Botoks bir çeşit yılan zehri midir?
Bu soruya yıllardır cevap veriyorum. Yine cevabım; hayır! Botoks, birçok kişinin düşündüğü gibi yılan zehrinden değil, laboratuvar ortamında “Clostridium Botulinum” isimli bakteriden elde edilen bir ilaçtır. İlk kez oftalmologlar tarafından şaşılık tedavisi için kullanılmıştır. Sonrasında derideki kırışıklıklar için FDA tarafından onay alınarak uygulanmaya başlanmış ve zamanla kullanımı yaygınlaşmıştır.
Botoks sonrası yüzüm şişecek mi?
Yine halk arasında, sıklıkla televizyon ünlülerinde görülen şişkin ve abartılı yüzler botoks ile ilişkilendirilir. Oysa botoks yüzde şişkinlik yapmaz. Bu görünüm, dolgu maddesi veya yağ enjeksiyonları ile ilişkilidir. Botoks, mimik kırışıklığına neden olan kaslarda gevşeme ve rahatlama yaptığı için mimik kırışıklıklarını azaltan bir uygulamadır. Yüze hacim vermek amacıyla kullanılmaz. Hatta halk arasında “dudak botoksu” gibi tanımlamalar vardır ki tamamen asılsızdır. Dudak içine botoks yapılmaz. Dudaklara hacim veren uygulama; dolgudur.
Yüzümde şaşkın bir görüntü mü olacak?
Hayır, botoks yüzde ifade kaybına neden olmaz. Doğru ellerde yapılan bir botoks uygulamasında mimikler korunur. Çünkü tecrübeli olan uzman doktor, botoksun dozunu buna göre ayarlar. İfadesiz görünüm genellikle botoks enjeksiyonunun aşırı dozda uygulanmasının bir sonucudur. Geçmişte botoks enjeksiyonları sırasında anatomik noktaları belirleyememek, oranı ayarlayamamak gibi acemice hatalar bu şaşkın ve ifadesiz görüntüye neden olabiliyordu. Artık doktorlar çok daha tecrübeli, hastaneler çok daha donanımlı. Deneyimli bir doktor hangi kasa ne kadar uygulama yapılacağını bildiğinden sonuç doğal görünecektir. Botoks kas aktivitesini azaltacak, ancak tamamen de azaltmayacak şekilde dikkatlice uygulanmalıdır. İyi bir sonuç için uzman bir hekimle görüşmelisiniz.
Etkisi geçince yüzüm eskisinden daha mı kötü olacak?
Botoks uygulaması da pek çok diğer estetik uygulama gibi geçicidir. Etkisi ortalama 4-6 ay devam eden ilaç, kaslarınızı onaracak ve mimik kırışıklıklarınızı düzeltecektir. Ancak etkisi geçmeye başladığında, cildiniz olması gerekenden daha iyi bir konumda olacaktır. Botoks tedavilerinizi düzenli aralıklarla yaptığınızda kırışıklıklarınızın kötüleşmesini önleyecektir. Botoks yapmayı bırakmaya karar verirseniz, botoksun kas gevşetici etkisini yavaşça kaybedersiniz ve yüz hareketleriyle kırışıklıklar normal şekilde gelişmeye devam eder. Botoks kırışıklıkların oluşumunu hızlandırmaz veya görünümünü kötüleştirmez. Bunun yerine kırışıklıklarınız tedaviye başlamadan önce nasılsa o noktaya hatta çoğu kişide daha da iyi bir duruma geri döner.
Cilt orucu nasıl olur?
Yakın zamanda “cilt orucu” tabirini daha sık duymaya başlayacaksınız. Bu yöntem için belirli süre herhangi bir kozmetik, makyaj veya bakım ürünü kullanılmıyor. Böylelikle cildin tekrar bariyerinin güçlenmesi ve yağ salgılarının normale dönmesi hedefleniyor. 3 hafta süre ile bırakın cildiniz biraz nefes alsın
Aşırı bakım, bakımsızlık kadar zararlı
Cilde sürekli olarak aktif içerikli ürünler kullanmak, üst üste yapılan peeling ve maskeler, kulaktan dolma bilgilerle yapılan ve doğal sanılan bakımlar, serumlar veya cilt tipine uygun olmayan nemlendiriciler ve tabii ki akşama kadar ve her gün uygulanan makyaj cildi yorar. Bariyerinin zedelenmesine, cildin kendi salgılarının azalmasına ve hücresel yenilenmenin yavaşlamasına neden olur.
Özellikle tıkayıcı kozmetik ve makyaj ürünleri cildin oksijenlenmesinin azalmasına, mikro dolaşımın yavaşlamasına ve sonuç olarak cildin daha mat ve sağlıksız görünmesine yol açar.
