Dr. Nurten Küçükçakır

Baş Dönmesinde Fizik Tedavinin ve Rehabilitasyonun Rolü Nedir?

15 Mart 2021
Baş dönmesi yani vertigo kelimesini bir hastalık tabiri olarak değerlendirmek doğru değildir. Vertigo bir semptomdur. Vertigoya yol açan birçok hastalık mevcuttur. Hayatı olumsuz anlamda etkileyen vertigo, farklı rahatsızlıklardan kaynaklanabilmektedir.

İç kulaktaki iltihaplanmalar ve normalde iç kulakta bulunması gereken küçük kristallerin yerinden oynaması, vertigonun sık rastlanılan nedenleri arasındadır. İşitme kayıpları, beynin belirli alanlarında etkileyen baş darbeleri, migren, görme bozuklukları hatta kas ve iskelet sistemi dengesinin bozulması, boyun bölgesindeki kas spazmları, boyun fıtıkları, boyun düzleşmesi, boyundaki kireçlenme vertigoyu tetikleyebilmektedir. Vertigo ile birlikte mide bulantısı, kusma, terleme, baş ağrısı, işitme kaybı, kulakta çınlama gibi bulgular gözlenebilmektedir. Uzun süreli baş dönmelerinde kalabalıktan rahatsız olmak, yüksekten korkmak, araç tutması, ışığa hassasiyet ya da tamamen karanlıktan rahatsızlık hissetme en sonunda da dışarı çıkmaktan korkarak sosyal izolasyon eşlik edebilir.

Vertigonun tedavisi nasıl yapılır?

Ani gelişen vertigo ataklarının tedavisinde iki komponent bulunmaktadır. Birincisi; akut atakları kontrol altına almak, ikincisi; iyileşmeyi hızlandırmak ve yeni atakların oluşmasını önlemektir. Vertigo tedavisinde ideal bir ilaç henüz bulunamamıştır. Kullanılan ilaçlar daha çok akut bulguları ve otonomik şikayetleri kontrol altına almayı hedefleyen semptomatik tedavi içindir. Spesifik tedavi ise vertigonun altta yatan sebebini çözmekte yatar.

Pek çok sebebe bağlı baş dönmelerinde özellikle iç kulaktaki kristallerin oynamasına bağlı ve boyun bölgesindeki problemlere bağlı gelişen baş dönmelerinde egzersiz programları uygulanmaktadır. Bu amaçla vertigo- vestibüler rehabilitasyon uygulanır.

Egzersizlere baş dönmesini azaltabiliriz..

İç kulaktaki kristallerin hareketini azaltmak için manevralarla birlikte çeşitli baş ve göz egzersizleri de uygulanabilmektedir. Göz hareketleri, denge egzersizleri, postür egzersizleri, kas tonusu ve dikkatten sorumlu sistemi tedavi edilebilmekte ve sistemin tekrar regüle edilmesini sağlayabilmektedir. Vertigo egzersizlerine çok yavaş başlanmalı, vücut adapte oldukça yavaş yavaş arttırılmalıdır. Egzersizlere yatarak başlanmalı sonra oturarak, ayakta sabit ve ayakta hareket halinde uygulamalarla devam edilmelidir.

