Yeniliklere açık, azimli, deneyimli organizasyon kadrosu, güçlü sponsorlar, Grand Slam standartlarına ve 7 bin 500 seyirci kapasiteli arena... Altmış dört kortluk dev tesis... Saydığım bu özellikler turnuvanın gelecekteki önemli teminatı olarak görebiliriz.
5 BİN 800 SEYİRCİ
Toplam 250 bin dolar para ödüllü şampiyonaya dünya bir numaraya yükselen Caroline Wozniacki, Roland Garros’u kazanmış Francesca Schavione, çift kadınlarda Grand Slam şampiyonlukları olan Roberta Vinci gibi ‘ağır topların’ daha ilk senede katılması TEB BNP Paribas İstanbul Cup etkinliğine güç verdi. Dün kariyerlerinde 4. kez karşılaşan Wozniacki-Vinci arasında daha önceki maçlarda İtalyan tenisçinin 2-1 üstünlüğü vardı. Takribi 5 bin 800 kişinin izlediği final maçında Wozniacki, vurduğu etkili çift el backhandleriyle, Vinci’yi adeta çaresiz bırakarak bu sezonun ilk WTA turnuvasını kazanmış oldu.
Tenisi seviyor. Onun hayatında tenisin farklı ve özel bir yeri var. En önemlisi de tenis ile ilgili hayalleri olması. Hayali Türk tenisine hareketlilik ve yenilik getirmek. Şükrü İlkel‘in bu doğrultudaki farklı bakış açısı, inancı ve mücadelesi İstanbul Cup Turnuvası’nı 2005 yılında hayata geçirmek ile başladı. O zamana kadar sadece televizyon ekranlarından tanıdığımız Venus Williams’ı, Maria Sharapova’yı ve diğer ünlü tenisçileri canlı izleme fırsatını ayrıca Türk kadın tenisçilerimize starlara karşı oynama imkânı sundu. İstanbul Cup süreci Türkiye’nin üç yıl boyunca WTA Masters Turnuvası’na ev sahipliği yapmasına da vesile oldu. Serena Williams ve diğer en iyi sekiz kadın tenisçisini seyrettik.
Şükrü İlkel hayallerini genişletti. Ekibi ile beraber Esenyurt’ta 64 kortluk dünya çapında bir projeyi başlattı. Pazar gününe kadar sürecek İstanbul Cup Turnuvası’nı bu tesiste izleyebileceğiz. İlkel bununla da yetinmedi. Gereken sözleşmeleri sonuçlandırarak seneye Erkekler ATP 250 serisinden de bir turnuvayı hayata geçirmenin onayını ATP’den aldı.
GİDİN GÖRÜN İZLEYİN
ÜLKEMİZİ ve İstanbul’u tanıtan bu önemli spor organizasyonları artık bir hizmet sektörü haline geldiğini vurgulamak lazım. Bundan dolayı tenis severlere tavsiyem; “Yok uzakmış, kim gidecek oralara, Serena geliyor mu...” gibi klişe olmuş bahaneleri bir kenara bırakıp hayallerin gerçekleştiği dünya çapındaki Koza World of Sports tesislerine bilhassa tenis oynayan, oynamayan çocukları ile gelmeleri.
Boris Djokovic’in, Stefan da Federer’in koçu olarak.
Bu turnuvada şampiyonluklarına alıştığımız Nadal, Djokovic, Federer ve Murray dörtlüsünü yeni kuşaktan zorlayacak genç tenisçileri izledik; Nadal’ı yenen 19 yaşındaki yetenekli Nick Kyrgios. Andy Murray’i kendi seyircisi önünde üç sete saf dışı bırakan 23 yaşındaki Grigor Dimitrov... Grigor korttaki oturaklı hareketleri ve çok yönlü oyunu ilk dördün arasında yer alabilecek biri. Federer’in yarı finalde yendiği 24 yaşındaki Milos Raonic de bu kuşağın iddialı isimlerinden. Bir de Djokovic’in ancak beşinci setin sonunda yenebildiği 26 yaşındaki Marin Cilic. Cilic 2005 yılında kazandığı Fransa Açık gençler turnuvasından beri profesyonel teniste sabırla ve yılmadan ilerlemeye devam eden biri.