İşte bu yüzden cildin tekrar sağlıklı yapısına kavuşması için cildi dinlendirmek ve bir süre kendi haline bırakmak gerekir. Bu da “cilt orucu” diye tanımlanır.
Normal bir cilt kendini ortalama 3 haftalık bir sürede yeniler. Bu süre zarfında herhangi bir uyarı vermeden cildin doğal seyrinde yenilenmesi sağlanır.
Vücut çatlakları neden oluşur?
Yaygın bir problem olan çatlakların esas nedeni hormonlar olmakla birlikte kilo alıp verme, aşırı spor ve egzersiz, gebelik, hormonal değişimler gibi nedenlere bağlı olarak artabilir.
Genellikle kalça, bacak, karın ve göğüslerde meydana gelen çatlaklar kadınlarda erkeklerden daha sık görülür.
Normal bir cilt, yüzde 80 kolajen ve yüzde dört elastinden oluşur. Cilt yapısında bulunan elastin, cilde esnekliğini veren ve gerilmesini mümkün kılan proteindir. İşte elastin lifleri hasar gördüğünde cilt çatlakları ortaya çıkar.
Çatlaklar, derinin aşırı gerilmesinden dolayı elastik ve kolajen bağlarının bozulmasıyla meydana gelen cilt görünümü bozukluklarıdır. Cilt çatlakları, genellikle ergenlik döneminde çok hızlı kilo alıp verme sonucunda ve gebelik döneminde hormonal ve genetik etkilerle meydana gelir.
Hamilelik ve aşırı kilo alma gibi cildin esnek yapısını zorlayan durumlarda, cildin dermis adı verilen ikinci tabakasında ufak çizikler halinde yırtılmalar oluşur. Sağlık açısından hiçbir zararı olmayan bu çizikler, cildin dış yüzeyinde gözle görülebilir beyaz çizgilere neden olur.
Kimlerde görülür?
Daha çok kadınlarda olsa da erkeklerde de görülebilir. İlk oluştuklarında pembe ya da mor renkte olan cilt çatlakları zamanla gri ve beyaz renge dönüşür.
Diş sıkma yaygınlaştı
Diş sıkma toplumun neredeyse yarısında, yaşamlarının belli dönemlerinde görülen yaygın bir problemdir. Kişi istemsiz olarak dişini sıkar, gıcırdatır. Diş sıkma, stres belirtisi olabilir. Strese eğilimli kişiler endişelendiğinde, bir işe konsantre olurken, uyurken ya da sinirlendiklerinde diş sıkabilirler. Toplumda sıklıkla karşılaşılan diş sıkma sorunu istem dışı gelişir ve insanlar genellikle bunun farkına varmazlar. Çoğunlukla uyku sırasında olduğu için ebeveynler ya da partnerleri bu sorunu fark eder. Diş sıkmanın en sık görülen belirtileri şunlardır: Geçmeyen baş ağrısı, kulak ağrısı, şakak bölgesinde sertlik ve çiğneme sırasında çene ağrısı.
Tedavi edilmezse ne olur?
Halk arasında diş sıkma ya da gıcırdatma olarak bilinen bruksizmin en önemli ve en yaygın belirtisi; sabah kalkıldığında yüz kaslarında, çene ekleminin yan kısımlarında, baş ve boyun bölgelerinde oluşan ağrılardır. Tedavi edilmeyen kronik diş sıkma, dişlerin dış tabakasını eritir. Başvuran hastalarda yapılan muayenede kuvvetli sıkmaya bağlı aşınmayla ortaya çıkan diş boyu kısalığı ve dişlerin yüzeylerinde ince hatlı çatlaklar görülebilmektedir. Herhangi bir travma olmadığı halde diş mine kırıkları görülebilir. Yemek yerken aşırı hassasiyete sebep olur.
Özellikle gece uyurken diş sıkmak, kronik çene eklem rahatsızlıklarını beraberinde getirir. Ayrıca dişlerin devamlı birbirlerine sürtmesi sonucu dişler zarar görebilir. Yine sürekli ve farkında olmadan diş sıkma, çene ve baş ağrısına neden olabilir.
Estetik açıdan da sürekli dişlerini sıkan kişilerde yüz şekli ovalden kareye doğru döner. Çiğneme kasının aşırı kasılması ve sertleşmesiyle yüzün alt yarısı genişler ve yüz ovali bozulabilir, alt yüzde sarkma görülebilir.
Masseter botoksu nedir?