Vertigo tedavisinde denge egzersizleri de önemli bir yer tutmaktadır. Bu egzersizler sert, düzgün, düzensiz, hareket eden temas yüzeylerinde tekrarlanabilir. Giderek zorlaşan statik ve dinamik hareketler esnasında dengenin korunması sağlanır. Normal gözler açık öne doğru yürüme, gözler kapalı yürüme, geriye doğru yürüme, sağa ve sola doğru adımlama, gözler açık ve kapalı yumuşak bir zeminde yerinde sayma, minder gibi yumuşak zemin üzerinde karanlıkta yürüme egzersizleri dengenin tekrar düzenlenmesine yardımcı olmaktadır. Hastanın vertigo belirtilerini ortaya çıkaran pozisyonlarda hareket etmesi için teşvik edilerek hareketlerin semptomsuz gerçekleştirilmesi sağlanmaktadır. İç kulak ve boyun bölgesindeki problemlerin bir kısmında başın veya etrafındaki eşyaların dönmesi gibi hareket yanılsamaları hissedilmeyebilir, sanki yer ayağın altında kayıyormuş gibi hissiyatlar, başta anlam verilemeyen bir ağırlık hissi gibi farklı şekillerde farklı bulgular da hissedilir. Bu anormal hissiyatlar da hayatı olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu süreçte boyun bölgesinde denge merkezine sürekli anormal ileti gönderen spazmotik kasların gevşetilmesi en büyük hedeftir. Bu amaçlı sıcak uygulama, Tens, ultrason ve hilterapi dediğimiz yüksek yoğunluklu lazer tedavisi uygulanabilmekte ve beraberinde denge merkezinin tekrar adaptasyonunu sağlanmasında birebir fizyoterapist kontrollü vertigo ve denge egzersizler uygulanmaktadır. Bu denge egzersizleri 2-5 dakika aralığında başlanarak haftada bir bu süre maksimum 5 dakika artırılmalıdır. Toplam süre 30 dakikaya kadar çıkartılabilmektedir. Düzenli ve kontrollü egzersiz ve fizik tedavi uygulamaları ile baş dönmesi yakınmaları azaltılabilmektedir.

Yazının Devamını Oku

Kol ve Bacağınızda Geçmeyen Şişlikleri Hafife Almayın! Lenfödem Habercisi Olabilir

22 Şubat 2021
Lenfödem, vücuttaki kan dolaşımı dışındaki lenf dolaşımının doğuştan veya sonradan çeşitli nedenlerle bozulması sonucu, vücudun belirli alanlarında proteinden zengin sıvının birikimidir.

Lenfödem doğuştan lenf dokusunun yokluğu veya anormalliği yani primer lenfödem  ve lenf yollarının sonradan kaynaklanan bir sorun nedeniyle ortaya çıkan sekonder lenfödem olarak iki gruba ayrılır.

Lenfödem meme, prostat, alt karında yer alan kanserler başta olmak üzere farklı tiplerdeki kanserler sonrası operasyon ve ışın terapi sonrası gelişebileceği gibi, bazen de lenfödemin oluş sebebi bilinemeyebilir. Kolda ve bacakta sıkışma ya da dolgunluk hissi, ağrı, ağırlık hissi, kol parmak bacak veya ayakta hareket zorluğu, deride gerginlik, sıkıntı ve huzursuzluk yaratır. Şişlik farkedilir edilmez doktora başvurulmalıdır. Tanıda en güvenilir ve en basit yöntem iki kol ve bacak arasındaki çevre ölçümlerini karşılaştırmaktır. Tanıda ayrıca Doppler ultasonografi ve Lenf Sintigrafisidir. Tanı konduktan sonra fiziksel tıp ve rehabilitasyon hekimi tarafından hastaya özel program hazırlanır ve lenfödem eğitimi almış fizyoterapist tarafından rehabilitasyon süreci başlatılır.

Lenfödem tedavisi nasıl yapılır?

Tedavide amaç, şişliği indirmek ve tekrar oluşmasını önlemeye çalışmaktır. Bu süreç hasta ve doktorun uyum içinde takip etmesi gereken uzun bir süreçtir. Ama sonuçları hasta açısından olumludur.

Lenfödem tedavisinde uygulanacak yöntem kompleks boşaltıcı fizyoterapidir.

Bu tedavi 4 farklı yöntemden oluşuyor:

Tedaviye ek olarak Basınç pompaları (pünomatik kompresyon uygulamaları) uygulanır.

Kompleks boşaltıcı fizyoterapin ilk aşamasında biz fizyoterapistler lenfatik sistemi yukarıdaki tedavi yöntemleriyle uyararak dokular arası boşlukta biriken lenf sıvısını lenfatik sisteme geri kazandırıyoruz. Tedavinin sonraki aşamasında elde edilen sonuçları korumak ve ilerletmeyi hedefliyoruz. Hastanın belirli egzersizleri günlük yaşamına adapte etmesini, cilt bakımına özen göstermesini ve kişiye özel yaptırılan lenfödem bası giysisini gündüzleri giymesini istiyoruz. Bu aşama ömür boyu devam etmektedir. Başarılı bir lenfödem tedavisi için hasta uyumu aile desteği ve bu konuda eğitim almış uzman kişiler tarafından yapılacak takipler önemlidir.

