Devrim Sağıroğlu

Kader, kısmet!

24 Kasım 2002
<B>FUTBOLDA</B> şans, çok önemli faktör.. Bazen, oynamadan da kazanırsın.. Tıpkı, F.Bahçe gibi.. Kocaelispor karşısında ne tadı vardı, ne tuzu.. İlk girdiği pozisyonda, golünü attı. Bu golde de Nuri'nin katkısı, F.Bahçeli oyunculardan fazlaydı. İlk 15 dakika Kocaelispor, F.Bahçe'ye nefes aldırmadı. Girdiği gol pozisyonlarını cömertçe harcadı. ‘‘Ben atamadım, bari sen at’’ diye de rakibine ikramda bulundu.

10. dakikada Oğuz'un Lazarov'la topa birlikte girişi, tribünlerin ‘‘penaltı’’ konusunda ikiye bölünmesine neden oldu. Her ikisi de topa beraber girdiler ve bence kesinlikle penaltı değildi. Bu konuda Cem Papila'nın verdiği ‘‘devam’’ kararı doğruydu.

Sarı lacivertlilerde iyi oynayan oyuncuları mumla aradık desek, yeridir.. Biraz Ümit Özat, hepsi o kadar.. Son hareketlerde mükemmel olan Ümit, topla çıkışlarda az pas hatası yapsa, maçın tereddütsüz en iyi oyuncusu konumunda olabilirdi.

Kocaelispor'un attığı beraberlik golünde, genç kaleci Oğuz'un hatası vardı. Bir kaleci, maç oynaya oynaya tecrübe kazanır. Oğuz, Rüştü'nün arkasında doğal olarak yıllarca bekledi ve adeta paslandı. Bu nedenle, hatayı tek başına ona yıkmak da, büyük haksızlık..

Kötü kader bırakmadı

Şu gerçeği kabul etmek gerek.. F.Bahçe, takım oyunu oynayamazsa, biraz zor maç kazanır.. Sadece ferdi becerilere, Tuncay, Ortega, Ceyhun'un hünerli ayaklarına bel bağlamak, aldatıcıdır.. Bazen şans yardım eder kazanırsın, ama nereye kadar?

Kocaelispor, maçın başından sonuna dek iyi mücadele etti. Daha çok pozisyona giren, daha iyi oynayan taraftı.. Özellikle Hüseyin, Lazarov, Emrah ve Volkan, F.Bahçe kalesinde yürek hoplatan imzalardı.. Ancak, kötü kaderi yeşil siyahlıları bu maçta da yalnız bırakmadı. Yazık oldu Kocaelispor'a!

Lorant'a da bir hatırlatma: Sen sen ol, takımını belli bir disipline, oyun istikrarına kavuşturmadan, sakın çok iddialı konuşma.. Avrupa kupalarındaki ‘‘umut tacirliğini’’ burada da tekrarlama.. İranlı şair Sadi, ‘‘İki şey, aklın eksikliğini gösterir. Konuşulacak yerde susmak, susulacak yerde konuşmak’’ demiş.. Tabii, anlayana!
Yazının Devamını Oku

I love you Washi

18 Kasım 2002
<B>MAÇ </B>öncesi panikteyim.. Gene mi kötü şeyler yazacağım acaba? Daraldım, sıkılıyorum, üzülüyorum.. Devamlı aleyhte yazmak kolay mı sanıyorsunuz? Herhalde Washington için de, Fatih için de birer paragraf açacağız. Ne olur iyi oynayın da, hiç olmazsa bu seferlik kötü yazmayalım.. Biri, o sırada soruyor: ‘‘Bu Washington'un stili kime benziyor?’’ Basın Tribünü'nden anında yanıt geliyor: ‘‘Onun stilinin kime benzediği, henüz keşfedilemedi!’’ Bizim Sadi Kemal Yaşar, araya giriyor: ‘‘Hakkında olumsuz konuşmayın, vallahi sizi mahçup edebilir!’’ Cümlesini henüz bitiriyor ki, Washington, Hakan Bayraktar'dan topu alıyor, Bursaspor defansını ipe dizer gibi geçiyor, nefis bir plaseyle ağları görüyor.. Durun, daha bitmedi.. 12 dakika sonra, bu kez Serhat'ın ortasını göğsüyle düzeltiyor ve klas bir gole daha damgasını vuruyor. 74. dakikada da F.Bahçe'nin 5. golüne imzasını atıyor. Sadi bizlere bakıyor, biz de tribünlere.. Stat inliyor: ‘‘I love you Washi!’’ Kısacası Washi, bizden paçayı kurtardı. En azından şimdilik!

