için kalsiyumun yanı sıra D vitamini, K vitamini, folik asit - B vitaminleri, potasyum, magnezyum, fosfor, omega 3 yağ asiti, protein ve egzersiz de kemik gelişimi için gereklidir.


KALSİYUM İHTİYACINI KARŞILAMAK İÇİN...

Kemiklerin yapısında bulunan kalsiyumun bilinen en iyi kaynakları süt ve süt ürünleridir. Yetişkin bireylerde günlük kalsiyum ihtiyacı 1000 mg kadardır. Besinlerimiz ile aldığımız kalsiyumun ancak %30-40’ı emilebilmektedir. Günlük 3-4 porsiyon süt ve süt ürünleri tüketimi kalsiyum ihtiyacımızı karşılamaktadır.


YUMURTA KABUĞUNDA 27 BESİN ÖĞESİ BULUNUYOR

Yumurta kabuğunun yaklaşık %90-95’ i kalsiyum olup besinlerle alınan kalsiyuma göre vücutta sindirimi ve emilimi çok daha fazladır. Yumurta kabuğunda ayrıca magnezyum, bor, bakır, demir, manganez, molibden, kükürt, silikon, çinko vb. 27 besin öğesi bulunmaktadır. Bu bileşim insan kemik ve diş yapısı bileşimine çok benzemektedir.


KEMİK ERİMESİNİ AZALTMAYA YARDIMCI

Yumurta kabuğu kalsiyumu ve D3 vitamini takviyesiyle yapılan çalışmalarda kemik yoğunluğu ölçümlerinde artışlar gözlemlenmiştir. Bu nedenle de osteoporoz (kemik erimesi hastalığı) riskini azaltmaya yardımcı, iyi bir kalsiyum kaynağı olarak güvenli bir şekilde günlük beslenmeye eklenebilir.


NASIL TÜKETİLMELİ?

Kuş (tavuk) doğru beslenmezse ihtiyacımız olan besin öğelerini yumurta kabuğundan alamayız. Bu yüzden serbest gezinen kuşların veya sertifikalı organik her türlü yumurta kabuğu (tavuk, kaz, ördek) kullanılmalıdır. Salmonella bakterisi riski için iyi kaynatılmış olan yumurta kabuğu, kurutulup blenderla toz haline getirildikten sonra tüketilebilir.


YUMURTA KABUĞUNUN TOZUNU SAKLAYIN

Elde ettiğiniz yumurta kabuğu tozunu saklamak isterseniz serin ve kuru bir yerde, cam bir kavanozda muhafaza edebilirsiniz. Orta boy yumurta kabuğundan yaklaşık 1 çay kaşığı yumurta tozu elde edilebilir. Bu da yaklaşık 800 mg kalsiyum içermekte olup yetişkin bir birey için besinlerden alınan kalsiyumun miktarına göre ilave olarak kullanılabilir. Kalsiyumun fazla alınması kas kramplarına sebep olabilir. Bu yüzden dikkatli kullanılmalı ve mutlaka potasyum kaynağı muz gibi besinlerin tüketimi de ihmal edilmemelidir.

Güçlü kemik oluşumu için kalsiyumun yanı sıra D vitamini, K vitamini, folik asit - B vitaminleri, potasyum, magnezyum, fosfor, omega 3 yağ asiti, protein ve egzersiz de kemik gelişimi için gereklidir.

Kemiklerin yapısında bulunan kalsiyumun bilinen en iyi kaynakları süt ve süt ürünleridir. Yetişkin bireylerde günlük kalsiyum ihtiyacı 1000 mg kadardır. Besinlerimiz ile aldığımız kalsiyumun ancak %30-40’ı emilebilmektedir. Günlük 3-4 porsiyon süt ve süt ürünleri tüketimi kalsiyum ihtiyacımızı karşılamaktadır.

Yumurta kabuğunun yaklaşık %90-95’ i kalsiyum olup besinlerle alınan kalsiyuma göre vücutta sindirimi ve emilimi çok daha fazladır. Yumurta kabuğunda ayrıca magnezyum, bor, bakır, demir, manganez, molibden, kükürt, silikon, çinko vb. 27 besin öğesi bulunmaktadır. Bu bileşim insan kemik ve diş yapısı bileşimine çok benzemektedir.