Dişlerdeki aşınmayı ve yıpranmayı önlemek, bruksizm ile ilişkili çene ağrılarını hafifletmek için botoks uygulaması bir tedavi seçeneği olarak tercih edilebilir. Bruksizm tedavisi için botoks uygulaması yapılan hastalarda etki yaklaşık 6 ay süresince devam eder. Bununla beraber semptomlar, tipik olarak enjeksiyonu takiben 2 hafta içinde iyileşme gösterir.
Aşırı terleme neden olur?
Terleme normal, fizyolojik bir durumdur. Bir hastalık olarak değerlendirilen ‘hiperhidrozis’ ise kişinin vücut ısısının artmadığı durumlarda bile terlemesidir. Vücudun belirli bölgelerinde terleme oluyorsa bu “bölgesel hiperhidrozis” olarak tanımlanır. Bölgesel aşırı terleme en çok koltuk altı, eller, ayaklar, alın bölgesi ve saç diplerinde görülür. Ayrıca kasık ve göğüs arasında da görülebilir.
Aslında terleme uyarısı gelince bu sinyal eşit miktarlarda vücuda dağılır ve kişi tüm vücut alanlarından eşit miktarlarda terler. Bölgesel hiperhidozis sorunu olan kişilerde ise bu uyarı aynı miktardaki terin neredeyse tamamının koltuk altı, eller gibi alanlardan atılmasına neden olur.
Aşırı terleme şikâyetinde öncelikle altta yatan bir neden olup olmadığının araştırılması çok önemlidir. Bölgesel terleme yapısal olmakla beraber bazı hormonal bozukluklar örneğin hipertiroidi hastalığı aşırı terlemeye yol açabilir. Yine aynı şekilde menopoz dönemi, beslenme bozuklukları, obezite, diyabet gibi metabolik hastalıklar da hiperhidrozisin nedeni olabilir. Kullanılan ilaçlar, enfeksiyonlar, kalp yetersizliği, eklem hastalıkları da aşırı terleme yapabilen durumlardır.
Aşırı terleme ciddi sağlık problemlerinden kaynaklanmıyorsa, sadece stres, heyecan veya sıkıntı gibi kişinin sempatik deşarjının arttığı durumdan kaynaklanıyorsa, bunun tedavisi için bazı alternatifler mevcuttur.
Ter neden kokar?
Özellikle katlantı bölgelerinde terleme, sıklıkla pişik ve mantar hastalığına ve bu bölgelerde ıslaklıkla oluşan sıyrıklar nedeniyle enfeksiyona zemin hazırlar. Mantar ve bakteriler kokuya neden olur. Ayaklarda ve parmak aralarında görülen kaşıntılarla soyulmalar genellikle mantar hastalığının belirtisidir. Mantar enfeksiyonuna sebep olan en önemli etkense nem ve rutubettir.
Islak ortam, mantarın kolay üremesine ve hastalığın tekrarlamasına neden olacaktır. Bu durumda yapılması gereken, mantar ilaçları ile enfeksiyonu tam olarak tedavi ettikten sonra tekrarlamasını önlemek için ter ve ıslaklığı önlemektir.
Saç dökülmesi ve saç kalitesindeki değişimin tedavisine yönelik yaklaşım; öncelikle nedene yönelik eksikliklerin giderilmesi, aşırı hormonal aktivitenin engellenmesine yönelik çeşitli tedavi modellerini kapsamaktadır.
Bazen de kişiler saçlarının sürekli döküldüğünden şikâyet ederler. Saç dökülmesi ne zaman gerçek bir dökülmedir, buna cevap vermek için kişinin saç döngüsünün bilinmesi önemlidir.
Saçın büyüme, dinlenme ve dökülme dönemleri vardır. Bu dönemler 2-6 sene sürer. Yani bir saç teli ortalama 5 yılda bir kendini yeniler. Günde ortalama 100-150 saç telinin dökülmesi normal sayılırken, bu sayının birden artması veya azalması saç sağlığının bozulduğunun bir sinyalidir. Ancak kişide saçlar dökülmesine rağmen seyrelme olmuyorsa bu durum o kişinin saç döngüsünün hızlı olmasıyla ilgilidir ve normal bir durumdur. Bu döngüdeki aksamalar bazen ani bir dökülme şeklinde karşımıza çıkar. Özellikle mevsim geçişlerinde ani saç dökülmesi sıkça karşılaşılan bir durumdur.
Bahar aylarında görülen saç dökülmelerinde yenilenen saçların daha kalın, canlı ve sağlıklı çıkması için destekleyici bakım kürleri ve tedaviler yapılmaktadır. Bu anlamda yapılan tedaviler arasında; saç mezoterapisi, PRP tedavisi, hücresel saç tedavileri vardır.