‘‘Yahu, bu Fatih ne yapıyor?’’ diye kafayı tam ona takacakken, Ömer'in Rüştü ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda topu Bursasporlu oyuncunun ayağından öyle bir alıyor ki.. Tribünler gene bağırıyor: ‘‘Fatih.. Fatih..’’ Haa, anlaşıldı.. Biz bugün, kimsenin aleyhinde yazamayacağız..

Zaten, herhangi bir kişiye dokunmak da şu anda haddimizi aşar.. Kime ne diyelim? F.Bahçe'yi yıllardır sırtında taşıyan Rüştü'ye olumsuz tarzda kalem oynatmak, vicdansızlığın en büyüğü.. Ümit Özat, Ogün, Tuncay, Serhat için de aynı düşünce geçerli desek haksız mı oluruz?

OH DÜNYA VARMIŞ

Ceyhun
'u hep methettik, yıllarca savunduk. Uygun görürseniz, biraz da biz öğünelim.. Böyle bir gol atılır mı? Can Bartu bile hayran kaldı. İnanın, bir sezon boyunca televizyonlara jenerik olur.. Olağanüstünün de ötesinde bir gol.. Sadece Ceyhun'a değil, Hakan Bayraktar'a da bravo.. Nihayet yerinde oynatıldı ve adam gibi oynadı. Onu da Lorant 67. dakikada oyundan aldı. Bakıyoruz da, Lorant’ta bir değişiklik yok. Anlaşılan, o bizi mahçup etmeyecek bugün..

Fenerbahçe takım; futbolcular da o formaya layık oyuncular gibi oynuyor, ahı gitmiş, vahı kalmış Bursaspor karşısında.. Bu müthiş skor filan önemli değil.. Samsun'a deplasmanda 3 attı, beni kandıramadı. Ama burada, hem de sıfır moralle çıktığı bir maçta iyi mücadele etti, çok güzel goller attı ve bizleri de nihayet iyi yazmaya mecbur bıraktı.. Ohh be, dünya varmış.. Üzerimden öyle bir yük kalktı ki!
Yazının Devamını Oku

Ar damarı çatlayanlar!

15 Kasım 2002
<B>F.BAHÇE, </B>Avrupa kupalarında, <B>‘‘teslim bayrağını’’ </B>çekti.. Vazgeçtik Şampiyonlar Ligi'nden, UEFA Kupası'nda bile yok.. ‘‘Andersen'den masallar’’ dinleye dinleye bu günlere geldik.. Sadece uyuduk, uyutulduk.. Bu futbolla, bu teknik yönetimle, bu anlayışla gelinecek yer de en fazla burasıydı zaten..

Bir takım düşünün, sahaya sol dışta Yusuf'la çıkıyor. Oynayanda değil, oynatanda kabahat.. Yusuf bu fizik yapısıyla, defansif olmayan oyun karakteriyle sol dışta nasıl oynar? Önünde, aynı özelliklere sahip bir de Rapaiç var. Güler misin, ağlar mısın? Panathinaikos, F.Bahçe'nin koridor olan kanatlarını erken keşfediyor. Sağdan Seitaridis, soldan Fissas ile Karagounis'i bu koridorlara sokuyor. Hem de ne sokuş? Adamlar, sağdan soldan F.Bahçe savunmasını duman ediyor.

Ortadan Michaelsen, her pozisyonda F.Bahçe defansının arasına giriyor. Göbekte Johnson da yetersiz kalınca, bütün yük Fatih, Ümit, Ogün'den kurulu savunmaya biniyor. Geride ‘‘emniyet sübabı’’ olan ve bugüne dek F.Bahçe'yi hep kurtaran Rüştü de inanılmaz hatalarla 2 golü yiyince, sarı lacivertliler tam anlamıyla çöküyor. Rüştü, ilk golde topu elinden kaçırıyor ve Liberopoulos'a reddedilmez bir armağan sunuyor. 7 dakika sonra bu kez soldan atılan kornerde boşa çıkıyor ve Goumas kafayla filelerimizi 2. kez havalandırıyor. 45. dakikada Michaelsen'in harika şutunda yapacağı bir şey yok. Ama, ilk 2 goldeki büyük hataları Rüştü'ye hiç yakışmıyor.