Yumurta kabuğu kalsiyumu ve D3 vitamini takviyesiyle yapılan çalışmalarda kemik yoğunluğu ölçümlerinde artışlar gözlemlenmiştir. Bu nedenle de osteoporoz (kemik erimesi hastalığı) riskini azaltmaya yardımcı, iyi bir kalsiyum kaynağı olarak güvenli bir şekilde günlük beslenmeye eklenebilir.

Yazının Devamını Oku

Amaranth gerçek bir mucize!

19 Haziran 2019
Son yıllarda adını duymaya başladığımız amaranth, diyet listelerinin gözdesi… Üstelik kötü kolesterolü düşürüyor, kanserle savaşıyor. Gerçek bir mucize olan bu besinin faydalarını Diyetisyen Gülhan Koca anlattı.

Renkleri koyu mordan kırmızıya ve altın rengine kadar 60 türü olan amaranth, 75-150 cm boyunda bir süs bitkisi olup, aynı zamanda yaprakları sebze ve tohumları ise tahıl (yalancı tahıl) olarak yenilebilen bir bitkidir. Kurutulan tohumları öğütülerek ekmek yapımında da kullanılabilir. Amaranth bitkisinin bakımı çok kolaydır. Çabuk üreyen, kolayca hastalanmayan bir bitki türüdür.

ABD’de üretilen amaranthın büyük çoğunluğu kahvaltılık gevrek, kraker, kurabiye, ekmek ve diğer fırıncılık ürünlerinin yapımı için buğday unu ya da diğer unlarla karıştırılarak kullanılmaktadır. Afrika, Hindistan, Çin ve Rusya’da da yetiştirilmektedir. Ülkemizde, ilkbahardaki yağmurlarından sonra doğada veya sulanan bağ, bahçe ve tarlalarda kendiliğinden yetişmektedir. Bazı bölgelerde halk tarafından toplanan bitkinin yeşil kısmı değerlendirilmektedir.

Protein açısından zengin: Amaranthın tohumları protein açısından oldukça zengindir (%14-16). Glüten içermez. Bu nedenle çölyak ve glüten hassasiyeti olanlar güvenle kullanabilirler. Pek çok tahılda eksik olan lizin (esansiyel) aminoasidini kinoadan sonra en fazla içeren tahıl olması amaranthı kaliteli protein kaynağı yapmaktadır. Yine histidin, izolösin, lösin, treonin, metiyonin, triptofan gibi esansiyel (vücutta sentezlenemeyen) ve arginin yarı esansiyel aminoasitlerini içerir. Diğer tahıllarla karıştırılarak kullanılması aminoasit kompozisyonunun tamamlanması açısından önemlidir.

Kötü kolesterolü düşürür: Amaranth tohumları % 6 ila %10 yağ içeriğine sahiptir. Bunun %77’si doymamış yağ asitleri olup, doymuş yağ olan palmitik yağ asidi de bulunmaktadır. LDL (kötü) kolesterolü düşürmeye yardımcıdır. Glüten hassasiyeti olanlar, kolesterolü düşürücü etkisi dolayısıyla yulafa (bulaşma ile glüten içerebiliyor) alternatif olarak kullanabilirler.

Kanserle savaşır: Amaranthın içeriğinde bulunan “Skualen”, tümörlere kan gidişini durdurarak kanserle savaşmaya yardımcı bir fitokimyasaldır. Amaranth yağı yüzde sekiz skualen içerirken, daha yaygın olarak kullanılan bir skualen kaynağı olan köpekbalığı yağı, sadece yüzde bir oranında skualen içerir.

Vitamin ve mineral bakımından zengin: Amaranth güçlü bir antioksidan özelliğe sahip olup, vitamin ve mineral bakımından da oldukça zengin bir bitkidir. Ayrıca C vitamini (diğer tahıllara göre çok yüksektir), B2 vitamini (riboflavin), kalsiyum, fosfor magnezyum, bakır, demir, potasyum ve çinko için iyi bir kaynaktır. Kemik ve diş yapısını güçlendirir. Kansızlığı önlemeye yardımcı olur. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kardiyovasküler hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde etkilidir.

