Cildimiz, dış ortamla doğrudan temas halinde olduğu için iklim değişikliklerinden en fazla etkilenen organlarımızdan biridir.
Soğuk hava, düşük nem ve sert rüzgârın birleşimi, epidermisin en üst tabakasında (stratum korneum) su kaybını artırır. Bu da cildin kurumasına, pul pul dökülmesine ve kaşıntıya yol açar.
◊ Cilt kuruluğu (Kserozis): Kış aylarında havadaki nem oranı azalırken, kapalı alanlarda kullanılan ısıtıcılar da ciltteki su kaybını hızlandırır. Lipid bariyerinin zayıflamasıyla birlikte cilt gerginleşir, çatlaklar oluşur ve kaşıntı hissi artar.
◊ Egzama (Atopik dermatit) alevlenmeleri: Kronik egzaması olan bireylerde kışın şikâyetler artar. Soğuk hava ve kuru ortam, ciltte enflamasyonu artırarak egzama plaklarının büyümesine ve kaşıntının şiddetlenmesine neden olur.
◊ Rozasea (Gül hastalığı) tetiklenmesi: Kış aylarında ani ısı değişimleri, sıcak-soğuk geçişleri ve sert rüzgâr, rozasea hastalarında kızarıklık ve damar genişlemelerini artırır.
◊ Kılcal damarların belirginleşmesi: Soğuk hava, ciltte vazokonstriksiyon (damarların büzülmesi) yaparken, sıcak ortama geçildiğinde damarlarda genişleme olur. Bu tekrarlayan süreç, yüz bölgesinde kılcal damarların belirginleşmesine yol açar.
En sık yapılan hatalar
Kışın cilt sağlığını korumak için yalnızca doğru ürünler kullanmak yeterli değildir. Aynı zamanda bazı yanlış alışkanlıklardan da kaçınmak gerekir:
Medikal ve estetik uygulamalar
Göz altı mezoterapileri
◊ Cilt tonu düzensizliği ve dolaşım problemlerinden kaynaklanan morluklarda kullanılır.
◊ Cilt altına vitamin, antioksidan ve amino asit içeren özel bir karışım enjekte edilir.
◊ Cildi besleyerek aydınlık bir görünüm kazandırır ve ince kırışıklıkları azaltır.
Göz altı bölgesinde koyulaşma, kırışıklık ve gevşeme olduğu durumlarda mezoterapi ürünleriyle redermalizasyon yaparak yani derimizin dermis tabakasını yeniden yapılandırarak hızlı bir şekilde göz altı bölgesinde aydınlanma ve sıkılaşma elde edilebilir.
Ciltte nemlenme, parlaklıkla birlikte yorgun yüz ve göz altı görünümünün düzeltilmesi, renkte açılma hızlı bir şekilde görülür. Zaman içinde hyalüronik asidin nem tutma kapasitesi ve sıkılaştırıcı etkisi cildi nemlendirip ince çizgilere çözüm olurken, içeriğinde diğer amino asitler hücre düzeyinde enerji üretimini düzenleyerek bozulmuş metabolik süreçleri düzeltir, serbest radikallerin birikmesini önler ve melanin oluşumunu engelleyerek hiperpigmentasyon yani lekenin oluşmasını önler.
Böylece etkinin çok hızlı başlayıp tekrarlayan uygulamalarla uzun sürdüğü bu yöntemle özel günlerinizde kapatıcı kullanmak zorunda kalmazsınız, sabah kaktığınızda sağlıklı canlı ve aydınlık bir cilt ve göz altıyla uyanabilirsiniz.
Göz altı morlukları, genetik yatkınlıktan dolaşım bozukluklarına, pigmentasyon artışından alerjik reaksiyonlara kadar birçok sebeple ortaya çıkabilir. Göz altı morluklarının en yaygın sebeplerinden biri, genetik yatkınlıktır. Aileden gelen bir diğer özellik, gözaltı cildinin ince olmasıdır. Göz çevresi cildinin doğuştan ince olan bireylerde, alttaki damarlar daha belirgin olabilir.
Genetik olarak bu duruma yatkın bireylerde, morluklar ergenlik döneminden itibaren gözlemlenebilir.