Yazının Devamını Oku

Nörolojik Hastalıklarda da Pilatesin Önemli Bir Egzersiz Seçeneği Olduğunu Biliyor Muydunuz?

9 Şubat 2021
Pilates, Joseph Pilates tarafından kasları güçlendirmek, esnekliği arttırmak ve vücudun genel sağlığını iyileştirmek ve vücut sağlığını korumak amacı ile  bir egzersiz sistemidir. Egzersizler minder üzerinde, top ve bant yardımıyla  ya da özel olarak dizayn edilmiş aletlerle yapılır.

Pilates sistemi vücudun tüm kaslarını çalıştırmaya, kuvvetlendirmeye yönelik, kas kütlesinin korunması ve arttırılması amaçlı farklı aktivitelere uygun egzersizler içerir. 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan pilates, kendi döneminin ilerisinde bir sistemdi ve 21. yüzyılın modern insanları tarafından büyük ilgi gördü. Ülkemizde de bayan ve erkeklerde her yaş grubunda rahatlıkla uygulayabildiğimiz pek çok ortopedik sorunun çözümlenmesi ve durdurulmasında fizik tedavi ve rehabilitasyon alanında da fizyoterapist kontrollü  yapılan ve çok etkili olan egzersiz  programıdır.

Çocuklarda  ve gençlerde özellikle son dönemde tablet, bilgisayar ve telefon kullanımının artması sebebi ile gelişen postür bozuklukları ve omurga problemlerinin çözümlenmesi, genç erişkin hastalarda sıklıkla rastladığımız fibromiyalji sendromu, kronik yorgunluk sendromu, miyofasyal sendromu, bel -boyun- sırt fıtıkları ve kireçlenmeleri, boyunda düzleşme, sırtta kifoz yani kambulaşmaya eğilim gibi postür bozuklukları, eklem ağrıları, omuz-diz-ayak bileği çevresi gelişen bağ yaralanmaları ve kıkırdak hasarı sonrası gelişen ağrı ve kas güçsüzlüğü tedavisi, Romatizmal hastalıklara bağlı gelişen ağrılı sendromların tedavisinde, yaşlı hastalarda da tüm bu saydığımız sağlık sorunlarının yanısıra kemik erimesi tedavisinde de uygulanan ve kemik mineral yoğunluğunun arttırılmasında etkinliği pek çok çalışmada kanıtlanmış egzersiz biçimidir. Önemli olan nokta kişiye özel tedavi protokolü hazırlanması gerektiği ve pilates egzersizlerinin pek çok fizik tedavi tekniği ile kombine uygulanabileceği gibi tek başına da tedavi planı şeklinde uygulanabilir özellikte olmalarıdır.

Pilates egzersizleri ortopedik sorunların yanı sıra nörolojik problemlerin çözümlenmesinde de ek bir tedavi seçeneği olabilmektedir. Piltesteki temel hedef zihin-beden bütünlüğünü sağlamaktır. Verimli bir çalışma için her egzersizde nefese ve hareketlerin doğru yapılmasına odaklanılır. Pilates vücudun merkezini (core) güçlendirip, denge ve koordinasyonu arttırarak stresi azaltmaktadır.

Dolayısıyla gövde dengesinin ve koordinasyonun bozulmasına sebep olan merkezi sinir sistemi yani beyin ve omurilikte meydana gelen hasarlar, kas hastalıkları, sinir iletisinin bozulduğu pek çok nörolojik hastalıkta da kullanılabilmektedir. Sıklıkla  İnme, Omurilik yarlanması, Mulpl Skleroz, Parkinson Hastalığı, Travmatik Beyin Yaralanması, Alzheimer gibi rahatsızlıkların rehabilitasyonunda ve çocuklarda karşımıza çıkan Serebral Palsi, Spina bİfida ve kas hastalıklarının rehabilitasyonunda; robotik tedaviler, su içi egzersizler, fizyoterapist kontrollü manuel egzersizlere ek olarak pilates egzersizlerinden de faydalanmaktayız.