UNUTULMAZ FİNAL
Ancak bütün bu genç tenisçilere adeta meydan okuyan 33 yaşındaki evli, dört çocuk babası Federer’i ayakta alkışlamak lazım. Dünyanın en iyi servis karşılama vuruşlarına sahip Djokovic şampiyonluğuna sadece bir puan kala maç seyrinin değişmesine rağmen mental açıdan dağılmadı, savaştı ve 1 numara olduğunu kanıtladı.
Maç öncesi Çek ekolünden yetişen 24 yaşındaki Petra Kvitova’nın oyun özellikleri ve istatistiksel sonuçları şampiyonluğa daha yakın olduğunu gösteriyordu. Kvitova’nın solak olması, turnuva boyunca attığı ace sayısı (42 tane), etkili forhandleri, aldığı direk sayıları (208 tane) 2011’de Wimbledon şampiyonu olması, Bouchard’dan daha tecrübeli olması ve bundan önceki oynadıkları tek maçta onu yenmiş olması önemli avantajlar idi.
Eugenie Bouchard ise bu sene hem Avustralya hem de Fransa Açık’ta yarı final oynadı. Londra’daki finalin tesadüf olamadığını herkese gösterdi. 6 game boyunca başa baş oynamasına rağmen Kvitova’nın aralıksız devam eden kararlı ve etkili oyununa çare bulamadı.
RAKET YERİNE TENİSÇİ
Yorumculara tavsiyem tenisçilere ‘Raket’ olarak hitap etmemeleri. Tenisçi, oyuncu veya ismi ile hitap edin. Onlar insan, raket değil. Bu, futbolcuya ‘krampon’ diye hitap etmeye benzer...
Djokoviç korta gözle görülür taktiksel bir plan ile çıktı. Genelde Nadal’ın rakipleri, topları Nadal’ın daha zayıf olan ‘backhand’ tarafına yönlendirirler. Djokoviç ise tam tersini yaptı.
Sırp tenisçi vuruşları ile Nadal’ın ‘forehand’ine ve sonrasında ‘backhand’ tarafına yüklendi. Rafa’nın rakiplerini yendiği klasik oyun tarzını bozdu.
Djokoviç kazandığı ilk sette planını korta satranç oyunu gibi yansıttı. İkinci sette Djokoviç aynı oyunu devam ettirmeye çalıştı. Ancak basit hatalara başladı. Nadal ise oyun tarzını değiştirmedi. Sabretti. Djokoviç bir kaç tane basit hata yapınca, Nadal daha saldırgan oynadı. İkinci seti de kazandı. Djokoviç üçüncü seti kazanmak mecburiyetinde olduğunu biliyordu. Aksi taktirde iki set üst üste kazanıp maçın 5. sete uzamasına neden olacaktı.
Çabaları yeterli olmadı
Djokoviç’in bu duygusal düşünceleri taktiksel planını da bozdu. Nadal üçüncü seti de kazandı. Dördüncü sette Djokoviç’in tüm çabaları, Nadal’ın Paris’te üst üste beşinci şampiyonluğuna kavuşmasına engelleyemedi.
Serena Willimas, Na Li ve Agneiszka Radwanska gibi favori oyuncuların erken elenmesi bizlere zirveyi zorlayacak genç tenisçileri seyretme imkânı sundu. Henüz 21 yaşında olan İspanyol Garbine Muguruza, dünya bir numarası Serena’yı yendi, Kanadalı 20 yaşındaki Eugenie Bouchard, çeyrek finalde klasik bir toprak kort oyucusu olan İspanyol Carla Suarez Navarro’yu eledi.
