Aslıhan Erçakar

Çocuklarda okul fobisi ve çözüm yolları

23 Ekim 2020
Çocukların okuldan korkusu aslında bir tür ayrılma kaygısıdır. Çocuk okula gitmeyi reddedebilir ya da anne babadan ayrılınca ortaya çıkan yoğun kaygı-korku nedeniyle büyük güçlükler çekerek okula gider.

Ayrılık kaygısının altında yatan nedenlerden biride sosyalleşme endişesidir.

Okul fobisinin 3 temel nedeni

Okul fobisi olan çocukta;

Okul fobisini neler tetikler?

Annenin çocuğun bireyselleşmesine izin vermemesi diğer bir ifadeyle anneninde çocuğa bağımlı olması söz konusu olabilir.

Peki, okul fobisi olan çocuğa nasıl yardımcı olabiliriz?

-Öncelikle çocuğun korkusunu anlamalıyız ve küçümsememeliyiz.

-İşe çocuğa okulu tanıtmakla başlayabiliriz. Okuldan korkan çocuk aslında okulu tanımadığı ve ne yapcağını bilmediği için korku duymaktadır. Çocuğa neden okula gidildiğini, öğretmenin kim olduğunu uygun bir dille anlatmamız gerekir. Bunun yanında çocuğun ilk kez tanışacağı sınıf, öğrenci, ders gibi terimlerin ne anlama geldiğini de açıklamalıyız.

Yazının Devamını Oku

Okul uyumunu kolaylaştırıcı yöntemler

10 Eylül 2019
Birçok ebeveyn çocuğunun okula uyum süreci hakkında kaygılı olabilir. Ancak süreci zorlaştırmamak adına ebeveynlerin kaygılarını indirgeyebilmesi ve çocuğun bu kaygıyı hissetmemesi oldukça önemli bir konu…

Birçok ebeveyn çocuğunun okula uyum süreci hakkında kaygılı olabilir. Ancak süreci zorlaştırmamak adına ebeveynlerin kaygılarını indirgeyebilmesi ve çocuğun bu kaygıyı hissetmemesi oldukça önemli bir konu…

Bu süreçte ebeveynler bazı noktalara dikkat ederse uyum daha kolay sağlanabilir:

1) Çocuğa okulun başlayacağı ile ilgili minik hatırlatmalar yapabilirsiniz. Bu hatırlatmalar sürekli yapılmamalıdır. Aksi takdirde çocukta kaygı tetiklenebilir. Ancak hiç yapılmaması da doğru değildir. Bu noktada ebeveyn yeri geldiği zaman oldukça doğal bir şekilde yakında okulların başlayacağını ve çocuğun okula gideceğini ifade edebilir.

2) Ebeveynlerin kaygılı olmaması, net ve anlaşılır olması süreci iyi yönetebilmeleri adına çok önemlidir. Bazı ebeveynlerin çocuklarından ayrılacağı için endişelenmesi ve durumu çok fazla duygusallaştırmasına şahit olabiliyoruz. Ancak bu gibi durumlar çocuk açısından çok tehlikelidir. Ebeveynin kaygısını hisseden çocuklarda okul uyumunun zorlaştığı gözlenmektedir.

3) Okul başlamadan önce birlikte okulu, sınıfı, okul bahçesini gezebilirsiniz. Böylece çocuğun zihninde okulun nasıl bir yer olduğu hakkında imajlar oluşacaktır ve belirsizlikleri azalacaktır.

4) Okulun ilk haftalarında çocuk okula alışırken ebeveyni olarak çocuğunuzla birlikte bir müddet okulda bulunabilirsiniz. İlk günlerde okula çocukla birlikte gidip alışma ve güven duyma sürecinde ona eşlik edebilirsiniz. Başlangıçta kısa süreli olarak okulda bulunmak ve birlikte okuldan ayrılmak çocuklar için daha güven verici bir yöntem olabiliyor. Zamanla okulda bulunduğunuz süreleri uzatabilir ve böylece çocuğu okulda yanında siz bulunmadan durmasına hazırlayabilirsiniz.