Bu ayıp yeter mi?

F.Bahçe takımında şöyle dişe dokunur bir oyuncu var mı diye bakıyor, arıyor tarıyor, bulamıyorum.. Sanki, hepsinin üzerlerine ölü toprağı serpilmiş.. Kaybedecek bir şeyi kalmayan takım hiç olmazsa hücum eder, onu da beceremiyorlar.. Üstelik, 2. yarıda da baskılı oynayan, golleri kaçıran, 3 farkı yakalayan takım Panathinaikos.. Sanırsınız ki, elenecek olan, F.Bahçe değil de Yunan takımı.. Ortega, Rapaiç, Serhat, Steviç, Johnson hiçbir şey oynamıyor.. Dama taşı gibi oynatılan Tuncay'ı bunların dışında tutuyorum. Adamı bir sağda, bir solda adeta sarhoş ettiler. İlk 11'de oynaması gereken Ceyhun, Yusuf'un dökülmesi üzerine ancak 39. dakikada, iş işten geçtikten sonra oyuna alınıyor..

100 milyon dolarlık F.Bahçe, G.Saray gibi sonunda evine dönüyor. Parasal olarak kendisinin 10'da 1'i değerini taşımayan mütevazı Denizlispor'un gösterdiği başarıya dahi hasret kalarak.. Lucescu'nun Beşiktaş'ını kıskançlıkla izleyerek.. Panathinaikos karşısında 90 dakika ezilerek.. Bu ayıp, F.Bahçeli futbolculara, teknik direktör olduğunu sanan Lorant'a yeter mi? Hiç sanmıyorum.. Onlar için söylenecek tek bir cümle var: ‘‘Ar damarları çatlamış, şükür canları kurtulmuş!’’
Yazının Devamını Oku

Kimse kimseyi aldatmasın

11 Kasım 2002
<B>iNANAMIYORUM</B>.. Lütfen, birisi beni bu kabustan uyandırsın.. Ben Samsun'da mıyım, bu seyrettiğim takım F.Bahçe mi? Bunlar 4 gün önce G.Saray'a yarım düzine gol atan futbolcular mı? Vallahi de, billahi de, birileri bize şaka yapıyor sanki.. ‘‘Şakacı’’ bu sen misin yoksa? Bize ‘‘Kamera şakası’’ yaptığını söyle de, rahatlayalım.. F.Bahçe takımı, Samsunspor karşısında koskoca ilk yarıda kaleyi bulan tek şut dahi atamıyor.. Shorunmu yerine amatör kümeden bir kaleciyi de alıp oynatsalar, farketmeyecek. Nerede çarşambanın kahramanları? Tuncay, Serhat ve diğerleri?

Bu devrenin tek kayda değer hareketi, golle sonuçlanan pozisyon.. 37. dakikada Sinan, orta sahadan aldığı topu Musa'ya uzatıyor. Musa elini kolunu sallaya sallaya F.Bahçe ceza alanına giriyor ve Rüştü'nün yanından topu ağlara bırakıyor. Hepsi bu.. İlk 45 dakikadan geri kalan, hep yalan.. Söyleyene de, yazana da inanmayın..

Ya şok, ya mucize

İkinci yarıda biraz kıpırdanma var gibi.. Washington, Cem Karaca ve Rapaiç takviyeli F.Bahçe'de azıcık canlanma, komadan çıkma çabaları görülüyor.. Doktorlar nihayet, 74. dakikada hastanın hayata döndüğü müjdesini veriyor.. Sarı lacivertliler bu dakikaya kadar yenik oynadıkları Samsunspor önünde, Ceyhun'un kişisel çabasıyla attığı golle önce beraberliğe, sonra da Rapaiç ve Serhat'la ‘‘Üç puana’’ kavuşuyorlar. Ama, bu farklı galibiyet kesinlikle hakları değil.. Kimse kimseyi aldatmasın. F.Bahçe, bu futbolla, bir yere gidemez.. İyi futbol görmek için her zaman Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda G.Saray'la oynamanızı mı bekleyeceğiz? Sarı lacivertliler eğer, perşembeye Panathinaikos'u elerse, işte o büyük sürpriz olur.. Biz, F.Bahçe takımından artık normal bir şey de ummuyoruz.. Ya şoka uğratacak, ya mucize yaratacak!