Şampuanlar dökülmeyi tedavi edemez
Bir şampuanın saç dökülmesini tedavi etmesi mümkün olmamakla birlikte, kullanılan ürünün saçın yapısına uygun olması önemlidir.
Kuru saçlar için kullanılan şampuan, nemlendirici ve besleyici yağlar içermelidir.
Öncelikle şunu bilmeniz gerekir; akne tedavi edilebilen bir hastalıktır ve tedavi çoğu zaman sabır ister. Ancak artık aknede daha hızlı çözüm alınabilecek tedavi yöntemleri de mevcuttur. Evde kullanılan ilaçlarla yapılan akne tedavilerinin yerini hekim kontrolünde yapılan akne tedavi protokolleri aldı ve bu yöntemlerle tedavi süreleri çok kısaldı. Aknenin öncü elemanları olan siyah noktaları tedavi ederek aknenin tekrarlanmasını önlemek çok önemlidir. Ayrıca akne tedavisi ne kadar erken başlarsa, skar ve iz oluşum riski o kadar azalacaktır.
Akne kimlerde görülür?
Aknenin oluşumunda birçok faktörün etkisi olduğu düşünülmekle beraber; hormonlar, genetik özellikler, mikroplar ve ilaçlar ön plandadır. Stres, aşırı terleme ve mesleki nedenler diğer faktörlerdir. Karaciğer ise bu konuda son derece masumdur.
Yapılan çalışmalarda 11 ile 30 yaş arasındaki bireylerde aknenin görülme sıklığı yüzde 80 olarak bildirilmiştir. Yaşamsal önemi olmamakla birlikte estetik açıdan sorunlar yaratmakta, hatta psikolojik bozukluklara yol açabilmektedir. Özellikle ergenlik döneminde, hem erkek hem de kızlarda artan androjen hormonu seviyesi aşırı yağ üretimine yol açar.
Akneli kişilerin sebum adı verilen yağ salgıları, normal kişilerden daha fazladır.
Akne oluşurken kıl köklerinin huniye benzeyen yerinde bakteriler, sebum ve hücresel atıklar kümelenir ve tıkanma yaratır. Böylece sivilcenin ilk aşaması olan siyah noktalar oluşur. Foliküldeki yağ ve hücrelerle beslenerek çoğalan bakteriler, kimyasal maddeler salgılayarak burada bir reaksiyon oluştururlar ve folikül duvarı parçalanır. Sebum, bakteriler, ve hücreler deri içine dağılarak kızarıklık, şişme ve iltihaplanmaya neden olur. Böylelikle iltihaplı sivilceler, şekil ve doku bozukluğu yapan kistler ortaya çıkabilir.
Sivilceler sadece ergenlik döneminde görülmez, ancak klasik akne hormonal etkiler nedeniyle bu yaşlarda daha sık ortaya çıkar ve şiddetli seyreder. Kişinin kalıtsal özellikleri ve deri yapısına bağlı olarak ileri yaşlara kadar devam edebilir. Ancak 30 yaşın üzerinde pek sık görülmez.
Özellikle yazın artan bu lekelerin tedavisi için en uygun zaman kış aylarıdır. O nedenle geç kalmadan tedaviye başlamak gerekir. Peki ‘tedavide en etkili yöntemler nelerdir’ diye sorarsanız her zaman vurguladığım gibi ‘leke tedavisi kişiye özeldir’ derim.
LEKE TEDAVİSİNDE YENİLİKLER
Leke tedavisi biz dermatologların en çok kafa yorduğu ve sürekli araştırmalarla yeni yaklaşımların ihtiyaç duyulduğu bir alandır. Son zamanlarda leke tedavisinde oldukça iyi sonuçlar vardır. Şu anda altın standart tedaviler arasında yeni nesil spesifik dalga boylarıyla çalışan cilt yüzeyindeki hücrelere hasar vermeden hatalı pigment hücrelerini ve hasarlı dokuyu hedefleyen cilt yenileme sistemleri yer almaktadır.
Kış ayları, her türlü leke tedavisi için en uygun zamandır. Lekeler ne kadar yeni oluşmuşsa tedaviden de o kadar çabuk ve başarılı yanıt alınır. Eğer leke eskiyse tedavi süresi de bir o kadar uzar. Leke tedavisinde süreç, kişinin cilt yapısına, oluşan lekenin derinliğine ve uygulanacak tedavi prosedürüne göre değişiklik göstermektedir. Genellikle leke tedavisinde tek bir yöntem yeterli olmaz bu nedenle leke tedavisine ek kombine tedaviler uygulanır.