Bu genç rakiplerin son durağı Maria Sharapova oldu. Maria çeyrek finalde Muguruza ve yarı finalde Bouchard’a karşı ilk seti kaybetmesine rağmen iki tenisçiye geçit vermemesi olağanüstü bir performans. 27 yaşındaki Maria, inanılmaz mücadele hırsı, puan aralarındaki odaklanması ve ayrıca eskisine nazaran daha istikrarlı saldırgan oyunu sayesinde bugün üçüncü kez Paris’te final oynayacak.
HALEP FORMDA
Rakibi ise dört numaralı seribaşı Romen Simona Halep. Simona, kariyerinde ilk kez bir Grand Slam şampiyonluk maçına çıkıyor. İki tenisçi geçen ay Madrid finalinde karşılaştı. Toprak kortlarda tenisi öğrenen 23 yaşındaki Simona, Madrid’te ilk seti kazanmasına rağmen Sharapova’ya yenilmişti. Simona’nın iki haftalık Paris maratonunda set kaybetmeden finale çıkması onun formda ve henüz enerji dolu olduğunu göstermekte.
Ancak Dominika yirmi iki bin seyirci karşısında fazla heyecanlanmayıp adeta sıradan bir maç gibi, turnuva boyunca sürdürdüğü baskılı oyun tarzı ile Li Na‘yı ürkütmek istedi. Fakat 31 yaşındaki Li Na buna hazırlıklı idi. Karşılaşmanın başından itibaren Cibulkova’yı arka çizgide sağ sola koşturarak ona oyunun hâkimiyetini almasına izin vermedi. Yirmi beş yaşındaki ve 1.60m boyundaki Cibulkova birinci sette Tie Braek’e kadar direndi. İkinci sette ise Li Na’nın üstünlüğünü kabullenip, seti 6/0 kaybetti.
KADINLARDA ODAKLANMA SORUNU
Erkeklerde dengeli mücadele setlerdeki Tie Break sonuçları ile ortada.
Kadınlarda ise Favori raketlerin (Li Na hariç) elenmesinden ziyade turnuvanın son turlarında, setlerin 6/0 gibi skorlar ile sonuçlanması kaygı verici. İki yarı final müsabakasında kaybedenlerin rakiplerine karşı aldıkları toplam game sayısı dokuz! Tecrübeli Romen Simona Halep çeyrek finalde Çek Cumhuriyetinden Dominika Cibulkova ’ya ikinci sete 6/0, dünya 2 numara Victoria Azarenka, Radwanska ’ya son sette 6/0 mağlup oluyorlar. ‘’Yorgundum’’ veya’’ rakip bugün çok iyi oynadı’’ ya da ‘’bugün günümde değildim’’ yorumları, bu seviyedeki oyuncular için yetersiz kalıyor. Nedeni şu; aşırı duygusal dalgalanmalar ve bununla beraber gelen oyuna odaklanma sorunu ile savaşamamak.
NOT:
İspanyol tenisçi korta sadece iyi oynamak için değil, savaşmaya ve her durumda azmi ile mücadele etmek için çıkıyor. Finaldeki rakibi İsviçreli Stanislas Wawrinka. Yirmi sekiz yaşındaki Wawrinka 2013 yılında Amerika açıkta oynadığı yarı finalden bu yana zirvedeki ilk dört tenisçiye karşı öz güvenini inanılmaz derecede artırdı.
Nitekim Melbourne’de Grand Slam’in ikinci seri başı olan Novak Djokovic’i ardından bir türlü istediği sonuca ulaşamayan Thomas Berdych’i eleyerek, sadece bu turnuvada değil, yeni sezonda da ilk dörde girebileceğini gösterdi. En büyük silahı kitaba uygun etkili tek el backhand vuruşu. İki tenisçi yarın on üçüncü kez karşılaşacak. Wawrinka’nın Nadal’a karşı bugüne kadar galibiyeti yok.