Ben size bir sır vereyim mi? Daha doğrusu, sır falan değil.. Gerçeği, tüm F.Bahçeliler biliyor.. Bu takım, adamı fıtık eder.. Eğer fıtık olmak istemiyorsanız, ne maçına gidin, ne de seyredin.. Yoksa sadece fıtıkla kalmaz, aynı zamanda ‘‘Ruhi tedavi’’ görebilirsiniz!
Yazının Devamını Oku

Tarihe geçtiler

7 Kasım 2002
<B>F.BAHÇE, </B>dün tarihe geçti.. G.Saray'ı ezdi, perişan etti, parçaladı, bitirdi.. İnanılmaz bir skora da imzasını attı.. F.Bahçe'nin G.Saray'ı Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda yenmemesi için, 2 kere 2'nin 5 etmesi lazım.. Başka hiçbir şartta, sarı kırmızılılar bu stattan puan çıkaramaz. F.Bahçe, G.Saray'ın kırmızısını gördüğü zaman, sahada ‘‘boğa’’ gibi saldırıyor. Vuruyor, hırpalıyor, yaralıyor.. Maçtan önce gazetede ‘‘G.Saray'ın beraberlik alması dahi büyük sürpriz olur’’ diye yazan kişinin, böyle bir yorumda bulunmaya da hakkı vardır sanırım. O havayı koklayamayan, teneffüs edemeyen, o futbolcunun G.Saray karşısındaki ruh halini bilemeyen birinin, bu derbi öncesi yorum yapması kadar yanlış bir şey olamaz..

F.Bahçe, gerçekten iyi mücadele etti. İkinci yarıda dört dörtlük oynadı. Savunması mükemmeldi. Ümit Özat Türkiye'nin en iyi liberosu olduğunu tartışılmaz biçimde yeniden kanıtlarken, Ortega'nın kafa golündeki ortası harikaydı. Çok güzel bir golün sahibi, başka gollerin gizli ortağıydı..

Ogün, futbolunun ikinci baharını yaşıyor. Fatih, sezon başından bu yana en iyi oyununu oynadı. Rüştü ise zaten bu takımın temel direği.. Tuncay, görevini kendisinden beklenilen performansın da ötesinde yerine getirirken, ‘‘futbolun sihirbazı’’ Ortega ile birlikte ‘‘Hakiki F.Bahçeli’’ oldu. Malumunuz, G.Saray'a gol atmayan futbolcu, gerçek anlamda F.Bahçeli sayılmaz..

Bu nefret niye?

Ve de Serhat Akın.. Ortega'nın oyundan atılmasından sonra F.Bahçe'yi sırtladı. İki gol attı ve F.Bahçe Tarihi'ne altın harflerle geçecek bu skorun ‘‘baş yaratıcısı’’ unvanını elde etti..

Bir sözümüz, F.Bahçe taraftarına.. Takım açık farklı galipken ve Başkan Aziz Yıldırım defalarca ricada bulunmasına rağmen, hala sahaya, aklınıza gelen her türlü maddeyi atıyorsunuz.. Üstelik, Mustafa Çulcu bir de anons yaptırmış.. Amacınız, sahayı bir kez daha kapattırmak mı? Bu kin, bu nefret niye? Atinalı tragedya yazarı Euripides, ‘‘Kızgınken karar veren, fırtınalı havada yelken açan bir insan gibidir’’ demiş.. Böyle devam ederse, sadece siz fırtınalı havada boğulmakla kalmayacak, o gemiye bindirdiğiniz herkesi de ölüme mahkum edeceksiniz.. Son defa hatırlatalım dedik!
Yazının Devamını Oku

