Fatih Şendağ

Gebelikte antidepresan kullanımı zararlı mıdır?

24 Nisan 2019
Hamilelikte ilaç kullanımı genel olarak sorunlara yol açabilir. İlaç kullanımının bu özel dönemde mutlaka doktor kontrolünde yapılması gerekir. Depresyona bağlı olarak kullanılan ilaçların gebelikte de kullanılmasına ilişkin karar verilirken detaylı bir analiz yapılması lazım.

Bazı durumlarda ilaç kullanımın yan etkileri, anne adayının depresyonun kendisi ve bebek üzerindeki olumsuz etkilerinin yanında göz ardı edilebilecek boyutlarda olabilir. Bu tür durumlarda kararın detaylı incelemeler sonucunda mümkünse kişinin psikiyatristinin önerileriyle verilmesi önemlidir. 

Planlanan hamileliklerde ilaç kullanımı gebelikten önce düzenlenir. Plansız hamileliklerde ise ilaç kullanımı hamileliğin anlaşıldığı andan itibaren düzenlenmeli. Bu nedenle kişi düzenli olarak ilaç kullanıyorsa ve hamilelik testi pozitif çıktıysa ilk iş olarak bir doktora gitmeli.

Gebeliğin ilk üç ayında eğer anne adayının fiziksel ve ruhsal durumu elveriyorsa ilaç kullanımının kesilmesi tavsiye edilir. İlk üç aylık dönemde bebeğin organ gelişimi olduğu için bu dönem oldukça mühim. Eğer bu dönemde ilaç kullanımı mutlaka gerekli ise minimum dozda kullanılması ve doktor gözetiminin sıklaştırılması önerilir.

Gebelikte antidepresan kullanımı anne adayları tarafından olumsuz karşılansa da bazı ilaçların kullanımı, kullanılmamasından çok daha önemlidir. Özellikle panik atak, kişinin kendine zarar verme düşüncesi ya da intihar eğilimi gibi durumlarda ilaç tedavisinin bırakılması çok daha kötü sonuçlara neden olabilir.

Anne adayları hamileliklerini ilk öğrendikleri andan itibaren hem hormonların hem de içgüdülerinin etkisi ile önceliklerinde her zaman bebeklerinden yana seçim yaparlar. Ancak bu süreçte unutulmaması gereken en önemli husus annenin sağlığının her şeyden önemli olduğudur.

Fiziksel ve ruhsal açıdan sağlıksız bir kadının bebeği için ne kadar uğraşırsa uğraşsın yeterince faydalı olmayacağı unutulmamalı. Anne adayının yaşadığı her duygu durum değişikliğinin bebek üzerinde etkisi olacağı; anne adayının mutsuzluklarının, kaygılarının ve streslerinin bebeğin gelişimine yansıyacağı göz önünde bulundurularak gerekli önlemler alınmalıdır.

Özellikle ruhsal sorunlar yaşayan anne adaylarının hatta mümkünse çiftlerin bu dönemde profesyonel destek alması; ilaçlı tedaviden önce psikoterapi ile tedaviyi denemesi önemlidir.

Yazının Devamını Oku

Hamilelikte bebeğin kilo alması için ne yapmak lazım?

17 Nisan 2019
Hamilelik, anne adaylarının hem ruhsal hem de fiziksel değişimler yaşadığı özel bir süreçtir. Bu süreçte anne adaylarında en belirgin olan kilo değişimi normal karşılanır. Özellikle çok fazla kilo almayan hamilelerin sağlıksız olduğuna dair gelişen ön yargıların aksine hamilelikte annelerin değil bebeğin kilo alması önemlidir.

Annenin çok kilo alması bebeğin sağlıklı ve ideal kilosunda olduğu anlamına gelmez. Hamilelikte 10 kiloya kadar çıkan ve bu kilonun büyük bir kısmının bebeğin ve gebelik kesesindeki amniyo sıvının oluşturduğu anne adayları, aslında oldukça sağlıklı bir hamilelik geçiriyordur. Hatta anne adayının 15 kilo ve üzerinde kilo alması normal doğumda pek çok zorluğun yaşanmasına neden olabilir. 