Biliyoruz ki nörolojik hastalıkların rehabilitasyonu uzun süreçli olup hep aynı egzersiz ve aktiviteler bazen motivasyonu düşürüp hastalarımızın tedaviye katılımlarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Pilates ve reformer pilates egzersizleri ile hastaya özel bir program düzenleyerek farklı tekniklerle motivasyonunu arttırabilmekte ve tedavininin etkinliğini en üst düzeye çıkarabilmekteyiz.

Yazının Devamını Oku

Çocuklara Pandemi Döneminde Hangi Egzersizler Yararlı Olacaktır?

18 Ocak 2021
Koronavirüs (Covid-19) pandemisine karşı alınan tedbirler kapsamında çok uzun süredir evde kalan ve online eğitime devan eden çocuklarımız bu durumdan fiziksel ve ruhsal olarak olumsuz etkilenmektedir. Çocuklarımız parklarda, bahçelerde okulda koşuşturup oyunlar oynarken aldıkları enerjiyi harcayabiliyorlar ve aslında hareketsizliğe bağlı gelişebilen pek çok sağlık sorunundan da korunabilmekteydiler.

Fakat uzun süreli evde kalan çocuklarımız hareketsizlikten dolayı kemik ve kas gelişimde gerileme, insulin direnci, diyabet hastalığı, metabolik sendrom ve obezite riski ile karşı karşıya kaldı. Peki, çocuklarımızı bu süreçte bu risklerden korumak amaçlı ne yapmalı?

 Hareketsizliğe bağlı kas iskelet sisteminde sorunlar ortaya çıkabilir. Bu duruma bağlı olarak kas kemik gelişiminde bozukluk, kilo alımı ve obeziteye eğilim, eklem ağrıları, sürekli bilgisayar, tablet ekranı ve televizyon karşısında hareketsiz kalma ile gelişen boyun düzleşmesi, kifoz dediğimiz kamburlukta artış, skolyozda artış gibi omurgada gelişebilecek deformitelerde oluşum riski artıyor. Buna bağlı çocuklarda boyun, sırt ve bel ağrısı gelişmeye başlıyor. Bütün bunları engellemek ise oldukça kolay. İlk olarak önerebileceğim sürekli aynı pozisyonda kalmamaları çok önemli. Ders aralarında ev içinde kısa yürüyüşler öneriyoruz. Çocukları egzersiz kalıplarına adapte etmek özellikle küçük yaş gruplarında zor olabileceği için biz ebeveynlere düşen önemli görev, ailecek oynadığımız oyunlarla çocukları hareketlendirmek olacaktır. Evde saklambaç, körebe, kovalamaca gibi oyunlar oynamak, sek sek atlama, ip atlama gibi oyun ve egzersizlere çocuklarımızı teşvik etmek faydalı olacaktır. 15 yaş sonrasında çocuklarda ve spor alışkanlığı olan çocuklarımıza da önerimiz evde mekik, şınav çekme, barfiks, amuda kalkma egzersizleri ve bisiklet çevirme gibi aerobic egzersizlerdir. Aerobik egzersizlerde hedef kasların kuvvetlenmesi , kalp hızının arttırılması, kalp kasının kuvvetlendirilmesi, solunum sayısının arttırılması ve yeterli oksijenin tüm hücrelere dağılımının sağlanması ve dokuların gelişiminin sağlanmasıdır.

Ders aralarında ise uygulayacakları egzersizler ile omurga, kas ve eklemlerimizin gelişimini olumlu yönde destekleyeceklerdir.

Oturur pozisyona geçiyoruz. Sol el ile başın sağ tarafından tutunuz. Başınızı sola doğru eğip, 3’e kadar sayıp tekrar rahat konuma getiriyoruz. Bu hareketi iki yön için yaparken öne ve arkaya doğru da yapıyoruz. Yine boyun bölgesi için başımızla arkaya doğru yarım daire çizme ve öne doğru yarım daire çizme hareketlerini uygulayabiliriz. Bu egzersizler boyun omurga sağlığı için büyük önem taşıyor.

Yine aynı oturur pozisyonda öne ve arkaya doğru omuzlarımızı hareket ettiriyoruz. Diğer egzersizde omuzlarımızı çekebildiğimiz kadar yukarı çekip 5 e kadar sayıp normal pozisyona geçiyoruz sonrasında itebildiğimiz kadar omuzlarımızı aşağıya doğru itip yine 5 e kadar sayıp normal pozisyona geliyoruz.