Tükenen hayaller

1 Kasım 2002
<B>FENERBAHÇE</B> 15. dakikada <B>Basinas</B>'ın şok golü ile yıkıldığı ana kadar, ne atak yapabilmiş, ne şut atabilmişti.. Bu dakikada Johnson'ın kaptırdığı topu 30 metre mesafeden yerden füze gibi kaleye gönderen Basinas, Panathinaikos'a deplasmanda ‘‘Altın sayısını’’ kazandırırken, yediği gol Rüştü klasında bir kaleciye hiç yakışmamıştı.. Fenerbahçe, bundan sonra tam bir bocalama içine girdi. Ortega ve Ceyhun kafasına göre oynuyor, adına sistem ve plan denilen şeyler, sarı lacivertliler için ulaşılmaz kelimeler oluyordu.. İlk yürek hoplatan akın için tam 30 dakika beklemek gerekecekti. Ortega'nın ortasında topu göğsüyle düzelten Washington, Nikopolidis ile gözgöze geldiği an zor olanı yapıyor ve topu kaleciye çarptırıyordu. Aynı Washington 37. dakikada topa kaval kemiği ile vurup dışarı atarken, saç-baş yolduruyordu. Panathinaikos'un da, attığı golün dışında fazla birşey yaptığı söylenemezdi. ‘‘Al gülüm-ver gülümle’’ idare edip topu ortada dolaştırıyor, vakit öldürüyordu. Taa ki, 42. dakikaya dek.. Rapaiç'in soldan ortaladığı topu Yunan takımının defansı bir türlü uzaklaştıramayınca, araya giren Washington nefis bir bilek hareketiyle bu kez Nikopolidis'i avlayıverdi.. Kızdığımız Washington, gene de ilk yarıda F.Bahçe'nin yarattığı 3 pozisyonun üçünde de gözükmüş ve birinde skoru eşitleme becerisini göstermişti.. Ya diğerleri? Onlar ne pozisyonda gözüktüler, ne yürek hoplattılar, ne alkış alabildiler..

Fırtınadan melteme

İkinci yarıda Lorant, önemli bir değişiklik yaptı. Sol tarafta aksayan ve Sgitaridis'in sağdan ataklarına engel olamayan Rapaiç'i çıkardı, yerine Serhat'ı aldı. Tuncay'ı sol dışa kaydırdı. F.Bahçe artık olanca gücüyle yükleniyor, skoru yeterli gören Panathinaikos kapandıkca kapanıyor, Serhat sağdan, Tuncay soldan bindiriyor, Yunan takımı nefes alamıyordu. Bu dakikalarda gelecek bir gol, abondone olmuş durumdaki Panathinaikos'u iyice dağıtacak ve rövanşa ‘‘Umut doğuran’’ bir sonuç ile gidilebilecekti. Ancak, beklenen bir türlü gerçekleşemedi. Fırtına rüzgara, sonra da melteme dönüştü.. Forveti beceriksiz, orta sahası etkisiz, savunması vasat bir takımdan bundan fazlasını beklemek de zaten sadece bizim hayalimizdi..

Bu skor, Panathinaikos'a yarar. F.Bahçe, ‘‘Atina cehenneminde’’ turu geçerse, olağanüstü bir başarı olur.. Olağanüstü şeyleri gerçekleştirmek için ise, birbirine kenetlenen, inançlı, savaşcı ve yetenekli bir ekip yaratacaksın.. Söyleyin, F.Bahçe'de bunların hangisi var?
Yazının Devamını Oku

Ceyhun'a dua!

28 Ekim 2002
<B>FENERBAHÇE,</B> otursun kalksın bu beraberlik için bile şu <B>Ceyhun</B>'a dua etsin.. Hani, sezon başından beri bir türlü ilk 11'e giremeyen Ceyhun var ya, işte ona.. Böylesine dikine ve olumlu oynayabilen, dripling yeteneği olan, iyi pas veren, iyi şut atan bir oyuncu, daha önce nasıl takımda yer alamaz, hayret.. Yaza yaza elimiz nasır tuttu, en sonunda gerçeği gördü Lorant.. Onun kadar, ‘‘nasıl oynatılır?’’ diye, bu kez tam tersine Fatih'i ele aldık. Ne yazık ki, onda başarı sağlayamadık. Böyle bir rezalet görülmemiş.. Ne top tutabiliyor, ne pas atabiliyor, ne akın kesebiliyor.. Golü, onun hatasından yediler. Fenerbahçe 10 kişi oynasa, vallahi de billahi de bundan daha başarılı olur.. Hiç olmazsa orada adam olmadığını bilirler de, ona göre önlem alırlar.. Lorant'ın torpili midir nedir, ama oynatmakta ısrar edilirse, o torpil Fenerbahçe gemisini batırır.. Bu, böyle biline..

Fenerbahçe gerçeği!

Sarı lacivertlilerde kanat oyuncusu yok. Yeri burası olmayan birçok oyuncu, harcanıyor.. Örneğin, mükemmel bir ön libero olan Hakan Bayraktar.. Sıra, şimdi Tuncay'a geldi.. E be birader, ortaya bu kadar adam alacağınıza, sağa ve sola iki kanat oyuncusu transfer etseydiniz daha iyi olmaz mıydı? Ya forvet? Bu Washington, deplasmanda ancak ‘‘çifte telli’’ oynar.. Sakın, penaltıdan attığı golün ardına filan sığınmasın. İleride tek başına çırpınan bir Ortega, orta sahada harikalar yaratan bir Ceyhun, kalesini özveriyle savunan bir Rüştü.. Bir-ikisi dışında, çok sayıda görev adamı.. Tabii, arada dökülen birkaç futbolcuyu da gözardı etmeyelim. İşte size Fenerbahçe gerçeği..