Gebelik sürecinde anne adayının yeterli ve dengeli beslenmesi bebeğin gelişimi açısından çok önemlidir. “Sen artık iki kişilik yemek yemelisin” mantığı ile hareket etmek, fazla ancak bebek için gerekli olmayan kalori ve makro besin almak annenin kilo almasından başka hiçbir değişim yaratmayacağı için gereksizdir.

Bebeğin yeterli kilo almasında anne beslenmesinde proteinin yeri çok önemlidir. Protein alımının yetersiz olduğu durumda düşük meydana gelebilir. Son yıllarda özellikle vegan beslenen kişilerin hamilelik dönemlerine dair yapılan eleştiriler protein temelli olsa da kuru baklagiller, buğday rüşeymi, yağlı tohumlar, mantar gibi sebzeler içeriğindeki protein miktarı ile hamilelik döneminde ihtiyaç duyulan proteinin alınmasını sağlar.

Kaliteli protein kaynağı seçmek sağlıklı beslenme açısından çok önemlidir. Bu nedenle sadece protein içerdiği için bir besini aşırı miktarda tüketmek, protein tozu gibi takviyelere yönelmek hamilelik beslenmesinde doğru bir seçim olmaz.

Gebelik döneminde en önemli makro besin protein olsa da; demir, kalsiyum, fosfor, iyot ve folik asit bu dönemde mutlaka gerekli miktarlarda alınması gereken mineraller arasında yer alır. Bebeğin gelişimini, erken doğum ihtimalinin azalmasını, kemik sağlığını, hormon dengesini, sinir sisteminin gelişmesini ve yeterli miktarda vitamin ve mineral almasını sağlamak için tüm besin gruplarından dengeli bir şekilde tüketilmesi gerekir.

Bebeğin gelişimini tamamlaması ve sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesi için yeterli kilo alması gerekir. Prematüre doğum, düşük, ölü doğum, doğumun ilk gününde ölüm ya da doğum sonrası bilişsel bozuklukların ortaya çıkmaması için öncelikli olarak beslenmeye önem verilmelidir. Hamilelikte bebeğin gelişimine fayda sağlamayan gıdalarla beslenmek annenin kilo almasına, bebeğinin gelişiminin yavaşlamasına neden olur.

Yazının Devamını Oku

Yumurtalık kistleri her zaman tedavi gerektirmez

15 Mart 2019
Yumurtalıklar, kadın üreme sisteminin bir parçası olarak, rahmin her iki yanına yerleşmiş oval şekilli iki küçük organdır. Her ay rutin bir döngü şeklinde, yumurtalıklardan bir veya ikisinde, birer yumurta hücresini içeren follikül, aktive olup büyüyerek yaklaşık 2 cm çapa ulaşır. Adet kanaması ile başlayan döngünün ortalama 14. gününde çatlayarak içeriğindeki yumurta hücresi tüplere doğru atılır. Sıklıkla genç erişkin kadınlarda saptanan yumurtalık kistleri de işte bu çatlama olayının gerçekleşmemesi sonucu ortaya çıkar.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Fatih Şendağ, yumurtalık kistlerinin belirtileri ve tedavisi hakkında bilgi veriyor.

Fonksiyonel kist olarak tabir ettiğimiz bu durum, yumurtalık kistleri içerisinde en sık saptanan tiptir. Fonksiyonel (basit) kistler, ultrasonografik görüntülemede düzgün sınırlı içi sıvı dolu yapılar şeklinde saptanan, hızla gelişen ve hızla gerileyen, genellikle sessiz seyreden ve çoğu kez tesadüfen saptanan oluşumlardır. Bu tip kistler belirti verdiğinde sıklıkla;

Ağrı, kistin neden olduğu baskıya bağlı sürekli ve hafif-orta şiddette olabileceği gibi, kist patlaması ve kist içeriğinin karın içine boşalması sonucu ani başlayan çok şiddetli şekilde de olabilir.

Bazen kist boyutlarının fazlaca büyümesine bağlı dolgunluk, hazımsızlık ve şişkinlik hissi gelişebilir. Veya kist yapısının neden olduğu hormonal değişkenliklere bağlı olarak ara kanama, azalmış- artmış kanama gibi adet düzensizlikleri gelişebilir.