Omurgada gelişebilecek öne eğilme yani kamburluk gelişimini engelleme için en önemli egzersiz oturduğumuz yerde kolları öne uzatıp ellerimizi orta hatta birleştiriyoruz ve yukarı doğru kaldırıp sırtımızı geriye doğru gerdiriyoruz. Bu pozisyonda 5e kadar sayıp tekrar normale geliyoruz. Aynı hareketi sağ tarafa ve sol tarafa da eğilmek şeklinde tekrarlıyoruz.

Sonra ayakta durma pozisyonuna geçiyoruz; öne doğru eğiliyoruz el parmaklarımız ile ayaklarımıza değecek şekilde. Tekrar kollarımızı geriye doğru götürerek geriye doğru ne kadar esnetebiliyorsak kendimizi esnetiyoruz. Bu egzersiz sayesinde omurga kaslarımızı hem gevşetmiş hem de güçlendirmiş oluyoruz.

Yine oturur pozisyonda yapacağımız bir egzersizimiz daha var. Bu hareket özellikle diz kaslarımızı güçlendirilmesinde önemli bir rol oynuyor. Dizimizi yukarıya doğru ayak bileğimizin vücudumuza bakacak şekilde kaldırıyoruz 3’e kadar sayıp indiriyoruz.

Yazının Devamını Oku

Fizik Tedavide Enjeksiyonlar Tedavinin Etkinliğini Arttırıyor

22 Aralık 2020
Uzun yıllardır uyguladığımız enjeksiyon teknikleri Pandemi döneminde çok daha sıklıkla tercih edilen tedavi yaklaşımı haline geldi. Kısa sürede etkinlik sağlaması tercih sebebidir. Peki enjeksiyonlar nelerdir ve hangi hastalıkların tedavisinde uygulanmaktadır?

Pek çok kas -iskelet sistemi hastalığında ve romatolojik hastalıklarda hekim tarafından uygun görülen ilaç veya ilaç kombinasyonlarının ağız yoluyla kullanılmak yerine direkt olarak ağrılı  veya sorunlu bölgeye uygulanan tedavi yöntemleridir.

Enjeksiyon uygulamalarının avantajları nelerdir?

Direkt sorunlu bölgeye uygulamam yapıldığı için hızlı etkinlik oluşmaktadır. Tedaviye yanıt çok daha erken başlamaktadır.

Ağrılı-spazmotik-sorunlu bölgeye uygulama sonrası etkinlik oral yoldan alınan ilaçlarla kıyaslandığında çok daha yüksektir.

Oral yoldan alınan ilaçların sindirim sistemi, karaciğer ve böbrek fonksiyonları üzerine yan etki potansiyeli olabilir. Lokal enjeksiyon uygulamaları ile bu yan etki potansiyeli oldukça yüksek oranda ortadan kalkmaktadır.

Enjeksiyonlar hangi vücut alanlarına uygulanabilmektedir?

Enjeksiyonlar kas içi, cilt altı, eklem içi alanlara uygulanabilmektedir.

Günümüzde bölgesel olarak enjeksiyon yoluyla kullanılan ilaçların en önemlileri nelerdir?

Yazının Devamını Oku

Egzersiz ile Beyin Hücrelerinin Yenilenmesi Mümkün mü?

2 Aralık 2020
Nöroplastisite; sinir sisteminin yapısını, işlevini ve bağlantılarını yeniden yapılandırarak iç veya dış uyaranlara cevap verme kabiliyeti olarak tanımlanmaktadır. Dış uyarılar ile beynin fonksiyonlarının kontrolü, tekrar biçimlenmesi, iyileştirilmesi olarak da özellikle rehabilitasyon anlamında faydalandığımız önemli bir gelişim basamağıdır.

Son yıllarda; beyin hücrelerinin kendini ömür boyu onarabileceği, sınırlı olsa da yeni sinir hücresi oluşumunun devam ettiği ve bunun beynin farklı bölümlerinde gerçekleştiği kanıtlanmıştır.