5) Çocuğa “Seni kapıda bekliyorum”, “Beş dakika sonra geleceğim” gibi söylemlerde bulunup sonrasında ortamı terk etmek çok sakıncalıdır. Böyle bir durum yaşayan çocuk kendini güvensiz hisseder ve ayrılıkla ilgili yoğun kaygılar oluşturabilir. Gideceğiniz zaman bunu çocuğa net bir şekilde açıklamalısınız.

6) Çocuğa onu okuldan kimin alacağını ve ne zaman alacağını ayrılmadan önce mutlaka söylemelisiniz. Bunu bilen çocuk kendini güvende hisseder ve okuldayken akşam alınacağını ve eve döneceğini bilerek rahat bir şekilde hareket eder.

Yazının Devamını Oku

Israrcı çocukla baş etmenin yolları

26 Mart 2019
Çocuklar 2 yaşından itibaren “birey” olma yolunda adım atmaya başlarlar. Bu adımları atarken bağımsızlıklarını ispatlamak, artık büyüdüklerini, bebeklikten çıkmaya başladıklarını etrafındakilere kanıtlamak isterler. Bunu kanıtlamak öyle kolay değildir onlar için. Çünkü aslında çocuklar büyürken bir yandan çelişkiler de yaşarlar kendi içlerinde Zaman zaman gerginleşirler ve inatlaşmalarla, tutturmalarla hatta çoğu zaman öfke nöbetleri ve ağlama krizleri ile gerginliklerini dışarıya yansıtırlar. Özellikle 3-6 yaş döneminde gözlemlediğimiz bu davranışlar aslında gelişimin normal bir parçasıdır.

Ebeveynler sınırları net bir şekilde çizerek çocuğa bağımsızlığını kanıtlayabilme fırsatı verirse çocuk kendini daha huzurlu ve güvende hissedecektir. Dolayısıyla bu davranışlar krize dönüşmeden yaşanacak ve çocuk için sağlıklı bir gelişim tamamlanacaktır.

Bu dönemde; dışarıya çıkma, istediği bir oyuncağın alınması, parktan eve gelmek istememe gibi durumlarla çok sık karşılaşan ebeveynler çocuklarının bu tutumları karşısında kendilerini çaresiz hissedebilirler. Çoğu zaman da bu gibi durumlarla nasıl baş etmeleri gerektiğini bilmedikleri için “tutturma” davranışına karşı kısa vadeli rahatlatıcı çözümler bularak durumu geçiştirmeye ve sadece o an krizi çözmeye odaklanırlar. Ancak ebeveynlerin kısa vadede sorunu çözmek adına çocuğun istediğini elde etmesine izin vermesi ya da tutarsız tavırlar sergilenmesi çocuğun “tutturma”, “ağlama” krizlerinin pekişmesine hatta alışkanlık haline dönüşmesine neden olur. Dolayısıyla da çocuğun ruhsal gelişimi zarar görür.

Çocukların her yaş döneminde kurallara ve sınırlandırılmaya ihtiyacı vardır. Kural ve sınırların olması çocuğun kişilik gelişimine katkıda bulunur, onu dış dünyaya, farklı ortamlara hazırlar. Çünkü dışarıda, kreşte, yuvada ve okulda uyulması gereken kurallar ve sınırlar vardır. Bu disiplin çocuğa ebeveyn tarafından erken yaşlarda verilirse çocuk içinde bulanacağı sosyal ortamlarda kendisini rahat ve güvende hisseder. Bu rahatlık ve güvenlik hissi çocuğun farklı ortamlara uyumunu kolaylaştırır. 

Okul öncesi dönemdeki çocuklar her ne kadar birey olma yolunda ilerleselerde, bu sınırları kendi başlarına belirleyebilecek ve yönetebilecek olgunlukta değildirler. Bu nedenle, çocuk ruhsal gelişiminin temellerinin atıldığı ilk dönemlerini tamamlayana kadar onlara sınır ve kural koyan, çeşitli düzenlemelerle hayatlarını güvenli hale getiren ebeveynlerin varlığına ihtiyaç duyar.