Yumurtalık kistleri en sık aktif üreme çağındaki kadınlarda görülmekle birlikte bazen ergenlik öncesi çocuklarda veya menopoz sonrası kadınlarda da karşımıza çıkabilir. Bu nedenle yıllık rutin jinekolojik kontroller haricinde , yukarıdaki belirtilerden herhangi birine rastladığınızda jinekoloğunuz ile görüşmenizde fayda olacaktır.

Peki her yumurtalık kisti ameliyat anlamına gelir mi? Hayır. Yumurtalıklarınızda kistik bir yapı saptandığında hekiminiz öncelikle, yaşınız mevcut belirti ve bulgularınız, kistin ultrasonografik (ve gerekirse ileri görüntüleme yöntemleri ile) bulguları ve bazen de kan testleri ile bu yapının iyi huylu-kötü huylu olma olasılığı ile ilgili bir değerlendirme yapacaktır. Fonksiyonel kistlerin çok büyük kısmı 4 cm’i aşmayan yapılardır ve birkaç haftalık takiple kendiliğinden gerileme gösterecektir.

Oysa muayene ve tetkik sonuçları kötü huylu olma olasılığı bulunduğunu gösteriyorsa, ani gelişmiş bir kist patlaması kanama bulgularına yol açmış ise, veya iyi huylu olmasına rağmen gebelik başarısını engelleyecek özellikler gösteriyorsa hekiminiz size operasyon önerebilir. Bu durumların haricinde çoğu yumurtalık kisti yalnızca takip ve bazen de ilaç tedavileri ile gerileme eğilimindedir.

Yazının Devamını Oku

Tüp bebek tedavisi artık sadece çocuk sahibi olmak için kullanılmıyor!

13 Mart 2019
Kadın Hastalıkları ve Doğum & Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Fatih Şendağ tüp bebek tedavisindeki yenilikleri anlatıyor.

Tüp bebek tedavisi, çocuk sahibi olmak isteyen ancak doğal yollarla bebek sahibi olamayan çiftler için bir tedavi yöntemidir. Dünyadaki ilk tüp bebek İngiltere’de 1978’de doğan Louise Brown’dan beri bu tedavi yönteminde birçok gelişme yaşandı.

Çalışmalarda hedef hem gebelik oranlarını arttırmak hem daha çok çifte çocuk sahibi olma olanağını sağlamak hem de genetik hastalıkları dışlayarak sağlıklı çocukların doğmasını sağlamak yönünde hızla ilerlemektedir.

Ayrıca doğurganlık koruyucu yöntemler ve HLA uyumlu kurtarıcı bebek gibi tedaviler tüp bebek teknolojisinin yeni açılımlarıdır. Yani tüp bebek tedavisi sadece çocuk sahibi olmak amacı dışında da kullanılmaya başlanmış ve yeni ufuklar açılmasına sebep olmuştur.

Kök hücre nakli amacıyla HLA uyumlu ve sağlıklı embriyoların genetik tanı yöntemleri ile seçimi…

Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT), sadece embriyodaki genetik hastalığın tanınmasına imkan sağlamakla kalmayıp aynı zamanda, kök hücre transplantasyonuna ihtiyaç duyan hasta birey için doku (HLA) uyumlu embriyoların seçimine imkan sağlamaktadır.

PGT, tek gen hastalığı taşıyıcısı veya hasta çocuğa sahip olan aileler için oldukça umut veren bir tedavi yaklaşımıdır. Bu yöntemle sağlanan gebeliklerde, sağlıklı doğan çocukların göbek kordonu kanından elde edilen kök hücreler ve/veya kemik iliğinin kullanılabilmesi sayesinde hasta çocuklar tedavi edilebilmektedir.

CGH (Kapsamlı Kromozom Taraması)

Karşılaştırmalı Genomik Hibridizasyon (CGH)’un, DNA miktarındaki değişiklikleri saptayan moleküler genetik bir yöntemdir. Bu teknik ile tüm genomda kromozom veya kromozom bölgelerindeki artma veya azalmalar saptanabilir ve hücrenin bütün kromozomları incelenebilir.