Bunun kanıtlanması ile beyin dokusunun; gelişen hasarlar ve hastalıklar sonrasında tekrar eski fonksiyonlarını kazanması, kişinin yapabildiği kabiliyetlerin arttırılması, kas iskelet sisteminin kuvvetlenmesi amaçlı çalışmalar arttırılmış ve egzersizlerle beyne ve hareketimizi sağlayan en güçlü sistemimiz olan omuriliğe hareket yönünde oluşturduğumuz sinyaller vasıtası ile hasarlı olan dokular olumlu yönde gelişmekte, sinir hücreleri olumlu yönde yapılanmakta ve yenilenmektedir.

Yaşam süresinin uzaması, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kronik hastalıkların sayısının artmasına sebep olmuş ve inme yani beyin damar hastalıkları (beyin damar tıkanıklıkları ve beyin kanamaları), parkinson hastalığı, demans, alzheimer hastalığı sıklığı da giderek artmaktadır. Bu hastalıklar kişilerde el kol ve bacaklarda güç kaybı yani felç durumu, yürüme yetisinde yavaşlama ve kayıp, denge bozukluğu, bilinç değişikliğine sebebiyet vererek günlük yaşam kalitesini en aza indirir.

Egzersiz, beyin plastisitesini yani yapılanmasını destekleyen ve sürdüren moleküler ve hücresel basamakları aktive eden, basit ve yaygın olarak uygulanan bir davranıştır. Beynin, bir hasar sonrasında kendini iyileştirme yeteneğinin olmadığı kanısı yapılan çalışmalar sonrasında yıkılmıştır. Egzersiz sonrasında artan metabolizma ve gen ekspresyonu ile sinir hücresi yenilenmesi ve çoğalması mümkündür.

Yazının Devamını Oku

Çağımızın Hastalıklarından Bel Boyun Fıtığı Nedir?

9 Ekim 2020
Bel ve boyun ağrıları; insanoğlunu, üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra en çok etkileyen sağlık problemleridir. Şiddetli ağrıların önemli bir kısmı ise disk hernisi yani bel ve boyun fıtığı kaynaklıdır.

Omurga vücudumuzun arka kısmında yerleşmiş olan, dikey yönde etki yapan vücut ağırlığına ve dış kuvvetlere karşı koymanın yanında, vücudumuzun hareket fonksiyonunu da sağlayan çok önemli bir yapıdır.

Yetişkin omurgasında 33 adet omur bulunmaktadır. Her iki omur kemiği arasında yastıkçık görevi gören halk arasında disk adı verilen bir adet yapı bulunmaktadır. Bu yapının iç kısmı; yaklaşık %80 oranında su bulunan jelatinöz bir yapıdan oluşur. Bu yastıkçığın dış kısmını saran; sağlam, elastikiyeti kuvvetli bir yapı vardır ki, bu yapının yırtılıp, yumuşak jel benzeri yapının dışarı taşmasına da fıtık (disk hernisi) denir. Eğer bu taşan kısımın basısına ve çevre dokulara verdiği hasara ilişkin ortaya çıkan klinik tabloya disk hernisi hastalığı adı verilir. Boyun bölgesinde olursa boyun fıtığı hastalığı, sırt bölgesinde olursa sırt fıtığı hastalığı, bel bölgesinde olursa bel fıtığı hastalığı olarak adlandırılır.

Diskler bütün omurga boyunca omurlar arasında yer alırlar ve böylece omurların birbiri üzerinde daha kolay hareket ederek ölçülü de olsa omurganın hareketliliğini sağlamış olurlar. Ayrıca omurgaya binen ağırlığın daha geniş yüzeye yayılması da sağlanmış olur.

Doğal olarak, lomber bölgede bulunan diskler, daha üst seviyelerdeki, örneğin boyun bölgesindeki disklere oranla daha fazla ağırlığa maruz kalırlar. Bu da disklerin neden bel bölgesinde daha fazla oluştuğunun nedenlerinden bir tanesidir. Disk yapılarının damarsal yapıları yoktur ve beslenmeleri için gerekli olan  maddeleri omurlardan diffüzyon yoluyla alırlar. Direkt kan yoluyla beslenemeyen disklerde doku yaşlanması yani dejenerasyon daha erken başlar.