Yaşlanma süreciyle göz altındaki damarlar daha belirgin hale gelir ve aynı zamanda göz çevresindeki ciltteki pigment değişiklikleriyle birlikte morluklar daha görünür olabilir. Yetersiz uyku, göz çevresindeki damarların şişmesine ve kan akışının bozulmasına neden olabilir. Uyku eksikliğiyle vücutta stres hormonu olan kortizol artar, bu da cildin zayıflamasına, hassasiyetinin artmasına ve göz altı morluklarının belirginleşmesine neden olabilir. Ayrıca, uyku eksikliği vücutta sıvı birikimine yol açarak göz altındaki şişliği de artırabilir.
Stres, cilt sağlığı üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilir. Stres, vücutta inflamasyona yol açarak göz altı morluklarını artırabilir.
Ayrıca, aşırı alkol tüketimi, sigara içmek ve düzensiz bir yaşam tarzı da göz altı morluklarının görünümünü kötüleştirebilir.
Alerjiler, özellikle mevsimsel alerjiler veya ev tozu akarları gibi iç mekân alerjenlerine karşı duyarlılığı olan kişilerde göz altı morluklarını artırabilir. Alerjik reaksiyonlar, göz çevresindeki damarlarda genişlemeye ve şişmeye yol açabilir. Ayrıca, kaşıma isteği nedeniyle göz çevresinde mikroskobik düzeyde hasar oluşabilir, bu da morlukların görünümünü daha belirgin hale getirebilir.
Hormonal değişiklikler Kadınlarda, hormon düzeylerindeki değişiklikler göz altı morluklarını artırabilir. Özellikle adet dönemi, gebelik, doğum kontrol haplarının kullanımı ve menopoz gibi süreçlerde hormonlar, cilt yapısını etkileyebilir. Bu dönemlerde vücutta sıvı tutulumunun artması, göz çevresindeki damarların belirginleşmesine neden olabilir. Hormonlar ciltteki melanin üretimini etkileyerek pigment değişikliklerine yol açabilir.
Beslenme eksiklikleri ve anemi
Mavi Işık: Dijital dünyanın görünmez tehlikesi
Telefon, bilgisayar ve tablet gibi elektronik cihazlardan yayılan mavi ışık (HEV ışık), yalnızca gözlere değil, cilde de zarar verir. Yapılan araştırmalar, mavi ışığın serbest radikal oluşumunu tetiklediğini, kolajen yıkımına neden olduğunu ve hiperpigmentasyon riskini artırdığını göstermiştir. Özellikle melazma ve güneş lekesi gibi sorunlara yatkın kişilerde mavi ışık, cilt tonunu düzensizleştirebilir.
Ne yapılabilir
Geniş spektrumlu güneş kremleriyle mavi ışık koruması sağlayan ürünler kullanılmalı. Bu ürünler 3-4 saat aralıklarla cilde uygulanmalıdır.
Antioksidan desteği: C vitamini, E vitamini ve niasinamid gibi içeriklerle cilt savunması güçlendirilmeli.
Ses dalgalarıyla gençleşme
Teknolojinin ilerlemesiyle, yüz gençleştirme çalışmalarında ameliyatsız yöntemlerin sayısı giderek artıyor.
Ses dalgalarıyla gençleşme, yüz ve vücut bölgelerinde cilt sıkılaşması, kırışıklıkların azaltılması ve gençleşme sağlamak amacıyla kullanılan bir yöntemdir.
Bu yöntemde genellikle yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason (HIFU) ya da radyofrekans teknolojisi kullanılır.
Ses dalgalarıyla nasıl gençleşilir?
Bu sistemde ses dalgalarının mekanik etkisinden faydalanılır. Ultrason yani ses dalgaları, hamilelerde bile bebeğe zarar vermeden kullanılan bir görüntüleme tekniğidir.
Fokuslu Ultrason, ses dalgalarının odaklandığı noktaya ulaşarak, plastik cerrahların yüz germe ameliyatlarında düzelttiği tabakaya kadar iner ve burada ameliyat gerektirmeden tek seansta kolajen uyarımı ve germe etkisi oluşturur. Bu masum ve etkili enerji sayesinde cilt altı bağ dokusu sıkılaşır, cilt sarkmasının önüne geçilir.