Yazının Devamını Oku

Gebelikte yaşanan enfeksiyon düşüğe neden olur mu?

4 Mart 2019
Gebelikte enfeksiyon yaşamak her hamile kadının korkulu rüyasıdır. Gebelik esnasında ortaya çıkan enfeksiyonlar hem annenin hem de bebeğin sağlığın açısından ciddi sorunlar ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle hamilelik öncesinde ve hamilelik süresince anne adaylarının çok daha dikkatli olması gerekir. Hem düşüğe hem de doğum sonrası bebekte doğumsal anomalilere neden olan enfeksiyonlar erken teşhis edildiğinde rahatlıkla tedavi edilebilir. Kadın Hastalıkları ve Doğum & Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Fatih Şendağ, gebelikte yaşanan enfeksiyon ve düşük riskini anlatıyor.

GEBELİKTE ENFEKSİYON DÜŞÜĞE NEDEN OLUR MU?

Rahmin iç tabakasına yerleşen ve herhangi bir belirti göstermeden ilerleyen enfeksiyonlar da düşüğe ve doğum efektine sebep olabilir. Bu enfeksiyonlar ancak rahim ağzından alınan dokuların incelenmesi ile teşhis edilir.

KLAMİDYA ENFEKSİYONU

Klamidya adet dönemi dışında kanama, cinsel ilişki esnasında ağrı ve kanama, sarı renkli akıntı gibi belirtiler ile kendini gösterir. Bu enfeksiyonun tedavisinde mutlaka partnerlerin birlikte tedavi edilmesi sağlanmalı. Kısırlığa ve düşüğe neden olan klamidya enfeksiyonu doğumsal anomalilerin de nedenidir.

Pastörizasyonu iyi yapılmamış süt ürünleri ve şarküteri ürünlerinden, iyi pişirilmemiş etlerden bulaşan listeria, sıtma olarak da bilinen malarya, toksoplazmozis gondi, uçuk virüsü olarak da bilinen herkes simpleks, kızamıkçık, sitomegalo virüsü, parvo virüsü, suçiçeği, bakteriyel vajinoz kısırlığa, düşüğe, ölü doğumlara ve doğumsal anomalilere neden olan enfeksiyonlar arasında yer alır.

Bu enfeksiyonlar için mutlaka detaylı inceleme yapılmalı ve geciktirmeden tedavi edilmeli.

ENFEKSİYON TANISI NASIL KONULUR?

Enfeksiyonlar hem düşüğe hem de kısırlığa neden olabileceği gibi bebeğe de zarar verebilir. Cinsel ilişki, kan yolu, olumsuz hijyen şartları gibi pek çok farklı nedene bağlı olarak ortaya çıkan enfeksiyonlar mikrobiyolojik inceleme ile teşhis edilebilir.

Kişide kısırlık varsa doktorun tüp bebek tedavisinden önce enfeksiyon ihtimalini elemesi gerekmektedir. Enfeksiyon tanısı mikrobiyolojik inceleme ya da serolojik testler ile yapılabilir.

Eğer enfeksiyon tanısı konulursa antibiyotik tedavisine başlanabilir. Gebelikte kullanılacak ilaçların dikkatli seçilmesi gerekmektedir. Yapılan araştırmalar bazı ilaçların bebeğe ve gelişimine olumsuz bir yansıması olmadığını ortaya koymuştur. Gebelikte enfeksiyon sorunu göz ardı edilmemeli ve mutlaka kontrol edilmeli. 

Rahmin iç tabakasına yerleşen ve herhangi bir belirti göstermeden ilerleyen enfeksiyonlar da düşüğe ve doğum efektine sebep olabilir. Bu enfeksiyonlar ancak rahim ağzından alınan dokuların incelenmesi ile teşhis edilir.

Klamidya adet dönemi dışında kanama, cinsel ilişki esnasında ağrı ve kanama, sarı renkli akıntı gibi belirtiler ile kendini gösterir. Bu enfeksiyonun tedavisinde mutlaka partnerlerin birlikte tedavi edilmesi sağlanmalı. Kısırlığa ve düşüğe neden olan klamidya enfeksiyonu doğumsal anomalilerin de nedenidir.