Ebeveynlerin sınırları korumak ve istenmeyen davranışların önüne geçmek için dikkat etmeleri gereken bazı noktalar vardır. Çocuğunuzla kural ve sınırları önceden belirlemeli ve bunları belirlerken:

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

20 Mart 2019
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çocuklarda oldukça yaygın olarak görülen bir ruhsal bozukluktur. Bu bozukluk genellikle çocuklarda dikkat eksikliği, dürtüsellik ya da aşırı hareketlilik hali yani hiperaktivite durumu ile karşımıza çıkmaktadır. DEHB olan çocuklar davranışlarını kontrol edemezler ya da bir göreve dikkatini vermekte zorluk yaşayabilirler. Bu gibi durumlar çocuğun öncelikle ev ve okul hayatını etkileyerek hem kendisinin hem de çevresindekilerin yaşam kalitesini bozmaktadır.. Erkeklerde görülme durumu kızlardan daha yaygındır.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu belirtileri 3 ayrı kategoriye ayrılmaktadır. Dikkat eksikliği boyutunda çocuğun yapılan göreve dikkatini veremediği, verilen görevi tamamlamakta zorlandığı, günlük işlerinde ve ödevlerinde sık hatalar yaptığı gözlenir. Bu çocukların aynı zamanda eşyalarını çok sık kaybettikleri ve günlük işlerinde yoğun unutkanlık durumu yaşadıkları görülmektedir.

Hiperaktivite boyutuyla kendini gösteren DEHB’li çocukların ise aşırı hareketli olmaları en temel belirtidir. Ancak her hareketli çocuğun DEHB olduğunu söylemek doğru olmayacaktır. Bu bozuklukta tanımlanan hareketlilik koşmak, yerinde duramamak, yerinde oturmakta güçlük çekmek şeklinde görülmektedir ve tüm bu davranışların sadece bir ortamda değil her yerde görülmesi beklenir. Çok konuşmak, sorulara aniden atlayarak cevap verme durumu ve tehlikeli aktivitelerle uğraşmak gibi durumlar hiperaktivite bozukluğunun diğer belirtileri olarak karşımıza çıkabilmektedir.

Bozukluğun diğer bir boyutu ise dürtüsellik olarak tanımlanmaktadır. Dürtüsel çocukların ise arkadaşlarına laf atarak sataştıkları, ne söylediklerinin farkında olmadıkları ve özellikle oyun esnasında sıra beklemekte zorluk çıkardıkları görülmektedir.

DEHB’nin tedavi edilme durumu kişiden kişiye değişkenlik göstermektedir. Tamamen iyileşmenin sağlanması ve önlenmesi mümkün olmayabilir. Ancak erken teşhis edildiğinde yapılan uygun tedavi ve eğitim planı ile kişinin sosyal yaşantısı iyileştirilebilir.

Kişiye özel uygun eğitim planı için öncelikle uzman tarafından gerekli testler yapılmalı ve bozukluğun boyutu tespit edilmelidir. Sonrasında kişinin hangi alandaki bilişsel becerileri eksik kalmışsa o alana yönelik iyileştirme sağlanmalıdır. Her çocuğun algılama ve öğrenme kapasitesinin farklı olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla bu noktada çocuğun öğrenme biçimini uzman desteği ile keşfetmek ve bu yönde öğrenmeyi gerçekleştirmesini sağlamak en doğru çözüm yollarından biri olacaktır. 

Eğer çocuğunuzda bu gibi belirtileri gözlemliyorsanız en kısa sürede bir uzmandan destek almayı ihmal etmeyin. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ne kadar erken teşhis edilirse çözüme ulaşmakta bir o kadar kolay olacaktır. Ebeveynlerimizin bu konuda daha hassas ve bilinçli hareket etmeleri dileklerimle…

Yazının Devamını Oku

Çocuklara ne zaman zekâ testi yapılmalı?