Dejenere olarak elastikiyetini kaybeden disk içeriğnin; herhangi bir zorlama veya yanlış hareketle  disk aralığından omurilik kanalına doğru sarkması sonucu fıtık ya da disk hernisi dediğimiz olay gelişmiş olur. Hernie olan disk materyalinin, sinir kökünü sıkıştırması sonucu değişik şiddette oluşan bölgeye göre değişkenlik gösteren boyun ve kol ağrısı, sırt ağrısı, bel ve bacak ağrısı ortaya çıkar.

Aynı zamanda sıkıştırdığı sinirin uyardığı vücut bölgesinde uyuşma, karıncalanma hissi, baskı arttıkça güçsüzlük ve refleks azalması gelişebilir. Fıtıkların basısı arttıkça hastalarda yürüme güçlüğü, idrar – gayta kaçırma gibi problemler de karşımıza çıkabilir.

Tanı için altın standart yöntem MR olup; saptanan fıtığın büyüklüğü ve seviyesine spesifik tedavi planlanması gerekmektedir. İlk olarak ıstrahat ve ilaç tedavisine başlanmalı;  fizik tedavi ile tedaviye katkı sağlanmalıdır. TENS, sıcak uygulama, ultrason, traksiyon gibi klasik fizik tedavi yaklaşımlarının yanı sıra Hilterapi, Spinal Dekompresyon Sistemi (Uzay Terapisi), Magnetik Alan tedavisi ile fıtıkları ameliyatsız çözmek ihtimal dahilindedir. Omuga  kaslarını kuvvetlendirici, postür egzersizleri, hidroterapi, pilates ve su içi egzersizler tedavi seçenekleri ile birlikte uygulandığında tedavi başarısı artmakta ve fıtığa bağlı ağrının nüks etme olasılığı  belirgin ölçüde azalmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Yatılı Fizik Tedavinin Önemi

8 Eylül 2020
Fizik tedavi ve rehabilitasyon, postür ve kas dengesizliğini düzeltmek, hareket kabiliyeti ve dayanıklılığı artırmak için uygulanır. Kasları kuvvetlendirme, eklemleri hareketlendirme, yumuşak dokuda kısalık ve hareketlerde kısıtlılık gelişimini önlemek veya kısıtlılığı düzeltmek için uygulanan pek çok farklı egzersizleri, egzersizlere ek olarak ağrıdan kurtulmak için değişik terapi yöntemlerini içerebilmektedir.

Son yıllarda son teknoloji robotik tedavilerin tıbbın farklı alanlarında kullanılması ile fizik tedavi ve rehabilitasyon alanında da yürüme robotları, el kol ve parmak robotları ile özellikle nörolojik hastaların rehabilitasyonunda kısa sürede etkin ve başarılı tedavi süreçlerine ulaşılmıştır. Fizik tedavi hizmeti ayaktan ve yatılı olarak sunulabilmektedir. Özellikle vücudun sağ veya sol tarafına felç inmesi, beyin kanaması, travmaya veya tümöre bağlı beyin hasarı, Multpl Skleroz, Parkinson hastalığı, omurilik yaralanması, serebral palsi gibi nörolojik sorunlarda yataklı fizik tedavi pek çok bakımdan hasta için avantajlıdır.

Özellikle ani gelişen felç durumu sonrasında  nörolojik yönden stabil hale gelen yoğun bakım süreci tamamlanan ve fizik tedavi programını almaya hazır hale gelen hastalara erken dönem rehabilitasyon başlamak  ve kontrollü ve kapsamlı rehabilitasyon programına katılmak tedavi sürecinin başarısını arttıracaktır. Felç durumu ani gelişen bir süreç olması itibari ile daha önce tüm işlerini kendi kendi kendine yapabilen kişi konuşma, yutma, algılama, yürüme, elini kolunu kullanabilme gibi fonksiyonlarında kayıp ile karşı karşıya kalabilmekte ve günlük yaşam aktivitelerinde tamamen bağımlı hale gelmektedir.