Pastörizasyonu iyi yapılmamış süt ürünleri ve şarküteri ürünlerinden, iyi pişirilmemiş etlerden bulaşan listeria, sıtma olarak da bilinen malarya, toksoplazmozis gondi, uçuk virüsü olarak da bilinen herkes simpleks, kızamıkçık, sitomegalo virüsü, parvo virüsü, suçiçeği, bakteriyel vajinoz kısırlığa, düşüğe, ölü doğumlara ve doğumsal anomalilere neden olan enfeksiyonlar arasında yer alır.

Bu enfeksiyonlar için mutlaka detaylı inceleme yapılmalı ve geciktirmeden tedavi edilmeli.

Enfeksiyonlar hem düşüğe hem de kısırlığa neden olabileceği gibi bebeğe de zarar verebilir. Cinsel ilişki, kan yolu, olumsuz hijyen şartları gibi pek çok farklı nedene bağlı olarak ortaya çıkan enfeksiyonlar mikrobiyolojik inceleme ile teşhis edilebilir.

Kişide kısırlık varsa doktorun tüp bebek tedavisinden önce enfeksiyon ihtimalini elemesi gerekmektedir. Enfeksiyon tanısı mikrobiyolojik inceleme ya da serolojik testler ile yapılabilir.

Eğer enfeksiyon tanısı konulursa antibiyotik tedavisine başlanabilir. Gebelikte kullanılacak ilaçların dikkatli seçilmesi gerekmektedir. Yapılan araştırmalar bazı ilaçların bebeğe ve gelişimine olumsuz bir yansıması olmadığını ortaya koymuştur. Gebelikte enfeksiyon sorunu göz ardı edilmemeli ve mutlaka kontrol edilmeli. 

Yazının Devamını Oku

Histeroskopi nedir? Histeroskopi hangi alanlarda kullanılır?

26 Şubat 2019
Histeroskopi rahim içine bakmanın bir yoludur. ‘Histeroskop’ denilen cihaz ile rahimle ilgili problemin teşhisi veya tedavisi yapılabilmektedir. Histeroskopi doktor muayenehanesinde veya hastanelerin ameliyathanelerinde lokal veya genel anestezi altında yapılabilen küçük bir operasyondur. Bazı vakalarda çok az veya hiç anestezi kullanılmaz. Kadın Hastalıkları ve Doğum & Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Fatih Şendağ, Histeroskopi ile ilgili bilinmesi gerekenleri anlatıyor.

Kadın üreme sistemi rahim, pelvis bölgesinde yer alan, üst tarafı geniş, alt tarafı dar, kaslı bir organdır. Üst bölgesinin her 2 tarafında da yumurtalıklara giden fallop tüpler yer alır. Yumurtalıklar birçok yumurta barındırır ve her ay adet döneminde bir tanesini serbest bırakır.

Tüpler döllenmiş yumurtayı yumurtalıklardan rahme taşırlar. Rahmin alt kısmına rahim ağzı (serviks) adı verilir ve vajinaya açılan küçük bir açıklığı olan dar bir kanaldır.

Tanısal Histeroskopi: Histeroskopi rahim içindeki bazı anormal durumların teşhisi için kullanılabilmektedir. Aynı zamanda histerosalpinografi (HSG) gibi bazı testleri doğrulamak amacıyla da yapılabilir.

Histeroskop bazen diğer aletler ve tekniklerle de beraber kullanılır. Mesela, kürtaj (D&C) öncesi veya laparoskopi ile aynı anda uygulanabilmektedir. Histeroskopinin kullanıldığı bazı durumlar aşağıda belirtilmiştir:

Anormal Kanama: Normal adetten uzun ve sancılı kanama, adet periyodları arası kanama veya menopoz döneminde iken kanama gibi durumlardır. Histeroskopi sayesinde doktor anormal kanamanın sebebini bulabilir ve gerekirse biyopsi alabilir.