K vitamini açısından da zengindir. K vitamini kanın pıhtılaşmasını sağlar. Kemik yapısının güçlenmesinde ve kırıkların onarılmasında rol oynar.

Yazının Devamını Oku

Zerdeçal ve karabiber neden güçlü bir kombinasyondur?

5 Haziran 2019
Altın baharat olarak da bilinen zerdeçal, Asya ve Orta Amerika da yetişen uzun bir bitkidir. Geleneksel Hint tıbbında binlerce yıldır tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Yapılan araştırmalar zerdeçalın kullanımını desteklemekte ve sağlığa fayda sağlayabileceğini göstermektedir. Ancak zerdeçalın tek başına değil de karabiberle birlikte kullanımı halinde etkisi artmaktadır. Hem zerdeçal hem de karabiber, anti-enflamatuar, antioksidan ve hastalıklarla mücadele özelliklerine katkıda bulunan önemli aktif bileşenlere sahiptir.

ZERDEÇALIN İÇİNDEKİ KURKUMİN

Zerdeçalda bulunan bileşiklere curcuminoidler denir. Kurkumin de en aktif ve en önemli bileşendir Bu polifenol, güçlü bir antioksidandır. Antienflamatuar, antibakteriyel ve antifungal özelliklere sahiptir . Ancak kurkuminin en büyük sorunlarından biri vücutta iyi emilememesidir.

KARABİBER İÇİNDEKİ PİPERİN

Karabiber ve kırmızı biber, aktif bileşen olan kapsaisin gibi bir alkaloid benzeri biyoaktif bileşik olan piperini içermektedir. Piperin mide bulantısı, baş ağrıları ve sindirim sorunlarını hafifletmeye yardımcıdır ve ayrıca antienflamatuar özelliklere sahiptir. En önemli yararı, kurkuminin emilimini arttırması ve vücut tarafından kullanıma hazır hale gelmesini sağlamasıdır.

PİPERİN, KURKUMİN EMİLİMİNİ ARTTIRIR!

Araştırmalar, zerdeçal içindeki kurkumin ile karabiber içerisindeki piperinin birlikte kullanımının kurkumin emilimini % 2.000'e kadar arttırdığını desteklemektedir.

Çalışmalarda zerdeçal ve karabiberin birlikte kullanımının antienflamatuar, antioksidan özellikleri nedeniyle hastalıklarla mücadelede sağlığı iyileştirdiği gösterilmiştir.

Örneğin yapılan bir çalışmada, 2 gram kurkumine 20 mg piperin eklenmesinin emilimini önemli ölçüde arttırdığını görülmüştür.Bu mekanizmanın nasıl çalıştığı hakkında şu an 2 teori bulunmaktadır:

1. Piperin, kurkuminin bağırsak duvarından, kan dolaşımına geçmesini kolaylaştırır .2. Kurkuminin karaciğer tarafından parçalanmasını yavaşlatıp kandaki seviyelerini yükseltir.Sonuç olarak, kurkuminin piperin ile birleştirilmesi potansiyel sağlık yararlarını arttırmaktadır. Kurkumin ve piperin her birinin kendine özgü sağlık yararları olsa da, birlikte çok daha faydalıdırlar..

SAĞLIĞA FAYDALARI NELERDİR?

Enflamasyonla mücadele ediyor ve ağrıyı azaltıyor

Zerdeçaldaki kurkumin güçlü anti-enflamatuar özelliklere sahiptir. Ağrıyı azaltıcı etki gösterir.

Çalışmalar ayrıca zerdeçalın eklem iltihabı ve ağrısı ile karakterize bir hastalık olan artritin önlenmesinde ve tedavisinde bir rol oynayabileceğini göstermektedir.

Piperin, anti-enflamatuar ve anti-artritik özelliklere de sahiptir. Vücudumuzdaki bir ağrı reseptörünün hassaslaşmamasına yardımcı olur, bu da rahatsızlık hissini azaltabilir .

Kurkumin ve piperin birleştiğinde, güçlü bir iltihapla mücadele ikilisi olmakta, rahatsızlığın ve ağrının azalmasına yardımcı olmaktadır.