31 Ocak 2019
Zekâ testi uygulanması konusunda hem uzman hem de ebeveyn etik davranmalıdır. Ebeveyn çocuğunun zekâ düzeyini ya da puanını merak ettiği için test yaptırmamalıdır. Zekâ testleri amaç değil araçtır.

Zekâ testinin uygulanması belli bir ihtiyaca bağlı olmalıdır. Çocuk bu testin sonucundan ileriki yaşantısı için fayda sağlayacaksa test uygulanmalıdır. Sırf merak için yapılan uygulamalar çocuğa faydadan çok zarar getirebilir.

Genellikle iki durum için zekâ testi uygulanmasını bekleriz:

• Eğer çocuğun akranlarına göre üstün performans gösterdiği gözlemleniyorsa testin uygulanmasında fayda vardır. Çocukta güçlü merak duygusu ve hafıza, yüksek öğrenme hızı, zengin bir kelime haznesi, zengin bir hayal dünyası ve yaratıcılık gibi durumlar varsa test uygulanmalıdır. Test sonucuna göre ise sonraki adım planlanmalıdır. Çocuğun üstün yönlerini pekiştirmek ve daha çok geliştirmek ya da üstün olduğu alanlara yönlendirerek daha başarılı olmasını sağlamak çocuk için daha faydalı olacaktır.

• Eğer çocuğun yetersiz performans gösterdiği gözlemleniyorsa aynı şekilde testin uygulanmasında fayda vardır. Çocuğun okuma, yazma, aritmetik beceri zayıflığı, yavaş öğrenme hızı, sosyal ortamlara uyum sağlayamama, günlük ihtiyaçlarını kendi başına gidermede eksiklik yaşanması gibi süreğen durumlar söz konusuysa zekâ testi uygulaması yapılarak çocuğun eksik ve zayıf yönleri keşfedilmelidir. Bu zayıf yönleri geliştirmek amaçlı program planlaması yapılmalıdır.

Testin uygulanmasına uzman ile birlikte karar verilmelidir.

Çocuğun böyle bir teste ihtiyaç duyup duymadığı uzman tarafından değerlendirilmelidir. Uzmanın ebeveyn, öğretmen ve kendi gözlemlerini de birleştirerek test uygulaması yapılması gerektiğine karar verirse bunu ebeveynle paylaşmalı ve testin amacı ve sonucuna göre neler yapılabileceği konusunda aileye gerekli bilgilendirmeyi yapmalıdır. Uzman kanaatine göre testin yapılmasında fayda varsa test uygulaması yapılmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Ağlayan çocuğu sakinleştirmenin yolları

30 Ocak 2019
Hiçbir çocuk nedensiz ağlamaz. Her ağlamanın ardında mutlaka fiziksel ya da psikolojik bir neden vardır. Öncelikli olarak yapılması gereken bu sorunu anlamaya yönelik olmalıdır.

Çocuğunuz gerçekten fiziksel bir ihtiyacının giderilmemesi nedeniyle ağlıyor olabilir. İstediği bir şeyi elde edemediği için ya da yemek yemeye direndiği için ağlıyor olabilir. Mutlaka çocuğun ağlamak için haklı bir nedeni vardır. Bu noktada çocuğu sakinleştirebilmek için önce onun sorunu anlamamız ve anlaşıldığını çocuğa hissettirmemiz gerekir. Tıpkı yetişkinler gibi çocuklarında duyguları vardır ve çocuklarda anlaşılmak, duyulduğunu hissetmek isterler.

Ağlamasının nedeni öfke ise öfkesini anlayın. Çocuğunuza “Şu an çok kızgınsın, seni anlıyorum” ya da “Şu an çok üzüldün seni anlayabiliyorum” şeklinde yansıtmalarda bulunun. Bu şekilde duygu ifade ederek yaklaşım gösterdiğinizde çocuğunuzda psikolojik olarak bir rahatlama ve sakinleşme başlayacaktır. Eğer istediği bir şeyi elde edemediği için ağlıyorsa isteğinin neden gerçekleşmediğini açıklayın. Bir şeyi elde edemediği için ağlayan çocuğunuzu karşınıza alıp ona nedenlerini anlatın.