HIFU
Ben nedir?
Benler, derideki melanosit adı verilen pigment hücrelerinin bir araya toplanması sonucu oluşur. Genellikle kahverengi veya siyah renkte olurlar ve yuvarlak veya oval şekillidirler. Benlerin boyutları birkaç milimetreden birkaç santimetreye kadar değişebilir. Doğumdan itibaren görülebilirler veya yaşamın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkabilirler.
Hangi benler tehlikelidir?
Doğumsal benler (Konjenital Nevus): Doğumda mevcut olan benlerdir. Genellikle diğer benlere göre daha büyüktürler ve nadiren kansere dönüşebilirler.
Edinsel benler (Edinilmiş Nevus): Hayatın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkan benlerdir. Bu benlerin çoğu zararsızdır, ancak bazıları cilt kanseri riskini artırabilir.
Atipik (Displastik) benler: Düzensiz kenarlı ve farklı renklere sahip olabilen benlerdir. Melanom riskini artırdığı için bu benler dikkatle izlenmelidir.
Dikkat edilmesi gereken değişiklikler
Benlerin çoğu zamanla değişiklik göstermesi normaldir. Ancak bazı değişiklikler cilt kanserinin habercisi olabilir. “ABCDE” kuralı tehlikeli değişiklikleri anlamaya yardımcı olabilir.
Son 5 yılda kozmetik dermatolojide yaşanan teknolojik gelişmelerin daha kısa seanslarla, acısız ve ameliyatsız uygulamaları gündeme getirmesi ise erkeklerin bu konuya olan eğilimini yükseltti.
Erkekler, fiziksel görünümlerini iyileştirmek için daha çok cerrahi müdahale gerektirmeyen, kısa sürede uygulanabilen ve doğal görünümlü estetik işlemleri tercih ediyor.
İşte erkeklerin en sık tercih ettiği ameliyatsız estetik işlemler:
BOTOKS
Botoks, alın ve göz çevresindeki mimik çizgilerinin hafifletilmesi amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Kasların geçici olarak hareket etmesini engelleyerek kırışıklıkların oluşmasını önler. Erkekler, özellikle iş hayatlarında daha dinamik ve genç bir görünüm elde etmek için botoks uygulamalarını tercih etmektedir.
S
aç dökülmesi, insanların yaşamlarının bir noktasında karşılaştığı yaygın bir durumdur. Özellikle mevsim değişiklikleri sırasında artan saç dökülmesi, birçok kişinin endişe duyduğu bir konudur.
Mevsimsel saç dökülmesi genellikle normal bir süreçtir ve bir sorun teşkil etmez. Tıpkı doğa gibi saçlarımız da ilkbaharda kendini yenilemeye hazırlanır. Ancak sürekli ve aşırı saç dökülmesi varsa, bu durumun altında yatan nedeni belirlemek için bir dermatoloğa danışmak önemlidir.
Sebepleri nelerdir?
Mevsimsel saç dökülmesi, vücudun mevsim değişikliklerine uyum sağlamasıyla ilişkilidir. Özellikle sonbahar ve ilkbahar aylarında, saç dökülmesinde artış görülmesi yaygındır. Bu dönemlerde, vücut daha önceki mevsimde büyüyen saçların yerine yeni saçların çıkmasını teşvik eder.
Bu nedenle, eski saçların dökülmesi doğal bir süreçtir ve genellikle endişe edilecek bir durum değildir. Ancak, sürekli ve aşırı saç dökülmesi varsa, bu durumun altında yatan başka bir sorun olabilir. Stres, yanlış beslenme, hormonal değişiklikler veya ciddi sağlık sorunları gibi faktörler saç dökülmesine neden olabilir.
Yalancı dökülmeler
Bazen kişiler saçlarının sürekli döküldüğünden şikayet eder. Saç dökülmesi ne zaman endişe verici hale gelir? Bu soruya cevap bulmak için saç döngüsünü anlamak önemlidir.