 Fizik tedavi ve rehabilitasyonun amacı hastayı en kısa zamanda tekrar en yüksek bağımsızlık seviyesine getirmek, ev içi, toplum içi, sosyal ortam ve mesleki ortam adaptasyonun tekrar sağlanmasıdır. Bu amaçla gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde inme, beyin hasarı, omurilik felcinin erken dönemde tedavisi için özelleşmiş rehabilitasyon hastaneleri kurulmuştur. Romatem hastaneleri dünya standartlarında çalışan, yerli ve yurt dışı hastalara yatarak fizik tedavi hizmetinin verildiği ülkemizdeki ilk ve tek  zincir hastane grubudur. Hastalar ilk olarak fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimi tarafından değerlendirilmekte, hastaya uygun özel rehabilitasyon planı düzenlenmekte ve süreç takip edilmektedir. 

İnme, travmatik beyin hasarı, omurilik felci gibi sorunlarda çok çeşitli organ ve sistemler etkilenebilmektedir. Hareketsiz kalmak ek sorunların oluşması için başlı başına risk faktörüdür. Hareketsizliğe ve uygun pozisyonlanmanın ve cilt temizliğinin etkin şekilde yapılmamamasına bağlı olarak özellikle kuyruk sokumu, kalça topuk başta olmak üzere bası altında kalan kemik çıkıntılarının üzerinde  yatak yaraları, yutma fonksiyonun yetersiz olmasına ve solunum kaslarıının güçsüz olmasına bağlı akciğer enfeksiyonları, sürekli sonda varlığı ile ilişkili idrar yolu enfeksiyonları, barsak sistemi bozuklukları, depresyon başta olmak üzere psikiyatrik bozukluklar, damar içi pıhtı oluşumu, ikinci kez felç geçirilmesi riski hiç de az değildir.

Hastanede yatarak 7/24 tıbbi gözetimde olmak pek çok komplikasyonun oluşmadan önlenmesini veya erkenden fark edilerek hızla tedavi edilmesini sağlar. Fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzman doktorunun günlük vizitleri, rehabilitasyon hemşirelerinin tüm günü kapsayan gözetimleri ile hastanın genel klinik durumu yakından takip edilir, gereken müdahale ve ayarlamalar gecikmeden yapılır. Ağır felç geçirmiş, bilinci açık olmakla beraber yardımsız oturamayan ve ayağa kalkamayan bir hastanın bu şekilde her gün evinden fizik tedavi merkezine gidip gelmesi zordur.

Bu durumdaki pek çok hasta transfer güçlüklerinden ötürü ayaktan fizik tedaviye katılamamaktadır. Bu hastaların yataklı fizik tedavi merkezinde rehabilitasyonu daha verimli ve konforludur. Kapsamlı yatılı fizik tedavi kliniklerinde; İnme, beyin hasarı, omurilik felci hastasında hareket kabiliyetinin azalması veya yitirilmesi yanında gelişen konuşma ve yutma sorunlarının çözümlenmesi amaçlı konuşma ve yutma terapisi, solunum problemlerinin tedavisinde solunum fizyoterapisi, beslenme protokolünün düzenlenmesi, tansiyon problemleri, kan şekeri düzensizlikleri, kalp ritim bozuklukları,  mesane ve bağırsak sorunlarının takibi açısından dahiliye uzmanı ve diyetisyen takibi, nörolojik durumun takibi açısından nöroloji hekimi takibi, mesane ve barsak problemlerinin en aza indirgenmesi amaçlı pelvik taban rehablitasyonu dediğimiz özel rehabilitasyon süreci uygulanmaktadır.

Hasta ve hasta yakınlarının psikolojik izlemi, psikolog desteği ve özel terapi ve motivasyon çalışmaları da tedaviye katılımı ve tedavi başarısını arttırmaktadır. Yatılı hizmetin en büyük avantajı tüm bu tıbbi desteğin hastaya profesyonel biçimde sunulmasıdır. Bir hastanın fizik tedavi hekimi tarafından planlanan tedavi protokolünde hastanın hem elektrik stimülasyon tedavisi alması, hem fizyoterapistle birebir manuel egzersiz yapması, ayrıca konuşma ve yutma  terapisti ile seansa girmesi, ergoterapist ile çalışması, el kol parmak robotu ile çalışması, robotik cihazla ayağa kaldırılması ve yürütülmesi, su içi egzersizleri ve bisiklet egzersizleri uygulaması gerekebilir.

Yazının Devamını Oku