Örneğin çocuğunuz markette istediği çikolatayı almadığınız için ağlıyor olabilir. Böyle durumlarda fazla çikolata yemenin dişlerine verebileceği zararlardan bahsedebilirsiniz. Sonrasında ise alternatif sunabilirsiniz. Mesela “Bugün bu çikolatayı alamayız ama istersen bir dahaki geldiğimizde senin seçeceğin bir çikolatayı alabiliriz” şeklinde farklı seçenekler sunarak çocuğunuza seçim hakkı verebilirsiniz.

Ağlamasın, yeter ki sussun diyerek bazen ebeveynler hemen çocuğa o istediği nesneyi verebiliyorlar ya da yapmak istediği davranışı gerçekleştirmesine izin verebiliyorlar. Bu gibi durumlar aslında son derece yanlış tutumlardır. Çünkü böyle yaparak çocukta “ağladım ve istediğim yapıldı öyleyse ağlayarak her şeyi elde edebilirim” algısı oluşur ve bu çok tehlikeli bir durumdur. O yüzden ben her zaman ebeveynlere çocuk ağladığı zaman “evet” diyecekleri bir duruma baştan “hayır” dememelerini öneririm. Çünkü böyle yapıldığında en azından çocukta yanlış bir öğrenme paterni geliştirilmemiş olacaktır. Çocuklar ağladığında en çok ebeveynlerinin sakinliğine ve anlaşılmaya ihtiyaç duyarlar. Her zaman çocuğunuzun hizasına eğilin ve duygularına cevap verin. Sizin bu tutumunuz çocuğunuzu da sakinleştirecek ve kendini daha rahat ifade etmesine yol açacaktır.

Yazının Devamını Oku

Bebeklerle oynayabileceğiniz bebek oyunları

29 Ocak 2019
Oyun, çocuğun gelişimini en güzel destekleyecek yollardandır. Bebeklik döneminde oynadığınız oyunlar çocuğunuzun bilişsel gelişimini destekler.

Bebeklik döneminde oynanan oyunlar dil gelişimine katkıda bulunur. Her alanda gelişimini hızlandırır. En önemlisi çocuğunuz oyun yoluyla sakinleşir ve kendini güvende hisseder. Aynı zamanda oyunun anne-çocuk bağlanmasını güçlendirdiği bilinmektedir.

Tünel oyunu: Ayakta bacaklarınız açık bir şekilde durun. Önce bebeğinizi bacaklarınızın arasından yardımla tren “çuf çuf” sesi çıkararak birkaç kere geçirin. Bakalım bunun ardından kendisi aynı sesi çıkararak emekleyerek veya yürüyerek geçmeye çalışacak mı? Denedikçe onu alkış ile teşvik edin. Hatta eline tekerlekli bir oyuncak verip tünelden itip geçirmeye de teşvik edebilirsiniz.

Ayna oyunu: Bebeğinizi bir aynanın karşısına oturtun veya siz ona bir ayna tutun. O aynaya bakarken, başının ve yüzünün çeşitli yerlerine dokunup isimlerini söyleyin. Ardından isimlerini söylediğiniz yerlere onun dokunmasını isteyin. Alışması biraz zaman alabilir. Bu oyuna alıştıktan sonra aynı şekilde aynada kendi yüzünüz ve başınıza dokunup yine isimlerini söyleyebilir, sonra ardından isimleri söyledikçe bebeğinizden sizin yüzünüze dokunmasını isteyebilirsiniz.

Blok oyunları: Renkleri, şekilleri öğreten blok oyunları oynayabilirsiniz. Blok vb. oyunlarınız yoksa evde farklı renkli eşyaları (kumaş, yastık, meyve gibi) kullanarak aynı renk ve şekilde olanları eşleştirmesini öğretebilir, bunu bir oyuna çevirebilirsiniz. Örneğin, kırmızı 2 elma varsa birini çok zor olmayan bir yere diğer birkaç farklı gıda veya eşya ile saklayıp elinizdeki kırmızı elmayı göstererek aynısını bulmasını isteyebilirsiniz.