Kısırlık: Bir çift birkaç sebepten dolayı çocuk sahibi olamıyor olabilir. Bazı durumlarda kadın kısırlığı rahmin büyüklüğü ve şekli ile ilgili bir kusurdan olabilir. Buna bir örnek bölmeli rahimdir. (ince bir doku rahmi ikiye böler) Bu gibi problemler yapılan testlerde anlaşılamayabilir ama histeroskopi ile anlaşılır.

Tekrarlayan Düşükler: Bazı kadınlar hamile kalmayı başarsalar bile, bebeklerini 20 haftalık olmadan kaybederler. Histeroskopi bunun sebebini anlamak için uygulanabilir.

Yazının Devamını Oku

Endometriozis nedir? Endometriozis belirtileri ve tedavisi

12 Şubat 2019
Rahmin iç kısmını döşeyen zar tabakasına ‘endometrium’ adı verilir. Endometriozis ise rahim iç tabakasında bulunan ve her ay adet kanaması şeklinde dışarıya dökülen endometrium’un vücutta rahim dışında bir yere yerleşmesi olarak tanımlanır.

Endometriozis, özellikle menstrual dönemde ağrıya neden olabilir. Bazı kadınlarda bu ağrı hafif ama bazıları içinse şiddetlidir. Endometriozis, kısırlığa yol açabilir.

Endometrium rahim içi tabakası bir kadının aylık menstrual döngüsündeki değişikliklere yanıt verir. Bu değişiklikler yumurtalıklardan kaynaklanan hormonlar sebebiyle gerçekleşir. 28 günlük periyodda gerçekleşen olaylar şöyledir

Adetinizin 1. günü 1. gün olarak hesaplanır. 5. gün civarı östrojen hormonu endometrium’a olası bir hamilelik için büyümesi ve kalınlaşması için sinyal gönderir. 14. gün civarı yumurtalıktan bir yumurta salıverilir. Buna yumurtlama denir. Bu süreçte kadın hamile kalabilir.

Bu yumurta rahme bağlı fallop tüplerinden birine doğru ilerler; burası spermle birleşip dölleneceği yerdir. Eğer döllenirse, yumurta rahme gider ve büyümeye başlar.

Hamileliği sırasında kadında menstrual periyod gerçekleşmez. 28. gün civarı, eğer yumurta döllenmemişse, hormon seviyeleri düşer ve endometrium dökülür, endometrium’un büyümesi ve kalınlaşması bir sonraki döngüde tekrar gerçekleşir.

Endometriozis, rahim iç tabakasında bulunan ve her ay adet kanaması şeklinde dışarıya dökülen endometrium’un vücutta rahim dışında bir yere yerleşmesidir.

Genellikle pelvis içinde şuralara yerleşir:

Endometriyal doku pelvisteki organlara saldırabilir. Nadir olsa da vücudun diğer alanlarında da görülebilir. Rahim dışındaki endometriyal doku, rahim içindeki endometriyal doku gibi hormonlardaki aylık değişikliklere tepki gösterir. Dökülme ve kanama yapar. Kanama özellikle adet döneminde ağrıya sebep olabilir.

Yazının Devamını Oku

Tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında ne yapılmalı?

5 Şubat 2019
Tüp bebek gebe kalma problemi yaşayan çiftlerin hastaneye başvurduktan sonra yapılan değerlendirmelerinin ardından, kadından alınan yumurta hücreleri ile erkekten alınan sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında suni olarak döllendirilip, elde edilen embriyonun belli bir büyüklüğe geldikten sonra anne rahmine yerleştirilme işlemine denir. Peki, tekrarlayan başarısız tüp bebek denemelerinde nasıl bir yol izlenmeli? Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Fatih Şendağ anlatıyor.

HANGİ TİP HASTALARA TÜP BEBEK TEDAVİSİ ÖNERİLİYOR?

Tüp bebek sadece bir çocuk sahibi olmak için değil sağlıklı bir çocuk sahibi olmak için de çok önemli. Anne veya baba genetik olarak bir hastalık taşıyorsa özellikle Akdeniz anemisi, çocuğa geçebilir.