Elinden kaçırdı

Gençlerbirliği, böyle bir takım karşısında yeterince cesurdu demek, yanlış olur.. M'Bayo'yu sağ kanatta oyuna fazla sokamayan, Cafer'den yararlanamayan, Youla'yı yeterince kullanamayan kırmızı siyahlılar, bu Fenerbahçe'yi elinden kaçırdı. Okan, henüz büyük takımlarda oynayacak kapasitede bir oyuncu değil.

Onun da Tuncay gibi daha bir fırın ekmek yemeye ihtiyacı var. Savunmada Ümit, ardı ardına hatalarla ve yaptırdığı penaltıyla bir çuval inciri berbat etti.

Ersun Yanal'ın bombası ise, erken patlayacak gibi görünüyor.
Yazının Devamını Oku

Uslu ol Lorant!

19 Ekim 2002
<B>iNGİLİZLERİN ‘‘Sir’’ </B>unvanlı oyuncusu <B>Laurence Olivier</B> bile, koltuklarında sadece görevlilerin oturduğu boş bir tiyatroda, sahnede <B>Hamlet</B>'i canlandırırken falso yapar.. Sanat seyirci ile beslenir, onlarla icra edilir. ‘‘Futbol da bir sanat olduğuna göre’’ derken, cümlemi ortadan kesip soracaksınız: ‘‘Bahane uydurma. Biz bu F.Bahçe takımını 50.000 seyirci önünde, hem de çılgınca desteklenirken defalarca gördük.. Ne farkı var?’’ Haklısınız, bu oyuncular mahşeri kalabalığın önünde de böyleydi, ‘‘Sessiz film’’ oynarken de..

F.Bahçe, ‘‘Eski tas, eski hamam..’’ Kötü oynayanlar, görevlerini aynı değerde ifa etmeye devam ediyor. Başta ‘‘Fatih.. Sezon başından bu yana, bir kere iyi oynamadı. Ümit Milli Takımı'nda harikalar yaratan Tuncay 60, girdiği her maçta F.Bahçe'yi kurtaran Ceyhun 56 dakika oyunda yok. O saatten sonra oyuna giren adamda moral mi kalır? Peki, bu adamlar ne zaman ilk 11'de oynayacak, ne zaman kazanılacak? ‘‘Fatih'e gösterdiğin anlayışı, hakettikleri halde bunlara niye göstermiyorsun?’’ diye Lorant'a soracağım ama, çenemi boşuna yormuş olurum. Hakan Bayraktar'a bir şey söylemiyorum. Oynatıyorsun, oynuyor.. Zavallı çocuk, ‘‘Ben sağ kanatta harcanıyorum, ne olur oynatma’’ mı diyecek? Revivo enfes bir frikik atıyor, sonra ortada görünmüyor. Altay maçındaki Ortega nerede? Serhat'ın iyi oynaması, gol atması için ona ille de milli forma mı giydirelim?

SESSİZ İNFAZ OLACAKTI

Adanaspor, 10. dakikada F.Bahçe savunmasının kademe hatasından bir gol attı, böyle uygun bir ortamda üstüne yatamadı. 18. dakikada Ali Asım altıpastan topu kafayla kaleye gönderebilse, ikinci yarıda Murat Özatak yüzde yüzlük fırsatı kaçırmasa, sarı lacivertlilerin işi bitikti. Adeta, ‘‘Sessiz infaz’’ olacaktı bu..

Asbaşkan Mahmut Uslu, maç boyunca takımı tribünden idare etti. Serde, A Milli Basketbol Takımı'nda yaptığı koçluk var.. Öyle bağırdı ki, birara ‘‘Maçın seyircisiz oynanmasına, o yol açtı’’ diye şüphelenmedim değil.. Ama, hakkını vermek gerek.. Bu işten Lorant'tan fazla anlıyor galiba.. Uslu'yu kulübeye, Lorant'ı dışarı alsalar, F.Bahçe'de işler daha iyi yürür.. Uslu ol Lorant!
Yazının Devamını Oku