Yastık oyunu: Küçük çocuklar yastıklardan yapılmış küçük evlerin içine girip saklanmaya bayılırlar. Koltuk yastıklarından bir ev yapıp içine girerek hayali bir oyun yaratabilirsiniz. Ormanda kamp yapıp denizde hayali balık tutabilirsiniz. Hayallerinizde korkunç öğeler bulunmamasına dikkat edin. Denizde size köpek balığı saldırmasın, fırtına kopup geminiz batmasın. Mümkünse balık tutun, sonra onları eve götürün, güzel bir gün geçirin.

Paketleme oyunu: 3-4 adet küçük oyuncak seçip onları alüminyum folyo ile paketleyin, bebeğinizin önüne koyun ve “Sence içinde ne var?” diye sorun. Sonra onu paketi açmaya teşvik edin, buna bayılacaktır. Açtıktan sonra da hem folyo hem de oyuncak ile oynamaya devam etme ihtimali yüksektir.

HÜRRİYET AİLE ÖZEL

Yazının Devamını Oku

İçe kapanık çocuğa nasıl yaklaşmak gerekir?

28 Ocak 2019
İçe kapanıklık çocukların sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen özelliklerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çoğu ebeveyn çocuğunun içe kapanık ya da utangaç olmasından rahatsız olur ve endişe duyar. Aslında belli bir sınıra kadar içe kapanık çocuklar ebeveynleri korkutmamalıdır. Çünkü ebeveynlerin endişe etmesi her zaman sorunun çözülmesi yerine daha çok pekişmesine neden olmaktadır.

Ebeveynlerin içe kapanık olduğunu gözlemlediği çocuğuna karşı olan tutumlarını yeniden düzenlemesi gerekmektedir. Yani içe kapanık çocuklar için ilk olarak yapılması gereken bu duruma karşı farklı bir yaklaşım geliştirmektir.

1- Anlayışlı olun ve çocuğunuzu utandırmayın.

Öncelikle çocuğunuzu kabullenmelisiniz. Ona ve davranışlarına karşı yargılayıcı ve eleştirel tutum sergilemekten kaçının. Çocuğunuza, tüm yönleriyle onu kabul ettiğinizi ve sevdiğinizi gösterin. Anlattığı her şey dikkatle dinleyin. Sizin onu can kulağıyla dinlemeniz duygusal gelişimini pekiştirerek kendini daha rahat bir şekilde ifade etmesini sağlayacaktır. Utangaç ve içe kapanık çocukların çok daha hassas olduğunu unutmayın ve sizde çocuğunuza karşı tutum ve davranışlarınızda daha özenli ve hassas davranın.

2- Daha fazla destek olun.

İçe kapanık çocuğunuzun diğer çocuklardan daha hassas olduğunu ve dolayısıyla sizin ilginize daha çok ihtiyaç duyduğunu unutmamalısınız. Bu konuda duyarlı olmalısınız ve duygusal anlamda çocuğunuza daha çok destek olmalısınız. Çocukluk döneminde sizin desteğinizle bu sorun aşılabilir ancak ihmal edildiğinde çocuğunuz ergenlik dönemi ve yetişkin hayatında sosyal anlamda zorluk çeken biri olarak yaşamını sürdürmek zorunda kalabilir.

3- Örnek olun ve öğretin.

Çocuğun ilk okulu aslında kendi evi ve ailesidir. Bütün çocuklar öncelikli olarak anne ve babasını modeller. Çocuğunuza ayırdığınız özel bir zamanınız olmalı ve bu zaman diliminde sizi ve sizin sosyal ilişkilerinizi gözlemlemesine fırsat vermelisiniz. Birlikte markete gidebilir, alışveriş yapabilir, yapmanız gereken işlerin bir kısmını çocuğunuzla birlikte yapabilirsiniz. Çocuğunuza sosyal ilişkileri öğretme konusunda iyi bir model olun ve sizin yanınızda ona da ufak sosyal ilişki içeren görevler vererek bu yönde çocuğunuzu destekleyin.

Yazının Devamını Oku