Bunu şansa bırakmamak için tüp bebek tedavisinde geliştirdiğimiz embriyolarda, sağlıklı ideal olanı anneye transfer etme şansına sahibiz.

TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE NORMAL BİR EMBRİYO NASIL SEÇİLİYOR?

İlerleyen teknoloji sayesinde daha rahat seçim yapabiliyoruz. Önceden mikroskopta bakıyoruz embriyoya gerçekten sağlıklı diyoruz fakat transfer ettiğimizde başarılı olamıyoruz.

Daha sonradan embriyo seçim yöntemleri geldi. Artık genetik olmak normal mi değil mi bilmek için biopsi yapıyoruz ya da 24 saat kamera ile (embriyoskop) izliyoruz. Embriyonun bölünme hızına, bölünme zamanına bakıyoruz buna dinamik görüntüleme yöntemi diyoruz.

TÜP BEBEK BAŞARISI NELERE BAĞLI?

Öncelikle iyi bir değerlendirme lazım. En önemlisi kadının yaşıdır. Doğurganlık en fazla 20-25 yaşlarında başlamaktadır ve 35 yaşından sonra azalmaya başlamaktadır. Biz tüp bebek tedavisinde 37 yaşı baz alıyoruz.

37 yaş öncesi kadınlarda daha iyi sonuçlar alıyoruz. Yaşı genç olan hastalarda şansımız daha iyi. Yumurta durumu iyiyse, eşinin sperm durumu iyi ise, kaliteli bir embriyo oluşturuyorsa ve rahimin durumu da iyi ise bunlar hep başarıyı etkileyen faktörlerdir.

TÜP BEBEK BAŞARISIZLIĞINDA NELER YAPILMALIDIR?

Bu durumda yaptığımız bazı testler oluyor. Rahim filmi çekiyoruz, gerektiğinde kamera ile rahim içerisine girip değerlendiriyoruz.

Eğer bir sorun varsa örneğin bir çikolata kisti, rahim içerisindeki yapışıklık gibi durumlar mevcutsa bunları çözmeye çalışıyoruz. Hem annenin hem babanın genetik yapısına bakıyoruz. Bazen bilmedikleri genetik bir bozukluk olabiliyor.

[fotogaleri=3518,2640]

Tüp bebek sadece bir çocuk sahibi olmak için değil sağlıklı bir çocuk sahibi olmak için de çok önemli. Anne veya baba genetik olarak bir hastalık taşıyorsa özellikle Akdeniz anemisi, çocuğa geçebilir.

Bunu şansa bırakmamak için tüp bebek tedavisinde geliştirdiğimiz embriyolarda, sağlıklı ideal olanı anneye transfer etme şansına sahibiz.

İlerleyen teknoloji sayesinde daha rahat seçim yapabiliyoruz. Önceden mikroskopta bakıyoruz embriyoya gerçekten sağlıklı diyoruz fakat transfer ettiğimizde başarılı olamıyoruz.

Daha sonradan embriyo seçim yöntemleri geldi. Artık genetik olmak normal mi değil mi bilmek için biopsi yapıyoruz ya da 24 saat kamera ile (embriyoskop) izliyoruz. Embriyonun bölünme hızına, bölünme zamanına bakıyoruz buna dinamik görüntüleme yöntemi diyoruz.

Öncelikle iyi bir değerlendirme lazım. En önemlisi kadının yaşıdır. Doğurganlık en fazla 20-25 yaşlarında başlamaktadır ve 35 yaşından sonra azalmaya başlamaktadır. Biz tüp bebek tedavisinde 37 yaşı baz alıyoruz.

37 yaş öncesi kadınlarda daha iyi sonuçlar alıyoruz. Yaşı genç olan hastalarda şansımız daha iyi. Yumurta durumu iyiyse, eşinin sperm durumu iyi ise, kaliteli bir embriyo oluşturuyorsa ve rahimin durumu da iyi ise bunlar hep başarıyı etkileyen faktörlerdir.

Bu durumda yaptığımız bazı testler oluyor. Rahim filmi çekiyoruz, gerektiğinde kamera ile rahim içerisine girip değerlendiriyoruz.

Yazının Devamını Oku