Kanseri önlemeye yardımcı olabilir

Kurkuminin, kanserin önlenmesinde ve tedavisinde etkili bir bileşen olduğu söylenmektedir. Test tüpü çalışmalarda kurkuminin kanserli hücrelerin büyümesini ve gelişimini azalttığı, kanserli hücrelerin ölümüne de katkıda bulunduğu görülmüştür.Piperin bazı kanser hücrelerinin ölümünde rol oynayarak tümör oluşum riskini azaltabilirmektedir. Araştırmalar kanser hücrelerinin büyümesini engelleyebileceğini de göstermektedir .

Yapılan bir çalışmada, kurkumin ve piperinin, ayrı ayrı ve kombinasyon halinde, meme kök hücrelerinin kendi kendini yenileme sürecini kesintiye uğrattığını göstermiştir. Bu da meme kanserinin ortaya çıktığı yer olduğu için önemlidir .Diğer çalışmalarda da kurkumin ve piperinin prostat, pankreas, kolorektal ve diğer kanser türlerine karşı koruyucu etkileri olduğunu gösterilmiştir.

Sindirimi destekler

Hint tıbbı, binlerce yıldır zerdeçalın sindirime yardımcı olduğunu desteklemektedir. Modern çalışmalar da, zerdeçalın bağırsak spazmlarını ve şişkinliğini azaltmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir.

Piperinin, bağırsaktaki sindirim enzimlerinin aktivitesini arttırdığı ve besinlerin daha hızlı ve kolay sindirilmesine yardımcı olduğu bilinmektedir .

Ayrıca, hem kurkuminin hem de piperinin anti-enflamatuar özellikleri sayesinde, bağırsak iltihabını azaltarak sindirime yardımcı olduğu görülmüştür.

Güvenlik ve dozaj

Bazı insanlar, yüksek dozlarda kurkumin aldıktan sonra mide bulantısı, baş ağrısı ve cilt döküntüleri gibi yan etkiler yaşayabilir . Bu nedenle, takviye alınacaksa ambalaj üzerindeki dozaj tavsiyelerine uyulmalıdır.

FAO / WHO, Gıda Katkı Maddeleri Ortak Komitesi (JECFA), kurkumin için kabul edilebilir günlük diyet alımınının kilo başına 3 mg / kg olduğunu belirtmektedir. Yani 80 kg’lık bir birey için günde 2.4 gr kullanımı etkilidir.

Hint kültüründe , zerdeçal ve karabiber yaygın olarak çayda; zeytin yağı, hindistancevizi yağı, bal ve zencefil ile birlikte tüketilmektedir. Kurkumin yağda çözündüğü için yağla birlikte tüketilmesi emilimini arttırmaktadır.

BENİM ÖNERİM

Zerdeçal ve karabiberin avantajlarından tam anlamıyla faydalanmak istiyorsanız, en iyi sonucu almak için bu baharatları bir tuzlukta karıştırın. Hatta içine zencefil da ekleyerek sağlığa daha fazla katkı sağlayabilirsiniz. Sofranızda tuz terine bu tuzluğu bulundurun ve yemeklerinize, salatalarınıza, yoğurda ekleyerek tüketin.

Zerdeçalda bulunan bileşiklere curcuminoidler denir. Kurkumin de en aktif ve en önemli bileşendir Bu polifenol, güçlü bir antioksidandır. Antienflamatuar, antibakteriyel ve antifungal özelliklere sahiptir . Ancak kurkuminin en büyük sorunlarından biri vücutta iyi emilememesidir.

Karabiber ve kırmızı biber, aktif bileşen olan kapsaisin gibi bir alkaloid benzeri biyoaktif bileşik olan piperini içermektedir. Piperin mide bulantısı, baş ağrıları ve sindirim sorunlarını hafifletmeye yardımcıdır ve ayrıca antienflamatuar özelliklere sahiptir. En önemli yararı, kurkuminin emilimini arttırması ve vücut tarafından kullanıma hazır hale gelmesini sağlamasıdır.

Araştırmalar, zerdeçal içindeki kurkumin ile karabiber içerisindeki piperinin birlikte kullanımının kurkumin emilimini % 2.000'e kadar arttırdığını desteklemektedir.

Çalışmalarda zerdeçal ve karabiberin birlikte kullanımının antienflamatuar, antioksidan özellikleri nedeniyle hastalıklarla mücadelede sağlığı iyileştirdiği gösterilmiştir.

Örneğin yapılan bir çalışmada, 2 gram kurkumine 20 mg piperin eklenmesinin emilimini önemli ölçüde arttırdığını görülmüştür.
Bu mekanizmanın nasıl çalıştığı hakkında şu an 2 teori bulunmaktadır:

1. Piperin, kurkuminin bağırsak duvarından, kan dolaşımına geçmesini kolaylaştırır .

Yazının Devamını Oku

Çok et yemek sağlıklı mı, ne kadar et yemeliyiz?

29 Mayıs 2019
Sağlıklı beslenmek için yediğimiz et miktarını azaltarak bütçemize de katkı sağlayabiliriz. Ekonomik şartlardan dolayı tabi günümüzde her ailenin et tüketmesi zaten o kadar da mümkün olmuyor. Bu yazım daha çok fazla miktarda et tüketen bireyler için...

Sağlıklı beslenmek için yediğimiz et miktarını azaltarak bütçemize de katkı sağlayabiliriz. Ekonomik şartlardan dolayı tabi günümüzde her ailenin et tüketmesi zaten o kadar da mümkün olmuyor. Bu yazım daha çok fazla miktarda et tüketen bireyler için...

Etten vazgeçemeyen bireylere seslenmek istiyorum. Haftada 2 gün et içermeyen öğünler tüketmek sağlığınıza da cebinize de fayda sağlayacaktır. Et yerine kurubaklagil, sebze ve tam tahılları öğünlerinizde tercih edebilirsiniz.

Sebze meyve, kurubaklagil, tam tahıl içerikli bir beslenme şekli ile besin değeri yüksek daha fazla lif, vitamin, mineral vs. almanız mümkün. Et tüketmeyen bireylerin (vejetaryenler) tüketenlere göre daha az kalori ve yağ aldığını biliyor musunuz? Bu nedenle de vejetaryen beslenenlerin vücut ağırlıkları ve kalp hastalıkları riski et tüketenlere göre daha azdır.

Araştırmalar kırmızı et tüketenlerin kalp hastalığı, felç ve diyabet nedeniyle ölüm riskinin daha fazla olduğunu göstermektedir. Yağlı tohumlar (fındık, ceviz vs), deniz ürünleri, meyve ve sebzeden fakir olan beslenme şekli ölüm riskini artırmaktadır. Dünyada ölümlerin birinci nedeninin kalp hastalıkları olduğunu düşünürsek, daha sağlıklı ve uzun bir yaşam için et tüketiminizi azaltmayı deneyebilirsiniz.
Danışanlarıma ilk geldiklerinde diyetlerini hazırlarken tükettikleri et miktarını azaltmaları gerektiğini söylediğimde hemen ilk olarak söyledikleri şey “Ama vücudumuzun proteine ihtiyacı yok mu?” oluyor. Elbette ki vücudumuzun karbonhidrat ve yağa ihtiyacı olduğu gibi proteine de ihtiyacı var ama ne kadar? Yeterli beslenme dediğimizde düşünmemiz gereken şu olmalı, “ Ne kadar tüketmek sağlıklı?” Çünkü sağlıklı besin demek onu istediğimiz kadar tüketebileceğimiz anlamına gelmez. Günlük alınması gereken miktarlar da çok önemli.

Normal sağlıklı bireyler için (spor yapanlar, hamileler, çocuklar, hastalıklar vs. için değişebilmekte) günlük alınması gereken protein miktarı toplam enerjinin %12-15’i kadar olmalıdır. Yani yetişkin bir erkek bireyin ortalama 2000 kalori aldığını farz edersek, 240-300 kalori protein (60-75 gr), kadınlar için de 1600 kalorilik günlük tüketiminde 192-240 kalori protein (48-60 gr) alması yeterlidir.

Yazının Devamını Oku